@nefelicalliope
|
"Sevmeyi özledim biliyor musunuz? Kayıtsız şartsız bir gülüşü. Olur olmaz yerde, ağzıma bir öpücük konmasını. Bir doğruya sevinmekten çok, bir saçmalığa gülümseyebilen hoşgörüyü. 'Nerde kaldın' ayazını değil, 'hoş geldin' iyiliğini. Hiçbir şeyle yatışmayan yürek telaşını. Kapı zilleriyle telefonlar arasında tükenmeyi... Kendimi severek yürümeyi kalabalıkta. 'Göğe bakma duraklarını' özledim... Yumruk kadar bir yüreğe dünyayı sığdırma hünerini..." İnsanın acısını insan alır. Şükrü Erbaş ("Bölümün sonuna ithafendir! ")
Ertesi gün huzurla uyandı Mayda, yatağında gerindi. Yüzünün her yerini kaplayan saçlarını geriye atarak doğruldu. Saatine baktığında sabahın 6' sı olduğunu gördü. Yataktan çıkıp banyoya gitti ve koşu için hazırlandı. Mutfağa giderek kendine sebze suyu hazırladı. Tarçını da unutmamak lazımdı. Mama kabını doldurmak için dışarıya çıktığında kendi stilinde günaydın diyen tarçınla birbirlerini sevdiler. Mama kabını doldurdu. Tekrar içeriye girip, anahtarını, telefonunu, kulaklığını ve bir şişe su aldı. Sebze suyunu içip bitirdikten sonra da koşmak için sahile gitti. Tarçın onu bulurdu nasıl olsa. Tertemiz havayı içine çekti. "Tunahan' ı görür müyüz sence Mayda?" "Bilmem ki." "Görsek fena olmazdı. Sabah sabah ruhumuz çiçeklenmez miydi?" "Çok istiyorsan ben sende suçiçekleri açtırırım iç ses!" "Hani huzurla uyanmıştın sen? Bu ne asabiyet yine!" "Neden acaba? Birde soruyor. Sabah sabah, beni sinir ettiğinden olabilir mi? Kafamın içinden çık!" "Ne var canım sülünü özlediysek!" "Özlediysen gidebilirsin sevgili sülününe iç ses." "Hadi kış kış!" Allah allah ya, sabah sabah ne diye aklıma sokuyorsa. Bir günümüz de onsuz geçsin yani!" "Geçsin mi gerçekten?" "Sen hala burada mısın? Terlikle mi kovalayayım illa ki, çirkefleşeyim mi?" "Anne misin sen? Terlikle kovalayacaksın. Neyse Gittim!" "Güle güle!" Yaklaşık 1 saat 15 dakika koşmuştu. Akşam yediği tatlı ve dondurma fazlası ile iade edilmişti. Eve yaklaştığında durdu esneme hareketleri ile koşusunu bitirdi. Deniz o kadar güzel göründü ki gözüne dayanamadı. Üzerinde şortu ve spor atleti vardı. Düşünmeden kendini denize bıraktı. Eve gidip duşunu aldı ve kendine kahvaltı hazırladı. Kahvaltısını yaparken telefonu çaldı. Arayan emlakçı Samet'ti. "Günaydın Mayda Hanım. Nasılsınız? Umarım uyandırmamışımdır." "Günaydın Samet Bey, teşekkürler siz nasılsınız? Hayır, siz uyandırmadınız." "İyiyim teşekkürler. Sözleşmeniz hazır. Bugün gelebilir misiniz?" "Öyle mi? Çok sevindim tamam, yarım saate evden çıkıyorum." "Tamam, bekliyorum. Görüşmek üzere." Diyerek, kapattı telefonu. Mayda, Samet Bey'in ofisine gidip arabasını park ettiği sırada, tam olarak arkasına yanaşan arabanın kime ait olduğunu anladığında nedense hiç şaşırmadı. İkisi de aynı anda arabalarından inip kilitlediler. Birbirlerine doğru yaklaştıklarında Tunahan Mayda' ya selam verirken, Mayda öncelikle onun arabasını selamladı. "Ne haber maviş?" Dedi. Arabaya dokunarak. "Görüşmeyeli nasılsın? Ah evet eminim beni özlemişsindir. Sonuçta özlenmemesi gereken bir görümce değilim." Dedi. Tunahan' ın merhabası dudaklarından dökülemeden havada kalmıştı. Ama gülümsüyordu. Mayda, aynı Mayda'ydı başka türlüsü mümkün değildi. "Ne bekliyordun ki Tunahan, kız akşamdan sabaha olgunlaşan bir meyve değil sonuçta?" "Olgunlaşmak istememesinin bir sebebi vardır değil mi?" "Koparılmak istemiyordur." "Haklısın belki de öyledir." "Hayret kıskanmadın bu defa?" "Kim demiş kıskanmadığımı? Benden önce mavişi selamlıyor!" "İyi de maviş'i sevdiği için bu aralar onu özellikle kullanmıyor musun?" "Senin de gözünden bir şey kaçsın be iç ses!" Görsel; muhammedsalah_ "Bana selam yok mu?" "Merhaba. Nasılsın Tunahan?" "Merhaba. İyiyim Mayda, sen nasılsın? Neden seni burada gördüğüme şaşırmadım acaba?" "Alışmışsan artık demek! Hem bak ben de şaşırmıyorum." O sırada Samet dışarıya çıkmıştı. Yeni bir faciayı kaldıramayacak kadar yoğundu. Mecburen aynı anda çağırmak durumunda kalmıştı. İkisinin sözleşmesini de aynı zamanda hazırlamıştı ama özellikle yapmamıştı. Onları gördüğünde, kendi kendine "bu ikisi yeniden kapışmadan hemen yanlarına gitsem iyi olur. Yoksa ben de arada kaynıyorum." Dedi, içinden. "Mayda Hanım, Tunahan hoş geldiniz. Nasılsınız? Bir sorun yok ya?" dedi, tedirgin bir şekilde. "Hoş buldum. Ne sorun olacak ki? Her şey yolunda." Dedi, gülümseyerek. Daha öncesini de hatırlayarak. Tunahan' a anlık kaçamak bir bakış atmıştı. O da bıyık altından gülüyordu. Hatırlayan sadece Mayda değildi. "Hoş bulduk Samet. Belgeler hazırsa imzalayalım mı?" "Nikâh memuru gibi hissettim kendimi bir an. Belge imza falan..." diyerek, hayatının potunu kırmıştı Samet üzerine de gülüyordu. Gülen sadece oydu bunun farkına varması ile kendine içinden söylenmesi bir oldu. "Sorun çıksın istiyorsunuz herhalde Samet Bey? Sizin canınız falan mı sıkıldı?" dedi Mayda bir tık ters bir ses tonu ile. "Adama bak ya, nikâh diyor söyleyecek başka şey bulamadı! Dikenlerim nasıl da tüy tüy oldu görüyor musun iç ses?" "O söz tam olarak öyle değildi ama neyse Mayda, sen takılma nereden bilsin nikâha tövbe ettiğini! Kıyma be Samet'e" "Bak ya hala kıymak diyorsun sen de ondan farksızsın şu an! Canımı sıkmayın lan benim hepinizi kıyma makinesinde öğütürüm!" "Güzelim'i de mi?" "Güzelim' i karıştırma!" "Canım ben onu mu diyorum. Mesele o değil şimdi boş ver. Bugün bir olay olmasın." "Olayın kendisi olurum durduk yere beni delirtmeyin sizde!" "Sakin ol Mayda' cığım, dondurma düşün, mesela tatlı ne yiyeceksin onu düşün sen." Tatlı mı? Evet, beni ancak 3 porsiyon tatlı rahatlatır!" Tunahan, Mayda'nın çatılan kaşlarından kendisi ile içinden tartıştığının ve birazdan saldırıya geçecek bir leopar misali Samet'e baktığını anlamıştı. "Benim zamanım az, artık şu sözleşmelere baksak mı Samet' çiğim?" diyerek, araya girdi. Keza daha ilk dakikadan kendi kalesine