Yeni Üyelik
14.
Bölüm

Kül - 14-

@my_lore

Selam can içlerim.

Yeni bölüm geldi hadi gözünüz aydın. Bol bol beğeni ve yorum bekliyorum

🌿🌿🌿🌿

Bazen olmadık zamanda olmadık engeller çıkar karşınıza da apışıp kalırsınız. Olmaz dedikleriniz olur, olur dedikleriniz olmaz.

 

Bir de kendi irademiz dışında gelişen hiçbir şekilde hüküm geçiremediğimiz olurlar ve olmazlar vardır; adı yazgı...

 

Yazgı denilen ilahi gerçek zamanını hiç şaşmaz. Senin istediğin zamanda değil yazılan zamanda gerçekleşir.

 

🌿🌿🌿🌿

 

Güllü gelinin ani çıkışı günü kurtarayım derken Asiye'nin yoluna taş koymuş oluru olmaz kıvama getirmişti.

 

Kadının niyeti halisti lakin isteyen istediği gibi yorumlamıştı. Özellikle Asiye, işine karışılmasından hoşlanmamış tepkisini de anında ortaya koymuştu.

 

"Güllü sen bu işe karışma. Seni alakadar eden bir durum yok." Asiye, sert bir dille eltisini uyarmış yoluna set döşediği için düşmanca bakmaya başlamıştı. Biraz önce de dile getirdiğimiz gibi Güllü'nün niyeti halisti fakat Asiye'nin çıkarına dokunmuştu.

 

Asiye'nin hısımına uğrayan Güllü, süt dökmüş kedi gibi duvar dibine sinmiş yetmemiş bu kez de aile eşrafının nazarına maruz kalmıştı.

 

"Sen ne diyorsun Güllü? Benim neden bundan haberim yok?" Edibe kadın, evin otoritesi olarak bilmesi gerekeni geç öğrendiğinden hırçındı mizacı. Günah keçisi ilan edilen Güllü'ye vurdukça vuruyorlardı.

 

İkilem yaşayan yüreği buruk babanın ruhuna arafta kalmışlık çökmüştü; ne ilerisi ne gerisi olmayan tam ortada kalmışlık ve iki arada bir derede kalmışlığın izdüşümü gibi. "Güllü gelin doğru mu söylüyor Asiye?"

 

Babasının ithamı karşısında Asiye, zora düşmüş mecburen inkar yolunu seçmek istemişti. Bilmiyordu ki bazen inkar etmekte işe yaramaz. Yine arafta bırakır insanı. "Bakma sen Güllü'ye. Beni bu evden salmak istemiyor da ondan öyle konuşuyor."

 

Asiye, kendince Gülün'ün zamansız girişimini savuşturmak istemişti ama başarılı olamamıştı zira babasının yüzüne belirgin bir gölge düşmüştü. Karanlığın içinde bir ışık hüzmesi aramak gibi. Yolunu aydınlatacak ışığa tutunmak, gerçeğin peşine düşmek gibi.

 

"Kızım, neyse doğru onu söyleyin. Beni vebal altında bırakmayın. Benim bütün çabam senin için. İyiliğin için." Asiye, babasının kararsızlık içinde bocaladığını görününce dişlerini sıkarak Güllü'ye bakmış zaten var olan belirsizliğe bir yenisinin daha eklemişti. Onun da çabası babası gibi kendi iyiliğini istemek. Yolunu çizmek. Ezilen varlığını tekrar ayağa kaldırmaktı. "Şey, belli bir şey yok ortada. Ben emin değilim."

 

Hâlâ namlusu Yaman'a dönük olan silah, adamın elindeydi.

Çelişkili cevapların doğrultusunda bu kez namlunun ucu kimseye zarar vermemek adına yere doğrultuldu.

Güçlü bir nefesi ciğerlerine gönderen adam başını yere eğip yeni gelişmenin ışığında ne yapması gerektiğini düşünmeye başlamıştı.

 

Maailenin bakışları adamın ağzından dökülecek kelamlara odaklıyken pür dikkat ona bakıyorlardı.

Parmakları arasında sıkıca tuttuğu silahı belindeki kemere sıkıştırırken hohlayarak nefeslendi.

 

"Madem şüpheleriniz var, bu iş sahih olana kadar kızımı alıp götürüyorum. Ola ki, Güllü gelinin dediği çıkar işte o zaman işler değişir. Oğlunuz gelir kızımın gönlünü ederse bir şartla Asiye'yi bu eve gönderirim."

 

Seyyit Efendi, hemen lafın üzerine atladı. Bir fırsat geçmişti eline değerlendirmek maksatlı. "Şartın nedir emmi-oğlu?"

 

Seyyit Efendi'nin sorusu üzerine adamın yüzüne acı bir tebessüm otururken yanağının içini dişlemeye başladı. Biliyordu, ne söylese şimdilik hükmü geçersiz kılınacaktı. Müddet gerekliydi istediğini almak için. Müddet gerekliydi bedel ödetmek için. Müddet gerekliydi misliyle karşılık vermek için.

 

Son dakika golü atılmamış olsaydı eğer onları yaptığına pişman edecek sürüm sürüm süründürecekti ama son dakika golü yemişti.

"Şartım, doğacak olan çocuk sütten kesilene kadar kızımı bu eve yollarım. Ondan sonrası yok, Seyyit. Ondan sonrası yok."

 

Konuşmaya yeltendiğinde ellerini havaya kaldırıp dua eder gibi açan Seyyit Efendi, "Emmi-oğlu yapma etme. İki çocuğu anasından ayırmayı nasıl düşünürsün, el insaf. Seni aklıselim olmaya davet ediyorum."

