@nefelicalliope
|
Bir küçük aşiret meselesi :) Ali ve Aslı oturdukları yerden birbirlerine, aşklarına gölge düşmüş gibi hüzünle bakmaya devam ederken, Kemal Bey konuşmaya başlamıştı. "Öncelikle hoş gediniz. Bu şekilde danışmak nasipmiş bizim oğlen bir hata etmiş. Bu yüzden sizden onun büyüğü olarak özür dilerim. Aslı gızın bize emanettir. Onun kılına bile zaraa gememişti içiniz raat etsin. Bizim de haberimiz yoktu." Dedi, oğluna kızgın bir şekilde bakarak söylemişti. İdris araya girerek, "Beni de Ali' nin bi amcası bilin bizim burlarda fenalık olmaz. Aslı gızın o yüzden Nergis Hanım' ın evinde galdı. Çocukla bi hata etmişlee, bize onları affetmek ve yol göstemek düşee siz ne deyonuz? Bu işi datlıya bağlamak lazım gelii. Usulüne uygun ne yapmamız gerekise yaparız evelallah. Çocuklaaa üzülmesin gayrı." Dedi kendince en orta yollu konuşmasını yaparak. İbrahim pek konuşmuyordu. Gözü abisindeydi. Belli ki o ne derse o olacaktı. Nergis Hanım araya girdi. "Siz de çok haklısınız. Ali' nin yaptığı doğru değil. Bizlerde tasvip etmedik. Tabii, kültürler de başka olunca bazı şeyler zor gibi görünüyor olabilir Mustafa Bey ama İdris Bey ve Kemal Bey' in de dediği gibi bu çocuklar birbirini sevmiş. Onları ayırmak yerine yanlarında olup el birliği ile düğünlerini yapar mıyız? Tabii, aile büyüklerinizin de izni ile?" Mayda içinden, "Mustafa' nın sessiz kalması beni biraz endişelendiriyor açıkçası, anladığım kadarıyla pek sessiz bir tipe benzemiyor. Oğulları böyle ise babaları nasıldır kim bilir?" Dedi, iç ses, "Mayda bunlar aşiretmiymiş şimdi? Öyleymişler ilk defa aşiret görüyorum ben ama pek de bir fark göremedim. İlahi iç ses." dedi, Mayda. Sesli güldüğünün farkında değildi ta ki ona dönen bakışları görene kadar. "Afedersiniz aklıma bir şey geldi de sizinle alakası yok." dedi, açıklama yapmaya çalışarak. Selma araya girdi. Bu sırada Mustafa da Mayda' ya bakıyordu. "Ali benim tek evladım. Onun mutluluğunu görmek istiyoruz elbette. Aslı gızın da sizin için değerlidir biliriz. Biz de ona gıymet veririz. Adetiniz usulünüz neyse deyiverin biz elimizden geldiğince yerine getiririz." Mustafa derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. "Bizim için töre önemlidir. Yıllardır İstanbul' da yaşıyor olabiliriz ama törelerimize bağlıyızdır. Oğlunuzun yaptığı kabul edilemez. Babamızın iznini almadan böyle bir işe kalkışması hiç hoş olmadı. Tabii ki cahil insanlar değiliz. Buraya insan öldürmeye gelmedik. Kardeşimizi almaya geldik. Ama bazı kişilerce ne hırsızlığımız, ne haydutluğumuz, ne zorbalığımız kaldı ne de katil olmamız!" Dedi, ters ve çatık bakışlarını Mayda' ya çevirerek. Mustafanın sözleri karşısında daha önce olanları bilmeyen köy ahalisi şaşkınlıklarını gizlemeden etrafa bakındılar. Kemal Ali' ye dönerek, "Bölemi ettin len sen he, ayıp değil mi misafire yapılımı heç?" Dedi, kızgın bir şekilde! "Baba ben..." dedi, ama babası lafını kesti. "Sus lennn gebertcen seni şindi burdaaa özür dile hemen." "Ama baba ben..." dedi, yine sözü kesildi ama bu defa araya giren Mustafa'ydı. Mayda ise mahcup olmuş bir halde dinliyordu. "Bize bu hakaretleri yapan Ali değildi." dediğinde, herkes ona döndü. İdris, "kim dedi o vakit şu işi adam agıllı anlatın len biriniz." dedi, Tunahan' a dönerek. Tunahan ise, "bir yanlış anlaşılma oldu İdris amca, kimse keyfinden böyle konuşmadı." dedi, hala kim olduğunu söylemeden. Mustafa ya dönerek, "hem fikir olduğumuzu düşünüyorum sizce de öyle değil mi?" dedi, bu sırada Mayda' ya kısa bir bakış atarak. "Mayda kız, artık adamın sinrini nasıl zıplattıysan sana laf ediyor ama bak sülünümüz nasıl da savunuyor seni ele vermeden aslanım diye boşuna demiyorum." "Öyle evet de konunun benle zaten alakası yok! Sinrimi bozuyor bu herif yine laf işitmek istemiyorsa bence susmalı." dedi, "aman Mayda sakın tepeleme yine adamı, aman tamam bir şey demeyeceğim. Senin işine belli olmaz karışma sen bak tunahana bırak o halleder." "hı hı tabii gördük nasıl hallettiğini adamı yumrukladı. Gerçi hak etti." dedi, gülümseyerek. O sırada Tunahan "Mayda acaba neye gülümsüyor yine kendi kendine." diye, içinden geçirdi. "Yanlış anlaşılma? Ben pek emin değilim!" Dedi, Mustafa Tunahan'a. Yakup, "evet yanlış anlaşılma oldu bence de ama konumuz artık bu olmadığına göre asıl meseleye dönebilr miyiz?" dedi, araya girerek keza Tunahan ve Mustafa birazdan horoz kavgasına