Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Sınırsız

@morzamiku


Bir ölü hiçbir şey istemez artık, ne aşk ister, ne merhamet ne de teselli”
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Stefan Zweig
Kardelen, rüyasında abisini görüyordu. Abisi ona sırtını dönmüş, sessizce duruyordu. Kardelen, abisinin yüzünü görmek ve onunla konuşmak için yalvarıyordu. "Seni yalnız bıraktığım için affet abi," diyordu gözleri yaşlı. Ancak abisi hala konuşmuyor, sırtını dönmüş bir şekilde duruyordu. Kardelen'in boynundaki kolyeye uzandı ve onu hızlı bir hareketle çekip aldı. Kolyenin kopmasıyla Kardelen hıçkırarak ağlamaya başladı.
Bir anda irkilerek uyandı. Nefes alamıyordu, sanki sudan yeni çıkmış bir balık gibiydi. Gözleri kocaman açılmış ve kalbi hızla atıyordu. "Nefes alamıyorum," diye boğuk bir sesle sızladı.
Yatakta oturmuş, elleriyle boğazını tutuyordu, sanki nefesini kesen görünmez bir güç vardı. Özlem, odanın kapısını araladığında Kardelen'in bu halini gördü. Arkadaşının yüzü bembeyaz olmuş, gözlerinde korku ve panik okunuyordu. Özlem, hiçbir şey düşünmeden hızlıca Kardelen'in yanına koştu. "Kardelen, nefes al," diye seslendi. Ellerini Kardelen'in omuzlarına koyarak onu sarsmadan destekledi. "Sakin ol, derin nefes al."
Kardelen, arkadaşının sesini duyunca biraz sakinleşti. Özlem'in sakin ve kararlı sesi, Kardelen'in kalbindeki korkuyu biraz olsun hafifletmişti. "Geçti, sakin ol," diye tekrarladı Özlem, elleriyle Kardelen'in sırtını sıvazlayarak.
Kardelen, birkaç derin nefes aldıktan sonra yavaşça normal nefes almaya başladı. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu ama artık korkunun yerini bir nebze rahatlama almıştı. "Özlem... rüyam... abim..." diye kekeleyerek konuşmaya çalıştı ama cümlelerini toparlayamıyordu.
Özlem, Kardelen'in yüzünü elleriyle okşadı. "Tamam, Kardelen. Buradayım,
yanındayım. Şimdi iyisin, tamam mı?" dedi. Kardelen, arkadaşının yanında olduğunu hissetmekten biraz daha güç buldu ve gözlerini kapatıp derin bir nefes daha aldı. Kardelen, Özlem'in sakinleştirici sözleriyle biraz rahatladıktan sonra, derin bir nefes
aldı ve gözyaşları içinde rüyasını anlatmaya başladı. "Özlem, rüyamda abimi gördüm," dedi, sesi titreyerek. "Bana sırtını dönmüştü, hiç konuşmadı. Ne kadar yalvardıysam da yüzünü göstermedi. Boynumdaki kolyeyi kopardı ve ben ağlamaya başladım."
Özlem, arkadaşının bu anlatımını dikkatle dinledi. Kardelen'in her bir kelimesi, Özlem'in yüreğinde derin bir iz bırakıyordu. Kardelen'in acısını, yüzünden ve titreyen sesinden okuyabiliyordu. "Kardelen, seni ne kadar üzdüğünü görebiliyorum," dedi Özlem, arkadaşının elini tutarak. abinin ölümünü atlatman çok zor ama hayat devam ediyor Kardelen, gözyaşlarını silerek, "Evet, çok zor. Onu çok özlüyorum. Onunla konuşamamak, ona ulaşamamak beni kahrediyor," diye sızladı. Sesi hüzünle doluydu ve içindeki acı, her sözcüğe yansıyordu. "O kolye, abimden kalan son hatıraydı .
Rüyada onu koparması, sanki bağımızın tamamen koptuğunu hissettirdi bana." Özlem, Kardelen'in bu zor anlarında ona nasıl yardımcı olabileceğini düşünerek bir an durdu. Sonra nazik bir şekilde, "Kardelen, belki yarın şehitliğe gitmek iyi gelir. Abinle orada biraz zaman geçirmek, onunla konuşmak... Belki bu sana biraz olsun rahatlama sağlar," dedi.
Kardelen, Özlem'in bu önerisi üzerine düşünceli bir şekilde başını salladı. "Evet, belki de haklısın. Onunla orada olmak, belki içimi biraz olsun hafifletir," dedi. Gözlerinde umut kırıntıları belirmişti. "Onun mezarının başında durup ona içimi dökmek... Belki bu beni biraz rahatlatır."
Özlem, arkadaşının bu kararını desteklemek için, "Eğer istersen, ben de seninle gelirim," diye
ekledi. "Yanında olmak isterim, birlikte gitmek istersen."
Kardelen, Özlem'in bu desteği karşısında minnetle gülümsedi. "Teşekkür ederim, Özlem. Seninle gitmek iyi olurdu ama tek başıma yüzleşmek bana iyi gelecek."
.......................................................................................................................................
Ertesi gün geldiğinde, Kardelen şehitliğe gitmek için hazırlandı. Abisinin mezarına götürmek üzere çiçekler aldı. İçinde, abisine anlatmak istediği birçok şey vardı.