gol atan Samet' de durumun farkında olarak, "Tabii buyurun lütfen." Diyerek, özellikle Mayda' nın bakışlarına karşılık vermeden içeriye davet etmişti. Sözleşmeler imzalandı. Ardında da ödemeler de gerçekleştirildi. Mayda cidden oyalanmak istemediğini açıkça belli ederek, acele ediyordu. Canı sıkılmıştı. Tamam, Samet öylesine konuşmuştu ama onun bam teline de basması iyi olmamıştı. Şuanda keyfinin daha fazla kaçmasına müsaade edecek değildi. O yüzden ortamı terk etmesi gerekiyordu. "Her şey için teşekkür ederim Samet Bey." Dedi gayet resmi ve suratsız bir şekilde ardından da "hoşça kalın." Diyerek, hemen çıktı. "Görüşürüz Samet, sen takılma şakan pek yerinde olmadı galiba ama o zaten bazen ters olabiliyor. Biliyorsun." dedi. Sonra da Mayda' nın peşinden çıktı. "Mayda! Bir dakika?" "Efendim Tunahan?" dedi, sabırsız bir halde. "Samet iyi niyetlidir. Yanlış anlaşılma olmasın o da üzüldü." "Başımıza gelen şeyler nedense hep iyi niyetliler yüzünden olmuyor mu? Başlarım niyete, kimsenin iyi niyetine ihtiyacım yok. Yersiz şakalara da! Yaptığının şaka olduğunu düşünmesi de ayrıca enteresan! Ayrıca senin açıklamana da ihtiyacım yok!" diyerek, gayet gergin bir tondan konuşuyordu. Tunahan ise söylediklerinde ne kadar çok haklılık payı olduğunu fark ederek, üzülmüştü. Bir an da yüzü daha da düşünceli bir hale büründü. "Haklısın ama bana patlamanı gerektirecek bir durum da yok!" "Patlatma Tunahan sen de! Mecbur değilsin, insanların hatalarını kendileri düzeltmeleri gerekir. Başkalarını öne atarak yediği haltlardan kurtulmaya çalışan kişilerden haz etmem." "Biraz abartmıyor musun? Bu kadar asabileşecek ne var?" "Meselenin benim asabiyetim olduğunu mu söylüyorsun şuan sen?" "Meseleyi oraya getiren sensin!" "Ben miyim? Cidden bunu söylediğine inanamıyorum. Samet, az önce neyi ima etti sen farkında mısın acaba?" diye, sesinin tonunun yükselmesini de gerginliğine katarak konuşuyordu. "Bir şeyi ima ettiği yok. Boş bir cümle kurdu sadece!" "Şu an senin yaptığın gibi herhalde!" diyerek, ardından saçlarını savurarak hışımla arabasına binip gitti. Tunahan yine arkasından bakakalmıştı. Sinirden deliye dönmüştü. Dinlemeden çekip gitmişti. Yine! "Al işte, yine yaptı. Benim suçum ne ki? Ben her defasında suratıma o saçları tokat gibi yemek zorunda kalıyorum!" "Mayda haklı ama belli ki yarası var. Genç yaşında boşanmış, şehir değiştirmek zorunda kalmış. "Onun tarafını tutuyorsun yani? Bravo! Herkesin yarası var!" "Ben ortadayım. Ne yaşadığını bilmiyoruz." İnsan yarasından tanımaz mı insanı? Ben onu anlıyorum ama o beni anlamıyor!" "Zamanla anlar, biraz şey işte Mayda biliyorsun." "Ney, bilmiyorum?" "Fevri işte." "Hep bana o fevrilik nedense!" "O değil de Samet işi bilmiyor." "O ne demek şimdi?" "Bir tatlıya bakar gönlünü alması." "Saçmalama! O kim de ona tatlı alıyormuş!" "Maksat gönül almak diye." "Ben alırım o gönlü, Samet niye alıyormuş!" "Hayda, ne kızıyorsun be tamam sen al!" "Aynen öyle!" Samet, dışarıdaki sesler yükselince konuştuklarının bir kısmını duymuştu. En son Tunahan' la göz göze gelmişlerdi. Tunahan ise ona kornasıyla son bir selam vererek uzaklaştı. Mayda, etrafı incelerken "burası artık benim. Dedi içinden. Şimdi sıra seni güzelleştirmeye geldi." Ardında da iç mimar olan arkadaşı Gül' ü görüntülü arayarak ona her yeri gösterdi. Ayrıca fotoğraflarını çekip attı. İstediği tüm değişiklikler üzerinden uzunca bir süre konuştuktan sonra en kısa zamanda çizimleri göndereceğini söyledi. Her şeyden önce, bir elektrik ve su tesisatçısına göstermesi gerektiğinden de bahsederek görüşmeyi sonlandırmışlardı. Tunahan 'da kendi yerine gitmişti. Mayda' nın yanına her ne kadar gitmek istese de içinden bir ses "şimdi olmaz" diyerek, onu ikna etmişti. Onun a tadilata ihtiyacı vardı. Olduğu gibi kullanmak içine sinmiyordu. Salih ve Selim usta ile görüşmeliydi. "Tesisata da baktırmalıyım" dedi, içinden hepsi ile kendim başa çıkamayacağını biliyordu. Önce eğitim verdiği okula gitmeliydi. Bir saatlik dersi vardı. Mayda, "İdris amca en iyisini bilir. O beni yönlendirir." Diyerek, tekrar yola çıktı. "İdris amca, nasılsın? Kolay gelsin." Dedi, gülümseyerek üzerindeki gerginliği atmıştı. "Gızım eyiyim hoş gedin. Sağ ol, sen nassın?" "Ben de iyiyim, teşekkürler. Senden bir ricam olacaktı. Ben işyerime tadilat yaptırmak istiyorum. Sözleşmemi bugün imzalayıp aldım. Benim elektrik ve su tesisatçısına ihtiyacım var. Ayrıca mobilyacıya, boyacıya ve peyzaj için de birine ihtiyacım var. Sn bilirsin İdris amca beni yönlendirir misin?" "Bilmen mi gızım, hallederiz o golay ya. Ne işi yapıyon sen?" "Spor hocasıyım İdris amca." "Kız Mayda ne öyle kısa kestin? Anlatsana adama neler yaptırdığını." "Vakit yok sen bir dur!" "Anladın gızım bak şimdi, yanık Hasan' a git o hem su hem de elektrikçidir. Benim gönderdiğimi söyle. Az ilerideki sokaktan sağa döncen orada dükkânı. Onunla gonuşunca gel bana diğerlerini de hallederiz." "Tamam amca. Görüşürüz." "Selametle gızım." "Bu lakaplar beni benden alıyor. Ne kadar da manidar." Dedi içten içe gülerek. Yanık Hasan' ı bulmaya gitti. "Merhaba, kimse var mı?" "Buyurun?" "Beni İdris amca gönderdi. Bir yer kiraladım tesisatına bakılması gerekli de." "Nesi oluyon sen İdris' in?" "Kızı sayılırım, ben buraya yeni taşındım. Bakacağınız yer iş yerim olacak." "Anladın gızım tamam hemen gidelim o zaman. Hoş geldin bizim burlara o zaman." Diyerek gülümsemişti. "Teşekkür ederim, hoş buldum." Dedi o da gülümseyerek. Beraber çıkıp arabanın yanına geldiler. Yanık Hasan pek suskundu. İşyerine gidene kadar bir şey demedi. "Buramı tuttun sen? Buraya gelen pek dumaz burlarda ama hayırlısı." "Ben kalıcıyım merak etmmeyin." "Kimlerdensin sen gızım?" "Halil Efe Balcıoğlu'nun kızıyım ben Mayda ismim." "Aman baştan söyleyivereydin ya gızım. Allah rahmet etsin. Anacığında babacığında iyi insanlarıdı." "Sağ olun." Her yeri