@my_lore
|
Canımın en en içleri nasılsınız? Kitap yepyeni bir kimliğe bürünerek yeninden yazılıyor. Oy verip yorumlar bırakmayı unutmayın lütfen. Ne kadar çok oy verir yorum yaparsanız bölüm o kadar erken gelir. Hadi bakalım satır arası yorumlarda buluşalım o zaman. 🌿🌿🌿 Yoksul köylü aynı saflıkla, "Hayırdır beyim?" diye sordu. Yaman, bakışlarını adamın üzerinden çekip boşluğa sabitlerken, "Sizinle hayırlı bir iş konuşmak istiyorum," dedi. Hayırlı bir iş çıkmışsa ağızdan ufukta nikâh var gözüyle bakılırdı, zira cümle âlem nikâhın kerametine inanır ona göre her izdivacı hayırlı iş olarak kabul ederdi. Yoksul köylü de hayrın şer olmadığına inandı ve mevzuyu anlamak için hareketlendi. Yarı açık kapıyı kapatır gibi yaparak arkasında asılı olan eski kumaş ceketini alıp omuzuna attıktan sonra kapıyı tekrar arkasından kapattı. Yaman Bey'in ricası üzerine adam evinden çıkmıştı lakin dışarısı buz damı gibi soğuktu. Oysa evinin ocak başına oturmuş sıcacık ısınmıştı. Sıcak ortamdan soğuk havaya çıkınca şöyle bir irkildi. Üşümüştü... Omuzları ve yakasının boyun kısmına gelen yerleri yıkanmaktan solup rengini kaybetmiş ceketinin içine iyice sokuldu. "Buyur beyim, benimle ne konuşmak işitiyorsun?" Yaman, muhatabına hayırlı bir iş demişti ama adam umutlansa da buna ihtimal vermedi. Kendisini dışarıya çağırıp saklı gizli konuşmak istediğine göre mevzu olsa olsa yine kaçak mallarla ilgili olmalıydı. Başka ne olabilirdi ki, kendileri kimdi koskoca kaçakçı patronu kim? Yaman, ne istediğini biliyordu ama nasıl dile getireceğini bilmediğinden biraz tedirgindi. Onun içindi ileri geri yürüyüp konuyu toparlamaya çalışması. Sonuçta karşındaki kız babasıydı. Üstelik töreye göre kız isteme işini büyükler yapardı damadın kendisi değil. Birinci adım ikinciyi ikinci adım üçüncüyü izledi. Cesaretin kilidi açıldı ve adımları muhatabının karşısına gelince durdu. "Biraz önce de söylediğim gibi hayırlı bir iş konuşmak için çağırdım sizi." Sözlerine nokta koymamıştı lakin nefeslenmek adına susmuştu. Tekrar niyetini sözcüklere dökmek istediğinde karşısındaki adamın soğuktan titrediğini gördü. "Biliyorum hava çok soğuk benim yüzümden sizde üşüyorsunuz. Merak etmeyin hemen mevzuya geleceğim." Yoksul köylü hâlâ mevzuya uyanmamıştı çünkü içinden kıyaslar yapmış ilk akla gelenin olmayacağına kendisini inandırmıştı. Hem Yaman Bey'in hayırlı iş dediği bir izdivaç olsaydı eğer karşısına anasını babasını gönderirdi. Kendisi bilirdi gelenek görenek nasıl olurdu; böyle ayaküstü hayati konular konuşulmazdı. İliklerine kadar üşüyen adam sanki incecik kumaş ceketin içinde ısınacakmış gibi ellerini birbirine sürterek ovuşturduktan sonra ceplerine soktu. Yaman, adamı daha fazla soğuk havada bekletmemek adına bodoslama girdi mevzuya. "Ben lafı dolandırmayı hiç sevmem. Allah'ın emri peygamberin kavli ile kızınız Zehra'yı kendime istiyorum..." dedi ve ekledi "sen beni tanıdın ben seni tanıdım, doğru mu doğru." Yoksul köylü ağzını açacak gibi oldu. "Bir şey daha var. Ben evliyim ve bir çocuk babasıyım. Maaile birlikte yaşıyoruz. İki kardeşiz. Bir de