@my_lore
|
Selam, değerli dostlar. Ruhunuzun derinliklerine dem vurmak için tekrar sizlerleyim. Keyifli okumalar diliyorum. 📖📖📖📖 Koridor boyunca adımlarken ayakları bir ileri iki geri gidiyordu. Son günlerde yaşadığı olaylar onu tırsak biri haline getirmişti. Kapı arkasına gelince durdu. Bu kez kimin geldiğini sormayacak direkt kapı merceğinden bakacaktı. Başını kapıya yaklaştırdı bir gözünü kısıp diğer gözünü kapı merceğine dayadı. Merceğin radarına giren görüntü içinin ferahlamasına neden oldu. Metalik kapı kulpunu kavradığı gibi aşağıya doğru bastırıp açtı kapıyı. Bakkal çırağı Murat, kapı önünde hazırola geçmiş gibi duruyordu. Bakkal çırağı Murat, elindeki ekmek poşetini uzatıp "Hocam ekmek getir..." diyemeden İlkem, ekmek poşetini aldı ve kapıyı kapattı. Kapıyı çırağın yüzüne kapatınca dudaklarına hafif bir gülüş peyda oldu. 'Hay Allah,' diyerek kapıyı tekrar açtı. Zavallı çocuk hâlâ kapı önünde duruyordu. "Kusura bakma Murat 'çığım bugünlerde biraz dalgınım. Bir dakika bekler misin, ekmeklerin parasını getireyim." On dört yaşlarında ya var ya yok bakkal çırağı Murat, bir kabadayı tavrıyla. "Sorun yok hocam, beklerim!" dedi. İlkem Öğretmen, vestiyerin önüne geldi bozuk para kavanozuna elini daldırdı. Kavanozdan bir avuç dolusu bozuk parayı aldı ve evecen adımlarla kapı önüne geldi. Avuç dolusu bozuk parayı çırağın uzanan avucuna bırakırken, "Murat'çığım ekmek parasını al gerisi senindir." dedi. Murat, avucuna bırakılan paraları görünce mutluluktan gözleri parladı. "Teşekkür ederim hocam," diyerek merdivenleri ikişer üçer atlayarak indi. Merdivenleri atlaya zıplaya inen Murat'ı gözden kayboluncaya kadar izledi. Evin içerisine girmeden önce etrafı kolaçan etmeyi de ihmal etmedi. Gözüne herhangi bir tuhaflık çarpmayınca rahat bir nefes aldı. Elinde değildi dün gece yaşadıklarından sonra leblebiden nem kapar hale gelmişti. Şimdi elinde tuttuğu bu zarf her şeyin anahtarı olabilir her düğümü çözebilirdi. Zarfı açmak için sabırsızlanan ellerini ancak mutfağa gelinceye kadar durdurabildi. Ekmek poşetini mutfak masanın üzerine bıraktı ve hemen zarfı açmaya başladı. Zarife Hanım, omlet yapmak için yumurta çırpıyordu. Yaptığı işten başını kaldırmadan sordu. "İlkem kızım, neden kapı iki kez çaldı?" İlkem Öğretmenin heyecandan eli ayağı titriyor annesini duymuyordu bile. Zarfı parçalara ayırarak sonunda açmayı başarmıştı. "İnanamıyorum," diyerek bir çığlık atarken Zarife Hanım, kızının çığlığıyla irkildi. "Ay, ne oldu kızım ya neden çığlık atıyorsun? Vallahi ödümü kopardın," diye sorarken elin göğsüne bastırıp sakinleşmeye çalıştı. İlkem, şaşkınlıktan bir karış açık kalan ağzını kapatmak için eliyle dudaklarına bastırırken "İnanamıyorum ya tayin dilekçem kabul edilmiş ve doğduğum kasabaya tayinim çıkmış. Anneciğim sonunda isteğim oldu," derken gidip annesine sarıldı. Belki buruk bir sevinçti bu ama kurtuluşu gitmekte görüyorlardı işte. İki kadının sarılması sona erdiğinde İlkem kendini masa başındaki sandalyeye atmış annesi tekrar kahvaltı hazırlığına koyulmuştu. Anne kızın kaçış planları yürürlüğe girmeye başladığı için çok mutluydular. Tabii bilmiyorlardı ki mutluluğun ömrü kısa olur. Onlar şimdilik mutluydular ve bu mutlulukla yetinmek