@my_lore
|
Taksi gecenin inine doğru yol almaya devam ediyor. Bakalım Evrim, bizlere neler anlatacak. Buraya okumaya başladığınız saati yazar mısınız➜ Yıldızı⭐sönük satırları yorumsuz bırakmayın. 🚖🚖🚖 Hastaneden çıkarken Asya, hâlâ bitkin ve solgun görünüyordu. "Asya Hanım, iyi değilseniz biraz daha müşahede odasında kalabiliriz." dedim. "Gerek yok," diye cevap verirken keskin uçlu bir bıçak gibiydi kelimelerin bende bıraktığı etki. Acaba yardım amaçlı koluna girse miydim? Bunu düşündüm ama koluna girmeye cesaret edemedim. Sadece iç ses olarak aklımdan geçirdim. Çünkü doğunun kızı Asya'nın ne yapacağı olaylara nasıl tepki vereceği hiç belli olmuyordu. Açıkçası sıra dışı bir kızdı. Onun rahatça arka koltuğa geçip oturması için taksinin kapısını açtım fakat Asya, suskundu. Hem de hiç olmadığı kadar suskun. Kapıyı ona açtığımda bir teşekkür bile etmemişti. Hoş ben ona yardım ederken teşekkür bekleyerek etmemiştim ama birkaç saatlik zaman diliminden onu tanıdığım kadarıyla bu davranış kişiliğine tezat bir davranıştı. Gerçeği konuşmak gerekirse benim derdim teşekkür falan değildi. Benim kafamı kurcalayan Asya'nın neden bu kadar dalgın olduğuydu. Öyle çok dalgındı ki, etrafında olup biten şeyleri umursamayacak kadar dalgın. Neydi onun sesini soluğunu kesen ve suspus eden şey. Taksiye bindiği andan itibaren hiç susmayıp kafamı yakan kız şimdi neden hiç konuşmuyordu? Kafamda deli sorularla geçip oturdum şoför mahalline. Emniyet kemerimi takıp dikiz aynasından ona baktım. Geceyi kıskandıran kapkara gözleri uzak diyarlara doğru bir yolculuğa çıkmış bilmem kaçıncı asırda dolaşıyor gibiydi. "Asya Hanım, özellikle gitmek istediğin bir yer var mı?" diye sordum ama biraz çekinceli olarak. Asya, daldığı derin sulardan nefes almak için yüzeye çıkan bir dalgıç gibi önce soluğunu tazelemiş sonra. "Evet, var." demişti. "Beni şehrin doğu yakasına götürür müsün?" Kelimeler dudakları arasından firar ederken fısıltı halinde çıkmıştı. Asya'nın aklından neler geçiriyordu, ne vardı şehrin doğu yakasında? İçimden geçirdim ama hiçbir şey sormadım. Bütün bunlar şimdilik bir muammaydı ve ötesi yoktu. Onun isteğini yerine getirmek adına anında bir "U" dönüşü yaparak dördüncü çıkıştan çıkıp şehrin doğu yakasına çevirdim taksinin rotasını. Saatte altmış km'lik hızla şehrin curcunalı kalabalığını arkamızda bırakarak amaçsızca ilerliyorduk. Biz bu hızla ilerlerken kalabalıktan uzak çift şeritli yolunda, o kulakları sağır eden yoğun seslerden de baya uzaklaşmıştık. Bir dakika, gittiğimiz bu güzergah bana tanıdık gelmeye başlamıştı. Bu güzergah havaalanına kestirmeden giden yol değil miydi? Benim devreler iyice karışmaya başlamıştı yine. Bu kızın havaalanıyla derdi neydi anlamıyordum. Ben kafamın içindeki kurnaz tilkilerle mücadele ederken Asya, halsiz görünüyordu. Başını taksinin camına dayamış sessizce dışarıyı seyrediyordu. Ne yalan söyleyeyim kızın mahzun bir hali vardı ve Asya'nın bu görüntüsü benim içime işlemişti... Bir süre sonra başını camdan çekip yüzünü bana döndü. Yüzüme ruhsuz bir bakış atarken kendi kendine mırıldanır gibi konuştu. "Evrim, biliyor musun?" diye. Eyvah, diye geçirdim beynimin iç içe geçmiş kıvrımlı yollarından. Asya'dan kafa karıştırıcı bir soru daha geliyor. Ben gardımı alıp çekinceli olarak içime çektiğim sesimle sordum, "Neyi Asya Hanım?" Asya, gözlerini bir noktaya sabitlemiş olarak dört kelimeden oluşan bir cümle kurdu. "Ben bu gece öldüm." Asya'nın dolgun dudaklarından dökülen bu kelimeler benim beynimde şimşek olup çakarken ani bir refleksle frene bastım... Bir bölümü daha kazasız belasız geride bırakırken, hoşça kalın...
|
0% |