Şehitliğe vardığında, Kardelen'in kalbi tekrar hızla atmaya başladı. Abisinin mezarını görünce gözyaşlarına engel olamadı. Ayakları, uzun zamandır gitmek istediği ama bir türlü cesaret
edemediği yere doğru ağır ağır ilerliyordu. Mezarlığın demir kapısından içeri girdiğinde, içini
derin bir hüzün kapladı. Rüzgarın ağaçların yapraklarında yarattığı hışırtı, bu sessiz mekana hafif bir huzur katıyordu.
Kardelen’in kalbi her adımda daha hızlı atıyordu. Abisinin mezarının bulunduğu yere yaklaştıkça, gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı. Kalbi sıkışmış, nefesi daralmıştı. Yıllardır içini kemiren suçluluk ve pişmanlık duygusu, burada, bu sessiz mezarlıkta daha da derinleşmişti.
Mezarın önüne geldiğinde, dizlerinin bağı çözüldü ve yere çöktü. Ellerini mezar taşına uzatmak istedi, ama bir türlü cesaret edemedi. Gözleri bulanıklaşmış, dudakları titriyordu. "Abi..." dedi, sesi rüzgarla birlikte kaybolurken. "Çok özür dilerim, seni unutmadım." Kardelen’in gözyaşları mezar taşına düşerken, kalbindeki yük daha da ağırlaştı. "Seni yalnız bıraktığım için affet," diye sızladı. İçindeki acı, derin ve keskin bir bıçak gibi ruhunu kesiyordu. "Sana karşı bencilce davrandım.
Kendimden iğreniyorum."
Mezar taşına dokunamadan, başını eğdi ve dizlerinin üzerine kapandı. Gözyaşları toprağa karışıyordu. Abisinin mezarının yanında otururken, içindeki pişmanlık ve özlemle boğuluyordu. "Seni çok özledim abi. Her gün seni düşünüyorum. Hayatımda ne kadar büyük bir boşluk bıraktığını her gün daha fazla hissediyorum."
Kardelen, gözyaşlarına boğulmuş halde, "Sana layık olamadım," diye mırıldandı. "Ama
seni unutmadım. Hep kalbimde taşıyorum seni."
Kardelen, dizlerinin üzerine çökmüş halde, gözyaşlarına boğulmuş bir şekilde abisinin mezarına bakıyordu. İçindeki acı ve pişmanlık kelimelere dökülüyordu. "Biliyor musun abi,"
dedi, sesi titreyerek. "Öğrencilerime baktığımda bazen onları kıskanıyorum çok kötü bir öğretmenim değil mi insan hiç öğrencilerini kıskanır mı kıskanırmış abi .
Anneleri ve
babaları onları o kadar çok seviyor ki onları görünce sen aklıma geliyorsun. Seni kimse sevmedi abi. Sen hep yalnız kaldın."
Sözleri dudaklarından dökülürken, gözyaşları yanaklarından süzülüyordu. "Zamanı geriye alıp sana mutlu bir çocukluk vermek isterdim. O küçük çocuğa sarılırdım, hiç bırakmazdım.
keşke seni koruyabilseydim, seni mutlu edebilseydim."
Kardelen, elleriyle toprağı avuçladı. "Keşke sana dair bir iz olsaydı bu dünyada," diye sızladı, sesi kırılgan ve hüzün doluydu. "Kendimi çok yalnız hissediyorum. Bencilce değil mi? Sen ömrünün sonuna kadar yalnızdın, bense..." Sözleri boğazında düğümlendi,derin bir iç çekti. Gözlerini mezar taşına dikti, "Seninle olan bağımızın kopmasına izin veremem," dedi kararlı
bir şekilde. Kardelen, gözyaşları içinde abisinin mezarının yanında otururken, içinde bir nebze olsun rahatlama hissetti. Acısı eski olsada yarası tazeydi bu ziyaret, biraz olsun içindeki yükü hafifletmişti.
Kardelen, abisinin mezar taşına son bir kez dokunduğunda, kalbindeki yoğun duygulara daha fazla dayanamadı. Parmakları taşın soğuk yüzeyinde gezinirken, gözlerinden akan yaşları silmeye çalıştı. Ancak gözyaşları durmak bilmedi. İçindeki acı, abisine olan özlemi ve sevgisi onu derinden etkiliyordu. Bir adım geri çekildi, derin bir nefes aldı ve sonra tekrar mezar taşına yaklaştı. Dizlerinin üzerine çöktü, abisinin isminin yazılı olduğu taşa bakarak "Seni çok özlüyorum abi," diye fısıldadı.
Başını eğdi ve mezar taşını öperek son bir veda etti. "Seni unutmadım ve asla unutmayacağım. Kalbimde her zaman seninle olacaksın."Ayağa kalktığında, dizleri titriyordu ama içinde bir nebze olsun rahatlama hissetti. Abisiyle vedalaşmanın, ona
olan sevgisini ve özlemini mezar taşına dökmenin verdiği huzur, kalbindeki acıyı biraz olsun hafifletmişti.
Mezarlıktan çıkarken, karşısına çıkan güllerin kokusunu içine çekti. Abisinin mezarına bıraktığı çiçekler gibi, bu güller de ona abisinin sevgisini hatırlatıyordu. Kardelen, çiçeklere dokunarak abisinin hatırasını kalbinde yaşatacağına dair kendine söz verdi.
