Yeni Üyelik
13.
Bölüm

12. BÖLÜM(Fısıltı Perisi)

@nefelicalliope

Selam, nazar bonjukklarımm yeni bölümle geldim. Elimden geldiği kadarı ile arayı açmamaya çalışıyorum. Bu defa bölüme ve kurguya yenilikler katarak geldim. Ben sevdim umarım siz de seversiniz.

Başladığımız tarihi buraya not alabiliriz.

Yorumlarda buluşup kaynatalım mı? :))

"FISILTI PERİSİ"

"Hayatınızda ne zaman bir şeyler yolunda gitmeye başlasa, bilin ki ardından yolunuza taş koymak için sıraya giren hayalet periler olacaktır. Onların hayalet olarak kalmaları için çaba göstermekten kaçınmayın!"

MAYDA' DAN;

"Her kayıp aslında bir varoluştur. Bazen kaybolduğunuzu sandığınız yerden, yeniden var olursunuz."

Gökçeağaç kasabası sakinleri, uzun zamandır sakin ve sorunsuz kendi halinde bir hayat yaşıyordu. Ama bu durum, kasabaya yeni taşınan ve sıra dışı olan Mayda ile beraber değişmişti.

Mayda, kendisi ile beraber kasabaya hoş bir canlılık ve karmaşa getirdiğinin farkında değildi.

Kasabaya adapte olması gerekirken bir anda kasabanın ona adapte olması gerektiğine karar vermişti. İlk başlarda buraya yeni taşınmış bir yabancı gibi görülse de aslında durum öyle değildi. Ailesi ve kendisi çocukken burada yaşamıştı. Memleketiydi. Özünde hep bu küçük, şirin ege kasabası vardı. Sadece unutmuştu. Hatırlaması gerekiyordu. Burası onun için büyük şehrin kaosundan ve o akıl almaz enerji dolu hareketliliğinden, oradan oraya, sürüklenmekten çok başkaydı.

Kendine yeni bir hayat kurmak istiyordu. Burası, uzaklaşmak istediği her şeyin, kaçış noktasıydı. Burada yeni baştan başlamak istiyordu. Her şeyi en başından planlayıp yapmaya kararlıydı ve bunun için hangi adımlar atılması gerekiyorsa da atıyordu.

Kasaba halkını seviyordu. Hepsi neşeli, saygılı, candan, sıcak, samimi insanlardı. Her birinin kendine ait özel hayatları ve yaşamları vardı. Kendi içlerinde hepsinin yarası da vardı. Yaşanmışlıklar her yerdeydi.

Belki de birileri de buradan kaçmıştı. Mayda' nın kaçış noktası, yenıi hayatının başlangıcı olan bu kasaba, birilerinin bitişi olabilirdi.

Gökçeağaç' a bir amaç için gelmişti ve bunun yarısını başarmak üzereydi. Yani buna engel olacak hiç bir şeyi gözü görmüyordu. Bunu mahvedecek tek bir şey bile olamazdı.

Mayda, akıllı bir kadındı. Yaşadıklarından tecrübe edinmeyi ve bunu daha sonraki hayatında tekrarlamamayı öğrenmişti. Yaşı genç olabilirdi ama hayat bir şeyleri öğretirken, yaşa ya da onun gibi başka şeylere önem vermezdi. Yaşadıklarından ders alması gerektiğinin bilincindeydi. Bazen 13 yaşında bir çocuk bile sizden daha olgun davranabilirdi. Mayda hiç kimseyi küçümsemedi. Olabilecek zararı en aza düşürmeliydi. Birce küçümsenecek ya da önemsenmeyecek bir pürüz değildi. Birce henüz farkında değildi ama bu kasaba, Birce' nin bitişi olacaktı. Buradan ardına bakmadan kaçacaktı ve bunu gerçekleştirmek için ant içen kişi de Mayda' ydı.

Gökçeağaç kasabasının, belediye tarafından düzenlenen ve kullanılan bir facebook sayfası vardı. Kasabada gerçekleşecek olan her şey festivaller, kültürel haberler veya yapılan yenilikler, kasabaya ait her şey oradan haber veriliyordu. Fakat son zamanlarda yeni bir hesap daha açılmıştı. Hesabın kullanıcısının kim olduğu bilinmiyordu. Hesapta, bir süredir, kasabada gelişen her şeyin dedikodusu veriliyordu.

Hesabı ilk duyan Nergis olmuştu. Bir müşterisi, Mayda ile ilgili bir haberi okuyup gülerken, Nergis' in dikkatini çekmişti. Hesabı açıp kontrol ettiğinde, çoğunlukla Mayda' nın kasabaya gelişinden bu yana olanlarla ilgili haberlerin olduğunu gördü.

En son haberi okuduğunda, önce Mayda' yı ardından da hemen Tunahan' ı aramıştı. İkisine de ulaşamadı. Tunahan derste olduğu için açamamış, geri döndüğünde ise çok geç olduğunu anlamıştı.

Haberde Mayda' nın arabasının son halinin fotoğrafı vardı. Boydan boya bir çizik. Altında ise,

"Mayda' nın kaplumbağasının son hali! Gökçeağaç kasabası üzgün... Şimdi intikam zamanı mı? Vahşi güzel Mayda' nın ne yapacağı merak konusu?" yazıyordu.

Nergis, hesabın adını Tunahan'a ve Mayda' ya mesaj olarak gönderdi. Hesabın adı; "Fısıltı Perisi' ydi.

Tunahan, dersten çıktıktan sonra mesajı görür görmez Nergis' i aradı.

"Efendim Tunahan?"

"Nergis abla, dersteydim. Mesajını şimdi gördüm. Buda neyin nesi?"

"İnan bana ben de yeni öğrendim. Kimdir, nedir, bilmiyorum. Sayfa çoğunlukla Mayda' nın haberleri ile dolu. Seninle ilgili de var. Haberi gördün değil mi?"

"Evet, gördüm. Mayda' yı arıyorum ama telefonunu açmıyor. İşim yeni bitti. Ben de hemen çıkıyorum."

"Ben de aradım ama açmadı. Tunahan sence Birce mi yaptı?"