 

Mesafesi uzun bir adım atarak bir solukta Seyyit Efendi'nin yamacına geçti öfke seline kapılan adam. İfrit olmuş gibi muhatabının gözüne uzun uzun baktıktan sonra, "Siz yapınca oluyor ben yapınca, el insaf. Asiye'yi bu evden yollamak istemiyorsan sıkıyorsa yeni gelini gönder. Yok, yapamazsın. Senin dahlin anca sana geçer. Ne bana ne oğluna."

 

Seyyit Efendi, başını hafifçe oğlundan tarafa döndürerek hasetle baktı, çünkü oğluna olan öfkesi alçak dağları yerinden oynatacak kadar çoktu ama sükunetli olmak zorundaydı. Sağduyulu olmak zorundaydı. Olgunluk göstermek eğer varsa bu işin bir oluru onu gözetmek zorundaydı zira baba olmak biraz da bunu gerektirirdi.

 

"Baba götürme Asiye'yi. Yazık etme çocuklara. Sen onların dedelerisin. Ayrı gayrı evlerde büyümelerine izin verme."

 

Bütün bakışlar aynı anda Yaman'dan tarafa döndü zira sesinin tonunda yakarış vardı. Bu beklenmedik yakarış ister istemez herkesi şaşırtmıştı zira genç adama göre değildi bu davranış. Kim bilir, belki de son günlerde yaşadıkları ve canının yanmış olması onu hizaya getirmişti.

 

Bütün öfkesi zati Yaman'a olan adam ağzından köpükler saçarak konuşmaya başlamıştı.

"Ben son sözümü söyledim. Asiye'yi çok istiyorsan yeni avradını boşar sonra da kızımın ayağına gelir gönlünü yaparsın. Yok, boşamam ama ille de Asiye'yi isterim diyorsan. O zaman yine kızımın ayağına gelirsin. Yalnız bir müddet için yollarım. Tekrar ediyorum sonrası yok, sakın ola aklından çıkarmayasın."

 

"Kabul, ben bir yanlışın içine düştüm. Büyüklük sende kalsın baba. Şart koşmayın önüme. Size söz veriyorum. Asiye ne isterse bu evde o olacak."

 

"Yok, Yaman Efendi yok. Ben çok verilmiş sözler duydum. Bak verilen sözler tutulmuş mu? Gördüğün üzere tutulmamış. Tutulmadığı gibi bir de kendinizi aklamaya kalkışırsınız. Bundan gayrı sözde verilen sözlere inanmam ben. Ne olur ne olmaz deyip eşeğimi sağlam kazığa bağlarım."

 

Edibe kadın, hiçbir şekilde yola gelmeyen adamın yüzüne karşı adamlığından söz ederek elini kolunu bağlamak istemişti. "Hısım, bu yaptığın adamlığa sığmaz. Kızını düşünürsün bilirim ama yüklü kadını baba evine götürmek sana yakışmadı."

 

"Edibe, açtırma benim bayramlık ağzımı. Eğer açarsam ne hısım tanırım ne aramızdaki hukuku gözetirim. Sen bana laf yetiştirene kadar dön de bir kendine bak. Bir suçlu arıyorsan o da senin oğlun, ben değilim. Git içindeki zehri ona akıt, bana değil. Şükret ki size mühlet tanıdım. Benden daha fazlasını istemeyin. Yapmam. Ölürüm de yapmam."

 

Edibe kadın, dünürünün haklı serzenişlerini biliyordu fakat o da tıpkı muhatabı gibi iki arada bir derede kalmış ne yapacağını bilemiyordu. Batmamak için direnen su almaya başlamış bir yelkenli gibi sağa sola yalpalıyordu. Çölde kalmış bir bedevi gibi yana yakıla derdine derman olacak bir damla su arıyordu. Çaresizlik böyle bir şeydi, arada kalmışlık böyle bir şeydi, hiçbir şey yapamamak böyle bir şeydi, susuzluktan kavrulup bir damla su bulamamak böyle bir şeydi. Ocağında çıkan yangını söndürememek böyle bir şeydi.

 

"Bu saatten sonra sizin hiçbir sözünüzün hükmü yok benim nezdimde. En fazla iki hafta beklerim. Güllü gelinin söylediği sahih çıkarsa gelir öğrenirsiniz. Her durumda şartım aynı. Hadi Asiye, düşünme gidiyoruz."

 

Tam Asiye, babasının peşinden gitmek üzere öne doğru bir adım atmıştı ki Yaman, kolundan tutup kenara doğru çekti. "Gitme Asiye, geri döneceğin evden gitme. Söz dinle. Bu kadar dik başlılık yeter. Başta da söylediğim gibi boşanma olmayacak. Yol yakınken gitme."

 

Asiye, hırçın bir fırtına gibi bir hamlede çekti kolunu kurtardı Yaman'ın elinden ve iki elini böğrüne koyarak helalinin karşısına buzdan bir heykel gibi dikildi. Soğuktu bakışları. Kindar ve duygudan yoksundu. Uzun uzun baktı. Göz bebeklerini helalinin göz bebeklerinden ayırmadan baktı. Hesap sorar gibi baktı. Pes etmeyeceğim der gibi baktı.

 

"Gidiyorum Yaman. Söyle kim durduracak beni? Senin gönlün benden geçtiyse beni bu evde hiç kimse tutamaz. Geçmedi deme, geçmiş belli," derken sesiz sedasız kapı arkasında duran Zehra'yı gösterdi. "Bak, gönlün kime düşmüş orada. Hadi baba gidiyoruz."

 

Asiye, kendinden emin öz güvenli adımlar atarken Arslan ailesi arkasından bakmakla yetinmişti..

 

Bölüm bitti.

Bölümü telefondan yazdım eksiklerim varsa affola.

 

 

Loading...
0%