Kader, ölümün pençesinden alıkonulduğumu yazan akıl almaz bir planlamaydı. Daha neler olacağını bilmediğim, hala hayatta kalma mücadelemi verdiğim bu planlamada tek yapmam gereken bana verilen bu ölümle burun buruna kaldığım zamanlarda ona inanmaktı. Kader varoluş amacımızın bir temsiliydi ve onu yaratandan başka hiçbir şeye inanmaya ihtiyacım yoktu.
Zayne'den sonra ikinci ölümle yüzleşmemde yeniden bana bir şans verilmişti. Ama gerçeği öğrenen bu iki pislik kesinlikle hayatları boyunca görmediği altınları ceplerine indirmek için beni babama teslim etmekten çekinmeyeceklerdi. Ödülü sadece ikisi almak için de başkalarına söyleyeceklerini düşünmüyordum. Bu bir nevi beni ölümün pençesinden kurtarsa da, bu kadar yolu boşa gelmemiştim. Ne yapıp edip onlardan kurtulmam lazımdı.
"Demek Kral'ın kızısın ha" dedi iri adam bana sırıtarak yaklaşırken.
Her adımında bana daha fazla yaklaşmasın diye dua ediyordum. Ama o dibime kadar geldi ve başımı ona bakmamak için sağa çevirdiğimde çenemden tutup ona bakmamı sağladı. Keskin ve büyük yüz hatları ve kirli sakalı, yüzündeki yara izleriyle onu daha da belalı gösteriyordu. Köpek dişlerinden biri yoktu ve bağladığı at kuyruğuyla yüzü daha da gerilmişti. Bakışları o kadar midemi bulandırıyordu ki şuan vücudum ağrımasa kalkıp o aptal suratına bir tane kafa atmak isterdim.
"Onu rahat bırak Tiago. Misafirimizi daha fazla yormak istemeyiz."
Adından tiksindiğim bu adamın uzaklaşmasıyla rahat bir nefes aldım. Hala çaresizce yerimden kalkmaya çalışıyordum fakat Tiago aptalının beni yere fırlatmasıyla artık ağrılarım daha da artmıştı. Diğer adama kafamı çevirdiğimde buruşmuş kağıdı yeniden buruşturup çantama koydu. Yüzünde alaycı bir gülümseme vardı.
"Gerçekten Kral Zyran'dan intikam almayı mı düşünüyorsun?"
Yanıma yaklaştı ve Tiago'nun ki gibi kirli sakallı çenesini kaşıyıp kahkaha atmaya başladı. Sonra da tam önümde eğilip beni süzmeye başladı.
"Aslında seni babana götürüp hayatıma servet katabilirdim."
Son cümlesindeki kastı neydi bunun? Beni babama götürmeyecek miydi? Bütün vücudumun aniden korkuyla kaplandığını hissettim.
"Ne demek istiyorsun?" dedim titrek sesimle.
"Beni babama götürmeyecek misin?"
"Demek haberin yok" dedi alaycı bir şekilde. Sonra da elini kaldırıp ne yapmaya çalıştığında saçlarıma dokunmak istediğini anladım ve kafamı çevirdim. Ama elini saçlarımda hissettiğimde gözyaşlarıma hakim olamadım. Lütfen bana dokunma diyordum içimden. Bana dokunma!
"İntikam alman için bir sebep daha var."
Nefesini kulağımın dibinde hissediyordum. Sanki Azrail kulağıma fısıldıyordu. Ve ayrıca ne demek istiyordu ? Babama birşey mi olmuştu? Benim yüzümden ona zarar gelirse asla kendimi affetmezdim. Bir sebep diye kastettiyse, Zyran babama bir şey mi yapmıştı?
Daha fazla düşünmeme izin vermeden korktuğum şeyin başıma gelip adamın bana yaklaşmasıyla yüreğime geçen ölüm korkusundan beter o korku çığlık atmama sebep oldu.
"Uzak dur benden!"
Elleri saçımda geziniyordu. Soğuk nefesini ensemde hissediyordum. Gözlerimi kapattım. O kadar korkuyordum ki göz yaşlarımın seller gibi akması korkumun temsilcisiydi. O an bile ölüm daha cazip gelmişti.
Tam soğuk nefesin enseme yaklaşmasıyla aniden yüzüme fışkıran sıcak kanlar, buzdan soğuk gelen nefesinin kesilmesiyle içimdeki umut ışığının tohumunu atmıştı. Ama yinede o tohum filizlenmemişti çünkü hala korkuyordum. Bir ara hayal görüp o korkunç adamın öldüğünü düşünmüştüm ve gözlerimi açtığımda gerçekten kanlı bir şekilde önümde yatan adamı görmemle orada donakaldım. Etrafa baktığımda Tiago'nun Mortimer zırhlı bir adamla kılıçlarını savurduğunu görünce işte o zaman içimdeki tohum filizlenmişti. Bu o olabilir miydi? Zayne beni kurtarmaya mı gelmişti?
Aniden Tiago'nun göğsünün ortasını delen kılıç, vücudundan şelale misali kan akmasına sebep olmuştu. Ama yüreğimdeki korku bir türlü geçmek bilmiyordu. Çünkü Mortimer zırhlı adam her yaklaştığında gelen kişinin Zayne olmadığını anlıyordum.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |