@my_lore
|
Biz geldik ballarım:) Kimler platonik takılıyor buraya yazarsanız konuşuruz. Biraz platonik biraz mafyatik biraz da aşkla takılacağız. Bizi nereden keşfettiğinizi öğrenebilir miyim? Oy verip yorumlar bırakmayı ve beni takip etmeyi unutmayın lütfen. ∆ ∆ ∆ ∆ "Yenge patron gelmiş bizi bekliyor!" Yenge ve patronu aynı cümle içinde kullanmıştı korumalardan biri. Hande, patron sözcüğüne mi yoksa yenge sözcüğüne mi takılmıştı bilmiyorum ama yüzü düşmüştü. "Şu kelimeyi herkesin içinde kullanma diyorum." Sanırım yaşadıkları ortamın getirisi olarak ağız alışkanlığından dolayı dil sürçmesi yaşamıştı koruma. "Af edersin yenge, pardon Hande Hanım." Tek ayaküstünde ani bir 'u' dönüşü yaparken Hande, kaşlarını çatıp kızıl saçlarını savurdu. "Bir daha olmasın. Bu kaçıncı uyarışım sayısını unuttum." Mahçupca başını önüne eğen koruma, "Bir daha olmaz, özür dilerim." dedi. Sert bir üslupla konuşurken Hande, "Gidelim o zaman." dedi. Onlar başka bir şey konuşmadan yanımızdan uzaklaşırken ben kendimi görmek istediğim bir rüyanın içinde gibi hissediyordum. Kapandı gözlerim gördüğüm rüyadan uyanmak istemeyerek. Kendime gelip göz kapaklarımı araladığımda korumalardan birinin hâlâ gitmediğini gördüm. Birbirimizle göz teması kurmuştuk ama konuşmuyorduk. Korumanın heybetli görüntüsü karşısında kendimi cüce gibi hissettim. Ne yeyip ne içiyorlardı bu cüsseye sahip olmak için anlamıyordum. İkimizin arasında her hangi bir dalaş çıksa kesinlikle çiğ çiğ yerdi beni. Ondan korkmalı mıydım? Şimdilik korkmam için bir sebep göremiyordum. Bana kalırsa korkmalısın Gencer, çünkü sana cevap yazan Hande'nin korumalarından birisi olabilir. İç sesim kulağıma doğruyu fısıldıyor olabilirdi. Ben kendi içimde kendimi yargılarken Hande'nin koruması hâlâ dik dik bana bakıyordu. Herkes kendi çöplüğünün horozu olurmuş. Hem adamın iri cüssesinden çekiniyor hem de şişinerek horozlanıyordum. "Bakıyorum da bakmalara doyamadın, ne iş?" Olum sendeki de deli cesareti he, bir sıkımlık canın var bir de kalkmış çam yaraması gibi adama racon kesiyorsun? İç sesimin uyarılarına aldırış etmeyip biraz daha üstüne gittim adamın. "Hem seni patronun beklemiyor muydu, neden hâlâ buradasın?" Koruma başını olumsuz anlamında sağa sola sallarken dişlerini göstere göstere gözlerini belertti ama tek kelime konuşmadı. Belli ki, kendi iş yerimde olmanın verdiği öz güvenle laf sokuyordum korumaya. Hâlâ akıllanmamış olmalıyım, iki kaşımı birden havalandırıp kapı tarafını gösterirken, "Sonra seninki geç kaldın diye fırça çekmesin?" Onur, kulağıma doğru eğilerek dudaklarını oynatmadan beni uyarmaya çalışmıştı. "Olum, bir dursan mı artık. Gözünün üstüne yumruğu yiyecek sonra yediğinle kalacaksın. Senin adamla derdin ne de taktın?" İri cüsseli koruma sanki benim için başka planları varmış gibi hiçbir şey demeden çekip gitmişti. Efendiliğini koruyarak bana dik dik bakmaktan başka bir şey yapmayan korumanın arkasından bakarken kendimden utanmıştım. Neden bu kadar fevri davranmıştım, kendime inanamıyordum. Büyük ihtimalle yazışmalardan kaynaklı stres yüklüydüm. Yok yere kendimi suçladığımı üç beş dakikalık zaman diliminden sonra anladım. Bir de adamın efendiliğini göklere çıkarmıştım, peh... Koruma ajansın kapısından çıkar çıkmaz neredeyse varlığını unuttum telefonumdan peş peşe bildirim gelmeye başladı. Kimliksiz; kendine fazla güveniyorsun. Kimliksiz; senin o olduğunu biliyorum artık. Kimliksiz; hatta emin gibiyim, Gencer. Kimliksiz; demek yengeye platonik takılan lavuk sensin. Bu nasıl bir iş arkadaş adam, hiç vakit kaybetmeden mesajları döşemiş. Hayır, yani ona ne ki? Hande'nin kendisi bizzat beni tanımış üstelik çay içelim demiş. İnanın şiştim. Bir tarafta platonik aşkım beni tanımış, diğer tarafta koruması beni sıkıştırıp duruyor. Yenge faktörünü de atlamamak gerekirdi. Bu koruma durduk yere yenge demiyordur her halde? Eğer gerçekten Hande evliyse bittim ben. Bu mafya vari adamlar çiğ çiğ yer beni. Belki de bildiğimiz ettiğimiz mafyanın ta kendisidirler. Sinir katsayım tavan yapmış olarak odama doğru adımlamaya başladım. Onur'da peşimden geliyordu. "Onur, kahve sözün vardı. Peşimden gelene kadar kahveleri al da gel." Onur, adımlarını hızlandırıp karşıma geçerek durdu. "Gencer, neyin var senin? Sevineceğin yerde sinir küpüne döndün?" "Hade Onur, parazit yapma kahveleri kapta gel." "Nedenini söylemeden şuradan şuraya adım atmam." "Şimdi değil Onur, Sonra. Önce kendime gelmem gerek." "Söz anlatacaksın ama!" "Söz Onur, anlatacağım ama önce kahve." Onur, kahveleri almaya gitti ben odama geçtim. Odama geçer geçmez telefonumu masamın üzerine bırakarak kendimi koltuğa bıraktım. Sırtımı koltuğun arkasına dayarken gözlerim kendiliğinden kapandı. Biraz kafamı toplamaya ihtiyacım vardı çünkü düşünemiyor ve işin içinden çıkamıyordum. 533... ben Hande buluşalım 533... iyi ki karşıma çıktın 533...sana en kısa süre içinde tekrar yazar konum atarım. Şu an şurada oturtup ağlamak istiyordum. Ciddiyim, gerçekten ağlamak istiyorum. Her şey bu kadar mı üst üste gelir? Başımı ellerimin arasına alıp sıkmaya başladım. Ensemden başlayarak başımın üst kısmına doğru hafif bir ağrı başlamıştı. "Kahveler de geldi!"
|
0% |