incelemişlerdi. Çok büyük sorun yoktu ancak yeniden düzenlenmesi gereken şeyler vardı. Aralarında anlaştılar. İç mimardan gelen çizime göre hareket edeceklerdi. Mayda Hasan Bey'i işyerine geri götürüyordu. Telefonunu da almıştı. Sonra birden, "Hasan amca, sana neden yanık diyorlar?" dedi, lakapların sırrını öğrenmeye bir yerden başlamalıydı. Dertlendi Hasan Bey, içli bir nefes çekti söze başlamadan evvel. Mayda'nın dadım dönüp ona bakmasına yetecek ağır hüzünlü bir nefesti. Pişman oldu o an Mayda, acaba sormasa mıydım? Dedi kendi kendine, esprili bir cevap beklerken onun yarasına dokunduğunu bilmeden sormuştu. "Sevdiğime gavuşamadım ya gızım." Dedi, dertli dertli devam etti. "Gaçıdılaa onu benden yurt dışlana götürdüler." Dedi, sesi neredeyse ağlamaklıydı. "Özür dilerim Hasan amca, ben bilmeden seni üzdüm." "Sen üzmedin ya gızım ben ezelden üzülürün hep." "Ama sen de sonra mutlu oldun değil mi?" "Omadın gızım nası olem, gavuşamadık ya narinim' le. Ben ondan başkasına gönlümü verin mi heç?" "Evlenmedin mi yani? Başkasını sevmedin mi?" dedi, Mayda şaşırarak. "Ne evlencenn anam töbe ded gızım. Boşuna yanık demezle ya işte hala yanıp duruuunn. Asıl yandığım da mezarına gidemen. Kör olasıcılar buraa getimedileee..." "Ne diyorsun amca, yapma böyle kalbim dayanmayacak biraz daha anlatırsan." Derken, Mayda gözünden süzülen yaşlara engel olamadı. "Ne ağlayıp durun sen bakem, iyyiin ben sen üzülme gızınn." Görsel; muhammedsalah_ "Haline bak Mayda, zırıl zırıl ağlamana ramak kaldı. Ne diye sorduysan!" "Meraklısın neden olacak. Amcayı da üzdün." "Üstüme gelme iç ses, nereden bilecektim. Ben de üzgünüm görmüyor musun?" " Üzül, beter ol hak ettin." "Bu defa haklısın!" "Sülünü de üzdün zaten!" "Hah ben de diyordum konu ona ne zaman gelecek." "Konumuz hep o be Mayda! Peşinden de gelmedi bu defa!" "Gelmesin! Gelmesini mi bekleyen var sanki!" "Yok mu?" "Var mı?" "Bir sor bakayım kalbine var mıymış?" "Şu an duygusallığımdan yararlanıyorsun yine sen çok fenasın!" "Sor sen yine de?" "Sormuyorum git artık!" "İyi madem, ben biliyorum ki zaten" dedi ve ses kıkırdayarak uzaklaştı. "Gızım sağ ol beni bıraktın için sen haber edesinn bana akadaşınla gonuşunca halledereiz evelallah." "Tamam ararım." Diyen Mayda' nın hüzünlü sesini duyan Hasan bey, "Amannn ağlayıp durun sen hala sus baken." "Tamam, susuyorum." Dedi, burnunu çekerek. İkisi de gülümsüyordu. Mayda kendine geldiğinde, saatini kontrol etti. Öğleden sona olmuştu ama daha bir sürü işi vardı. Peyzaj önemliydi onu da halletmesi gerekiyordu. Bir süre arabanın içinde kalmış, minik minik ağlamaya devam etmişti. Millet de aşk acısı çektiğini zannediyor. Adama bak helal olsun. Tek bir kadını sevmiş, başkasıyla evlenmeyi bırak sevmemiş bile! Üzerine bir de sevdiği kadın vefat etmiş. Hikâyenin tamamını öğrenmeyi çok istiyordu da daha fazla üzmek istemediğinden yaralarını deşmeye kıyamadığından susmuştu. Tunahan, dersten çıkmıştı yarın sabah erkenden dalış programları vardı. Öğrencileriyle beraber ilgili ayarlamaları da yaptıktan sonra Hasan amca ile görüşecekti. Saatine baktı öğleden sonra olmuştu. İşlerini hızlandırması gerekiyordu. Yola çıktı ve Hasan amcanın oraya geldiğinde Mayda' nın arabanın içinde ağladığını gördü. Onun geldiğini fark etmemişti bile... Bir süre izledi... "Bugün olanlar yüzünden mi ağlıyordu? Gözyaşı dökecek kadar canını acıtan neydi acaba?" dedi, içinden... Mayda arabasını orada bırakmaya karar verdi. Acıkmıştı, gözleri sulu sulu kızarmış bir halde arabadan indiğinde, onu izleyen Tunahan' ı gördü. "Ne var, neye bakıyorsun sen? Yine mi beni takip ettin?" "Atarını sevdiğim, yine burnu havalarda." dedi, içinden gülümsedi. Ardından da, "Hasan amcayla işim var. Senin burada olduğunu bilmiyordum." Dedi. Neden ağladığını deli gibi sormak istese de "şimdi zamanı değil." Dedi, içinden. "İyi, o zaman ben gidiyorum!" dedi, içinden de "neden ağladığını sormadığı için teşekkür etti." "Nereye?" dedi Tunahan. "Sana ne!" dedi Mayda, tam havalı bir şekilde uzaklaşıyordu ki karnından gelen sesle dondu kaldı. Tunahan ise sesli gülüyordu. "Şimdi anlaşıldı asabiyetinin sebebi de, nereye gittiğin de." dedi, hala gülüyordu. "Gülmesene be! Koşturmaktan yemek yemeyi unuttum." "Ben de henüz yemedim, birlikte yiyelim mi?" "Olur, tamam ama sırıtmayı kes!" "Emredersiniz hanımefendi!"" "Ne yiyeceğiz, nerede yiyelim. Çok acıktım ve daha bir sürü işim var." "Nergis ablaya gidelim mi?" dediğinde, Mayda' nın karnından gelen guruldamayla cevabını almıştı Tunahan gülümsedi. "Gidelim, offf neler yapmıştır şimdi o!" dedi, Mayda da gülümseyerek. "Kolay gelsin Nergis abla, nasılsın?" "Ooo çocuklar, hoş geldiniz. İyiyim sizi sormalı nasılsınız bakalım." "Açız Nergis ablacığım." Dedi, Mayda gayet neşeli bir sesle. "Gelin bakalım, ne istersiniz?" dediğinde, Mayda; "Hepsinden!" dedi, kocaman olan gözlerini daha da açarak. Görünmez kalpler gönderiyordu Nergis Hanım'a. Hepsi kahkaha atmıştı. "Oturun siz ben geliyorum." Dedi ve gitti. Mayda düşünceli bir haldeydi. Tunahan sormak istiyordu. Onunla ilgili her şeyi öğrenmek istiyordu. "Bu kadar ciddi ne düşünüyor olabilirdi ki?" Tunahan'ın sesiyle Mayda daldığı düşünceden çıkıp ona döndü. "Bu kadar ciddi ne düşünüyorsun?" "Tatlıyı, tatlı olarak ne vardır burada Tunahan? Nergis ablaya sormayı unuttum." Dediğinde Tunahan' ın afallayan yüzüne baktı. "Ne oldu? Ne var yine Tunahan?" "Gerçekten tatlıyı mı düşünüyorsun? Bu kadar ciddi hem de?" "Tatlı ciddi bir mevzudur! Tabii ki onu düşünüyorum Tunahan başka ne düşünebilirim bu muhteşem kokuların içinde?" dedi, gülümseyerek ve samimi bir şekilde. Tunahan gülüyordu. "Biliyor musun Mayda, beni gerçekten eğlendiriyorsun. Senin bu hallerin beni şaşırtsa da aynı zaman da eğlendiriyor. Hep böyle misindir?" "Benimle dalga geçme sakın! Tatlı hayat memat meselesi bunda bir anlaşalım!" Tunahan kahkaha