Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14. BÖLÜM(Geçmişin Hayaleti)

@nefelicalliope

Ay geldim geldim:) Canım tatlı deli dolu çiftimle geldim. Mayda ve Tunahan' ı özleyenler el kaldırsın:) Nazar bonjuklarım yine bekleyemedim yeni bölümle yakanıza yapıştım. :) Bölüme dair birkaç fotoğraf atayım dedim, uzun zamandır atmadığımı fark ettim.

Geçmişin Hayaleti

Geçmişinizdeki kötüler hiçbir zaman geçmişte kalmaz. Her an hayalet gibi ortaya çıkıp sizi tarumar etme arzusu ile yanıp tutuşma gibi kötü huyları vardır. İçleri kötülükle kavrulur. Kötülükte doyururlar açlıklarını! Sizin payınıza düşense her an bunu bilerek ve hazırlıklı olarak yaşamaya devam etmektir. İyilerle kötülerin savaşı yüzyıllardır devam eder. Herkes biraz tükenir. İyiden de gider kötüden de. Hayat her daim kalanlarla devam eder.

Mayda, kıpırdandı

Mayda, kıpırdandı. "Ama bir dakika neden rahat hareket edemiyorum." dedi kendi kendine, sızlayan başına elini götürdü. "Of başım." dedi inleyerek, hemen yanındaki Tunahan' ın varlığını ondan gelen bir mırıldanma ile fark etti.

"Neler oluyor?" dedi, tekrar hareket etmeye çalışarak yüzünü sağ tarafına çevirdiğinde, Tunahan' ın tatlı yüzüyle burun buruna geldi. O an birlikte geçirdikleri anlar aklına hücum etti. "Tunahan." dedi, fısıltıyla koala gibi sarıp sarmalamıştı Mayda' yı. Mayda' nın yanakları kızarmaya başladı. Tunahan' ın melek gibi yüzüne ve dağınık saçlarına bakınca yaptığı tüm yaramazlıklar henüz çok taze olan hafızasından gözünün önüne geldi. İstemsizce dudaklarını ısırdı.

"Şahane bir geceydi ve ben bunun olmasını nasıl erteledim." diye, içinden geçirirken karnından gelen guruldama sesi ile bir anda kaskatı kesildi ve elini hızla karnına götürdü.

"Hay aksi, sana inanamıyorum Mayda şimdi bunun sırası mı?" dedi, kendi kendine söylenerek. Bir ses daha geliyordu. Hissetmişti ve "Tunahan'ın bunu duymaması gerek." dedi içinden, rezil olmasına ramak kalmıştı.

"Tamam, sakin ol karnişim seni birazdan doyuracağım. Lütfen ses çıkarma." dedi, yalvarırcasına karnına konuşuyordu.

Tunahan'ın bir bacağı tamamen Mayda' nın üzerindeydi. Kolu ile beline sıkı sıkıya sarılmıştı.

"Önceki hayatında kolamaydın be adam, biz seni sülün biliyorduk." dedi. Çok yavaş hareket etmeye çalışarak önce kolunu kendinden uzaklaştırdı. Bekledi, Tunahan kıpırdamayınca, hafifçe doğrularak kendini toparladı. Yorulmuştu.

"Bacak, bacak değil sanki kütük." dedi, söylenerek Tunahan'ın bacağını zor bela kaldırdı.

"Görev tamam Mayda." Artık sadece yataktan çıkmak kalmıştı. Son bir kez Tunahan'a baktı. Hala uyuyordu. Sessiz ve sakin bir şekilde hareket ederek yataktan çıktı.

Çıkar çıkmazda Tunahan'ın sıcaklığını aradı. Çıplaktı, hiçbir zaman çıplak uyumazdı. Bu adam ona ilkleri yaşatıyordu.

"Neyse Mayda, kendine gel." dedi, "Şu an senin asli görevin karnişini doyurmak. Yoksa alarm gibi ötmeye başlayacaksın kızım." dedi, yerden Tunahan'ın tişörtünü alıp hızla üzerine geçirdi. Şu an kıyafet seçecek durumda değildi.

Karanlıkta bir yere çapmamak için dua ederek yatak odasından çıktı. Parmaklarının ucunda ilerleyerek merdivenlere gitti ve aşağıya inip ışığı açtı.

Nergis' in getirdiği yemekler öylece duruyordu. En son yemek yiyecekken nasıl o hale geldiklerine şaşırarak yemeklere baktı. Sonra "Kendine gel Mayda, daha sonra, bunları daha sonra düşüneceksin." dedi, ama birkaç saat önce yaşadıkları gözünün önünden gitmemekte ısrarcıydı.

Yemekleri karıştırmaya başladı. Karnından gelen guruldamayı ancak böyle durdurabilirdi. Sabırsız midesi çığlık atarcasına tekrar guruldadığında arkasından gelen erkeksi gür kahkaha sesiyle olduğu yerde irkilerek donup kaldı.

Cesaret edemiyordu. Utanmıştı. Hem bu şekilde yakalandığı için hem de Tunahan'la yaşadıklarından ötürü fazlası ile mahcup hissetti.

