27. Bölüm

Küçük Kıyamet B.25.

My lore
my_lore

Selaaam! Uzun süren rahatsızlığımdan dolayı bölüm atamadam. Sizleri çok beklettim. Yaklaşık 6 aydır kanserle mücadele ediyorum. Şimdiye kadar taslaktaki bölümleri yayımlıyordum. Bu bölüm taslaktaki son bölümdü Esasında kitap taslakta bitmek üzereydi fakat ben kitabı düzenlemeye aldığımdan ancak buraya kadarını düzenleyebildim.

Sizlerden ricam kitaba desteğinizi esirgemeyin. Umarım kısa sürede tekrar tekrar aranıza dönerim. Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen.

🌿🌿🌿

Gün ışığı berrak aydınlığını ezeltene kokulu dağların ardına çekerken yeniden doğmak üzere, akşamın kızıla vurgun tonu da gölgeleniyordu insan siluetleri üzerinde. Giden mutlak bir gün geri dönerdi. Geri dönmeyenler ahiret yurduna gidenler olurdu, zaten onların geri dönüş yeri de belliydi; mahşer yeri...

 

Fidan, hiç pes etmeden bekliyordu zira biliyordu bu iş hayat memat meselesiydi. Namlunun ucunda kendisi vardı. Kör olası ergen çocuk, yakmıştı bombanın fitilini. Bomba kendi damlarının üzerine düşebilirdi. Buna engel olmalıydı. Bu da üvey kardeşine her şeyi anlatmış gibi yapıp konuyu saptırmaktan geçiyordu.

 

Ah, bir gelseydi kardeşi, sırtındaki ağır yükten kurtulabilirdi belki. Sağ elini alnına şapka gibi tutarak yüzüne vuran ikindi üzerinin kararmaya yüz tutmuş aydınlığını kesmek istedi. Böylelikle uzun mesafeyi daha rahat görebilme olasılığı yükseliyordu.

 

Yüreği "pıt pıt" sesler çıkararak atmaya başladı. İşte bir gurup erkek kafilesi daha geliyordu; acep kardeşi bu kafilenin içinde olabilir miydi? Muhtemelen bu gelen kafile son kafileydi, çünkü vakit akşama göz kırpıyordu. Bu saatten sonra kimsecikler gelmezdi.

Gelse de kendisi bekleyemezdi. Kocası belli saatten sonra tek başına sokakta kalmasına izin vermezdi. Kadın kısmının akşam oldu mu sokakta ne işi var, derdi. Eğer kardeşi geç kalıp bu kafile ile de gelmezse ancak gece gelirdi, bu da Fidan için felaketin adı olurdu.

Başına gelecekleri düşünmek bile istemiyordu zira kardeşi bir duyarsa olanları yakar yıkardı ortalığı. Gözü karaydı, en son lafı en başta söylerdi. Kimseden ne korkardı ne de çekinirdi. Başına buyruk davranırdı. Zehra'yı eve gelin getirirken kimseye soramadığı gibi Asiye'nin gözünün yaşına bile bakmamış, yine kendisi karar vererek kızı peşine düşürüp alıp getirmişti. Üstelik işin içinde üveylik vardı. Kaç yıllık avradının gözünün yaşına bakmayan kendisinin gözünün yaşına bakar mıydı? Bakmazdı elbette.

Fidan'ın ahı karşı dağlara çarparak bumerang misali geri dönerek yine kendi bedenine çarpıyordu; bu ahu figan kimi yakacak şimdilik belli değildi. Kaderin oyununa gelen Asiye'yi mi, yoksa şeytanın hileli oyununa gelen zavallı Fidan'ı mı?

Ateş düştüğü yeri yakardı bu doğruydu ama düştüğü yerin kıyısında kim var kim yok herkesi de yakabilirdi, çünkü ateşin hükmü buna meyilliydi. Ateş dediğin cehennemden çıkmıştı. Bir kez öfkelenip kükremeye görsün; şeytan ateşin odunu olur ateşi harlandıkça keyiflenir keyiflendikçe de yakar kavururdu günaha yatkın ruhları.

 

Öte taraftan nahiyeden gelen erkek kafilesi köyün girişine ayak basmış Fidan’da heveslenerek dikkat kesilmişti. İşte boyuna posuna kurban olduğu babayiğit kardeşi de son gelen kafilenin içindeydi. Evlerinin biraz ötesinde yol ayrımı vardı bazı erkekler yol ayrımına gelince kafileden ayrıldı geriye kalan üç erkek önünden geçip gitti. Yol arkadaşları geçip gitmişti ama Yaman, bacısını görünce adımlarını yavaşlatmış ve hatırını sormak istemişti. "Hayırlı akşamların olsun bacım, nasılsın bakalım?"

Esasında vakitlice olsa durup muhabbet ederdi lakin şimdi dar vakitti ondan sebep sadece hâl hatır sorarak yoluna devam etmek istemişti. Hem uzun yoldan gelmişti yorgundu da.

 

"Hayırlı akşamların olsun gardaşım," diye cevap verirken Fidan, ani bir hamleyle Yaman’ın kolundan tutuğu gibi kendine doğru çekti.

 

"Hayırdır bacı?"

 

Fidan, hızlıca etrafına bakındıktan sonra, "Sana söyleyeceklerim var gardaşım." dedi.

 

Yaman, hiçbir şeyden habersiz olarak kendince yorumladı bacısının telaşlı hâlini. "Söylemek istediğin her neyse mühim olmalı bacım, sabahı beklemediğine göre?"