attı. "Gülmesene be!" Derken, aynı şen kahkaha kızarmış gözlerine inat, Mayda' dan da gelmişti. "Diğer sorduğuna gelince, eskiden daha şen şakraktım. Hani ele avuca sığmaz dedikleri var ya işte öyleydim. Sonra duruldum... Şimdi de bu kadarım işte. Ya sen? Sen hep böyle uyuz bir deve misindir? Yoksa bana özel mi?" "Sana özel!" Dedi, hiç düşünmeden. Gözlerinin içine bakarak. Gerçekten de onunlayken böyle oluyordu. "Uyuz bir deve olduğunu kabul ettin sonunda! Haklı olduğumu biliyordum." Dedi, sesli gülerek, bir elini havada yumruk yapmıştı. Tam o sırada karnı isyan etti. Tunahan kahkahalara boğulurken o isyan eden karnına mı yoksa Tunahan'ın kahkahasına mı isyan edecekti bilemedi. Yüzünü buruşturarak, "alacağın olsun senin de!" diyerek, yumruk yaptığı elini karnına götürdü. Nergis Hanım ise, gülme seslerine doğru elinde servislerle gelirken, "Hayrola çocuklar? Neye gülüyorsunuz?" dedi, bir yandan da elindekileri masaya bırakıyordu. O sırada guruldama sesi tekrar gelince Nergis de gülmemek için kendini zor tuttu ve dudaklarını birbirine yapıştırarak konuştu. "Şimdi anladım neye güldüğünüzü." Dedi ve uzaklaştı. "Ben bu şartlarda, rahat bir şekilde yemek yiyebileceğimi sanmıyorum." Dedi, Tunahan hala gülüyordu. "Keyfin bilir canım. Ben gayet rahat bir şekilde yumulacağım" Dedi iştahlı bir şekilde. Dediğini de yaparak, deniz börülcesine uzandı. "Hiçbir şey yemek yeme zevkine engel olamaz değil mi?" "Sence?" dedi ağzı dolu ve imalı bir şekilde. "Hadisene ya, ne bekliyorsun aç değil miydin sen ne biçim erkeksin benim bildiğim benden önce yemeklere dalışa geçmen gerektiği." "Senin iştahından bize bir şey kalırsa yiyeceğiz. Açım tabii kahvaltıyla duruyorum." "Hadi hadi homurdanma da yemeye başla. Baksana şu güzelliklere masada yok yok Nergis ablam döktürmüş" dedi, otlu böreğe uzanırken. Tunahan kendi tabağına ne alıyorsa aynısından Mayda' nın tabağına da bırakıyordu. "Fava' yı da uzatır mısın Tunahan?" dedi, yine ağzı dolu dolu. "Aa börülceyi de unuttun! Ondan da ver." "Tunahan sen niye başlamadın hala?" dedi, bir kendi tabağına bir onunkine bakıyordu. Tepeleme dolan tabağına gülümsüyordu. "Kuzu etli Şevketi Bostan'ı bekliyorum." "Ay nasıl sabırlısın hayret doğrusu. Neyse tatlı diyorduk?" "Sen diyordun, ben değil." Dedi, gülerek. "Tatlıya yer kalacağından emin misin?" "Saçmalıyorsun! Tabii ki de onun için midemde özel yerim var. En az iki porsiyonluk hem de!" dedi sevinçle. Nergis Hanım, getirdikçe getiriyordu. Mezeler sıcak yemek salata. "Başka bir isteğiniz var mı bakalım?" Dedi, gülümseyerek. Mayda ağzı yemeklerle dolu olduğundan sadece çarpık bir gülümseme gösteriyordu. Tunahan ise, "Teşekkür ederiz abla, daha ne olacak bir sürü şey getirdin. Maydanın kusuruna bakma o şimdi cevaplayamaz. Malum gördüğün gibi, isyan eden karnını doyurmakla meşgul." "Böyle iştahlı müşterileri severim. İlk geldiği gece de böyleydi." Dedi gülerek. Yan masadaki bakışlar gözlerinden kaçmamıştı. "Mayda yavaş yesene, merak etme bir yere kaçmıyorlar." Dedi, Tunahan. "Tamam, haklısınız, yavaş yavaş sindire sindire yiyeceğim." Dedi yan masaya ters bir bakış atarak. Baş başa kaldıklarında bir süre sessizce yemeklerini yemeye devam ettiler. "Tatlımı yemek için hazırım." Dedi, sakince mutlu mesut gülümseyerek. "Görebiliyorum." Dedi, Tunahan gülümseyerek." Ben gidip tatlıya bakayım" dedi. Ayağa kalktı masadan boşalan tabakları da alıp, mutfağa yöneldi. "Ay dur, ben de yardım edeyim." Dedi, o da tabakları almış, Tunahan' ın peşine takılmıştı. "Çocuklar siz niye zahmet ediyorsunuz? Ben hallederdim. Tatlı olarak ne istersin canım? Şam ballı ve zerde var." Tunahan, Mayda' ya baktı. Mayda ise "İkisinden de istiyorum". Dedi yine gülerek. "Anlaşıldı siz geçin ben getiriyorum. Tunahan sen canım?" "Bende Şam ballı alayım abla bir de çay." Masaya gittiklerinde Mayda' nın telefonu çalıyordu. Arayan arkadaşı Gül! dü. Yakın arkadaşı Gökhan' ın Selimiye de olduğunu onunda iç mimar olduğunu ve gelip yerine yakından bakabileceğini isterse yola onunla devam edebileceğini söylemişti. "Gökhan mı? Hatırlayamadım." "Evet, üniversiteden." "Anladım, ama zahmet olmasın." "Olmaz merak etme, 2 aylığına oradaymış. Senin numaranı gönderiyorum. Konum atarsın bekliyor olacak." "Tamam, o zaman ben irtibata geçerim canım." Diyerek, telefonunu kapattı. Onu dikkatle izleyen Tunahan'a döndü. "Arkadaşım Gül, kendisi iç mimar benim yer için görüşüyorduk. Ama onun da bir arkadaşı buralardaymış. İşi ona pasladı anlayacağın." Diyerek, gayri ihtiyari açıklama yapmıştı. "Anladım." Dedi, Tunahan sadece. Tuhaf biçimde sessizdi. Masaya tatlılar ve çaylar geldiğinde ise keyfinin biraz da olsa kaçtığı belliydi. "Of of of şunlara bak! Şahane görünüyorlar, eline sağlık Nergis ablacığım." "Afiyet olsun canım benim." Diyerek uzaklaştı. O sırada Mayda, telefonuna gelen mesaja konum gönderiyordu. Tunahan ise sessizce tatlısını yiyordu. Göz ucuyla baktı. "Gökhan da kim?" "Duydun işte, iç mimarmış!" "Mimara gerek olmadığını niye söylemiyorsun? Sen varken ne içi ne mimarı." "O kadarına da karışamam ki." "Ne demek o? O kadarı mı kaldı sizin aranızda. Resmen çift gibi oldunuz. Dışarıdan biri görse sevgili olduğunuzu düşünür." "Ama değiliz, henüz." Ne duruyorsun o zaman affedersin de adama alık mısın? Derler. Rakiplerin mi olsun illaki uğraşayım mı diyorsun?" "O iş öyle değil bir kere!" "Bana atarlanacağına, bir şeyler yapsan iyi olur. Gül gibi kızı kaçıracaksın yoksa!" "Off canım sıkkın zaten rahat bırak beni." "Sen bilirsin, sonra ağlama ama!" "Uzatma!" "Oldu tamam. Şimdi tatlımla arama kimse giremez. Sen niye sessizleştin bu kadar?" "Neredeymiş? Ne zaman geliyormuş?" "Kim?" "Mimar işte!" "Ha o, bilmem yazmadı henüz. Hem sen neden merak ediyorsun ki?" "Ben buradayken iç mimara gerek duyman enteresan da o yüzden." Dedi, imalı ve sakin bir şekilde. "Tunahan sen mimar mısın?" "Ben, yani meslek olarak okumadım belki ama bu işte yeterince iyiyimdir." "Allah allah bak sen. Asıl enteresan olan bunu şuan söylüyor olman olmasın?" dediğinde telefonuna gelen bildirim sesi ile ikisi de bakışlarını o yöne çevirdi. Yalnız Tunahan telefonun bildirimini yok edecekmiş gibi bakıyordu. "Az önceki sorunun cevabı geldi. 