@my_lore
|
Hazır mısınız? Yolculuk başlıyooor... Sizlerle gece boyu uzun bir yolculuğa çıkacağız. Kimler gönüllü? O zaman buraya okumaya başladığınızda saati yazın Olur da kafanız karışırsa sormaya çekinmeyin. Şimdi de görev zamanı. Önce bölüme oy verilecek sonra satır arası yorumlar yapılacak 🚖🚖🚖 O sırada bir ambulans yanımızdan acı acı siren çalarak geçti. Omuzlarına attığı boyu uzunca paltosuna iyice sarıldı. "Hava iyice soğudu. Üşüdüm. Taksinin içerisine geçelim mi?" diye sordu. Benim aklım hâlâ yanımızdan hızla geçip giden ambulansa takılı kalmıştı. "Hıh" diye bir ses çıkardım. "Ne oldu, niye dalıp gittiniz?" diye sordu. "Annem geldi aklıma." dedim. "Anneniz mi?" dedi. "Evet, annem. Onu da bir gece yarısı ambulans ile hastaneye götürürken yolda kaybetmiştik." dedim. "Üzgünüm, bende hiç sevmem ambulansları. Ne zaman bir siren sesi duysam bana ölümü çağrıştırır." dedi. Kısa kesmek istiyordum bu konuşmayı çünkü konuştukça canım yanıyordu. "İsterseniz arabaya geçelim, zira dışarısı çok soğudu?" dedim. "Ben de biraz önce aynı şeyi teklif etmiştim size," dedi alaycı bir gülümsemeyle. "Özür dilerim, dalmışım sesinizi duymadım," dedim mahcupça. Taksinin içine geçtiğimizde soğuk havadan dolayı ikimizde ellerimizi ovuşturuyorduk. "Kusura bakmayın klimayı çalıştırmayı unutmuşum. Şimdi hemen açıyorum." dedim. Yüzüne düşen bir tutam koyu kızıl saçını kulağının arkasına aldı. Oval alnı açıkta kalınca daha da bir güzel göründü gözüme. Asya'nın yüzüne baktıkça hissettiğim şey, farklı bir duyguydu. Sanki yüzünün her detayında bir sır ya da bilgelik gizliydi. Ona dikkatli baktığımı görünce yüzüne çarpıcı bir tebessüm oturmuş sonrasında sesinin tonuna alay vari bir üslup yükleyerek şakacı kimliğini ortaya çıkartmıştı. "Şoför bey, yola çıkmaya hazır mısınız?" Hiç ses etmeden emniyet kemerimi taktım ve oturduğum koltuğa iyice yayıldım. Kontağı çevirip taksiyi çalıştırdım. Gaza fazla yüklenmeden düşük viteste yol almaya başlamıştık. "Bu kez nereye gitmek istediğimi sormayacak mısın?" diye sorarken ikinci kez benimle dalga geçmişti. Belki de ortamı yumuşatmak istemişti ama bana öyle gelmişti. Onun istediği doğrultuda cevap vererek biraz muzır davranmış olabilirim. "Yok, bu kez istikameti biliyorum." dedim. Ben ıslak caddelerde yol alırken birinci viteste Asya, dalgalı saçlarının süslediği başını cama dayadı ve yanı başımızdan akıp giden araba selini izledi. Başını cama dayayıp dışarıyı izlerken taksinin içi uzunca bir süre sessizliğe gömüldü. Sessizliği bozan ilk Asya, olmuştu fakat gözleri uzak çağlarda geziniyor gibiydi. "Ah ah, seviyorum bu ışıltılı caddeleri," dedi bir şeylere sitem eder gibi. "Çalışan için değil de gezen için güzel," diye cevap verdim. Bir zamanlar az mı direksiyon salladım bu sokaklarda." dedi. "Bir zamanlar mı?" Geçmiş zamanlı konuşunca ister istemez biraz tutuk kalmıştım. Tükenen nefesini yenileyerek, "Evet, bir zamanlar." dedi. Yüzüme alaycı bir tebessüm yayılırken alt dudağım dışa doğru kıvrıldı. "Mesela ne kadar bir zaman?" Sorum biraz pervasızca olabilirdi ama beni buna kendisi teşvik etmişti. Bir süre cevap verip vermemekte tereddüt yaşarken, "Evrim, bana bakınca ne görüyorsun?" diye sordu. Başımı hafif bir açıyla sağa doğru döndürüp bakışlarımı dikiz aynasına kilitledim. Bu esnada gözlerimi kısıp düşünüyormuş moduna geçtim. "Hım..." diye genzimden gelen bir ses çıkardım. Bana sorduğu soruya bir cevap bulmak için kendimce zaman kazmaya çalışıyordum. Bu kızın aklından nasıl bir hinlik geçiyordu sonuç olarak ben bilemezdim. Yani ben bir müneccim değildim. En iyisi işi şakaya vurmaktı. "Hanımefendi, pek bir şey gördüğüm söylenemez. Benim sizde gördüğüm; 25-30 yaşlarında kıvrak zekâya sahip güzel ve çekici bir kadın," diye cevap verdim. "Her gördüğüne inanma Evrim," dedi ve gözlerini taksinin içinde bir tur dolaştırdı. "Yanlış tahmin mi?" diye sordum. "Evet, öyle," dedi sanki uzak diyarlarda gözü varmış gibi. "Özür dileyerek soruyorum. Malum görgü kuralları gereği kadınların yaşı pek sorulmaz ama yanlış tahminde bulunduysam o zaman kaç yaşında olduğunuzu bilmek isterim." dedim. Saniyelerle sınırlı bir süre içinde düşündü ve aklımı birkez daha dumura uğratan sözcükler sarf etti. "Hiç saymadım ama sanırım onlarca asır olabilir." dedi. Allah'ım sana geliyorum. Bu kız kaçığın teki galiba. Benim devreler birbirine karışıp yandı. Eminim beynimdeki birkaç nöron sayım da azalmıştır. Bütün cesaretimi toplayıp cılız çıkan sesimle, "Onlarca asır kadar mı?" diye sordum. Başını bir bilge gibi hafifçe aşağı yukarı sallarken dudakları yukarı doğru kıvrıldı. "Tabii ya, olmuştur o kadar." Her zerrem ürpertiyle kasıldı. Bulduk kaybetmezsek, diye geçirdim zihnimin her köşesinden. "Asya, karşıdan bakınca aptal birine mi benziyorum?" Hissettiklerimi dile getirmiştim lakin biraz tırsmıştım da. Tırsmamak elde değildi ki. Ne bileyim, gecenin bir yarısı kız vampirim der, kurt adamım der, hayaletim der, der mi der. Baksana asırlık yaşım var diyor. "Ne münasebet. Ben öyle bir şey ima ettiğimi hatırlamıyorum. Tam aksine, sizi çok zeki buluyorum. Başka biri olsaydı çoktan beni taksiden atmıştı." dedi. Kendi ağzıyla kendisi itiraf etmişti katlanılmaz biri olduğunu. Konuşmak yerine kabullenişi seçerek yutkundum zira kendini biliyorsa başka söze gerek yoktu. "Yaşınızı öğrenebilir miyim?" Neden aklını yaşa takmıştı Asya, hiçbir şekilde anlam yükleyemedim. "Yirmi yedi," diye cevap verdim. "Bana göre çok gençmişsin," dedi ve sustu.
|
0% |