 

Fidan, beline bağladığı acem kuşağını elleriyle yoklayarak düzeltir gibi yaptı ve akabinde yüzüne ciddi bir ifade takındı, "Nasıl diyeceğimi bilemedim gardaşım zira ben söylemek isterken bile hicap duyuyorum." Kelimeleri ve cümleleri özenle seçip kardeşinin aklında soru işaretleri bırakırken; bazen dudakları dışa bazen de içe doğru kırılıyordu Fidan'ın.

 

"Bacım, de hele seni kara kara düşündürüp utandıran şey nedir? Üstelik akşam olmasına rağmen belli ki, kapı önünde beni beklemişsin.”

 

Yaman, kıvama gelmişti. Şimdi bombayı patlatmanın tam zamanıydı. Şeytan hemen eyleme geçti. Hadi ne duruyorsun, şimdi tam zamanı. En can alıcı sözleri savur yüzüne zira zafer seni bekliyor, diye fısıldayarak.

 

Fidan, "Boyuna posuna kurban olduğum. Hiç sorma başıma geleni. Hayır desem değil şer desem söylemeye yüzüm tutmaz.”

 

İyice meraklanan Yaman, bacısını kaygılı kıvranışlar içinde gördüğünde teselli etmek babında biraz şaka karışık konuşmuştu. "Hayırla şerri birbirine karıştırdın desene. Her neyse alınma şaka yapıyorum. Şimdi anlat bakalım asıl mesele nedir, zira ben çok yorgunum ayakta duracak halim yok."

 

Fidan, şeytanın dolduruşuna geliyor kelimelerin ardına sığınıyordu, "Bir bilsen neler oldu. Benim söylemeye dilim varmaz. Ondan sıkılıp utanmam." Yaman’ın kendisi lafı eveleyip gevelemeyi hiç sevmezdi fakat Fidan, lastik gibi esnetip duruyordu.

 

"Bacım, neyse karın ağrın bir an önce anlat. Yoldan geldim yorgunum, dedim. Sokakta dikilip senin keyfini bekleyemem!" Yaman’ın gür çıkan sesiyle irkilen Fidan, "Asiye!" dedi ve durdu.

 

"Hayrola, ne oldu Asiye'ye?" Yaman’ın sesinde hâlâ sertlik vardı. Görümce Fidan, tırsmıştı kardeşinin öfkeli ses tonundan ama meramını anlatmaktan vazgeçmedi.

"Ne olacak Asiye, yine yaptı yapacağını." Bu kez savunmaya geçmişti Fidan.

 

Yaman, bıkkın bir tavırla yakınırken, bu arada kollarını bel boşluğunda birleştirmişti. "Bacım, sen laftan anlamıyorsun? Yorgunum diyorum, lafı uzatma diyorum. Yeter artık, çıkar şu ağzındaki baklayı. Yolun orta yerinde beklemekten ağaç oldum.”

 

"Asiye, benim çocuk yaştaki kayınıma iftira attı." Elindeki son kozu kullanarak hedefi on ikiden vurmuştu Fidan. Şimdi şeytan onu var gücüyle alkışlıyordu.

 

Yaman, duydukları karşısında güçlü bir şok yaşamıştı. Asiye'yi tanımasa bacısına inanırdı ama karşısındaki Asiye idi. Asiye, hiç kimseye eyvallah etmezdi ki? Hele namusuna hiç laf söyletmezdi.

"Bacı de hele, nasıl bir iftiraymış bu?"

 

Fidan, ipin ucunu elinden kaçırmak istemiyordu. "Bu gidişle vallahi kan dökecek Asiye. El kadar çocuk güya Asiye'ye böyleyken böyle yapmış. Heç utanması da kalmamış Asiye'nin. Hep bunları sen üzerine kuma getirdin diye yapıyor."

 

İkinci bir şok dalgası yaşayan Yaman, duydukları karşısında kanı donmuştu. Yok, artık bu kadarı da fazlaydı. Asiye'nin üstüne kuma getirdiği için böyle bir yola başvurmuş olamazdı. Yani bu yolla Asiye, kendisinden bir çeşit intikam mı almak istiyordu? Muhtemelen öyleydi; yoksa bacısı durduk yere neden kendi yanından böyle bir şey uyduracaktı?

 

Fidan, kardeşi Yaman’ın kısasa kısas düşüncesi içine girmesini istiyordu; bunu başarmıştı da. Karakter olarak Yaman, zaten ön yargılı biriydi. Kim olursa olsun bir erkeğin namusuna dokunursanız yaptığına bakmaksızın içinde kıyametler kopar. Kadın bunu başarmıştı. Yani Yaman’ın ayakları altından yer küreyi çekmiş, ayakta duracak derman bırakmamıştı.

 

Öfkeden burnundan soluyan bir boğaya dönüşürken Yaman, bir çırpıda eve varıp merdivenleri çıkmıştı. İlk iş olarak, "Asiye!" diye bağırarak yeri göğü inletmişti. İçinde şiddetli depremler yaşayan adamın sesiyle sarsıldı taş duvarlı evin her bir kerpici.

 

Bir diğer taraftan uzun zaman olmuştu Asiye’nin babası kızını ziyaret etmeyeli. Biraz da kızının yaşamını kontrol etme maksatlı akşam oturmasına gelmişti; çünkü kız babası eniştesi Yaman’a olan öfkesini hala içinde diri tutuyordu. Küskün olduğu eve gelmek için özellikle Yaman’ın evde olmadığı günü seçmişti lakin evdeki hesap çarşıya uymamıştı. Biraz önceki öfkeli sesin yarattığı izdihamı kız babası da duymuş maaile odalarından çıkıp sofaya birikmişti.

 

 

Bölüm : 08.06.2025 12:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...