Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Saf Salak B.11.

@my_lore

Selâm, ballarım!

Yeni bölümle biz geldik.

👀👀👀

"Pekâlâ, baştan başlayalım. Sen her gün Hande'nin sayfasına yazıyordun ve biri sana cevap yazmaya başladı."

"Nihayet senin çakralar açıldı. Hey maşallah, sonradan açılan Arap atı gibisin Onur'cuğum!"

"Maytap geçmesene olum."

"Onur'cuğum başka yol bırakmıyorsun ki insana."

"Benim anlamadığım şey, senin buna sevinmen gerekmiyor mu? Sevinmen gerekirken ateş hattına düşmüş gibisin?"

"Saf salak. Kimin yazdığını bilmediğin için böyle konuşuyorsun. Eğer bilseydin sen de benim gibi apışıp kalırdın."

"Nasıl yani?" diye sorarken Onur'un göz bebekleri gereğinden fazla büyümüştü. "Sana cevap yazan Hande değil de bir başkası mı?"

"Onur'cuğum senin jeton kesinlikle dört köşe!"

"Kes zevzekliği de saadete gel Gencer. Bilmece gibi konuşup benim canımı sıkma."

"Saadet değil bir kere. Sadet o dediğin!"

"Yine aynı şeyi yapıyorsun Gencer. Bizde biliyoruz saadetin sadet olmadığını!"

Sahte bir tebessüm otururken yüz hatlarıma, "Tamam, şimdi sıkı dur bombayı patlatıyorum." dedim.

"Siper almama gerek var mı?" Sanırım Onur, haklı olarak dalgasını geçiyordu.

"Hah hah, hiç komik değilsin Onur'cuğum. Bence sen komiklik yapmayı deneme bile çünkü beceremiyorsun!"

"Kısacası bana yazan şahıs, patronun manitasına yazıp durma yoksa alırım paçanı aşağı, dedi."

Bu kez Onur'un gözleri şaşkınlıkla parladı. "Sen ne diyorsun Gencer? Hande'nin sevgilisi mi varmış? Bende ne çok sevinmiştim bizim ajansla reklam filmi falan çeker de görüşürsünüz," diye.

"Önce bende senin gibi düşündüm. Hani uzaktan uzağa da olsa görüşürüz belki, dedim. Tabii bu Hande, beni tanımazdan önceydi. Patron sevgilisi olmazdan önceydi."

"Hemen yelkenleri suya indirme be olum. Bakarsın her şey değişir ve tam tersine döner." dedi Onur.

"Bu dediğin biraz zor görünüyor!" derken iç çekip oflayarak çektiğim nefesi geri verdim.

Son sözlerimden sonra

Onur'un kafası karışmış olmalıydı ki, deyim yerindeyse apışıp kalmıştı.

"İşte böyle Onur Efendi. İnsanın bir anda aklını alıveriyorlar."

"Haklısın da bütün bunların doğruluk payı ne kadar? Nereden biliyoruz belki de biri senin işletiyordur," dedi Onur, olaya başka boyut kazandırmaya çalışarak.

"İlk başta bende senin gibi düşündüm. Üstelik saydım sayıştırdım bana yazan adama."

"Peki, her şeyin doğru olduğu kanısına nasıl vardın?" diye sordu Onur.

"Hatırlasana. Toplantı salonunda Hande seni bir yerden tanıyor gibiyim, dedi."

Onur, beni onaylamak isteyerek, "Evet, hatırlıyorum. Hatta ben buna sevinirken sen bozulmuştun." dedi.

"Tam olarak öyle olmuştu. Önce, beni tanır da yazdıklarımı öğrenirse diye bozulmuştum. Sonra beni tanıdı."

"Gencer dostum, buraya kadar bir sorun görünmüyor. Neden telaş ediyorsun?"

