Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3. BÖLÜM(Deryada Bir Salım Yok!)

@nefelicalliope

Yayınladığım müzikler, Mayda ve Tunahan' ın hikayesine ortak oldular... Arabesk' in ruhu çiftimizle bir başka... :)

Nam_ı diar Sülün Tunahan:)

Nam_ı diar Sülün Tunahan:)

Aralarındaki meselenin üzerine, balıklar ve envaiçeşit mezeler yenmiş birde çaylar içilmişti. Çoktan unutulanların rafına kaldırılmıştı bile, kendileri dahi farkında olmadan. Mayda'nın balığın tazeliğine şiir yazmadığı kalmış, aşk yaşadığı mezelerden de eve götürmek için satın almıştı. İşte böyleydi Mayda, olumsuz olan her şeyin üzerine sünger çekiyordu. Yerine olumlu, güzel anlar bırakarak. Bu gerçekten de kutlanmayı hak eden bir başarıydı. Tunahan' ın gözünde. Balıkçı, Tunaha'nın arkadaşıydı. Gayet ortada olan samimiyetlerinden masalarında nezaketen değil, gerçekten hal hatır sormak için oturmuştu. Gerçi yaşı arkadaşı olabilecekten bir tık fazlaydı. Ama bu samimiyetlerine gölge düşürebilecek bir şey değildi.

Mayda da sevmişti Ömer Bey'i babacandı. Sohbeti de evlere şenlikti. "Tam benim kafadan." Dedi, Mayda. "Ee bu durumda Tunahan da senin kafada olmuyor mu?" diye, atladı hemen iç ses. "Yani" dedi, Mayda "amaç?" "Ortak noktanız işte, ikinizde aslında aynı kafadasınız bunu göremeyecek kadar mal mısın Mayda? İlla benimde ağzımı bozduruyorsun." "Her zaman çok kibarsın sanki de haspam!" Laflara bak! Seni o laflarınla döverim iç ses." "Çık git, bak işine." "İşim sensin Mayda." "Değilim, istemiyorum." "Huysuz!" "Sensin o!" "Çemkirme bana!" "Esas sen çemkirme!" "Bir kere de çirkefleşme ya!" "Bak ya sen zıvanadan çıktın iyice! Sus artık!" "Gidiyorum ama..!" "Defol!"

Mayda kendi kendine içinde tartışma yaşarken, Ömer Bey ayaklanmıştı. Tunahan ise bir anda sessizleşen Mayda' ya şüphe dolu bakışlar atıyordu.

"Tanıştığımıza çok memnun oldum Mayda Hanım. Size keyifli sohbetler."

"Teşekkür ederim Ömer Bey, her şey çok güzeldi."

"Afiyet olsun. Her zaman beklerim, yine gelin. Kendine iyi bak Tunahan, görüşürüz."

"Sağ ol Ömer abi. Görüşmek üzere."

İkisi de birbirlerine şüpheyle bakıyorlardı. Ömer giderken, yerlerine oturdular.

"Karnın doyduğuna göre artık konuşabilir miyiz?"

"Doymamla ne ilgisi var ki şimdi?"

"Tokken, daha ılımlı olabileceğini düşünüyordum."

"Demek yine beni kızdıracak bir şeyler söyleyeceksin. O yüzden mi getirdin beni buraya? Gerçi her şey fevkaladenin fevkindeydi. Tunahan o mezeleri kim yapıyormuş bir sorsak ya? Acaba beni onunla tanıştırır mı Ömer abi? Hım? Ne dersin?"

Tunahan mezeleri kimin yaptığını biliyordu. Ömer' in oğlu Ege'ydi. Ayrıca Ege, Tunahan için tehlike arz edebilecek potansiyele sahipti. Kendisini çok seviyordu orası ayrıydı ama Mayda asla onunla tanışmayacaktı. Hele de şimdi Asla'ydı. Olmazdı. Konu kapanmıştı.

"Şimdi olmaz Mayda, boş ver sen onu biz konumuza dönelim mi?"

"Ne konusu Tunahan sabahtan beri başımın etini yedin! Konu mu kaldı ki hem bak her şey düzeldi." Dedi sevimli bir şekilde.

Tunahan ise, "konuşmadan nasıl düzelmiş oluyor?"

"Nasılı mı var canım işte böyle." Dedi, eliyle ortamı ve midesini göstererek. Sen bu işi çözdün Tunahan dahasını karıştırmasak mı?"

Hayretle baktı Tunahan, "cidden mi Mayda? Az önce mahalleyi inletmedin mi sen? Nasıl konuyu böyle hiçbir şey olmamış gibi değiştirip kapatıyorsun sana şaşırıyorum."

"Hala şaşırıyor musun sen? İnlettim evet o an öyle içimden geldi. Hem ne yapayım beni sen çileden çıkarıyorsun?"

"Ne tesadüf ama beni kim çileden çıkarıyor acaba? Bir fikrin vardır muhtemelen!"

"Çıkma Tunahan! Bir kişinin çileden çıkması, bence yeterli. Sen tut kendini, azcık ağır başlı ol. Ne var yani çıkmasan?"

"Sen olsan azcık ağır başlı, madem tavsiyene kendin uysan, zaten sorun olmayacak. Niye ben oluyorum."

"Sen bana sorunlu mu? Diyorsun şu an!"

"Değil misin? Hep ben suçluyum zaten dimi? Araba mı alıp kaçan sen değilsin, üzerime meyve suyu döken de sen değilsin, aa en başta, bana takipçi sapık diyen de sen değilsin. Bir şey unuttum mu?"

"Zorba 'yı unuttun?"

"Ne?" dedi Tunahan şaşkınlıkla,

"Zorba olduğunu da söylemiştim. Onu unuttun diyorum."

"Mayda, ben ne diyorum sen ne anlatıyorsun!"