istiyorlardı. İlkem, sevinçten ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Ne kadar mutluluk gözyaşlarına engel olmaya çalışsa da çenesi titremeye dudakları büzülmeye başlamıştı bile. Zarife Hanım, masaya omlet tavasını bırakırken ağlamamak için direnen kızına gözlerini kısarak bakmaya başlayınca İlkem, daha fazla dayanamayarak sandalyeden kalktı ve annesinin boynuna sarıldı. "Anne sonunda gidiyoruz duyguları köhnemiş bu şehirden," dedi ve çağlamak için bahane arayan gözyaşlarını serbest bıraktı. Anne kızına sımsıkı sarıldı. "Gidelim kızım gidelim, hem de bir an önce gidelim. Çünkü bu şehir beni boğuyor artık..." Kahvaltı faslı bittikten sonra Zarife Hanım, "İlkem kızım, hadi Neslihan teyzeni ara da kahve içmeye gelsin. Hem tayin dilekçenin kabul edildiğini de söyleriz." İlkem, balıketli Neslihan'ı kahveye davet etmeye pek hevesli görünmüyordu. "Boş ver anne sonra söyleriz." Neslihan Hanım ile aralarından su sızmazdı. Yıllardır tanışıyorlardı. Bir terslik olduğunu İlkem'in yüzüne bakar bakmaz anlardı. Zaten geceden kalma gözleri hala şişti. Neslihan, bir şeyleri fark ederse bu annesinin her şeyi öğrenmesi demekti. Bu işi ne kadar ertelerse o kadar iyiydi. Kendi içinde muhasebe yaşarken İlkem, dış kapının zili çaldı. Kapı zilinin sesiyle 'bismillah' diyerek atıldı. Peşinden de sağ elinin parmaklarını kambur yaparak damağını kaldırdı. "Ay, ödüm koptu." "Hayırdır kızım bu ne dalgınlık?" diye sordu ama kızının dalgınlığına bir anlam yükleyemeyen Zarife Hanım, kaşlarını havalandırarak kapıyı işaret etti. "Aramana gerek kalmadı, geldi iki gözümün çiçeği," diyerek gülümsedi. İlkem, gelenin Neslihan Hanım, olması için içinden dualar etti. Biraz önce hiç gelmesini istemediği kadın için şimdi gelen o olsun diye dua etmek. Nasıl bir ironiydi anlaması güç. Ama bu da bize gösteriyor ki bazen şer gibi görünen olgular hayra yorulabiliyor işte. Nasıl bir döngünün içine düşmüştü anlamak mümkün değildi. Her kapı zili çaldığında yüreği ağzına geliyor sinirleri zıplıyordu. Yaşanır çile değildi doğrusu. Bir bilinmezi yaşıyordu daha ne kadar yaşayacağı da meçhuldü. Kahvaltı masasından kalktı isteksiz adımlar atarak koridoru geçip kapı arakasına geldiğinde durup soluklandı. Önce kim olduğunu mu sorsaydı yoksa kapı merceğinden mi baksaydı, bir anlığına kararsızlık yaşadı. Akla daha yatkın olanını seçti ve kapı merceğinden baktı. Bakmasıyla da kan beynine hücum etti. Hiç kimse yoktu kapıda. El parmakları karıncalanmaya başladı. Uzanıp bir kere daha baktı. Yoktu işte kapı önünde hiç kimse yoktu. Soluk alış verişleri hızlanmış kasılan sinirlerindeki gerginlik hat safhaya ulaşmıştı. Bir yandan derin soluklar alarak havasız kalan ciğerlerini oksijenle dolduruyor diğer yandan tedirginliğini bastırmak için dişleriyle dudaklarını kemiriyordu. Tamam, Neslihan Hanım'ın boyu biraz kısaydı ama kapı önünde olsa muhakkak görünürdü. Kapı ziline tekrar basılınca rengi sararıp soldu. Kapı arkasına yığılıp kalmamak için duvardan destek aldı. Boğazına dizilen tıkanıklığı açmak için yutkundu. Sesinin her zerresine korku katre, katre yayılıyordu. "Kim o?" diye sorarken. Neslihan Hanım'ın şen şakrak sesi tırmaladı kulaklarını. Gözlerini kapatıp derin bir soluk alırken rahatlamıştı. Kapı