@my_lore
|
Selam... Yolculuk başlıyooor... Kimler gönüllü? Gönlünüz varsa o zaman buraya okumaya başladığınızda saati yazın➜ Olur da kafanız karışırsa sormaya çekinmeyin. Şimdi de görev zamanı ➜ Önce bölüme oy verilecek sonra satır arası yorumlar yapılacak🙈
Şu arkadaşı da takip ederseniz sevinirim @my_lore 🚖🚖🚖 Gayriihtiyari, "Ne gibi izler?" diye sordum. Asya, sağ elindeki yara izini göstererek: "Biliyorsun ben bir önceki yaşamımda erkektim ve taksi şoförüydüm. Bir keresinde elim dalgınlıkla taksinin kapısına sıkışmıştı. Bu, yara izi oradan kalma." dedi. İnanması güçtü ama elinde gerçekten bir yara izi vardı. Peki, ben buna inandım mı; tabii ki de hayır. Elini bir başka yerde yaralamış olabilirdi. Netice itibarıyla otuzlu yaşlarında bir kadındı. Her olasılık mümkündü.
Şimdi asıl can alıcı soru benden geliyordu. Hep o soracak değildi ya...
Henüz aklımdan geçeni eyleme dökemeye hazırlanıyordum ki, derin bir iç çekti ve pervasız bir serzenişte bulundu. "Abdullah."
Şaşırmak şöyle dursun apışıp kalmıştım. Kimdi bu Abdullah, neden durduk yere onun ismini zikretmişti?
Benim alık alık ona baktığımı görünce çehresine buruk bir tebessüm oturmuştu.
"Bir önceki yaşamımda benim adım Abdullah'tı," dedi.
Keşke bunu baştan söyleseydin de bende aptala bağlamamış olurdum.
"He, şimdi hatırladım baba Abdullah. Yani şoför Abdullah'tan söz ediyorsun?"
Beni onaylamak isteyen süzgün bakışları usulca kapanıp açıldı. "Evet, aynı kişiden bahsediyorum."
"Abdullah" açıklaması bodoslama araya girdiğinden benim soracağım soru da araya kaynamış akabinde konuyu unutmama sebep olmuştu.
Saniyelik zihin taramasından sonra evvele gitmiş kurmaca sorum gün yüzüne çıkmıştı lakin bu kez de sorup sormamak arasında bocalıyordum. Karmaşa yaşayan güdülerim mantığımın önüne geçmiş yaşadığım ikilemin diğer yarısını silivermişti.
Çelişkili duygularım netliğe kavuşunca cesaretim büsbütün ortaya çıkmıştı. "Asya, ruhunun çok yaşlı olduğunu söylemiştin. Başka yaşamların olup olmadığını cidden aşırı derecede merak ediyorum."
"Öncelikle ruhlar hiç yaşlanmaz Evrim, ama ben ruhumun yaşlandığını hissediyorum."
"Yaşlanmaz derken, yani hep genç mi kalırlar?"
"Belli bir evreyi geçtikten sonra, hep olgunluk yaşında olurlar..."
"Olgunluk yaşı kaç olur mesela?" diye sordum ama sorduğum sorulara kendim bile inanamıyordum. Kafayı iyice sıyırmış olmalıydım.
"Kesin bilgi olmamakla beraber otuz, otuz üç yaş gibi." dedi.
"Bu iyiymiş, şimdi senin yaşın bu yaş aralığında mı?" diye sordum.
"Biraz önce de dediğim gibi Evrim, insan ruhu bir kere doğar, ruhun erişkin yaşı da otuz veya otuz üç olarak bilinir... Tabii bunlar çeşitli ilim insanlarının var saydığı şeyler. Bu konuda fazla bilgi sahibi değilim. Ben kendi ruhumdan bahsediyorum." dedi.
Gecenin yolcusu, ya kafayı iyiden iyiye sıyırmıştı ya da çok derin bilgiye sahipti, zira benim sınırlarımı aşıyordu anlatıları. Belleğimi karmakarışık hale getirdikten sonra bir süre susup kendini beklemeye almıştı . Kafasından ne hinlik geçiriyordu tam olarak tahmin edebilmek mümkün değildi çünkü.
"Biliyor musun Evrim?" Tekrara düşerek belki de bile isteye yine aynı repliği kullanıyordu.
Neyi bilip bilmediğimi soruyordu bunu önceden kestirmek imkansızın da ötesinde olduğundan her ihtimale karşı gardımı aldım ve beklemeye başladım. Hazırlıklı olmak tedbiri elden bırakmamak her zaman işe yarardı.
İçsel olarak ne yaşadığımı ona belli etmemeye özen göstererek, "Neyi Asya?" diye sordum.