"Ayrıca ben sorunlu değilim! Onu nereden çıkardın hiçbir fikrim yok!" "Çok üzerine gitmesek mi? Hazır aranız biraz düzelmişken." "Hah! Ben de diyordum ki nerede bu iç ses?" "Buradayım işte nerede olacağım." "Yani değil mi? Kambersiz düğün olur mu hiç!" "Ben mi gidiyorum üzerine, sen saf mısın? O geliyor benim üzerime görmüyor musun? Ben tertemiz kapattım konuyu." "Acayip temiz kapattın Mayda! Tıka basa yedin içtin. Adam senden bir anlayış belki ufak bir özür bekliyor." Ne özrü, ben niye diliyorum!" "Dedi ya adam mahallede, benim seni incitebileceğimi düşünmen beni üzdü diye!" Vallahi senden korkuyorum iç ses, bu nasıl hafıza ya!" "Ben maksat iyilik güzellik olsun diye şey ettim." "Etme sen bir şey! Özürmüş ne yaptık, sanki canına mı kast ettik!" "Sayılır!" "Sen artık sus bence!"

"Hiç öylesine, ben zaten kendi kendime sinir oluyorum hep!"

"Aramızda ki dağların, farkı işte Tunahan!"" dedi, Mayda, gülümseyerek. "Neresi farklı? Sıçtığınız bok bile aynı! Farkmış? Orhan Baba var aranızda kızım sizin daha ne olsun?" "Orhan Baba' yı karıştırma şimdi attırma tepemin tasını!" "Kötü bir şey mi dedik! Ne carlıyorsun hemen!" "Hassas yerimden vurmaya çalışıyorsun da ondan!" "Şöyle sizin ki gibi bir ortak nokta kimsede yoktur. Fırsatı kaçırma diyorum! Ne noktası ne hassası!" "Ne fırsatından bahsediyorsun sen kendi kendine!" "Tamam, kes daha fazla cevap verme."

"Deveye hendek atlatmaktan daha zor sana laf anlatmak Mayda!"

"Sen hiç bir deveye hendek atlattın mı ki?"

"Ben ne atlatacağım, atalarımız yapmış o işi işte! Aklının nasıl çalıştığına ayrıyeten şaşırıyorum Mayda! Hayret içerisinde bırakıyorsun beni."

"Şu hayretlerine bir sahip mi çıksan artık, hala alışamadın mı bana?"

"Bu soruyu cidden sormamalıydın?" imalı bir şekilde söylemişti.

"Sordum ama!"

"Cevabını duymaya hazır mısın peki?"

"Ne olabilir? Allah aşkına cevabı ne olabilir ki, söyle dinliyorum." "Bazen ben bile hala şaşırıyorum sana Mayda! Ah be canım, şu sülün ne yapsın he?" "Alışsın. İşte alışmamaya uğraşmak zor be!" "Diyorsun?" "Hı, dedim dimi?" "Dedin. Alışsın istiyorsun dimi? Seni böyle olduğun gibi kabul etsin!" "Sen var ya sen, çok fenasın iç ses! Benim dalgınlığımdan yararlanıp konuşturuyorsun! Ama yemezler canım!" "Yok, be, yanlış anladın sen." "Yok, yok, ben en doğru şekilde anladım seni fettan!" "Ayıp olmuyor mu ama birazcık?" "Ayıbın alasını sen yaptın be!" "Ay ne yaptım kız?" "Üçkâğıtla ağzımdan laf almaya çalışıyorsun, sen çok iyi biliyorsun ne yaptığını!" "Günahıma giriyorsun! Sen demedin mi alışsın diye?" "Dedim ben, inkârcı değilim." "Ee o zaman ?" "Ne o zaman?" "Ay yeter çık aklımdan bezdirdin. Tunahan doğru söylüyormuş, bu böyle uzayıp gidecek değil mi?" "Sana bağlı?" Dedi. Derinlerden gelen bir kıkırtıyla... "Senin ben ağzını gözünü bir bağlarım şimdi! Git başımdan!"

"Ne diyeceksin Tunahan, çoktan alıştım mı diyeceksin? Beni şamar oğlanına çevirdin mi diyeceksin? Cevap ver ne diyeceksin?" Ben biliyor muyum ne diyeceğimi?" "O zaman ne diye atladın öyle dişisine koşan kurbağa gibi?" "Saçmalama, ne kurbağası!" "Ona mı takıldın sen şimdi, esas mesele o mu? Kız cevap bekliyor, cevap!" "Anladık onu, sen de sıkıştırıp durmasana beni!" "İyi ne halin varsa gör o zaman!" "Görürüz, sanki senin bir hayrını gördük!"

"Cevabını veremeyeceğin şeyler söylemeyeceksin demek ki Tunahan Bey! Ne oldu, bulamadın mı bir şey?" diyerek, üzerine gitmeye devam etti Mayda, vereceği cevabın altından kalkamayacağından habersiz.

"Söyle gitsin lan! Alışmadın mı? Alıştın! Ee, o zaman ne diye susuyorsun! Söyle sen bırak gerisini o düşünsün, hazır cevap nasıl olsa hanımefendi. Maşallah dili pabuç gibi!" "Aynen öyle be aslanım! Aferin sana, ben yanındayım. Konuş! Yalan değil sonuçta." "Değil dimi?" "Hayda! Değil tabii." İyi gaza getiriyorsun öyle aslanım yürü be falan ama! Ya o farklı düşünürse?" "Tövbe ben gaza getirmiyorum. Hiç yapar mıyım ben öyle şeyler, sen yapıyorsun!" "Lann iki dakikada harcadın beni, sana da yazıklar olsun iç ses."

"Söyle gitsin Tunahan, buradan dönüş yok sana, sonra söversin kendine!" dedi, içinden ardından da, "Alıştım." Dedi, gayet ciddi bir şekilde. "Hadi bakalım Mayda Hanım top sende!"

"Ne demek alıştım. Ne diyorsun be sülün?"

"Sülün?" dedi, Tunahan. "Ne demek istediğini bilmek ister miyim acaba?" Ardından da sesli gülerek.

"İstemezsin." Dedi, telaşla Mayda! "Hay ben senin çenenin bağına tüküreyim Mayda! Gergedanlar kovalasın seni, de tazı gibi kaç inşallah Mayda! Bağların kopsun! Ne diyorsun sen ya! Offf! Hatları karıştırdım! Ne diyeceğim şimdi rezil oldum! Derinlerden gelen bir kıkırtı duydu. " Sen sakın tek laf etme! Hepsi senin yüzünden! Ağaçkakan gibi beynimde çalışıyorsun sürekli!" "Farkındaysan tek kelime etmedim." Dedi, iç ses keyifli bir şekilde.

