Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. BÖLÜM(İç ses&Sülün)

@nefelicalliope

Hatırlatma; medyadaki şarkı, daha önceki bölümde bahsi geçmiş fakat söylenmemiş olan Mayda' nın en sevdiği parçadır. Artık biliyorsunuz ama kim hala bilmiyor? :) Sülünümüz!

"Hercai bir duygunun meftunuyum ben yine, kıyma bana güzelim düşmüşüm ellerine. Ne bülbüle hacet var, ne de gonca güllere. Ben sevmeye aşığım, istediğim biçimde!" diye, bağıra bağıra eşlik etti şarkıya aklında olan Tunahan' a da kızıyordu. "Ah Orhan abi, bu şarkı bana özel olmalı!" dedi.

"Durduk yere ne kızıyorsun sülüne şimdi?" "Neresi durduk yereymiş, senin sülün, bugün bülbül oldu şakıdı duymadın mı?" "Duydum ne güzel işte, sülün kendinen emin!" "Olmasın ne gerek vardı şimdi bunları söylemesine?" "İyi de Mayda, o seni uyuyorsun zannediyordu. Nereden bilsin sinsi bir yılan gibi onu dinlediğini?" "Ne dedin sen? Kimmiş o dediğin. Bak lafını bil de konuş şalterim atmak üzere!" "Senin şalterler hep açık zaten!" "Ben bilerek mi dinledim sanki sinsiymiş! Asıl sinsi sensin, sessiz sessiz dinledin!" "Tövbe öyle değil, yanlışlıkla kulak misafiri oldum." "Kulaklarını koparayım o zaman da bir daha yanlışlıkla misafir olmazsın. " "Asıp kesmeye başladın yine Mayda, asıl konudan kaçmak için! Şimdi gelelim bülbüle ay aman sülüne, neler söyledi öyle ya içim eridi kız!"

"Sen de durumlar ne? Hiç mi hoşuna gimedi?" "Gitti! Maalesef gitti!" diye, bağırdı. "Kız ne bağırıyorsun, ay ne güzel işte ya sonunda aklın başına geldi." "Gelmedi iç ses! Hoşuma gitmemesi gerekiyordu! Hele şimdi hiç olmaması gerekiyordu!" "Saçmalama yine istersen, hiçbir engelin yok Mayda. Sen sevmeyi bile sevmiyor musun şarkıda ki gibi? İçin sevgi, aşkla dolu, tatlı bir kızsın aslında ne diye Tunahan'a bu kadar diretiyorsun bir anlasam!" "Anlayamazsın sen beni, boşuna uğraşma." "Adamın nesi var? Allah aşkına olumsuz bir şeyi var mı söyle?" "Külüstürü var!" "İlahi Mayda, yok çünkü bir sebebin!" "Söyledim işte sebebi." "Biliyor musun Mayda, istediğin kadar kaç, istediğin kadar inkâr et siz oldunuz bence. Yakında sen de anlarsın. Belli ki Tunahan daha fazla bekleyemecek!" "Ne olması yabancıyız biz birbirimize. Olmaz o iş!"

"Siz mi yabancısınız! Adam, seninle karşılaştığı andan beri yanında. İyi kötü her anında seninleydi. Sana karşılıksız yardım ediyor. Hastaneye götürdü, yetmedi bekledi. İlaçlarını aldı. O da yetmedi açlığını düşünüp, evine gelip kendi elleriyle yemek yaptı. Tatlına kadar düşünüyor, gönlünü almayı biliyor! Onu mezarlığa bile götürdün. Annenle babanla bile tanıştırdın Mayda ayrıca seni kıskanıyor. Hem de nasıl kıskanmak, ay Gökhan'ı dşündükçe krize giriyorum. O nasıl bir gidişdi. Hayır, o nasıl bir postalanmaydı. Helal olsun sülünüme! Ee fizik desen şahane, suphanallah bak kasları gözümün önüne geldi yine! Daha ne istiyorsun acaba sen? Belanı mı?"

"Başlarım şimdi sana, gözünün önüne gelmiş miş! Sil onları gözünün önünden! Ayrıca belanın kendisi Tunahan zaten! Anlamıyorsun bari sus. İçim dışım her yerim Tunahan oldu!" "Hah şöyle azıcık yola gel. İtiraf ettin sonunda, Tunahan her yerde." Dedi kıkırdayarak... "Defol iç ses senin ben dertleşmenin de ağzını burnunu kırayım!" Tamam, kız ben duyacağımı duydum gidiyorum. Hadi canım sen de anca gidersin..." dedi ve gitti.

"Dışım sussa içim susmuyor. Senin de ben ağzını kırayım, aklına da tüküreyim Mayda! Haklı ne dediyse haklı! Neyse ne diyorduk. Güzelim, hiç demiyorsun ama sesi kısmışız açalım değil mi?" dedi, sesi daha da açarak evine giden yola döndü. Son defa aynadan ardına baktı.

Tunahan'ın davranışları ve sözleri, ona asla iğreti gelmiyordu. Yapışkan tipler gibi asla değildi. Gerçekçi ve doğaldı. Samimiydi, içtendi. Kızarken de severken de üzülürken de gülerkende! Kendiliğinden sanki hep hayatındaymış gibi daha önce orada olduğunu bilmediği yerini almış gibiydi Mayda'nın hayatında... Mayda, rahatsız edici bir şey aradı, eve giderken içinde onunla ilgili tek rahatsız bir durum ama yoktu. Tam tersi onun ilgisi, duruşu, tavrı, tepkileri, sözleri ona iyi geliyordu. Birbirleriyle olan kavgaları bile olması gerektiği gibiydi...

Ben kendim bir âlemim
Şu âlemin içinde
Ben kendim bir âlemim
Şu âlemin içinde

Ben kendime belayım
En şahane biçimde
Ben kendime belayım
En şahane biçimde

Ne bülbüle hacet var
Ne de gonca güllere
Ben sevmeye aşığım
İstediğin biçimde

Orhan Gencebay& Ben Kendim Bir Alemim

Müziğin sesi Tunahan'a kadar gidiyordu. "Hangisini dinliyor ki?" dedi, içinden "Anlaşılmıyor! Neden anlayamıyorum." Dedi, söylenerek. "Yaklaş Tunahan sen de biraz daha?" "Yok, çok yaklaşmayacağım, biraz alana ihtiyacı varmış gibi geldi." "Değil mi? Bugün biraz tuhaftı? Gökhan yüzünden mi acaba?" "Şu tipi tipin konusunu hiç açma! Gıcık herif! Boğazlayacaktım onu bugün neredeyse!" "Hala mı geçmedi?" "Nasıl geçsin. Kart zamparalar gibi Mayda'nın etrafında döndü!" "Neyse onu ekarte etmeyi başardın ama sonuçta hem Mayda da hiç oralı olmadı zaten!" "Birde olsaydı!" "Sen, bu kadar kıskanç bır adam mıydın Tunahan? Ben öyle hatrlamıyorum sanki yani bu kadarını? Hem henüz adı koyulmuş bir ilişkiniz bile yok!" "Değildim değil mi? Niye böyle oluyorum bilmiyorum ama elimde değil! Deliriyorum konu Mayda olunca!"

