@my_lore
|
Selaaam. Görüşmeyeli nasılsınız bakalım? Satır arası yorumları da unutmayalım lütfen;) 🚖🚖🚖 Hatırlatma Biz taksiciler her gün birbirinden farklı onlarca insanla karşılaştığımız için insan görüntüsünden az çok anlıyorduk. Genç yolcunun hal ve hareketlerinden çıkarım yapılacak olursak eğer onun da görüntüsünde farklı bir tedirginlik vardı. Asya' da kadındaki bu tedirginliği fark etmiş olacak ki bana bakıp göz kırptı ve fısıltıyla konuştu. "Her gördüğüne inanma Evrim. Biliyorsun gerçekler detaylarda gizlidir." dedi. Bu kez Asya'yı es geçtim çünkü hasta bir çocuk vardı ortada ve benim onu en yakın hastaneye yetiştirmem gerekiyordu. 🚖🚖🚖 "Nesi oluyorsunuz?" "Bakıcısıyım. Anne ve babası bir günlüğüne şehir dışına çıktılar. Ben onları arayıp endişelendirmek istemediğim için hastaneye kendim götürmek istedim. Hem arasam bile gelmeleri uzun sürerdi." "Anlıyorum!" dedim nasıl olsa endişelenecek bir sebep kalmamıştı.
Bu arada Asya, arka koltuğa doğru dönerek yüzüne ciddi bir ifade takındı. "Çocuğun üzerini aç biraz. Yoksa havale geçirecek."
Asya'nın uyarısı üzerine dikiz aynasından arka koltukta oturan bakıcı kadına baktım. İyice sarıp sarmalamıştı iki yaşlarında görünen küçük çocuğu. Sarıp sarmaladığı yetmiyormuş gibi bir de kucağına sıkıca tutuyordu.
Bakıcı kadın, yanlış yaptığını öğrenince direkt savunmaya geçmişti. "Hava soğuk olunca bende daha fazla üşütmesin diye sardım."
Asya'nın kaygılı bakışları halâ kadına odaklıydı. Feveran içinde tekrar konuşmaya başladığında sesinin tınısı bir annenin canhıraş feryadını hatırlatıyordu. "İçerisi yeteri kadar sıcak, biraz daha aç çocuğun üzerini. Bir de bakıcı olacaksın hiçbir şeyden anladığın yok!"
Asya'nın azarı genç kadını telaşlandırmış hemen ateşler içinde yanan çocuğun üzerini açmaya başlamıştı. Zavallı çocuğun ateşinden yanakları al al olmuştu. Üzeri açılıp fazlalıklardan kurtulan çocuk ferahlamış olmalı ki anlık olarak gözlerini araladı bitkin bir şekilde tekrar kapattı.
Çocuğun hali yüreğimin bir köşesini ateşe vermişti. Bu kez panikleyen bendim. Hiç bekleme yapmadan hızımı artırdım. Çok geçmeden şehir hastanesinin rengarenk ışıkları bizi karşılamış benim de içime serin sular serpilmişti.
Taksiyi hemen acil kapısı önüne sürdüm. Herkesten önce ben çıktım arabadan ve acele ederek arka kapıyı açtım.
"Hanımefendi çocuğu bana verin." dedim.
Bakıcı kadın, çocuğu bana vermekte tereddüt edince Asya, girdi devreye. "Ona güvenebilirsiniz, lütfen daha fazla bekletmeden verin çocuğu." dedi.
Kadın Asya'nın müdahalesi sonucu çocuğu benim kucağıma bırakmıştı ama hâlâ gözlerinde güvensizlik vardı. "Ben de geleceğim!" dedi.
Asya, "Seni anlıyorum. Bırak Evrim, yardım etsin. Ona engel olma. Ben sizinle gelirim." dedi.
Ben ateşler içinde canıyla cebelleşen çocuğu kaptığım gibi acil kapısından giriş yaptım. Bir çocuğun yanında annesi yoksa bir yarısı yoktur. Sığınağı yoktur. Her şeyiyle yardımdır. Eksiktir. Üzeri açıldığında kapatanı yoktur. Canı yandığında öpeyim geçsin diyeni yoktur. Bilirdim annesizliğin ne demek olduğunu...
Ben annemi kaybettiğimde büyüktüm ama küçük kardeşim vardı ondan biliyorum. Geceleri ağlayarak uyanır ve yataktan kalktığı gibi benim yatağıma gelirdi. Yanıma gelir ona sarılmamı beklerdi. Sonra anne, diye yabancı bir kadın geldi evimize ama anne kokusu yoktu onun üzerinde.
Kucağımdaki baygın çocuğu gören hemşire, "Nesi var?" diye sordu.
"Yüksek ateşi var," diye cevap verdim.
Hemşire gayet rahat bir tavırla, "Gelin benimle." dedi.
Hemşirenin dediğini yapıp onunla acil müdahale odasına geçtik. Küçük çocuğu yatağa bıraktığımda hemşire gelip çocuğun üzerinde ne varsa çıkardı.
Hemşire çocukla uğraşırken bakıcısı da gelmişti. Kadın çocuğun perişan haline baktıkça dişlerini dudaklarına bastırıp gözyaşı döküyordu.
Acil doktoru çocuğu muayene ettikten sonra üzgün bir şekilde bana bakıp, "Siz babası mısınız?" diye sordu.
Bakıcı kadın, bir adım öne çıkararak, "Ben," diye öne atıldı "ailesi burada yok, ben bakıcısıyım."
Doktor, "Siz kalın diğerleri çıksın." dedi.
Kalabalık etmemek adına müdahale odasından çıktığımızda koridorda ileri geri yürümeye başladık. Beklemek dünyanın en zor işiydi, sanki zaman durur saatin tik takları vurmaz olurdu.
Asya, ince uzun parmaklı elini bezgince alnında gezdirirken yanaklarını şişirerek derin bir nefes aldı ve oflayarak geri verdi.
Bir başkasının çocuğu için neden bu kadar endişe ediyordu anlamak güçtü. Hem de Asya gibi asırlık yaşı olan bir ruha sahipsen. Yani bana göre, genç bakıcıya göre, onu daha soğukkanlı olması gerekmiyor muydu?
Ne soğukkanlıydı ne de rahat görünüyordu.
"Asya, seni rahatsız eden nedir, eğer çocuğu merak ediyorsan güvende. Yani hastanede. Onunla ilgileniyorlar."
"Elimde değil Evrim. Çocuklar söz konusu olduğunda kötü oluyorum."
"Bir nedeni var mı, yoksa hassas olduğun bir konu mu?"
"Her ikisi de diyebiliriz Evrim. Gerisini ne sen sor ne ben cevap vereyim." Bir şeyler vardı zira kara gözlerindeki ışıltı sönmüştü. Sustum ve bakıcı kadını beklemeye başladım...
|
0% |