girişeceklermiş gibi birbirlerine bakıyorlardı. Aslı diken üstündeydi. Normalde abisine karşı gelemezdi ama içi içine sığmıyordu. Çekinerek de olsa söze girdi. "Abi? Babamla konuşamaz mısın?" dedi ve abisinin ona ani bir bakış atması ile devamını getirmeden sustu. Kemal Bey araya girip Mustafa'ya bu gece kalmaları için ısrar etmeye başladı. . Misafirimiz olun diyordu. Onca yol donülümü diyerek Selma Hanım da aynı şekilde. Mustafa izin isteyerek telefon görüşmesi yapacağını soyledi. Babasını arayacaktı. İbrahim de yanına gitmişti. "Abi ne düşünüyorsun? Kötü insanlara benzemiyorlar. Aslı da seviyor belli yoksa böyle cesaret edip onunla kaçamazdı. Bana laf söylemek düşmez biliyorum ama babamı ancak sen ikna edersin." "Biliyorum, İbrahim farkındayım. İyi insanlar ama bilemiyorum. Salak herif en başta ailesini alıp gelseydi işler bu duruma gelmezdi." "Onların da haberi yokmuş baksana ne kadar üzgünler, telafi etmeye çalışıyorlar." "Ben bir babamı arayayım. Ne kadar öfkeli önce onu anlamam lazım." dedi ve telefonunu çıkarıp biraz daha uzaklaştı. Herkes onları izliyordu. Nergis, "böyle kuru kuru çay verilir mi? Hiç olmadı benim içime sinmiyor." Dedi, ayaklandı "ben mutfağa gidip bir şeyler hazırlayayım." dedi, ardından da Mayda kalktı, "yardım edeyim Nergis abla." diyerek, içeriye girerken Nergis ona döndü. "Tamam, Mayda iyi olur." "Mustafa' nın az önce söylediklerini sen yaptın değil mi?" dedi, gülerek. Mayda gözlerini kocaman açarak "nereden anladın abla?" "Nereden olacak Tunahan'ın savunmasından." dedi, hala gülüyordu. Mayda ise bi tık kızaran yannaklarına dokundu. "Şey tam olarak öyle değildi ama o da beni sinir etti. Elimi tutup bırakmadı hem silah da vardı." dediğinde, Nergis şok içinde baktı. "Ne demek silah da vardı Mayda? Ay neler olmuş, hepsini kaçırdım. Bana her şeyi tek tek anlatacaksın unutma!" dediğinde, bu defa onun tepkisine gülen Mayda olmuştu. Birlikte masayı donattılar hazırda bir sürü taze yemeği olan nergis için masa hazırlamak 15 dakika sürmüştü. Bu sırada hala telefonda olan Mustafa görüşmesini bitirip yanlarına gelmişti. Nergis, "ee hadi bakalım sofraya buyurun böyle içim rahat etmedi. Sonuçta ev sahibiyim sizi bu şekilde bir çayla ağırlamak bize yakışmaz." Diyerek, herkesi masaya toplamıştı. Herkesin gözü kulağı Mustafa'daydı. Ama kimse soramıyordu. Mayda meraktan çat diye çatlayacaktı. Durur mu duramadı. "Mustafa Bey, bize de bilgi vereceksiniz sanırım, aile büyükleriniz onay verdi mi?" dedi, herkesin bilmek istediği şeyi sorarak. Mustafa bakışlarını Mayda'nın üzerinde gezdirdi. Tunahan ise Mustafa'nın! "Bu adam ikazdan anlamıyor." dedi, içinden "yumruğu en baştan atmakla iyi yapmışım!" dedi, "az bile yaptın Tunahan." dedi, iç ses "senle uğraşamam şimdi zaten sinirim tepemde yüsüz herif hala bakıyor! Nereye bakıyon sen nereye önüne dön lan!" Demek, vardı ya şimdi. "Deme Tunahan şimdi deme az sabır!" "Offfff bitsin artık şu tantana! Cımbızla laf alıyoruz beyfendinin ağzından!" "Zahmet etmeseydiniz bu arada bu kadar hazırlığa gerek yoktu. Teşekkür ederiz." Dedi, Mustafa. "Rica ederiz zahmet olmadı. Afiyet olsun." dedi, Nergis. "Ailemle konuştum. Babam Aslı'yı da alıp dönmemizi istiyor. En yakın zamanda da tanışmak için sizi bekliyor." Dedi, lafı hiç uzatmadan. Ali şüphe dolu bakışlarını Mustafa' dan çekip, Aslı' ya baktı. Aslı ise nasıl hissedeceğini şaşırmış vir vaziyette abisine bakıyordu. "Gerçekten mi abi? Babam kabul ettti mi?" "Kabul etti demedim. Tanışmak istediğini söyledi. Seni de eve bekliyor, ancak bu şekilde yaptığın hatayı affedebileceğini, sana hala çok kırgın olduğunu söyledi. Annem zaten çok üzgün. Ali' yi de görmek istemediğini söyledi. Sanırım senin daha fazla çabalaman gerekecek." dedi, Ali'ye dönerek. Gayet ciddi tondan. Bu arada İbrahim Mayda ile göz göze gelmişti. Mayda sanki söylenilenlerin doğruluğundan emin olmak istercesine ona baktı. İbrahim hafif bir baş hareketi yaparak onaylamıştı onun sessiz sorusunu ve gülümsemişlerdi. Ali de Aslı da mutluluktan ne yapacaklarını şaşırdılar. Ayağa fırlayıp birbirlerine doğru gitmeye başladıkları an İbrahim'in minik bir uyarısı ile kendilerini toparladılar. Büyük bir kaos bu şekilde atlatılmıştı. Yani büyük kısmı da denilebilirdi. Bundan sonrası için ne yapacaklarını konuştular sonra da Mustafa, İbrahim ve Aslı'yı da alarak yola çıktılar. Onlar gttikten sonra önce küçük