Onur, olayın iç yüzünü bilmediğinden ona göre bir terslik yoktu. Bakalım olayın iç yüzünü öğrendiğinde nasıl yorulmayacaktı. "Evet, doğru söylüyorsun. Buraya kadar olan gelişmelerde tek çekincem Hande'nin beni tanıması ve gerçek duygularımı öğrenmesi iken işler hiç de umduğum gibi gitmedi."

"Hayır, yani gerçek duygularını öğrenmesinden neden bu kadar çekiniyorsun ki?"

İşte en can alıcı soruyu sormuştu Onur. "Sebepsiz. Belki de yüzleşme korkusu. Ya da beni istemeyebilir endişesi." dedim.

Korkularımı ve duyduğum endişeleri öğrendiğinde Onur, bakışlarını sağda solda gezdirirken dudaklarını birbirine bastırıp yana doğru kaydırdı. "Seni anlıyorum. Fakat bütün bunlar aşılabilir şeyler." dedi.

"Her halde aşılabilir şeyler de lakin işler karıştı. Hani toplantı çıkışı Hande, adım ve soyadımla birlikte hatırlamıştı beni?"

"Evet, hatırlıyorum," diyerek onayladı beni Onur.

"Korumalardan birinin beni işaret ederek bende hatırladım seni dediğini de görüp işitmiştin."

Onur'un çehresi düşünceli bir hâle bürünürken, "İşittim ama bir anlam da verememişim." dedi.

"Sanırım yazdıklarıma cevap veren aynı kişiydi."

"Sanmam. Bunu nasıl bilebilirsin ki?" diye fikrini beyan ettiğinde Onur, az da olsa gözlerinde kuşku vardı.

"Biliyorum işte olum, çünkü koruma buradan çıkar çıkmaz mesajları döşemiş."

Tepkisini anında ortaya koyan Onur, ani bir hamleyle ayağa kalkmıştı. "Sen ne diyorsun Gencer? Yoksa adam seni tehdit falan mı etti?"

"Bitmedi. Korumanın mesajının ardından Hande de bana mesaj attı." dedim.

"Oha. Ciddi misin olum? Sen bulmuş da bunuyorsun." Biraz önceki Onur'un hâlinden eser kalmamış hatta sırıtarak gülmeye başlamıştı.

Onur'un gülüşü beni de içine çekmişti. "Yok, öyle bunamak falan, daha yaşım genç benim." diyerek karşılık verdim.

Hiç yoktan ikimiz de sonumuzun ne olacağını bilmeden gülüştük.

"Ee, anlatamayacak mısın?"

"Neyi?" diye sordum sırıtarak.

"Treni nasıl kaçırdığını?" diye cevap verdi Onur.

"Tabii ki de Hade yengenin sana neler yazdığını." Gözünü sevdiğim Onur, ne kadar güzel Hande yenge diyordu.

Silkelenip kendime geldim. "Şey, ben sana konum atarım uygun bir zaman da buluşalım, diye yazmış."

"Gencer dostum, kedi gibi dört ayak-üstüne düştüm demiyorsun da oturup karalar mı bağlıyorsun?"

"He Onur he... Ne demezsin çok şanslıyım çok. Sence de her şeyin bu kadar üst üste gelmesi biraz tuhaf değil mi?"

"Neresi tuhaf Gencer? Kız seni tanıdığını herkesin önünde söyledi, buluşup görüşmek istediğini yazması gayet doğal bir hareket değil mi?"

"Peki, bana atılan mesajların aynı zaman dilimine rastlamasına ne demeli? Ben diyorum ki, bana buluşalım diye yazan Hande, değil de aynı kişi olabilir."

Onur, birbirine yapışık gibi duran ince dudaklarını sağa sola yayarak düşünmeye başladı. Bir müddet sonra birleşik dudakları dışa doğru eğim kazandı.

"Biraz saksıyı çalıştırınca olabilirmiş gibi geliyor."

"Bende onu diyorum işte, bütün bunların korumanın başının altından çıkabilme ihtimali yüksek."

"Tuzak olabilir diyorsun."

"Aynen, öyle diyorum."

 

 

Loading...
0%