@morzamiku
|
Umarım beğenirsiniz ..... Ama acı böyle kolayca geriye itilemez....yaralı insan onu kendiyle birlikte götürür Alexandre Dumas İçimdeki öfke giderek artıyordu. Suçsuz yere beni hapse attırmış, üstelik bana meydan okuyan bir tavırla bakıyordu. Sakinliğimi korumalıydım. İkimiz de sadece susuyorduk. Artık bu sessizliğe daha fazla dayanamadım. Aklımdan sadece bu adama hakaretler yağdırmak geçiyordu ama daha fazla zıtlaşmak istemiyordum. Çok yorgundum, bir an önce buradan çıkmalıydım. - Benden ne istiyorsun? Çok saçma bir nedenden dolayı buradayım, farkında mısın? Ablana ben saldırmadım, kendisi başka bir nedenden dolayı tetiklendi, bana saldırdı. Kendimi bu adama ifade etmekten çok yorulmuştum, beni anlamıyordu. Nihayet uzun süren suskunluğunun ardından konuşmaya başladı: - Galerideki güvenlik kamerasına baktım, suçsuz olduğunu biliyorum. Sözleri sinirlenmeme neden olmuştu. - Beni alıkoymaya çalıştın, farkında mısın? Şimdi de sanki çok basit bir olaymış gibi suçsuz olduğumu söylüyorsun. Sen iyi misin? Korkut, sözlerimden sonra gerilmişti ve biraz da sinirlenmişe benziyordu. Ona meydan okuyan gözlerle bakıyordum. - Yine çok konuşmaya başladın. Seni burada tutarak öğrencilerine büyük bir iyilik yapıyorum. - Sen buna çok konuşmak mı diyorsun? Ben hakkımı savunuyorum, senin gibi nezaketten anlamayan insanlar için anlaşılması zor bir şey sanırım. Allah'ım, resmen bu adam benim ayarlarımla oynuyordu. - Benden nasıl cümleler bekliyorsun, Kardelen Hanım? Bu adamdaki sinir bozucu özgüven beni delirtiyordu. - Bir düşünelim, öncelikle özür dilemelisin beni alıkoymaya çalıştığın için. Sonra da beni buradan çıkarabilirsin mesela. Bakışları korkutucu bir hal almıştı. Beni bakışları ile etkisiz hale getirebilirdi. Korkut, elindeki nezarethanenin anahtarını kullanarak kapıyı açtı. Yavaş yavaş üstüme doğru geliyordu. Beni polis karakolunda öldürmezdi, değil mi? Aramızdaki mesafe sıfıra inmişti. Ondan korktuğumu belli etmemeliydim. Bedenlerimiz fazla yakındı. - Fazla yakınsın, uzaklaş. - yakınlığım seni rahatsız mı etti karelen hanım - aramızda sınır yok farkında mısın uzaklaş yoksa bağırırım Sözlerim ona tesir etmiyordu. - Neden? Az önce çok cüretkârdın, benden özür bekliyordun. - Sözlerimin arkasındayım, benden özür dileyeceksin. - Senden özür dilemeyeceğim ama sen bana yalvaracaksın Korkut'la her zıtlaştığımda zararlı çıkan ben oluyordum. Her seferinde onun istediğini yapmış bir şekilde buluyordum - Lütfen gitmeme izin ver. Seninle daha fazla tartışmak istemiyorum. - Gitmene izin verebilirim, tabii sorularıma cevap vermen gerekecek - Soracağın sorular için istediğin cevaplar bende yok. Lütfen gitmek istiyorum. Stres olmuştum iyice. Korkut ise kararlı görünüyordu. - Anlaşılan nezarethaneyi çok sevdin, biraz daha kalabilirsin. Arkasını dönüp gidecekken artık ne derse yapacak kıvama geldim. Evet kardelen en fazla ne sorabilir ki - Kabul ediyorum, sor. Yüzündeki zafer sırıtışını yok etmek istiyordum. Dudaklarından çıkan isimle sadece yüzüne bakakaldım. - Yıldırer'i nereden tanıyorsun? Abimin ismi geçince kalbimde bir sancı ortaya çıktı. Abim olduğunu söylemeli miydim? İnsanlardan şu ana kadar bir abim olduğunu gizlemiştim. Yaşarken "abim var" diyememiştim. Şimdi "abi" sözcüğü