Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.Bölüm “Adliye”

@mnexmavi

GÜNÜMÜZ 


2024 / Ankara


"Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır." Emile Zola.


Turna


Cüppemi elime alarak salına salına yürüdüm adliye koridorunda. Üzerimde dava kazanmış olmanın haklı gururu vardı. Avukat olduğumdan bu yana bir çok dava kazanmıştım ama bu dava başkaydı. Çok uğraştırmıştı bizi doğrusu.


"Avukat bu burada bitmedi!" diye bağırdı az önce hakimden 20 yıl yiyen şahsiyet. Bu sözü bile ona bir yıl yazardı ama farkında değildi.


"Sus artık be. Boş boş konuştukça cezan artı." Yusuf' un sözüyle tutamadım kendimi ve kıkırdadım.


" Beni adam akıllı savunamadın ki!"


" Sicilinde her halt var hala savunmadın diyor. Bir yerden tutuyorum öbür yandan patlak verdi be!"


"Konuşmayı kesin!" Jandarma münakaşaya son verip suçluyu aldı gitti.


" Neden gülüyorsun sen?"


Meydan okurcasına gözlerimi gözlerine diktim.

"Kaybettiğin kaçıncı dava oldu sayısını unuttum. Hala müvekkilinden çok kendinin konuşman gerektiğini öğrenemedin mi? Yetersiz delil ile hakim karşısına çıkılır mı peki?"


Kibirle nefesini verdi. " Çok konuşuyorsun ya! Ama unutma ki ben tecrübemle seni ezer geçerim. Bir iki dava ile her şey bitti sanma. Sana pabuç bırakacak göz var mı bende?" dedi.


" Ah yaşlı kurt bu adliye artık benden sorulur."


"Görüşeceğiz senle!" Dedi ve hızlı hızlı geçti gitti yanımdan. Ben Yusuf 'un arkasından bakarken bu rekabettin artacağını ve daha sert olacağını görebiliyordum. Yanıma müvekkilim ve annesi gelince kara bulutları dağıtmaya çalışarak gülümsedim.


" Allah razı olsun kızım senden. Sen olmasaydın kim bilir neler gelirdi başımıza ? "


" Ben bir şey yapmadım , siz yaptınız. Siz eğer o delilere ulaşmam için bana yardım etmeseydiniz şu an bambaşka şeyler konuşuyor olurduk. " Ayşe teyzenin gözleri dolmuştu. Gülümseyerek gözünde ki yaşı sildim. Artık ağlamanın zamanı değildi. Şiddetten morarmış o göz için bile bir 10 yıl daha yemesi gerekirdi o piç kurusunun.


" Ben bütün cesaretimi sayenizde topladım avukat hanım. Aslında daha önce gelebilirdim belki o zaman şiddet anneme ulaşmamış olurdu."


Derin bir nefes aldım. " Evet, daha erken gelebilirdin. Bunun aksini söyleyemem." dediğimde eğdi başını.


" Ama o zamanda tutuksuz yargılanabilirdi. Doğru an buydu o yüzden eğme başını. Eğmesi gereken son kişi bile değilsin." son sözümden sonra başını kaldırdı ve dolu gözler ile bana sarıldı. Bende içtenlikle sarıldım.


"Bitti kızım bitti!" Dedi Ayşe teyzede.


Evet bitti. Canlarına kast eden o kişi cezasını çekecek ve güneşe hasret kalacaktı. Bunu izlemekten daha zevkli bir şey yoktu. Keşke her şiddete maruz kalan kadının böyle kurtulma şansı olsaydı. Keşke hiç adalet doğrudan şaşmasa. Çok keşke var. Ama böyle yavaş yavaşta olsa da adalet sağlanacak. Hayattın düzenin başka çıkış noktası yoktu.


Birlikte çıkış kapısına doğru yürüdük.

"Bize yemeğe gel olur mu kızım? Çok güzel yemekler yaparım ben. Hem bir deri bir kemikte kalmışsın. Güçten kuvvetten düşmeyesin aman ha sen bize lazımsın!"


" Siz şimdi dinlenin, rahattınıza bakın. Efe ile Asya 'yı benim için öpün. Sonrasında ben gelirim tabii."


"Allah'a emanet ol."