Karnına fısıldayarak, "Alçak köfte! Beni ispitledin! Senle sonra hesaplaşacağız." derken, Tunahan tam o sırada ona arkasından sarılıyordu.

"Karnından gelen sesle mi kavga ediyorsun? Tam senden beklendiği gibi." dedi, hala sırıtıyordu. Mayda bir cesaretle ona döndüğünde aralarında hiç mesafe yoktu. Vücudu hiç değememesi gereken yerlere değiyor ve sızlamasına neden oluyordu.

Bu hissi görmezden gelerek, "Şey..." dedi, "Açım ve bunun sebebi de sensin."

"Sen hep açsın Mayda' m." dedi, Tunahan yanağından öptü. Altına pantolonunu giymişti ama bu Mayda' nın gözlerinin bayram etmesine engel değildi. Üstü hala çıplaktı ve o sert kaslar gözüne gözüne, girmeye devam ediyordu.

Bu beklenmedik hareketi Mayda' nın yüreğinin hop etmesine sebep olmuştu.

"Suçlusu da hep benim zaten." dedi, yine Tunahan gülerek.

"Yani, artık biliyorsun. Söylememe gerek yok."

"Olsun, sen yine de söyle. Bana çemkir, dır dır et. Ben öylesine alışkınım." dediğinde, artık Mayda da gülüyordu.

"Delirdin sen iyice."

"Sayende." dedi, Tunahan.

"Hadi yine iyisin. Bensiz asla bir şey yapamıyorsun." dedi, Mayda böbürlenerek.

"Sensiz bir şey yapmak istediğimi nereden çıkardın?" dedi, Tunahan ısınan bakışları Mayda' nın üzerinde geziyordu.

Mayda' nın kalbi hızlanmaya başladı. Bu adamın, hiç duru yoktu. Hâlbuki ki tek istediği yemek yemekti ama şu an yemeğin yerini Tunahan almak üzereydi.

"O küçük tatlı aklından neler geçiyor?" dedi, Tunahan çapkın bir şekilde gülümsüyordu.

Mayda irkildi, "Yok artık aklımdakileri de okuyor olamazsın." dedi, konuyu değiştirmeye çalışarak.

Tunahan, boynunu geriye atarak neşeli, içten, bir kahkaha attığında Mayda, Tunahan'ın boynundaki adem elmasına odaklanıp dudaklarını yaladı.

"Şimdi anlaşıldı." dedi, onu gören Tunahan.

"Ne?" dedi, Mayda. Bir anda panikle "Ne anlaşıldı? Açım dedim Tunahan, bırak beni." dedi, onu kendinden uzaklaştırmaya çalışarak itti ama Tunahan bir adım bile kıpırdamamıştı.

"Gördüm." dedi, Tunahan.

"Ay ne gördün Tunahan? Tamam, hadi bırak beni." dedi, bir kere daha hamle yaptı ama Tunahan kıpırdamadı.

Mayda onun kıpırdamayışına hayret ederek, "Ne yaptın sen, kendini yere mi yapıştırdın be adam!" dediğinde,

"Tamam, sakin ol. Hadi gel, karnını doyuralım. Bu kadar beklemen bile mucize aslında." dedi, onun saçlarına samimi bir öpücük kondurdu. Ardından da tezgaha gitti. Onun arkasından Mayda, rahat rahat Tunahan'ı izledi.

"Ayıp olmuyor mu ama?" dedi, Tunahan arkası dönük bir halde.

"Ne, ne ayıbı? Ne yaptım ki?"

"E sen beni istediğin gibi seyrediyorsun ama ben seni seyredemiyorum. Haksızlık." dedi, muzipçe dudaklarını büzerek konuştu.

"Araba farı gibi arkada da gözlerin var zannımca, yoksa anlaman mümkün değil." dedi, Mayda gülerek.

"Ne var? Neler yapmış Nergis abla? Çok acıktım Tunahan biraz acele eder misin?"

"Tamam, sabırsızlanma şimdi hazırlıyorum." dedi, paketleri alıp ısıtılacakları ocağa koymaya başladı.

"Tunahan?" dedi, Mayda.

"Efendim güzelim."

"Tatlı var mı tatlı?" dedi, Tunahan ona bakmak için arkasına döndü. Mayda' nın gözleri ışıldıyordu. Konu tatlıydı ve tatlıyla arasına kimse giremezdi. Tunahan bunun çok net farkındaydı.

"Neden öyle bakıyorsun? Var mı yok mu?"

"Bu saatte mi Mayda?" dedi, yine ona sorgularcasına baktı.

"Tatlının saati mi olur. Canım sen de bir şey diyorsun. Önden onu yesem yani onlar ısınana kadar valla yere yapışacağım şimdi. Midem baygınlık geçiriyor. Birazdan yine bana çemkirmeye başlayacak." dediğinde, Tunahan önüne dönerek gülmeye başladı. Sarsılan omuzlarından onun güldüğünü anlayan Mayda,

"Gülme Tunahan soruma cevap ver. Çok zor bir şey sormadım." dediğinde, Tunahan tam tatlıyı çıkarıyordu ki, kapıdan yumruklanırcasına ses geldi.

İkisi de şok içinde ve ani bir refleksle kapıya baktı. Sonra da birbirlerine baktılar.