kulpuna abanıp kapıyı açtı. Balıketli Neslihan'ın yumuk yumuk gözleri anında kısıldı. "İlkem kızım, bu halin ne? İyi misin sen?" diye sorarken. Duvardan destek alan İlkem, "İyiyim iyiyim," diye cevap verdi. "Neden beni görünce rengin soldu o zaman?" İlkem'in yüzüne acı bir tebessüm yayıldı. "Seni göremeyince rengim soldu." İlkem'in esprisine tuhaf bakışlar atan Neslihan, 'Hı' diye bir ses çıkardı. "Hemen kapının yan tarafındaydım kızım, nasıl göremedin." "Kapı merceğinden baktım yoktun. Bende kapı önünde kimseyi göremeyince geçen seferki gibi kapı ziline başka biri basıp kaçtı, diye sinirlendim. Ondan rengim attı. Başka nedeni yok yani." Neslihan Hanım, dudak kıvırdı. İçeriye geçti. Elindeki poşetten ev terliğini çıkarıp 'pat' diye önüne bıraktı. Ayağına hafif topuklu üstünde gül motifi olan terliği giydi. Bir adım attı durdu. Kaşlarını çatarak İlkem'in yüzünü incelemeye başladı. "Başka bir şey var. Gözlerin ağlamaktan şişmiş senin." İşaret parmağını dudağına götürerek, "Şiş, biraz sessiz ol Neslihan teyze. Hem bizim sana bir sürprizimiz var," deyip koluna girdi ve mutfağa doğru sürükler gibi götürdü. Neslihan Hanım, neden çekiştirildiğini deli gibi merak etse de mutfağa kadar gelmişlerdi. Ayağa kalkan Zarife Hanım, kollarını iki yanlara doğru kocaman açarak, "Hoş geldin Neslihan'cığım!" dedi. "Biz de tam seni arayacaktık lafının üstüne geldin." "Hoş bulduk Zarife'ciğim. Kaç gündür görüşemiyoruz özledim vallahi. Ama bilin ki size dargınım. Ben arayıp sormasam sizin beni arayıp soracağınız yok!" "Haklısın Neslihan'cığım!" derken sırtını sıvazladı dostunun. "Ee görüşmeyeli neler yaptın bakalım, geç otur şöyle de anlat." Kendisine gösterilen sandalyede geçip oturan Neslihan, "Ne olsun arkadaşım, iş güç işte. Geçen gün yatılı misafirim geldi köyden onlarla meşguldüm. Sizleri de arayıp soramadım işte. Sizlerde ne var ne yok. İlkem sürprizim var dedi ama." Zarife Hanım'ın anında yüzünün ifadesi değişti. Kendileri tayin konusuna buruk bir sevinç yaşamışlardı. Kim bilir arkadaşı bu haberi nasıl karşılayacaktı. Üzüleceği kesindi. "Kızımın tayini çıktı. Bizde seni arayıp kahve içmeye çağıracaktık. Hem de müjdeli haberi verecektik." Neslihan Hanım, anında durgunlaştı. "Ya, demek tayini çıktı İlkem'in?" diye sorarken içli bir soluk alıp verdi. Canını sıkıldığı kızaran yüzünden belli oluyordu. "Evet çıktı. Hadi kızım sen kahveleri yapıver." Bakışları boşlukta kendine yer ararken elleriyle yüzünü ovuşturdu. Ellerini yüzünden çektiğinde gözlerinin çevresi kızarıktı. "Ne diyelim, sizin için hayırlısı olsun." "Neslihan'cığım yoksa sen sevinmedin mi?" Sandalyesini öne doğru kaydıran Neslihan, dirseklerini masaya dayadı. Yüzünü avuçları arasına aldı. Sesli bir iç çekti. "Sevindim. Yani sizin adınıza sevindim. Ama ne yalan söyleyeyim gideceğiniz için üzüldüm. Bir tarafım gidin istiyor. Bu gitmenin sizin için iyi olacağını düşünüyor ama diğer tarafım kalın istiyor. Gitmeyin istiyor." Sulu sulu burnunu çekerken parmak uçlarıyla nemlenen gözlerini sildi. "Aman bakmayın siz bana, deli deli konuşuyorum işte." Bol köpüklü kahveleri masaya getiren İlkem Öğretmen, uzanıp Neslihan Hanıma sarıldı. "Canım teyzem, bunları daha önce konuşmuştuk ama. Senin ağlamanı