Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm: Işıklı Karanlık Dünyam

@merve_liviana

Ne zaman kendimi kötü hissetsem balkona çıkar ve gökyüzüne ağlardım. Beni hiç yargılamadan dinler, hatalarıma göz yumardı. Yalnızlığımı anlattım ben yıldızlara, üzerimde nefretle toplanan gözleri anlattım, dışlanmak gram umurumda değilken bile tek başıma kahve içtiğim günleri anlattım ben yıldızlara. İçlerinden biri elini uzatır belki umuduyla her gece uzun uzun o balkonda oturdum, bazı gecelerde bir sigara dumanı da karışırdı gözyaşlarıma. Ve ben, Derin Çakır, uzun zamandır o balkona çıkmıyordu.

Atlas’ın gözlerine daha dikkatli baktığımda yüzündeki ifade beni oldukça rahatsız etmişti. “Bu sensin, kesinlikle sensin. Fakat neden? O kadar çok sırla dolusun ki ben bile sakladıklarından, bana bahsetmediklerinden korkmaya başladım. Neden bu fotoğrafta varsın?” Gözüm bir kez daha fotoğrafa kaydığında bu kez ne kendime odaklanabildim, ne de Adnan amcama. Gözüm yalnızca başımın arkasındaki yüzünde derin bir bıçak yarası oluşmuş o adamdaydı. Benim çocuksu yüzümün aksine olgun bir ifadesi vardı. Gözleri ise bir o kadar yorgundu. Aradan tam 10 yıl geçmişti, o fotoğrafın çekildiği tarihe dikkat ettiğimde aradan tam 10 yıl geçtiğini fark ettim. Ben 25 yaşındaydım artık, Adnan amcam ise yanımda yoktu.

Tek bir cevap dahi beklemeden yatağın karşısındaki dolaptan bir sigara paketi alıp balkona çıktım. Sürekli içmezdim ama bazı gecelerde bir yoldaş olurdu bana.

Işıklı, rengarenk bir balkonum vardı, o ışıklar hiç sönmezdi. Balkonumun en köşesinde ise bir çadır vardı. Mor renkte, içi ayıcıklarla dolu, dışı ledlerle kaplı bir çadırdı. Çadırın hemen yanında bir kaç minder vardı, üstlerinde ise örtüler. Bu balkon benim kişisel alanımdı. Saatlerce buradan çıkmadığım günler olurdu, en zor anlarımı burada atlattım.

Minderin birinin üzerindeki örtüyü kaldırıp oraya oturdum ve örtüyü omuzlarıma sardım. Elime aldığım paketten bir sigara çıkarıp paketi geri bıraktım. Sigarayı ağzıma alıp elim çakmağa uzandığında gözlerimin önünde bir ateş belirdi. Başımı refleksle geri çektiğimde çakmağın sahibinin Atlas olduğunu fark ettim.

“Eğer müsaden varsa renkli dünyana dahil olmak istiyorum.” Gülümseyip yanımdaki minderin üzerindeli örtüyü elime aldım ve elimle oturmasını işaret ettim. Minderin üzerine oturduğunda omuzu omuzuma dokunuyordu. Örtüyü Atlas’a uzattım. “Biraz soğuk oluyor balkonum, lazım olur belki.” Teşekkür edip örtüyü omuzuna sardı ve tekrar omuzunu benimkiyle birleştirdi.

“Sigara kullandığını bilmiyordum.” Başımı çevirip yüzüne baktığımda gözlerini tam karşıya bir yere odaklamıştı. “Kullanmıyorum ki, sadece balkonuma özel. Bu arada sen kullanıyor musun?” Paketi Atlas’a uzattığımda eliyle bir tanesini kavrayıp dudaklarının arasına bıraktı. Sağ elindeki çakmağı ateşleyip dudaklarının arasındaki sigarayı ateşe teslim etti. Derin bir nefes çekip başını yukarı kaldırdı ve dumanı dışarı üfledi. “Arada kullanırım.” Sigarayı dudaklarımın arasına alıp Atlas’a uzattım, çakmağı yakıp dudaklarıma baktı. Çakmağı dudaklarımın arasındaki sigaraya yaklaştırıp tutuşturdu. Bir kaç saniye boyunca içime sigaranın acı zehrini çekip dışarı bıraktım.

“Bu gece bana dürüst olmanı istesem çok şey istemiş sayılmam. Değil mi?” Başını çevirip bana baktığında yüzlerimizin arasında bir kaç karışlık mesafe vardı. “Ben sana hep dürüstüm. Yeter ki beni okumayı bil Derin.”