"Bu da ne şimdi? Kim olabilir?" dedi, Mayda.

"Bu saatte hem de?"

Tunahan "Hayır olsun." dedi, kapıya yönelen Mayda' ya,

"Sen dur güzelim, ben bakarım."

"Ama Tunahan."

"Aması yok Mayda, gecenin bir yarısı kapın neden yumruklanıyor?"

"Ben nereden bileyim Tunahan, işte izin verirsen kimmiş bakacağım."

"Bu kılıkta mı?" dedi, onun üzerini işaret ederek. Mayda kendine baktı. Üzerinde sadece Tunahan' ın tişörtü vardı.

"Senin halinin benden aşağı kalır yanı mı var?"

"Ee yani?" dedi, Tunahan tek kaşını havaya kaldırarak,

"Tamam, pes ettim. Sen aç."

"Ha şöyle, azıcık söz dinle."

"Tamam, dinliyorum." dedi, huysuz bir halde. Kapı ısrarla vuruluyordu.

Mayda dayanamadı. "Kır canım kır öyle olmaz!" diye, bağırdı. Tunahan o sırada kapıya yöneldi.

"Hayret bir şey, bu hiç hayra alamet değil Tunahan." dedi. Bu sırada dışarıdan tarçının havlama sesi de geliyordu.

Tunahan tam kapıyı açacakken Mayda' ya dönüp, "Birini beklemiyordun değil mi?" dediğinde,

"Yok artık, kimi bekleyeceğim. Tabii ki beklemiyorum." dedi, huysuzca.

Tunahan hiçbir şey demeden kapıyı açtı. Mayda da tam arkasında duruyordu.

İkisinin yüzü de şeytan görmüş gibi alı al moru mor oldu. Mayda dilini yutmuş gibi suskundu.

Tunahan ise şok içinde sadece "BiRCE!" dedi, Birce' nin eli açılan kapıya vuracakmış gibi havada aslıydı. Yüzünde ise öfke ve kıskançlık dolu bir ifade vardı. Tunahan' ı yarı çıplak görünce neye uğradığını şaşırmıştı.

Mayda Tunahan' nın arkasından yanına geçti. "Bu kadına inanamıyorum!"

Tunahan "Yok artık! Senin burada ne işin var!" dedi, soru sormuyor duruma tepki veriyordu.

"Esas senin burada ne işin var?" dedi, Birce gayet rahat bir şekilde hesap soruyordu.

"Sen bana hesap mı soruyorsun?"

"Soruyorum evet."

"Sen kafayı yemişsin." dedi Tunahan.

"Al benden e o kadar!" dedi, Mayya kollarını birbirine bağlamıştı.

Birce önce Tunahan'ı ardından da Mayda' yı süzdü. Suratındaki ifade ikisinden de nefret eder gibiydi.

Mayda' nın yüz ifadesi de pek hoş sayılmazdı. Ona iğrenerek bakıyordu.

"Bu kadarı yerer! Hemen evimden defolup gidiyorsun."

"Gitmezsem ne olur!" dedi, Birce. O da kollarını birbirine bağlamış ayağını ritim tutar gibi yere vuruyordu.

"Polisi arayacağım. Senin bu yaptığın haneye tecavüz!" dedi, Mayda artık bağırıyordu.

"Senin yaptığın ne? Ortadan kaybolma numarası ile mi Tunahan' ı kendine çektin. Korkaksın sen!" dediğinde, Mayda çileden çıkmıştı. Artık bu son noktaydı.

"Ne dedin sen!" diyerek, Birce' nin üzerine doğru uçarken Tunahan onu havada yakaladı! "Mayda, dur yapma."

"Bırak beni!" diyerek resmen cıyakladı. "Bırak dedim." dedi, dişlerinin arasından.

"Bırakmam." dedi, Tunahan! Onu etrafından döndürüp Birce' den uzağa bıraktı. Sonra da hışımla kapıya döndü. Tarçın deli gibi havlayarak Mayda' nın yanına sokuldu.

"Tarçın korkma annecim, bir şey yok." dedi, Mayda "Sus tamam mı." dediğinde, tarçın başını onun bacaklarına sürttü. Artık o kadar şiddetli havlamıyordu.

Tunahan Birce' nin kolundan sert bir sekilde tutarak onu kapıdan uzaklaştırdı.

"Sen ne yaptığını zannediyorsun, delirdin mi?" dedi, bu defa soruyordu.

"Deli olan o!" dedi, Mayda' yı göstererek.

"Ya sabır!" dedi, Tunahan öfkeden kıpkırmızı olmuştu. Arkadan Mayda' nın öfkeli çığlığı geldi.

"Deli olan sensin. Hatta arsız ve yüzsüzsün! Sen kafayı tırlatmışsın! Hangi cesaretle evime gelirsin!" diye, bağırarak o da tekrar ona yaklaştığında, Tunahan "Mayda lütfen içeriye gir."

"Ben onun gitmesini sağlayacağım." dedi, çenesindeki kas seğiriyordu. Bir elini yumruk yapmıştı.

"Cidden mi Tunahan? Gidecek olan ben miyim? Geçmişimizin hiç mi hatırı yok?" demez mi?