"Elbette o yaptı. Bunu Mayda da biliyor. Birce' ye ulaşmadan önce benim Mayda' yı bulmam lazım."

"Bence de bulmalısın. Yoksa bu defa kan çıkacak!"

"Mayda' yı gerçekten bulmalıyım ve onu durdurmalıyım. Durum ciddi Nergis abla, arabasına olan düşkünlüğünü biliyorsun." dedi, Tunahan, pes bir sesle konuştu.

"Bilmez miyim canım, bu arada diğer haberi gördün mü? Mayda' nın da Birce' nin arabasını çizmiş olabileceği yazıyor."

"Abla sen bir araştırabilir misin? Bu haberleri yazan kim? Sayfa kime ait? Yemin ediyorum çıldıracağım. Bir bu eksikti!"

"Haklısın ama sakin ol çocuğum, sen işler daha fazla karışmadan Mayda' yı bul. Ben de bir bakayım."

Tamam, abla sağ ol."

"Kolay gelsin evladım, beni haberdar et görüşürüz."

"Ederim abla, görüşürüz."

Tunahan, dalış kursundan hışımla çıkmıştı. Tek düşündüğü şey Mayda' ya bir an önce ulaşmaktı. Onu aramaya devam ediyordu ama Mayda telefonuna bakmıyordu.

Mayda, Yakup' un arabası ile evinden tozu dumana katarak çıkmıştı. Hedefinde Birce vardı. Sadece ona odaklanmıştı. Onu nerede bulacağını biliyordu. Sadece Fevzi' nin otelinin yerini bilmiyordu. Ama hiç sorun değildi. Yolda giderken, benzinlikte durmuş ve otelin yerini sorarak öğrenmişti. Hedefine kilitlenmiş bir halde arabayı otele doğru sürdü.

Otele ulaştığında, ani bir frenle arabayı durdurdu ve telefonunu alarak arabadan sinirle indi. Resepsiyona gittiğinde, güzel, gür kıvırcık siyah saçları olan, tatlı bir genç kızla karşılaştı. Derin bir nefes aldı. Sabrının son damlasına kalan birinin ihtiyacı olan bir nefes gibiydi. Ama bu sakinleşmesi için yeterli değildi. Kızın irileşen gözleri ile ona baktığını görünce, bir elini sakin bir tavırla tezgahın üzerine koydu ve aynı sakin tavrı sesine de yansıtmaya çalışarak, konuştu.

"Merhaba."

Kız, ürkek bir halde, "Merhaba." diye karşılık verdi. Ardından da "Siz iyi misiniz?" dedi, onu görür görmez tanımıştı. Fısıltı perisini çok yakından takip ediyordu.

"Ben mi? İyiyim." dedi, Mayda seri bir şekilde cevap vererek. "Teşekkürler, size bir şey sormak istiyorum? Benim için önemli."

"Tabii, buyurun." dedi kız içtenlikle.

Mayda, kendisinin histerikli biri gibi tuhaf davrandığının farkındaydı. Ama şu an yapacağı farklı bir şey yoktu.

"Otelinizde kalan birini sormak istiyorum. İsmi Birce, burada olabilir mi?"

"Birce Hanım mı?"

Mayda, içinden "Hanımmış! Ne hanımı, o tam bir yelloz!" dedi ama dışarıdan sadece "Evet o, Birce Hanım." dedi, dişlerinin arasından "Eğer buradaysa çağırabilir misiniz?"

"Üzgünüm, buradaydı ama çıktı." dediğinde, Mayda yumruk yaptığı elini kızın ürkmesine sebep olacak şekilde tazgaha geçirdi.

Ardından, kıza "Affedersin, seni ürkütmek istemezdim ama benim acil ona ulaşmam lazım. Nereye gittiğini söyledi mi?"

"Aslında, evet." Mayda' yı meraklı bakışlarıyla inceliyordu.

"Nerede peki?" dedi, Mayda telaşla.

"Aslında Birce Hanım, sizin onu arayacağınızı ve geldiğinizde size numarasını vermemi istedi."

"Peki, numarayı alabilir miyim?" Sabırsızca konuştu.

Kız, numarasını söyledikten sonra da "Teşekkür ederim ve üzgünüm sizi korkutmak istemedim."

Önemli değil, korkmadım. Sadece biraz endişeliyim. Belki biraz daha sakin olsanız iyi olur."

"Tavsiyen için teşekkür ederim. Bu arada adın ne? Benim ki Mayda."

"Nil."

"Yardımın için sağ ol Nil, memnun oldum. Hoşça kal." dedikten sonra Nil' in cevabını beklemeden, hışımla çıkıp arabaya bindi.

"Demek cesur davranıyorsun." dedi, Mayda aldığı numaraya bakarak. "O küçük beyninden neler geçiyor öğreneceğim ve seni gerçekten de buraya geldiğine pişman edeceğim. Henüz kiminle dans etiğini bilmiyorsun. Ama yakında öğreneceksin." dedi, Numarayı telefonuna yazdı ve ardından ara tuşuna bastı.

Telefon ilk çalışta açıldı.

"Demek otele gittin." dedi, gıcık ve kendinden gereksiz bir şekilde emin ses tonu ile."

"Kendini fazla ciddiye alıyorsun."

"Buna değdiğini görüyorum." dedi, Birce, "Yanına kalacağını mı sanıyordun! dedi, ukala bir tondan konuştu.

Bu ses tonu, Mayda' yı çileden çıkartmaya yetmişti. Bilerek yaptığını onu kışkırttığını bilse de buna karşı asla tepkisiz kalabileceğini sanmıyordu.

Konuşurken öfkeden sesinin çatlamasına engel olamayarak, "Senin de beni ciddiye alman gereken konular var. Neredesin?" dedi, sert bir tonla.

"Bal ormanının girişindeki kayalıkların oradayım. Buradan denizin manzarası harika görünüyor." dedi, Birce sesindeki iğrenç gülümseme Mayda' da tiksinti duygusu yarattı.

"Geliyorum." diyerek, telefonu yüzüne kapattı.

Tunahan, yoldayken Yakup' u aradı.