bir tartışma yaşansa da sonrasında sakinleştiler. Gerginlik bitmiş herkes dağılmıştı. Sadece Tunahan'ın gerginliği devam ediyordu. Nedense pek konuşmayı tercih etmemişti. Yakup, "Mayda hadi sen gelmiyor musun?" Diye, bana seslendiğinde ben sessizce arabasına giden Tunahan'ı incelemekle meşguldüm. "Bir dakika çantamı alıp geliyorum." Arabaya bindiklerinde de durum aynıydı. Mayda, "maviş nasılsın? Yakında düğünümüz var!" Dedi, gülerek. "Ama ne düğün?" dedi, Yakup. "Buda neydi böyle, gerilmekten her yerime ağrı girdi." "Evet, açıkçası ilk başlarda ben de çok gergindim ama şimdi iyiyim. Her şey düzeldi." "Ben hala şaşkınım nasıl onayladılar? İnşallah bu işin içinde bir terslik yoktur." "Yoktur canım ne olacak. Yalan söyleyecek halleri yok koca adamların." "Bilemiyorum o Mustafa denilen adama pek güvenmiyorum." "Yok yok bence tam tersi, sözlerinde duran insanlar belli." dediğinde, Tunahan dayanamadı. "Öyle mi Mayda Hanım? Acaba bu engin fikre nereden kapıldınız?" Dedi, ters ters gözlerini kısmış aynadan Mayda'ya bakıyordu. "Maviş, sen sinirli misin bıraz acaba?" dedi, Tunahan yerine mavişe seslenerek. "Maviş derken?" Dedi, Yakup. "Tunahan mı maviş?" şaşırmıştı. "Ay yok olur mu hiç." dedi, Mayda gülerek. "Arabamla konuşuyor." dedi, Tunahan yine ters ters "hanım efendi bana cevap vermek yerine arabamla konuşuyor. Aferin Mayda böyle devam et!" "Aman ne var? Ne olmuş gerginsin hala tırsıyorum belki senle konuşmaya ama bak mavişim öyle mi?" dedi, gülerek sevimli olmaya çalışıyordu. Yakup kahkaha atmaya başlamıştı. "Sen cidden arabayla mı konuşuyorsun Mayda?" dedi, ardından tekrar gülerek. "Eevet, ne var ki kendi arabamla da konuşuyorum. Tosbağamı da köy merkezinde bıraktım yine bana küsecek." Dedi. Yakup gülerken Tunahan, burnundan soluyordu. "Cidden enteresan birisin Mayda!" "Öyleyimdir göreli ne sandın!" Dedi, yine gülerek "müzik açsana bu huysuza desem açmaz şimdi." "Mayda!" diye, Tunahan yükseldi. "Ne Mayda! Yalan mı?" "Ben huysuz değilim!" "Öylesin! Öyle değil mi Yakup?" "Ben ne desem ki şimdi." dedi, arada kalarak. "Hem siz ne diye tartışıyorsunuz ki?" "Hiç yani, değil mi? Ne gerek var? Her şey düzeldi işte." dedi, arkadan öne doğru kolunu uzatmış radyoya hamle yapmıştı. Tunahan aniden kolunu yakalamış ve bileğindeki morluğu göstererek "evet her şey çok düzgün."dedi, Yakup'un bakışlarının da Mayda' nın moraran bileğine kaymasına sebep olmuştu. Mayda ani bir hareketle kolunu çekti ve Tunahan'a bağırdı. "Ne yapıyorsun sen? Durdur şu arabayı ineceğim!" "Köy merkezine gelmedik!" "İneceğim Tunahan, durdur dedim." "Hayır, Mayda inmeyeceksin!" "Tunahan Mayda, sakin olsanıza ne oluyor durduk yere. Çocuk musunuz siz? Mayda bileğin için üzgünüm." "Önemli değil Yakup acımıyor. Söyle arabayı durdursun?" "Tunahan dur istersen?" "Yakup ya sus ya da arabadan in!" Dedi, Tunahan gergin tondan. Arada kalan Yakup, "hep böylesiniz, sizi ne zaman görsem birbirinizle tartışıyorsunuz. Sizin derdiniz ne?" "Hah al işte, güzel soru cevap versene Tunahan?" Tunahan cevap vermek yerine arabayı durdurdu. "Yakup in lütfen sonra konuşuruz." dedi, öfkeli bir tondan. Yakup ise "cidden mi Tunahan! Şimdi konuşalım. Son zamanalarda neyin var senin, neden böyle gerginsin? Bir derdin varsa konuş." "Yakup senle bir derdim yok ama şu an arabadan inmene ihtıyacım var." "Benimle bir derdin mi var diye sormadım sana Tunahan." dedi, o da ters ters o sırada Mayda kapıyı açmaya çalıştı. "Aç şu kapıları?" dedi, Tunahan'a. "Sen inmiyorsun Mayda." dedi, Tunahan. "Hayda! Çattık yine aç dedim ineceğim." "İnmeyeceksin!" "Ya siz deli misiniz? Ne yapıyorsunuz yolun ortasında." "Deliyim delirdim sonunda. Niye kimse beni dinlemiyor?" diye, bağırdı. Mayda olduğu yerde sıçradı. "Ne bağırıyorsun be aklımı aldın!" "Alırım! Sen de beni dinle. Bir kere ya bir kere dinlesen ölür müsün?" "Ölmesem de çatlarım Tunahan! Seni bu halinle kim dinlesin!" "Ne varmış halimde?" "Sinirlisin Tunahan." dedi, yandan Yakup. "Yakup sen hala niye buradasın?" "Tamam, lan başlayacağım sizin aşkınıza da ızdırabınıza da!" "İkiside irkilerek Yakup'a baktığında, "ne var yalan mı? Bunun başka bir açıkalaması olabilir mi?" "Ne aşkı ne diyorsun sen Yakup?" Dedi, Madya "tövbe de! Benim bu uyuz deve ile işim olmaz!" "Aşkmış, sen ne anlarsın aşktan! Anca hır gür! Çatlarmış çatlatacağım ben seni sen dur!" "Aç kapıyı Tunahan, ben iniyorum siz de