"Tamam, kıskan yani de bence biraz frene basmalısın!" "Haklısın galiba. Sence söylediklerimi duymuş olamaz değil mi?" "Sanmıyorum bebekler gibi uyuyordu." "Bencede aynen duymadı." "Ama duymasını istemiyor musun Tunahan?" "İstiyorum tabii ki ama bu şekilde değil. Bilsin istiyorum karşılıklı konuşarak, söylemek istiyorum." "Haklısın en doğrusu. Neyse bakalım, neler olacak? Sen gidelim dediğinde, nasıl itiraz etmeden geldi. Görmedin mi? Ben açıkçası şoktan küçük dilimi yutuyordum." Evet, ben de şaşırdım ama haklıydım." Dedi, yine sinirlenerek "Onunla asla çalıştırmam!" "Tunahan?" "Ne?" "Hani sakin oluyorduk?" "Ha evet, tamam!"

Canı tatlı istiyordu. Kafası bozuk olduğunda, fazladan tatlı yerdi. "İyi de benim kafam neye bozuldu şimdi?" Dedi, kendi kendine "Of" dedi, sesli bir şekilde mama kutusuna giderken. Tarçın acıkmış, gelir gelmez önce sevgi gösterilerini tüm tatlığı ile ortaya sermiş. Ardından da mama kabını göstermişti. Mayda sinyali hemen almış ve tarçına istediğini vermişti. Salona geçip oturduğunda yine offladı.

"Benim derdim ne?" "Tatlı olmasın?" "O benim dertlerimin baş tacı!" "O zaman sülünümüzdür?" "Evet, sülünümüz. Off beni de alıştırdın iyice." "Alış alış alışmak iyidir." "Sussan mı acaba? Az önce sessizdin!" "Hışmından korktum o yüzden sesimi çıkaramadım!" "İyi korkmaya devam et!" "Gül'ü de aramadın?" "Aaa ben onu unuttum!" Dedi, çantasından telefonunu aldığında, Gül'ün çoktan onu aradığını gördü. "Ukala herif hemen yetiştirmiş!" "Yaaa, bir de dedikoducu yani hiç sevmem!" "İyi de Mayda ne anlattı acaba?" "Ne anlattığının hiç önemi yok! Sus bir dakika da arayıp konuşayım." dedi ve Gül'ü aradı.

"Canım selam aramışsın duymadım. Telefonum çantamdaydı."

"Selam canım, önemli değil. Nasılsın?"

"İyiyim sen?"

"İyiyim, ben de sadece biraz canım sıkkın."

"Neden, ne oldu?"

"Gökhan aradı, işi yapamayacağını acil başka bir işi çıktığını söyledi. Sana da mahcup oldum."

"Aha söylememiş, ilginç!" dedi, iç ses "haklısın bencede ilginç." Dedi, Mayda. "Hatalı olduğunu anlayacak kapasite varmıymış onda ya?" "Bilemiyorum, tam tersi olmasın!" "Nasıl? Yaptığı gerizekalı tavırlarını Gül'e açıklamaktan çekinmiştir." "Bak bu mümkün işte..." derken, telefondan gülün sesi geldi.

"Alooo, Mayda?"

"Mayda orada mısın?"

"Buradayım, pardon canım yorucu bir gündü de."

"Anlıyorum, benim için de öyleydi. Bak ne diyeceğim, projene ben devam edeceğim. Başkasını karıştırmak yok. Tamam mı? 3 gün sonra çizimler elinde olur."

"Tamam, canım çok sevindim. Böylesi en iyisi olacak. Canını da sıkma daha fazla."

"Tamam, öpüyorum seni. Görüşürüz."

"Bende canım. Görüşürüz."

"Şüpheli?" "Saçmalama istersen. Nesi şüpheli?" "Bilemiyorum, bence öyle. Canı da sıkılmış. Ona anlatmadığından hala şüpheliyim." "Neyse ne, önemi yok dedim ya! Ben zaten Gül çizsin istiyordum." "Peki, sen öyle diyorsan." "Aynen öyle dedim! Ben niye bu kadar yorgunum, sanırım hemen uyuyacağım." Diyerek, yerinden kalktı yanına su alarak odasına çıktı. Duşunu alıp kendini uykunun tatlı kollarına bıraktı.

Ertesi sabah, burada ki hayatının da rutini olan sabah koşusu için hazırlıklarını yapıp bahçeye çıktı. Tarçınla günaydınlaşıp mamasını verdi.

"Tarçınım ama böyle olmaz ki. Yiyip yiyip oturuyon sen!"

"Hav hav"

"Kilo alacaksın!"

"Hav hav hav"

"Yalan mı ne kızıyon?"

"Hav hav"

"Sahibinden feyiz alsana biraz! Hadi peşime düş bakalım!" Dedi, başını okşayarak karşılığında tek bir hav geldi. Mayda gülümseyerek bahçeden adımını attığında karşısında dikilmiş, onu gülerek izleyen bir Tunahan görmeyi beklemiyordu. Küçük bir çığlık attı olduğu yerde sıçrayarak.

"Bismillah, tövbe." Dedi, iç ses. "Kız Mayda, benim de aklım çıktı ha!" "Hangisiymiş o?" "Kalbimi kırıyorsun? Sabah sabah yine formundasın." "Kalp kırıklığı çekemeyeceğim şu an hiç kusura bakma." "Öyle olsun, sen sülüne günaydın de hemen." "Ya sabır! Git başımdan iç ses!" "Aman huysuz!" "Sensin o!"

"Sinsi misin sen? Ne diye sessizce beni izliyorsun?"

"İltifatlarnının hayranıyım demek, daha doğru olur." Dedi, Tunahan hala gülümsüyordu.

"Sabah sabah hayırdır Tunahan? Hangisinin hayranısın? Biliyorsun sana methiyelerim çok!"

"Hepsinin dersem..." dedi, gözlerinin içine bakarak gülümsemesi yavaşça kaybolmuştu.

Mayda anlık bir sersemlik yaşasa da kendini toparladı.

"Oyalama beni, koşmaya gidiyorum." Dedi, çabucak. Tunahan'ın ne dediğini çok net anlıyordu. Ama kendi karışık aklı, ne diyeceğini bilmediğinden! "Kaç kızım koşmak en iyisi." Dedi, çinden.

"Biliyorum, ben de bugün seninle koşacağım. O yüzden gelmiştim. Ama seni öyle görünce..."

"Neyle görünce?"

"İşte köpeğinle konuşurken, araya girmeyeyim dedim." Dedi, neşeli bir sesle. Bir yandan da yürümeye başlamışlardı.

"Evet, ne olmuş? Konuşamaz mıyım?"

"Konuşmaman garip olurdu tabii." Dedi, gülerek.

"Sen yine benle dalga mı geçiyorsun? Tunahan bak gazabımdan nasiplenmek istemiyorsan sus."

"Sinirli misin sen?"

"Değilim!" Dedi, bir tık yüksek tondan.

"Hımmm anlıyorum." Dedi, Tunahan gayet ciddi tondan.

"Neyi anladın acaba?"

"Tarçına kızdın değil mi? Spor yapmıyor diye?"

"Kızdım tabii, homili hırtlak yiyor, eskiden peşimden koşardı. Şimdi yayılıp uyuyor!" Dedi, ciddi cddi.