"Hay ben sizin geçmişinize!" diye, Mayda tam küfür edecekken, Tunahan Mayda' yı içeriye tıkıp kapıyı kapattı. Ardından da kapı kolunu sıkıca tuttu.

Mayda şok içinde az önce ne olduğunu anlamaya çalışarak yüzüne kapanan kapıya baktı.

"Hemen git buradan."

"Gitmeyeceğim."

"Birce sana git diyorum. İşler daha fazla çirkinleşmeden defol buradan."

"Sana bir soru sordum." dedi, Mayda içeriden kapıyı zorluyordu. Ardından kapıya tekme atmaya başladı.

Tunahan bu kapı olayının yüzüne çok fena patlayacağını biliyordu ama öncesinde bu sorunu halletmeliydi.

"Sen görürsün Tunahan, beni içeriye kapatmak neymiş görürsün!" dedi, koşarak alt kattaki banyoya gitti ve bir kova su aldı. Sonra da camın yanına gelip açtı. Oradan bir kova suyu Birce' ye fırlattı.

Birce çığlık atarak sendeledi. Sudan nasibini alan Tunahan da sıçradı.

"Tam da senden beklediğim hareket! Afillisin güzelim." dedi, kaçak bir gülüş göstererek.

"Defol!" diye, bağırdı. O sırada camdan çıkan Mayda.

Tunahan çılgına dönen Mayda' ya baktı. Haklıydı! Ama onu zapt etmesi gerekiyordu.

"Mayda, dur." dedi, ona sarılarak "Güzelim sen de deli gücü falan mı var." dedi, Tam ona ters ters bakmaya hazırlanan Mayda yumuşadı. "Bu hoşuma gitti bu arada." dedi, çarpık bir şekilde gülümseyerek. Bu Mayda' nın bir an afallamasına ve gülümsemesine neden oldu.

Sonra hemen toparladı "Bırak beni, Tunahan sana son defa söylüyorum. Bırak."

Birce "Sakın bırakma Tunahan!" dedi, sırılsıklam olmuş bir halde "Baksana bana ne yaptı." diyerek ağlamaya başladı.

Mayda, bir kahkaha attı. "Hasta bu histerikli şizo! Evet, evet eminim." dedi.

Tunahan ise ne yapacağını şaşırmış bir halde, gülse mi, ağlasa mı arada kalmış bir halde kısa kahkaha attı.

"Komik mi?" dedi, Birce.

Mayda da Tunahan da aynı anda "Evet komik." dedi, ardından Mayda,

"Islak bir sıçan gibisin." dedi, keyiften dört köşe olmuştu.

"Tamam, bu kadarı yeter!" dedi, bir anda Tunahan. Birce Tunahan' a uzandı. Ona dokunmaya çalışması Mayda' nın gözünün dönmesi için yeterliydi.

Tunahan' ın kollarının arasından ok gibi fırlayarak, Birce' nin kolunu yakalayıp ters döndürerek sırtına diziyle bastırıp onu yere oturttu.

Tunahan şok içinde Mayda' yı izliyordu

Tunahan şok içinde Mayda' yı izliyordu. Birce' den acı içinde gelen çığlığı görmezden gelerek,

"Mayda sen dövüşmeyi nereden biliyorsun?" dedi, şaşkınlıkla.

Mayda, gururlu bir ifade ile "Daha bilmediğin çok şey var canım." dedi, dudağının bir kenarı yukarı kıvrılmıştı.

Bundan istifade eden Birce, sertçe Mayda' yı iterek onunda yere düşmesine sebep olduğunda, Mayda "Yetti artık!" diyerek, yerden kalkmak istedi ama Birce onun saçından yakaladığında acı bir çığlık koptu. Tunahan koşarak araya girdi ve Mayda' yı Birce' den kurtararak arkasına aldı.

Yerden kalkan Birce, ona doğru hamle yapmak isterken, Tunahan öfkeyle yumruğunu duvara geçirdi.

"Yeter!" diye, bağırdı. Herkes olduğu yerde donup kaldı.

"Yeter Birce, sana git diyorum. Seni istemiyorum. Buradan da hayatımdan da defol! Nesini anlamıyorsun, cidden polis çağıracağım ya da hiç istemediğim bir şekilde elimde kalacaksın ama polis senin için daha iyi bir tercih olur." dedi, tıslar gibi konuşmuştu.

Birce, tek kelime etmedi. Mayda ise Tunahan' ın yumruk yaptığı eline bakıyordu. Duvara geçirmişti ve büyük ihtimalle eli incinmişti. Canı yanıyordu.

"Ama..." dedi, Birce tam konuşacakken,

Tunahan sözünü kesti. "Kes! Sesini duymaya da seni görmeye de tahammülüm yok! Neyin peşindesin bilmiyorum ama ilgilenmiyorum. Al o pis oyunlarını git başka yerde oyna!" dedi, aşağılarcasına konuşmuştu.

"Senden iğreniyorum! Anlıyor musun? Bana yaptığını unutmadım! Beni aldattın! Hem de en yakın arkadaşımla aldattın! Nişanlıydık lan biz! Evlenecektik! Seni sevmiştim! Lanet olsun!"