Son vedamızı yaptıktan sonra anne kız birbirlerinin koluna girerek durağa doğru yürüdüler. Bir insan kaç yaşında olursa olsun annesi olunca daha bir güçlü hissediyordu kendini. Kendisi farkında değildi ama çokta cesur bir kadındı. Sadece şiddet için şikayetçi olsaydı eşinin hapse girme olasılığı çok düşük olurdu. Bir sürü delil bulmama yardım etti. İnsan kaçakçılığı yapıyormuş mesela. Bu sayede bir şebeke yok etmiştik ve ömür boyu kurtulmuştu.


Benim de dinlenme vaktim gelmişti. Sabahtan bir dava için koşuşturuyorduk. Arabama doğru ilerleme kararı vermişken adliyeyenin önüne büyük jandarma arabası, arkasından resmî araçlar geldi. Jilet gibi giyinmiş adamlar indi. Sonrasında elli kelepçeli orta yaşlı bir adam indi. İki yanında da asker vardı. Adımın başını zorla eğiyorlardı.


" Direkt savcı Kemal 'in odasına!"


"Emredersiniz!"


Verilen komut ile içeri doğru hızla ilerlediler. Siyah bir araba daha geldi ve içinden takım elbiseli iki adam çıktı. Çıkan kişi ile yere çakıldım ve tek bir adım atamadım. O burdaydı. Hiç karşılaşmayız sanmıştım. Son bir kez bile yüzünü göremez sanmıştım. Şimdi dimdik karşımdaydı. Mavi gözlerinde sinir, korku her şey vardı.


"Almışlar içeriye hadi hadi!"


Hiç duraksamadan yanımdan koşarak geçip merdivenlere doğru gitti. Kokusu genzimi yaktı geçti. Dengemi altüst etti ama o görmezden geldi beni. Haklıydı.


"Nereye götürdüler kim bilir?" Sesi ile bir kez daha sarsıldım. Ne kadar özlemiştim öyle.


"Kemal savcının yanına gittiler." Dedim hiç düşünmeden.


Sözümü duydukları anda ikisi benim yönüme döndü. Mavi gözlerini gözlerime sabitledi. Korktum. İlk kez o huzur bulduğum gözlerinden korktum.


"Emin misiniz?" Dedi yanında ki.


"Az önce yanımdan geçerken söylediler." Oğuz hiç bir şey söylemeden kapıya dönüp içeriye girdi. Arkadaşı da peşinden gitti.


Ayaklarım benden bağımsız peşlerinden ilerledi. Asker adamdı burda işi varsa mesele mühimdi. Kötü bakışlarına maruz kalacaktım ama onu burada yalnız bırakıp gidemezdim. Yıllar sonra kokusunu solmuşken ciğerlerim bu sayede canlamışken gitmek aptalık olurdu.


Yukarı çıktığım da koridorda bir sürü koruma ile karşılaştım. Gözlerim onu aradı , bulamadım. Sağ tarafta olan koridora geçtim. Oradaydı. Arkadaşı sinirle volta atarken o sandalyeye oturmuş başını duvara yaslamıştı. O kadar mutsuz o kadar sinirli duruyordu ki benim tanıdığım Oğuz ile arasında dağlar vardı. Ama karizmasından asla ödün vermemiş karizmasına karizma katmıştı. Sarı saçları uzamış ve hafif sakallı vardı. Özel kuvvetler içinde asla olmayacak bir şey değil miydi?


" Neden burada bekliyorsunuz?"


Yanında ki beni fark etmişti.


" Ben-" diye kekledim sadece konuşamadım. Ona baktım hiç umursamadı benim varlığımı.

Ellerini göğsüne bağlamış tavanı izliyordu.


"Yardım edebilirim isterseniz?"


Tek kaşını kaldırıp yanıma doğru geldi cüsseli arkadaşı.


" Amacın ne?" Diye sert bir şekilde sordu.


"Bir amacım yok." 


"Yerimiyiz biz lan!" 


Dilim düğümlenmişti. Neden konuşmamıyorum ki?


"Nasıl bir yardımınız olacak ki bize?" İmdadıma koşan Oğuz olmuştu. Yerinden yavaşça kalkıp karşıma geçti. Korksam da gözlerine baktım. Bir duygu kırıntısı aradım daha doğrusu. Göremedim. Hiç gözlerini çekemedi. Kendinden fazlasıyla emin bir duruşu, bakışı vardı. Bende onun gibi olmaya gayret ederek cüppe mi üzerime geçirdim.