Geri dönüş yolunda, içindeki hüzünle birlikte hafif bir huzur da vardı. Abisiyle vedalaşmak ona bir nebze olsun rahatlama sağlamıştı. Özlem'in desteğiyle daha güçlü hissediyordu ve abisinin hatırasını yaşatmak için elinden geleni yapacağına dair kararlıydı. Kardelen, abisinin hatırasını kalbinde taşıyarak, onun sevgi ve anılarıyla güç bulmaya devam edecekti.
Gözleri dolmuş, kalbinde derin bir hüzün vardı birden adımları yavaşladı bu kadar tesadüf olması hayatın onunla oyun oynadığının göstergeseydi belkide bu adam yaşattığı acıların karması olacaktı
. Korkut'u orada görünce şaşırdı; bu adamın
burada ne işi vardı? Onunla göz teması kurmadan geçmeye karar verdi. Ancak Korkut, Kardelen'in kolundan tutarak, "Konuşmalıyız," dedi, sesinde bir kararlılık vardı.
Kardelen, sert bir şekilde kolunu Korkut'un elinden çekerek, "Konuşacak bir şey yok," diye yanıtladı, sesinde hüzün ve öfkenin karışımı bir ton vardı.
Korkut, Kardelen'in inatçı tavrını sevmiyordu ama onu ikna etmek için abisini kullanmaya karar verdi. "Abinle ilgili," dedi, sesinde merak uyandıran bir ciddiyet vardı.
Kardelen, derin bir nefes alarak sabırsızca, "Dinliyorum, söyle," dedi. Gözleri, Korkut'un yüzüne kilitlenmişti; bu adamın abisinin hayatındaki rolünü öğrenmek istiyordu.
Korkut etrafına bakarak, "Burada olmaz, uygun bir yerde konuşalım," dedi. Kardelen, Korkut'tan son olaylardan sonra hoşlanmasa da, abisi ile ilgili bilgileri öğrenme arzusuyla yavaşça şehitlik alanından çıktı.
Kardelen, mezarlığa taksi ile gelmişti ama Korkut onu kendi arabasına yönlendirdi. Kardelen, Korkut'un arabasına binmek istemiyordu. Adamın kaba kuvvetle alıkoymaya çalıştığını hatırlıyordu ve bu onu daha da tedirgin ediyordu.
"Senin arabana binmek istemiyorum," dedi kararlı bir sesle. Kardelen’in sesi, yalnızlık ve direnç dolu bir yankı gibi geliyordu.
Korkut sinirini kontrol etmeye çalıştı. Kardelen ile zıtlaşmak istemiyordu ama Kardelen, onun tüm sabrını tüketiyordu. "Sen hayatım boyunca gördüğüm en ama en..." dedi, sabırla ve dikkatle.
Kardelen, Korkut'un cümlesini tamamlamasını beklerken kollarını göğsünde kavuşturdu. "Devam et, Korkut, ben neyim?" diye sordu alaycı bir tonla, sesinde hafif bir inat vardı. Korkut gözlerini kısarak, "Sen hayatım boyunca gördüğüm en inatçı, en sabırsız, en sinir bozucu kadınsın," dedi, sesindeki öfke ve hayal kırıklığı belirgindi. Kardelen, bu sözlere aldırış etmeden gülümsedi. "İlginç, çünkü ben de seni hayatım boyunca gördüğüm en kibirli, en ukala, en anlayışsız adam olarak görüyorum," dedi. Sözlerinde bir meydan okuma vardı, gözleri Korkut'un yüzüne dikilmişti.
Korkut, Kardelen'in bu cevabı karşısında dişlerini sıkarak, "Ne yaparsan yap, beni yıldıramazsın," dedi. "Senin bu asi tavırların sadece zaman kaybı."
Korkut'un yüzündeki sabır ifadesi yavaş yavaş kayboluyordu. "Kardelen, inatçılığın hiç çekilir gibi değil. Sadece konuşmak istiyorum. Lütfen, bu konuda mantıklı ol," dedi, sesini yükselterek, boğuk bir acı vardı.
Kardelen, Korkut'un bu kadar sabırlı olmasına şaşırmıştı. Yine de inatla, "Arabana binmeyeceğim," dedi.
Korkut artık sabrının sonuna gelmişti. "Sen öğretmen olduğuna emin misin? İletişim becerin sıfır," dedi alaycı ve sinirli bir şekilde. "Bu kadar inatçı olmanın kimseye faydası yok, özellikle de sana."
Kardelen, Korkut'un alaycı ve sinirli tavrına sinirlendi ama belli etmemeye çalıştı.
"Tamam," dedi sonunda, "sadece konuşacağız." Zorla da olsa Korkut'un
Arabasına bindi.
Yol boyunca, Korkut'un sözleri Kardelen'in zihninde yankılanıyordu. "Abim ilgili ne söyleyecek" diye düşündü. Bu düşmanlık, yerini yavaş yavaş bir meraka bırakıyordu. Korkut'un gerçekten ne bildiğini öğrenmek istiyordu. Korkut ise direksiyona odaklanmış, öfkesini bastırarak doğru zamanı bekliyordu.
Arabada bir süre sessizlik hakim oldu. Kardelen, Korkut'un bu sessizliği ve kendine has ifadelerini, içindeki merakla birleşterek, "Ne biliyorsun? Abimle ilgili ne söyleyeceksin?" diye sordu, sesi sızlanarak.