Üzerimdeki mini elbise şu an balkonun ayazına hazır değilmişcesine vücudumda bir titremeye sebep olmuştu. “Üşüdün sen. Üzerine kalın bir şeyler getireyim.” Ben daha cevap vermeden ayağa kalkıp odama döndü. Yarım dakika sonra balkona tekrar gelip bir ceket gösterdi bana. “Bu halen parfüm kokuyor. Sanırım sık kullanıyorsun.” Gülümseyip başımı önüme eğdim. “En doğru ceketi getirmişsin. Hep burada giyerim onu.” Ceketi kollarımdan geçirip omuzumda düzeltti, örtüyü tekrar omuzlarıma örtüp kendi üzerindeki örtüyle bacaklarımı örttü.

“Sen kimsin Atlas?” Yüzüme büyük bir şaşkınlıkla baktığında gülümsedim. “Haklısın çok yanlış bir telafuz kullandım. Hayatımın bir kaç yerinde sana rastladım ve seninle ilgili hiç bir bilgiye sahip değilim.” Cümlemi bitirir bitirmez elindeki kağıdı bana uzattı. Bu arabada bana verdiği kağıttı. “Adnan amcan bunu babama vermiş, eğer ona bir şey olursa sana ulaştırması için.” Yüzüne bakıp elindeki kağıdı aldım. Yavaşça açtığımda bir mektup olduğunu fark ettim.

 

Sevgili Kızım, Güzel Kızım, Biricik Evladım;

 

 

Nasıl bir ölümün pençesine düştüm acaba? Hastaydım, bildiğini biliyorum biricik kızım. Senden bir şeyi gizleyemezdim ama üzülmen bu hayatta en son istediğim şey. Oysa bu mektubu okurken yüreğinde korlar yanıyordur şimdi. Özür dilerim kızım, yanında olamadığım her saniye için defalarca özür dilerim. Belki sana son bir kez sarılmak tüm sıkıntılarımı unuttururdu, tüm kederim kanatlanıp uçardı. Ama ben sana her sarıldığımda son kez sarılıyormuşum gibi sımsıkı sarıldım. Son kez kokunu içime çekiyormuşum gibi ciğerlerimi seninle doldurdum. Ben seni son kez görüyormuşum gibi baktım sana. Öyle içten, öyle samimi, öyle gerçektin ki benim için, sana dokunmaya bile kıyamazdım. Tüm yorgunluğumu, tüm kırgınlıklarımı saçlarının kokusunda gideriyordum.

 

Biliyorum seni sana saatlerce, günlerce, yıllarca anlatabilirim. Seni terkettiğim için de defalarca özür dileyebilirim. Ama olayların ciddiyetine var güzel kızım.

 

Beni senden alan peşimizdeki tehlikeydi belki de. Bu tehlike seni de bulmadan kurtar kendini kızım. Annenin ölümüne neden olan, babanın seni kurtarması için kaybolmasına neden olan, sen daha 10 yaşındayken seni bensiz bırakmaya teşebbüs edenler, Firuze yengeni, Lina’yı bizden alan tehlike şimdi senin peşinde.

 

Aslında en başından beri senin peşinde bu tehlike. Seni istiyorlar kızım, içindeki gücü istiyorlar. Bunu senin gözlerinin içine bakarak açıklamam imkansızdı; beni affet, seni bu şekilde haberdar etmeyi bende istemezdim fakat buna mecburdum.

 

İçinde öylesine bir güç var ki tüm dünyayı yerle bir edebilir, tüm dünyayı cehenneme çevirebilir. Her şey çok garip geliyor sana şu an, biliyorum. Fakat sözlerimi asla arkana atma Derin. Saçma diye geçiştirdiğin her şey sonun olur, tüm dünyanın sonu olur.

 

25 yaşını doldurduğun gün bahsettiğim güçlerin ortaya çıkacak, 15 Aralık tarihi senin dönüm noktan olacak Derin. İsterdim ki bu mektubu okuma, fakat okuyorsan önünde çok büyük bir tehlike var kızım. Damarlarından akan kan çok güçlü, bunu bilen düşmanın ise seni bu yüzden istiyor. Kızım, Derin’im, senin yanında ben yokum artık. Böyle bir anda yanında olamadığım için özür dilerim, kendi ayaklarının üzerinde durmanın vakti geldi, sırtını yaslayacak biri kalmadıysa gölgene yasla sırtını kızım.

 

Bil ki en güçlü destek kendine olan güvenindir. Bil ki seni sen yapan tek şey cesaretindir. Yıllarca gözüm açık uyudum ben, yıllarca nefesini dinledim. Sıra sende kızım. En ufak bir ihmalin hem senin, hem de dünyanın sonu demek. 15 Aralık gecesine kadar saklan, sonrasında zaten kimse sana dokunmaya cesaret edemez. Cesur ol fakat şunu da asla unutma; fazla cesaret aptalıktır, fazla cesaret tüm dünyanın sonunu getirir.

 

Seni her şeyden çok seven, sana kanat geren Adnan amcan.

Loading...
0%