istemiyorum ben." "Tamam, ağlamam," derken tekrar burnunu çekti. Masanın üstündeki kâğıt peçeteden bir yaprak alarak akan burnunu sildi. Önüne bırakılan kahve fincanından bir yudum alıp kahve fincanını tekrar tabağına bıraktı. "Bak ne diyeceğim. Ben buraya gelirken bir adam gördüm, durmuş sizin eve bakıyordu." Neslihan 'adam' dedi İlkem'in yüreği hopladı. Boş bulunup, "N-nasıl?" diye sordu. İlkem'in renkten renge girdiğini ilk fark eden Neslihan, oldu. Yumuk yumuk gözlerini İlkem'in üzerine çevirdi. Kaşları çatılınca aynı anda gözleri de kısıldı. "Ne oldu kızım? Adam, dedim rengin attı?" Üzerine giydiği örgü hırkasının önünü genişçe açıp tekrar kapattı. "Hiiiç, sadece çok şaşırdım." Zarife Hanım'ın bakışları arkadaşı ve kızının arsında gidip geliyordu. Bir terslik olduğunu hissediyordu ama ne olduğu hakkında bir fikir yürütemiyordu. Son yıllarda kızı kendisine karşı ketum davranıyor birçok meseleyi saklıyordu. Bunu nedenin çok iyi bilse de kendisinden bir şey saklamasını istemiyordu artık. En son kocası kendisinden bir şeyler saklamış faturasını ağır ödemişti. "Bir sorun mu var kızım? Son günlerde üzerinde bir tedirginlik var sanki?" İlkem, oturduğu sandalyenin üzerinde huzursuzca kıpırdandı. Yüzüne umursamaz bir ifade çizerek. "Aman anne neyim olacak Allah, aşkına. Abartmayın. Tayin dilekçemin cevabını beklerken sabırsızlık yaşadım hepsi bu işte." Zarife Hanım, bu kez bakışlarını arkadaşı üzerinde yoğunlaştırdı. "Neslihan'cığım adam gördüm dedin?" Son yudum kahveyi içip fincanı tabağına geri bırakan Neslihan, "Evet, iri-cüsseli bir adamdı. Hava soğuk olmamasına rağmen kapüşonlu bir parka giymişti üzerine. Tuhaf geldi bana," dedi dudakları dışa doğru kıvrılırken. Yapılan her açıklama İlkem Öğretmenin boğazını yumru olup tıkıyordu. Yine gelmişti. Hiçbir yere gitmemiş yine gelmişti. Aynı adamı tarif ediyordu; iri-cüsseli kapüşonlu parka giyen adamı. Şu andan resmen sinir harbi yaşıyordu. Zihni dün gece ve bugün arasında gidip gelerek mekik dokuyor ruhunu karanlık bir labirentin içine sürüklüyordu. Kara gözlerini bir kere kapatıp açtı. Ruhunda kopan fırtınayı dindirmek istiyordu. "Tanıdık biri miydi?" Neslihan Hanım'ın bakışları donuklaştı. Zihnini yokluyor gibi yaparak bir saniyeliğine düşündü. "Hayır, tanıdık değildi. Zaten başını parkanın kapüşonuyla kapattığı için yüzünün yarısı görünmüyordu." Zarife Hanım, bilmecenin cevabını bulmak ister gibi konuştu. "Allah, Allah, neden bir yabancı bizim evi gözetlesin ki anlayamadım doğrusu?" İlkem, konuyu kapatmak istiyordu. Evet, evet, bunu bütün kalbiyle istiyordu. Yoksa ruhuna çöreklenen sıkıntı, bomba gibi şuracıkta patlayıverecekti. "Aman anne takılmayın şuna, yoldan geçen biridir her halde. Belki de babamın tanıdığıdır," derken sesinin rengi değişti kelimeler fısıltıyla döküldü dudaklarından. Neslihan, nefesini tutarak konuştu. "Sordum. Beyefendi birine mi baktınız, dedim. Bana boş gözlerle bakıp 'yok' dedi." Ortama derin bir sessizlik yayıldı. Her birinin kafasının içinde cevapsız sorular dolanırken, bu derin sessizliği masanın üzerindeki telefonu zil sesi bozdu. Korkuyla endişenin harmanlandığı gözler, önce birbirlerinin yüzlerinde gezindi sonra sonra telefonun ekranına kaydı...
|
0% |