dudaklarımda emanet gibi duruyordu. Korkut sabırla dudaklarımdan çıkacak cümleyi bekliyordu. - Yıldırer benim abim. Korkut'un yüzünde şaşkın bir ifade vardı ve anlamlandıramadığım bir ifade. Aramızda garip bir duygu yoğunluğu oluştu. Abim ile Korkut daha önceden tanışıyorlar mıydı? - Sen abimi tanıyor muydun? Korkut sanki ona dünyadaki en zor soruyu sormuşum gibi davranıyordu. Nihayet soruma bir cevap vermişti, acı bir yutkunuşla konuşmaya başladı. - Can dostumdu. uzun zamandır abimi tanıyan birine denk gelmemiştim garip bir şekilde sanki abimin hatırları tekrardan zihnimde canlandırıyordu İkimiz de susmuştuk. Korkut'a baktığımda bana bir şey söylemek istiyor gibiydi sanki. Sessizlik uzadıkça zihnim derin düşüncelere dalıyordu. Korkut'un sesini duymamla kendime gelmiştim. - Yıldırer senden hiç bahsetmedi. Korkut'un sözlerinden sonra gözlerim hafif nemlenmişti. Biz hiç abi-kardeş olamamıştık. Kalbim acıyordu. Karşımdaki adamın daha fazla mükemmel aile yapımızdan haberdar olmasını istemiyordum. Gözlerimdeki hüznü görmemeliydi. - Abimle olan ilişkim seni ilgilendirmez. Korkut cevabımdan tatmin olmuş gibi görünmüyordu. Gözlerime ilk defa çok dikkatli bir şekilde bakıyordu, bakışları sanki kalbimin içindeki acıyı görüyordu daha önce kimse içimdeki acıyı tüm çıplaklığı ile görmemişti - Seninle iletişim kurmaya çalışıyorum. Sürekli ayarlarımla oynamak zorunda mısın? Korkut'un sözleri alayla gülmeme neden oldu. - İletişim kurmuş halin buysa kurmamış halini hayal edemiyorum. Korkut'un sabrını fazlasıyla zorluyordum. Polis merkezinde olmamızın da etkisi vardı tabi. - Kadın, sen benim sabrımı sınamak için mi gönderildin? Bir dakika sus. Abin neden seni saklıyordu? Yıldırer ailesinin öldüğünü söylemişti. Korkut benden cevap bekliyordu. Bense ona asla cevap vermeyi düşünmüyordum. - Konuşsana, beni delirtme Kardelen! Bağırmasıyla irkilmiştim. - Az önce sus demiştin, bence sen ne istediğini bilmiyorsun. - Anlatmayacak mısın? - Anlatmayacağım. Beni artık rahat bırak. Abimin çektiği acıları kimseye anlatmak istemiyordum. O kimseye anlatamamışken benim anlatmam abime ihanet olurdu. korkut inatla benden bir cevap beklemeye devam ediyordu bense ona anlatmamaya kararlıydım - Artık buradan çıkabilir miyim? Korkut, nezarethanenin kapısının önünden çekilmişti. Ben de toparlanıp yavaş adımlarla kapıya doğru yürüdüm. Korkut'un sesini duymamla duraksadım. - Özür dilerim. Benden özür dilemişti. Sanki bu özür ifadesinin altında bir şey gizliydi. - Benden özür dileme. Ablan ve sen benden uzak durun yeter. Bu seferlik abimin hatırı için şikayet etmeyeceğim ama eğer bu durum tekrarlanırsa işte o zaman hayatın boyunca adliye koridorlarından kurtulamayacaksın. Korkut, öfkesini bastırmaya çalışarak bir adım geri çekildi. Yüzündeki karışık ifadeyi çözmek zordu. Onun da söylemek istediği şeyler vardı ama susuyordu. Boğucu nezarethane ortamından gitmek istiyordum. - Umarım bir daha karşılaşmayız, Korkut. Nezarethanenin kapısını açıp dışarı çıktım. Nöbetçi polisten kimlik ve çantamı istedim. Kısa sürede eşyalarımı almış, karakoldan çıkmıştım. Polis merkezinin önünde aniden durdum. Başımın ağrısından ayakkabılarımın olmadığını fark etmemiştim. Şimdi ayakkabılarımı nerede unuttuğumu hatırlamaya çalışıyordum. En son