üvey bacım var. Kardeşim Efe'de evli. Halimiz vaktimiz yerinde şükür. Kızınıza iyi bakacağımdan kuşkunuz olmasın." Bizim saf köylü şaşkınlığını gizleyemeyerek gözleri fal taşı gibi kocaman açılmış olarak bakmaya başladı. Tamam, kabul ediyordu, dönem ihbarıyla birden çok kadınla evlenen erkek çok vardı. Onu şaşkına çeviren ve yadırgadığı şey adamın kendisi gelmiş alenen kız istiyordu. Bütün bunlar yetmezmiş gibi rahatça ben evliyim diyordu. Öncelikle kız istemek büyüklerin işi değil miydi? Ömrü boyunca ilk defa kendisine kız isteyen birini görüyordu. Her şeyden önce şahsına yapılmış bir saygısızlıktı bu. Yok, yoksul olabilirlerdi lakin saygısızlığı hak etmemişlerdi. "Beyim, şaşkınlığımı mazur görün ama isteğiniz biraz damdan düşer gibi oldu. Ben şaşkınım ve ne diyeceğimi bilmiyorum. Öncelikle söyleyeceğim şey, yaptığınız büyük ayıp. Ben isterdim ki, siz değil büyüklerin geçsin karşıma." "Biliyorum, yaptığımın affı yok, ama sizin şahsiyetinize yapılmış bir saygısızlık olarak görmeyin. İçinde bulunduğum şartlar böyle gerektirdi. Sizinle ilgisi yok yani," dedi Yaman. Hangi dönemde yaşarsanız yaşayın kız babası olmak zordur. İki kızı vardı, büyüğüne nişan takmış evleneceği günü bekliyordu. Zehra, gözünün nuruydu ama büyük kızı evlenir evlenmez ağabeyi aklı eksik oğluna alacağını dillendirip duruyordu. Biliyordu ki, ağabeyi kendinse söz bırakmaz zorbalıkla çeker alırdı elinden gözünün nurunu. İkircikte kalmıştı adamın saf yüreği. Gerçek ise gün gibi ortadaydı. Yaman gibi bir adam ailesine sahip çıkabilirdi. Ağabeyine karşı koruyabilirdi. Başı önde ayak-uçlarına bakarak bir süredir iç sesiyle muhasebe yapan adam, nihayet eğik başını kaldırmış muhatabının yüzüne bakmaya başlamıştı. "Yaman Beyim, iznin olursa ben bi'düşüneyim." Sabırsızdı Yaman, sözü lastik gibi esnetmeyi sevmez muhatabından da ayın tavrı bekleri. "Aga uzun uzun düşünmeye hiç gerek yok. Yapacağın şey belli, alacaksın kızını karşına soracaksın beni isteyip istemediğini." Yaman'ın kız isteme işini oldubittiye getirmek istemesinin altında yatan nedenlerden bir tanesi ailesi duymadan olayı bitirmekti. Eğer onlar duyarsa kesinlikle yoluna taş koyar işini bozarlardı. Gür kaşları birbirine yakınlaşırken gözlerine mülayim bir ifade oturdu. "Kızıma hemen mi sormamı istiyorsun beyim; benim anlamadığım şey bu acele niye?" "Hemen sor. Ben şimdi camiye akşam namazını kılmaya gidiyorum. Ben dönene kadar düşün ne düşüneceksen sonrada kararını ver. Birkaç adım attıktan sonra durup gerisin geri tekrar döndü. "Olmazsa ben dönüşte cami hocasını da alıp geleyim. Kızı usulen ister, gelmişken nikâhı da kıyarız." dedi. ----- Başını kaldırınca; orta boylu, kıvrak hareketli, kuğu gibi süzülerek yürüyen kızı gördü. Kız pınar başına su almaya gidiyordu. Adımlarını sıklaştırıp kızın bir adım önüne geçip ve durdu. "Adının Zehra, olduğunu biliyorum. Gözlerine bakınca orada kendimi görüyorum." Kıza iyice yakınlaştı, "Gözlerinde ben varsam gönlünde de yerim olmalı." Zehra, utancından kıpkırmızı olmuştu. Yoluna çıkmış nelerde söylüyordu bu adam? Başını öne eğdi ama kalp