"Selam, yakın zamanda Mayda' yı gördün mü Yakup?"

"Evet, yaklaşık bir buçuk iki saat önce bana uğradı. Eve gitmek için arabamı aldı. Neden ne oluyor Tunahan? "

"Ona ulaşamıyorum. Eğer onu görürsen ya da haber alırsan beni arar mısın?"

"Ararım tabii de eve gidip gelecekti ne olabilir ki?"

"Olaylardan haberin yok sanırım. Birce Mayda' nın arabasını mahvetmiş. Benim bildiğim Mayda delirmiştir. Şu an onu arıyor olmalı. O yüzden ortalıktan kayboldu."

"Hayda! Sen ciddi misin? Birce' ye bak sen baya yememiş içmemiş intikam almış."

"Evet, durum son derece sıkıntılı, ben yoldayım o tarafa geliyorum."

"Tamam, gel beni de al. Beraber arayalım. Muhtemelen otele gitmiştir. Ayrıca ikisi ile aynı anda mücadele edemezsin kardeşim."

"Orasını hiç karıştırma. 15 dakikaya sendeyim." dedi, telefonu kapattı.

Yakup, dükkânını bırakacağı birini ayarlayarak, Nergis' in yanına gitti.

"Nergis abla merhaba, kolay gelsin."

"Sağ ol canım, gelsene."

"Olanları duydun mu?"

"Mayda' yı mı diyorsun? Ah duydum evet, bir haber mi var yoksa?"

"Yok, az önce Tunahan aradı. Beni almaya geliyor. Birlikte bakacağız ama bence otele gitmiştir."

"Bence de dur Fevzi' yi arayalım da Mayda orada mı soralım."

"Çok iyi olur abla."

Nergis, Fevzi' nin yerini arayarak kızından olan biteni öğrendi. Ardından da Yakup' a "Evet, oraya gitmiş. Nil Birce' nin numarasını vermiş. Sonra da hışımla oradan çıkmış." dedi.

"Ortalık çok pis karışacak Nergis abla." dedi, Yakup düşünceli bir ses tonu ile.

"Farkındayım Yakup da bir an önce yetişseniz bari acaba nereye gitti ki?"

"Ben Tunahan' ı arayayım."

"Ara ara, hemen çıkıp Mayda' yı bulun. Deli kız her şeyi yapar vallahi."

"Alo Yakup? Yoksa Mayda' yı buldun mu?"

"Tunahan, Mayda Fevzi' nin otele gitmiş ama oradan da çıkmış. Birce Mayda' nın geleceğini biliyormuş. Nil' e Mayda' ya vermesi için numarasını bırakmış."

"Kahretsin! Yangına körükle gidiyor!"

"Aynen, hatta yangını başlatıyor. Bir an önce gelmelisin."

"Geliyorum, 5 dakikaya oradayım." diyerek telefonu kapattı.

Mayda, son sürat yola çıkmıştı. Birce' nin verdiği adresi tam bilmiyordu. O yüzden de navigasyona yazdı ve yolu oradan takip ederek devam etti.

Bu sırada Tunahan da Yakup' u almış otele gitmişti. Nil olanları anlatmış, Mayda' nın çok öfkeli ve dengesiz olduğunu söylemişti. Ancak nereye gittiğini bilmiyordu.

"Bana Birce' nin telefonunu verir misin Nil? Durum önemli."

"Tabii, normalde bunu yapmazdım ama durumun öneminin farkındayım. Bence Mayda abla, onu parçalamadan yetişmelisin Tunahan abi." dedi ve telefon numarasını verdi.

Tunahan, dışarıya arabasının yanına çıkarak, Birce' yi aradı.

Birce çalan telefona baktığında,

"Allah Allah, bu Mayda değil. Acaba kim?" dedi, içinden sonra da "Tunahan olabilir mi acaba?" dedi, bir an tereddütte kalsa da telefonu açtı.

"Alo, kimsiniz?"

"Birce, Mayda yanında mı? Neredesiniz?"

"Tuna? Sen misin? Telefonumu nasıl buldun? Ama çok ayıp, bir selam bile vermeden o kızı mı soruyorsun?" dedi, sitem dolu sesiyle.

"Birce, sana bir soru sordum." öfkeli ve endişeli tondan konuştu.

"Tuna' cığım biraz sakin olsana tüm eğlenceyi baltalıyorsun."

"Bu senin için eğlence mi Birce? Gerçekten eğleniyor musun? İnsanların hayatını mahvetmekten vazgeç artık! Sana sorduğum şeye cevap ver? Mayda yanında mı?"

"Çok kabasın cidden!" dedi, sesinin rengi değişmişti. Mutsuz bir tonla konuşuyordu.

"Eskiden böyle değildin Tuna, daha sakin, daha anlayışlı ve eğlenceli bir adamdın. Bu kadın sana ne yaptı böyle?" dediğinde, Tunahan telefonu kulağından indirip sıktı. Diğer eliyle de arabasını yumrukladı. Öfkeden deliye dönmüştü. Yakup, onu sakin olması için uyardı.

"Kardeşim, tamam sakin! Ne diyor? Yanında mıymış?" dediğinde, Tunahan "Söylemiyor!" dedi. Bu sırada Yakup, kendi telefonunu çıkartıp Mayda' yı aramayı denedi. Hala telefonda olan Tunahan' a dönerek,

"Mayda' ya ulaşılamıyor."

"Bak Birce, buna daha fazla devam edemeyeceğim. Bana nerede olduğunu söyle. Yanına geleceğim ve yüz yüze konuşacağız."

"Sen o treni şimdilik kaçırdın. O işi ben Mayda' yla yapacağım. Sen karışmayacaksın. Aramızdan çekilecek ve eskisi gibi olacağız! Hoşça kal hayatım." dedi ve telefonu daha fazla konuşmasına müsaade etmeden Tunahan' ın suratına kapattı.

"Kahretsin! Yemin ederim onu bulduğumda o telefonu ona yedireceğim. Yüzsüzlükte sınır tanımıyor! Mayda haklıymış!"

"Ne dedi? Yerini söyledi mi?"