"Şey, gidelim mi artık? Geç oldu sanki değil mi? Biraz üşüdüm hem tatlı da yemedim daha. Tatlısız yemek mi olur Tunahan? Sen bilirsin tatlı burada nerede yenir?"

"Ben hayatımda böyle rezil bir cevap vermemiştim kimseye!" " Obur zannedecek bizim sülün seni?" "Kes şunu söylemeyi, senin yüzünden dilime takıldı!" "Sensin obur hem!" "Şey gibi düşün canım, onun lakabıymış gibi." "Ben mi dedim tatlı yedir bana diye!" "Lakapmış, başım dertte onlarla bilmiyor musun sen?" "Ben ne dediğimi biliyor muyum?" Adam alıştım dedi pat diye! Neye alışıyor, kime alışıyor bu ne Hızır acillik!" "Dürüst bir sülün bence hanesine bir artı daha aldı benden." "ha senin bir de onun için hanen mi var?" "Bence sende de olmalı!" "Eksilerden eksi beğen sen canım! O eksiler kovalasın seni! Hadi kış kış!" "Horoz muyum ben?" "Tavuk mu olmak isterdin?" Öffff hiç çekilmiyorsun şu an!" "Hadi başka kapıya o zaman!" "Gidiyorum..." "Kalman hata!"

"Tatlı yeriz Mayda, o hiç sorun değil. Ama şu sülün konusunu açsak mı biraz daha?" dedi, üzerine giderek, ne demek olduğunu gayet iyi biliyordu. Bu defa onu gerçekten de köşeye sıkıştırmıştı. Gerçi bundan da kaçacaktı, biliyordu ama olsundu. Şuan eğleniyordu.

"Açmayalım Tunahan! Aaaa, ne gerek var? Gidelim bence, bana bu kadar yetti. Tatlı da kalabilir." dedi, içi parçalanıyordu resmen o son cümleyi söylerken yüzünü buruşturmuştu. "Tatlı kalabilir ne Mayda! Tatlı seni asla affetmeyecek bu söylediğinden dolayı..."

"Tatlıdan vazgeçecek kadar, dumura uğrattın onu Tunahan! Aferin. Doğru yoldasın." Dedi iç ses. "İyi de baksana nasıl mutsuz oldu. Nasıl pişman bunu söylediğine!" "İyi işte giderken tatlısını da alıp bir güzellik yaparsın!" "Yaparız değil mi?"

"Peki, gidelim. Ben hemen geliyorum." Diyerek, hesabı ödemeye gitti. O sırada ise, Mayda' nın sesi içine kaçtı. İç ses bile kaçmıştı. Tatlısını yiyemeyen Mayda' dan herkes kaçsındı. "O değil de bu niye ısrar etmedi şimdi, kesin başka bir şey düşünüyor." Diyerek, içinden geçirdi.

Tunahan elinde bir paketle gelmişti. "Hazırsan gidebiliriz." Deli gibi merak etse de paketin ne olduğunu, sormayacaktı. Kendi paketlerine uzandığı sırada, Tunahan "Ben alırım." Diyerek, araya girdi.

Arabaya gittiklerinde Mayda' nın sessizliği Tunahan' ın gözünden kaçmamıştı. Mayda ise kırdığı potlardan sonra, şöyle sağlam bir Orhan Gencebay şarkısına ihtiyaç duyuyordu. Neyse ki hazırda bu ihtiyacını karşılayabileceği bir araba ve cd vardı. Karşı çıkacak kimsenin olmayışı da cabasıydı. Çünkü ablası Beliz, hiç hoşlanmazdı. Ne zaman onun yanında dinlemeye kalksa kavga çıkarırdı. Ferdi Baba dururken, ne diye Orhan Baba'yı dinleyecekmişim diyerek. Babaların kavgası! Klasik bir Türk filmi adı gibi. Dedi, kendi kendine gülümsedi. Galiba tek tartıştıkları konu buydu. Ama ne tartışmak! O da Ferdi Baba hastası olduğu için mevzu ciddiydi. Kimse ailemizin, arabesk ruhunu sorgulamamalıydı. Ege' nin göbeğinden çıkan arabesk ruhlar! Diyerek, müziği açtı. Aradığı şeyi bulamamaktan tam sıkılmıştı ki?

"Hangisi?" Dedi, Tunahan!

"Ne hangisi?"

"Hangisini arıyorsun Mayda?"

"Deryada bir salım yok."

"Yok mu?" Dedi, Tunahan istediği şarkıyı bulduğunda.

"Yok dedik ya!" Dedi, gayet ciddi, dertli dertli. Bu Tunahan' ın gülümsemesine neden oldu. Sessizce ve bıyık altından bir gülüştü. Malum Mayda' nın dertler diken olmuş batmaya yer arıyordu. Sesini açtı birde, içinden yükselen sese kulak vererek.

 

"Uyuz deve! Sesini açıyor bir de, bilerek yapıyor!" "Yükselmesene hemen, o da seviyor." "Seviyordu değil mi?" "Evet, ne güzel seviyor değil mi bizim sülünümüz." "Seviyor evet. Aman off ne diyorum ben yahu!"

Şarkıyı tekrara almıştı Tunahan! Resmen keyfi yerine gelmişti. "Dünya' nın en dertli şarkısında, içli içli ağlaman gerekirken bu ne mutluluk Tunahan Bey?" "Hiç sorma iç ses, hiç sorma!" "Peki, madem, gidiyorum ben?" "Güle güle."

Mayda, yol boyunca tekrar eden Orhan Babasına evinin kapısına gelene kadar içinden eşlik etti. Kederlenmişti. Hiç yoktan yere, alkol kullansa muhtemelen bir büyük yok yok bir büyük bir küçük bu gece biterdi. Hiç içmemişti, sevmiyordu.

Müziğin sesini kısarak "Geldik." diyen, Tunahan' ın alıştığı sesiyle içli bir nefes vererek ona döndü. Kendini toparlayıp indi arabadan. Ardından da Tunahan indi. Arkadaki paketleri alıp uzattı.

Mayda, "İyi geceler, teşekkür ederim." Dedi, gayet mutsuz ve bedbaht bir tonla.

"Sana da iyi geceler, rica ederim."

Mayda tam içeriye girecekken, Tunahan seslendi.

"Mayda?"

"Efendim." dedi, arkasına dönerek.

"Bunu unuttun." Dedi, elindeki diğer paketi de uzatarak.

