Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Gi̇ri̇ş

@mnexmavi

10.05.2024 


'Fark ettim ki ben bir çok şeyi zaten zannetmişim. Hiç sormamışım , öyle diye farz etmişim. Dinlememişim , sadece içimdekini söylemişim. Anlamamışım sadece hüküm vermişim. En fenası kırıklarımı hiç onarmamışım.'


Zannetmeyin. Hiç bir şeyi düzeltmeseniz de kırıklarınızı onarmak için çabalayın.

Bu kitap çabalayanlara gelsin.


~


2018


Ankara 


" Bugün net sana evlenme teklifi edecek Turna kuş."


Düşüncesi bile güzeldi. Makyajımı yaparken Hazar'ın söylediği sözler sayesinde yerimde durmak bile güçtü. Çok mutluydum çok. Ama yine de emin olamıyordum. Oğuz evlilikten korkan bir adamdı.


" Evlenme teklifi edeceğine eminsin yani. Ya etmezse?"


" Koskoca sarı komutan boşu boşuna izin almaz. Kenan da dedi ya sürprizler geliyor diye."


" Göreceğiz bakalım." Dedim umut ve kederle karışık. Hazar yanağından öpüp telefonunu eline aldı.


"Düğümüz var ey ahali. Benim çok güzel olmam lazım çok."


Hazar tatlı telaşı ile çıktı odamdan. Bende düşüncelerle baş başa kaldım. Biz Oğuz ile çocukluk arkadaşıydık. Ben ona o zamanlardan biri hayrandım. Yaşadığımız büyük kayıplar sonrası birbirimize sarıldık , iyileştik. Ama hiç gerçek bir şey yaşıyacağımızı düşünmemiştim. Şimdi böylesine büyük bir sevginin içinde olmak paha biçilmez bir şeydi.

  

Makyajım bitmişi. Büyük gözlerimi ortaya çıkartacak ölçüde sade ama zarif bir makyaj yapmıştım. Düzleştirdiğim siyah saçlarımı omzumun üzerine bıraktım. Siyah diz üstü kalem bir elbise giymiştim. Stiletolarımı ayağıma geçirdim. Hazırdım.

Derin bir nefes alıp kendime aynada bir göz gezdirdim. İyiydim, bence.

Telefonumun sesini duymamla komidine ilerledim. Gelmişti anlaşılan.


" Güzel gözlü hanımefendi , geliyorum. Hazır mısınız?"


" Hazırım beyefendi." Diye hemen yazıp gönderdim. İçim kıpır kıpırdı. Aynaya son bir bakış attım.


"Bugün çok güzel bitecek." Diye içimden geçirip çantamı telefonumu alıp çıktım odamdan.


" Geldi mi eniştem?" Hazar kapı sesini duyunca koşuşturarak geldi yanıma.


" Geliyor balım." 


Beni bir alıcı gözüyle süzüp odasına gitti hızlıca. Sonrasında elinde beyaz bir kaban ile çıktı.


" Şunu da giy bakayım."


Bana uzattığı kabanı üzerime geçirdim. Hazar normalde kıyafetlerini paylaşmaktan hoşlanan bir kız değildi. Ama şimdi iyi gözükmem için elinden geleni yapıyordu.


" Çiçek gibi oldun. Bizim komutanın dibi düşecek be çok şanslı."


Gülümseyerek arkadaşıma sarıldım.


"Bende çok şanslıyım."


Birbirimize sıkı sıkı sarıldık. Mutlu günde de , kötü gününde yanımda olması çok özeldi.


" Bir az daha sarılırsak ağlarım. Haddi çık artık sen."


Birbirimizden ayırılınca kapıya doğru yürüdüm. Çıkmadan önce,


" Tamam çıkıyorum. Hazar her şey çok güzel olacak dimi?" Diye soru yönelttim. Bir şeylerin artık iyi gitmesi gerekiyordu.


" Olacak kuşum olacak. Hadi diyelim aksilikler oldu siz yolunuzu bulursunuz. Sizin kalpleriniz mühürlenmişler bir kere."


İçimi rahatlatırmıştı. Gülümseyerek çıktım evden. Asansöre geçmeden önce Oğuz'u aradım. Açmadı. Yoldaydı daha anlaşılan. Bende asansöre geçtim ve sıfıra bastım. Kendime bir kez daha baktım. İyiydim iyi. Asansör açılınca hemen çıktım. İçim de o kıpır kıpır heyecanla dış kapıyı açtım. Bekleyen bir araba yoktu. Elimi cebime koyarak duvara yaslanarak bekleyişimi sürdürdüm.


Aile sevgisi görememiş olan biz iyi bir aile olabilir miydik ki? Bilinmezdi. Ama ilk kez bir bilinmezlik beni tedirgin etmedi. Bilinmezlik bile bu adam ile güven doluydu.