"Sen şimdi cidden köpeğin spor yapmıyor diye kızdın değil mi?" dedi.

"Dedik ya az önce nesini anlamadın!"

"Mayda inanılmazsın! Bugünde şaşırttın çok şükür!"

"Senin de pek bi şaşırasın var Tunahan? Suçu bana yıkma istersen?"

"Doğru, sana şaşırmayınca günüm iyi geçmiyor." Dedi, ona bakarak. Mayda da olduğu yerde durmuş ona dönmüştü.

"Sen ne diye buradasın? Hadi git kendin koş."

"Seninle koşmak isteğimi söylemiştim."

"Ben istiyor muyum? Sordun mu?"

"Söylediğimde itiraz etmedin."

"Çarpıtma konuyu şimdi Tunahan?"

"Hangi konu, neyi çarpıtmışım? Hem mesele o mu şimdi? Hadi koşmayacak mısın?" Diyerek, bilinçli olarak kafasını karıştırıp yanından uzaklaşmıştı.

"Heyy dursana, sana diyorum bekle Tunahan! Dursana, uyuz deve!" Diye, bağırdı ardından. Tunahan ise ona dönüp, geri geri koşmaya devam ederken gülümsüyordu.

"Adama bak ya! Artist." "Türk filmlerindeki gibi son lafı söyledi gitti!" Dedi, içinden. "Sülün jönüm benim, ona her sey yakışır!" "Sen atlamasan olmaz tabii!" "Olmaz evet, baksana sabahın bu saatinde bile jön gibi mübarek. Sen de biliyorsun?" "Hı hı tabii, bir röptaşambırı eksik paşamın! Jönmüş hadi oradan!"

"Mayda?" "Ne var? Ne?" "Tatlı Mayda, sen fark etmedin galiba ama Tunahan sabahın bu saatinde seni görmek için gelmiş." "Etmediğimi kim söyledi. Ettim ettim de işte gelmeyeydi iyiydi." "Hayret nasıl oldu da ettin. Sen de bir gariplik var? Dünden beri hayır olsun." "Offff ne güzel koşup zihnimi toparlayacaktım o yanımdayken nasıl toparlayacağım!" "Şimdi anlaşıldı. Boşver toparlama öyle dağınık kalsın. Belki o toparlar belli mi olur?" "Olmaz! Mümkünse o karışmasın!" "İyi de o dağıtmadı mı bırak izin ver de o toparlasın." "Öyle mi diyorsun?" "Evet."

Mayda düşünüyordu. "Gerçekten de izin vermeli miydi? Neyse." Dedi, içinden yine koşmaya devam eederken yanına gitmişti.

"Sonunda koşmaya karar verdin hanım efendi." Dedi, Mayda yanına geldiğinde,

"Madem birlikte koşacağız konuşmadan koşabilir miyiz?"

"O niye?"

"Öyle."

"O nasıl bir cevap?"

"Canım öyle istiyor Tunahan, oldu mu şimdi?"

"Cıks olmadı." Dedi, gülerek.

"Oldu oldu hadi önüne bak."

"Arkadaşınla konuştun mu?"

"Hangi arkadaşımla?" diyerek, şaşkın bir şekilde ona baktı yandan.

"Gül müydü?"

"Ha evet, dün gece konuştuk."

"Eee?"

"Ne eee?"

"O herif..." dedi, sustu sinirleniyordu yine bir nefes aldı sonra "kim çizecek Mayda söylesene?"

"Sen onu diyorsun. Gül çizecek 3 gün sonra gönderirim dedi."

"Anladım, çok iyi olmuş!" Dedi, yüzü aydınlanmıştı.

"Hayırdır? Sen niye bu kadar memnun oldun? Sana da mı çizsin istiyorsun?"

"Yok, o işi ben hallediyorum. Senin adına memnun oldum."

"Olmsan da olur Tunahan."

"Olmak istiyorum Mayda, bir sorun mu var?"

"Var desene kızım al işte yeri geldi konuş! Beni bu kadar düşünme ilgilenme desene!" "Sakın! Mayda sakın tersleme sülünü ne olur? Bak iyice düşün sonra şimdi değil." "Bu ne panik, bir sus sen yahu, benim düşünmeme izin mi veriyorsun ki!" "Söz vereceğim ama şimdi bir şey deme." "offf tamam."

"Yok, Tunahan yok, sorun falan yok." Dedi bezgin bir tonla.

"İyi, olmasın zaten." Dedi, sırıtarak.

"Allah'ım şöyle gülmesene be adam! Pislik tabii sen içini döktün rahatsın, ya ben ben ne olacağım! Acilen tatlıya ihtiyacm var." Dedi, içinden "kız Mayda sen kendini aştın bu saatte ne tatlısı?" "Tatlının saatimi olur! Her şey olabilir şu an." "Ee işte sülün var ya! O da çok tatlı değil mi? Sülün tatlısı yeni isim de bulduk bak." "İhtiyacımız mı vardı ki!" "Huysuzsun bugün hem de haddinden fazla!" "Susar mısın artık!" Diyerek, yükselmişti ve yine sesli söylediğinin farkında değildi.

"Efendim bana mı dedin? Konuşmuyorum ki!"

"Ne?"

"Mayda sen iyi misin? Susar mısın dedin ya bana?"

"Ay sana demedim ben onu off."

"Kime dedin o zaman?" dedi, kafası karışmış bir halde ona bakarken.

"Sen bana bakma canım öyle ben kendi kendime şey ettim. Eee senin işlerin yok mu bugün?"

Anlam veremedi Tunahan ama üzerinde de durmadı. "Var olmaz mı sabah dersim var. Sonra da işyerine gideceğim Hasan ustayla görüşeceğim."

"Hasan usta, önce benım işimi yapacak Tunahan haberin olsun. Bastan anlaşalım da sonra hır çıkmasın!"

"Allah allah, neden önce senin işini yapıyormuş?"

"Acil de ondan."

"Benım ki de acil."

"O senin sorunun. Ben konuştum hem önce Hasan amcayla."

"Ya sabır, ne olmuş konuştuysan. Ayrıca benim daha önceden konuşmadığımı nereden biliyorsun Mayda?"

"Yaaa konuştun mu Tunahan gerçekten? Ama ben bilmiyordum bu sayılmaz."

Kahkaha attı Tunahan. "Sayılmaz?"

"Ne gülüyorsun yine! Senin şu gülmelerin..." dedi, devamını getirmedi anında sustu.

"Devam et" dedi, Tunahan ciddileşmişti.

"Önce benim işim Tunahan! Bak fena bozuşuruz! Daha bir sürü işim var hem peyzaj için de kiminle görüşeceğimi bilmiyorum." Dedi, bir tık sıkıntılı tondan.

"Yapma şunu Mayda."

"Neyi yapmayayım?"

"Şunu işte!"

"Ay neyi Tunahan? Ne yapmışım?" Dedi, bir anda durarak nefes nefese kalmıştı. Ellerini bacaklarına koyarak hafifçe öne eğildi.

"Yoruldum, sana laf anlatacağım diye bütün yolu konuşarak geldik."

"Pek bir şey anlattığın yok oysaki hem sen bu kadar çabuk niye yoruldun?"