"Bu ne ki? Benim değil bu." Dedi, Mayda yaklaşarak.

"Senin." dedi, Tunahan.

"Allah Allah." Dedi, Mayda tam "emin misin?" Diyecekken, Tunahan' dan gelen "Tatlın!" Sözcüğü ile aniden alevlenen bakışlarıyla Tunahan' a baktı. O da aynı kendisi gibi bakıyordu. Bu defa şaşıran Mayda' ydı. "Tatlı mı almıştı? Ne ara? Neden?" Dedi içinden... "Sen sakın konuşma." Diye," iç sesi de uyarmıştı. Cılız bir "Tamam" duymuştu. Onunla sonra ilgilenecekti. Şuan beyninde Tunahan' ın Tatlı demesi yankılanıyordu malum.

"Ama sen... Bana tatlı mı aldın?" Dedi, inanamayarak. Gerçekten de hiç beklemiyordu.

"Evet aldım." Dediğinde, Mayda artık özür dilemesinin vaktinin geldiğine ikna olmuştu. "Ne ince düşünceli bir sülün, kıyamam." "Sanki öncesinde kıyabiliyordun." "Ama bak haksız değilmişim." "Her şeye cevabın var!" "Sende erimedin mi Mayda?" "Ne? Hayır, tabii ki de! Erimek değil de biraz yumuşamış olabilirim." "Tamam, işte aynı şey!" "Aynı şey değil." "Aman iyi, özür dileyecek misin?" "Dilemeliyim değil mi?" "Kesinlikle, geç bile kaldın!" "Sanmıyorum ama neyse."

Tunahan özür dilerim. Daha önce yaptıklarım için, biraz abarttım üzgünüm son yaşadığımız olay gereksiz büyüdü. Artık bu konuyu kapatabilir miyiz lütfen?

"Kapattık bile Mayda. Sen farkında olmadan kapatıyorsun." Dedi gülümseyerek...

Aşklarının kavuşmalarının çiçek açma zamanı mı yoksa? Ne dersiniz? Baharı karşılayan yüreklerinden habersiz, bunca didişme hayra mı alamet?  Aşk için değil mi kopan kıyamet!

Aşklarının kavuşmalarının çiçek açma zamanı mı yoksa? Ne dersiniz? Baharı karşılayan yüreklerinden habersiz, bunca didişme hayra mı alamet? Aşk için değil mi kopan kıyamet!

"Anlamadım nasıl? Dedi, "Kız sen bu kadar alık değildin, ne oldu sana? Spor yapmıyorsun eskisi kadar ondan oldu kesin zihnin karıştı senin!" "Sensin alık, başlama yine!" "Sülün seni çoktan affetmiş daha ne soruyorsun nasıl neden diye." "Hee onu diyorsun." "Ben değil, sülünümüz diyor." Dedi kıkırdayarak.

"Boş ver... Sana afiyet olsun." Dedi, gülümseyerek. Ardından da "iyi geceler, camı açık bırakma." Diyerek, arabasına gitti ve uzaklaştı.

Mayda ise öylece ardından baktı. "Ee Mayda Hanım, hep siz mi şaşırtacaksınız? Nasıl bir hismiş?" "Tuhafmış iç ses tuhaf."

Tunahan keyfi gayet yerinde, kendini duşa atmıştı. Orhan Gencebay' ın "Deryada bir salım yok. " şarkısı ne kadar neşeli söylenebilirse o kadar neşeli söylüyordu. Mayda' nın yüzü gözünün önünden gitmiyordu. O'nun bu halini görse, "hayırdır pis köpek bu neşede ne böyle?" diye, çemkirirdi kesin. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun yoksa?" Diyerek. Gecenin sonunda özrünü almayı başarmıştı. Ardında da şaşkın bir Mayda bırakmayı başarmıştı. Yüzünün o halini aklına kazımıştı. Duştan çıkınca üzerine mavi bir eşofman geçirdi Tunahan. 85 kere çalan telefonunu görünce şok geçirdi...

Mayda ise, tabii ki önce tatlıya gömülmüştü. Ne var ne yok bir çırpıda sildi süpürdü. İşte şimdi her şey tamamdı. Üzerinde, dert de keder de kalmamıştı. Üzerindekilerden kurtulup, hemen duşa girdi. Çıktıktan sonra üzerine mavinin tilyon tane tonundan olan, başka bir şort ve beyaz tişörtünü giydi.

Tarçın' ın hav havını duydu. "Aaa tarçınım ben unuttum seni, dur bekle hemen geliyorum." Dedi, kendi kendine. "Ah Mayda nasıl unuttun. Çıkmadan versene mamasını, açlıktan başı dönüyordur. Benim canım tarçınım. Neyse çok kızmamıştır inşallah." Diyerek, koşar adım, başında saçlarını sardığı havlusuyla bahçeye indi. Önce birbirlerini sevdiler. Sonra da tarçın mamasına kavuştu.

Mayda tam içeriye girecekken, "Bir şey eksik sanki ama ne?" dedi. "Tunahan olmasın eksik olan?" "Yok, o değil başka bir şey..." "Yemeğini yedin, tatlını çayını çorbanı içtin. Tunahan' ın gönlünü de aldın. Ne olabilir ki?" Etrafına dalgın dalgın bakındı Mayda, "Allah allah" dedi, eve doğru giderken "Neyse hatırlarım, ne olduğunu herhalde. Dedi. Eve adım atar atmaz bir anda aydınlandı. "Güzelim!!!!!" Diyen, sesi yankılandı evin duvarlarında onun sesini duyan tarçın bile havlamaya başlamıştı.

"Ah Tunahan hep senin yüzünden! Ama ben sana soracağım. Göreceksin sen!" Diyerek, telefonu eline almış ve Tunahan' ı taciz etmeye başlamıştı. Ama açan yoktu. Daha fazla dayanamadı. Beyaz spor ayakkabılarını ayağına geçirdiği gibi yola düştü. İstikamet Tunahan'ın eviydi. Tarçına dönerek, "hadi koş gidiyoruz!" Dedi. "O sülünü mahvedeceğim. Sülünmüş deve o, uyuz deve! " Mayda önden tarçın da arkasından söylene söylene hızlı adımlarla yürümeye başladılar. Siniri tepesinde bir haldeydi.

"Çok kızma olur mu? Bak daha yeni anlaşıp, barıştınız." Dedi, iç ses. "Kes sesini, güzelim yok güzelim. Unuttuk onu hiç olacak şey mi? Sen hala çok kızma diyorsun." "İyi de onun kabahati ne? Sen unuttun." "Onun yüzünden unuttum ama!" "Sen yine de çok bağırmasan." "Sana sormayacağım ne yapacağımı. Kaybol!" "Tamam, ama söz gümüşse sükût altındır." Diye, "Ne güzel demiş atalarımız dinlesen mi acaba? "Seni altınlarla boğardım şimdi ama şükret işim var!"

Tunahan, neye şaşıracağını bilmiyordu. Mayda'nın aramasına mı? Yoksa, Mayda' nın 85 kere aramasına mı? Geri dönmüştü defalarca ama açmamıştı. Aklına olası bütün felaket senaryoları geliyordu. Anahtarlarını aldığı gibi koşarak çıktı evden. Arabasına atladığında hala aramaya devam etti. Kesin bir şey oldu diye geçirdi aklından, emindi yoksa o cadı onu aramazdı! Gaza daha fazla yüklendi. Ama karşısında karanlıkta ve yolun ortasından yürüyen Mayda' yı görmeyi beklemiyordu. Frene asıldı ve arabasını ona çarpmadan son anda durdurabildi. Yüreği ağzına gelmişti. Resmen delirdi. Kendini hışımla attı arabadan.

"Delirdin mi sen? Yolun ortasında gece gece ne yapıyorsun?"

"Esas deliren sensin! Manyak mısın? Ezecektin beni az kalsın! Birde bağırıyorsun." Dedi o da bağırarak. "Bağırmıyor, kükrüyor sülünümüz. Mübarek sülünlükten aslanlığa terfi etmiş!" "Sus sen!" dedi, sesli söylediğinin farkında değildi.

"Konuşmuyorum ki!" dedi hiddetle Tunahan.

"Sana söylemedim!" dedi hırçın bir şekilde.

"Kime dedin? O yanındakine mi? Tarçın bir ona, bir Mayda'ya bakıyordu. O da afallamıştı korkudan Mayda'ya yaklaşmıştı.

"O değil tarçın! Onun bir adı var."

"İyi varsa ne yapalım! Senin bu halde ne işin var burada? Ne oluyor? Aklım çıktı sana bir şey oldu diye! 85 kere aramak nedir!"

"Çıksın o koca aklın! Sen daha dur neler yapacağım ben sana!" Diye, hala bağırarak konuşuyordu.

"Mayda!" Diye, kükredi Tunahan.

"Ne var?" Diye, aynı tondan girdi. Mayda altta kalır mı?

"Neler olduğunu söyleyecek misin?"

"Ne olacak tosbağam yok!"

"Tosbağa?"

"Arabam Tunahan arabam! Arabamı orada unuttuk! Senin yüzünden!"

"Hayda! Bunun için miydi? Bunca kıyamet!"

"Ya ne olacaktı! Unuttuk diyorum ya, beni delirtmesene! Sinirim tepemde zaten! Yürü hemen gidip arabamı alıp geliyorsun."

"Ben niye gidiyor muşum?" Tunahan da biliyordu. O arabayı, tıpış tıpış alıp geleceklerini.

"Ya sabır! La havle! Senin yüzünden unutmadık mı Tunahan!"

"Ya sabır! La havle! Senin yüzünden unutmadık mı Tunahan!"

Bir adet maviş:)

"Benle ne alakası var. Unutan sensin! Aklın neredeyse artık? Benim mavişe asıldığını hatırlatırım." Dedi, arabasını işaret ederek imalı bir şekilde.

"Ne, ben ne asılacağım, senin mavişe be! Bir dakika adı maviş mi? Ya ne güzel isim koymuşsun Tunahan, senden beklemezdim." Diyerek, gülümsedi ama arabaya gülüyordu. Ruh hali değişmişti.

"Hale bak, bana değil de arabama gülüyor. Yine mavişimi seviyor. Ya sen ne çeşit bir kadınsın cidden! Arabamı mı seviyorsun sen şuan? Ayrıca bu halin ne?"

"Ne çeşitmişim? Sensin çeşit! Uyuz deve! Ne olacak! Sevmiyorum ben senin arabanı al da başına çal! Hem ne varmış halimde? Sen kendine bak?" yeni fark etmişlerdi birbirlerinin görünüşünü.

"İyi madem, gideyim ben o zaman. Sen bakarsın başının çaresine! Ne varmış bende?"

"Çıplaksın Tunahan!"

"Senin de kafanda havlu var Mayda!"

İkisi önce birbirlerine, sonra da kendi hallerine baktılar. Sonra yine birbirlerine baktılar ve kahkaha ile gülmeye başladılar.

Gülmeyi ilk durdurmayı başaran Tunahan oldu. "Duştaydım aradığında, telefonunu duymadım. O yüzden geç döndüm. Sen cevap vermeyince de kötü bir şey olduğunu düşündüm. Evden nasıl çıktığımı hatırlamıyorum. Kusura bakma."

"Ben de!" dedi, Mayda gülmeye ara verip. "Ben de duştan çıkmıştım. Tarçına mama verirken fark ettim. Güzelimin olmadığını. 85 kere mi aramışım! Pardon."

"Aynen bir senelik arma kotanı muhtemelen 5 dakikada doldurdun. Senden de bu beklenirdi." Dedi tatlı sert gülümseyerek.

"Dalga geçmesene Tunahan?"

"Tamam, ama geçilmeyecek gibi mi?" Gülümsemesi büyümüştü.

"Uzatma istersen!"

"Uzatırsam ne olur?" dedi, bu arada Mayda'ya yaklaşmıştı.

"Ne olacağını bal gibi biliyorsun."

"Bilmiyorum, anlatır mısın?"

"Şansını zorluyorsun."

"Sen sebep oluyorsun."

"O nasıl öyle oluyormuş?"

"Beni delirtiyorsun çünkü!" derken, Tunahan tam olarak Mayda'nın dibine girmişti ondan yayılan harika kokulara kapılmıştı. Şekerleme ve çiçek karışımı bir kokusu vardı şuan. İstemeden içi onun kokusuyla dolmuştu. "Çift gibi olmuşsunuz aslanım." Dedi, iç ses. "Ne alakası var şimdi?" "Ee baksana aynı giyinmişsiniz, tabii sen biraz eksik kalmışsın." Dedi, gülerek. "Ha onu diyorsun, ne yapayım telaştan oldu." "Senin telaşın bitmez artık Tunahan." "Bitmez değil mi? "Daha yeni başlıyorsun." "Offf!"" dedi, içinden.

"Hiç te bile esas sen beni delirtiyorsun." Dediğinde, içinden "fazla yakın, hem de üstü çıplak. Yani kaslı olabileceğini biliyordum da bu kadarı da fazlaydı ama! Hem bu koku da ne?" dedi, utanmasa burnunu göğsüne dayayıp kokuyu içine çekecekti ama onun yerine hiç utanmayan tarçın o işi hallediyordu sağ olsun. Bir an onun yerinde olmak istedi. "Vayyy Mayda neler de düşünüyorsun sen öyle! Taş gibi değil mi sülünümüz! Gece gece gözlerimiz bayram etti sayende!" "Bayramına da seyranına da şimdi açtırma benim bayramlık ağzımı! Şşş kime diyorum alooo!" "Aman iki dakika dur da iyice bakayım, bir daha ne zaman göreceğiz belli değil." "Sulanmasana adama be! Arsız." "Göz şeysi bizimkisi be, sulanmak yok!" "Oyarım o gözlerini iç ses, kış kış hadii." "Off yemedik Tunahan'ı tamam." "Lafa bak lafa birde ye istersen hadi kışş kışşş." "Tamam, be gidiyorum. Neyse size iyi eğlenceler." "Lan ne eğlencesi, güzelim yok güzelim! Ay bak ben yine unuttum onu ..." "Sen daha çok unutursun onu." Mayda, kızaran yanaklarına götürdü elini gayri ihtiyari, "sıcak oldu biraz koştum ya ondan. Dedi, eliyle kendine rüzgâr ararken.

Güldü Tunahan. "Ya al benden de o kadar." Dedi, "hava aşırı bunaltıcı." "Salak mısın oğlum? Sen arabanla gelmedin mi? Aptallaştın yine!" dedi içinden.

"Neyse, ne yapacağız burada böyle dikilmeye devam mı?"

"Ne demek ne yapacağız? Soruya bak, sen şimdi gidip güzelimi alıp geleceksin."

"Ben niye gidiyorum?"

"Hayda, dedik ya senin yüzünden diye."

"İyi de ben güzelini alınca, mavişime ne olacak?"

"Bana ne ondan be, o senin problemin!"

"Bence öyle değil ama sen bilirsin!"

"Haa" dedi, Mayda düşünüyordu ciddi ciddi, Tunahan sesli güldü.

"Ne gülüyorsun be yine? Gıcık gıcık."

"Gülüşümü de beğenmiyor maviş ne yapsak? Sence güzelim orada kalsın mı? Seni de umursamadı. Efendim ne dedin?" Dedi, arabasına eğilerek.

"Deliye bak, deli deve!" Dedi, gülerek.

"Devenin de delisi olduk, maviş ne yapsak?"

Kahkaha attı Mayda bu sefer...

"Tamam, şöyle yapalım o zaman şimdi mavişe de haksızlık olmasın, o da güzelimin yaşadığını yaşamasın yazık ona baksana nasıl ışıldıyor." Dedi iç çekerek.

"Ee, nasıl yapıyoruz o halde?" dedi Tunahan, Mayda' nın mavişe olan hayranlığını kıskanarak.

"Beraber gideceğiz mecbur."

"Ha şöyle mantığını kullanabildin sonunda."

"Üzerime gelme istersen, bozuşmayalım yine!"

"Daha az önce bozuşup, barıştık bilmem farkındaysan eğer. Ben alışkınım seninle böyle olmaya.

"Bana fark etmez biliyorsun."

"Bilmez miyim? O zaman önce üzerime bir şey giyeyim."

"iyi tamam, acele et biraz."

"Sen arabaya geçebilirsin." Diyerek, arka koltukta duran Çantasını açtı. İçinden beyaz bir tişört alıp giyindi. Mayda bir ona, bir kendisine baktı.

"Neye bakıyorsun sen?"

"Hiç." Dedi, Mayda çabucak saçındaki havluyu çekip aldı. Saçları neredeyse kurumuştu. Sağa sola savurdu. Doğal dalgası olan saçlarını salladıkça çiçek kokusu etrafa daha da yayıldı.

"Burnuma burnuma sallıyor saçlarını. Sanki kokusu her yerde değilmiş gibi." Dedi, içinden Tunahan!

"Tarçın kızım hadi sen, eve koş ben güzelimi alıp geleceğim." dedi. "Akıllı bıdığım benim." Dedi, arkasını dönüp eve giden köpeğine.

"Arabanın anahtarı yanındadır umarım." Dedi, Tunahan.

"Keza, sabaha kadar çarşıya git gel yapmak istemem."

"Yanımda tabii ki, cebimde." Dedi, elini attı ama anahtar orada değildi. Evinin anahtarı da yoktu" "Eyvah!" dedi.

"Ne oldu? Dedi, Tunahan o sırada arabasını çalıştırmıştı.

"Yok." Dedi, Mayda. "İkisi de yok Tunahan, koşarken düşürdüm kesin. Offf ya! Neden, neden ben?"

"Bu gece de bitmeyecek anlaşılan! Hayır, yani sormasam boşuna gidip geleceğiz."

"Tunahan mesele o mu şimdi?"

"Mesele ne Mayda? Bizim senle meselemiz ne? Allah askına bana da anlatır mısın?"

"Ben ne bileyim. Anahtarlar yok diyorum."

"Duyuyorum Mayda! Onun suçlusu da ben olurum kesin!" Yine birbirlerine yükselmişlerdi.

"Sen bu tarafa geç, ben ararken yavaşça beni takıp et de ışık olsun. Gece gece düştüğümüz hale bak!"

"Ne varmış halinde Tunahan, alt tarafı anahtarı düşürmüşüm. Büyütmesen olmaz mı?"

"Ben büyütüyorum zaten! Senin hiç suçun yok!" Baş belasısın!" dedi, içinden. "Senin başının belası ama." Dedi. Diğer ses "Ya kimin olacaktı." Dedi, Tunahan atarlı bir şekilde! "Ne atarlanıyorsun be, sanki bir şey dedik!" "Deme. Bir şey ima etme sen şuan." "Çattık bana ne kızıyorsun." "Kızarım tabii."

Tunahan eğilmiş anahtarları aramaya devam ederken, Mayda;

"Tunahan?"

"Ne?"

"Bağırmasana be."

"Bağırmıyorum ne var söyle?"

"Şey diyecektim, bilmem farkında mısın ama mavişini bana kendi ellerinle verdin? Dedi, kıkırdayarak

Dünyanın en tatlı kıkırdaması olabilirdi. şuan bu duyduğu ses. Ondan önce söylediklerini görmezden geldi. "Çatlak bu kadın." Dedi, içinden! "Arabası yok, onu almaya gidiyor, anahtarı kaybediyor ona rağmen, bu arada beni çileden çıkarmayı da başarıyor ama öyle bir laf ediyor ki gönlümün kapısını da sonuna kadar açıp içeriye dalıyor." Dedi, içinden gülümsüyordu.

"Beni buna pişman etme Mayda!" Dedi, kükreyerek!

"Söz etmem!" dedi, Mayda külüstürle olanları aklına getirince. "Hadi bakmaya devam et sen şu tarafa da bak." Diye, aracı o yöne sürdü.

"Kızım dursana beni mi ezmek niyetin? Sanki lunaparktayız! Çarpışan araba mı kızım!"

"Aaaa iyi hatırlattın. Bir gün gider miyiz? Var mı burada eskiden vardı sanki. Atlıkarıncaya binmek istiyorum. Pamuk şeker de yer miyiz Tunahan?"

Cidden merak etti Tunahan, dalga mı geçiyordu diye, eğildiği yerden doğrulup yüzüne baktı. Ciddiydi. "Gideriz Mayda gideriz." dedi. "Götümden solumayı bir bıraksam, nerelere gideceğim de!" dedi, içinden ayrıca.

"Evin önüne kadar aramandık yer bırakmadan gittiler. Anahtarları bahçeye düşürmüştü. Tunahan ise çektiği eziyetle kalmıştı. Beli ağrıyordu.

"Aa hay Allah!" dedi, Mayda "demek ondan fark etmedim. Çimenlere düşünce ses çıkmadı tabii." Kendini savunuyordu. Zira Tunahan belini tutuyordu. Ters ters ona bakmakla meşguldü. Tarçın havladı Tunahan'a kuyruk sallayarak Tunahan da eğildi yere tarçını sevmeye koyuldu.

"Şimdi tarçın zamanı mı Tunahan? Hadi gidelim. Güzelimin başına bir şey gelmemiştir inşallah."

"Şimdi mi geldi aklına güzelin? Mavişi severek kullanırken öyle demiyordun ama ağzın kulaklarındaydı."

"Ne alakası var, o başka o başka!

Tabii eminim öyledir. Umarım ehliyetini de almışsındır!" dedi, imalı bir şekilde. Adam tedbirliydi. Mayda'yla iken daha da tedbirli olması gerektiğini fark etmişti.

Mayda tek kelime etmeden eve girdi. Hem ehliyetini hem de telefonunu aldı. "Aa sen de aramışsın 45 kere hem de!"

"Yaptım öyle bir hata!" Dedi, Mayda bu cevap karşısında gözlerini devirdi.

"Neyse biz en iyisi gidelim." Dedi, arabanın şoför tarafına doğru gittiğinde, Tunahan koluna yapıştı. "O kadar da değil hanımefendi senin yerin yan taraf."

"Aman tamam, yemedik arabanı!"

"Beyni mi yiyorsun ya zaten! Yetmez mi?"

"Yetmez Tunahan" dedi, imalı bir ses tonuyla!

"Onu anladık!" dedi, arabaya binerlerken.

Mayda, cd çalara uzanıp açtı. "Bakalım ne dinliyorsun?"

Tunahan gülümsedi istemsizce resmen aynı müziğin bağımlısıydılar. Ama çalan şarkıyı duyduğu an yüzü asıldı. Ayşen'di çalan, seviyordu da ama bir süredir özellikle dinlemiyordu. Mayda, onun yüzünün asıldığını fark etti ama sebebini sormadı. Onun yerine çok sevdiği şarkıyı değiştirdi. Kendinden biliyordu bu ifadeyi. Tunahan ona hayretle baktı. "Bu iki oldu" dedi, içinden. Yola odaklandı. Mayda ise, tüm yol boyunca ara ara da eşlik ederek dinledi en sevdiği müzikleri.

 

Mayda'nın samimiyeti her yerdeydi sanki. Böyle usulca yayılan bir samimiyet de değildi onunki. Etrafındaki herkesin içine paldır küldür dalıyordu. Sanki hep oradaymış, hiç yabancısı değilmiş gibi. Samimiyetin sıcaklığı ise paha biçilemezdi. Arabasının yanına geldiklerinde Mayda neredeyse Tunahan daha arabayı durdurmadan atlayacaktı.

Bir adet tosbağa:)

Bir adet tosbağa:)

"Tosbağam, merak etme geldim. Yalnızlıktan sıkıldın değil mi? Kusura bakma geciktim." Dedi. Resmen arabasıyla konuşuyordu. Onun ardından inen Tunahan,

"Onu unuttuğun için özür de dile de tam olsun!" Dediğinde, Mayda, "şşşşşşt ne unutması canım sende, yani yok öyle bir şey güzelim. Sen onu dinleme sakın." Dedi, Tunahan' a kaşlarını çatarak bakıyordu.

"Ooo" dedi. Tunahan "üçkâğıtta var. O soğuk bakışlar ve çatık kaşlar bana işlemez Mayda. İşin bitti mi, özrünü dilediysen artık gitsek mi?"

"Dilerim ne olmuş! Sen karışma. Ben senin mavişle arana giriyor muyum? İşgüzarlık yapmasana."

Sesli güldü Tunahan, "işgüzar?"

"Ne dediysek o işte. Sen deveyi duyma güzelim. Maviş sen de kusura bakma ama sahibin biraz gıcık!"

Tunahan kahkaha attı bu sefer. "Sen de kesinlikle sorun var." "Niye Tunahan sen de arabanla dertleşmiyor musun?" "Evet de Mayda abartmıyor mu sence de?" "Yoo abartmıyor, kız böyle hafif çatlak işte ne yapacaksın? İdare edeceksin." "Edelim madem!" dedi. İçinden gülmeye devam ederken.