ne halininz varsa görün!" Tunahan kapıları açmıştı. Mayda da fırsattan istifade hemen inmişti. Tunahan da peşinden inip onu kucaklayarak kaldırdı ve arabanın önüne tıktı. Mayda çığlık atıp bağırsada dinlemedi. Tunahan kendi tarafına geçerken, Yakup'a "tut şu kapıyı inmesin" dedi. Yakup da "sinirlerim bozuldu, cidden mi Tunahan? Zorla mı götüreceksin?" dediğinde, ona eğilerek, "hastaneye götüreceğim koluna bakılması lazım." dedi. Yakup şaşırdı ama dediğini de yaptı. "Şunu baştan söylesene? Ne değişik adamsın!" Mayda'nın itiraz dolu kocaman gözleriyle ona öfkeli bakmasına aldırış etmeden tatlı tatlı gülümseyerek kapıyı tuttu. bu sırada Tunahan arabaya binip kapıları tekrar kilitledi. "Nasıl ikna ettin? Ne dedin de kapıyı tuttu? Ah Yakup senin de alacağın olsun!" Diye, bağırırken. "Sana diyorum, cevap versene? Nereye gidiyoruz Tunahan?" İşim gücüm var benim ya sabahtan beri nelerle uğraşıyoruz. Zaten yoruldum sinirliyim." "Benim durumumda farklı değil Mayda. Saçma salak insanlarla muhattab oluyorum. Ben de sinirliyim yorgunum ne olmuş?" "Bunun sorumlusu benmişim gibi konuşma!" "O zaman sende benmişim gibi konuşma!" "Offffffffffffff delireceğim ya! Nereye gidiyoruz onu söyle bari?" "Susarsan belki söylerim." "Bak Tunahan, benim tepemin tasını attırmaktan vazgeç. Gıcık gıcık konuşma benimle!" "Yakup'u da attın arabadan. Ayıp be ayıp insan arkadaşına bunu yapar mı?" "Bir şey olmaz, biz aramızda hallederiz." "Ukala, gıcık, pissss!" Diyerek, cama döndü. Arabadan atlayacak hali yoktu. Canı sıkkındı zaten Yakup'un dediğine takılmıştı. "Aferin, bak söz dinleyince senden ballısı yok Mayda." "Başlatma ballına şimdi. Söz dinlemeyi göreceksin sen, rezil edeceğim seni gittiğimiz yerde. Görürsün pişman olacaksın." derken, Tunahan hastane yoluna girmişti. Tunahan aracını park edip indi. Mayda'nın tarafına gitti ve kapıyı açıp, "hadi in geldik." dedi. Mayda şaşkındı ama "düşündüğüm şey için buraya gelmiş olamayız değil mi?" dedi içinden, "ne olur Tunahan bunu yapmış olma." dedi, kalp atışları hızlanmya başlarken. "İn Mayda itiraz etme. Bileğine baktıracağız!" Mayda'nın kalbi kırıldı. Kalbi Tunahan'a bu yüzden yaptıklarına kırıldı. İçine hüzün çöktü. "Aptal Mayda!" dedi, kendi kendine gözleri doldu. Tunahan'la bir süre birbirlerine baktılar. Yeşim yeşim bakan gözlerde sanki buz kristalleri oluşuyordu. Öyle yoğun ve yumuşak bakıyordu ki Mayda'ya Mayda'nın gözyaşları isyan etti bu bakışa. "Ama ağlamamalıyım" dedi, içinden "asla ağlamamalıyım şu anda olmaz Mayda. Sakın!" diyerek, arabadan hışımla indi. Tartışmak için hamle yaptı ama dudakları da isyan etti söyleyemedi. Vücudunun her bir parçası Tunahan'a söylenecek her bir kelime isyandaydı sanki kaçıyorlardı. Düşünceler bile uzaklaaşmaya başlamştı. Tek ihtiyacı sarılmaktı. Mayda ona olan çekim gücüne daha fazla engel olamadı. Kendini Tunahan'ın göğsüne bıraktı. Ona sıkıca sarılarak ağlamaya başladı. Aynı şekilde sardı, sağlam, sıcak kollar Mayda'yı. Şaşkınlıktan tek kelime edemese de yüreği ne yapması gerektiğini bilen Tunahan, narince sarıldı. Mayda bir eliyle Tunahan'ın göğsüne küçük yumruğuyla vurmaya başladı. "Neden? Neden Tunahan neden? Bu kadar düşüncelisin? Böyle olmak zorunda mısın?" dedi, sesi boğuk çıkıyordu. "Elimde değil Mayda, canının yandığını bilerek, seni öyle bırakamazdım." "Neden söylemedin? Bir saattir bunun için mi kavga ediyoruz biz?" "Sanırım öyle. Söylesem itiraz etmeyecek miydin?" "Edecektim." Dedi, ikisi de gülüyordu. "Beni mahvediyorsun Tunahan, böyle yaparak kalbimi kırıyorsun." "En son isteyeceğım şey seni üzmek olur, bunu biliyorsun. Bir yerine bir şey olduğunda dayanamıyorum elimde değil. Canının yanmasına tahammülüm yok. Dokunabildiğim, iyileştirebildiğim her yerini iyileştirmek istiyorum." dedi, saçlarına belli belirsiz bir öpücük kondurarak Mayda bunu hissetmişti. "Aptalsın, bana bulaşmakla hayatının hatasını yapıyorsun." "Biliyorum!" dedi, Tunahan gülerek. "Hadi bana bak Mayda?" Mayda ıslanmış gözleriyle bakışlarını kaldırdı. Tunahan bir eliyle gözlerini sildi. "Lütfen ağlama, şimdi içeriye girelim mi?" "Sen delisin. Girelim." dedi, Mayda burnunu çekerek. "Bir dakika." dedi, Tunahan onu hiç bırakmak istemiyordu ama arabadan peçete almak için bırakmak zorundaydı. Peçeteyi alıp uzattı "sümüklerini silmek istersin belki." dedi, ona uzatarak gülümsedi. "Pis deve ne olacak hem tişörtün bu işi