"Bilmiyorum, bugün pek keyfim yok sanırım. Canım tatlı istiyor." Diye, en sonunda isyan ederek söylemişti Tunahan'ın kahkaha atmasına sebep olmuştu.

"Gülmesene ben ciddiyim." Derken, Mayda da gülümsüyordu.

Kahkahasının arasından "biliyorum" diyebilmişti Tunahan.

"Tunahan söylesene? Ne duruyorsun tam zamanı. Zaten onun için yapmadın mı dün gece o tatlıyı?" "Yaptım evet." "Ee o zaman söylesene." "ya garip karşılarsa?" "Mayda mı tatlıyı mı garip karşılayacak daha neler! Söyle hadi!"

"Browni sever misin?" dedi, sonra bir an da Mayda anında doğruldu. Gözleri kocaman olmuştu.

"Soru mu bu şimdi, tabii severim. Bir de ev yapımıysa var ya of offf! Saniyede gömerim!" Dedi, heyecanla "yoksa yanında var mı?"

Yine gülüyordu Tunahan, bu kız onu deli edecekti. Bir erkeğin yanında bu kadar istekli bir halde tatlı istiyorum demesi zaten onu delirtiyordu. Bir de böyle heyecanlanması "Off Mayda bunu asla başkasının yanında yapmamalısın yapamazsın izin vermem." diye yükseldi kendi kendine...

"Ben yaptım dün gece!"

"Delireceğim adama bak gece gece tatlı mı yaptın? Niye bana da getirmedin? Dün geceden beri tatlı sayıklıyorum!" Diyerek kızmıştı.

"Nereden bileyim ben Mayda. Arasaydın ya." Dedi, keyifle.

"Off Tunahan hadi gidiyoruz." Dedi, elinden tutarak onu da kendisiyle beraber sürüklemeye başladı. Ne yaptığının farkında değildi.

Mayda' nın tuttuğu eline baktı Tunahan gülümsemesi genışledi.

"Tamam, sakin ol bir dakika."

"Yok, bir dakikan. Acilen o browniden yemem lazım. Ben yaptım dedin değil mi? Vallahi çok kötüsün. Nasıl başarıyorsun ya ben niye beceremiyorum. Yanında dondurmada var mı Tunahan?"

Tunahan Mayda'nın onu sürüklemesine izin veriyordu elleri sıcacıktı. O sıcaklık kalbine işliyordu.

"Bilmem." Dedi, olsun mu?"

"Olsun tabii, dondurmasız olur mu? Yürüsene bu ne, bebek adımları atıyorsun. Bilerek mi yapıyorsun gülmesene!"

"Tamam, tamam gülmeyeceğim." Derken, de gülüyordu oysaki...

"Ee şimdi Hasan amca bu durumda ilk bana gelecek o zaman?" dediğinde, Mayda durdu.

"O konunun, bununla ne alakası var şimdi?"

"Bedavaya mı gitsin tatlım?"

"O olmaz!" dedi, Mayda "başka bir şey düşün."

"Emin misin?" dedi, Tunahan.

"Maalesef eminim Tunahan, maalesef. Beni nereden vuracağını çok iyi biliyorsun hain deve!"

"Peki, ben bir düşüneyim o zaman."

"Düşün Tunahan düşün ama hızlı düşün. Hadı gidelim." Dedi, yine onu sürükledi.

Tunahan'ın evine sanki daha önce de gitmiş gibi bir rahatlıkla giriş yaptı. Tunahan ise sanki hep mutfağında varmış gibi baktı Mayda'ya. Yabancılık hissinin olmayışı ne büyük bir nimetti. Ama en başından beri olan da bu değil miydi zaten? Mayda dolaba yöneldi hemen,

"Nerede burada mı?" diyerek, o sırada Tunahan elinde iki havluyla geldi. Birini Mayda' ya uzatarak.

"Otur sen, ben çıkartırım." Servis tabağını aldı ve tatlıyı servis etmek için kesti.

O servisi hazırlarken başında bekleyen Mayda "sana inanamıyorum, harika görünüyor resmen eridim Tunahan!" dedi, sevimli bir şekilde gülümseyerek.

Sonra da "soğuk suyun var mı?" dedi, dolaba yönelerek sanki kendi evindeymiş gibi hareket ediyordu. Bardakalrın yerini sorma ihtıyacı bile duymadan bulmuştu. Hem kendine hem Tunahan'a birer bardak su doldurup adaya geçti ve oturdu. Onu uslu uslu tatlısını beklerken görmek Tunahan'ı gülümsetmişti. Dondurmayı da yanına koyarken.

"Al bakalım" dedi, tatlıyı Mayda'nın önüne bıraktı. "Gözlerinden yıldızlar çıkarabilse sanırım onu da yapardı." dedi içinden Mayda'nın baskışlarına.

"Teşekkür ederim Tunahan. Günümü kurtartdın şu an!" Diyerek, bir dilim aldı ve keyifle yedi.

"Sen yemeyecek misin?" Dedi, ağzı dolu konuşurken.

Gülerek cevap verdi Tunahan, "sana afiyet olsun. Benim için erken bir saat."

"Tatlının saaati mi olur? Hem de bu kadar lezzetliyse." Diye, çıkıştı Mayda son lokmasını da yutarken.

"Bir dilim daha istiyorum." Dedi, ardından ve toplam 4 dilim yiyerek tatlı faslına son verdi. Tunahan'ın şaşkın ama alışıldık bakışlarıyla beraber.

"Şimdi gerçekten kendime geldim. Ellerine sağlık çok güzel olmuş. Cidden bu konuda senin üzerine tanıdığım kımse yok."

"Afiyet olsun." Dedi, gülümseyerek. "Benim ders saatim yaklaşıyor Mayda izninle hemen duşa girip çıkayım sonra seni bırakırım olur mu?"

"Tabii git sen, beni bırakmana gerek yok. Bu kadar tatlıyı yedikten sonra biraz daha koşmam lazım benim." Dedi, mahcup bir şekilde sırıtarak "her ne kadar mavişe selam vermek istesem de!" diye de ekledi.

"Peki, ısrar etmeyeceğim, sen ne yapacaksın bugün?"

"Peyzaj' la ilgilenmem lazım, marangoz ve boyacı da lazım bunlarla ilgileneceğim."

"Peyzaj için birisi var merkezde onunla ben konuşurum istersen, diğerleri zaten kolay hallderiz. Bak aslında şöyle yaparız. Ben dersten sonra müsaitim, buluşup adam akıllı konuşuruz bir plan yaparız olur mu?"

"Olur, aslında İdris amcanın başına gidecektim yine, bana o lazım bu lazım diye darlıyorum da biraz." Dedi, gülerek.

"Sorun olmaz İdris amca seni çok seviyor."

"Biliyorum ben de seviyorum." Dedi, gülümseyerek.

"Tamam, o zaman anlaştık. Haberleşiriz." Diyerek, ayrıldılar. Tunahan gününün güzel başlamasının, vermiş olduğu keyifle duşunu alıp hazırlandı ve derse gitmek için çıktı. Mayda ise eve kadar daha ritmik bir şekilde durmadan koştu. Midesinde bayram havası ile evine gtti ve duş alıp hazırlandı. Kahvaltı da önemliydi onu da bir güzel yaptıktan sonra evden çıkmak üzereyken, ablası aradı. Yaklaşık bir saat onunla konuştuktan ve genel olarak her şeyden bahsettikten sonra evden çıktı. Tunahan'a ait detayları şimdilik kendisine saklıyordu.