"Bak ya yine gülüyor."

"Ne yapayım Mayda kızayım mı?"

"Ay yok, hiç uğraşamam şimdi kızma gül sen iyi böyle." "İyi mi kız Mayda, iyi dimi güzel gülüyor?" "He iç ses he gülüşüne de mi düştün?" "Düşülmeyecek gibi mi Allah aşkına, bir kere de dürüst ol." "Ben ne zaman dürüst olmadım he! Tunahan gibi konuşma benle, Tunahan fanı!" "Yok valla ondan şey etmedim ama güzel gülen adamlara zaafım varsa demek." "Zaafmış senin zaafının dalağını sökerim! Beni çıldırtma! Kış kış hadi kışşş." "Aaa vallahi horoz zannediyorsun beni sen." "Öyleyse ne olur iç ses, istersem gergedan yaparım seni farkında mısın?" "Maalesef keşke Tunahan'ın iç sesi olsaydım. O hiç böyle yapmazdı." "Demek öyle he, o kadar yani! Anladım ben." "Mayda," "Sus." "Ama Maydacıgım." "Bana sakın cığımlı konuşma, hatta hemen kaybol." Hüzünlü bir kıkırtı geldi.

"Arabana kavuştuğuna göre artık ben eve gidiyorum."

"Teşekkür ederim. Bizi kavuşturduğun için." Dedi gülerek.

"Rica ederim. Senden böyle cümleler duymak kolay değil."

"Yine şansını zorluyorsun. Uslu uslu teşekkür ettik işte."

"Kuru kuru olmasın o?"

"Haklısın, sana dondurma ısmarlayayım mı?"

"Altından ne çıkacak acaba?" dedi şüpheyle...

"Sana insanlık yaramaz Tunahan."

"Acaba diyorum senin canın çekmiş olabilir mi?"

"Allah kuru iftiradan korusun beni!" "Çekmedi mi? Sülün haklı değil mi?" "Ne var canım çektiyse." "Daha yeni tatlı yemedin mi sen kız?" "Tatlı başka, dondurma başka. Şöyle kavunlu ve damla sakızlı bir dondurma yesem ne var yani!" "Zıkkım ye Mayda. Doyuramadık seni!" "Git buradan iç ses, seni dondurma niyetine yerim şimdi."

"Neyli seversin?"

"Neyi?"

"Dondurma canım ne olacak?"

"Aklına koyduğunu hep yapar mısın?"

"Aynen." dedi sırıtarak. Tunahan da güldü.

"Kavunlu." Dedi ardından da "Sen?"

"Ben sesli mi konuştum az önce lan? Nereden biliyor bu kavunlu sevdiğimi?" "Bilmiyor, o da kavunlu seviyormuş." Sağ ol ya iyi ki söyledin!" "Haneye bir artı daha." "Hanesi yıkılasıca!" "Aynı şeyleri seviyorsunuz farkında mısın? Git gide çoğalıyor sayı." "Sayılar çarpsın seni iç ses."

"Vaz mı geçtin Mayda?"

"Yoo, hadi gidelim. Bendensin." Güldüler.

Dondurmacı kalabalıktı. Sıraya girdiler, birkaç kişi onlara baktı. İkisi de fark etti bakışları.

"Neden bize imalı bir şekilde bakıyorlar?"

"Bende anlamadım. Bir tuhaflık mı var üzerimde?"

"Yoo, gayet iyi görünüyorsun. Ya ben de?"

"Sende gayet iyi görünüyorsun."

"Ee o zaman hayırdır yani? Burada yeniyiz diye mi? hayret bir şey!"

"Sanmıyorum, dur hemen atarlanma." Dedi, gülerek içinden de "atarını sevdiğim." Dedi.

Yanlarından geçen bir çift, onlara dönerek "baksana çift gibi giyinmişler genelde Korelilerde olur bu. Ay çok güzel değil mi aşkım? Bizde yapalım mııııı?" diye uzatarak sevimli bir şekilde konuştular.

Mayda ile Tunahan ise, birbirlerine baktılar. Habersizce olmuştu. Ama dedikleri kadar da vardı. Mavinin tonu bile neredeyse aynıydı. Mayda yüzüne sıcaklığın yayıldığını hissediyordu. Ne diyeceğini bilemez bir haldeydi. Tunahan' ın da ondan pek farkı yoktu. Neyse ki sıra onlara gelmişti.

"Hoş geldiniz? Dondurmanız nasıl olsun?"

"Kavunlu" dedi, ikisi de aynı anda!

"Yok artık!" dedi, Tunahan "sen de mi?"

"Evet, bende yok artık! Ayrıca benimkinde damla sakızlı da olabilir mi?" dedi. Gülümseyerek.

"Tabii hanım efendi."

 

Dondurmalarını çok konuşmadan bitirdiler. Sonra da yola çıktılar. Mayda giderken müziğin sesini açmıştı. Yüksek sesle Orhan Gencebay dinlemenin keyfini çıkarıyordu. Kır gönlünün zincirini diyordu. Tunahan duru mu? O da açtı son ses bana kaderimin bir oyunu mu bu çekmekle biter mi bu hayat yolu diyordu karşılığında Orhan baba. Bütün yolu şarkılar dinleyerek bu yolla da atışarak bitirdiler.

 

Tunahan iç ses; "Sana gönderme yapıyor. Dedi imalı bir şekilde. "Ortak noktanız da çok!"

Mayda iç ses; "Sana gönderme yapıyor." Dedi imalı bir şekilde. "Ortak noktalarınızı saymıyorum." Dedi imalı bir şekilde kıkırdayarak.

Tunahan arabasını park eden Mayda' ya seslenerek, "İyi geceler, dondurma için de teşekkürler." Dedi, gülümseyerek.

"Rica ederim. Ben teşekkür ederim. İyi geceler." Dedi, karşılığında gülümseyerek.

Yataklarına yatıp uyumaya çalıştıklarında da bu gülümseme yüzlerindeydi.

Rüyanızda birbirinizi görün emi! :) Yıldızlar size, e bana da gelirse ne mutlu

Rüyanızda birbirinizi görün emi! :) Yıldızlar size, e bana da gelirse ne mutlu...

 

Loading...
0%