Korkut, gözlerini yoldan ayırmadan ve sesini kontrol etmeye çalışarak cevap verdi, "Sabırlı ol. Doğru zaman ve doğru yer geldiğinde her şeyi anlatacağım." Kardelen derin bir nefes aldı, merak ve endişe içinde beklemeye devam etti.
Korkut'un sözlerinin ardındaki gerçeği öğrenmek istiyordu. Korkut'un siniri ise hala yüzünden okunuyordu, ama konuşacakları şeyin önemini bildiği için kendini tutmaya çalışıyordu.
................................................................................................................................................
Korkut, Kardelen'in inatçılığına rağmen onu arabasına binmeye ikna etmişti. Yolda ilerlerken
Kardelen'in sürekli konuşmalarını dinliyordu. Bu kadın neden bu kadar çok konuşuyordu? Korkut, arabanın dikiz aynasından bir arabanın onları takip ettiğini fark etti. Yanındaki kadının susmaması ve takip edilmeleri sinirlerini iyice bozmuştu. Ancak, Korkut Kardelen'in korkmaması için takip edildiklerini belli etmiyordu. Arkadaki adamı atlatmayı düşünüyordu. "Korkut, gerçekten nereye gidiyoruz? Bu yolu hiç tanımıyorum. Daha önce hiç bu tarafa gelmemiştim."
Korkut sakin bir tonla, "Merak etme, sadece kısa bir yolculuk. Daha güvenli bir yoldan gitmek istedim," dedi.
Kardelen şüpheyle yaklaştı Korkut’a, çünkü stresli görünüyordu. "Garip bir şekilde araba sürüyorsun. Her şey yolunda mı?"
Korkut hafifçe gülümseyerek ama gözleri hala yoldaydı, "Yolculuk sırasında biraz heyecan iyidir, değil mi?"
Kardelen daha da tedirgin oldu. "Heyecan mı? Bu senin yolculuk tarzın mı? Senin bu rahat tavrın beni daha da endişelendiriyor."
Korkut bakışlarını yoldan ayırmadan, gergin bir şekilde, "Sadece rahatla, Kardelen. Her şey kontrol altında. Biraz sessiz olabilir misin? Konsantre olmam gerekiyor."
Kardelen saate bakarak, gözleri Korkut’a yönelerek, "Tamam, ama bu sessizlik hiç hoşuma
gitmiyor. Eğer bir sorun varsa bilmek istiyorum." bu arada arabanı bir ara temizlet içi tozlanmış astımı olan biri kriz geçirebilir
korkut arkadaki arabanın onlara daha da yakınlaştığını görüyordu Korkut sinirli bir şekilde, "Sus be kadın! Şu an peşimizde adamlar var."
Kardelen paniklemişti, "Ne adamı? Korkut, sana güvenmemem gerektiğini
biliyordum. Allahım, normal bir gün geçiremeyecek miyim ben?"
Korkut bağırarak, "Kızım, iki dakika sus, dikkatimi dağıtma, konsantrasyonumu bozma. Şu an adamlar peşimizde ve seninle tatlı tatlı konuşabileceğim bir durumda değilim. Bana susarak yardımcı ol."
kardelen, Korkut'un sinirli bakışıyla sustu. Ona güvenmekten başka çaresi yoktu. Korkut, bir yandan arabayı kullanırken diğer yandan peşindeki adama karşı ataklar yapmaya çalışıyordu.
................................................................................................................................................
Korkut, arabada Kardelen’in korktuğunu fark edince, onu acilen buradan uzaklaştırmak gerektiğini düşündü. Kardelen’in endişeli soluk alışları ve titrek elleri dikkatini çekmişti. "Sakin ol, yanındayım," dedi Korkut, sesi kararlı ama yumuşak bir güven veriyordu. Kızın korkusunu hissedince, konuşmasına hız kazandırdı: "Biraz daha dayan, birkaç dakika daha." Gözleri yolda, adrenalinle karışmış bir odaklanma ile öne bakıyordu, peşlerindeki tehlikenin izini sürmeye devam ediyordu. Adamları atlatmak için ne yapabileceğini düşünüyordu, adamları tam zamanında fark etmişti bu kadının güvenliğini sağlamalıydı Yüzünde kararlılık okunuyordu.
Kardelen, Korkut'un direksiyon başındaki endişeli haliyle birlikte, peşlerindeki aracın iyice yaklaşmasıyla daha da gerilmişti. Korkut’un sinirli ve yoğun tavrı, Kardelen’in sinirlerini daha da geriyordu. Korkut, torpido gözünü açarak bir silah çıkardı ve Kardelen’e doğru uzattı. "Silah," dedi Korkut, gözlerini yoldan ayırmadan. "Bu adamlara karşı kendini koruman gerekebilir. Şu anki durum çok tehlikeli."
Kardelen, silaha baktığında yüzündeki şaşkınlık ifadesi hızla endişeye dönüştü. "Silah kullanmam... Ben bu işlere uygun değilim," dedi, sesinde hem kararlılık hem de korku vardı. "Bunu yapamam."
Korkut, Kardelen’in tereddütle silaha bakmasına aldırmadan, "Şu an hayatta kalmamız
gerek," dedi, sesi sert ve acil. "Ateş etmen gerekebilir. Ben aracı kullanırken, senin dikkatli olman ve gerektiğinde ateş etmen lazım."