15 dakikaya buradaymış. O gelmeden şu tatlıyı bitirmem lazım. Yabancıların yanında rahat hissetmiyorum kendimi" Dedi. Tunahan ise hayretle baktı. Yine öyle bir laf etmişti ki, onu yerine mıhlayacak. İçinden, "Ben ne oluyorum. Ben yabancı değil miyim? Yani beni yabancı olarak görmüyor. Dedi. "Tunahan, sana diyorum şans senden yana işte! Huysuzluk etme de onu ikna et!" "Geç kalmadım mı bunun için?" "Saçmalama kız seninleyken rahat olduğunu söyledi az önce." "Tam olarak öyle söylemedi ama." "Yahu sen beni delirtecek misin? Mayda' ya hak veriyorum şuan. Onu ima etti açıkça, daha ne desin." Tamam sus!" "Uyuz deve!" diyerek kayboldu iç ses. "Emin misin? Benimleyken maşallahın var." Dedi. İmalı bir tondan konuşuyordu. "Sen başkasın!" dedi, anında da dediğinin tam olarak ne ifade ettiğini sorguladı. "Ne dedim ben az önce?" "Sen başkasın dedin." Dedi, iç sesi kıkırdayarak. "Aynen onu dedim değil mi? Ah Mayda kızım sen duble salaksın! Ne diye öyle söyledim ki! Nasıl bakıyor bana baksana!" "İçinden öyle geldiği için söylemiş olmayasın. Bence salaklığınla bir ilgisi yok bu anın. Ayrıca çok güzel bakıyor sülünümüz." "Bakmasın öyle!" "Sen de farkındasın Mayda güzel baktığının." "Farkında olsam ne olur?" "Ay delireceğim mayda! Böyle seni çamaşır iplerine gere gere assam aklın basına gelir belki!" "Nesi varmış aklımın! Nereye asıyorsun lan sen beni, asıl ben seni parçalar sonrada, parçaarından mandal yapıp ülkenın dört köşesine yollarım!" "Hırsa bak hırsa, bu hırs iyi değil ben söyleyeyim sana sen onu at yerine aşkı koy! Böyle bal gibi kız ol!" "Ne aşkı he, ne aşkı? Gördük aşkın feleğini de çemberini de!" "Mayda o Arda iti ile sülünümüz bir mi Allah askına? Bir Tunahan'a bak bir de ismi lazım değile?" "Tamam, bir değiller belki ama olmaz." "Ne olmaz? Ya olmaz da olmaz tutturdun karadeniz takası gibi takıldın!" "Seni varya Ege denizinın ortasında horon teptiririm. Git başımdan." "Ama Mayda! Beni dinlemiyorsun." "Yeterince dinledim." "Dinlemedin, o da senden hoşlanıyor. Bal gibi biliyorsun! Sen de ondan hoşlanıyorsun. Bak yanında nasıl rahat ediyorsun. Kırk yıllık tanışıyor gibisiniz. Bunu nasıl görmezden gelirsin!" "Kes sesini, sana sormayacağım! Aşk maşk yok! Uzatma." "Offfffff bu konu burada bıtmedi!" "Bitti, ben bitirdim!" "Başkayım? Mayda konuyu biraz daha açar mısın? İlgimi çekti. Tam anlayamadım ayrıca?" "Aman canım işte şey..." "Ney?" "Şey işte, anladın sen. Ne diye üzerime geliyorsun? Ayrıca şimdi konumuz bu mu canım sen de yani Tunahan." "Ben de yani ne? Ayrıca konumuz tam olarak bu." "Yooo bu değildi. Biz az önce başka bir şey konuşmuyor muyduk? Neydi Tunahan?" "Mayda?" "Efendim Tunahan, efendim." "Konuş?" "Konuşmuyorum. Bitti bu kadar." "Ne bitti?" "Şey, konu işte o konu, onu kapattık bitti. Neyse o, az önce ki konu onu söylesene unuttum." "Unutmasaydın, o senin problemin. Şimdi dönelim asıl meseleye?" "Mesele yok Tunahan, ne meselesi?" "Bence var. Hatta bence, sence de var Mayda." "Aaaaa sen iyice saçmaladın şuan ne bu bilmece falan mı? Hem tatlım bitmedi daha bir rahat bırakırsan eğer devam edeceğim." "Kaç bakalım Mayda, kaç hep yaptığını yapıyorsun." Dedi, sessiz ama onun duyabileceği şekilde. "Ne dedin, duyamadım?" Dedi, duymasına rağmen çayını yudumladı. "Eh, hadi kalkalım mı artık? Ben bitirdim." "İyi de ben bitirmedim." Dedi, Tunahan inadına zorluyordu. "Tamam, Tunahan ye bitir. Bekliyorum." Dedi, ardından "Zıkkım olasıca, beni burada acılı hacemat yapar gibi zorla, acılar içinde kıvrandır. Sonra da keyifle tatlını ye! Birde öyle güzel güzel bak. Oh sülüğüde yapıştır da tam olsun Tunahan." dedi, içinden! Tunahan ise, gerçekten de keyif alıyordu. Hatta oyalanarak tatlısını yiyordu. Arada Mayda'ya bakıp gülümseyerek. Karşılığında köşeye sıkışmış bir hissiyatla Mayda da gülümsüyordu. "Hiç acele etme Tunahan tamma mı? Rahat rahat takıl sen, zaten hiç yoğun değiliz yapacak bir sürü işimiz de yok değil mi?" "Ayıp ediyorsun ama ben sana tatlını yerken böyle mi yapıyorum. "Aferin sana Tunahan. İşte böyle devam et. Eline büyük bir şans geçirdin!" "Ne sandın sen beni?" "Ne sanacağım az önce ağlamaktan beterdin. Bana dua et sen." "Abartma istersen!" "Abartırım, hak ettin. "Tamam, sus şimdi." "Tabii şimdi sus dersin, aklı veren benim ama!" "Neyse ne, şimdi git." O sırada içeriye giren Gökhan' ı fark etmemişlerdi. O ise, Gül'den almış olduğu tarifle direkt Mayda'nın yanına gelip, "Merhaba Mayda Hanım, ben Gökhan." Demişti, gayet kendinden emin! "Hani tanımıyordu bunlar lan birbirini?" dedi, içinden. Tunahan bakışlarını ikisine dikerek. "Merhaba Gökhan Bey, şey hoş geldiniz ama beni nasıl tanıdınız? Dedi, o sırada Gökhan elini uzatmıştı. Mayda uzanan eli karşıladı. "Şuna bak, biz neciyiz, burada sadece Mayda mı var? İnsan bir selam verir. Uyuz oldum sana haberin olsun." Dedi, yine Tunahan içinden. "Tunahan bir şey yapsana? Adam kızın elini hala bırakmadı." "Haklısın." Dedi, Tunahan araya girdi. Hemen elini uzatarak "merhaba ben Tunahan." dedi. Gökhan, Mayda' nın elini mecburen bıraktı ve Tunahan'la tokalaştı. "Hoş geldiniz." "Teşekkürler, siz kimsiniz?" Mayda araya girdi. Girdi girmesine de, ne diyecekti ki? "Sülünüm o benim de." "Sen sus Allah aşkına şuan bari sus!" "Kız söylesene, yalnız var ya buda cok yakışıklıymış. Sen ne şansa bala, sahipsin haberin yok." "Ay sus bir dakika şimdi konu o mu?" "Konu ne Mayda? Konu, tam olarak etrafında yakışıklı Sülünlerin olması!" "Pes yani, of aklımı karıştırma benim." "Hala karışmadıysa ben daha bir şey demiyorum." "Şey, Tunahan benim arkadaşım." Dedi, hemen Tunahan'a göz ucuyla bakarak, o da aynı şekilde ona bakıyordu. Lakin bakışlarındaki yoğunluk başkaydı. "Bunu sonra düşüneceğim." Dedi, Mayda kendine. "Memnun oldum." Dedi, Gökhan "size gelince Gül tarif etti. Tarif ettiğinden daha güzelsiniz. Bunu atlamış." Dedi, gülerek. Mayda ne diyeceğini bilemedi ama Tunahan içinden küfürleri sıralamaya başlamıştı. "Oturmak ister misiniz? Ayakta kaldınız? Ne içersiniz?" diye, sorularını ardı ardına yöneltti Mayda, yoksa ortam gerilecekti. "Daha ilk dakika, güzelsiniz ne ya!" Dedi, içinden. "Tamam, sen de fena değilsin. Ela gözlerin, sarı saçların, uzun boyun falan var ama yani." "Tabii teşekkürler, kahve olur aslında." Dedi. "Aa, o zaman göreliye gidelim. Onun kahveleri çok iyidir de." dedi, sonra ne dediğinin farkına vararak, keza Gökhan alık alık bakaeken, Tunahan Mayda'nın söylediğine güllümsüyordu. "İşte aralarındaki fark buydu. Az önce ki başkalık buydu." Mayda bunu biliyordu da, aşka tövbeliydi. Hem de bu kadar kısa zamanda istediği bu değildi. "Göreli?" "Orion kafeden bahsediyor." Dedi, Tunahan Mayda'nın imdadına yetişerek. "İzninizle ben hesabı halledip geliyorum." Diyerek, ayağa kalktı. Mayda da onunla beraber "olmaz ben de geliyorum" dedi, "esas o dediğin olmaz Mayda. Ben hemen geliyorum." "Ama Tunahan." dedi, oysa Tunahan coktan uzaklaşmıştı. Hep beraber kafeye geçmiş ve Yakup'la selamlaşıp, kahve siparişlerini vermişlerdi. "Mayda diyebilir miyim? Lütfen sizde Gökhan deyin." "Tabii." Dedi, Mayda. "Asla! Bu ne laubalilik ilk andan." dedi, Tunahan içinden... Yanlarından ayrılmaya niyeti yoktu. "Sakın yalnız bırakma Tunahan." dedi, iç ses. "Bu çocuk fena çapkın bir şeye benziyor." "Çapkın olsa ne olur! Ayrılamaya niyetim yok! "Yani akıllık edersin." "Sende gaza getirip duruyorsun, sonra patlıyoruz." "Patla ne olacak Mayda için hem sen gidersen yalnız kalacaklar. Kalsınlar mı?" "Asla kalamazlar! "İşte senden beklediğim haşinlik!" dedi. "Ne? Ne diyorsun Allah aşkına? Bir sus da ne konuşuyorlar dinleleyeyim?" "Ne olacak, senin yapamadığın işi!" "Offff tamam gidiyorum. Eline yüzüne bulaştırmazsın ınşaallah." "Bak hala!" "O zaman ben telefonla çektiğim videoyu açayım. Siz izlerken de ne istediğimi anlatırım." "Tabii ama siz demek yoktu hani?" dedi, gülümseyerek. "Pardon alışkanlık, sonuçta yeni tanıştığım birisiniz. Resmiyet önemli." Dediğinde, Tunahan istemsizce gülümsemişti. Mayda da "ne gülüyosun der gibi" ona bakıyordu. "Tabii haklısınız rahatsız etmek istememiştim." "Rahatsızlık değil de, neyse biz konumuza dönelim mi?" dedi, telefonu açarak. Farkında olmadan yakınlaşmışlardı. Masada bir tık birbirlerine eğilmiş, görüntüye bakarken. Mayda dikkatle ekrana bakıp, ne istediğini anlatırken, Gökhan arada onun yüzünü ınceliyordu. Tunahan ise, "biraz daha yaklaşırsan, ona bakacak gözün olmayacak az sonra!" diye, içinden geçiriyordu. Gökhan, "ben seni çok iyi anladım Mayda. İstediğin şey çok havalı. Bu işi yapmak istiyorum. İzin verirsen iki ay buradayım tabii o kadar uzun sürmeyecek." Dediğinde, Mayda şüphe ile bakıyrodu. O henüz tek kelime etmeden, "İstersen hemen gidip, yerinde görerek konuşabiliriz. Şimdiden harika fikirler oluştu. Arabam dışarıda." Mayda, yakınlığından bir tık rahatsız olmuştu. Böyle hemen yakınlaşma çabası icinde olan erkekleden hoşlanmazdı. Belki niyetı iyiydi ama yine de rahatsız olmuştu. Tunahan'a baktı. Onunda rahatsız olduğunu görebiliyordu. Görünmemesi için kör olması lazımdı. Arada kalmıştı. "Keşke Gül devam etseyd." dedi içinden... "Ama bu kadar da şüpheci olmamalısın artık!" diye de, ekledi düşüncelerine. "Ne dersin Mayda?" Diyen, Gökhan'ın sesi ile kendine geldi. "Peki, olur gidelim. Bir bakalım fikirlerimiz uyacak mı? Anlaşacak mıyız? Bugün bu iş aradan çıksın ki diğerlerine başlayabileyim." "Ben çok iyi uyum sağlayacağımızdan emin oldum. Anlaşacağız her halukarda." "Her halukarda derken?" "Fikir olarak yani." "Anladım." "Tamam, o halde." Dedi, Mayda birden ayaklanmıştı. Onunla beraber diğerleri de kalktı. Gökhan, tam Tunahan'a elini uzatıp "tanıştığımıza memnun oldum." Derken, Tunahan sözünü "bende sizinle geliyorum." Diyerek, böldü. Uzattığı eli havada bırakarak. Mayda, tek kaşını havaya dikerek Tunahan' a baktı. "Sen hayırdır?" der gibiydi ama bir yandan da gelmesini istiyordu. Tunahan ise, "hiç bakma öyle, geleceğim" der gibi bakıyordu. "Pardon, ben gelmeyeceksiniz sandım." "Önemli değil!" "Benim arabam..." derken, Tunahan yine sözünü kesmişti. "Mayda birlikte gidiyoruz değil mi?" dedi, aslında sormuyor ne istediğini söylüyordu. Gökhan'ın şaşkın bakışlarına maruz kaldılar. Bir süre sonra da Mayda kabul etti. "Mavişle mi gelmiştin, külüstürle mi?" "Bak ya! Onun adı külüstür değil. Mavişle geldim." Dedi, gülümseyerek. "O zaman seve seve tamam." Dedi, "ben kullansam olur mu Tunahan?" "Hayır, dedi. Net bir şekilde. "Ama..." "Aması yok Mayda, hadi gidelim." "Pis deve!" "Başladın yine aldın sazını eline konuş bakalım." "Senin yüzünden!" "Ben ne yaptım şimdi?" "Ee maviş?" "İyi de maviş benim arabam ya hani Mayda?" "Ne olur yani inatlık etmesen!" "Bu konuda tartışmak istemiyorum. Hadi gidelim." "Ben istiyorum ama Tunahan!" "Mayda, Allah aşkına izin verirsen arabamı kendim kullanmak istiyorum." "İyi be tamam, müziği ben seçeceğim." "Ona itirazım yok biliyorsun." Dedi, gülümseyerek, lakin Gökhan tarafından alıcı bakışlarla ızlendiklerini fark etmediler. "Tartışmanız bittiyse gidebilir miyiz?" Diyerek, araya giren Gökhan'ın yüzü, Tunahan için görülmeye değerdi. Keyiflenmişti. Mayda ise, onu unuttuğunu fark edip mahcup hissetti. "Pardon, tabii kusura bakma." "Sorun değil." "Sen beni takip edersin." Dedi, Tunahan gerim gerim gerilerek. "Ederim." Dedi, sesinin tonu gittikçe değişen Gökhan, "bunlar sevgili mi acaba?" dedi, içinden. "Ama öyle olsa, erkek arkadaşım derdi, ne diye sevgili kavgası yapıyorlar gözümün önünde o zaman." "Neyse." Dedi, anlam veremeyerek. "Öndesın Tunahan aferin herifi uyuz etmeyi başardın!" "Ettim dimi?" "Valla biraz daha kalsanız, morarmaya doğru gidiyordu." dedi iç ses. Tunahan arabayı kullanırelken bir anda kahkaha atınca Mayda ona döndü. "Sen neye gülüyorsun kendi kendine? Deli deve oldun sonunda diye diye. Çığır atladın cidden." "Pardon" dedi, Tunahan "aklıma bir şey geldi." "Neymiş o? Söyle biz de gülelim." "Yok, bu bana özel." Dedi, muzur bir ifade ile. "Özelmiş paşam! Neyse geliyor mu Gökhan?" "Geliyor, geliyor. Merak etme bu kadar." "Yolu bilmiyor, ondan dedik herhalde!" "Diklenmesene hemen anladık." "Önce sen ters konuştun." "Yoo, ben gayet keyifliyim bence." "Aynen, nereden geliyor bu keyif değirmeninin suyu acaba birden bire?" "O da bana özel." Dedi, Tunahan. "Cimri, pinti seni, ne var söylesen merak ettik." "Sen beni merak mı ettin?" dedi, bir yandan da Mayda'ya bakarak. "Yola bak yola, seni ne merak etcem ben." Dedi, haffçe öksürerek. "Öyle diyorsan." Dedi, inanmayan bir ifadeyle. "Ne diyorsam o!" dedi, Mayda da ters ters "bu deli deve ne diye bu kadar keyiflendi durduk yere? Hayret bir şey!" "Durduk yere mi sence?" "Evet dedik ya işte ne diye tekrar ediyorsun beni? İyice avanağa bağlattın." "Bana pek öyle gelmedi de." "Bir şeye de yorum yapma." "iyi de Mayda, kurban olduğum. Bu Gökhan, sana asılmadı mı?" "Onunla ne alakası var?" "Çok alakası var. Asıldığını inkâr etmiyorsun işte!" "Asıldı demeyelim de, bir tık cana yakın bir tip herhalde!" "Hı hı tabii, eminim çok cana yakındır. Neyse ne, beni ilgilendirmiyor. Konumuz o değil, konumuz sülünümüz." "Hah evet, bu niye keyiflendi? "Kız dedim ya, senden hoşlanıyor diye alık mısın bugün? İyice kafan karıştı senin, bak bu Gökhan'a dikkat et. Tunahan'ı kızdırma." "Allah allah, o nedenmiş?" "Off Mayda sen ne laftan anlarsın, ne de ıflah olursun. Kızdır da ne halin varsa gör." "Mayda, bilmem farkında mısın? Ama şuan benimle, benim arabamdasın. Hiç itiraz etmeden benimle geldin." "Ee ne olmuş öyleyse?" dedi, içinden de, "Sussana be adam. Sen bugün sülünlükten bulbüllüğe mi geçtin? Maşallah şakı şakı bitiremedin." Dedi. "Hiç öylesine aklıma geldi de..." dedi, gülümseyerek. Mayda'yı köşeye sıkıştırmaktan keyif alıyordu. "Üzerine alınma, sırf maviş olduğu için geldım. Değil mi maviş? Seviyorsun beni." "Sever tabii." Dedi, anında Tunahan. "Benim gibidir, o da kimi seveceğini bilir." "Aa geldik değil mi? Gökhan arakada mı?" "Ne Gökhan' mış arkadaş. Zırt pırt sordun. Arkada merak etme!" dedi, atarlanarak. "Ah be Tunahan, ben ne dediğimi biliyor muyum? Sen bülbül oldun ben lal sayende... Dedi, içinden. Mayda Gökhan'a her yeri gösterdi. Tüm detayları ile de anlattı. Tunahan bir an olsun yanlarından ayrılmamıştı yaklaşık bir saat süren zorlu mücadele sonunda Gökhan pes etmek zorunda kalmıştı. Çünkü Tunahan o ne dese, tam tersini söylüyor. Farklı ve daha iyi seçenekler sunuyordu. Maydanın da hoşuna gidiyordu. Bu seçenekler tamamiyle olmasa da nasıl olacağına neredeyse birlikte karar vermişlerdi. "Tunahan' dı değil mi? Pardon mesleğiniz neydi?" dedi, en son çileden çıkarak ama belli etmeyerek. Tunahan ise onu çileden cıkardıgını bilerek, "Neden sordunuz?" "Merak, sadece merak." Dedi, bezgin bir halde. Mayda tekrar araya girdi. Bütün bu süre boyunca birbirlerini boğazlamasınlar diye bunu yapmıştı. "Dalış eğitmeni." Dedi, Tunahan'ın yerine cevaplayarak. "Hatta kendi yerini açıyor. Az ileride onun yeri de." dedi, gereksiz fazladan bilgi vererek amaç konu değişsindi sahi konu neydi? "Anlıyorum, sizin yere de bakalım ister misiniz?" "Teşekkürler, kendim halledeceğim." "Acaba kendi yerinizle daha mı cok ilgilenseniz?" Dedi, Gökhan hayatının en büyük hatalarından birini yaparak. "Anlayamadım!" dedi, Tunahan gayet ciddi bir tondan. "Bence anladınız, gayet açık olduğumu düşünüyorum." "Ben tam tersi olduğunuzu düşünüyorum!" Mayda ise, bir anda gerilen ortamda az sonra "ben tatlı yemek istiyorum." Diyerek, çocuklar gibi bağırıp, ağlayacak modda bakıyordu. "Bunun olacağı belliydi. Kusura bakma da Gökhan, sen kaşındın." Dedi, içinden. "Bu kadar belli edilmezdi!" Aslında Tunahan şuan Mayda'nın içinden geçen şeyi yapmak üzereydi. "Ağzını kırdığımın pis zamparası!" dedi yine içinden. Görsel; muhammedsalah_ "Tamam, bitti bu iş! Yürü Mayda gidiyoruz." Diyerek, elinden tuttu. Kendisiyle beraber yürümeye başladı. "Ama bir dakika, nereye gıdıyoruz? Biten ne?" "Sus konuşma, sadece yürü." "Tunahan?" "Yok Tunahan!" "Ama Tunahan?" "Ne var Mayda ne?" "Biraz sakin olur musun?" "Olmuyorum sakin. Bu adamla çalışmayacaksın bitti. Hiç itiraz etme çünkü seni dinlemeyeceğim. Sus Mayda, bak gerçekten çok gerildim. Sana patlamak istemiyorum! Sonra bir ton uğraştırıyorsun gönlünü alacağız diye tatlı peşinde koşuyorum!" Mayda şoktan şoka giriyordu. "Gönlümü almak mı? Bunun için uğraşmak mı? Tatlımı mı düşünüyor benim? Ayy canını yediğim." Dedi, içinden ama hemen kendine geldi. Ardından, "Çantam orada kaldı." dedi, sakince. "Ne dedin?" "Çantam diyorum, orada kaldı. Onu almam lazım." "Yani itiraz etmeyecek misin?" dedi, şaşkınlıkla. "Mavişi kullanmama izin verirsen etmem." Dedi, gülümseyerek. "Hay allah'ım ya! Baş belasısın sen cidden." Dedi, gülerek. "Eee ne diyorsun?" "Mavişi kullanmasanda bu adamla çalışmayacaksın!" "Inatlaşmayalım istersen, sonunu biliyoruz?" "Biliyoruz evet!" "Tunahan zıplatmasana benim sinirlerimi şurada tatlı tatlı sorduk!" "Nasıl nasıl?" dedi, kahkaha atarak. "Git sen, ben gelmiyorum." Diyerek, tam hırsla arkasını dönüyordu ki, Tunahan zaten tuttuğu elinden onu kendine hızla çekip göğsüne çarpmasına sebep olmuştu. "Ahh burnummmm Tunahannn! Diye, cıyakayan Mayda'nın sesi geldiğinde, "Acıdı mı? Aferdersin amacım bu değildi." "Napıyorsun sen ya! Kırdın vallahi kırdın burnumu!" "Dur bakim, hemen kırılmaz." "He kırcan yani niyetin vardı." Tunahan