Hoş geldiniz, ballarım!
Oy verip yorum bırakmayı unutmayın.
><><><
Saatin tik takları kalbimle eş değer sesle atıyor sabırsız bekleyiş kanımı kaynatıyordu. Ben yıllarca bu anı beklemiştim. İtiraf etmeliyim ki kalbim yıllarca bu kadar hızlı atmamıştı. Bütün vücudumu ateşler basıyor avuç içlerim buğul buğul terliyordu.
Salon salamanje odamda rotasız bir yolcu gibi sağa sola yalpalayarak ileri geri yürüyordum.
Bana göre zaman durmuş akmıyordu ama normale göre hızla akıyordu. Bana göre zaman durduğu için olsa gerek dakikalar yıl gibi geçerken elimde tuttuğum telefonun zaman bildirgesinde Barut ile görüşmemin üzerinden tamı tamına otuz dakika geçmişti.
Yaşadığım bilinmezlik düşüncelerimi bir araya getirmeme engel olurken, mesaj sesiyle ürperdi ruhum.
Barut; Gencer, biz senin evin çevresine konumlandık bekliyoruz. Şu an benim görüş alanıma sarışın ama yüzünü seçemediğim bir kadın girdi ve sizin binaya doğru ilerliyor.
Barut; bu kadının Hande olabilme ihtimali var mı?
Siz; Hande kızıl saçlı ama bilemedim şimdi.
Barut; sarışın kadın şimdi sizin binadan içeriye giriş yaptı.
Barut; her ihtimale karşı sen tetikte ol.
Barut; şimdilik kadını takip eden herhangi bir kimse yok.
Siz; sarışın kadın apartman sakinlerinden biri olabilir olum, yeterince gerginim zaten bir de sen polisçilik oynayarak germe beni.
Barut; sana da iyilik yarmıyor he...
Barut; hem yardım isteyen sensin hem de bizi tersleyen sen...
Siz; Kusura bakma arkadaşım, gerçekten benim kafam karışık.
Barut; neyse alınmadım heyecanına veriyorum.
Siz; bir dakika benim kapının zili çalıyor.
Siz; Olmazsa siz beklemede kalın ben sizi gelişmelerden haberdar ederim.
Terli ellerimi pantolonumun yanlarına silerek kuruladım. Temkinli adımlarla kapıya yöneldim. Gelenin Hande olması içi içimden bildiğim bütün duaları ediyordum. Usulca başımı kapının merceğine doğru uzattım ve kapı önünde kim var diye baktım. Yüzünü seçemediğim tedirgin duruşlu sarışın bir kadın vardı. Hande, tanınmamak için kılık değiştirmiş olabilir miydi?
Muhtemelen öyleydi çünkü şimdiye kadar hiçbir kadın benim kapıma gelmemişti. Kapının dışındakinin Hande, olabileceği düşüncesi bütün duygularımı ayağa kaldırdığı için kalbinim tam tam seslerini bariz bir şeklide duyabiliyordum.
Kim olduğunu sorma gereği duymadım. Heyecandan titreyen ellerimi kapı kulpuna uzattım ve yavaşça aşağıya bastırdım. Kilitten kurutulan kapı içeriye doğru meyillenerek açıldı...
"Bir an kapıyı açmayacaksın sandım!" derken muhtemelen tanınmamak için taktığı siyah camlı gözlüğünü çıkartıp sarı saçlarını toplayarak tepesine taktı. "Sen olduğunu tahmin etsem de sarı saçlarını görünce ister istemez açıp açmamakta tereddüt yaşadım."
"Tanınmak istemediğim için mecburen peruk taktım."
Hande, kapının dışında ben evin iç kısmında konuşmaya başlamıştık. Süzgün gözlerini yüzümde gezdirirken kaşlarını havalandırıp evin içini işaret etti. "İçeriye davet etmeyecek misin?"
Bu mümkün müydü? Yılların ardından Hande, kapıma kadar gelmiş ve ben onu içeriye davet etmeyecektim? İçeriye davet etmek şöyle dursun ben onu ömür boyu sırtımda taşırdım bee...
"Affedersin şaşkınlığıma verin lütfen. Yıllar sonra seni kendi evimin kapısında görmek beni aptala çevirdi. Buyurun!" derken bir adım geriye çekilip içeri geçmesi için Hande'ye yol verdim.
"Teşekkür ederim!"
"Teşekküre gerek yok, vazifemiz."
Hande, evin içine geçtikten sonra kapıyı kapattım.
İnanın bana şu an hiçbir şey düşünemiyordum ve resmen şapşala bağlamıştım. Ben ne yapacağımı düşünemezken Hande, holde durmuş garip bir şekilde yüzüme bakıyordu. Neden garip bakıyordu yüzüme, acaba heyecanımı çok mu belli ediyordum?
"Nereye geçiyoruz?"
Ah benim aptal kafam, kızı evin içerisine buyur ettim ama oturacağımız odayı göstermeyi unuttum; demek ki aşk sarhoşu olmak böyle bir şeydi.
Oturma odası olarak kullandığım salon salamanje tarzı odanın kapısını göstererek, "Şöyle geçelim!" dedim.
Hande önde ben arkada oturma odasına geçtik. Oturmadan önce Hande, peruğunu çıkardı ve üçlü koltuklardan birinin üzerine bıraktı.
"Ne içersin?"
Hande ile diyalog kurmak için aklıma gelen en parlak fikir olduğunu düşünmüştüm.
"Sade bir kahve olursa sevinirim zira rahatlamaya çok ihtiyacım var."
Benimde diyecektim ama sonra vazgeçtim.
"Sade kahve, hemen yapıp geliyorum!"
Henüz birkaç adım atmıştım ki; yeni bir fikirle duraksadım.
"Şey, ben fincan kullanmıyorum da kahveyi kupa bardakla getirmemde bir sakınca var mı?"
Hafif dolgun dudakları yanlara doğru kaydı ve yüzüne naif bir tebessüm oturdu.
"Bu devirde fincanla kahve içen kaldı mı ki?"
"Kalmadı ama sırf kahve keyfi yapmak isteyenler hala kahvesini fincanda içmeyi tercih ediyorlar."
Kısa ve net bir cevapla karşılık verdi.
"Aynen!"
Salonla mutfak bitişik olduğundan fazla uzaklaşmadan kahve makinesinin başına geçtim. Hazırladığım karışımı kaynamaya bırakırken bir yandan da kupa bardakları dolaptan çıkartıp tezgahın üzerine bıraktım.
"Neden kendini riske ediyorsun?"
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
3.2k Okunma |
195 Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |