@my_lore
|
Hazır mısınız? Yolculuk başlıyooor... Sizlerle gece boyu uzun bir yolculuğa çıkacağız. Kimler gönüllü? O zaman buraya okumaya başladığınızda saati yazın➜ Olur da kafanız karışırsa sormaya çekinmeyin. Şimdi de görev zamanı. Önce bölüme oy verilecek sonra satır arası yorumlar yapılacak🙈 Şu arkadaşı da takip ederseniz sevinirim my_lore 🚖🚖🚖 İlk defa başıma böyle bir şey geliyordu. Komple mekan kapatanı, kendine özel localar kiralayanı, buna benzer çok şeyi duymuştum ama taksiyi bir geceliğine kapatıp kendine özel sit alanı ilan eden birini ilk defa görüyordum. Bence çılgınlıkta bir zirveydi bu. Islak ve ıssız caddeleri kendimize mekan tutup gecenin inine doğru aheste aheste yol alırken, bize yüz-yüz elli metre kadar uzaklıktaki mesafeden ısrarla el sallıyordu genç bir adam; "Hey Taksi!" diye. Ee, ne yapacaktım şimdi ben, dursa mıydım acaba? Bu saatte durmam için ısrar ettiğine göre mutlaka acil bir işi vardı. Esrarengiz Asya, taksiyi bu gece başka yolculara kapattığına göre tek çare bunu Asya'ya sormak ve ondan izin almak oluyordu. Sesimin rengini biraz yumuşatarak arka koltukta tek başına takılan tuhaf yolcuya yani Asya'ya seslendim. "Asya Hanım, karşıya bakar mısın?" Panikleyen genç kadının sesine merak duygusu hakimiyet kurmuştu, "Ne oldu?" diye sorarken. "Baksanıza, bir müşteri durmam için işaret verip duruyor. Pek acelesi var galiba. Ne dersiniz durup alalım mı?" diye sordum. Ondan aldığım cevap süregeldiği gibi yine beni ters köşeye yatırmıştı. "Taksi senin, ne istiyorsan onu yap," dedi umursamazca. Bu kız benimle bir tür oyun mu oynuyordu, anlayamamıştım. Müşteriyi alsam bir türlü almasam başka bir türlü, sormayıp da ne yapacaktım? Saatlerdir taksimetre kendisi için çalışıyordu. Sormadan müşteriyi aldım diyelim, peki ama yeni aldığım müşteriden nasıl ücret talep edecektim? Saniyeler içinde aklımdan bu muhasebeyi yapmıştım ama bir sonuca varamamış Asya'ya sormuştum. Ondan aldığım cevap yine enteresandı. "Taksi senin istediğini yap." Madem kararı bana bırakmıştı insanları yolda bırakmak olmazdı. Hemen vites düşürüp hızımı azalttım. Yapacak başka alternatif bırakmamıştı bana. Biraz daha kararsızlık yaşarsam benim devreler yanacaktı zira iyice birbirine karışmıştı. Müşterinin ayakları dibinde durduğumda rahatlama belirtisi olarak hohlayarak nefesini dışarı vermişti. "Selam, iyi geceler!" diyerek taksinin ön koltuğuna geçip oturdu; tahminen otuz beşli yaşlarında görünen genç adam. Asya, susmayı tercih ederken ben, "İyi geceler," diye karşılık verdim. İşim gereği, "Nereye?" diye sordum. Kısa ve net bir cevap verdi Asya'nın aksine. "Havaalanına. Saat 24: 00 suları uçağım var da ona yetişmem gerek," derken biraz telaşlıydı. Göz ucuyla saatte baktım saat 22.30'u gösteriyordu. Yani havaalanına yetişmek için yeterli zamanımız vardı. Genç adam konuşmaya başlayınca nedendir bilmem Asya'da bir huzursuzluk oluşmuştu. Özellikle 'havaalanı' kelimesini duyunca arka koltuğa iyice gömülmüştü. "Yolculuk nereye beyefendi?" diye sordum. "Kısmet olursa İngiltere'ye." dedi. Genç adam, içten samimi birine benziyordu. "İngiltere, nasıl bir yer Türkiye, kadar güzel mi?" diye sordum öylesine muhabbet olsun diye. "Ben de İngiltere'ye ilk kez gidiyorum, aslına bakarsanız biraz da heyecanlıyım." dedi. "İlk kez gidiyorsanız heyecanlı olmanız çok normal," dedim bilmiş bilmiş. "Evet, bir seminere katılmak için ilk kez gidiyorum. Bu, yüzden oldukça heyecanlıyım." dedi. Benim sözlerimi kopyalar gibi konuşunca içime bir hinlik düşürmüş yüzme tatlı bir tebessüm oturmuştu. Onun heyecanına ortak olmak isteyerek sesimi biraz palazlandırdım. "Öyle mi, ne kadar güzel." Genç adam, beni kendine yakın bulmuş olacak ki, "Bu arada benim adım Işık, üniversitede öğretim görevlisiyim, seminerde bu vasıfla katılıyorum." dedi. "Benim adım da Evrim, tanıştığımıza memnun oldum beyefendi." dedim. Biz tanışma faslı yaşarken gözüm Asya'ya takılmıştı. Işık Bey, İngiltere'den söz ettikçe Asya, arka koltukta tedirgince kıpırdanıp duruyordu. Kısa bir süreliğine taksinin içi sessizliğe boğuldu. Bu arada Asya, boğuk çıkan sesiyle "Evrim!" diye seslendi. Başımı kaldırıp dikiz aynasından Asya'ya baktığımda nefes alamıyor gibiydi. Bir anlığına göz göze gelmiştik. "Camı aç!" dedi kısılmış sesiyle. Bu, soğuk havada neden camı açmamı istiyor, diye içimden geçirdiysem de anında camı açtım. Camı açtım ama bu arada hızımı düşürüp arka koltuğa doğru döndüm yönümü. Asya, elleriyle boğazını tutmuş hâlâ nefes alamıyor gibiydi. "Asya Hanım, neyiniz var?" diye sordum. Işık Bey, "Nefes alamıyor gibi," diye söze karıştı. Asya, bir eliyle rahat nefes olabilmek için gömleğinin yaka düğmesi açarken diğer eliyle bize işaret verip sakin olmamızı istiyordu. Uzak doğunun kızı Asya'nın başı dertte gibiydi. Hiç düşünmeden taksiyi hastane yoluna sürdüm. Bir bölüm daha geride kalırken bizi okumaya devam edin.
|
0% |