Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@myla_my


Gözlerime rahatsızlık vermeye ve de yakmaya başlamış olan güneş ışınlarıyla güne merhaba demiştim. Bu bazı insanlar için günlerinin kötü geçmesine beden olacak bir sebepken benim için paha biçilemez bir andı. Çünkü geçen bu günlerde ne kadar zorluk çeksekte üzerine yeni bir günün başlaması insanlar için büyük bir ödüldü.


Düşünsenize sürekli aynı günde takılı kalıyor ve size karşı işleyen zamananızın her saatini her dakikasını o kötü durumlarda ya da iyi durumlarda kalıp anlarınızı yaşıyorsunuz. Bu bazıları için iyi bir şeyiken benim için ise hem kötü bir durum hemde iyi bir durumdu eskiden.


Mesela annemle yaşadığım bütün anlarda kalmak isterdim. Hâla da istiyordum. Ama ya ölümüyle tekrar karşılaşıp tekrardan o acı verici anı yaşarsam diyorum bazen. Ya da annemin günlüğünde okuduğum şeylerin tekrar yaşanıp da annemin yeniden acı çekmesine neden olursa bu durum, diye düşünmekten de alıkoyamıyorum bazen de kendimi.


Bu yüzden her ne kadar benim için kötü ve asla unutmayacağım bir hatıra kalsada iyi ki diyorum. İyi ki daha fazla acı çekmedi. Ya daha fazla acı çekip gitseydi? İyi mi olurdu sanki?


Bunu düşünmek dâhi ona büyük bir ihanet gibi gelirken sertçe boğazımdaki yumrunun geçmeyeceğini bilmeme rağmen derince yutkunmaya çalıştım. Gözlerim, annemin tekrardan ölümünü hatırlarken elimde olmadan dolmuştu. Gözlerimi sertçe bir birine bastırmıştım ki kapının tıklatılmasıyla hızlıca ellerimi kaldırıp yaşaran gözlerimi fark edilmemesine özen göstererek ovuşturdum.


"Bebeğim, girebilir miyim?"


Bana seslenen Sahra'yla yataktan doğrulup başımla birlikte bakışlarımı kapıya dikip titrememesine özen gösterdiğim sesimle cevap verdim.


"Tabikiyle, gel lütfen.''


Kapı hafifçe aralandığında sadece başını uzatıp etrafta gezdirdiği gözlerinin beni bulmasını bekledim. Yaptığı bu hareket nedense ister istemez hoşuma giderken dudaklarım elimde olmadan yukarı kıvrılmış ve az önceki halimden eser kalmamıştı âdeta. Sonunda aradığını bulmuş olacak ki, sanırım bu ben oluyorum,

yüzünden hiç eksik olmayan kocaman gülümsemesiyle beni gördüğü gibi yanıma doğru adımlamaya başlamıştı.


"Günaydın uykucu!!! Yoksa tünaydın mi demeliyim haa! Sanırım dün çok yoruldun. Bu saatte kadar uyuduğuna göre."


Kaşlarım sözleriyle havalanırken " Saat kaç ki?" diye sordum.


Kıkırdayıp dün baş ucumdaki komidine sonradan yerleştirdiğim ama unuttuğum çalar saatimi göstererek 'bak bakalım saat kaç' dercesine bakışlarıyla orayı gösterdiğinde başımı oraya doğru çevirdim. Saat öğleden sonra ikiyi geçiyordu ve ben hâlen yataktaydım.


Gördüğüm sayılarla gözlerim irileşirken hızla yataktan çıkmaya çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü ayağımın yorgana takılmasıyla kendimi yerde boydan boya yatarken bulmuştum. Tabi yere düşmemle beraber Sahra'nın kahkaha atması bir olmuştu.


Ahh!!! 


Cidden kahretsin yaa! Her yerim acı içinde sızlarken özellikle burnum yere sert bir şekilde çarptığı için o kadar çok sızlıyordu ki homurdanarak yattığım yerden yavaşça kalkmaya çalıştım.


"Kahretsin, her zaman bu olay benim başıma gelmek zorunda mı?!"


Sahra gülmemeye çalışırken, ki bence gülmemek için çıkardığı homurtular bir kedinin mırlamasından hiç de farklı değildi, kolumdan tutup doğrulmama yardımcı olmuştu.


"Tanrım, cidden her defasında bu şekilde düşmeyi nasıl beceriyorsun hâla anlamış değilim doğrusu."


"Hepsi bu lanet olası yorganların suçu! Yoksa ben neden durduk yere düşeyim ki!"


Sitemimle birlikte yüzüme düşen saçlarımı kulaklarımın arkasına kıstırıp kıkırdayarak neşeli bir şekilde konuşmaya devam etmişti.


"Sonunda yerle ciddi bir ilişki içerisine gireceğinden korkmuyor değilim.''


''Ama yaa..." 


İtiraz edercesine dudaklarımı büzerek konuştuğumda yüzüme son bir bakış atıp küçük bir kahkaha atarak ve düzeltiği saçlarımı eliyle tekrardan dağıtarak kapıya doğru atılmıştı.


"Hadi bakalım, yüzünü yıkayıp aşağı inip kahvaltını güzelce yapıyorsun. Çalışacağım yerden aradıkları için benim acilen çıkmam gerekiyor. Haa bu arada senin için bir anahtarlık daha yaptırmıştım. Onu da mutfaktaki yemek masasına bıraktım. Oradan alabilirsin canım. Kendine iyi bakıp seni aradığımda telefonu açmamazlık yapmıyorsun. Anlıştımızı farz ediyorum. Akşam görüşürüz bebeğim."