gayet güzel yapıyordu." dedi sırıtarak burnunu sildi. "Fark ettim. Sorun değil." dedi, Tunahan Mayda'nın gözyaşları ile ıslanmış tişörtüne bakarak. Beraber içeriye girdiler. Doktor kısaca muayne etmiş ve krem vermişti. Hastaneden çıktıkların da, "buraya kadar gelmişken peyzaj işini de halletmemizi ister misin? dedi, Tunahan. "İsterim teşekkür ederim Tunahan her şey için..." "Bana teşekkür etme Mayda, hadi gidelim." "Yağız işinde iyidir, sen de konuşunca ne demek istediğimi anlayacaksın." "Eminim öyledir." dedi, Mayda daha sakin ve sessizdi. "Arkadaşın sanırım?" "Evet, arkadaşım, sen iyisin değil mi?" "Evet, sadece gerçekten yoruldum." "Bir tatlıya bakar o yorgunluğun gitmesi." dedi, Tunahan gülerek. "Çok kötüsün."dedi Mayda da gülerek "ama haklısın yemekte tatlı yoktu. Nasıl üzüldüm masada tatlı göremeyince bir bilsen." Tunahan kahkahalarla güldü. "Dönüşte tatlı ısmarlarım." dedi, ardından. "Ismarlayacaksın tabii kan kusturdun bir saattir." "Sanki sen altta kaldın. Maşaalahın vardı yine!"
İkisinin de keyfi yerine gelmişti. Mayda müzik açtı Orhan babadan yürekten olsunda kalmıştı cdçalar. Tunahan ona gözlerini kısmış bir şekilde gülümsedi ancak o esna da çenesinde bir kas seğirdi. Sanki yeşimlerinin içinde inci taneleri varmış da sadece Mayda'ya parıldıyormuş gibiydi gülümsemesi. "Bu şarkısını da çok severim." dedi, Mayda hafif kızaran gözleriyle Tunahan'a bakarken. "Ben de severim." dedi, Tunahan bu şarkıyı ayrıca çok sevmesinin nedenini kendine saklayarak. "Sen bir dedin ama binlerce olsun. Dikenlerin bile güzel bana gül olsun." dedi, şarkıya eşlik ederek. "Bize aslan gibi sevmek yaraşır. Muradımız aşktır yavrum yürekten olsun." dediğinde, Mayda bir şarkıya ilk defa eşlik eden Tunhan'a şaşırarak baktı. "Yalandan dolandan bıktık. Sahiden olsun. Seviyorum seni derken nutkun tutulsun." diyerek Mayda'ya gülümseyerek baktı. "Mayda, kız sana söylüyor." dedi, iç ses. "Vallahi bana söylüyor bu defa çok haklısın iç ses." dedi, Mayda kıkırdayarak. "Dinle dinle, iyi dinle aşkını itiraf ediyor. Bu iki etti. Sıra sende artık Mayda, tutma kız kendini baksana nasıl güzel seviyor seni kalbini yediğim sülünümüz." Mayda kızarmaya başladığını hissederek sesini daha da çok açtı. Tunahan' ın ses sitemi iyiydi. "Git aklımdan." diyerek, "gidemem daha konuşacağız." "Konuşacak bir şey yok." "Var vallahi, adama ahtapot gibi sarıldın." "Bir anlıktı o!" "Hı hı tabii." "Öyle mi sarıldım ben." "Hem de ne sarıldın kız, ben bile ferahladım valla ohhh dedim sonunda!" Yağız'ın işyerine geldiklerinde araçtan indiler. Yağız bahçedeydi. Onları görünce ayaklandı. "Tunahan, selam kardeşim hoş geldin?" "Merhaba hoş bulduk nasılsın?" "İyiyim, çok şükür iş güç işte sen nasılsın?" "Bende iyiyim, teşekkürler. Bu Mayda." dedi, yannda duran Mayda'yı göstererek. "Merhaba Mayda Hanım, hoş geldiniz." "Merhaba hoş buldum." dedi, Mayda gülümseyerek. "Gelsenize ne içersiniz?" "Su olur teşekkürler." dedi, Mayda. Tunahan da "ben de su içerim." dedi, masaya geçip oturduklarında. "Ee nasıl gidiyor? Ne yaptın işyerini halledebildin mi?" "Yeni tuttum sözleşme biraz uzun sürdü. Sırada tadilat var. Bu arada Mayda da bir spa merkezi işletecek, buraya yeni taşındı. Aslında buraya onunla ilgili görüşmeye geldik." "Anladım tabii iyi yaptınız. Sizin için ne yapabilirim Mayda Hanım?" diye, sordu. Mayda ne istediğini anlatıp görselleri gösterdi. "Tamamdır, siz diğer işleri hallettikten sonra bana haber verirsiniz." dedi, kartını uzatarak "ben bir ara gelip yeri görürürüm." "Çok teşekkürler, memnun oldum tekrardan." "Ben de öyle, hayırlı olsun." dedi, Yağız. "Eh biz kalkalım, işlerimiz var malum." dedi, Tunahan. "Böyle olmadı ama?" "Haklısın, en kısa zamanda seni bekliyorum. Yakup'un orada takılalım hem o da seni görmek istiyordu." "Tabii en kısa zamanda çok selam söyle herkese. Görüşmek üzere." dedi ve ayrıldılar. "Ee ne düşünüyorsun?" dedi, Tunahan. "Yağız Bey'in vizyonunu beğendim. Yeni fikirler her zaman dikkatimi çeker. Güzel olacağa benziyor." "Öyledir, yenilikçidir bir an önce işe koyulmamız lazım Mayda, hem senin yer hem de benim yeri yoğun olacağız." "Evet, haklısın bir an önce başlasın ve bitsin istiyorum. Sezonu da yakalamalıyım." dedi, geri dönüş yolunda sohbet ediyorlardı. "Tunahan tatlı?" Dedi, Mayda gülümseyerek. "Unutmadım merak etme. İleride bir yer var. Çok güzel profetorolleri var. Günlük taze