"Mayda?" dedi, iç ses arabasını usul usul kullanan Mayda'ya seslendi. "Efendim?" "Çok şanslısın biliyor musun?" "Neden?" "Tunahan çok güzel yemek yapıyor bir de üzerine muhteşem tatlılar yapıyor ve senin bu ikisine olan düşkünlüğün de yadsınamaz. Sence bu kadarı da tesadüf olabilir mi?" "Ne demeye çalışıyorsun, yine tuttu Tunahan damarın?"

"Dört dilim tatlıyı gömerken öyle demiyordun ama!" "Onu karıştırma şimdi." "Nasıl karıştrmayalım tam da konu o?" "Olabilir, adamın eli lezzetli, yemekleri ayrı yıkılıyor, tatlıları ayrı efsane ne diyebilirim ki! Can evimden vuruluyorum. Ben de ınsanım ama ya!" "İşte ben de onu diyorum." "Deme bir şey ben bilmiyor muyum sanıyorsun!" O zaman derdin ne be kızım?" "Derdim senin çok fazla konuşuyor olman!" "Ben olmasam ne yapacaksın sen, aklını başına getirmek için konuşuyorum herhalde!" "Onu anladık!" "Şükür farkındasın!" Köy merkezine yakaşmış arabası için park yeri arıyordu. O sırada mahalle esnafının Nergis Hanım'ın orada toplandığını gördü.

"Hayır olsun, bunlar neden toplanmış ki acaba?" Dedi aracını park edip indiğinde yanlarına gitmek için o tarafa yöneldi.

"Merhaba" dedi, neşeli tondan "nasılsınız?"

Herkes selam verdi.

İdris, "gel gızın hoş gedin, iyiyiz sen nasılsın bakalım?"

"İyiyim ben de teşekkürler, hayrola İdris amca ne oluyor? Niye toplandınız?"

"Soma gızın." Dediğinde, Mayda bakışlarını herkesin yüzünde gezdirdi. Göreli Yakup, Nergis, yanık Hasan, manav dıdık Salih, börekçi kusurabakmaz Saniye, yimez Mehmet bakkal, kasap keser Yaşar, fırıncı Kemal ve karısı Selma oradaydı. Hepsi de düşünceliydi.

Nergis, "gel Mayda bir sandalye çek kızım. Dert büyük." Dediğinde, Mayda hemen sandalyeye uzanıp çekti ve oturdu.

"Ne oluyor? Çok merak ettim, anlatın çözeriz. Üzülmeyin bu kadar." Dedi,

"Şindi gızın bizim bu Kemal amcanın oğlu var Ali, bu biraz haşarıdı güccükken de oledi ya neyse İstanbulla gittiydi iş tutmaa dün gece dönmüş."

"Ee, İdris amcam bunda bu kadar büyük dert ne? Anlayamadım?" dedi, herkesin yüzüne bakmaya devam ederek.

"Gızın sorun dönmesi değil de tek gememiş."

"O ne demek şimdi?" der gibi baktı Nergis Hanım'a."

Nergis Hanım da araya girerek "kız kaçırmış" dedi.

"Ne yapmış ne yapmış?" dedi, Mayda şaşkın bir halde gözlerini kocaman açarak sormuştu.

"He ya, yapmış öle bi halt eşşek herif!" dedi, Kemal.

"Böyle şeyler hala oluyor mu? Peki, kız kim yani sevgilisi mi?"

"Öylemiş bizim salak oğlan sen git gızı gendi başına istemeye galk. Ee ne olcekti hemencik vereceler miydi? Babası da kızmış tabii benim oğlanı govuvemiş."

"Ay çok heyecanlı!" dedi, Mayda kendini tutamayıp. Herkes ona bakınca da toparlanıp "sonra ne olmuş?"

"Ne olcekk almış gaçmış gızı!"

"Neredeler şimdi?" dedi, Mayda etrafına bakınarak.

"Kızı, benim eve götürdük." Dedi, Nergis "bir arada olmaları doğru olmazdı. Ali de kendi evinde."

"Eee o şimdi karga bokunu yemiş gibi düşünüyordur." Dedi, Mayda gülerek.

Yine herkesin "ne deyyon gız sen" der gibi bakışlarına maruz kalıyordu.

"Afedersiniz." Dedi, "Eee evlenecekler mi şimdi olaya bak." Dedi. Tunahan o sırada onlara yaklaşmıştı selam verdi ama kimse onu fark etmemişti.

"Ne oluyor burada selam verdim duymadınız?"

"Tunahan, gel gel tam zamanında geldin. Olay var." Dedi, Mayda tek nefeste onun için bu yeni ve eğenceli bir şeydi. Daha önce böyle bir şeye tanık olmamıştı.

"Nasıl yani? İdris amca ne oluyor?" dedi, bir tık teleşlı tondan.

Mayda araya girdi. "Kemal amcanın oğlu Ali İstanbul'dan kız kaçırmış." Dedi, haberi vermenin heyecanıyla tepkisini de merak ederek Tunahan' a baktı.

"Ne yapmış ne yapmış? Bizim Ali? Bu çocuk beyinsiz, ben ona anlattım olmaz öyle dedim! Kusura bakma Kemal amca ama bu çocuk ayarsız ben sana diyeyim." Dediğinde, herkes ona döndü.

Hep bir ağızdan, şaşırarak her biri aynı anda sorular sormaya başlamıştı.

"Sen biliyomudun?"

"Len bize niye demedin?"

"Ah be Tunahan söyleseydin ya ne olcek şimdi!"

"Bir durun sakin olun. Anlatacağım pek bir şey de yok aslında ama!" dedi,

"Anlat len!" Dedi, İdris bi tık yüksek tondan.

"İdris amca ben ona yapma dedim. Dinlememiş."

"Anlat hele sen şunu baken?" dedi Kemal.

"Dün benı aradı, sesi bir garipti, kararsızdı olanları anlattı. Ben de buraya gelip sizinle konuşmasını söyledim. Sakın öyle bir aptallığa da kalkma dedim ama dinletememişim demekki bu kadar konuştuk zaten tamam abi demişti en son nereden bileyim böyle bir delilik yapacağını. Ee Ali ile Aslı nerede şimdi?"

"Kızın adı Aslı mı? Onu da mı biliyorsun?" diyerek, yangına körükle gitti Mayda. "cık cık cık" dedi, kınayıcı bakışlarını da Tunahan'a yönelterek.

Tunahan da ona "ne yapıyorsun kızım sen, ortalık yangın yeri görmüyor musun?" der gibi bakıyordu.

"İdris amca, Kemal amca Ali size Aslı' nın nereli olduğunu, ailesinin kim oduğunu söyledi mi?"

"Sölemedi, aval aval bakıyor, soru sormayın diyor. Delirecem ben ne edem lenn sen söle?"

"Eyvah!" dedi, Mayda yüksek sesle, herkes yine ona dönmüştü.

Börekçi Saniye, "bu işte bi iş var ben diim size!"

"Ne olcekmiş?" dedi, Selma.

"Ben bilmen onu Tunahan'a sorun." Dedi.

Tunahan gerçekten sıkıntılı görünüyordu. Nergis de şüphelenemişti.

"Tunahan söylesene bu Aslı nereli? Ayrıca ne ilgisi var ki şimdi bununla?"

"Kız Urfalı aşiret kızı Nergis abla." Diyerek, bombayı masaya bıraktı.

"Eyvahlaa olsun!" dedi, Selma. "Ben ne etcen şindi Kemal Bey? Ne etcez haa?" dediğinde, Kemal çoktan ayaklanmıştı. "Ben bu oğlanı gebertirin, başımıza ne işlee açtı ya böyle!" diyerek, söylenerek yolu tutturduğunda,

İdris onu durdurdu. "Len deli Kemal bir dur gel bura etraflıca gonusalım ne etcesek ederiz sona." Dedi, Tunahan da koluna yapışmıştı.

"Kemal amca gel sen, ben bir gidip konuşayım Ali'yle nerede Ali evde mi?"

"Evde eşşek sıpası, nerede olcek!"

"Aslı nerede?"

"Aslı da biz de. Kız panik olmuştur, bıraktığımda pek bir endişeliydi." Dedi, Nergis.

"O zaman şöyle yapalım mı Tunahan? Ben de geleyim, sen Ali'ye git beni de Aslı'ya bırak olur mu?"

"Olur." Dedi, Tunahan "ama rahat duracaksın."

"O ne demek be? Ne yaramazlığımı gördün?"

"Gördük göreceğimizi, bu durum ciddi Mayda." Dedi, ona yaklaşarak "bu işin olaysız çözülmesi lazım." Bu sefer Mayda tedirgin olmuştu.

"Ne olacak canım, kan çıkmaz ya! Evlenirler olur biter." Dediğinde,

Tunahan "inşallah öyle olur." Dedi.

"Sen ciddi misin?

"Gayet ciddiyim Mayda.

O sırada Yakup, "ben de seninle geleyim Tunahan." dedi,

"Gel tabii, iyi olur." Dedi, Tunahan.

Böylelikle yola çıktılar. Yol üstünde Mayda'yı Nergis Hanım'ın evine bıraktılar ve Ali'nin yanına gitmek için devam ettiler. Nergıs evin anahtarını Mayda'ya vermişti. Mayda kapıya vurmuştu ama kimse açmayınca anahtarıyla açıp içeriye girdi. Girer girmez de gördüğü şey karşısında şok geçirdi. Aslı olduğunu düşündüğü kız salonda bir sandalyeye oturmuştu. Başında da iki adam vardı. Yaşları birbirine yakın görünen çok da büyük olmayan iki kişi Aslı' ya bağırıyordu. Çantasını salonun girişine frlatarak ağlayan Aslı'ya doğru ilerledi ilerlerken de bağırmaya başladı.

"Siz kimsiniz? Burada ne işiniz var? Bırakın kızı gücünüz ona yetiyor değil mi?" diyerek, adamların üzerine yürüyordu. "Aslı ağlama canım bir şey yapamazlar sana!" diye de Aslı'ya teselli veriyordu.

İki adam ise, bir Aslı'ya bir de karşıdan onlara doğru gelen kıza bakıyorlardı. Aslı ise başını bile doğru düzgün kaldıramıyordu.

"Ne yaptınız? Ne yaptınız da korkudan sesi çıkmıyor? Kimsiniz siz zorba mısınız? Hırsız mısınız? Nasıl girersiniz buraya şimdi polisi arayacağım, siz görürsünüz!" diyerek, cebindeki telefona uzandığında, büyük olan adam Mayda'nın yanında bitmiş ve bir anda bileğine yapışmıştı.

"Dur bakalım, esas sen kimsin de bize hesap soruyorsun? Polisi araması gereken biziz!" Dedi gayet düzgün konuşuyordu.

"Aslı cevap versene kim bunlar?" dediğinde, Aslı ona bakıp "sen kimsin abla?" dedi ağlamaklı bir tonda.

"Ben Mayda, Nergis abla gönderdi beni tek kalma diye, senin için gelmiştim." Dedi, "bir yandan da adama "bırak kolumu" dedi, tıslar gibi tondan.

Adam umursamadı telefonunu alıp koltuğa fırlattı. "Bana ne yapacağımı söylemeyi kes." Dedi, kolunu daha da sıkı tutuyordu.

"Asıl sen bana ne yapacağımı söylemeyi kes, seni pislik, aşağılık, ben bilirim sizin gibileri. Beni korkutacağını mı düşünüyorsun? Bırak beni derhal!" diye, bağıryorudu. "Bırak yoksa olacaklardan ben mesul olmam!"

"Allah allah ne olacakmış? Şu halinle bana kafa mı tutuyorsun?" Dedi, diğer adam elini Aslı'nın omuzundan çekmeden baskı uygulamaya devam ediyordu.

Bu sırada Tunahan ve Yakup yolda giderken karşılarına Ali çıkmıştı. Koşarak onların geldiği yöne doğru geldi. Tunahan onu görünce arabasını aniden durdurdu.

"Ali" diye, bağırdı "dur nereye?"

"Tunahan benim gitmem lazım. Çabuk!" dedi, arabaya atlayarak.

"Oğlum ne oluyor, nereye?"

"Aslı'ya" dedi, nefes nefese kalmıştı.

"Aslı bir yere kaçmıyor, Ali konuşalım biraz neler oluyor? Dedi, ama Ali bağırarak,

"Abileri gelmiş Tunahan! Yanındalar şu anda ona gitmem lazım!" dediğinde Yakup'la Tunahan gözgöze geldiler.

"Abileri mi?" dedi, Tunahan.

"Nasıl yani?" dedi, Yakup.

"Ne ara gelmişler, kaç kişiler?" dedi, Tunahan telaşla "Mayda orada kahretsin!"

"Ulan seni varya bu iş bitsin seni geberteceğim Ali!"

"Mayda kim?" dedi, Ali.

"Boşver şimdi, sonra açıklarım." Derken, Tunahan resmen drift atarak arabayı döndürmüştü. Olabildiğince gaza yüklendi.

"Senin aklına sıçayım ben Ali! Ben sana ne dedim lan! Yapma şu siktiğimin işini demedim mi? Niye dinlemiyorsun!" diye küfürleri ardı ardına sıraladı! "Bok var sanki normal yol dururken, illa ki bok çukuruna gireceğim diyorsun!"

"Ama Tunahan!" dedi, o da yükselmişti.

"Sikerim lan Tunahanmış! Kes sesini!" dedi, evin önüne gelince, frene öyle bir asılmıştı ki! Motoru çalışır, kapıları da açık vaziyette bırakarak arabadan indi. Peşinden de aynı şekilde Yakup ve Ali çıktı.

Kapıya vurduğu sırada, içeriden Mayda' nın bağıran sesini duydu. "Bırak beni!" diye, ortalığı inletiyordu. Kapıyı yumruklamaya başlamıştı. Bir yandan da "Mayda!" diye bağırıyordu. Diğer yandan da Ali Aslı' ya sesleniyordu.

"Açsanıza lan kapıyı!" Diye, çığrından çıkan Tunahan kapıyı yumruklamayı bırakıp, omuz atmaya başlamıştı.

