Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@myla_my

Aldığım her nefes bedenimi tüketip kalbimin daha fazla sızlayıp açılmasına neden oluyordu. Sanki bu durum alışmış gibiydim. Ya da alışmak istiyor gibiydim. Çünkü bu durum bana hiç de yabancı gelmiyor ve önceden hissettiğim duygularımla yüzleşmek sağlıyordu.

 

Kimdim ben?

 

Hayır.

 

Bunu öylesine ya da sadece söylemek için sormuyorum.

 

Ben kimdim?

 

Herkesin beklentisini karşılayarak herkesin tanıdığı ve her zaman pozitif bir ifade takılıp etrafına gülücük saçan Meliz mi?

 

Yoksa duyguları körelmiş artık duyguları karıştırıp his edemeyen Meliz miydim?

 

Ben gerçekten de kimdim?

 

Bir mağazanın vitrin köşesinde öylece bekleyip herhangi bir işlevi olmayan cansız manken rolünü mü üstlenmiştim.

 

Yoksa yüzünden veya ifadesinden hiç bir duygu algılamayan sadece yüzündeki sahte tebesümle herkesi büyülemeyi amaçlayan ve de sadece gözlerinizin içine bakılmasını sağlanıp tasarlanan oyuncak bir bez bebek rolünü mü üstlenmiştim.

 

 

Bu ben miydim?

 

Olmam gereken kişi miydim?

 

Yoksa olmak istediğim kişi mi?

 

Bunu mu istiyorum, diye soruyorum uzun süren ses karmaşasının arasından seçtiğim bir kaç anı parçasına.

 

Yalnız olmak istiyordum belki de.

 

Herkesten uzakta...

 

Hiç kimse tarafından tanılmadan yalnızca yaşamak.

 

Sorunlarım varsa sadece kendime olurdu.

 

Sevinçlerim olursa gülüşlerimi ve kahkaha sesimi sadece ben duyabilirdim.

 

Mutsuzluğumu, hüznümü sadece kendimle paylaşırdım belki de.

 

Peki, aşk.

 

Ya aşık olursam. O da mı sadece kendime olurdu yoksa paylaşabilir miydim?

 

Bunu ayrıntılı olarak düşünmem gerekliydi sanırım ama pek düşünemiyordum.

 

Hayır.

 

Açıkçası düşünmek istemiyordum. Ve durum hiç de umrumda değildi.

 

Tabi onu buluncaya kadar.

 

 

 

○○○○○○

 

 

 

Karmaşık.

 

Şu anda hissettiğimi açıklayacak bir kelime varsa o da buydu sanırım. Karmaşık his ediyordum. Karşımda üzerine yapışan siyah ama oldukça dar olan tişörtüyle oturmuş ve de gözlerini daha önce hiç görmediğim delici ve sert ifadesiyle bana dikmişti. Neden bu kadar sert bakıyordu ki? Sanki ona bir şey yaptık. İç sesimin adamı ıslattın demesiyle derin bir nefes alıp vermiş ve ona göz devirmiştim. Sanki ben dedim peşimden atla diye.

 

 

 

 

"İstersen havuza gir. Serinlersin de biraz."

 

Dedikleriyle bakışlarımı hedefi bu sefer dudakları olurken sertçe yutkunmak durumunda kalmıştım. Dudakları şekilli, bir erkeğe göre fazlasıyla kırmızı ve dolguluydu. Yani benim dudaklarıma kıyasla onunkiler baya yumuşak bakılasıydı. Kendimi şu anda bir erkekle kıyasladım ya başka ne diyim ki şimdi. Gözlerimin hedefinde hâlen dudakları varken her iki yanımdan yükselen boğuk gülme sesleriyle kendime gelebilmek için bakışlarımı zorlanarak gözlerine çevirmek durumunda kalmıştım. Bana söylediği sözcükleri hatırlayamazken hafif kızarmaya başladığına emin olduğum yanaklarımı ellememek için kendimi zor tutmuştum. Onunla anlamsızca bakışmaya devam ederken gözlerimi bir kaç kez kırpıştırarak utançtan ne zaman kısıldığını bilmediğim sesimle konuşmaya çalıştım.

 

''Şey, bir şey mi dediniz?''

 

Başını sabır dilermiş gibi kaldırıp indirirken derin nefes almış ve yanımda hâla gülmemeye çalışan, nedenini anlamadım ama galiba bana gülüyorlardı, ikiliye ters bakış atıp ardından da tekrardan bana döndürmüştü bakışlarını.

 

''Sıkıldıysan havuza girebilirsin, dedim. Artık ne kadar dalmışsan ne dediğimi duyamayacak hâle gelmişsin.''

 

Konuşmayı bırakırken ima ettiği şeyle yüzümün daha da yandığını hissetmiş ve yanımda olan her iki şahısın, adlarını bilmiyorum, neden gülmemek için kendilerini tuttuklarını anlamış bulunmaktaydım an itibariyle.

 

Kahretsin.

 

Cidden, kahretsin yaa. Adam burada konuşup bana laf sokarken ben onu incelemeye dalmış ve de üçününde gözünden kaçmamıştı bu durum.

 

Rezillik.

 

Gerçekten de rezillik bir durumdaydım.

 

'' Şey, ne? Hayır yani ben... Şey yani. Şey gerçekten ben bilerek şey yapıp şeye atlamaya çalışıp şey yapmadım.''

 

Konuşmamla yanımdaki, kusurlu yakışıklı, çocuğun yüksek kahkaha atmaya başlamıştı.

 

 

 

 

Loading...
0%