"Tunahan, lütfen özür dilerim. Ben çok pişmanın! Beni dinle lütfen bir kez konuşalım!"

"Sana sarf ettiğim tüm kelimelerim şu an ziyan oluyor. O kadar yoksun benim için! Hayatımı mahvettin beni binlerce kez yumruklanmış bir kum torbası gibi ortada bıraktın! Gururumu, inancımı ayaklar altına aldın! Onu geçtim sana olan saygımı, sevgimi bir çöp gibi kenara attın!" Öfkeden nabzı yükselmiş, nefes alış verişleri hızlanmıştı.

"Beni sırtımdan bıçakladın ve şimdi gelmiş, hiçbir şey olmamış gibi benimle konuşmak mı istiyorsun!" dedi, yine tıslar gibi konuşmuştu.

"Sen, hayatımda gördüğüm en aşağılık insansın! Affedilir tek bir yanın yok. O pis ellerini de varlığını da hayatımda istemiyorum! Duydun mu beni?"

"Tuna!"

"Kes sesini, bana böyle söylemeyi bırak! Bundan nefret ediyorum demiştim."

"Eskiden etmezdin."

"Eski, evet eski! Anla artık."

"Hayır!" dedi, Birce inatla.

"Öyle bir evet ki!" dedi, Tunahan.

"Ne oldu? Onun için beni sırtımdan bıçakladığın kişi nerede? Hani çok aşık olmuştunuz? O yüzden mi buraya koştun."

"O bir hataydı!" dediğinde, Tunahan' da ipler koptu. Ve bir anda Birce' nin burnunun dibinde bitti.

"Hata olan sensin! Baştan sona bir hatadan ibaretsin!"

"Bana yaşattıklarını unutmadım. Unutmayacağımda! Ne yaparsan yap unutturamazsın!"

"Şimdi defol git! Mayda' dan uzak duracaksın, onun saçının teline bile zarar gelirse, senden bilirim ve acısını senden çıkartırım. Benden de uzak duracaksın. Senin yerin, o çöplüğün yanı! Beni anladın mı?" dedi, Birce' den ses gelmeyince, "Sana, beni anladın mı dedim?" diyerek, resmen kükredi. Kaskatı kesilmişti Tunahan onu izleyen Mayda da aynıydı.

Onu ilk defa bu kadar öfkeli ve kırgın görüyordu. içindekilerinin hiç birini, hiçbir zaman söylememişti ama şimdi tüm öfkesini kinini ve kırılganlığını kusuyordu.

"Beni dinlemiyorsun." dedi, Birce sakince titrek bir sesle.

"Seni, zamanında dinlemekle ömrümün hatasını yaptım zaten o bir daha olmaz!" dedi, tükürürcesine.

Mayda' nın yüreği ezildi. Anlayamıyordu bu ısrarı, bir kadın olarak hem cinsinin bu hale gelebildiğine inanamıyordu. İçinde tarifsiz bir korku yükseldi. Titriyordu. Sebebini bilmediği bir şeklide titremeye başlamıştı.

Şiddetten hoşlanmıyordu. Şiddetten kaçmıştı. Manipüle edilmekten kaçmıştı. Kaldıramadığı çirkin sözlerden şu an anlamaya çalışıyordu. Bu kavga, gürültü, bu çirkin yaralayıcı sözler, onu geçmişine götürüyordu. Bunu hiç istemiyordu ama gözünün önünde bir anda belirmişti. Birce değil o konuşuyordu sanki o kalkan parmak Birce' nin değil Arda' nındı.

Kolları ile kendini sardı. Üşüyor muydu? Yoksa maruz kaldığı şeylerin hayaleti mi ortaya çıkıyordu?

Tunahan' ın gözü ona kaydığında, titrediğini gördü. Telaşla ona yaklaştı. "Mayda' m canım, titriyorsun." dedi, panik dolu sesi ile onu kendine çekmek isterken Mayda' dan hiç beklemediği bir hareket geldi.

Mayda, Tunahan'ı bir eliyle aniden durdurdu. "Yaklaşma bana!" dediğinde, Tunahan ifadesi şok içindeydi ve afallamıştı.

Birce onlara baktı. Sinirden dudağını ısırarak kanatmıştı. Ardından konuşmaya başladı.

"Biliyorum, kızgınsın. Bana öfkelisin, haklısında ama beni dinleyeceksin ve konuşacağız. Şimdi değil belki ama sonra şimdi gidiyorum." derken, Tunahan ona dönüp bakmadı. Mayda yanaklarının içini ısırıyordu. Aniden içeriye eve ardından da kapıyı çarparak kapattı.

Birce de Tunahan da kapıya bakakaldı. Tunahan, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu ve beyni patlamak üzereydi. Mayda' nın akasından o da ardına bakmadan içeriye daldı. Mayda, kapının hemen ardında dikiliyordu. Tunahan içeriye girince koşar adım odasına gitmeye başladı. Tunahan arkasından,

"Mayda!" diye, seslendi. Mayda onu duymadı koşarak üst kata çıktı ve kendini banyoya kapattı.

Tunahan da ardından koştu bir şeylerin ters gittiğini anlıyordu ama bu Birce'yle ilgili değildi. Bu Mayda' yla ilgiliydi.

