"Sevgili anneciğim ve babacığım siz bu mektubu okuduğunuzda ben çok uzaklarda olacağım"
"Hayır" dedim kendi kendime.
"Çok klişe"
Odamın içindeki manzaraya bakan penceremden dışarı baktım. Vlyra Krallığı. Ne kadar da muazzamdı. Burayı terk etmek yüreğime derin bir hüzün çökertecekti ama yapmak zorundaydım.
Elime aldığım kalemi dişledikten sonra aklıma gelen, yaşadığım olayları yazma fikriydi. Hemen önümdeki kağıda içimi döktüm.
"İki hafta önce en yakın arkadaşım Riven ile beraber Mortimer İmparatorluğunda meşhur olup, burayı ziyaret eden Madame Madsen'ın yanına gittik. Gerçi Riven beni zorladı diyebiliriz. Bende onu kırmayıp ona eşlik ettim. Madame Madsen reenkarne olayına inanan ve eski hayatlarımızı gördüğünü iddia eden bir kahindi. Benim aksime Riven reenkarneye çok inanırdı. Madame Madsen'ın görünce yüzündeki heyecanı unutamıyorum." Bu kısımda yüzüm istemsizce gülümsedi.
"İlk başta bunun bir saçmalık olduğunu düşünüyordum taki Madame Madsen'nın önüne oturana kadar. İlk başta Riven Madame Madsen'in önüne oturdu. Madame Madsen onun tam karşısındayken yüzüne doğru siyah bir toz fırlattı ve değişik kelimeler okuyarak Riven'ın kafasını tuttu. Madame Madsen'ın gözleri kapkaraydı. O görüntüyü görünce aşırı korktum ve kaçmak istedim fakat çok kısa sürede Madame Madsen ve kendine geldi ve elini Riven'nın kafasından çekti."
Elim biraz yorulduğu için sağ sola salladım.
"Riven kendine gelmişti ve yüzünde güller açıyordu. Bana doğru döndü ve şunları söyledi.
'Ben de senin gibi bir prensesmişim Visha. Hemde Videllia Krallığı'nın. Aslında en büyük kızları olan Lexa'ymışım ben. Tamda Mortimer İmparatorluğu'nun en büyük oğluyla evlenecekken, en küçük kardeşlerinin öldürdüğü kız. İnanabiliyor musun? Bildiğin Mortimer düküyle evlenmek üzereymişim ya!'
Riven'dan bunları duymak şaşırtıcıydı. Bahsettiği şeyler tam on sekiz yıl önce gerçekleşmişti. İlk başta inanmamıştım fakat nasıl olduğunu ve en büyük dükün ona nasıl evlenme teklifi ettiğini söylerkenki, sözlerindeki yaşamışlık hissi ve gözlerindeki orayı görmüş gibi heyecanlı ifadesi beni ister istemez inandırmıştı.
Madame Madsen benim önüme geldiğinde içimi korku hissi kaplamıştı. Onun yaptığı şeyden korkmuyordum . Belkide önceki hayatımı bilmemek en iyisiydi. Ama içimi kemiren merak galip gelmişti. Madame Madsen o siyah tozdan yüzüme üflediğinde okuduğu sözlerle birden kafamın içinde oluşan şok etkisiyle göz kapaklarım ağır ağır kapanmaya başladı. Fakat sonra birden kendimi dinç hissedip gözlerimi açtığımda gördüklerime inanamadım. Ben daha ne olduğunu anlamazken kendimi bir dükün şaşalı odasında, hatta yaklaşık sekiz yaşındaki bir dükün hemen yanı başında buldum. Nerde olduğumu merak ettim ve ayağa kalkıp hemen önümdemi aynaya baktım. Yansımamdaki yanakları tombul ve hizmetli kıyafetindeki minicik bedenin içinde bir kız olduğumu anlayınca, size o anki şaşkınlığımı anlatsam sayfalar yetmezdi.
