Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@myla_my

********


"Ne?"diye şaşkınca bakışlarımı babama çevirdiğimde kaşlarını çatarak bana baktı.


"Ne demek ne?"diye ayağa kalkıp karşıma dikildi. "Duymadın mı lan? Remzi ile evleneceksin."


Hala şaşkınca ona bakarken konuştum daha doğrusu konuşmaya çalıştım.


"B-baba... olmaz evlenmem ben."dedim boğazımda oluşan yumrudan dolayı boğuk çıkan çatallı sesimle.


"Ne diyorsun lan sen sana soran mı var? Evleneceksin dediysem evleneceksin. Bir aya kalmadan evleneceksiniz. Şimdi defol git gözümün önünden yoksa çok kötü olacak haa!"


Her ne kadar'babam yaşındaki biriyle evlenmem!' demek istesem de sadece başımı eğip yanından odama doğru ilerlemeye başladım.


Zaten bir şey söylesemde beni asla dinlemezdi.


Babam zaten böyleydi. Kendi çıkarları için herkesi her şeyi yakıp küle çevirirdi. Bir şey peşindeydi. Bundan kesinlikle emindim. Ben küçükken de böyleydi. Bununla aklıma gelen anıyla kendimi düşünürken bulmuştum.


Geçmiş


İçeriden gelen küfür ve bağırtı sesleriyle ellerimle kendimi daha sıkı bir şekilde sardım. O kadar çok kormuştum ki dolabın yanındaki sandığa saklanmıştım.


Saklanmama rağmen hâla seslerini duyabiliyordum. Elimde kendimle beraber tek oyuncağım, oyuncaktan çok bu hayatta ki tek arkadaşım, olan Bay Bulut'a sımsıkı sarılmış hıçkırarak ağladığımdan dolayı sesim duyulmasın diye yüzümü ona bastırmıştım.


"Lan sana hayır dedim kadın! Emir benimle, babasıyla kalacak. Anlamıyor musun? Şimdi git o piçin al git buradan yoksa elimden kaza çıkacak haa!"


"Ne diyorsun sen be! Oğlum benimle gelecek. O salağı değil yanımda götürmek sokakta bile kendimle dolaştırmam."


Neden bunu yapıyorlardı bana?


Ben de onların çocuğu değil miydim?


Her zaman abimi benden daha fazla sevmişlerdi. Hayır, yanlış söyledim benden çok değil yalnız onu sevmişlerdi.


Nedenini bilmediğim bir şekilde bu hatta sadece abim vardı onlar için.


Ona hediye alırlarken bana hiçbir şey almazlardı.


Onun doğum gününü kutlarlarken benim doğduğum günü bile hatırlamazlardı.


Ona elbiseleri alırlarken bana bakıp 'senin zaten bir sürü giyecek şeylerin var' diyip beni hep geçiştirirlerdi.


Onun oyun oynayacağı, eğlenecek arkadaşları varken ben evden çıkamayıp annemin bana verdiği işleri yapmak zorunda kalırdım.


Onu her hafta sonunda lunapark ya da sinemaya götürürlerken ben evde kalıp pencerenin önünde durup uyuya kaldığım için hem babam hem de annem tarafından saçlarımdan çekilip sonradan şanslıysam abim uyuduğu için sadece bu kadarla kalıp uyandırılırdım.


O gün kimsesizken annem tarafından terk edilip tekrar kimsesiz kalmıştım.


O gün bir daha annesiz olduğum gerçeğiyle yüzleşmiştim.


Günümüz


Bir kızın ilk aşkı ve ilk kahramanı babasıdır demişti bana bir keresinde mahalledeki kitapçı Serap teyze.


Ama babam benim azrailim olmuştu.


Babam benim cehhennemim olmuştu. Çocuktum, daha neyin ne olduğunu bile bilmiyordum. Fakat annem için hep işlerini yapan bir hizmetçi babam için ise okuldan sonra çalıştığım kitapçıda kazandığım harçlıklardan dolayı para dolu bir kart niyetine kullandığı cüzdanı olmuştum.


Ona minnet duyduğum tek bir konu vardı. O da beni her şeye rağmen okutmasıydı.


Onun değişiyle mahallesinin kızının yani benim hakkımda okula göndermediği için konuştuğu 'cahil biri olarak kalmamam!'için okutmasıydı.Her ne kadar


Odama girip kapıyı ardımdan kapattığımda eş zamanlı olarak dış kapının açılıp kapanma sesi duyulmuştu.


Sinirden bir oraya bir buraya doğru gidip gelirken düşünmeye zorladım kendimi. Yok, hayır olmuyordu yaa. Düşünmeyi değil becermek düşünmeyi düşünemiyordum bile.


Yapamazdım.


Evlenemezdim.


Daha on sekiz yaşındaydım. Önümde yaşayacağım bir hayat ve de hayallerimin hepsini gerçekleştirmek için yaşayacağım koca bir ömür vardı.


