@myla_my
|
******* Her şey bir doğuşla başlıyordu. Sonrada bir ölümle son buluyordu. Bu iki kural üzerine kuruluydu bu hayattaki düzen: Doğ ya da öl. Bu kadardı işte bu kadar basit. Doğarsın; hayatta kalıp mücadele verirsen yaşaymaya devam edersin ama yaşayamaz acizce davrandıkçada etraftakilerin seni ezmelerine izin verirsen seni hiç düşünmeden öldürürlerdi. Ben bu iki kural arasında sıkışıp kalmıştım. Ne hayatımı yaşayacak kadar cesur ne de kendini başkalarına ezdirecek kadar acizdim. Ama çevremdekilere sorarsanız barda çalışan korkak küçük,zavallı bir fahişeden farkım yoktu. Okuldakiler,mahalledekiler,babam,annem ve hatta yüzünü dahi hatırlayamadığım abim... Hepsi beni öyle görüyordular beni. Herkesin altında yatan, para için bedenini satan bir fahişeden farksızdım onlar için. Bu yüzden bana 13 diye sesleniyorlardı. Aslında tam olarak öyle de denmezdi. Geçen sene on birinci sınıftayken barda çalışmaya başlamıştım.O zamanlar paraya ihtiyacım vardı,gerçi hala paraya ihtiyacım var da neyse, ve de acil bir şekilde belli bir tutar toplamam gerekliydi. Her ne kadar her türlü pisliğin olduğu yerlerden geçmek istemesem de buna mecbur kalmış ve bununla kalmayıp oranın; okuduğum kolejin öğrencilerinin eğlence mekanları olduğunu vip kısmında çalıştığım ilk dakikadan anlamıştım, daha doğrusu görmüş bulunmuştum. Bizim okulda bilinen ve de kendilerini diğer herkesten üstün gören benim deyimimle bermuda şeytan üçlüsü olan: Kayra,Melis ve Yaren kendilerince bursluları o bara çağırıp ardından da bir şeylere zorlayarak onları aşağılarlardı. Bara başladığım günden bir ay sonra da böyle bir olay olmuştu. Babam olacak adam yüzünden eve getirdiği içkilerin çoğunun adını öğrendiğim için beni bar bölümünden görevlendirmişlerdi. Açıkçası garson olarak işe başlayacağımı düşünmüştüm ama ben içeri girip konuşmuştum. İş başvurusu için geldiğimi söylediğimde de beni patronlarına yönlendirmeden hemen işe almışlardı. İşin garip yanıda herkes benden çekiniyor diye hissediyorlar, benimle mümkün olduğunca az kelimelerle muhattap olmaya çalışıyorlardı sanki. Neden böyle davrandıklarını henüz anlamış değilken çok geçmeden yani işe başladıktan bir ay sonra öğrene bilmiştim bunun nedenini. Neyse...konumuza dönelim. Bu üçü ve yanında olan kendilerini onların kölesi gibi kullandıran erkek ve kızlardan oluşan bir gurup halinde gelmişlerdi, çalıştığım bir gün. Normalde vip kısmında Sare sorunluyken izin aldığından yerine beni almışlardı o günlük. Şansıma,tabikiyle şanslıydım. Ne de olsa çok sevdiğim(!) sınıf arkadaşlarım oradaydılar. Yeni hedefleri bizim sınıftaki Larin'di o gün. Larin her sınıfta olan sessiz ve sürekli ders çalışan herkesin tabiriyle sınıfımızın inek öğrencisiydi. Her sınavdan yüksek notlar alıp öğretmenlerin gözüne girmeyi başarırdı. O kadar saf,içine kapanık ve de kusura bakmasın ama gerçekten de salak biriydi. Sınavlar başladığında not almayan herkes ondan not almaya, ödevlerini ona yaptırmak için ona iyi davranıp ardından da işleri bittiğinde ona tekmeyi basarlardı. Ve her defasında buna kanıyordu. Ama bana göre yalnız olduğundan her seferinde onlarla tekrardan konuşup,her seferinde kendini kandırmayı başarıp yalnız olmadığını kendine kanıtlamayı amaçlıyordu. Onunda problemi buydu işte… Onun yanında arkadaşım diyeceği biri yoktu. Bu bana birini hatırlatmıştı. Kendimi. Tek sorunu buydu işte,yalnız kalmamak için kendi karakterinin dışında başka bir karaktere bürünme çabasıydı onunki de. O günde kendisi gibi davranmayı bırakıp bambaşka biri gibi gelmişti bara. Kısa,omzunda olan kıvırcık saçlarını düzeltip onları açık bırakmıştı. Yüzüne hiçbir zaman makyaj yapmayan kız gitmiş yerine üzerindeki kırmızı elbiseyle uyumlu bir makyaj yapmış yaşıtlarıyla vakit geçirmek isteyen bir genç kız gelmişti. Ayaklarına da elbisesiyle aynı renkte olan bilekten bağlamalı yüksek ayakkabı giymişti. O içeriye girip Kayraların bulunduğu yere doğru giderken onu fark eden Taner,karşı sınıfta olan ama her kızla çıkan ve onlarla yatan okulun tabiri caize playboyuydu. Taner onu gördüğünde yanındaki Melis'i kollarıyla dürtüp ona doğru yürümeye başlamıştı. Larin'in yanına geldiğinde kollarını kaldırıp onu sarmıştı. Larin'in yüzü her ne kadar Taner'in kollarının ardında