@my_lore
|
Hoş geldiniz ballarım! Görüşlerinizi bildirmeyi ve bildirimleri açmayı unutmayın. ∆ ∆ ∆ ∆ Telefonuma düşen mesaj, sıcak havada magnum dondurması yalamak kadar haz verici; intense krizine karşı koyamayan ve koca bir ısırık alarak kendinden geçmiş gibi ağzının içinde döndüren çekici bir kadın kadar etkileyiciydi. Ben aval aval mesajlara bakarken karşı taraf yazmaya devam ediyordu. Barut; Ulen hayırsız Barut; olum sen ne hayırsız çıktın ya? Barut; biz arayıp sormasak salladığın yok. Barut; tabii senin işler tıkırında. Barut; bizim gibi boz adamla işin olmaz. Barut; görüşek uleyin görüşek. Siz; Bir dur olum ya, motorun soğusun. Taktın dördüncü vitese bayır aşağı yuvarlanıyorsun. Barut; Yaparım bilirsin Siz: Yaparsın bilirim. Barut; Hiç şüphen olmasın, yaparım. Barut; Kes tatavayı olum, iyi ki aradın. Benim seninle acilen konuşmam lazım. Barut; Hayret. Senin bana ihtiyacın olur muydu ya? Barut; Oysa fazla uzakta yaşıyor da sayılmam. Barut; Hatta burnunun ucundayım Siz; Burnunun ucu derken? Siz; Henüz bunamadım aga, burnumun ucunu görebiliyorum ben. Barut; Görsen görürdün. Sana tavsiye yakın gözlüğü tak Siz; Yakın gözlüğünü sen kendin tak. Siz; Olum, lafı eveleyip geveleme de neredesin onu söyle? Barut; nerede olduğumu söylersem gelecek misin? Barut; Gelmezsen karışmam ama. Siz; Geleceğim dedim ya olum, hemen ateş alma. Konum at. Barut; Konum atıyorum hazır mısın? Barut; Hacı aç kapıyı ben geldim Siz; Aç kapıyı derken? Hey, ihtiyar sen ne işler karıştırıyorsun? Barut; iş karıştırmak senin işin olum, benim değil Barut; Hem ihtiyar sana benzer, ben daha gencim Siz; Çılgınsın kankim çılgın. Hep çılgındın ve hiç değişmiyorsun. Barut; Çılgın? Hayır, sen beni iyice unutmuşsun. Siz; Ah benim akılsız başım. Tabii ya sen baruttun; öfkeli ve hızlı. Barut; Yakıcı demeliydin Siz; Ne günlerdi olum ya? Kim kaldı eskilerden? Barut; Sen bizi unuttun ama bizde var birkaç bi'şeyler. Siz; Unuttun deyip durma kasıyorum la... Barut; sen hep kasıntısın zaten. Siz; Yok, kasıntı değil titrek diyecektin. Barut; Firesiz eskide kaldı o lakap. Şimdi kazık kadar adamlar olduk. Siz; Sen kendine bak ben aynı benim. Barut; He yav he. Bilmesek yutturacaksın. İçinden geçtiğim günler beni iyice gerdiği için olsa gerek birileriyle konuşmaya ihtiyaç duyduğum aşikârdı. Üstelik eski bir dostun varlığını özlemiş olmalıydım. Mesajlara dalıp gitmiş başımı kaldırmadan yazıyordum. Barut, nam-ı değer Barut Ömer. Çocukluğumun geçtiği mahalleden lise arkadaşım. Oda kapımın tıkatılması ile telefona gömdüğüm başımı kaldırdım. "Barut..." Onu canlı kanlı karşımda görünce ayağa fırladığım gibi altımdaki koltuğu sağ bacağımla geriye doğru ittirdim. "Olum, şaka gibisin la..." Barut, duruşuna ciddiyet katarken, "Yanlış, ben ciddi bir adamım." dedi "La olum sevindim la..." Ciddi duruşunu hiç bozmadan yüzünde bir mimik dahi oynamazken, "Seni sevindirmek vazifemiz." dedi Barut. Esprili çocuktu Barut Ömer. Lise yıllarında kuzgunlar adında bir grubumuz vardı. Kendimizce okulda asayişi sağlıyorduk. İyinin yanında kötünün karşısında duruyor ve dengeyi sağlamaya çalışıyorduk. Kısmen başarılı da oluyorduk. Fakat lise bitti her birimiz ayrı