"Mayda." dedi, ses yoktu.

"Mayda lütfen kapıyı aç."

Ses yoktu.

Mayda, neler oluyor? İyi misin? Lütfen güzelim aç kapıyı konuşalım." dediğinde,

Mayda, "Git buradan." dedi.

"Gidemem." dedi, Tunahan "Gidemem, lütfen Mayda konuş benimle."

Ses yoktu.

Tarçında yukarıya çıkmış, masum masum Tunahan'a bakıyordu.

Tunahan' ın gerginlik seviyesi tavan yapmıştı. Endişeliydi ve korkuyordu.

Bu sırada Birce' nin aracının motor sesi geldi. Tunahan rahat bir nefes almak istedi ama alamadı. Tek düşündüğü Mayda' ydı.

"Sevgilim, lütfen dışarıya gel. Konuşalım, özür dilerim. Bunları sana yaşattığım için üzgünüm." dedi, ses tonu yumuşamıştı. Onu korkuttuğunu düşünüyordu. Aklına gelen diğer düşünceleri ise bertaraf etti çünkü eğer düşündüğü şeyse kendine hakim olamayabilirdi.

Mayda banyoda kendine doğru katlanarak yere oturmuştu. Bu ruh halinden nefret ediyordu ve uzun zamandır da yasamıyordu. Bir şeyler tetiklenmişti. Kendine kızıyordu. Dışarıda ona yalvaran Tunahan'ın sesine kızıyordu şu an her şeye kızıyordu. Tunahan' ın sesine kızdığı için kendine kızıyordu.

Tunahan çok üzgündü. Aklı karmakarışıktı, nerede hata yapmıştı ne olmuştu da Mayda, kendini ona kapatmıştı. Delirmek üzereydi. Şimdi olmazdı her şey çok güzel giderken ve ona tutulmuşken onu kaybetmeyi göze alamazdı.

Eski kocamı terk etmemin ve boşanmamın ardındaki asıl sebebi kimse bilmiyordu. Çünkü bunu bir sır gibi saklıyordum. Ama o sır beni de içten içe tüketiyordu. Bunun hep farkındaydım. İyiymiş gibi yapıyordum. Uzman bir taklitçi gibiydim. İyi olma taklidi benden sorulurdu. Ama bunu yalnızca ben bilirdim. O an, sinsi bir kanser hücresi gibi hep midemde duruyordu.

Tunahan tereddüt içindeydi. Az sonra yapmayı düşündüğü şeyi hayatında ilk defa yapacaktı. Hatta bu gece yaptığı birçok şeyi hayatında ilk defa yapmıştı.

Tunahan kapıyı kırdı.

Önce bir süre kırılan kapıya sonra da onun o tatlı ve endişeli yüzüne baktım. Soğuk buz gibi bir sesle,

"O kapıyı da diğer her şeyle birlikte tamir etmelisin." dediğimde, hızlı adımlarla yanıma gelip, tam karşımda yere eğildi. Yüzü yüz hizama gelince delici bakışlarının içinden hüzün dalgasının geçtiğini gördüm.

Yanağını ısırdığı belliydi. Beni o halde görmenin şokunu hazmetmeye çalıştığı belliydi. Biraz sonra çenesindeki kasın seğirdiğini gördüm. Söyleyecek çok şeyi olmasına rağmen sanki dilsiz biri gibi susarak, yüzüme bakmaya devam etti. Ben ruhsuz ruhsuz, yine bakmaya devam ederken, o vereceği tepkiden ya da tepkinin vereceği hasardan endişeli ve kararsız bana baktı. Bu kadar anlayışlı olmamalıydı. Ben olsam onu dır dırımla yerin dibine sokmuştum.

Sustukça, geçer sandığım ama yanıldığım korkunç gerçekle yeniden yüzleşiyor ve bundan nefret ediyordum. Söylemeli miydim? Emin değildim. Bazen bazı gerçekler yalnızca su altında kalmaya mahkumdu. Gerçekler boyunuzu aştığında, kafası kesik tavuk gibi ortada dolaştığınızda, bunu idrak ediyordunuz. Tunahan' ın yeterince derdi vardı ve ortada bir tavuk olacaksa o zaten bendim. Tunahan güzel yakışıklı bir sülün olarak kalmayı hak ediyordu.

Ağır ağır alınan nefesler, ortamın karamsarlığından çıkamayacak gibiydi. Küçük banyomda, Tunahan'ın sevgi dolu varlığına şaşkındı. Tıpkı benim gibi. Ben bu güzel adamı hak ediyor muydum? Yine çıkmaz sokaklarla dolu olan aklımın soruları tarafından rehin alınıştım.

İşler bende sarpa sarmıştı. Sarp kayalıkların ucundan dönen ben, yine kendimi o kayalıkların ucunda bulmuştum. Ya atlayacaktım ya da dönüp gidecektim. Zamanında çekip gitmeyi tercih etmiştim. Ya şimdi? Şimdi ne yapacaktım? Tunahan'dan gidecek miydim? Yoksa onun beni sevmesine izin mi verecektim?

Karar anı Mayda? Kaçtıklarınla şimdi yüzleşme zamanı?

