@my_lore
|
Selam... Yine biz geldik. Buraya okumaya başladığınız saati yazar mısınız? Yıldızı⭐sönük satırları yorumsuz bırakmayın lütfen 🚖🚖🚖 Hatırlatma Gerçekten de bu dünya yalandı ve her şeyin bir sonu vardı. Biz bunu kabullensek de kabullenmesek de. Ben derin denizlerde kulaç atarken Asya, sesinin rengini hoş bir sedaya boyayarak sıcacık bir gülücük bahşetti benim avare gönlüme. "Evrim, biliyor musun?" diye sordu bir şeyler hatırlamış gibi. Neyi sorduğunu biliyor muydum, yine hiçbir fikrim yoktu... 🚖🚖🚖 Yaşam umulmadık sürprizler sunar insana. Bu sürpriz hayatın herhangi bir evresinde gerçekleşebilir. Gün doğumu veya gün batımı, hiç fark etmez. Ya da bir gece ansızın gelir çalar kapını "Hey Taksi!" diye.
Asya, bana hayatın bir sürprizi miydi yoksa oyunu muydu, bunu ancak gece sabaha erdiğinde öğrenecektim.
Gecenin hayrından gündüzün şerri iyidir. Her zaman buna inanır bunu söylerim. Sabırla bekleyip sabahı görmeyi umacağım. Bakalım bize gelen hayır mı yoksa şer miydi?
Kısa süreli kendimi muhasebeye çekip sorguladıktan sonra Asya'ya döndüm yüzümü. "Bana sormak istediğin şey, neydi Asya?"
Asya'nın çehresini yoklayan ufak çaplı bir tebessüm yerini duru bir bakışa bıraktı. "Evliydim ben. Yani Hindistan da yaşadığım yıllarda."
"Ya, öyle mi?" diye sordum çok ilginç bir şeyden söz etmiş gibi abartınca, çünkü her insan bir yaşam evresi geçirir. Önce doğar sonra aşama aşama büyür; yaşamının erişkin çağına geldiğinde büyük olasılıkla evlenir ve çoluk çocuğa karışır. Yaş aldıkça da yolun sonuna gelir ve her canlı gibi ölümü gerçekleşir. Bütün bunlar hayatın gerçekleridir. Bilmeyen de yoktur, diye geçirdim içimden hiç çelişkiye düşmeden.
Sanırım konu evlilikten ziyade Asya'nın hevesi bana ilk yaşamındaki evliliğini anlatmak istemesiydi...
Madem yaşamını yani ilk evliliğini anlatmak istiyordu öyleyse vardı bir sebebi. Kim sıradan bir evliliği anlatmak isterdi ki, mutlaka sıra dışı bir yaşamı vardı. Üstelik asırlar öncesini gün yüzüne çıkartacaktı. Güdülerim ışığında onu dinlemeye karar verdim. Hoş dinlemek istemesem de biraz mecburiyet hasıl olmuştu.
"Seni bütün kalbimle dinleyeceğimi biliyorsun Asya..."
Mağrur bakışlarını maziye sabitledi ve konuşmaya başladı. "Biliyorum Evrim, çünkü sen centilmen bir adamsın. Benim iki çocuğum vardı. Biri kız diğeri erkek. Erkek olanın adı Aşvarya kızımın adı Aditi'ydi," dedi ve sustu.
Buğulu gözleriyle bana öyle bir baktı ki; kapkara bakışları can yakıyordu.
"Sahi Asya, senin adın neydi?" diye sordum.
Benimki de bir candı. Benim de içimde merak duygusu saklıydı. Merakına yenik düşmekse her faninin başına gelebilirdi, tıpkı benim başıma geldiği gibi, dedim içimden kıs kıs gülen bana.
"Anuca," diye cevap verdi.
"Anuca, kulağa çok hoş geliyor. Peki, isminin anlamı nedir?"
"Sonradan doğan kadın demek." dedi.
Sonradan doğan kadın... Bu isim ruh göçüyle ilintili gibi geldi bana; sonradan doğmak ölünce tekrar doğmak. Belli ki, Asya'nın sonu baştan yazılmıştı zira ismi bunun ispatıydı.
Asya'ya sormak istediğim öyle bir sorum vardı ki akıllara ziyan, çünkü düşüncesi bile yüzümün kızarmasına neden olmuştu. Asya'yı anlamsızca kıskanmış olabilirdim.
"Asya, eşinin adı neydi?" Kısık çıkan sesimin tonunda bin bir duygu gizliydi. Başka soracak bir şey kalmamış gibi neden eşini sorduysam.
Hiç düşünmeden, "Cayandra!" diye cevap verdi
"Cayandra," diyerek ismi kendi kendime tekrar ettikten sonra, "Peki, eşinin ismin anlamı biliyor musun?" diye öylesine sordum, çünkü adamın isminin anlamını öğrenmeye çokta meraklı değildim.
Asya, sırtını dayadığı koltuktan yavaşça ayırdı ve yüzüne gururlu bir ifade takındı. "Bilmez olur muyum Evrim... İsmin anlamı zaferlerin efendisi demek," dedi ve sırtını tekrar koltuğa dayadı.
Ah doğunun gizemli kızı! Kafamın içi karmakarışık, duygularım da öyle. Ne hissedeceğimi şaşırdım. Sen eski kocanla gururlanırken, ben garip bir duygunun peşine takıldım.
En iyisi konuyu değiştirmekti, ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum Hindistan da koca bir hayat yaşamıştı. Bu hayatın izleri isteyince değişir miydi, pek sanmıyordum.
"Asya, orada hayat şartlarınız nasıldı?" Biliyorum zamansız bir soru sormuştum ama maksadım konuyu başka mecralara çekmekti.
"Biz o tarihte varlık içinde yaşardık. Bizi yöneten savaşçı krallarımız vardı. Şimdiki asra baktığımızda "Hindistan" yani benim eski ülkem, dünyanın en kalabalık ülkelerinden biri haline gelmiş. Buna eş değer olarak da insanların çoğu fakir." dedi.
Hatırladığım bir serzenişle Asya'nın konuşmasını heyecanla böldüm. "Asya, fakir deyince şimdi hatırladım. Yine bir belgeselde görmüştüm "Hint Fakirleri" vardı.
Sözlerim Asya'nın yüzünde buruk bir tebessüm oluşturmuştu.
"Onlar yaşlı bilgelerdir, fakirlikleri dünya malına tamah etmemiş olmalarından kaynaklanır," dedi ve benim bilgimi sıfırladı.
Gerçekten benim için merak konusuydu. Asya, her şeyi nasıl bilebiliyordu? Bir de durmuş soruyorum. Onun bilge ruh olduğunu unutmuş gibi...
Son dakika aklıma düşen ve zihnimi mesken edinen soruyu sorup sormamakta tereddüt yaşıyordum. Çekincemin sebebi sorum onun canını yakar mı endişesi güdüyor olmamdan kaynaklanıyordu.
|
0% |