dağ ayısının kafasına fırlatmıştım. Tekrar karakola gidip sormak istemiyordum. En iyisi arabamı polis merkezinin otoparkından alıp buradan uzaklaşmaktı. Arabamı almak için otoparka gittim. Arabamı hemen fark etmiştim . Arabamın yanına gidip tükürdüm, beni yarı yolda bıraktığı için. Yarın ilk işim seni satmak olacak. içimde kötü bir his vardı izleniyormuş hissine kapıldım buradan uzaklaşmalıydım Arabama binip doğruca eve sürdüm. Özlem inşallah evdedir. Uzun yolculuktan sonra eve geldim. Saate baktığımda sabahın beşiydi. Allah'ım bu kafayla nasıl ders anlatacağım yarın? Evin anahtarını çantamdan çıkarıp yavaşça kapıyı açtım. Oturma odasına gittiğimde Özlem'in uyukladığını gördüm, uykusundan uyandırmaya kıyamadım. Yarın konuşurduk. Şimdi benim de dinlenmem gerekiyordu. Özlem'in üstüne odamdan getirdiğim battaniyeyi örttüm. Sessizce odama gidip üzerimdeki elbiseyi çıkardım. Pijamalarımı giyip doğruca yatağa girdim. Uyumaya çalışıyordum bir türlü uykum gelmiyordu çocukken uyuyamadığım zaman abim uykumu sana gönderiyorum diyerek beni uyutmaya çalışıyordu keşke yanımda olsaydı o zaman beni her şeyden korurdu daha fazla oylanmadan alarmımı saat yediye kurup uyudum. Umarım yarın ders esnasında yorgunluktan bayılmam. Uykusuzluktan gözlerim acıyordu. Günün verdiği yorgunlukla uyuya kaldım. --- İlahi Bakış Açısı Gece kendini şafağa bırakırken geçmişin hayaletleri her yanı sarmıştı. Geçmişteki ortak düşmanlar tek bir nedenden dolayı aynı masadaydı. "Korkut'un yanındaki kızı öğrenebildin mi?" "İçerideki adamımız sayesinde öğrendim." "Kimmiş bu gizemli kız?" "Yıldırer'in kardeşi." Geçmişteki her şeyin açığa çıkma zamanı gelmişti demek. "Demek kardeşi varmış. Bu daha iyi oldu; planlarımız için daha iyi bir fırsat olamaz." "Plana devam mı edeceğiz?" "Evet, çok yakında." "Bizden şüphelenirlerse?" Alaycı bir gülümseme dudaklarından çıktı, "Dostum, sen daha Kuara'yı tanımıyorsun. Korkut'u kendi silahı ile vuracağım. Bu işten kimse bizi sorumlu tutamayacak. Unuttun mu, biz her yerdeyiz. Uzun zamandır Korkut, bizim çemberimizde hareket ediyor. Sadece doğru zamanı bekliyordum." "O kız, yani Yıldırer'in kardeşi?" "Onun için de güzel planlarım var yazık olacak onu yaşayan bir ölüye dönüştüreceğiz . Abisi yüzünden yıllardır saklanıyoruz. Sadece bekle, doğru zamanda hepsinden kurtulacağız." Genç adam, patronunun zihnindeki planı algılamaya çalışıyordu. Hâlâ açığa kavuşturulamayan noktalar vardı. - Büyük abi bizden haber bekliyor patron - yakında saklanmasına gerek kalmayacak her şey eski düzendeki gibi devam edecek tekrardan eski gücüne kavuşacak . - çok fazla insan ölecek patron - ne derler bilirsin dostum ölüm olmadan yaşam olmaz Kuara tekrar konuşmaya başladı, "Ölüm makinemiz hazır mı?" Genç adam, yüzündeki korkulu ifade ile patronuna baktı, "Kana susamış bir şekilde hazır patron." Kuara'nın keyfi yerine gelmişti. "İşte şimdi ölüme yaklaştın Korkut." İki düşman, kadehlerini tokuşturup keyiflerine bakmaya başladılar. İblisler ve şeytanlar işbirliği içerisindeydiler geçmişin tozları geleceği bir kum fırtınasına çevirecekti . --- beğendiyseniz kitabımı arkadaşlarınıza tavsiye etmeyi unutmayın ......... bölüm hakkında genel olarak ne düşünüyorsunuz korkut ve kardelen hakkında ne düşünüyorsunuz |
0% |