Kardelen silaha dokunmak istemedi. "Yapamam," diye fısıldadı. "Silaha dokunamam.
Bu işler
bana göre değil."
Korkut öfkelenmişti. "Şu an beni dinlemelisin! Silahı al yoksa yaşama şansın kalmaz," dedi kararlı bir sesle.
Tamam, yapacağım," dedi, sesi bu sefer daha belirgin ama içinde hala bir titreme vardı. Elleri, silahın etrafında kenetlendiğinde, eski anılar zihnine hücum etti. Yıllar önce, abisi ona silah kullanmayı öğretmeye çalışmıştı. Kardelen, o zamanlar da bu soğuk alete karşı aynı korkuyu hissetmişti. Silahın tetiğine dokunur dokunmaz patlayan o yüksek ses, onu irkilmiş ve kalbini ağzına getirmişti. Bu korku yüzünden devam edememişti. Şimdi ise o anı tekrar yaşıyormuş gibi hissetti; sanki geçmişin hayaletleri yeniden peşindeydi.
Korkut, Kardelen’in elindeki silaha dikkatle baktı ve gözlerinde bir endişe parlıyordu. "Şimdi, peşimizdeki aracı dikkatlice takip et. Ben aracı kullanıyorum, sen de gerekirse ateş etmelisin."
Kardelen, Korkut’u dikkatle dinliyordu. Elindeki silahı aldı, arabanın cam kısmını açtı, derin bir nefes aldı ve peşlerindeki adamlara beş el sıktı. Tekrar camı kapadı ve derin bir nefes aldı.
Aniden silah sesleri, bir yankı gibi etrafa yayıldı. Kurşunların havayı delip geçtiği, arabaya ve çevredeki ağaçlara isabet ettiği anlaşılıyordu. Kardelen’in atışlarına karşılık olarak, peşlerindeki araçtan da ateş açılmıştı. Kurşunlar, arabanın metaline sert bir şekilde çarpıyor ve yankılanan sesler Kardelen’in kalp atışlarını hızlandırıyordu.
Korkut, arabayı hızla sağa sola manevra yaparak sürmeye çalıştı, peşlerindeki adamlardan kurtulmak için bir yol arıyordu. "Kardelen, dikkat et! Daha fazla ateş etmeleri an meselesi!" diye bağırdı, sesi sert ve telaşlıydı.
Kardelen, elleri titreyerek, ama kararlılıkla silahı tekrar eline aldı. Camı bir kez daha açtı
ve bu sefer daha dikkatli bir şekilde nişan aldı. Peşlerindeki aracın sürücüsünü
hedefleyerek tetiği çekti. Kurşunlar, peşlerindeki aracın camına çarptı, ama sürücü usta bir manevrayla kaçındı.
Peşlerindeki adamlar, bu sefer daha yoğun bir şekilde ateş açtılar. Korkut, arabayı hızla bir ara sokağa soktu ve peşlerindeki aracı şaşırtmaya çalıştı. Ancak, adamlar hala pes
etmiyordu ve Korkut'un arabasını yakın takibe almışlardı.
"Kardelen, şimdi bir fırsatımız var. Daha dikkatli nişan al ve bu sefer onları etkisiz hale getirmeyi dene," dedi Korkut, gözleri yoldan ayrılmadan. Kardelen derin bir nefes aldı, titreyen ellerini sabitlemeye çalıştı ve silahı bir kez daha doğrulttu. Bu sefer, peşlerindeki aracın lastiklerine nişan aldı ve tetiği çekti. Lastiklerden biri patladı ve araç, kontrolünü kaybederek yavaşladı. Peşlerindeki adamlar, araçlarının durma noktasına gelmesiyle beraber, onlara daha fazla yaklaşamadılar.
Korkut, Kardelen’in cesurca silahı kullanmasını izlerken, "İyi iş çıkardın," dedi, ama hâlâ öfkesini ve gerginliğini saklamaya çalışıyordu. "Ama hâlâ dikkatli olmalıyız. Bu iş bitmedi." Kardelen, Korkut’un bu sözlerine başını sallayarak, "Anladım. Şimdi, sadece bizi güvenli bir yere götür, lütfen," dedi, silahı dikkatlice yerine koyarken. Daha fazla silaha dokunmak istemiyordu.
Kardelen, arabadan inmek istiyordu. Bu adamlar kesinlikle Korkut'un yüzünden peşlerindeydi. Onunla alakalı bir durum olabileceğini düşünmüyordu.
Korkut'a, "Arabadan inmek istiyorum. Müsait bir yerde beni indir," dedi. Korkut, kadına karşı sabırlı olmalıydı ama yine de sık sık sinirlerini zorluyordu.
“Kızım, ben dolmuş şoförü müyüm? Beni delirtme! Peşimizden silahlı adamlar var, ne yapmamı bekliyorsun?” şeklinde sert bir yanıt verdi. Bu sözler, Kardelen'i daha da
sinirlendirdi.