Mayda onun sesini duyunca rahatlamış, kimsenin farkında olmadığı derin bir nefes vermişti. Bal rengi gözler, esmer bir ten, koyu kahve saçlara sahip bu adam ise onu bırakmamak ta ısrar ediyordu. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki Mayda kendini tutamıyordu artık dikkati dağılan adamın suratına öyle bir tokat attı ki hepsi şok içinde kalmıştı. Öteki adam ve Aslı "abi" dediğinde, o bal rengi gözler ateş saçarak Mayda'ya bakıyordu. Mayda ise aynı ateşli gözlerini adamdan Aslı'ya çevirdi.

"Abi mi?" dediğinde, Tunahan kapıyı kırmış ve içeriye girmişti. Lakin yeşim yeşim bakan gözler de kıvılcımlar uçuyordu. Bakışları adamın eline kilitlenmişi. Ne yaptığını bir saniye bile düşünmeden ileri atıldı ve adama yumruğunu savurdu!

"Bir kadın bırak diyorsa bırakırsın!" diyerek,

Ali de Aslı'ya yönelmişti ama daha ona gidemeden küçük abisi silahına davranıp Ali'ye doğrulttu.

"Biz de seni bekliyorduk şerefsiz!" dedi.

Yakup ise, hangisine gideceğini bilemeden öylece ortada kaldı ve Tunahan'a seslendi.

"Tunahan sılahı var!" Dedi, Mayda ise, Tunahan'ın yumruğu ile koltuğa savrulan adamla beraber savrulmuştu. Adam hala bileğini bırakmıyordu. Tunahan, silahı umursamayarak Mayda'ya uzandı ve onu adamın elinden ayırarak, kendi yanına çekti.

Herkes anlık şokla birbirine baktı. Tunahan hala hırsını alamamıştı. Mayda ise acıyan bileğini ovuşturuyor ve gerçekten de Ali' ye doğrultulmuş olan silaha şok içinde bakıyordu. Tunahan gözlerini adama dikmiş hamle yapmasını bekliyordu. Adam ise aynı dik bakışlarla bir Tunahan' a bir Mayda'ya bakarak ayağa kalkmıştı. Aslı artık sesli ağlamaya başlamıştı. İlk konuşan Yakup oldu;

"Beyler sakin olun. Önce herkes bir sakin olsun. Böyle olmaz oturup konuşalım?"

Yumruğu yiyen, "sizin konuşma tarıznız bize pek uymuyor!" dedi, çenesini tutarak!

Tunahan, "bilmukabele!" diyerek, diklenmeye devam etti. Mayda onun koluna yapıştı sessizce "yapma Tunahan" dedi. Ali'yle Aslı'ya bakıyordu çok korkmuşlardı. Ayrıca ortada üzerlerine doğrultulmuş bir silah vardı. "Tüm bunlar gerçekten oluyor mu?" dedi, kendi kendine...

"Mustafa abi iyi misin?"

"İyiyim ben! Düstursuz olan hem suçlu hem güçlü olan sizsiniz? Kardeşimi kaçırdı bu it! Ne bekliyordunuz?"

Ali, Mustafa'ya dönerek, "seviyorum ben Aslı'yı! Evlenmek istiyoruz. Bize izin verin."

"Böyle mi olur lan evlilik? Senin anan baban yok mu? Yol yordam bilmez misin? Utanmadan birde hesap soruyorsunuz?" dedi, özellikle o son kısmı söylerken Mayda'ya bakıyordu. Tunahan ise bunu fark ettiğinde delirmesine ramak kalmıştı.

"Çek o gözlerini" dedi, sinirle! "Bir şey diyeceksen bana de! Bana bak!"

"Sen kimsin ki! Sana sormayacağım ne yapacağımı!" Dedi, öfkeyle Mustafa! Mayda daha fazla dayanamadı. Tunahan' nın öfkesinin önüne geçmesi gerektiğini hissederek konuşmaya başladı.

"Bu kadar yeter, ne bu cahillik! Oturup konuşarak her şey çözülür! Ama siz Aslı'yı ağlattınız. Geldiğimde ağlıyordu ayrıca bana kim olduğunuzu da söylemediniz! Ne bekliyordunuz?" Dedi, direkt Mustafa'ya söylüyordu.

"Tabii ki kendimi savunacaktım. Nereden bileyim ben müneccimmiyim! Hırlı mısınız hırsız mı? Katil mi! Ayrıca" dedi, bakışlarını küçük olana çevirerek "çek şu silahı gözümüzün önünden haydut musun sen? Yeter artık ben polisi arayacağım! Aslı reşit değil mi? Onu hiç kimse, hiçbir şeye zorlayamaz!" Dedi, gayet öfkeli bir sesle konuşuyordu ayrıca yüksek tondan diklenerek hem de!

Yakup hemen onu destekledi ve "bakın siz de haklısınız ama bu şekilde olmaz. Mayda doğru söylüyor, önce sakinleşelim sizi ağırlayalım bir çayımızı için. Bu böyle olmaz. İkisi de berbat halde, ortada yanlış anlaşılmalar da var. Makul olsak yetişkiniz sonuçta hepimiz değil mi?"

"Abi ne diyorsun?"

Ali gözünü Aslı'dan ayırmadan, "siz nasıl buldunuz bizi." Dedi.

"Ben aradım" dedi, Aslı herkes şok içinde ona dönüp baktı. Çekinerek söylemişti. "Annem merak eder diye ben aradım söyledim ama böyle olacağını bilmiyordum Ali." dedi kısaca.

Tunahan da Mustafa da sessizdi. Hala birbirlerine ters ters bakmakla meşguldüler. Mayda Tunahan'a baktı. Tunahan Mayda'nın elinı sıkı sıkı tutuyordu.

Görsel;muhammedsalah_

Görsel;muhammedsalah_

"Tunahan?" dedi, Tunahan bakmadı. Tekrar seslendi yine bakmadı. En son sesini yükselterek "Tunahan!" diye söylediğinde, Tunahan ona dondü ve "sen iyi misin? Bir yerin acıyor mu?" dedi.

Mayda'nın içinin yağlarının erimesinin dışında bir şeyi yoktu. Ama o yağlar spordan dolayı değil de, Tunaha'nın bir bakışı ile bir sıcak sözü ile erimemeliydi... Tunahan' ın yeşim yeşim bakan gözlerindeki kendi yansımasına baktı Mayda sanki sualtındaydı. Orada biraz daha kalsa, nefessiz kalacakmış gibi hissetti. Deryada bir salım yoktu benim, Orhan baba. Ben onu bildiğimden, deryalardan uzak dururdum ama şimdi o deryada boğulacaktım. Deryalarda ki salım da Tunahan olacakmış gibi bana bakıyordu.

"Off" dedi, içinden "offlama kız aslan sülünüm! Nasıl yetişti ama." "Bir sen eksiktin!" "Değil mi? Eksik kalır mıyım, ben her şeyi en ince detayına kadar izledim. Hala da izlıyordum da sen öyle içinden konuşunca dayanamadım. Birde konu sülünümüz olunca! Ee malum biliyorsun yani!" "Biliyoruz biliyoruz. Dur şimdi sırası değil."