atışlarının sesi yeri göğü inletecek güçteydi. "Seni babandan istesem bana varır mısın? Benim ikinci eşim olmaya rızan var mı?" İkinci eş teklifi Zehra'nın ayakları altındaki toprağın çekilmesine neden olmuştu. Öyle bir sallandı ki yerküre, zavallı âşık yüreği dokuz şiddetinde zelzeleyle sarsıldı. Ne yazık ki diline prangalar vurulmuş duygularına engel olamıyordu. Konuşamayan dili sustu, mantığı sustu, kalbi konuştu... Zehra, kaderine bir çentik attı ve evet anlamında başını aşağı yukarı salladı... Bir hafta öncesinden Zehra'dan olur cevabını almıştı Yaman. Gerisi onun için hiç sorun değildi. Asiye de bulamadığı aşk duygusunu Zehra da bulmuştu. Ya da o öyle sanıyordu zira hissettiği duygunun eşi benzeri yoktu... Öte taraftan Yaman, camiye gitmek için ayaklanınca Zehra'nın babası da evine girdi. Gülsün mü ağlasın mı bilemiyordu. Avradı erinin şaşkın haline bakıp, "Hayırdır herif, ne oldu sana betin benzin atmış? Bi'terslik yoktur inşallah." "Avrat, bir hâl geldi başımıza sorma gitsin. Hayır, mı olur yoksa şer mi olur vallahi bende bilmiyorum." Bu kez şaşkınlık sırası kadına gelmişti. "Nasıl bir hâl geldi de başımıza seni alaşağı etti herif." Avradının kıyına sokulurken adamın yüzünde savaşa hazırlanan komutan ciddiyeti vardı. "Sorma avrat sorma, Yaman Beyimiz Zehra'yı kendine istedi." Kadın, garipsediği durumu vücut diliyle anlatmak isteyerek soğuktan pörsümüş alt dudağını dışa doğru kıvırırken kedi kendine söylendi. "Herif dediğin kadar varmış. Yakınıp durmakta haklısın. Bu nasıl iştir böyle aklım almıyor. Hayatı ömrümde kendi kendine kız isteyeni ilk defa işitiyorum." Yoklukla sınanmış köylü avradının sözlerini onaylamak maksatlı emme basma tulumba gibi başını öne arkaya salladı. "Yemin içerim istedi. Biraz önce de camiye gitti. Giderken de ne dedi biliyor musun? Ben gelene kadar kızına ve anasına sor bana kararını bildir, dedi." Kadın hayretini dile getirmek isteyerek eliyle ağzını kapattı. "Amanın, yemin içerim bir yaşıma daha girdim, heç böyle kız mı istenirmiş?" Mühim bir sır vermek ister gibi avradının kulağına eğilerek konuşan adam, "Üstelik evliymiş. Bir de çocuğu varmış. Yaman Beyimin eli kulağındadır neredeyse gelir. Bizim bir an önce karar vermemiz lazım. Sen ne diyorsun bu işe avrat?" Kısa süreli şoklar yaşayan kadın, hışımla ayağa kalktı ve tek göze evin içerisinde dönme dolap gibi dönmeye başladı. Baktı olmuyor hem yürüyüp hem düşünemiyor oflayarak kalktığı yere geri oturdu. Normal şartlarda evli bir adama kızını zinhar vermek istemezdi lakin büyük kayınının aklı kıt oğluna vermeyi de tövbe billah istemezdi. Kızı aklı eksik biriyle zorla evleneceğine Yaman Bey gibi birine ikinci avrat olarak gitse daha iyiydi. İçinden geçenleri savuşturup, "Zehra," diye seslendi kadın. Zehra, anasına dikkat kesildi. "Kızım bize sürekli gelip giden kaçakçı vardı ya?" Zehra, pürdikkat anasının ağzından dökülecek kelamları gözlüyordu. "İşte o kaçakçı adam, seni kendine istiyormuş. Yalnız adam hem evli hem de çocuğu varmış. Kuma olarak gidecek adamın ikinci avradı olacaksın, baştan söyleyeyim."
|
0% |