"Hayır, söylemiyor! Ne yapacağız?" dedi, bıkkın ve yorgun bir halde başını ellerinin arasına aldı.

"Mayda' ya da hala ulaşamıyoruz." dedi, Yakup endişeliydi.

"Hava kararmaya başladı Tunahan, bence onun yanında değil ama yolda bir yerlerde olmalı. Mayda buraları iyi biliyor mu?"

"Sanmıyorum. Yakup ne yapacağız, gerçekten delirmek üzereyim. Mayda, bunu benden habersiz nasıl yapar! Onun peşine böyle tek başına nasıl düşer? Aklım almıyor."

"Konu, Mayda olunca ben artık şaşırmıyorum. O cesur bir kadın, kendine güveniyor ve açıkçası bu durum karşısında da haklı! Eski sevgilin bir yerlerden çıkıp geliyor ve hadsizce, saygısızca hayatına tekrar girmeye çalışıyor ve bunu Mayda varken yapıyor! Kim olsa onun gibi davranırdı. Tamam, arabasını çizmekle biraz sınırı aşmış olabilir ama Mayda da pek sıradan bir kadın değil."

"Haklısın, biliyorum. Zaten ona bu yüzden aşık oldum! O doğal, içinden geldiği gibi davranıyor. Biraz vahşi ve kontrol edilemez birisi ama bu ona ayrı, karşı konulamaz bir hava katıyor. Büyüsüne kapıldım. Her gün birbirimizi yesek te farkında olmadan onun eksenine çekildim."

"Bu durumu kimse zarar görmeden çözmem lazım. Çok uzadı!"

"Aynen öyle kardeşim, hadi burada böyle beklemekle bir şey yapamayız. Yola çıkalım."

"Haklısın." dedi, Tunahan ardından araca binip yola çıktılar.

"Arabanda benzin var mıydı? Yani depon ne durumdaydı?"

"Tam hatırlamıyorum ama depo dolu değildi onu biliyorum."

"Tamam, o zaman belki bir benzinliğe uğramıştır. Yol üstünde durup soralım."

"Tamam, olabilir. Hadi gidelim."

Mayda, epey yol almıştı. Kasabadan bayağı uzaklaştığı sırada navigasyonun sesi bir anda kesilince telefonuna baktı. Telefonunun şarjının bittiğini anladığında, "Hay sıçayım!" dedi, adresi tam görememişti ama yaklaştığını düşünüyordu.

Birce' ye ve söylediklerine o kadar odaklanmıştı ki başka hiçbir şey düşünemiyordu. O son dönemeçten sonra toprak yolun ıssızlaşmaya başladığının bile farkına varamamıştı. Hava yavaş yavaş kararıyor, gün geceye dönmek için hazırlıklarını yapıyordu.

"Ben böyle şansın içine edeyim. Neden ya neden? Şimdi mi bitmek zorundasın!" diye, telefonu ile kavga ediyordu. "Buralarda bir yerlerde olmalı? Bu bal ormanı mıdır nedir? Yaklaşmış olmalıyım. Şimdi dönemem." dedi, kendi kendine sesli konuştuğu sırada iç sesin mantığı devreye girdi.

"Mayda?" "Ne var, ne?" "Bence daha fazla gitmemelisin." "Nedenmiş? Geri adım mı atayım? Ondan korktuğumu mu düşünsün! Buna izin veremem." "Mayda ben onu mu diyorum. Hava kararıyor. Buraları iyi bilmiyorsun. Telefonunda kapandı. Kaç saattir araba kullanıyorsun. Biraz dur, bir soluklan." "Onun için zamanım yok iç ses. Mantıklı mantıklı konuşup, canımı sıkma benim." "Bak haklısın, biliyorum ama şu an mantıklı olmak zorundasın. Nereye gittiğini bile bilmiyorsun." "Biliyorum sayılır, bence hatta geldik sayılır. O ukala sürtük buralarda bir yerde. Şu an vazgeçemem." "Bu inadın bir gün başına çok büyük bir bela açacak." "Umurumda mı sence! Bu kadın bizi rahat bırakmayacak. Sen de gördün işte!" "Evet de bunun çözümü bu değil. Sen cengaver misin böyle tek başına bu ormanlık yolda ne işin var? Yürek mi yedin! Tamam, cesursun. Anladık ama bak Tunahan çok merak etmiştir. Onunla buluşacaktın bari ona da haber verseydin." "Tunahan, evet kesin meraktan ölmüştür." "Heh ya Tunahan, bak ismini duyunca biraz kendine geldin. Hadi dön artık Birce' yi sonra halledersin." "Bana Birce deme! O kötü kalplinin adını ağzına alma." "Tamam, demiyorum. Bu arada sen nereye girdin? Ana yoldan mı çıktın? Mayda, nereye gidiyorsun? Bir dakika sakin ol da düşün." "Sakin falan olamam." "Mayda, kaybolacağız." "Sabahtan beri dır dır dır! Araba mısın sen kızım hararet yapıyorsun. Bir şey olmaz. Bu yola ne zaman, ne ara girdim ben." "Yol mu? Buna yol mu diyorsun sen? Kaybolduk işte!" "Tamam, bir dur, bakıyorum." dediğinde, benzinin de azaldığına dair sinyal vermeye başladığını gördü.

"Eyvah! Bir bu eksikti. Benzin de bitiyor!" "Dedim sana işte öyle bir deliriyorsun ki, ardını önünü düşünmeden harekete geçiyorsun. Bir yolda kalmadığımız eksikti, ne yapacağız." "Bir susarsan düşünüyorum." "Düşünüyormuş! Düşün sen düşün!" dedi ve sustu.

Mayda, toprak yolda çok hızlı gidemiyordu zaten araba iyice yavaşlamıştı. Kendi kendine söylenmeye başladı. "Hepsi o Birce denen kadının yüzünden! Onun yüzünden bu haldeyim! Zamanlaması da mükemmel yani, ama ben buradan bir kurtulayım ona o zaman gününü göstereceğim." dedi, "Bütün aksilikler de zaten beni bulsun! Hem de üst üste, hiç şaşırmadım nedense!" diye bağırdı.