"Seninle yolculuk yapmak gerçekten bir işkence, Korkut," diye karşılık verdi Kardelen,
sesindeki öfkeyi gizleyemeden. "Her seferinde bir aksiyon filmi sahnesi yaşıyoruz. Normal bir gün geçirebilmek bu kadar mı zor?"
korkut sabırlı olmak için kendini zorluyordu ama aralarındaki gerginliği daha da artıracak bir şey söylemekten geri durmadı. "Senin gibi sürekli konuşan biriyle daha zor inan bana
Kardelen, bu lafı duyduğunda sinirle kaşlarını çattı. "Eğer benimle vakit geçirmek bu kadar zor geliyorsa benden uzak dur
korkut sabrının son demlerini yaşıyordu seninle vakit geçirmeye meraklı değilim hanımefendi sadece önemli bir konu konuşmamız gerekiyor bu yüzden beni daha fazla sorgulama ve sadece bana güven
Kardelen, camdan dışarı bakarken içindeki kızgınlığı bastırmaya çalıştı. "Sana güvenmek hata gibi geliyor tehlikenin ortasında buluyorum kendimi."
"Benimle olmanın tehlikeli olduğunu biliyorum, . Senin yüzünden değil, benim yüzümden tehlikedeyiz." daha öncede söylediğim gibi bana güvenebilirsin
Kardelen, alaycı bir şekilde gülerek, "Teşekkürler, kahramanım. Gerçekten çok güven vericisin
Korkut sinirle direksiyona daha sıkı tutundu. "Kardelen, seni korumaya çalışıyorum Ama sen sürekli şikayet ederek işimi daha da zorlaştırıyorsun." Kardelen gözlerini
devirdi. "Senin gibi birini mi dinleyeceğim? Her adımda başımı belaya sokuyorsun. . Belki de sana güvenmekle hayatımın en büyük hatasını yapıyorum." Korkut, gözlerini yoldan ayırmadan, "Kardelen, gerçekten mi? Şu an bu kadar tehlike altındayken bile bana laf sokmakla mı uğraşıyorsun? Bir an için bile olsa, beni anlamaya çalışabilir misin?" Kardelen’in sesi sertleşti. "Anlamaya mı çalışayım? Hangi kısmını anlamalıyım, Korkut? bir kaçış halinde olmamızı mı? az önceki peşlerindeki adamları kast ederek
Her adımda tehlike altında hissetmemi mi? Senin bu kaotik hayatını mı?"
Korkut, Kardelen'in bu sözlerine karşılık vermeden, peşlerindeki tehlikenin tamamen geçtiğinden emin olmaya çalışarak yola devam etti. Aralarındaki sessizlik, motorun homurtusu ve tekerleklerin asfaltla buluşmasından çıkan hafif sesle bölünüyordu.
Kardelen, daha fazla bu tehlikeli adamla yolculuk yapmayacaktı. Bu adam yüzünden başı belaya girsin istemiyordu. Sadece sakin ve sorunsuz bir hayat istiyordu. Üstelik sürekli sinirli sinirli cevap veriyordu karşısındaki adam.
. Korkut peşlerindeki arabayı atlattıktan sonra, biraz daha sakin bir yola girdiler. Araba içinde Kardelen’in endişesi hâlâ vardı ama artık biraz daha kontrol altındaydı. Korkut, bir an için gözlerini Kardelen’e çevirdi ve ardından hızla telefonunu çıkardı. Alparslan'ı aramaya karar vermişti. Bu işin arkasında kimin olduğunu öğrenmesi gerekiyordu.
Telefonu kulağına götürdüğünde, Kardelen’in dikkatli bakışlarını fark etti.
"Alparslan, peşimizde bir araba vardı. Plakası 34 KRK 888.. Bu işi çözmen gerek," dedi, sesi kararlı ve acil bir ton taşıyordu.
Korkut kısa bir süre sessiz kaldı, gözlerini tekrar yola çevirerek. sonra anlatacağım,
Alpaslan dedi
Alparslan sinirli bir şekilde korkuta kızıyordu "Ulan Korkut, senin yüzünden kaç kere belaya bulaştık? Yine başını ne gibi bir belaya soktun?"
Korkut’un sabrı taşmak üzereydi. "Alparslan, şu an tartışmanın sırası değil. Bize yardım etmen lazım.
- bize dereken yanında kim var
- korkut kardelenele kısa bir göz teması kurdu
- alpaslan tahmin ettiği şeyin olmaması için dua etti yoksa bu sefer korkutun ondan çekeceği vardı
- ulan sana kızla konuş dedim sen direkt kızı belanın içine mi çektin korkut iyiyce sinir küpüne döndü
- alpaslan hastaneden randevu al ihtiyacın olacak bu gece
-
- alpaslan arkadaşının tehtidini görmezden geldi
Alparslan’ın sesi daha da sertleşti, "Her seferinde seni kurtarmak zorunda kalıyorum, Korkut. Bu iş nereye kadar sürecek? Bir gün normal bir hayat sürebilecek misin sen
Korkut, öfkesini kontrol etmeye çalışarak, " Alparslan. Şu an gerçekten yardıma ihtiyacım var. Peşimizde kim olduğunu öğrenmemiz gereken adamlar var
Alparslan derin bir iç çekerek, "Tamam, Korkut. Plakayı kontrol edeceğim ve sana geri döneceğim. Ama bir daha böyle bir şey olursa, bu son olur, anladın mı?"
“Bu arada konuştuklarımızı unutma. En yakın zamanda Kardelen’e her şeyi anlat. Onunla tanışmak istiyorum. Yıldırer’in kardeşi ise biz de abisi sayılırız artık.”
Korkut’un zihni allak bullak olmuştu. Kardelen’in abisi olmak… Bu düşünce, onu huzursuz etmişti. Kardelen’e karşı hissettiği belirsizlik, bu tanımlamayla daha da keskinleşmişti. Onunla olan ilişkisi belirsizliklerle doluyken, nasıl olur da kendini onun abisi olarak görebilirdi? Kardelen’i düşündükçe, içinde bir şeylerin yer değiştirdiğini hissediyordu. Ona karşı beslediği duyguların, kardeşlikten çok uzakta olduğunu biliyordu.
Korkut’un sesi kararlı ve biraz da yorgundu "Anladım en kısa sürede konuşacağım
, Telefonu kapattıktan sonra, Kardelen’e dönerek, "Şimdi biraz sakinleşebiliriz.
Kardelen, hala gergin bir şekilde, "Umarım arkadaşın sorunu çözer pek çözülecek bir mesele gibi görünmüyor ama
bu konuşma aralarında geçen son konuşmaydı kardelen tedirgin korkut ise bu işi kimin yapabileceğini zihinden hesaplamaya çalışıyordu fakat yanındaki kadın dikkatini dağıtıyordu
Korkut, Kardelen’e göz ucuyla baktığında nefesinin kesildiğini fark etti. Kardelen’in ne kadar etkileyici olduğunu fark etmeye başladı. Özellikle Kardelen’in uzun ve simsiyah
saçları, arabanın içindeki ortamı adeta büyülü bir hale getiriyordu. Kardelen, Korkut’un bakışlarının
farkında olmadan, saçlarının hareketleriyle oynuyordu
Kardelen’in saçları, güneş ışığının içeri sızmasıyla parlıyor ve her hareketinde adeta bir akarsu gibi dalgalanıyordu. Korkut, bu güzellik karşısında gözlerini yoldan ayırarak Kardelen’e baktı. Saçları, sanki bir deniz gibi uzanıyor ve Korkut’un tüm dikkatini çekiyordu.
Kardelen’in saçlarıyla oynaması, onun huzursuzluğunu ve endişesini unutmasını sağlıyordu. Stresini anacak böyle bastırabiliyordu
Kardelen, Korkut’un dikkatli bakışlarını fark ettiğinde, biraz sinirli bir şekilde sordu. "Neden saçlarıma bakıyorsun? Bir sorun mu var?"
Korkut, bu soruyla irkilip gözlerini yoldan ayırmadan, "Saçlarına mı bakıyorum? Hayır, sadece yolda dikkatli olmaya çalışıyorum," dedi, biraz savunmacı bir tavırla. "Bu yoğun trafikte ve peşimizdeki adamlarda, başka bir şey düşünmek zor."
Kardelen, bu yanıt karşısında kaşlarını çatarak, "Ama gözlerin hâlâ saçlarımda," dedi. Korkut, hafifçe gülümseyerek, "Gerçekten saçlarına mı baktığımı düşünüyorsun?
Belki de yolda sıkışan trafik veya virajlarla ilgileniyorum," dedi.
Bir anlığına gözlerini yoldan ayırıp Kardelen’in gözlerine baktı ve yavaşça ona doğru eğildi. Kardelen’in nefesi hızlandı, Korkut’un bu kadar yakına gelmesi onu şaşırtmıştı. Korkut, Kardelen’in kulağına doğru fısıldadı, "Senden etkilendiğimi mi düşünüyorsun?"
Bu sözler, Kardelen’in yüzünde anında bir kızarıklık yarattı. Bir an için donakaldı, ardından hızla kendini toparlayarak Korkut’tan uzaklaştı. "Ne saçmalıyorsun sen !" dedi, sesi titreyerek.
Korkut, Kardelen’in tepkisini görünce gülümsedi, ama içinde bir acı hissetti. Onun bu kadar rahatsız olmasına neden olduğu için pişmanlık duydu, ama bunu belli etmedi. "Sadece seni biraz rahatlatmaya çalışıyordum," dedi, sesindeki alaycı tonla.
Kardelen, Korkut’un bu umursamaz tavrına daha da öfkelendi. Gözleri alev almış gibiydi. "Rahatlatmak mı? Senin gibi birinden gelen rahatlatmadan kim huzur bulur ki?"
Kardelen, bu anın ağırlığı altında kendini sıkışmış hissediyordu. Korkut'un yakınlığı, içinde bir yerlerde saklı olan duygularını harekete geçiriyordu. Bir yandan Korkut'tan uzak durmak istiyor, bir yandan da ona çekiliyordu. Korkut’un sıcak nefesi, kulağında hala yankılanıyordu.
Korkut, kaşlarını hafifçe kaldırarak, dudaklarının kenarında beliren alaycı bir gülümsemeyle, "neden bu kadar hassas ve kırılgansın ?" dedi. Sesindeki ince alay, Kardelen'in her sözcüğe tepki vereceğini biliyormuş gibi, dikkatlice yerleştirilmişti. "Bu kadar aşırı tepki vermen..."
Ancak Kardelen, Korkut’un sözünü kesmekte tereddüt etmedi. İçinde yükselen öfkenin sıcaklığını hissedebiliyordu, kalbi göğsünde sertçe çarpıyordu. Gözleri, keskin bir bakışla Korkut’unkileri buldu, karanlık bir derinlikle dolmuştu.
“Aşırı bir tepki mi veriyorum?” Sesindeki öfke, buz gibi bir netlikle yankılandı. Sözleri bir hançer gibi Korkut’un alaycılığını kesip atıyordu. “İnsanların sınırları vardır ve ben kendi sınırlarımın ihlal edilmesinden hiç hoşlanmam.”