yapıyorlar." dedi, sırıtarak. "Ya cidden mi? Bayılırım." "Bayılmadığın bır tatlı varmı kı Mayda?" "Tabii ki yok!" dedi, neşeli tondan. "Çok tatlı bir yer burası Tunahan." dedi, Mayda. Deniz kenarında ki samimi küçük kafeye girdiklerinde. "Öyle..." dedi, Tunahan. Yüzünü denize doğru çevirmiş hafifçe eses rüzgarla haşır neşir olurken Mayda da uçuşan saçlarını toparlamaya çalışıyordu. Tatlı siparişleri ile iki buzlu kahve de söylemişlerdi. Bir süre manzarayı izlediler. Tunahan kısık gözlerini Mayda'ya çevirmişti. "Sana bir şey sormak istiyorum?" Mayda Tunahan'ın gözünden hiçbir şeyin kaçmadığının farkındaydı. Sadece onu zorlamıyor bilinçli sormuyordu. Ama bir gün soracağını biliyordu. "Sorma desem de soracaksın değil mi?" "İstemiyorsan cevap vermezsin ama bilmek istiyorum Mayda?" "Pekii, ama istemezsem cevap vermeyeceğim." "Tamam, dediğin gibi olsun." dedi, Tunahan gülümseyerek. "Daha önce de oldu mu?" Dedi, bileğine kaçan bakışlarıyla Tunahan. Mayda yüzünü buruşturdu. "Gözünden bir şey kaçmıyor değl mi?" "Evet, oldu ama daha fazlasının olmasına izin vermedim Tunahan asla da vermeyeceğim." "Eski eşin miydi?" "Evet, o lanet piç kurusunun son zamanlarda yapmaya çalıştığı bir şeydi." Dedi, sinirlenerek ardından da "pardon aslında küfür eden birisi değilimdir. Sinirlendirilmediğim sürece." diye de ekledi. "Yoo, bence gayet edebilirsin! Hak etmiş!" "Her neyse ama cidden onunla ilgili konuşmak istemiyorum. Hayatımdan çıkarmam zaman aldı ve tekrar düşüncelerimde ya da hayatımın hiçbir yerinde olsun istemiyorum." "Anlıyorum haklısın, pekii ya silah?" Dedi, siparişlerini getiren garsonun ardından söylemişti. "Onu da mı yakaladın Tunahan pes!" "Aslında düşündüğünün aksine, kendini çok saklayabilen birisi değilsin Mayda, bu da güzel bir şey samimiyetini seviyorum." "Sen bu konuda gayet başarılısın ama Tunahan? Fark ettimde ben senin hakkında çok az şey biliyorum." "Sormuyorsun ki daha öncede söyledim. Sorabilirsin dedim, sormayacağım diye bağırdığını hatırlıyorsundur herhalde?" "Hatırlmasam da sen varsın ya Tunahan. Hatırlatıyorsun!" dedi, tatlısından yerken "bu arada bu gerçekten çok güzel." dedi. "Afiyet olsun, ee soruma cevap vermedin?" "Bir şeyi de unut be adam!" Güldü Tunahan, "seninle ilgili her detay burada." dedi, kafasını işaret ederek. "Kırdırtma bana kafanı şimdi." dedi, gülerek. "Bir onu yapmadın zaten." dedi, Tunahan da gülerek. "Buyur?" dedi, ona doğru yaklaşarak "içinde kalmasın yap ne istiyorsan." Rüzgarla birlikte Tunahan'ın saçlarından ferah bir koku gelmişti Mayda'nın burnuna. "Yapmadıysam zamanı var daha demek ki." dedi, gülerek. "Bu yapmayacağım anlamına gelmez bılıyorsun." "Arda da vardı. Daha önceden onda silah olduğunu bilmiyordum. Buda ben de son nokta oldu zaten." dedi, detay vermek istemiyordu Tunahan da anlıyordu. "Anladım..." dedi, düşünceli bir halde. Nasıl birisiyle evlilik yaşamıştı, nasıl tanışmışlardı daha fazlasını merak etse de sormadı. Mayda da daha fazla sormamasına içinden teşekkür etti. "O gün Hasan amcanın dükkânının önünde neden ağladın?" Mayda bunu sormasını cidden beklemediğinden biraz şaşkın bir halde baktı Tunahan'a ama Hasan'ın hikayesini de merak ediyordu o yüzden de cevapladı. "Hasan amcaya ağlıyordum." "Neden ne oldu?" "O gün onu işyerine götürmüştüm ya, oradan dönerken sohbet ettik biraz. Lakabını sormuştum. Biliyorsun herkesin lakabı var bu da ben de merak uyandırıyordu. rAslında ondan bu kadar ciddi bir cevap vermesini de beklemiyordum ama hikayesi beni üzdü. "Ne kadarını anlattı?" "Yani, sevdiğine kavuşamamış başkasını da sevmemiş, evlenmemiş hatta sevdği vefat etmiş. Daha ne anlatsın." dedi, hüzünlenerek. "Evet, Hasan amca' nın hikayesi buralarda efsane gibi bir şeydir. Çok uğraşmış Narin'e kavuşmak için ama olmamış kavuşamamışlar." Dedi, sesindeki hüzün Mayda'yı etkilemişti. "Çok enteresan değil mi?" "Neymiş o?" "Yani, sadece birini sevmek. Sonsuza dek sadece onu sevmek vazgeçmemek çok başka olmalı." "Enteresan değil aslında." dedi, Tunahan düşünceli, dalgın bir halde "olması gereken o ama şimdi öyle değil sen de haklısın sevdalar böyle nadir olduğundan güzel değil mi zaten?" "Haklısın." dedi, Mayda o da yakalamıştı. Tunahan'ın değişen ses tonundan onun da bir yarası olduğunu. İçi içini yedi, sormakla sormamak arasındaydı. Merak etti ama tuhaf da hissetti aynı zamanda "birini sevmiş, belliydi acaba kimdi? Burada