@my_lore
|
Hazır mısınız? Yolculuk başlıyooor... Sizlerle gece boyu uzun bir yolculuğa çıkacağız. Kimler gönüllü? O zaman buraya okumaya başladığınızda saati yazın➜ Olur da kafanız karışırsa sormaya çekinmeyin. Şimdi de görev zamanı ➜ Önce bölüme oy verilecek sonra satır arası yorumlar yapılacak🙈 Hatırlatma Beni daha fazla ne kadar şaşırtabilirdi ki? Belli ki Asya'nın anlatacağı şeyler benim yine devreleri yakacak cinstendi. Zaten benim devreler yanmış beynim eror veriyor, bundan sonrası koymazdı... 🚖🚖🚖 Yoksa alışıyor muydum Asya'nın zihnimi bulandırmasına? Sanırım evet, bana aykırı gelse de alışıyordum. Hatta onun anlatıları bana masalımsı gelmeye bile başlamıştı. Asya, masal anlatıcısı Şehrazat, ben masal dinleyicisi Şehriyar, oluvermiştim. Bakmayın siz arada bir ürperdiğime, ruhumun korkunun salıncağında sallandığına, her şeye rağmen bütün bunlara dayanabilecek yetideyim diye düşünüyorum. "Sana yeni bir soru daha Evrim, mesela Hindistan hakkında neler biliyorsun?" Kendime kızmadım desem yalan olur. Buyur buradan yak Evrim, anlat dinlerim dedin al sana dinleti... Cevapla bakalım. Kız resmen ülkeler arası diyaloğa geçti. Saniyelerle sınırlı zaman diliminde soruyu kendi içimde yorumladım. Evet, kabul ediyorum soru zor yerden gelmişti, daha doğrusu bilmediğim yerden gelmişti, ama üstesinden gelebilirdim. Yapmam gereken belliydi, çekincelerime son verip doğruyu söylemek. "Asya, Hindistan'a ne gittim ne de gördüm. Ben sadece Asya kıtasında olduğunu biliyorum." dedim. Kora bulanmış aheste çıkan nefesi ruhunun acı çektiğinin bir kanıtı gibiydi. "Ah, ülkem ilk doğduğum yer," derken. Sözlerinin bitiminde fazla oyalanmadan sırtını koltuğa iyice yasladı. Sonrasında öyle bir iç çekmişti ki; taşıdığı özlem yükü belirgin bir şekilde yüz hatlarına yansımıştı. Kaşları çatılmış, kara gözleri kısılmış, oval alnında ince çizgiler oluşmuştu ve derin iç çekişleri onu ele veriyordu. "Sen Hindistan'da mı doğdun?" diye sorarken boğazımı tıkayan kuruluğu yutkundum. Seğiren yüz kaslarına tatlı bir tebessüm otururken etli alt dudağı içe doğru kıvrıldı ince üst dudağı onun üstüne bindi. "Evet, Hindistan' da doğdum!" Hayranlık dolu bakışlarla onun ağız boşluğundan dökülecek kelimelerin devamına odaklanmıştım. Çünkü ben şimdiye kadar hiç yabancı ülkelere gitmemiştim, dolayısıyla da yabancı ülke görmemiştim. Yabancı ülke görmek orada doğmak nasıl bir duyguydu acaba? Benim şu an Asya'ya olan hayranlığım; bir başka ülkede doğup oradan başka bir bedene geçip benim ülkeme kadar gelmiş olmasıydı. Bu benim için olağan dışı bir olaydı. "Hindistan nasıl bir yer Asya?" diye sordum içimden gelen merak dürtüsüne engel olamayarak. "Asırlar geçti görmeyeli. Benim doğup büyüdüm asırda birçok Tanrı'lar ve dinler vardı." "Birçok mu?" diye sorarken hayretimi gizleyememiştim. "Oysa benim bildiğim bir tek Tanrı var..." Asya, gayet kendinden emin bir üslupla hafiften başını öne arkaya salladı. "Evet, birçok Tanrı'dan söz ediyorum." Berduş bir soru takıldı ön dişlerimin arasına. "Asya, cidden merak ettim, söz konusu Tanrı'lar kaç taneler?" "Hım..." diye belirsizlik içeren bir simge firar etti iç içe geçmiş kıvrık dudakları arasından, "İzin verirsen ben bir düşüneyim kaç taneler, çünkü çok uzun zaman geçti üzerinden." dedi. Saniyelerle sınırlı zaman dilimi geçtikten sonra bir şeyleri hatırlamış gibi yaparak önce sırtını dikleştirdi sonra her bir isim ervahından sırasıyla doğdu. "BRAHMA; biz onu tüm evrenin yaratıcısı olarak bilirdik," derken yanakları şakaklarına doğru hafifçe dalgalandı. Hayretler içinde ağzım bir karış açık Asya'yı dinliyordum, zira aklıma soru sormak bile gelmiyordu. "VİSHNU; koruyucu Tanrı. Korku veren demek. Sonra, SHİVA; yok edici. İNDİRA, SOMA, SURYA; daha çok var da benim aklımda kalan bunlar Evrim." Kendimi sonsuz bir girdaba kaptırmış boşlukta yuvarlanır bulduğumda, "Garip," kelimesi mührünü vurdu ana... "Garip olan nedir Evrim?" Nedensizce aklımın kıyılarına sinsilik vurmuştu. "Asya, bu kadar çok Tanrı olunca yönetimde boşluk oluşmuyor muydu? Yani Tanrı'lar koalisyonunda anlaşmazlık çıkmıyor muydu?" Sorumu hiç garipsemeyen Asya, "Brahma, evrenin yaratıcısı olduğu gibi, diğer Tanrıların da yaratıcısı. Gücü elinde tutan evrenin kurucusu Brahma, eminin Tanrı'lar arasında mutlak bir düzen kuruyordur," dedi gerçekten de bir bilge gibi konuşarak. Çağlar ötesini bilge bir ruhla konuşmak harika bir duyguydu. Bütün bunları tek kelimenin ardına sığınarak anlatmak da bir o kadar keyifliydi. "İlginç." "Neyse Evrim, Tanrı'ları kendi haline bırakalım. Benim onlar hakkında daha fazla bilgim yok," dedi derken de ciddiydi. "Haklısın galiba." dedim. "Yani bizlere bunları öğretmişlerdi, bizler de ruhumuzu huzura kavuşturmak için o Tanrılara dua ederdik. Benim Tanrı'lar hakkındaki bilgim bunlarla sınırlı." "Anlıyorum seni, hangimiz bu konuda yeterli bilgiye sahibiz ki?" diye yakındım. Ben neler diyordum öyle, anlıyorum falan... Asya, büyücü bir ruh olabilir miydi? Baksana onun anlatımları beni çoktan esareti altına almıştı. Bense onun rüzgârına kapılmış gidiyordum bir çeşit hipnoz olmuş gibi. Buldum, o bir hipnoz ustasıydı... Sizce de haklılık payım yok mu?
|
0% |