"Sanki beni duyacak birisi var da!" dedi, oflayarak aracın ibresine baktı. 0 a gelmişti ama hala belki 15 20 km yol gidebilirdi. Esas mesele hangi yöne gideceğiydi.

Aracı durdurdu. Etrafını inceledi. Her yer de sık ağaçlar vardı. Arabadan indi. Denizi görebilirse belki yönünü de bulurdu. Rüzgarın yönünü anlamaya çalıştı. Kendi içinde çelişe çelişe, düşünüp durdu. Ne ara hava kararmıştı onu da anlayamadı. Etrafta kimse görünmüyordu. Biraz daha beklerse hava daha da kararacaktı. Araba da kalmak da mantıklı gelmiyordu. Kimseye nereye gittiğini söylememişti.

Mayda, bunları düşünürken fısıltı perisine çoktan bir haber daha sızmıştı...

"O o! Birileri intikamını sıcak yiyemedi belli ki. Kayıp kızdan hala haber alan yok."

Tunahan ve Yakup, benzinliklere girip Mayda' yı tarif ediyorlardı.

Yakup, "Siyah bir kamyonet kullanan, uzun kahverengi saçlı bir kadın geldi mi?" diye, görevliye sorarken, Tunahan da aynı soruyu markete soruyordu.

Bir kaç yerden aldıkları, aynı cevapla hayal kırıklığı yasayan Tunahan, Yakup' a dönerek, "Onu tekrar aramalıyım değil mi?" dedi, yüzünü buruşturarak.

"Bence geç bile kaldık Tunahan, ben artık ciddi ciddi endişelenmeye başlıyorum."

"Ben de endişeliyim. Hem de kafayı yemek üzereyim. Nasıl bu kadar düşüncesiz olabilir? Cidden aklım almıyor."

"Bırak şimdi bunları da Birce' yi tekrar ara. Daha sakin ve yumuşak konuş. Nerede olduğunu bu sefer öğren."

"Tamam." dedi, Tunahan ve Birce' yi aradı.

"Ne var Tuna?" dedi, ses gelmeyince devam etti. Tunahan kendisine Tuna denilmesinden hiç hoşlanmıyordu.

"Senin atarlı kızı merak mı ettin? Atarı da kendi gibi küçük ve işe yaramazmış. Benimle başa çıkamayacağını anladı ve gelmedi. Korkak telefonunu da kapatmış ama ona söyle onunla işim bitmedi!"

"Mayda yanına gelmedi mi?"

"Gelmedi dedim ya!"

"Olamaz, kesin başına bir şey geldi."

"Sen ne saçmalıyorsun Tuna?"

"Birce lütfen ona hangi adresi verdin? Nerede buluşacaktınız? Durum ciddi. Mayda' dan saatlerdir haber alamıyorum."

"Banane Tuna, ne hali varsa görsün." dediğinde,

Tunahan, öyle bir öfkeyle bağırmıştı ki, Birce kulağını tuttu. Bir an sanki yanındaydı.

"Sana durum ciddi diyorum! Nesini anlamıyorsun?"

Aman tamam, bağırıp durma. Kulağımın zarını zedeledin."

"Söyle Birce!"

"Bal ormanının oradaki kayalıklara çağırmıştım. Manzaraya karşı hesaplaşmak güzel olacaktı ama o gelmedi çünkü ko..." derken telefonun kesildiğini daha doğrusu, Tunahan' ın telefonu yüzüne kapattığını anladı.

"Terbiyesiz, ben sana bunun hesabını da sormaz mıyım?" dedi kapanan telefona bakarak.

"Bal ormanının o taraflarda buluşacakmış ama gitmemiş. Yakup, Mayda ortada yok. Ne yapacağım? Nergis ablayı ara bir sor bakalım dönmüş mü?"

"Dönse seni arardı Tunahan ya da beni arabam onda ama yine de arayayım."

"Polisi aramalıyım artık değil mi?"

"Kardeşim sana panik ol demiyorum ama evet polisi ya da korucuları arayalım. Hep birlikte aramak daha akıllıca olur."

"Haklısın, Ilgar' la konuşacağım." dedi ve hemen hem arkadaşı hem de orman koruculuğu yapan Ilgar' ı aradı. Durumdan bahsettiğinde, Ilgar bütün ekip arkadaşları ile Madya' yı aramaya geleceklerini söylediğinde, Tunahan' ın içi biraz daha rahat edecek gibi olmuştu.

Konuşmayı yaptıktan sonra da bal ormanına doğru yola çıktılar.

"Çok endişeliyim Yakup, onu bulmam lazım. Başına kötü bir şey geldiyse kendimi asla affetmem. Mayda' ya çok kızgınım. Kendi başına hareket etmemeliydi. Beni aramalıydı. Ama kendime daha çok kızıyorum onu bu işe ben bulaştırdım."

"Tunahan, yapma böyle, senin bir kabahatin yok. Nereden bilebilirdin ki Birce' nin bir anda çıkıp geleceğini. Hem Mayda' yı gerçekten de durdurabileceğini mi sanıyorsun?"

"Haklısın kendi bildiğinden bir gram şaşmayacaktı. Her halükarda beni atlatıp onunla yüzleşecekti. Sanırım ancak onu bir yere kilitleyerek durdurabilirdim."

"Aynen öyle kardeşim, sıkma canını onu bulacağız. Bende endişeliyim ama Ilgar birazdan herkesi o bölgeye yığar. Onu iyi bir halde bulacağız. Eminim iyidir."

"Umarım öyle olur. Umarım Yakup, önce sağa salim Mayda' yı bulayım da sonra Birce' yi çözeceğim."

"O konu biraz karmaşık ama çözersin. Çözmek zorundasın yani artık Mayda' yla birliktesiniz ve Birce ikiniz için de büyük bir sorun olmaya başladı. Gerçekten ne istiyor anlamak mümkün değil."

"Onun tek istediği sorun yaratıp, bütün ilgiyi üzerine çekmek. Beni geri istediği falan yok. O öyle bir kadın. Beni gerçekten sevseydi eğer zamanında kaybetmezdi."

