Yeni Üyelik
16.
Bölüm

Yasak Aşk B.15.

@my_lore

Hoş geldiniz ballarım

Oylar atıldıysa hemen satırların arasına karışalım;')

∆ ∆ ∆ ∆

Elimi verdim kolumu alamıyorum. Şehmuz Bey, öyle kuvvetli sıkıyor ki, sanırsın parmaklarımı kıracak. Acıyan parmaklarımı bir türlü adamın pençesinden kurtaramıyordum. Elimi var gücüyle sıktığı için belim yana doğru kavislenmiş yüzüm mor patlıcana dönmüştü. Bilerek yaptığına kalıbımı basarım.

"Tebrikler Onur Bey. Sunumunuz çok etkileyiciydi. Sizinle çalışmaya karar verdim."

Sikt...

Hâlâ elim avuçları arasında var gücüyle sıkıyordu. Belli ki, güç denemesi yapıyordu onun bunun çocuğu. Hay benim mafyanın sevgilisine aşık olan aklıma tüküreyim.

Akılsız başın cezasını ayaklar çekermiş derler ama şu an benin sağ elimin parmakları çekiyordu.

Herkesin gözü bizim üstümüzde olduğundan kuyruğu dik tutmaya çalışıyordum ama nafile. Gözlerim çektiğim acıdan dolayı cayır cayır yanıyordu. Eğer kendimi tutmayıp salsam bir göz kırpışta yağmur gibi yağacaktı yaşlarım. Benim acilen elimi Şehmuz çılgınının pençesinden kurtarman gerekiyordu.

Organik mafya ne olacak... Orantısız güç kullanmaktan başka bildiği bir yöntem yok... İnsan bir bana bir de kendi cüssesine bakar...

Şehmuz'a cevap vermeden önce çektiğim parmak acısını sertçe yutkunarak boğazımdan aşağı yolladım.

"Şehmuz Bey, bizimle çalışmaya karar vermenizde en ufak bir katkım okuduysan ne mutlu bana." dedim.

Mafya bozuntusu gözlerimin içine bakarak mağrur başını hafifçe aşağı yukarı sallarken, "Oldu, oldu, hem de çok etkisi oldu." dedi.

Eyvahlar olsun, adam sürekli laf sokuyor. Kesin korumalar patrona ötmüş, zira bu konuda hiç şüphem kalmadı. Sonunda elimi bırakıp yerine oturmaya karar vermişti de rahat bir nefes alabilmiştim.

Şehmuz, benim yanımdan ayrılır ayrılmaz bizim patron ayağa kalktı ve minnet duyarak gelip beni kucakladı. Hem elimi sıkıyor hem de var gücüyle vücudumu sıkıyordu.

Şehmuz zorbasından kurtuldum derken patronun kıskacına girmiştim.

Beni bir salın ya salın artık, çünkü ayakta durmaya mecalim kalmadı.

Çalkantılı geçen bir sunumun ardından Hande ve ekibi bizim ajansla çalışmaya karar vermiş imzalar atılmıştı.

Sevinsem mi üzülsem mi bir karar veremiyordum. Hande, hâlâ bana soğuk ve mesafeli davranıyordu. Gerçi Şehmuz yavşağı bana göz açtırmıyordu ki Hande'ye başımı kaldırıp bir kerecik olsun bakabileyim.

Şimdilik bakamıyordum ama bu bakmayacağım anlamına gelmiyordu.

Taraflar dağılmadan önce anlaşmayı kutlamak için akşam yemeği ayarlandı.

Ben adım adım Hande'ye yakınlaşırken başıma geleceklere boyun eğmeye hazırlanıyordum.

Sonunda millet gitmiş herkes kendi işine gücüne geri dönmüştü. Odamdaydım. Ellerimi başımın altına yerleştirip gözlerimi kapatarak döner koltuğumda sağa sola sallanıp duruyordum. Beynim ıslak bir sünger tarafından emilmiş gibi bomboştu. Hiçbir şey düşünemiyordum...

Sonumun ne olacağını düşünemiyorum ama en azından sevinçliydim, çünkü Hande bizim ajansla anlaşma yapmış imzalar atılmıştı.

Bu da demek oluyordu ki, Hande ile sık sık karşılaşma şansım vardı. Hatta sürekli karşılaşma şansım vardı. Belki yan yana çalışma şansım bile vardı.

Olaya hangi açıdan bakarsam bakayım şans benden yana gibi görünüyordu.

Öte taraftan hüzünlüyüm ve hüznüm sevincimi boğuyordu, çünkü Hande'nin sevgilisi vardı...

Sürekli düşünüyor fakat sürekli kendimi bir keşmekeşin tam ortasında buluyordum.

Cidden duygu karmaşası yaşıyordum...

An oluyor mutlulukla doluyordu avare gönlüm, an oluyor hüznün gemisine biniyor ve bilinmez ufkun koynuna savruluyordu.

İkilem yaşayan zihnim bir türlü duygular arasında kontak kuramıyordu.

Bi' kahve bir fincan kahve hatta bir kupa dolusu sert bi' kahve olsa ancak beni kendime getirirdi.

Kahve iyi fikirdi, laçkası çıkmış vıcık vıcık işe yaramayan beynimi dize getirmek için lakin benim yerimden kalkmaya mecalim yoktu ki.

Onur, sahi Onur, neredeydi?

Onur Efendi, ne zaman bir işe yarayacak olsan ortalıktan kayboluyorsun, diye geçirdim içimden

Şimdi karşı masada oturuyor olsaydı bi'kahve desteği çıkardı bana ama yoktu ve kim bilir hangi ayaklık peşindeydi.

Yok, bu böyle olmayacaktı benim acilen kendime gelmem lazımdı.

Uyuşuk bacaklarımın üzerinde durabilmek için ayaklarımı yere yapıştırmak istercesine sert basarak döner koltuğumdan kalktım ve vücudumu açmak için birkaç nefes egzersizi yaparak ciğerlerime oksijen takviyesi yolladım. Yetinmedim kollarımı yukarı aşağı indirip kaldırarak diyafram şişirme egzersizi yaptım.

Bence denemelisiniz...

Bilinçsizce yaptığım vücut açma hareketi işe yaramış ve zihnime bir canlılık gelmişti. Şimdi kahve almak için odamdan çıkabilirdim.

Hiç vakit kaybetmeden kendi kahve kupamı ağzına kadar sade kahveyle doldurup tekrar odama döndüm.

Sıcacık dumanı üstünde tüten kahvemi yudum yudum içerken cidden kendime gelmiştim.

Kendime geldikçe Hande ve Şehmuz ikilisini düşüncelerimin markajı altına aldım ve beynimin sol lopunu kullanarak kendimi teselliye yeltendim.

Biraz düşününce bir şansım olabileceğine karar verdim. Yani, anladığım kadarıyla henüz aralarında evlilik yolunda bir bağları yoktu. Bu da benim elimi güçlendiriyordu. İster istemez bu teori karşısında umutlanmıştım.

Hani çıkmadık candan umut kesilmez derler ya, işte o misal...

Ben kendimi varsayımlarla avutmaya çalışırken telefonuma düşen bildirim sesiyle irkildim.

Barut; Selâm, ne haber dostum?

Yüzüme bir aydınlık çöktü.

 

 

Loading...
0%