Kardelen, Korkut'un gözlerinin içine bakarak derin bir nefes aldı. Sesinde hafif bir titreme vardı, ama kararlılığı daha baskındı. "Bence senin de sınırların olmalı, Korkut," dedi, kaşlarını hafifçe çatarak. Sanki söylediklerinin altında yatan bir başka anlam vardı ve bu anlam, Korkut'un dikkatini çekmek için yeterliydi.
Korkut, Kardelen'in sözleri karşısında bir an duraksadı, sonra yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi. Gözleri, Kardelen'in üzerine alayla parlıyordu. "Sınırlar mı? Benim mi?" diye sordu, sesi yumuşak ama bir o kadar da duygusuzdu . Korkut, Kardelen'in söylediklerini eğlenceli bulmuş gibi görünüyordu. "Sınırlar, Kardelen? Beni sınırlayabilecek bir şey olduğuna gerçekten inanıyor musun?"
Kardelen, Korkut'un bu tavrına sinirlendi, ama bu siniri saklamaya çalışarak kendini geri çekmedi. "Evet, inanıyorum," diye yanıtladı, sesi daha da kararlı bir hale geldi. "Herkesin sınırları olmalı, senin bile."
Korkut, yüzünde hala o alaycı ifade vardı. "Herkesin sınırları olabilir, Kardelen, ama ben herkes değilim," dedi, sesi neredeyse fısıltı kadar yumuşaktı ama alaycılığı hala barizdi. "Sınırlar, sadece korkakların kendilerini güvende hissetmeleri için uydurdukları kurallardır. Ve ben korkak değilim."
Kardelen, Korkut'un gözlerindeki ciddiyeti gördü ve bu onu biraz olsun sarsmıştı. Ama yine de geri adım atmadı. "Bu, korkak olduğum anlamına mı geliyor?" diye sordu, sesi hafifçe titriyordu ama yine de meydan okuyucuydu.
Korkut, Kardelen'in yüzüne yaklaştı ve neredeyse kulağına fısıldayarak, "Eğer sınırların varsa, belki de evet," dedi. Bu sözler, Kardelen'in içini titretti. Korkut'un kendinden emin ve alaycı tavrı, onun tüm savunma mekanizmalarını yerle bir etmişti.
Ama Kardelen, zayıflığını göstermemek için kendini topladı. "Sınırlar, insanların kendilerini kaybetmemesi için vardır," dedi. "Belki de sen, sınırlarının ne olduğunu bilmiyorsun."
_ korkut derin nefes alarak cevapladı
Belki de
Kardelen, Korkut'un sözlerinin altında yatan anlamı anlamaya çalışırken, bir yandan da onun alaycı tavrına karşı koymaya çalışıyordu.
Korkut ise onunla oynuyor gibi görünse de, aslında kendi içinde de bir savaş veriyordu. Kardelen’e olan hisleri, her geçen gün daha da derinleşiyor, ancak bu hisleri kabul etmekten korkuyordu. Onun bu çekingen ve sinirli hali, Korkut’un kalbinde bir yerde bir merak uyandırıyordu.
Sessizlik, arabada ağır ağır yayıldı. İkisi de konuşmaktan kaçınıyor, duygularını bastırmaya çalışıyordu. Ancak bu sessizlik, aralarındaki gerilimi daha da artırıyordu. Korkut, bu anın geçici olduğunu biliyordu, ancak içindeki dürtü, Kardelen’e daha da yakınlaşmak istiyordu. Kardelen ise, Korkut'un bu yakınlığından hem korkuyor hem de bir şekilde buna çekiliyordu.
Kardelen'in kalbi hızla atıyordu. Bu adamla daha fazla yalnız kalmak istemiyordu. Her karşılaşmaları bir aksiyon filmi gibiydi ve neredeyse her seferinde bir kavga patlak veriyordu. Ancak bu sefer içinden, "Umarım kavga etmeden konuşabiliriz," diye düşündü.
Korkut, gözlerini yoldan ayırmadan, "Şimdi Kardelen hanım, seninle kimsenin bizi rahatsız edemeyeceği bir yere gidiyoruz," dedi. Sesi kararlı ve sakin bir tona bürünmüştü, ama bu Kardelen'in içindeki huzursuzluğu azaltmıyordu. Arabada yayılan gergin sessizlik, motorun homurtusu ve tekerleklerin asfaltla buluşmasından çıkan hafif sesle bölünüyordu.Kardelen, camdan dışarı bakarken, içindeki karışık duygularla boğuşuyordu. Her ne kadar Korkut'un niyetinin ne olduğunu merak etse de, onunla bu yalnız ortamda olmanın huzursuzluğunu atamıyordu. "Beni nereye götürüyorsun, Korkut?" diye sordu sonunda, sesine hakim olmaya çalışarak.
Korkut, kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra, "Sadece konuşmak istiyorum, Kardelen. Bize özel, kimsenin karışamayacağı bir yerde," dedi.
Kardelen düşüncelerine daldı. Korkut'un gerçekten ne planladığını ve bu konuşmanın nereye varacağını bilmiyordu. Ancak bir şey kesindi: Bu konuşma, aralarındaki gerilimi ya artıracak ya da azaltacaktı

Loading...
0%