"Bilmiyorum. Çok enteresan, kafası çok farklı çalışıyor. Sen böyle bir kadınla nasıl nişanlanma noktasına kadar geldin? Cidden merak ediyorum."

"Bilmiyordum Yakup, böyle değildi. Yani tamam bazı şeyleri vardı beni düşündüren ama bu kadarı çok fazla artık onu tamamen çözdüm. Bana yaptıklarından sonra cidden ona geri döneceğim düşüncesine nasıl kapılıp buralara kadar geldi bilmiyorum. Bu işin içinde başka bir iş var eminim. Ama ne? Onu henüz bilmiyorum."

"Neyse ne, bence işin o kısmı seni ilgilendirmez. Ama tabii ucu sana dokunduğu için gerekirse onu da çözeriz. Şimdi Mayda' yı bulmaya odaklanalım."

"Evet, şu an benim için tek önemli olan o. Aklımı yitirmeme şu kadarcık kaldı!"

"Saçmalama Tunahan, sakin ol! Sen sakin olmazsan onu nasıl bulmayı düşünüyorsun."

"Biliyorum Yakup, ama elimde değil."

"Tamam, anlıyorum. Kardeşim çözeceğiz." dediğinde, Yakup' un telefonu çaldı.

"Kim arıyor? Mayda mı yoksa?" dedi, Tunahan heyecanlanarak. Bir an yoldan çıkacak gibi oldu.

"Hayır, Nergis abla o da çok merak ediyor."

"Alo Nergis abla? Bir haber mi var yoksa?"

"Yok, Yakup ben de sizden haber almak için aradım. Herkes duymuş Mayda' yı merak ediyoruz. Bulamadınız mı hala?"

"Hayır, abla, arıyoruz. Ilgar' a haber verdik. Onlarda bakacak."

"Ne diyorsun Yakup? Tunahan perişan olmuştur. Ay bu kızın başına kötü bir şey mi geldi yoksa. Çok üzülüyorum."

"Öyle ama idare ediyor."

"Bak şimdi bizimkiler de bizde çıkalım arayalım diyor. Ben de önce size bir sorayım dedim? Ne dersin? Çıkalım mı? Nerelere gitmiş onu öğrenebildiniz mi bari?"

"Nergis abla, şimdilik kimse çıkmasın. Biz bir bakalım Ilgar da ekibiyle arıyor zaten eğer sonuç alamazsak polise de gideceğiz. Siz de dağılmayın şimdi belki Mayda döner."

"Anladım evladım, tamam biz haber bekliyoruz. Bu arada bu cadoloz buraya geldi."

"Hım ne istiyormuş?"

"Tunahan' ı sorup durdu. Ne isteyecek Mayda onun yüzünden kayıp. Onu evire çevire dövmemek için kendimizi zor tutuyoruz."

"Sakin olun abla, aman bir şey yapmayın."

"Ay ama görsen neler diyor. Saçma sapan konuşuyor. Yok, Mayda bilerek gitmemiş, ortadan kaybolmuş, ona yenilmiş. Korkmuş ay kadının sivri çenesi bir türlü durmuyor. Kovuyoruz gitmiyor da!"

"Siz onunla muhatap olmayın abla, önceliğimiz Mayda, onu hayırlısı ile bir bulalım. Birce' yle daha sonra ilgileneceğiz."

"Tamam, çocuğum bana mutlaka haber ver. Eve gitmiyorum buradayım. Hep beraber hayırlı haberi bekliyoruz."

"Tamam, ablacım sağ ol desteğin için Görüşmek üzere."

"Görüşürüz. Yakup?"

"Efendim abla? Tunahan' a söyle çok endişelenmesin. Mayda akıllı kızdır, kendini korumasını bilir."

"Tamam, abla inşallah öyledir." dedi ve telefonu kapattı.

"Ne diyor?"

"Kasabadakiler de onu aramak için çıkalım diyormuş. Gerisini de duydun zaten."

"Ya diğeri? Merkeze mi gitmiş ne diyormuş?"

"Boş ver, saçma sapan konuşuyormuş. Bilmesen de olur."

"Yüzsüz hala ne konuşuyormuş! Gerçekten elimde kalmasından korkuyorum. Şiddete karşıyım ama sınırlarımı zorluyor!"

"O sınırlar korunacak ama Tunahan, biz öyle adamlar değiliz. Sen hiç değilsin."

"Değiliz, kardeşim haklısın. Sinirden ne dediğimi biliyor muyum ben."

Tunahan, bu sırada yol ayrımına gelmişti. Nereden gitmeliyiz? Sen Mayda olsan nereden giderdin?"

Yakup, düşünüyordu. "Bilmiyorum ama muhtemelen yolu karıştırdı. Sol taraftan gitmiş olabilir. Deniz tarafı sonuçta, kayalıklar dediği için ona o taraftan gitmiştir."

"Emin misin?"

"Evet, bence oradan devam et. Ben Ilgar' ı arıyorum. Bakalım onlar ne taraftalar?"

"Alo Ilgar, bir gelişme var mı?"

"Bölgeyi taramaya başladık. Henüz bir şey yok. Senin araban ondaydı değil mi?"

"Evet, kardeşim benimkini almıştı."

"Tamam, biz bakmaya devam ediyoruz. Siz neredesiniz?"

"Bizde bal ormanına geldik. Yol ayrımının solundan devam ediyoruz."

"Anladım, biz sağ taraftayız. Oradan başladık. Tekrar haberleşelim."

"Tamam."

"Ne olmuş?"

"Onlar, sağ tarafı tarıyorlar. Henüz bir haber yok." dediğinde, Tunahan derin içli, sıkıntılı bir nefes verdi.

"Neredesin Mayda, neredesin ..."

O sırada fısıltı perisine bir haber daha düşmüştü.

"Kayıp kız hala bulunamadı. Gökçeağaç kasabası, endişeli. Aldığımız duyumlara göre korucular da aramaya çıkmış. Umuyoruz ki başına kötü bir şey gelmeden Mayda bulunsun. Kasaba halkı onu aramak için hazırda bekliyor."

Mayda tekrar arabaya binmişti.