O kadar çok şey söylemişti ki tekrardan homurdanmaya başlamışken kapıyı açıp üzerinde daha yeni fak ettiğim kırmızı elbiseyle bana öpücük atarak ardına bile bakmayarak söyleyeceklerini söyleyip gitmişti.


Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken beni duymayacağını bilmeme rağmen bu durum karşısında gözlerimi devirerek cevap verdim.


"Baş üstüne Sahra hanım!"


Gözlerim yerdeki yorganla kesişince sinirle kaşlarımı çatıp yorgana doğru bir tekme savurdum. Savurmaz olaydım. Ayağımın yatağın köşesine denk gelmesiyle kendimi acı içinde yerde bulmam bir olmuştu. Lanet olasıca!!!


Tanrım resmen ayağımdan oldum. Sinirden gözlerim dolarken yere uzanıp ayaklarımı küçük çocukların yaptığı gibi acımı umursamadan yere vurmaya başlayarak kimsenin evde olmamasını fırsat bilip atabildiğim kadar yüksek bir sesle çığlık attım.


******


Bir yandan tostumdan aldığım son lokmamı yutmaya çalışırken diğer yandan da şekersiz kahvemden bir yudum daha almak için elime aldığım annemin doğum günümde aldığı özel tasarım bana ancak yeteceğini düşündüğü beş yüz yirmi mili litrelik olan mor kupamı, çok detay verdim galiba neyse, dudaklarımın arasına götürüp bir yudum aldım.


Hayır, alamadım. Dudaklarım ıslanmaz ve ağzımın içi kurumaya yüz tutarken dudaklarımı büküp yarı hüzün ve yarı kızgınlıkla elimdeki kupayı masaya sertçe bıraktım. Hayır yani kahvem ne ara bitti anlayamıyordum. Gerçekten kahvaltı ederken kahvaltımdan önce kahvemin bitmesi beni çok sinirlendiriyordu.Tabi bunu ancak benim gibi sabah akşam kahve içenler anlayabilirlerdi. Gerçi kalkıp tekrardan kahve hazırlayabilirdim ama zaten bu kahvaltılıkları kaldırmak bile bana o kadar yorucu bir işiken şimdi kalkıp tekrardan kahve hazırlamaya üşeniyordum.


Off... Ne kadar çok kahve dedim yaa. Kendimi bu kadar çok düşünmeye çalışıp düşündüğüm bütün düşüncelerim için ayretten düşünüp tebrik ediyorum. Oha dur bir dakika ben onu nasıl o cümleyi kurabildim. Hayretler olsun. Resmen içimden şair çıktı lan!


Nedense bugün kafayı yemişim gibi hissediyorum. Aman neyse diyip ayağa kalkıp önce giydiğim ince badimin kollarını sıvadım bir kez daha. Kahvaltılıkları toplayıp

ardından da boşalan kirli bulaşıkları makineye dizdim. Tabi bütün bunlardan önce evde tek olmanın rahatlığıyla yüksek seste şarkı açmayı ve de şarkıya eşlik ederek kalmamıştı sağa sola sallamayı unutmamıştım. Zaten ev işleri yaparken de işleri çekilir kılan yanı da buydu benim için.


Yaklaşık yarım saat sonra işimi bitirip önce rahatlatıcı bir duş almış sonradan işsiz olduğumu hatırladığımda bir kaç dakika öylece oturduktan sonra bilgisayarımdan film izlemeye karar vermiştim. Yaz ayında olduğumuz için ve ev her ne kadar büyük olsa da içi gerçekten de fazlasıyla sıcak ve boğucuydu. O yüzden önce serinlemek için bahçedeki havuzda yüzüp sonra da gölgelik alanda olan şezlonglardan birinde film izlemeye karar vermiştim.


Üzerime lacivert bikinimi giyip üzerine de oldukça bol olan aynı renkteki erkek reyonundan aldığım gömleğimi giydim. Son olarak bilgisayarımı alıp aşağıya inmiştim. Bahçe kapasının önüne geldiğimde ilk önce gözlerimi çevrede gezdirip dünkü çocukların olup olmadığına baktım. O salaklarla yüz göz olup onlarla zamanımı boşuna harcıyamazdım tabikiyle.


Kimsesin olmadığına kanaat getirdiğimde, her ne kadar içimde anlam veremediğim bir sıkıntı olsa da, derin bir nefes alarak kapıyı sonuna kadar açıp adımlarımı şenzlonglar yönelttim. Elimde olan bilgisayarımı masanın üstüne yerleştirirken son an da aldığım havlumu şenzlonga serip havuzun yanına doğru adımladım. Havuz anlamadığım bir şekilde uzun ve derin olduğundan dolayı bir an tereddütte kalsam da içime derin bir nefes alıp havuza balıklama atladım.


Atlamaz olaydım.


Nefesim sekteye uğrarken bir anda ne olduğunu kavrayamadan üzerime sanki binlerce ağırlık yerleşmiş gibi vücudum uyuşmaya ve batmaya başlamıştım. Nefes almak için dudaklarımı aralarken içeri giren sudan dolayı olduğum yeri daha yeni kavraya bilmiştim. Gözlerim kararmaya ve de kapanmaya başlarken bilincim kapanmadan en son hissettiğim şey belime dolanan uzun ve güçlü kollar olmuştu.


Loading...
0%