mıydı? Hakkaten..." dedi, kendi kendine düşününce onunla ilgili bir şey bilmiyordu. "Ailen nerede Tunahan?" "İngilteredeler, ben de oradan geldim." "Nasıl yani anlatsana?" "Sonunda sormaya karar verdin demek." "Bak ya evet, soruyorum ama her an vazgeçebilirim." dedi. "Tamam tamam kızma hemen atarlanıyorsun." "Senin yüzünden!" "Cidden mi? Başkası yüzünden desen düşer bayılırdım." dedi, gülerken. "Tunahan!" dedi, gülerek sonra da "şarkıyı çok içten söylüyordun arabada anısı var galiba?" dedi. "Hay salak kafam!"dedi içinden anında pişman olmuştu "neden bunu söylemişti ki." Tunahan'ın parıldayan gözleri bir anda solmuştu. "Ben çocukken burada yaşıyorduk. Küçüktüm İngiltere'ye gittiğimizde. 8 ay oldu buraya döneli. Orada büyüdüm, okudum. İki tane kardeşim var biri kız diğeri erkek, onlar hala orada aanne babamla beraberler. Ev ailemin evi yazları buraya gelirdik eskiden tatillerde." "Neden kesin dönüş yapmaya karar verdin?" "Hep hayalimdi aslında burada Türkiye'de yaşamak, oraya bir türlü ısınamamıştım." "Tek sebebp bu muydu?" "Asıl sebebim buydu." "Ama başka sebebin de varmış gibi?" "Sebep mi bilemem ama yaşadıklarımdan sonra oraya ait olmadığımı daha net bir şekilde hissettim." Dedi, düşüncelere dalmıştı. "Manidar..." dedi, Mayda içinden. Yani yaklaşık aynı zamanda dönüş yapmış olmalarını düşünüyordu. "Anlatmak istersen dinlerim." dedi, Mayda hem merak ediyordu hem de bilmek istemiyordu. Sonu kötü biten bir aşk hikayesi olduğunu düşündü. "Bir ilişkim vardı. 3 yıldır birikteydik. Evlenecektik nişanlandık. Sonra son bir yıldır beni aldattığını öğrendim." dedi, kısaca. Mayda şaşırdığını belli etmek istemese de gözlerini kocaman açmıştı. Tam o sırada da kahvesinden içtiği için bardağın üzerinden koca gözleriyle Tunahan'a baktı. Bardağını bırakıp "adı neydi? Yani Türk müydü?" dedi. "Birce adı, evet Türk'tü. "Tunahan çok üzüldüm. Çok alçakça bir şey yapmış. En nefret ettiğim durum da bu biliyor musun? Sevmiyorsan, istemiyorsan dürüst olup bırakırsın. Bu çok büyük bir haksızlık!" diye, kendini kaptırmış saydırmaya başlamıştı. "Hayır, yani resmen sahtekarlık! Kimse bunu yaşamayı hak etmez! Sonuçta sevgi bir şekilde bitebilir ama bu çok çirkin, bayağılık resmen! Çok ama çok öfkelenmişti. Kız yanında olsa muhtemelen saçlarını yolardı. Tunahan Mayda'ya gülümseyerek bakıyordu. İşte ondan bu yüzden hoşlanıyordu. Düşüncelerini açıkça dile getirmesine bayılıyordu. Kendini kaptırmasına da tepkilerine de hayrandı. "Mayda?" diyerek, araya girdi. "Öyle değil mi ama Tunahan? Sen de bir şey söylesene." "Mayda izin verirsen eğer..." dedi, gülümsüyordu. "Sen neye gülüyorsun yahu? Aldatılmışsın resmen inanılır gibi değill hem de senin gibi birisi yazık, çok yazık!" "Benim gibi birisi derken?" dedi, Tunahan gözleri yeniden parıldıyordu. "Hıı, ne dedim ki ben az önce?" dedi Mayda duraksayarak. "Benim gibi birisi derken nasılım ben Mayda?" Çok merak ettiği şeyi sonunda soruyordu. Mayda' nın aklındaki Tunahan' ı bilmek istiyordu. "Şey işte canım..." "Ney Mayda söyle?" "Aman iyi birisin ya işte, iyi kalplisin, düşüncelisin yani yapılır mı bu sana? Tabii kimse hak etmez bunu ama..." "Sadece o kadar mı?" dedi, Tunahan sırıtarak. "Pisleşme Tunahan. Beni pişman etme!" dedi, köşeye sıkışmış hissediyordu. "Bir şey demedim ki, soruyorum işte sen söyledin ya?" "Ne söyledim ki ben, işte normal şeyler yani." diyerek, konuyu dağıtmaya çalışıyordu. "Geri adım atıyorsun şu an atma Mayda." "Ne münasebet, hiç te bile." "Aynen öyle." dedi, arkasına yaslanarak kollarını birleştirmişti. "Tam olarak ben nasılım?" "Hayda Tunahan karakter analizi mi istiyorsun benden? Sohbet ediyoruz şurada hayret bir şey ne diye sıkıştırıyorsun canım sen beni aaa, ben sana öyle mi yaptım?" Derken, Tunahan onun bu haliyle eğleniyordu. "Komik mi Tunahan? Uyuz deve moduna geçme istersen." "Komiksin Mayda, bunda bir sorun yok benim açımdan yani. Bu halinden hoşlanıyorum." dedi, kısılmış gözleriyle gülerken. Mayda, ne dese bilemedi. Dan dan konuşuyordu sülün yine içinden geldiği gibi bu özelliğini sevse de onu köşeye sıkıştırmasından şimdilik huzursuz oluyordu. "Konuyu değiştir Mayda, hemen konuyu değiştir." "Kolaysa gel sen değiştir. Bilerek üzerime geliyor pis sülün!" "Ee?" dedi, aklına gelen ilk şeyi sorarak "kimle aldatmış seni? Yalnız sen de koca bır yıl nasıl anlamadın?" "Orasını hiç karıştırma." dedi, Tunahan