"Âlem-i Ervah ruhların doğmayı bekledikleri yerin adıdır. Alem-i Berzah da beden ölünce ruhların gittikleri yerin adıdır." dedi.
Normal bir insan gibi dizgisel sınırı olmayan Asya, bu kez konunun en başına dönmüştü. Belki de amacı bende bıraktığı karışık intibaı netliğe kavuşturmak istiyordu.
Gerçi bunu yapmasına hiç gerek yoktu, çünkü son anlattığı konuya az çok aşinaydım. Sadece bunu Asya bilmiyordu.
Babaannem anlatırdı; biri fani dünyadan göç ettiğinde beden ölür ruhu Berzah Alemine gidermiş. Babaannemin anlattıkları ile Asya'nın anlatımı örtüşünce karmaşanın sisleri dağılmış önümü görür hâle gelmiştim.
Ben rahatlamanın huzurunu tanımlarken Asya, dalgındı.
Son anda unuttuğu bir şeyleri hatırlamış kimliğine bürünen Asya, "Evrim, istersen biraz daha açabilirim konuyu." dedi.
Hiç ses etmedim zira huzurumu bozmaya niyetli değildim. Madem içine sinmeyen taraflar vardı istediği kısmı istediği kadar ayrıştırabilirdi.
Konuşmaya tekrar başladığında yüzüne ulvi bir görüntü çizmişti. "Kimi inançlara göre Evrim, ruhlar doğduktan sonra beden beden gezerek (yani seyahat ederek) kemale erme sürecini tamamlar. O, ruh tekamül sürecini tamamlayınca yolculuğu sona erer ve Berzah Alemine geçer. Kıyamete kadar da orada kalır."
Susup nefesini yenildikten sonra, gözlerimin içine bakmaya başladı. "Biliyor musun Evrim, ruh göçü yaşayanlar sadece bir önceki bedenlerinden bölük pörçük bir şeyler hatırlarlar, daha fazlasını hatırlamazlar ama benim ruhum bilge ruhlardan. Ben bütün geçmişimi hatırlıyorum..."
Maşallah bilmediği bir şey de yoktu. Soyut kavramdan tut somut kavrama uzanan bütün evreleri biliyordu.
Hiç bozuntuya vermeyerek en son dile getirdiği sözcüklerden bir cümle oluşturdum ve kendimi tatmin yolunu seçtim. "Bilge ruh mu dedin, yanlış duymadım sanırım, ruhun bilgesi de mi oluyor?"
"Evet, bilge ruh dedim, doğru duymuşsun Evrim. Benden başka yaşayan kaldı mı bilmiyorum. Asırlar önce bir tanesiyle karşılaşmıştım. Son bedeninde yaşıyordu. Sanırım Berzah Alemine, çoktan gitmiştir.
İçimden Allah rahmet eylesin diye geçirdim. İnanın sırf ağız alışkanlığından. Yoksa Asya'ya ayak uydurduğumdan değil.
"Yeryüzünde tekim diyorsun yani?" diye sordum. Başka ne söyleyebilirdim ki Dünya'da bir numarayım diyen bir kadına.
Asya, bilgece başını aşağı yukarı salladı, sözlerimi onaylamak isteyen vücut dilini kullanarak.
"Ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Cidden, sürekli beni şaşırtmayı başarıyorsun," dedim bu kez içimden değil yüzüne karşı konuştum.
Tek kelimelik bir cevaptı verdiği. "Anlıyorum."
Bilerek yaptığını düşünmeye başlamıştım. Benim devreleri bilerek karıştırıyor olmalıydı.
Geçmişini tozlu raflardan kaldırıp silkeleyen Asya, "İzninle bir ayrıntıyı daha açıklığa kavuşturmak istiyorum," dedi.
Susup bekledim. Onun ayrıntı dediği benim için bilinmezliğe açılan kapılar demekti. Her ayrıntı farklı bir kapıyı aralıyordu çünkü. "Benim gibi olmayan diğer ruhlar, bedenden bedene (göç) seyahat ederler fakat hiçbir şey hatırlamazlar. Onlar sadece kemale erme yolcusudurlar."
Ben sudan çıkmış balık gibi Asya'nın dudaklarından dökülen her bir kelimeyi aklımın terazisinde tartıp öyle beynime nakşediyorum.
Asya, alt dudağını dışa doğru kıvırırken şüpheci bir tutum sergiliyordu. "Onlarca olmalı!" dedi.
Ben ne sormuştum ki Asya, "onlarca" diye cevap vermişti. Ah Asya ah, sen benim aklımı aldın. Üstelik ne sorduğum hatırlamıyorum bile.
"Onlarca olan nedir Asya?" 🚖🚖🚖 Hoşça kalın, her daim ruhunuz dingin kalsın...
|
0% |