'Napıyorsun Sara. Daha karıncaların
hepsini öldürmedik'
Adım Sara'ydı. Aynanın karşısındaki sekiz yaşındaki tatlı tombul yanaklı kız bendim. Fakat birden Sara artık kendi kendine hareket etmeye başladı ve ruhum birden küçük bir kız olduğu gerçekliğini bastırdı. İdrakim tamamen artık Sara’ydı. Kontrolü önceki hayatımdaki kız ele almıştı. Elimde olmadan onun hareketlerine ayak uydurmaya başlamıştım. Zaman geçtikçe de onun duygularını bedenimde hissediyordum. Artık tamamen Sara olmuştum. Zyran'la oynarkenki neşemi ve yavaş yavaş onu sevmeye başlamamı bizzat yaşıyordum. Çocuk olduğum içim masum geliyordu ve saçma sapan hayeller kuruyordum. Onun kraliçesi olacaktım ve onu çok sevecektim. Hizmetçi bir kızın Tieran krallığına gelin olması. Bu kulağıma çok güzel geliyordu. Zyran' da belki aynı düşüncedeydi. Ona hislerimi söyleyecektim. Ertesi gün yanına gittim ve cesaretimi toplayıp söyledim. Ama Zyran'ın bana öfke ve tiksinti dolu bakışını unutmuyorum. Muhafızları çağırıp önce gözümün önünde annemi ve benden daha küçük olan dört yaşındaki erkek kardeşimi katlederkenki çığlıklarını. Kellelerini sarayın önündeki mızraklara dikişini ve beni aç kaplanların bulunduğu çukura atarkenki pis sırıtışını. Kaplanların dişlerini geçirirkenki kırılıp duyduğum kaburga seslerini. Acı içindeki yalvarış ve acıdan gözlerimdeki yaşların yanağımdan süzülüşünü. Herkes bana gülüyordu. Bense yemin ediyordum.
'N-Ne olursa olsun seni öldüreceğim'
Ve sonra yavaş yavaş minik gözlerim karanlığa kavuşuyordu."
Bu satırları yazarken yaşadığım olayların bizzat gözümün önüne gelmesi içimi ürpertmişti. Kalemim bir an duraksa da düşüncelere dalmayıp yazmaya devam ettim.
"Kendime geldiğimde gözyaşlarım seller gibi akmış Riven'ın sadece 'gitmeliyiz' sesini duymuştum. Kolumdan tutarak beni nasıl odama götürdüğünü hatırlamıyorum bile. O günden sonra bir hafta kendime gelememiştim. Bu halimden dolayı Kral Arzhel yani babam bir daha Madame Madsen'ın krallığımıza gelmesini yasaklamıştı. Bir hafta sonra her ne kadar kendime gelsemde unutamıyordum. Hepsini, o sekiz yaşındaki Sara'nın yaşadıklarını unutmuyorum. Unutmuyorum çünkü hepsini ben yaşadım. O minicik bedendeki ihanetin ağırlığını iliklerime kadar hissetmiştim. Her gün rüyalarıma giriyor, o mızraklardaki kafaları ve kaplanın dişlerini unutmuyordum. Sara intikam almamı istiyordu. Zyran'ı kendi ellerimle öldürecektim. O yüzden sevgili anne ve babacığım adımızı ve krallığımızı kirletmeden bunu halletmenin bir yolunu bulacağım. Sonuçta Tieran bizim için ticaret bakımından önemli ve bizden oldukça güçlü bir krallık. Her ne kadar beni durdurmaya çalışsanızda damarlarımdaki intikam ateşi beni durdurmaya yetmez. Merak etmeyin. Kendime iyi bir suikastçi bulup bu işi halledeceğim. Yoksa Sara beni rahat bırakmaz. Sevgilerinizle Vysa Krallığının ilk kızı, Kızınız Visha Vlyra"
Okur Yorumları | Yorum Ekle |