Ellerimi sertçe saçımdan geçirip yatağımın uç kısmına oturdum. Hâla sinirden kıpkırmızı kesilen gözlerimden akan göz yaşlarımla daha da sinirlenirken hırsla o ıslaklıkları silip elime telefonumu aldım.


Telefonumu açıp titreyen parmağımı kaldırıp aradığım numaranın üzerine doğru bastırıp telefonu kulağıma doğru yasladım.


Her ne kadar pişman olacağımı ve artık eski hayatımını yaşayacağımı bilmeme rağmen yine de beklemeye devam ettim.


"Efendim?"diye sertçe konuşmasıyla derin bir nefes alarak cevap vermedim.


"Teklifi kabul ediyorum. Ama bir şartla."


Derin bir nefes alıp bıkkınlıkla sert ve duyguz bir şekilde bana


"Ne istiyorsun?" diye sordu.


Gözlerimi kapatıp sertçe dişlerimle ısırdığım kapadığından ağzıma gelen kan tadıyla emin olduğum dudaklarımı serbest bırakarak cevap verdim.


"Beni öldüreceksiniz,"


Bir süre karşı hattan ses gelmeyince sabrederek beklemeye devam ettim.


"Ne?"diye afallayan ve hafif boğuk çıkan sesiyle boğazını temizleyip kendine daha yeni gelmiş olmalıki bu sefer sert ve buz gibi olan sesiyle konuşmuştu.


"Ne? Ne öldürmesi!? Ne saçmalıyorsun sen!"


Sesi sonlara doğru beni zaten öldürmek istermiş gibi çıktığından pek şaşırdığım söylenemezdi.


Off...gerçekten bazen bende ne benim ne demek istediğimi tam anlayamıyordum. Tabiyle onun bunu bilmesine hiç gerek yoktu.


Derin nefes alıp gözlerimi devirerek konuşmaya devam ettim bıkkın çıkan sesimle.


"Konuşmamı bölmeseydin şimdiye ne demek istediğimi anlıyor olurdun. Her neyse yaa asıl konumuza gelelim. Beni öldüreceksiniz kısacası. Yani tam olarak öldürmeyeceksiniz sadece beni öyle bilmelerini istediğim kişilere karşı o şekilde göstereceksiniz. Anlayacağın beni tanıyan herkes öldü zannedecekler."


"Hımm,yani seni kurtarma mı istiyorsun? Neden bunu yapacakmışım söylesene? İstesen zaten oradan kurtulurdun. Bunu bilmiyorum mu sanıyorsun?"


Lanet olasıca...


Sesi bile sırıtıyordu.


"Bildiğini biliyorum!"dedim dişlerimin arasından âdeta tıslayarak.


"Ama yapamam. Kendimi ele veremem. Nedenini bildiğini de bildiğimi biliyorsun. Her ne kadar yardımına ihtiyacım varsa seninde benim yardımıma ihtiyacın olduğunu unutuyorsun galiba."


"Yardım ederim ama tek bir şartla 13."


Allah kahretsin seni. Pislik herif yaa. Tamam bende iyi biri değilim ama bu adam neden bu kadar gıcık ve itici bir insan anlamıyorum ki. Yani ekstradan hiçbir şey söylemesine de gerek yok hani; durması ve de bana sürekli gülerek bakması bile yeterli oluyor.


Emin misin, sonra çarpılmayasın haa.


Sen sus iç ses!Tamam. Lanet olası adam yakışıklıda ama o tipe o karakter olur mu hiç!? Off kahretsin!


"Ne istiyorsun lanet olasıca?"


Kahkaha atarak konuşmasıyla suratımı buruşturup konuşmak için açık olan dudaklarımı sıkıca birbirine bastırdım.


"Bana, bana ihtiyacın olduğunu ve beni ne kadar sevdiğini söyle."


"Doğru ihtiyacım var ama sana değil abine. Diğerini yalan olsa dahi hiç kimseye söylemem. Şansını fazlasıyla zorluyorsun Araz. Abin biliyor mu bana bunları söylediğini?"


"Tamam tamam,"dedi telaşla. Tabi abisine bana dediklerini dinletsem ölmekten beter olacağını biliyordu. Şeytan git her şeyi anlat diyor diyor ama... Aması vardı işte bunun da.


"Valla bir şey demedim. Ben kabul ettiğini söylerim abime. Zaten göremiyormuş seni bu aralar."


Tam olumlu cevap verecektim ki arkadan ona bağıran kişiyle, "Tamam 13, beni özlediğini biliyorum ama çok meşgul ettin beni bugün hadi kapatıyorum. Bayy!"diye yüzüme kapatmasıyla şokla elimdeki telefona bakakalmıştım.


Sinir yaa...yemin ederim full hd sinir makinesi gibi. Kaşlarımı çatarak elimdeki telefonu yatağın üzerine atarak üzerime geceliklerimi giydim. Yarın onunla buluşmayacakmışım gibi yatağa girip uyumaya çalıştım. Gözlerim kapanıyorken tek düşündüğüm buradan nasıl kurtulacağımdı.


Loading...
0%