"Ne yapacağım ben şimdi?" dedi, aracı çalıştırırken ibreyi kontrol etti. "Geri git." dedi, iç ses. "Sence öyle mi yapmalıyım? "Evet, ileride karanlıktan başka bir şey görüyor musun?" "Hayır." "O zaman gidebildiğin kadar geri git. Sonra da inip yürürsün." "Araçta kalmak mantıklı değil. Haklısın galiba." "Haklıyım tabii."

"Tunahan delirmiştir." "Sadece Tunahan mı? Herkes merak etmiştir. Mayda saat kaç oldu baksana." "Tamam, günah meleği gibisin hatırlatıp durma." "Benim işim bu!" "Nereden bilebilirdim böyle olacağını." "Evet, biraz mantıklı düşünsen bilirdin. Sinirden tepen atınca, gözün bir şey görmüyor ki!" "Tamam, söylenme artık." dedi, geri vitese takarken. Bir süre geri geri gitti. Ama artık benzini bittiğinde olduğu yerde durdu.

"İşte buraya kadarmış. Yakup'un arabayı da telef ettin." "Şimdi derdimiz araba mı Allah aşkına!" "Eh tam o değil ama yazık çocuğa çamura da battın." "Suyundan da koydun oh aferin!" "Tamam, be çemkirme hemen şimdi ne yapacaksın?" "Yürüyeceğim işte başka çarem mi var." "Evet te, Mayda?" "Hım?" "Dışarısı çok karanlık olmadı mı?" "Olmuş, evet." dedi, Mayda tedirgin bir sesle.

"Korkmuyor musun?" "Azıcık korkuyorum. Tabii sen beni daha fazla korkutmaya niyetliysen?" "Yok yok, tamam in hadi bir an önce şaşırdığın yolu bul." "Aynen öyle yapacağım." dedi, tam kapının koluna uzandığında, "Mayda?" "Ne var Mayda? Ne?" "Yanına bir sopa falan mı alsan." "Bak ya hani korkutmayacaktın?" "İyi de burası orman, ben önlem al diye şey ettim." "Tamam, of bakayım arabada bir şey var mı?" dedi arabadan inip, bagajı açtı. Bir tane levye bulup aldı. Havaya kaldırarak, "Bu iş görür işte." dedi, "Hım neyle karşılaşacağına bağlı tabii. "Ya sen bir sussana artık! Ne olabilir yani Allah aşkına en fazla tilki kirpi falan "Görürüz tabii illaki öyledir." Neyse ne." dedi, bagajı kapatıp geriye doğru yürümeye başladı.

Biraz yürüdükten sonra bazı sesler duydu. Olduğu yerde kalıp etrafı incelemeye başladı. "Mayda?" "Ne var?" dedi, fısıltıyla konuşuyordu. Sanki onu duyacak birileri varmış gibi. "Sesi duydun sen de değil mi?" "Evet, duydum." "Sence neydi?" "Bilmiyorum iç ses, susta dinleyeyim." dediğinde, ses tekrar duyuldu.

"Mayda orada bir şey var kesin!" "Ya gerçekten mi?" "Bence o tarafa gitmeyelim." "Ne tarafa gideceğiz? Burada her yer aynı zaten! Ben bu hale nasıl düştüm. Hala inanamıyorum." "Onu sonra tartışacağız. Sen önce buradan çıkmayı başar da." "Ha birde onu tartışacağız yani?" "Yani içimde mi kalsın." "Kalsın iç ses, kalsın. Bir şeyi de içinde tut." dediğinde çalılardan tekrar ses yükseldi.

"Eyvah! Vallahi orada bir şey var." dedi, ses gittikçe yaklaşmaya başladığında, "Mayda kaçsana ne duruyorsun. Gelip seni yemesini mi bekleyeceksin?" "Ne yemesi? Ne diyorsun sen?" "Ay ne bileyim ben ne dediğimi biliyor muyum?" "Sus o zaman!" dedi Mayda, tam tersi yöne hızla gitmeye başladı. Ormana doğru girdi ve biraz ilerledikten sonra bir ağaca yaslandı. Sesi dinlemek için durdu.

Ses kesilmişti. "Bak kesildi. Bir şey yok Mayda." dedi, kendi kendine, biraz da nefes nefese gerilmişti. Tam tekrar başını uzattığında, parlayan bir çift gözü gördüğünde çığlık atarak koşmaya başladı.

"Ne gördün? Ne var?" dedi iç ses. "Bilmiyorum, bir çift göz bana bakıyordu." "Ney aman Allah' ım Mayda, koş durma sakın." "Koşuyorum zaten!" dedi, nefes nefese ormanın içine doğru iyice ilerlemişti.

Koşarken arkasına bakmaya çalıştı. "Geliyor mu Mayda? Takip mi ediyor?" "Bilmiyorum, göremiyorum." dediği, sırada ayağı takıldı ve yuvarlanarak yere düştü. Elindeki levye de fırlamıştı. Düşerken de başını çarptı. En son canının çok acıdığını hissetti ve elini başına götürürdü. Sonrası karanlık ve sessizlikti. Mayda bayıldı. Aradan ne kadar vakit geçtiği belirsiz bir süre sonra,

Ilgar ve ekibi, ormana dağılmış Mayda' yı arıyordu. Ilgar yanında bir ekip arkadaşıyla etrafı tararken arabayı buldu. Diğer ekip arkadaşlarına aracı bulduğu bilgisini haber verdi. Ardından da Tunahan' ı aradı.

Tunahan, endişeli ve telaşlı bir halde telefonu açtı.

"Ilgar? Bana onu buldum de ne olur?"

"Tunahan, sakin ol kardeşim. Arabayı bulduk ama Mayda içinde değil." dedi, yolu ona da tarif etti. "Bu bölgeye gelin. Aramayı burada yoğunlaştıracağız."

"Tamam, hemen geliyoruz."

"Ne diyor? Bulmuşlar mı?" dediğinde, Tunahan arabayı döndürüyordu.