Bu kadar süre susması hiç normal değildi? Gözlerinin rengi, canlı, sıcak, yumuşak yeşilden, kararsız, soğuk, aniden esen rüzgarla fırtınaya dönüşmeye hazır gri bulutlara dönüyordu. Bakışlarındaki suskunluk, tıpkı fırtına öncesi sessizlik gibiydi.

Meğer o büyük yanılgımın içine, ne büyük yorgunluklar biriktirmişim. Hayatta ki en büyük ve tek pişmanlığım Arda' yla evlenmekti. Hiç bir pişmanlığım olmayan şeyse Tunahan'a evet demekti. Tunahan'ın yüzündeki gölgelerin sebebi olmayacaktım. O sıcak tatlı gün ışığı gülümsemesini, koyu gri bulutlarla kaplı bir dünyaya çekmeyecektim. Ben bunları düşünürken, Tunahan sonunda konuşmaya karar vermişti.

"Kapıyı tamir edeceğim, diğer her şeyle birlikte." dedi, bir anda onun yüzündeki denizin derinlerine daldığım yerden çıkmama sebep olarak. Sakin konuşmuştu. Sakin ve dümdüz hiçbir tepki olmadan.

"Ama seni tamir edebilir miyim, emin değilim? Buna izin verecek misin Mayda, ondan da emin değilim."

Gerçekten de anlıyordu. Hiçbir boktan haberi yoktu ama o bokun ne olduğunu anlamıştı. Afallayan suratımı tokatlamak isteyerek, gözlerinin içine içine, meydan okurcasına bakmaya devam ettim.

Tunahan, böyleydi. Onu kısa sürede tanımış olsam da o böyle bir adamdı. Düz, samimi, sıcak, dürüst, güvenilir, doğal her şeyi olduğu gibi yapan, söyleyen ve karşılayan! Bu yüzden ona kızabilir miydim? Asla! Kırılabilir miydim? Asla, hakkım yoktu. Kırılma hakkım uzun zaman önce elimden alınmıştı. Canlarım bitmişti.

"Ben..." dedim, sonra yutkundum ne diyecektim. Kahretsin ne anlatacaktım, nasıl anlatacaktım.

"Sen?" dedi, sakin ve usulca sanki ona masal anlatmamı bekleyen küçük bir çocuk gibi hevesle yüzüme baktı. Bizden yana umutlu ve pes etmeyecek bir ifade ile.

"Ben kırık bir oyuncak mıyım ki, sen beni tamir edeceksin? Bu da ne demek şimdi!" dedim, delirdim. Evet, tam manasıyla delirerek, bu işin içinden çıkmaya çalışıyordum. "Üzgünüm aşkım, yine kavga edeceğiz. Seni birazcık delirteceğim ama sonra geçecek tamam mı? Bana kızma." dedim içimden, kendi kendime "Özür dilerim Tunahan." dedim ve hızla olduğum yerden doğrularak ayağa kalktım. Neredeyse benimle birlikte o da aynı anda doğruldu ve kalktı. Aramızdaki mesafe onun sıcaklığının bana neredeyse değecek kadardı.

Suratındaki her bir siniri damarlarının kabarmaya başlamasından görebiliyordum. "Hah Mayda, sıçtın kızım, nasıl çevireceksin buradan hadi bakalım." dedim, kendi kendime.

Tam onu itip ileri adım atacakken, beni durdurdu ve duvar gibi karşımda durdu. "Bana çarpan sanki yine benim duvarlarımdı."

"Çekil önümden Tunahan." derken, sözlerimin gerisini getiremeden, ondan beklemediğim bir hareketle, beni omuzuna aldı ve banyodan çıktık.

Bu şekilde hayal etmemiştim ama onunla olan sıcak temas beni heyecanlandırmıştı. Yani beni hala bırakmıyordu. Ben olsam onun yerinde, cidden seninle mi uğraşacağım der çeker giderdim. Bokunda boğul derdim birde! Neyseki Tunahan ben değil, bir ilişkiye benim gibi bir manyak yeter değil mi?

Tunahan, ne yapıyorsun? Saçmalama, indir beni." diye nafile bir çaba olacağını bilerek bağırdım.

"Kapıyı kırdın, yetmedi tabii uyuz deve, level mi atlamak istiyorsun sen he develikten ayılığa mı geçtin? Söylesene!" diye, bağırırken beni yatağa fırlattı. İtiraf edeyim, bu fırlatmayı hak etmiştim.

Ama asla beklemiyordum. İrileşen gözlerim yuvalarından çıkacak sandım. Neyse ki onları geri çağırıp tam çemkirmeye hazırlanırken, Tunahan ansızın üzerime eğilip beni yatağa tabiri caizse mıhlarken, kendini de bana mıhladı.

Kükremeye hazır bir aslan gibi yırtıcı bakışları, yüzümde gezinirken bir şeyler aradığı kesindi. Aradığı şeyi şimdilik bulmasına izin vermeyecektim! Karar hakkımı sonraya sakladım.

"Sen ne yaptığını zannediyorsun?"

"Sen ancak bu dilden anlıyorsun." dedi, tek nefeste gri gökyüzüne dönen bakışlarıyla.

"Saçmalama Tunahan, kalk üzerimden."