Ben düşünceler içindeyken siyah büyük bir araba karşımda durdu.


" Bakar mısınız?" 


"Buyrun." Diyerek cama doğru yaklaştım.


"Başkan seninle konuşacak!"


Ben ne olduğunu anlamadan arabanın diğer kapısı açıldı ve içeri itilmem bir oldu. Başkan kimdi?


"Ne yaptığınız sanıyorsunuz be ? Çek o elini!" Diye bağırdım.


"Çek elini. Çık!" Dedi araba da ki. Hemen bakışlarımı ona çevirdim.

Karşımda güneş gözlüklü , iğrenç gülüşlü biri vardı. Kanım çekildi. Kıyafettinden belliydi ne halt olduğu. Teröristti.


" Allah'ın şerefsizi ne istiyorsun benden?"


Güldü. İğrenç gülüşü arabayı doldurdu.


" Senden ne istiyorum acaba?"


Elini elimin üzerine koyacaktı ki hızla çektim.


" Sarışının senden neden hoşlandığını belli hem asi , hem güzel erkek başka ne ister?"


Oğuz 'u tanıyordu şerefsiz. Elini tekrar uzattı.


" Seni çok takip ettirdim avukat adayı o güzel ismini senden duymak isterim."


"Siktir git lan!" 


" Medeniyet sizlik yakışmıyor senin gibi güzelle. Ne ise ben Kamil. Bana Kamo derler. Duymuşsundur namımızı!"


"Dağdan inmiş bir tarla faresine göre çok konuşuyorsun! Namına tükürdüğüm!"


Korksamda susmazdım. Bir hışımla tokat attı. O kadar serti ki boynum kırıldı sanki.


" Tarla faresiymiş! Seni şurda gebertmemek için tek bir sebep söyle."


"Öldür lan! Tarla faresi!"


Bu kez histerik bir şekilde güldü.


" Tı senin zamanın var gibi geldi. Sarışın öldürsem nasıl olur?" Diyerek yanında ki bilgisayarın siyah ekranını açtı. Oğuz'u takip ettiriyordu piç kurusu. Kuyumcudaydı. Elim ayağım titredi.


" Evlenme teklifi edecek sanırım vah zavallı neyine güveniyorsa."


Gerçekten evlenme teklifi edecekti. Hazar'ın tahmini doğru çıkmıştı. Gözlerim doldu.


"Rahat bırak onu. Beni öldür pislik herif!"


Tekrar kahkaha attı.


"Zavallı aşıklar. Ayrıca salak mısın sen? Baban saçma salak sevgi uğruna ölmüş. Bu da ölecek zaten."


" Kes sesini iblis!"


Diye bağırdım. Kulaklarını kapattı bıkmış bir şekilde.


"İyisin , tatlısın dedik diye şımardın sen! Artık meselemize gelelim."


Kameraya baktım. Çıkmıştı kuyumcudan ve gülümseyerek telefonla konuşuyordu. O gülen yüzüne kurban olurum senin.


"Allah'ım sen bize yardım et." Diye yalvardım içinden.


" İşin çok basit. Dışarı çıktığın an abilerin sana dosya verecek. Onu alıp sarışının arabasına koyacaksın. Bu kadar basit!"


"Hayatta koymam!" 


" O zaman sen bilirsin." Telefonunu eline aldı. Kameraya baktım o sırada. Oğuz'un arkasında elinde telefonlu biri vardı. Çok yakındı.


"Vu-" demişti ki,


" Tamam Allah'ın belası tamam rahat bırakın Oğuz'u!" Diye bağırdım korkuyla.


Güldü haysiyetsiz. 


" Sarışının ölüm saati değişti Cevo. Uzaklaş ordan."


Oğuz araba binmişti bile. Yanıma gelecekti. Elinde ki telefonu köşeye bıraktı karşımda ki iblis. Tiksintiyle yüzüne bakmayı ihmal etmedim.


" Bir rahatladın sanki. Ama rahatlama peşinde bir adam olacak yanlış yaptığın an ikinize sıkacaklar. Uyarmadı deme!"


Hiç bir şey söylemedim.


" İn." Dedi bir anda. İnmek için adım. Atmıştım ki kolumu tutu. Kolumu koparma isteği oluştu içimde.


"Bu ara da askere evet dersen mutluğuna gölge düşürmek için zevkine de sıkabilirim. Tekrar görüşeceğiz. Zaten asker senin ona ihanet ettiğini öğrendiği an kapı dışarı eder. Gurur manyağı bu. O zaman bana gelebilirsin. Omzum senin için hazır tatlı şey."