" İçeriye geçmem çokta zor değil."


"Nasıl güveneneceğiz size peki?"


Bana güvenmiyordu. İçim yandı gerçekten cayır cayır yandı.


"Ben ihanet etmem!" Dedim kendimden emin bir şekilde. Bıyık altından alayla güldü. Ona asla ihanet etmemiştim neden böyle düşünüyordu ki bu aptal sarışın!


Yüzünde ki o gülümseme gitti. Elini ceketinin cebine koydu ve bir USB çıkardı.


" Size güvenmiyorum ama devlette ihanet edemezsiniz diye düşünüyorum. Bunu savcıya verebilir misiniz?"


Her sözü hançer gibiydi. Kırılsamda tepki vermeden ellinden aldım USB cihazını.


" İçinde ne var?" Dedim onun gibi sert konuşmaya gayret ederek.


" İçinde suçsuz bir insanı kurtaracak delil var avukat. Görevini yapabilirsin diye düşünüyorum. Ama sakın izleme verin ve çıkın. Gerisi sizi ilgilendirmez!"


Tek kaşımı kaldırdım. 


"Beni ilgilendirmez diye bişey yok. Verip çıkamam da! Savcı karışsına çıkacam o yüzden mantıklı bir açıklama yap!" Sözleri beni germişti.

Sabırda , özlemde bir yere kadardı.


" USB de bir dosya var ve o dosya da teröristlerin kurumuş olduğu bir düzenek var. O düzeneğin suçlusu olarak komutanımızı seçtiler o yüzden bu çok önemli avukat hanım!"


Biz birbirimize öfke ile bakarken aramıza arkadaşı girdi.


" Sakın izleme!" Dedi sert ve inkaz dolu sesle.

Tanımıyormuş gibi konuşuyordu sonra tandığı biri gibi. Dengesizin tekiydi.

Hiç bir şey söylemeden arkama döndü. Doğru söylediğine hiç şüphe duymadan diğer koridora geçtim. Üzerimde cüppe var diye korumalar beni hiç yadırgamaz sanmıştım ama önümü kestiler sertçe kolumu tutu biri.


"Sorgu var!" 


Eline baktım önce. "Seni de sorgulamalarını istemiyorsan indir elini!" Hemen elini çekti.


" Resmi bir duyuru olmadı o yüzden benim girmem de bir sakınca yok. Malum adalet beklemez!"


Zorla da olsa yolu açtılar. Yanlarından hızlıca geçerek Kemal Savcı'ın odasının karşına geçtim. Kapıya bir kez vurdum.


"Gel." Dediğinde kapıyı açtım. Herkes oturuyordu sadece eli kelepçeli adam ayaktaydı. Ayrıca bir sorguya bin tane adamın girmesi ne kadar doğruydu?


"Avukat hanım , görmüyor musunuz işimiz var?"


" Görüyorum savcım. Bende bu işiniz için gelmiştim."


Herkes merakla bana döndü.


" Buyurun." USB 'yi savcıya verdim.


" Bu ne?" Dedi siyah takım elbiseli cüsseli adam.


" Gerçekler."


"Ne saçmalıyor bu kadın Kemal? Kov şunu devam edelim şu işe. Gideceğiz biz!"


Kemal savcının gözü seğiriyordu en nefret ettiği şey odasında bağırılması ,emir verilmesi ve işine karşılamasıydı.


" Videoyu izleyelim Atıf bey." Dedi sakinlikle. Onu tanımasam sakin olduğuna inanırdım.


USB 'yi bilgisayarına yerleştirdi. Yarım saatlik bir videoydu.


Sarışının dediği gibi teröristler vardı. O pis iğrenç suratlarını görünce bile midem bulanmıştı. Silahlı bir düzenek kuruyorlardı bunu on dakika içinde alay ederek yaptılar. Sonrasında kaçtılar. Silahın karşısında bir sürü sivil vardı.


