@mealonia
|
GİRİŞ
Solmuş yapraklar ağaçlardan kopup düşerken, genç kadının gözyaşı yanağına doğru süzüldü. Etraftaki hava, genç kadının içindeki kasveti andırırcasına karanlıktı. "Susmak zorundasın." dedi genç adam. Genç kadın başını iki yana salladı. "Susmak istemiyorum, susmayacağım." dedi. Eli havaya kalktı ve yanağındaki ıslaklığı sildi. Ellerinin titrediğini fark etti o an. "Bana alışmak zorundasın." dedi genç adam bu sefer. Gözleri, genç kadının teninde iz bırakmak istercesine asla ayrılmıyordu ondan. Kahverengi gözleri, adamın mavileriyle buluştu. "Sana alışırsam ölmüşüm demektir." dediğinde, genç adamın dudakları iki yana kıvrıldı. Bu keyifli bir gülümseme değildi, bir katilin avıyla karşılaştığı ilk hazdaki o gülümseme gibiydi. "Öl o zaman." dediğinde genç kadın irkildi. Başını iki yana salladı şiddetle. Elleri kalbini buldu. Kalbi sızlıyordu. "Seninki sevgi değil. İkiyüzlü senin duyguların. Bir ağacın sonbaharda yapraklarını döküp, ilkbaharda çiçek açması gibi. Tek bir fark ile senin çiçeklerin yok. Senin yeşil yaprakların var ve o yapraklar zehirli. Sen zehirlisin. Sen zehrin vücut bulmuş halisin." dedi genç kadın nefretle. Elindeki bardağı dudaklarına götürdü genç adam. Kadın, "Göğüs kafesimde bir boşluk var." dedi kadın. Sonra gözlerini yumdu sıkıca. Genç adam gözlerini kadının kestane rengi saçlarında gezdirdi. Eli o saçlara uzanmak istedi. Fakat bunu yapmaktansa elindeki bardağı daha sıkı kavrayarak dudaklarına götürdü ve son yudumu da içti. "Göğüs kafesi boşluğu." diye mırıldandı adam. Gözleri duvardaki büyük çerçeveye kondu. Genç kadın gözlerini açarak ona baktı. "Senin ruhun etave." dedi genç adam gözlerini tekrar kadına çevirerek. "Senin ruhun kimsesiz." diye devam etti. Genç kadın yutkundu. Genç adam gözlerini kadının yüzünün her bir santimetresinde gezdirdi. Sonrasında derin bir nefes aldı. "Böyle de kalacak. Göğüs kafesin, ruhun, kalbin... Hepsi kimsesiz kalacak. Kimseden medet ummayacaksın. Umamayacaksın." dedi buzdan daha soğuk sesiyle. Rüzgâr esti, yaprakları uçurdu. Toprak ve okyanus birbirine karıştı, okyanus her şeyi yerle bir etti. Su, toprağı mahvetti. Gün ağırdı, toprak okyanusun izlerini taşıdı. "Bir gün senden gittiğimde arkamda sadece sana ettiğim beddualar ve lanetler kalacak." dedi genç kadın ellerini yumruk yaparak başını dikleştirdiğinde. Genç adam tekrar gülümsedi. Bu sefer alaycıydı gülümsemesi. Kış güneşi kadar sahteydi. "Benden gidemeyeceksin sen hiçbir zaman. Sen gittiğinde ben seni bulacağım. Belki saç telinden belki arkanda bıraktığın kokundan... Ama seni gittiğin yerden çekip aldığımda benden kaçmak isteyeceksin. Bu sefer çığlıkların sadece göğe ulaşacak ve sonrasında gökte bir ses duyacaksın. Kendi selânı."
🌬️
Dipnot: Kitap yetişkin içerik kategorisindedir. İçerisinde olumsuz örnek oluşturabilecek sahneler yer alacaktır. Bu uyarıyı göz önüne alarak kitaba başlayınız. Yayın tarihi: 01.09.2022 |
0% |