yerlere savrulduk. Hande, oyunculuğu seçince bende benzer meslek olan reklamcılığı seçtim. Benim reklam filmlerinde oynamak gibi bir niyetim yoktu. Hande ile aynı camiada olabilmek içindi bütün çabam. Belki aptallıktı. Belki bencillikti. Belki asla gerçekleşmeyecek bir hayalin peşine düşmüştüm ama bu benim hayatım benim tercihimdi... Hayaller ve avuntular beni adım adım şimdiki konumuma getirmişti. Hande, bizimle çalışacaktı. Hande, bizimle çalışacaktı ama evdeki hesap çarşıya uymuyordu. Çünkü sevgili faktörü vardı arada. Çünkü adamlar mafya benzeri tiplerdi. Koruması bir taraftan Şehmuz kodamanı bir taraftan bir nebzecik umudum varsa o da yerle yeksan oluyordu. Üstelik benim Hande'nin peşinde olduğumu biliyordu. Bilmemesinin imkânı yoktu ve bu akşam hep birlikte kutlama yemeğine gidecektik. Kesinlikle kutlama yemeğinde benim için ayrı planları vardı. Bunu bütün kalbi hislerimle algılayabiliyordum. İçsel yolculuğuma saniyesinde ara verdim ve ana döndüm. "Hay, gözünü sevdiğim!" deyip sarıldım ve alınlarımızı sağlı sollu tokuşturduk. Barut' un konuşmasına fırsat vermeden sürekli sorular soruyordum. "Cidden gelişin büyük sürpriz oldu. Olum, hangi rüzgâr attı seni buraya? Beni unuttun sanıyordum?" İkimizin de hâlâ ayakta olduğunu fark ettiğimde ona seçenek sunmak istedim. "İstersen dışarı çıkabilir, burada da oturabiliriz. Hangisi?" Barut, sesinin ayarına düz bir istikamet çizerken beni düşündüğünü vurgulamıştı. "Seni işinden alıkoymak istemem. Burada oturalım. Yakınlarda bir işim vardı hazır gelmişken uğramak istedim, fazla vaktim yok yani." "İstersen çıkabiliriz arkadaşım, bugün pek işim yok." dedim. "Yok, çıkmayalım vakit kaybı olmasın." derken kesin bir dille noktayı koymuştu Barut. "Ne içersin?" diye sordum. Bana cevap vermeden önce biraz önceki ciddi duruşunun yerini hafif bir tebessüm yoklarken masamın karşısına konumlanmış koltuğa geçip oturdu Barut. "Bilirsin her zaman milli içeceğimiz çayı tercih ederim." Onun gülüşüne eşlik ederken gevezelik etmekten de geri durmadım. "Olum, çay ne zaman milli oldu? Benim bundan niye haberim yok?" Keyifli bir sohbet başlamıştı aramızda. "Sokağa çık çay mı kahve mi diye sor, eminim üç kişiden ikisi çay diyecektir." dedi Barut. "Bu kadar eminsin yani?" diye sordum. Masaya elinin ayasıyla güçlü bir şaplak atarken, "Ben çok eminim. Sen rahat ol. Söyle demli ve şekersiz bir çay!" dedi Barut. Çayları söyledim ve Barut'un karşısına geçip oturdum. "Ee, neden geldiğimi sormayacak mısın?" dedi Barut. "Söyledin ya ihtiyar, buralarda işin varmış da uğramışsın." "Yok, zirzop asıl geliş sebebim başka." dedi Barut. Şaşırmadım desem yalan olurdu. Başta geçiyordum uğradım demişti, şimdi başka sebebi var gelişimin diyordu. Hiç bekleme yapmadan gelişinin sebebini sordum. "Başka, sebep derken pek bir şey anlayamadım Barut?" "Hayırlı olsun demeye geldim yiğido!" "Barut dostum, beni mazur gör ama neyi hayırlamak istediğini anlamış değilim?" "Hande!" dedi gözlerimin içine gülümseyerek bakarken. İstemsizce kaşlarım çatılmıştı, "Hande?" diye sorarken. "Evet, Hande, diyorum Gencer. Bilip ettiğimiz Hande." Barut, gizemli gizemli konuşup dururken çaylarımız da gelmişti.
|
0% |