gülüyordu kızaran burnuna dokunurken. "Gülüyor birde bırak!" "Dur dedim, bir şey yok." "Sordun mu? Önce sor bakalım var mıymış yok muymuş o söylesin." "Mayda cidden burnuna nasıl olduğunu mu sormamı istiyorsun?" "İstiyorum ne olmuş? Öyle kendi kendine bir karar vermeler, bir şey yoklar, acıyor hala!" "Tamam, geçecek birazdan." "Öpsene Tunahan daha ne bekliyorsun? Kız acıyor diyor. Öp!" "Tövbe yarabbim!" "Bir an ancak bu kadar romantik olmayabilirdi. Sızden ben romantizm beklemiyorum zaten bir açılsaydınız birbirinize. Lan öpsene mal mısın?" "Olmaz, ya kızarsa?" "Kızmaz baksana haline, nasıl tatlı." "Sus artık istersen ne öyle tatlı matlı!" "Yuh Tunahan kendinden de mi kıskanacaksın! Yok artık." "Var artık!" "Lan öp iyileştir." Tamam, yeter!" dedi en son sesli olarak çıktığını fark etmeden. "Ne yeter? Bu ne kabalık! Uyuz deve!" "Sana demedim." "Kime dedin o zaman? Ne oldu çarpışınca aklın mı gitti azıcık? Tövbe yarabbim sakallarını yoldurtma bana!" "Performansın geri dönmüş bakıyorumda?" "Kimin yüzünden acaba?" "Tabii ki benim yüzümden. Başka kimin yüzünden olabilir." Dedıği, sırada kapının çarpılmasıyla ikisi de irkilmişti. O yöne baktıklarında siyah bir mercedesin hışımla çalısan motor sesine, ardından da hızla uzaklaşan görüntüsüne baktılar. "Gökhan..." dedi, Mayda. "O burada mıydı ki hala ya?" dedi, Tunahan. Umursamaz bir halde. "Ayy çok ayıp oldu ya! Biz onu nasıl unuttuk." Dedi, "Gül ağzıma sıçacak!" dedi, bir anda çıkmıştı kelimeler. Eliyle hemen ağzını kapattı. Sanki zaten çoktan çıkmış, havaya, Tunahan'ın kulağına gitmiş olan kelimeleri geri alabilecekmiş gibi. "Bence sen onun ağzına sıçmalısın! Böyle zampara tipleri sana bulaştırmasın! Ha illa bulaşacaklarsa, benimde onlara bulaşacağımı bilsinler! "Dedi, o hışımla küfür müfür umursamadı. Mayda, "bu kadarı bugünlük bana yetti." Dedi, içinden. Neler olmuştu öyle aklı karıştı. Düşünmeye ihtiyacı vardı. Görsel; muhammedsalah_ "Mayda'nın o anki ruh halini temsil ediyor:)" "Tunahan?" "Efendim Mayda?" "Gidelim mi? Ben yoruldum." "Tamam, çantanı al çıkalım." Mayda, gerçekten de yorgun hissetti kendini ama sebebini çözemedi. Gül burnundan getirebilirdi o yüzden telefonunu sessize aldı. Şimdi hiç çekemeyecekti. Ama o da onun burnundan getirecekti. Notunu aldı. Sessizdi, nedense konuşası yoktu. Tunahan da öyleydi. Müzikte açmamışlardı. Göz kapakları o kadar ağır geliyordu ki Mayda'ya uykuya yenik düşmesi an meselesiydi. "Kendi çenesinden yoruldu kesin." Dedi, içinden Tunahan. O'na gülümseyerek bakarken. "Yalnız efsaneydiniz. Ben bile bu kadarını beklemiyordum." "Nasıl yani?" "Ne nasıl, Gökhan'ı diyorum. Mayda'yı öpsen o kadar şaşırıp çekip gitmezdi inan bana ama sizi öyle görmesi ona yetti." "Nasıl diye sakın sorma Tunahan nasılını çok iyi biliyorsun." "Sormayacaktım..." dedi ve sustu. "Bana uyuz olup, benden uzak duramayan Mayda. Ne ara tatlı belam oldun bir bilsem? Nasıl ikna edeceğim seni? Böyle daha ne kadar devam edebilirim inan bilmiyorum. Sana bu kadar yakın olup, uzak durmaya çalışmak nasıl zor nasıl ağır bir külfet... Bunu nasıl anlatacağım sana? Acaba o tatlı çenenle bana yol gösterir misin?" Diyordu, Tunahan o kadar sessiz konuşuyordu ki kendi sesini zor duyuyordu. Tunahan arabayı Mayda'nın aracının yanına park etmişti ama henüz uyanmadığı için de onu uyandırmaya kıyamıyordu. O sırada Mayda kıpırdanmaya başladı. Kendine geldiğinde, "Uyudum değil mi? Neden böyle oldu bilmiyorum." Dedi, kendini mahcup hissederek. "Boğa gibi yedin neden olacak. Ama önemli değil." dedi Tunahan "benim de yapmak istediğimi yaptın." "Tamam, o halde ben artık gideyim. O boğa sözünün intikamını sonra alacağım." "Mayda?" "Efendim?" "İş yerinde verdiğim fikirlerde ciddiydim. Ayrıca sana yardım edeceğim. Çizimleri bana getir, gerisini de düşünme. İstersen tabii. İçimde seni zor durumda bıraktığıma dair bir küçük his var. Ama yapmak istememin sebebi bu değil. En başından, bunu yapmayı istiyordum." Dedi, gayet net bir şekilde kendini ıfade ederek. "Ben biraz düşünmek istiyorum. Sonra konuşsak olur mu?" "Tabii, sen iyisin değil mi?" "Evet, iyiyim sadece yorgunum." "Araba kullanabilecek misin peki? Ben bırakabilirim." "Bu kadar düşünceli olmasana be adam! Sülün türünün tek örneği falan mısın?" dedi, içinden. Sonra da "gerek yok, teşekkür ederim." İyiyim gerçekten, kendim gidebilirim." "Tamam, o zaman sen düşün konuşuruz." "Hoşça kal Tunahan." diyerek, arabadan indi ve hiç oyalanmadan arabasına gidip çalıştırdı. Bir an önce kendini eve atmak istiyordu. Sanki bütün gün inşaatta çalışmış gibi, üzerinde ölesiye bir yorgunluk vardı. Mayda duymuştu... Tunahan' ın söylediği her şeyi duymuştu. Yüreğine çakmak çakılmıştı o an, kıvılcımlar eşliğinde çarpan kalbini susturamadı. Susturması gerekiyor muydu? Ondan hiç emin değildi. Ama emin olduğu tek bir şey, ona içindekileri fısıldayan Tunahan' ın kalbinde kapladığı yerdi. Kalbi hemen söylenenleri kabul etmiş, yetmemiş o sözcükler kelebek misali uçup kaybolmasın diye onları camdan fanusuna hapsetmişti. Aynı yolda, farklı arabalarda fakat akılları da kalpleride birbirine farkında olmadan görünmez bir bağ ile dolanan Mayda önde, Tunahan da biraz mesafe bırakarak hemen arkasında evlerine doğru gidiyorlardı. Mayda, benim şuan da ancak Orhan Gencebay anlayıp hakkımdan gelir. Dedi içinden... Aç Mayda aç en sevdiğini dinle! Son ses dinledi, dinlemekle kalmadı içinden geldiğince şarkının sözlerine eşlik etti. Eşlik ederken duyduğu özlemin kıvılcımı Mayda' ya tanıdık geldi.
Şarkının sözlerinin Mayda için önemini anlarsınız umarım... Bir nebze de olsa,kendi gördüğümü size göstermek, kendi hissettiğimi de size hissettirmek istememin bir mahsuru var mı? Canım çiftim seviyorum sizi:)) Bir dahaki bölümde de belki Tunahan' ın en sevdiğini dinleriz. ;) Tunahancıları buraya alalım bir emojinizle:) Maydacıları da buraya bir emojiniz ile:)
|
0% |