kalsa da kendini geri çekmek için arkaya doğru bir adım atmasından bunu istemediği oldukça anlaşıyordu. Hala beni fark etmediklerinden işimi hemen bitirip onlara görünmeden buradan gitmek istiyordum. Taki düşüncelerimin dağılmasını sağlayan yanımda konuşan boğuk sese kadar. “Tanıyor musun onları?” İrkilerek arkama doğru döndüğümde saçlarım boğuk sesli yabancının kollarına çarparak durmayı başarmıştı. Kaşlarım sorduğu soru karşısında çatılırken anlamadığımı belirtircesine yüzüne soru sorarcasına bakmıştım. “Ne..” dedim zaten kısık çıkan sesimi mekandaki yüksek sesler ve müzik yutar iken. Uzun ve de spor yaptığı ve kendine önem veren, benden bir yada iki yaş büyük olan yapılı biriadam vardı o an karşımda. Saçları kahverenginin kapalı tonuyken gözleri buna zıt olarak açık kahverengiydi. Keskin çene hatları, düzgün bir burnu vardı. Yakışıklıydı ama bundan çok tatlı biriydi , hayır doğru kelime sevimli olmalıydı. Onu daha önce bir yerde görmüş gibiydim. Ama nerede gördüğümü hatırlayamıyordum. “Karşıdaki kendilerini bir bok sanan,paralarıyla kendilerinden küçük gördüklerini ezen, esip gürleyerek burası onların mekanıymış gibi yüksek sesle gülüp eğlendiklerini sanan, çevredeki masaları rahatsız eden o gurup diyorum.”dedi kaşlarını çatıp bana doğru adım atarak. “Sabahtandır oraya bakmaktan işini doğru dürüst yapmadın. Her halde tanıyorsundur onları. O kadar dikkatli baktığına göre... Ya da işten kaytarmak için bir açık mı arıyorsun.”diye sorduğunda buraya geliş amacını böylelikle anlamış olmuştum. Her ne kadar gözlerimi devirmek istesem de karşımdakinin patronum olabileceği düşüncesiyle kendimi frenlemeyi başarmıştım. Bu yüzden bende ilk önce ona doğru bir adım atıp kaşlarımı kaldırarak “Pekala ,” dedim önce. “Buranın patronu muydunuz. Sizi daha önce burada görmemiştim.” dediğimde dudaklarını yukarıya kıvırarak cevap vermişti. “Öyle ya da değil bu seni ne kadar ilgilendirir.” İfadesizce ona bakıp derin nefes almıştım. “Doğru beni ilgilendirmezdi ama patronum iseniz ona göre konuşacaktım. Bu yüzden lütfen patronum olup olmadığınızı söyler misiniz.” dediğimde, sarsılmaz ifadesi sarsılmış ve de kaşları şaşkınlıkla havalanmıştı. Kendini toplamak için boğazını temizleyerek gözlerini etrafta gezdirip bakışlarını bir yere dikerek benimle konuşmaya devam etmişti. “Hayır, buranın sahibi abim. Ben sadece güvenliğinden sorumluyum.”dediğinde kollarımı göğsümde bağlayıp tek kaşımı kaldırarak bana çevidiği gözlerine meydan okurcasına baktım. “O zaman şöyle cevap vereyim. Benim ne yapıp ne yapmayacağım sizi ilgilendirmez. Eğer güvenlikten sorumluysanız gidip onları veya ne bileyim başka sorun çıkaran kişileri kapı dışarı edebilirsiniz. Madem patronum değilseniz burada nasıl çalıştığımda sizi ilgilendirmez.” Tam arkamı dönüp gidecektim ki bir şeyi hatırlamamla ona dönüp konuştum. “Ayrıca haklısınız bir konuda.” Arkamda kalan masadakileri göstererek. “Onlar her ne kadar parasıyla ezip geçse de onlardan bir farkınız yok.Onlar nasılsa kendi ailelerinin paralarıyla kendilerinden güçsüz olanlar ezerken siz ise daha araştırmaya dai tennezül etmediğiniz birine karşı ,ki sizin çalışanınız değilim,patronluk taslayıp bana işimi nasıl yapmam gerektiğini anlatmaya çalışıyorsunuz. Ama şu var ki tavırlarınız ve de emirleriniz değil davranışlarıma çeki düzen vermek için umurumda bile değil. Şimdi beni rahat bırakıp def olup gider misiniz.” Yüzündeki kendini beğenmişlik ifadesi afallayıp kalırken kaşları şaşkınlıkla havaya kalkmıştı. Havaya kalkan kaşları birbirine yaklaşıp çatılırken dişlerini sıkıp bana sinirle bir adım atmıştı. Bana “Sen…” diye tısladığında ne zamandır bizi dinlediğini bilmediğim arkadan bir kişi ellerini omuzlarına koyup onu benden uzaklaştırmaya çalışmıştı. “Abi, yapma patron bekliyor.” Gözlerimi devirerek bıkkınlıkla derin nefes almıştım. Onların ne dediklerini ya da ne yaptıklarını umursamadan onlara arkamı dönüp işime dönmeye çalışmıştım. Arkamdan bağırışlarına kulak tıkayarak gelen müşterinin kokteylini hazırlamaya başladım. Aradan ne kadar geçtiğini ağrımaya başlayan başımdan dolayı hiç dikkat edemediğimden yanımdan gelen sesten önce irkilmiştim sonrada başımı önümden kaldırıp sesin geldiği yere sol tarafıma doğru dönmüştüm. |
0% |