"Komutanım kaçıyorlar!" Sesleri geldi askerler gelmişti. Ellerim titremeye başlamıştı bile. Elinde şu an kelepçe olan komutan olduğunu anladığım kapıyı açtı açar açmaz kurulan düzeneklerle bütün silver vuruldu. Acı sesleri odayı doldurdu. Az kalsın bir kurşun askere gelecekken başka bir asker siper oldu komutanına. Çığlıklar ,feryatlar kulağımı doldurmuştu.


Video bitince Kemal Savcı kapattı bilgisayarı. Herkese şaşkınlıkla bakıyordu. Bir dizide bu anı görsek o an televizyonu kapatırız. Ama gerçekti . Sözlerin bile kifayetsiz olacağı şeyler yaşanıyordu.


"Sen bunu nerden buldun?"


" Montaj olabilir!"


Montaj olduğunu söyleyenin yüzüne tiksinti ile baktım.


"Kimsin? Onlar mı çalışıyorsun yoksa?"


" Siz kimi ne ile itham ediyorsunuz ?"


"Turna !" Kemal Savcı'yı umursamadan sözlerime devam ettim.


"Ben görevimi yaptım. Bir asker komutanının suçsuzluğunu ortaya çıkarmak için delil bulmuş. Bende savcıma ulaştırmakla mükellefim. Montaj demeden ve askerinizi suçlamadan önce dağın başında yaşanan trajedilerin farkına vararak , canı ortaya koyan insanlara kelepçe takmadan önce delilerle konuşun. Konuşun ki şehitlerimiz incinmesin. Konuşun ki suçluya suçlu , kahraman kahraman diye bilelim!"


Elli kelepçeli adam bana minnetle gülümsedi. Bir asker bayrağı için canını ortaya koyarken suçlamak anca haysiyetsizlerin işiydi.


"Tamam Turna iyi iş çıkardın. Şimdi çıkabilirsin ve askeri yanımıza yola!"


Tamam manasında başımı sallayarak dışarı çıktım. Ellerim , ayaklarım hala titriyorken öbür koridora kadar yürümek çok zor olacaktı. Yine de hızlı olamaya gayret ederek beni bekleyenlerin yanına gittim. Beni görür görmez yanıma koştular.


"N'oldu?"


Cevap vermeden kendimi sandalyeye bıraktım. Ellerim titriyordu.


" İzlediler mi ?" Arkadaşının soruları cevap vermek istedim. Sertçe yutkundum. Konuşmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Gözlerimi boş duvar sabitledim.


" İzlediler. Sizi çağırıyorlar. Muhtemellen komutanınızı serbest bırakırlar. Her şey ortadaydı sonuçta."


Mutlukla "Oh be!" Dedi adam.


"İyi misin?"


Hiç bir şey söylemedim çünkü dermanım kalmamıştı. Sarışın beni süzdü.


"İyi misin?" Dedi.


Sadece başımı evet manasında sallamakla yetindim.


"İyi değilsin görüyorum! Sana izleme dedim. Bir kez olsun beni dinlesenen ne olacak?"


Öfke ile bağırması beni daha çok üzüyordu ve gözlerim doldu. İzlemeseydim keşke. Yere çömeldi o an ve elimi tuttu. Hemen yüzümü ona çevirdim. Bu kez gözlerinde öfke yoktu. Uzun zaman sonra içtenlikle bakıyordu.


" Albay kızı, sen öncelikle her şeye rağmen çok güzel bir şey yaptın. Bir askeri kurtarmak için çabaladın. Sen olmasaydın bizi sitin sene savcıya yönlendirmezlerdi. Videoya gelirsem ne hissettiğini anlıyorum. O yüzden izleme dedim ya sana. Korkama. Alayla gülen o şerefsizlerin hepsini yerin altına gönderdik!"


"Gerçekten mi?"


Evet manasında başını salladı. Gülümsedim ben gülümseyince o da gülümsedi.


" Bir dakika bir dakika siz tanışıyor musunuz?"


Arkadaşının sözü ile önce gözlerini sonra ellerini çekti. Çekerken parmağında bir yüzükle göz göze geldim.


" Maalesef. Geçmişte denk düştük diyelim." Dedi ayağa kalkıp arkasına dönüp gitti.


Sözlenmişti ya da evlenmişti.

Hayal kırıklığı ve kalp sancısı ile kala kaldım.


Loading...
0%