Hızla çektim kolumu. Hiç bir şey söylemeden çıktım dışarı. Çıkar çıkmaz elime piyonları dosya sıkıştırdılar ve arabaya bindiler. Biri kaldı. O da silahını bana göstererek apartmanın arkasına doğru yürüdü ve siyah arabasına geçti.-


Bu dosya çok tehlikeliydi ve tehlikeye benim yüzümden girecekti. Ya da gözümün önünde yok olacaktı. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istedim yapamadım. Şok ,korku üzerimden gitmiş değildi. Dosyanın üzerinde 'MEHMET ŞAHİN' ismi vardı. Oğuz'la bir ilgisi yoktu belkide. Duvara yasladım. Bayılacaktım nerdeyse. Hani güzel olacaktı her şey? Yalandı işte. Benim hayatımda hiç bir şey iyi olmazdı.


" Bitanem." Sesini duydum. Sağ salim gelmişti yanıma çok şükür. Hemen dosyayı kabanın cebine sıkıştırdım. Arabası ne zaman karşımda durdu fark etmemiştim bile. Hemen bana sarıldı. Karşılık veremedim.


" Çok bekletmedim dimi?"


Heyecanla konuşuyordu. Hayır manasında başımı saladım sadece. Konuşamadım.


"Hadi gidelim." Diyerek elimi tuttu. Az önce o iblisin tutuğu ellimi. O an tiksindim kendimden. Kendi tarafıma geçtim oturdum Oğuz da geçti. Geçer geçmez yanağımı öpüp arabayı çalıştırdı.


" Bugün seni nasıl özlediğimi bilemezsin be gülüm."


Hiç bir şey söylemedim.


"Sen iyi misin?" 


Sahte bir gülüşle baktım pırıl pırıl parlayan gözlerine.


" İyiyim sadece karnım ağrıyor. Malum gün geldi işte."


Anlayışla salladı başını ve elini karnıma koydu okşadı. Bu bana her zaman iyi geliyordu. Ama bu bahaneydi bilmiyordu ki.


"Günün erken gelmiş. Çok ağrın varsa hastaneye gidebiliriz."


"Yo çok ağrım yok." Sesimden kötü olduğumu anlıyordu.


"Tamam sen nasıl istersen." Diyerek yolla odaklandı. Ama elini karnımda çekmedi. Gözlerim doluyordu. Başımı çevirip cama döndüm. Döndüğüm an arkada bizi izleyen arabayı gördüm. Bu işin sonunda ne olacaktı böyle Allah kahretsin.


Ani bir fren ile durunca Oğuz'a döndüm. Fark etmiş miydi acaba?


" Hemen geliyorum." Diyerek kemerini çıkardı. İnecekti. İnemezdi. Zarar verirlerdi.


"İnme!"dedim sesimin titremesine mani olamayarak. Hemen bana döndü ve yüzümü ellerinin arasına aldı.


" Güzelim. Hemen geleceğim."


İnmesin. Hemen dudağına yapıştım. Hiç beklemeden karşılık verdi. Öpüşümde tutku yoktu. Sadece kaybetme korkusu vardı. Çok uzun sürmeden geri çekildi.


"Sen gerçekten kötüsün sana şu eczaneden bir ilaç alıp geliyorum." Benim cevap vermemi beklemeden indi. Bende hızla indim ve etrafa baktım. O siyah araba peşimizdeydi bizim durduğumuz gibi o da durmuştu.


Yanına gidecektim ki aceleyle geldi elinde ilaçlarla.


" En enerjik olman gereken gündü aslında ya." Dedi kederli bir sesle.


"Özür dilerim." Onu üzüyordum.


" Bitanem şaka yapıyorum. Hadi geç arabaya sen. İyileştireyim seni. Seveyim." Kapımı açtı bende içeri girmeden yola baktım. Ordaydı. Sertçe yutkunup geçtim. Oğuz kapımı kapatıp öbür tarafa doğru yürüdü. Bende o sırada kabanımın içinden dosyayı çekip torpidonun içine fırlattım. Oğuz da kapısını açıp geçti içeri. Görmüştü beni.


"Su var mı diye mi baktın?"


" Evet."


"Orda yoktu." Kendi tarafında ki suyu açıp elime verdi. İlaçlara yöneldi bir ağır kesici bide adet ilacı vardı. İlaçları da açıp elime verdi.


"İç bakalım."


Adet değildim ve bu iki ilaçta beni bitirecekti. Ama hiç düşünmeden attım ağzıma. Biten ben olayım yeter ki hiç sıkıntı yoktu. Yanağımdan öptü ve önüne döndü. Arabayı çalıştırıp yolla koyuldu.

Ellerim, ayaklarım vücudum tir tir titriyordu korkudan.


Bir süre sonra lüks bir mekanın önünde durduk. Hızla inip ve kapımı açtı. Çok şükür ki elini uzatmıştı. Yoksa yürüyemezdim.


" Bundan sonra her şey çok güzel olacak güzel gözlüm." Diyerek beni içeri yürüttü.