"İyiym ben Tunahan, lütfen biraz sakin olur musun? Sakin ol da konuşmaya ikna edelim onları? Tamam mı bu sadece bizim meselemiz değil. Ali'ye ve Aslı'ya bak, çok korkuyorlar." dedi sesizce. Tunahan Mayda'ya dikkatlice baktı. Başıyla "tamam" der gibi hareket yaptı.

Mustafa ise onları izliyordu. Mayda dikkatini çekmişti. "Cesurdu, ne dediğini bilen bir kadındı. Ne yaptığını da onun gibisine pek rastlamamıştı. Hem de bu şekilde kafa tutanına, yaptığı şeye inanarak. Mayda'nın söylediklerini düşünüyordu. Bir yerde haklıydı, kim olduklarını söylememişlerdi." Tunahan, Mayda'nın Mustafa'nın dikkatini çektiğini fark etmişti. Dikkat çekmeyecek gibi eğildi ki! Bu durumdan hiç ama hiç hoşlanmamıştı.

"Tamam, oturup konuşalım. Buradan iki türlü gideceğiz. İkisi de sizin elinizde." Dedi, Mustafa.

Mayda içinden "hayda ne diyor bu deli acaba?" Diye, geçirirken Aslı bir anda bakışlarını abisine çevirmişti.

Herkes derin bir nefes vermişti. Yakup, "O zaman bahçeye çıkalım mı? Biraz temiz hava herkese iyi gelecek bence, bu arada ben çayı demlerim." Dediğinde, Mustafa da İbrahim de ona tip tip baktılar. "Buranın çaycısı sen misin hayırdır der gibiydi bakışları."

Aslı araya girdi hemen "olur mu hiç, ben demlerim siz geçin." Dedi, yine çekinerek konuşuyordu.

Mayda dayanamadı. "Ben hallederim, sizin konuşacaklarınız var. "Aslı bu arada doğru düzgün tanışamadık bazı kişiler yüzünden" dedi. Aslı'nın yanına giderek ona elini uzattı. "Ben Mayda burada yaşıyorum, yani bu evde değil yanlş anlaşılma olmasın." Dedi.

Aslı da uzattı elini sonra da sarıldı. "Memnun oldum." Dedi, sımsıcak gülümseyerek.

Diğer herkes ise onlara bakıyordu. Tunahan hariç o hala Mustafa'dan gözlerini ayırmamıştı. "Ne diye bir anda ikna oldu bu herif!" diye, içinden geçirirken,

Ali, "bahçeye çıkalım mı artık?" dediğinde, harekete geçtiler. Tunahan en son çıkacakken Mayda onu durdurdu.

"Tunahan?"

"Efendim."

"Sen iyi misin?"

"Evet, neden?"

"Bana pek öyle gelmedi de. Sakinsin artık değil mi?" diyerek, emin olmaya çalışıyordu.

"Tamamen sakin olduğum gibi bir yalan söylemeyeceğim sana Mayda."

"Bak haklısın biliyorum ama onlarda haklı. Kardeşleri kaçırılmış, ne olursa olsun bu olay tatlıya bağlanmalı. Bence büyüklerinde burada olması lazım sen ne düşünüyorsun?"

"Biliyorum olmalılar. Bende şimdi onları aramayı düşünüyordum."

"Hah şöyle, aklın yolu bir!" dedi, gülümseyerek.

"Çay için çok uğraşma, içmeseleerde olur." Dedi, ter ters.

Mayda gülümsedi "cık cık cık" dedi, "ne ayıp, misafir sayılır onlar."

"Mayda!"

"Ne var Mayda ne?"

"Biliyorsun ne olduğunu!"

"Bildiğim tek şey, az önce bir facıanın eşiğinden dönüldüğü. Silah doğrulttu adam ya resmen, ben hayatımda ilk..." diyecekti sustu. İlk defa görmüyordu ama sustu Tunahan anladı ama sormadı şimdilik sormayacaktı. Şüphe ile baktı Mayda' nın yarım kalan ifadesine.

"Neyse işte ortalık fena karıştı daha da karışmadan çözülsün. Nazik olmaya çalış lütfen." Dedi, imalı bir gülüşle.

"Sanmıyorum" dedi, Tunahan gayet net! "O herif nezaketi hak etmiyor." Bileğine dikti bakışlarını bir eliyle nazikçe kavradığında Mayda şaşırarak ona baktı. "Burdaki kızarıklığın sebebi oldu." Dedi, hala öfkeli bakıyordu.

"Patladı patlayacak!" dedi, mayda içinden.

O an patladı Tunahan...

"Nasıl oldu? Seni tutmasına nasıl izin verirsin? Ya başına ciddi bir şey gelseydi? Buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum! Niye böylesin sen, belayı çekme gibi bir özelliğin mi var? Bir anlasam."

Mayda sustu... Bileği gittikçe moraracaktı, geçmişten biliyordu. Buna izin vermemmişti ama cebren yapılmıştı. Sessizleşmesi Tunahan'ın hoşuna gitmedi.

"Mayda neden susuyorsun? Bak seni kıracak bir şey söylemek istemedim ben sadece çok öfkelendim elimde değildi." dedi, bakışları yumuşamıştı.

"Telefonumu elime almıştım, polisi arayacaktım. O yüzden bileğimden tuttu, telefonumu da şu tarafa bir yere fırlattı." Dedi, koltuğun olduğu yeri işaret etti. Sakince açıklamasını yapmıştı. "Şimdi cevabını aldıysan artık sen de git, bekletme ayıp olamsın. Kemal amcayı da aramayı unutma!" dedi, onu orada bırakıp mutfağa gitti. Tunahan ise arkasından baktı. "Sonra..." dedi, içinden "şu safsata bir bitsin" dedi, "onunla konuşacağım." Diyerek, bahçeye çıktı.

Mayda çayı demlemiş, odaya telefonunu ve çantasını almaya gelmişti. O sırada içeriye giren İbrahim'le karşılaştı. İbrahim Mayda'ya elini uzattı "benim adım İbrahim, düzgün tanışamadık. Memnun oldum." Dedi, Mayda da elini uzatıp selamlaştı. Ama bir şey demedi. O susunca İbrahim "abim adına özür dilerim aslında öyle bir adam değildir."

"Önemli değil artık."

"Lavaboyu soracaktım?"

"Ben de bilmiyorum ki ilk defa geliyorum buraya ama sanırım şu tarafta banyo" dedi, ileride bir yeri göstererek.

"Teşekkür ederim." dedi ve tam giderken Mayda ona "abini ikna et onlar birbirini seviyor, belli ki gece de ayrı kalmışlar evlenmek istiyorlar."

"Ben denerim"

"Daha iyisini yap." Dedi, Mayda, sonra da mutfağa gitti. Bu arada Kemal Bey ve Selma Hanım gelmişlerdi. Bahçede çocukların kaderi konuşuluyordu. Çay da demlenmişti. Artık götürebilirdi. Tabii Kemal ve Selma'nın ardından İdris ve Nergis de gelmişlerdi. Mayda da çayları ikram ettikten sonra Tunahan' ın yanına oturdu.

"İşte şimdi dananın kuyruğu kopacak. Bakalım neler olacak?" dedi, içinden merak içinde...

Bölümü beğenmişsinizdir umarım...

 

Loading...
0%