"Cıks kalkmayacağım."

"Tunahan."

"Efendim güzelim."

"Adama bak ya! Nasıl çekici tavırlar bunlar. Allah' ım neredeyse kahkahayla güleceğim. Tut kendini Mayda, sakın!" "İyi ama çok çekici şu an, tam manası ile bir aslan parçası." dedm içimden.

"Seni dinliyorum." dedi, Tunahan tek kaşı havaya kalkmıştı. O tek kaştan bir tık tırsmıyor değildim.

Aha bu hiçte iyiye alamet değildi. "Dinleyecek bir şey yok." dedim, bir çırpıda yalanı yakalanmasın diye hızlı konuşan çocuklar gibi.

Bu sırada hala üzerimde ve beni elleri ile yatağa kenetlemiş bir haldeydik. Başka zaman olsa müstehcen bir görüntü olurdu ama şu an hiç o havalarda değildik. Gerçi o özene bezene oluşturduğu şahane karın kasları hala gözüme batıyordu ve aklımı her an çelmeye hazırdı ya neyse konumuz bu değildi. Ben onun güzelim kaslarını düşünürken o,

"Sen de bir tuhaflık var?"

"A Tunahan, benim diğer adım tuhaflık bilmiyor muydun."

"Mayda, neyin var? Az önce ne oldu öyle?"

"Bir şeyim yok Tunahan, sadece sinirlerim bozuldu. Öfkem içimde kalıp bana patladığı için olabilir mi?"

"Sadece bu olduğuna emin misin?"

"Başka ne olacak, tabii ki eminim." dedim, bakışları ile yüzümün her santimini emin olmak için tararken, içimden inanması için dua ediyordum.

"İçimden bir ses beni kandırdığını söylüyor. Sanki bir yaramazlık yapmışsın da benden saklıyorsun gibi."

"A ilahi Tunahan, çocuk muyum ben, ne yaramazlığı."

"Birde soruyor."

"Tunahan, bak ben cidden iyiyim. Hadi üzerimden kalk ta öyle konuşalım."

Bu dediğimi kafasında tarttığını görüyordum. Bana güvenmiyordu. Ben olsam bende güvenmezdim. "İnanmadı da!" dedi iç ses. "Heh hoş geldin. Şıracının şahidi bozacı!" "Geç kaldım ama." "Ay öyle mi? Ne üzüldüm, ne üzüldüm."

"Mayda kıss, ne dalga geçiyorsun? Ne oldu?" "Ne olacak, benim kafadaki şizo ortaya çıktı." "Kıs dalga geçmesene, bir şey sorduk?" "Yok, bir şey iç ses. Git sen." "Niye kıs?" "Ne demek niye, görmüyor musun?" "Ay Mayda, kötüsün, fesatsın!" "Bilmukabele canım." "Yanlış zamanda mı geldim?" "Birde hala soruyorsun pes!" "Tamam, ben pes. Gittim baysss."

İç sesten kurtulur kurtulmaz, "Tunahan." dedim,

"Hım?" dedi, yoğunlaşıp ısınan bakışlarıyla beni süzerken ben dudağımı ısırıyordum. Nabzım yine başını alıp gitmeye karar vermişçesine hızlanmaya başladı. Daha ne kadar böyle bu halimize sabredebilecektim bilmiyordum. Ayrıca ne düşündüğünü de kestiremiyordum. Tehlike çanları geçecek miydi yoksa devam mı edecekti? Yorgundum tek istediğim onun sıcak, güçlü koynunda uyumaktı. Ama sanki unuttuğum bir şey vardı. Bende bir şeyler eksik gibiydi ama neydi? derken, kendi kendime, yatak odama bomba gibi gibi düşen sesle birlikte Tunahan derinden gelen o erkeksi ve şahane kahkahasını yüzüme karşı hiç acımadan patlattı.

"Yer yarılsa da içine girsem keşke!" dedim, guruldayan karnıma.

Devam edecek...

Yeni bölümle görüşmek üzere...

Yorumlarda buluşalım.

Cadoloz Birce' ye tokat sitesi açalım mı? Ay yazar ne kadar da ayıp hiç olur mu öyle şey dediğinizi duyar gibi miyim acaba? :D :)

Cadoloz Birce' ye tokat sitesi açalım mı? Ay yazar ne kadar da ayıp hiç olur mu öyle şey dediğinizi duyar gibi miyim acaba? :D :)

Ne haber mavişş diyerek, Tunahan' ın arabasına takık olan bir adet Mayda!

"Sen benim arabamla mı dertleşiyorsun?" inanamayan gözlerle ona bakıp afallayan Bir adet Tunahan!

"Sen benim arabamla mı dertleşiyorsun?" inanamayan gözlerle ona bakıp afallayan Bir adet Tunahan!

"Sen benim arabamla mı dertleşiyorsun?" inanamayan gözlerle ona bakıp afallayan Bir adet Tunahan!

Tunahan' ın Gökçeağaç kasabasındaki kır evi.

Mayda' nın Gökçeağaç kasabasındaki kır evi

Mayda' nın Gökçeağaç kasabasındaki kır evi. Bu iki komşu ev! :))

 

Loading...
0%