'Olmazdı.'


Merdiveni çıktığımızda kalabalık ile karşılaştık. Deniz manzaralı bir restorandı. Oğuz bir eli belimde beni masamıza doğur yönlendirdi. Önce benim sandalyemi çekip öyle oturdu. Her davranışı o kadar naif ve o kadar hoştu ki. Kendini karakter bakımından mükemmel yetiştirmişti. Erkeğe de yakışan tam olarak buydu.


Karşı karşıya oturduk ama benim onun yüzüne bakacak cesaretim yoktu. Ellini elimin üzerine koydu mutlukla.


"Ne alırdınız efendim?"


Garsonun gelmesi ile soğuk bakışlarımız o yöne döndü.


" Ne yiyelim?" Diye sordu Oğuz bana


" Fark etmez." Sesimi duyduğundan bile emin olmayarak.


Siparişi kendisi verdi ne verdiğini bile duymamıştım. O kadar kötü bir haldeydim ki bıçağı alıp kafamın için kazımak istiyorum.


" Turna bugün o kadar zor izin aldım ki ama değdi biliyor musun." Dedi elimi sıkı sıkı tutarak ve o güzel gülüşünü göstererek.


Sustum ve yalan bir gülümseme sundum.

Sonrasında yemeğimiz geldi. Oğuz konuştu ben sadece onayladım. Ne dediğini bile anlamıyordum zaten.


Bir süre sonra bizim şarkımız duyuldu.


'Yine de sen son sevdiğim

Yoluna sevgiler, aşklar tükettiğim'


Oğuz ayağa kalktı ve karşıma geçti. Beni ayağa kaldırdı.


"Güzel gözlüm bugünü hiç unutmayalım istiyorum." Dedi ve beni denize göreceğimiz şeklide çevirdi.


Kıyıya bir tekne yaklaş ve ben bakar bakmaz bir pankart tutuldu.


" Benimle evlenir misin?" Kocaman harflerle yazılıydı ve tutan arkadaşlarımızdı. Gözlerim dolmuştu. Derin bir nefes aldı. Cebinden bir kutu çıkarttı.


"Benimle evlenir misin?" Gözlerime inanamıyordum. 'Asker adamım ben asla diz çökmem 'diyen adam şimdi önümde diz çökmüştü. Kalbim duracak kadar hızlı atıyordu. Her şeyi unuttmuş evet demeyi planlarken öbür masa da oturmuş şeref yoksunu ile göz göze geldim.


Korkuyla geri çekildim.


"Hayır." 


Yıkıcı konuşmalıydım. 

Kinle ve nefretle bakmamak istedim. Ama kalbim gibi mantığım da devre dışıydı. Oğuz duyduğu söz ile yutkunmakta zorlandı. Yavaşç kalktı yerden.


"Ne?" Dedi zorlukla.


"Nesini anlamadın? Benim senin gibi biri ile ne işim olur? Tek başına bir hayat kurmayı bilir misin sen? Komutanından izin aldın mı bari?"


O kadar çok korkuyordum ki. Sözde adamı vardı peşimizde ama kendisi gelmişti. En mutlu olduğu anda vurmak için. Etrafta ki insanların şaşkınlık içinde ki sesleri geliyordu. Utançtan yerin dibine girmek istedim.


" Senin gibi biri evleneceğime sokakta hiç tanımadığım biri ile evlenirim askerden daha güvenili. "


Mavi gözler kızarmıştı.


" Ne diyorsun sen ya! Lan kendi baban asker senin. Ne değişti bu kadar çabuk ben alamıyorum." Dedi sesi titremişti ama öfkesinden asla ödün vermeden.


"Benim hatam. Ama sen ne iyi ettin. Zira benim kalbim senin çirkinliğini göremezdi. Güvenli hayattında mutluluklar!" Dedi ve elinde ki kutuyu rastgele fırlattı. Arkasına dönüp uzaklaştı.


Dünyam karardı. Ayaklarım titredi . Bu nasıl bir acıydı? Bu nasıl bir imtihandı? Sevdiğim adama yetişmek istedim. Yapamazdı. "Tabii ki evet sarı!" Diye çığlık çığlığa bağırmak istedim. Ama yapmazdım. Öbür masada oturan gevşek sırıta sırıta alkış yaptı ve ağzına büyük bir parça et aldı.


Gözlerim Oğuz'un gittiği yöne kaydı.

Bitmişti. Bitmeliydi. Mavi gözlüleri hiç kapanmasın diye bitmeliydi. Hani her bitiş bir başlangıçtı? Yalandı.

Ben ona ihanet ettim. Duyduğu an o beni terk edecekti. Olması gereken buydu. Ben varım diye etrafın tehlike saçan yem olamazdım. Onun için kendimden bile vazgeçerdim.


Loading...
0%