"Evet, arabayı bulmuşlar ama Mayda içinde değilmiş. Kesin bir şey oldu Yakup." dedi, arabanın hızını arttırırken,

"Tamam, kardeşim kötüyü düşünmeyelim. Oralarda bir yerdedir. Dikkatli sür Tunahan." dedi, aşırı hızlanan Tunahan' a yandan bir bakış atarken ama içinden "Ben de olsam aynısını hatta daha fazlasını yapardım." dedi, sadece Tunahan' ı sakin tutmaya çalışıyordu.

Tunahan, arabanın yanına vardığında, ikisi de araçtan indiler. Telefonlarının ışıklarını açıp ormana daldılar.

Tunahan daha fazla dayanamadı ve "Mayda!" diye, bağırdı. Yakup' ta ona uyarak bağırmaya başladı.

"Mayda neredesin?"

İkisi de sürekli Mayda' nın adını tekrarlıyorlardı. Bu şekilde bir süre daha aramaya devam ettiler.

Bu sırada Ilgar, Mayda' nın ayak izlerini buldu ve takibe başladı. Uzaktan Tunahan' ın sesini duydu. O da onlara karşılık bağırdı.

"Tunahan, kuzey batı yönüne gelin." diyerek, onları yönlendirmeye çalıştı.

Bu sırada izleri takip etmeye devam etti. Biraz daha gittikten sonra yerdeki levyeyi gördü.

Arkadaşına dönüp, "Buralarda bir yerde olmalı." Levyeyi yerden alıp, "Bunu yanına almış olmalı."

"Düşürmüş belki de bir şeyden kaçıyordu." dedi, arkadaşı.

"Olabilir." dedi, Ilgar adımlarını hızlandırdı. "Hadi gidelim." ilerlemeye devam etti ve durdu elindeki feneri etrafa tuttu ve keskin bakışları ile az ileride yerde hareketsiz yatan Mayda' yı gördü.

"Buldum, işte orada, yerde." dedi ve koşarak Mayda' nın yanına gittiler. Bu sırada Tunahan ve Yakup' ta onlara doğru geliyordu.

Ilgar yere eğildi ve Mayda' yı kontrol etti. Yüzünden saçlarını çekerken, alnındaki ıslaklığı fark etti.

"Başını vurmuş. Baygın, kendinde değil." sonra adını seslendi.

"Mayda beni duyuyor musun? Mayda iyisin, seni bulduk."

"Mayda?" dedi, onu yavaşça döndürerek, "Alnından yaralanmış, kanaması var. Baskı yapabilir misin?" dedi, arkadaşına. O da hemen yanındaki ilk yardım çantasından gazlı bez çıkartarak Mayda' ya yaklaştı.

Gazlı bezle başına bastırdığın da, Mayda inleyerek tepki verdi. O sırada Ilgar, tekrar adını seslendi. "Mayda, kendine gel canım. Seni bulduk. Artık iyisin, konuşabilir misin?" dediğinde, Mayda, mırıldanarak "Tunahan." dedi, sadece.

Ilgar, Mayda' yı kucağına alarak yerden kaldırdı. Arkadaşı önden onlara ışık tutuyordu

Ilgar, Tunahan burada geçti artık." dedi, onu taşırken yarı yolda Tunahan ve Yakup fenerin ışığını gördü. Koşarak yanlarına gittiğinde,

"Onu bulmuşsun, durumu nasıl? Ne olmuş? Kendin de mi?" diyerek, ardı ardına bir sürü şey sormaya başladı ve Mayda' ya yaklaşıp, "Mayda canım iyi misin? Mayda lütfen konuş benimle." dedi, endişesi gitgide artan sesi ile.

Onun yerine Ilgar cevap verdi. "Düşmüş ve kafasını çarpmış, alnında bir kanama var. Onu hastaneye götürmeliyiz çok önemli bir şey olmayabilir ama biz yine de gidelim." dedi.

Tunahan, öfkeli ve hüzün dolu bakışları ile sadece "Tamam." diyebildiğinde, Mayda' dan bir inleme sesi daha geldi.

"Mayda, sevgilim." dedi, Tunahan. "Onu bana ver Ilgar, ben taşırım."

"Tamam, ama dikkatli ol." dedi, Mayda' yı Tunahan' ın kollarına bırakırken "Çok sarsmamalıyız."

"Anladım." dedi, kasılan çenesi, çatlak bir sesle. Mayda' yı kucağına aldı. Ilgar, "Ben hemen aracı buraya isteyeyim." dedi ve arkadaşlarına konum söyledi. O sırada Tunahan Mayda' yı sarsmadan taşımaya devam ediyordu.

Mayda' dan kesik kesik inlemeler gelmeye devam etti. Arada bir mırıltıyla "Tunahan" diyordu.

"Buradayım sevgilim, yanındayım. Korkma iyi olacaksın."

"Başım." dedi, Mayda.

"Evet, başını çarpmışsın ama iyileşeceksin. Şimdi seni hastaneye götürüyoruz tamam mı." dedi, yumuşacık ses tonu ile onu rahatlatmaya çalışıyordu.

Mayda bir daha konuşmadı. Onu arabaya kadar taşıyıp, hastaneye gitmek üzere yola çıktılar. Ilgar ve arkadaşı da onlara eşlik etti. Ilgar diğer ekip arkadaşlarını bilgilendirip gönderdi.

Onlar hastaneye giderken, Fısıltı Perisi' ne günün şimdilik son haberi düşmüştü.

"Kayıp kız Mayda, Gökçeağaç kasabasının yakışıklı, karizmatik ve güçlü kollarına sahip olan korucularından Ilgar Aykanat tarafından bulundu. İyi geceler kasaba sakinleri."

 

Devam edecek...

Bölümü nasıl buldunuz? Mayda' nın yaptığı ne kadar doğruydu?

Tunahan Birce ve Mayda arasında sıkışıp kalmış olabilir mi?

Sizce bu işe nasıl bir çözüm bulacak?

Birce karakteri hakkında ki düşünceleriniz neler cidden bilmek isterim?

Ilgar hakkında ki düşünceleriniz neler?

Yorumlar da buluşalım mı?

Merak denen şey bende oldukça fazla:))

Yeni bölümde görüşmek üzere nazar bonjuklarım... :)

 

Loading...
0%