bir tık gerilerek. "Aha" dedi içinden Mayda, "asıl konu buymuş, kiminle aldattığı?" "Ama olmaz ki böyle yarım hikâyemi olur. Merak ederim." "İnan bana merak edilecek bir konu değil. Boşver hadi kalkalım mı? Bitirdin mi tatlını?" "Konuyu değiştirme Tunahan? Tamam, kalkalım ama söyle lütfen?" "O işi sen çok daha iyi yapıyorsun Mayda Hanım." "Kim ben mi? Ne yapmışım üstüme iyilik sağlık." "Konuyu diyorum, değiştirme hızın kimsede yok." dedi, imalı bir şekilde. Mayda öksürür gibi yaptı. "Anlamıyorum Tunahan neyse kapatalım. Can sıkıcı konular bunlar degil mi?" "Aaa bizim düğünümüz var yakında sence burada mı yaparlar? Uzun zamandır düğüne gitmedim. Hem de ege düğünü güel olur değil mi?"dedi, konuyu bambaşka bir yere, ışık hızıyla çekerek. tunahan'a yandan bir bakışla bakıyordu. Hesabı ödeyen Tunahan da ona bir bakış atmıştı. "Ah Mayda ah! Hiç hatırlatma şu düğünü başıma ağrılar giriyor! Ali'yle daha görülecek hesabım var! Beyinsiz kız kaçırmış ya! O kadar da uyardım onu!" Dedi, konu aklına gelince yine öfkelenmişti. Mayda yanlış konuyu açtığını Tunahan'ın öfkesinin hala geçmediğini görünce anlamıştı. "Neyse Tunahan sakin ol. Oldu bitti artık hem tatlıya bağlandı." "Umarım öyledir Mayda, ben hala emin değilim." Dedi şüphe ile. "Daha ne olacak canım ikna oldular işte olmaz bir şey inşallah. Neyse köy merkezine gidelim de tosbağamı alayım. Yine kaldı oralarda bir başına dimi maviş vallahi küstüreceğim sonunda." dedi. "Len maviş cevap versene?" dedi, bir anda ege şivesi ile bu Tunahan'ın gülmesine sebep olmuştu. "Tosbağandan çok mavişle ilgileniyorsun, tabii küser." dedi. "Hiçte bile tosbağamın yeri ayrı, sen de kusura bakma mavişciğim." dedi yine arabayla konuşarak. İkisi de gülüyordu... "Bugünü de akşam ettik Tunahan, Hasan amcaya uğramam lazım yarın sabahtan onu da alıp işyerine gideceğim." "Tamam, seni bırakırım konuşursun sabah bende gelirim. Beraber gideriz şu çizimler daha erken gelemiyor mu?" "Sanmam ama akşama arayıp sorarım. Alışveriş de yapmam lazım benim, burada pazar hangi günler kuruluyordu?" "Bugün vardı." "Cidden mi? Toplanmamışlardır değil mi? Yemek için bir şeyler almam lazım." "Henüz toplanmamıştır. Sen yemek yapabiliyor muydun?" dedi, hayret ederek. Mayda kınayıcı bakışlarını Tunahan'a çevirdi anında "o ne demek Tunahan aşk olsun tabii ki yapıyorum." "Olsun madem." dedi, Tunahan gülümseyerek. "Ben onu mu dedim Tunahan?" "Evet, dedin." dedi, sırıtarak. "Kes şunu." dedi, koluna hafiften vurarak. "Mayda daha yeni yemek yedin sayılır, üzerine tatlını da yedin. Şimdiden yemeği mi düşünüyorsun?" "Ee akşama acıkacağım, sanki sen acıkmayacaksın." "Acıkacağım tabii de evde yemek yok." dedi, imalı bir şekilde. "Hiç boşuna heveslenme canım, sana davet mavet yok." "Ben böyle mi yapıyorum sana Mayda? Cidden kalbimi kırıyorsun." "Aman ne narin kalbin varmış senin de bir şey olmaz." dedi, gülerek. "Vicdansızsın! Hiç yakıştıramadım. Neyse artık başımızın çaresine bakacağız. Bu arada Yakup'un gönlünü almam lazım." "Ha şunu bileydin, adamı resmen arabadan attın!" "Öyle olması gerekiyordu." "Ben öyle düşünmüyorum. Yanlış anladı senin yüzünden!" "Neyi yanlış anladı?" "Şeyi işte canım." "Neyi?" "Offf Tunahan, biliyorsun işte." "Bilmiyorum." "Bizi yanlış anladı." "Emin misin?" "Gıcıksın! Gülme! Git anlat doğrusunu." "Doğrusu ne Mayda söyler misin?" "Beni fazla zorluyorsun Tunahan! Sabrım tükeniyor!" "Benim ki çoktan tükendi onu ne yapmayı düşünüyorsun?" "O senin sabrın, banane ben ne düşüneceğim!" "İyi madem ben de anlatırım her şeyi olduğu gibi Yakup anlayışlıdır. Zaten..." "Zaten derken, ne demek anlayışlı? Neyi anlatacaksın ki hem?" dedi, telaşlanarak Tunahan ise sessizce gülüyordu. "Öyle işte." dedi, "madem sen söylemiyorsun!" Tunahan Mayda'nın da ondan hoşlandığını önce kendine itiraf edebilmesi için onunla uğraşıp üzerine gidiyordu. "Tunahan! Saçma bir şey söyleme sakın bak seni uyarıyorum!" "Orasına bakacağız artık." dedi, gülerek köy merkezinde gelmişlerdi. Mayda Hasan'ın dükkanına Tunahan da Yakup'un kafefsine gitti. Bir müşteri ile ilgilenen Yakup, Tunahan'a şöyle bir bakıp işine devam etti. Arkadan giden Mayda'yı da görmüştü. O da Yakup'a baktı. İşini bitiren Yakup Tunahan'ın yanına gelip oturdu. "Ee ne yaptınız? Halletiniz mi? Baya uzun sürdü." dedi, imalı bir şekilde bıyık altından gülerek. "Gülme Yakup! Yağız'a da uğradık. O yüzden uzun sürdü. Bu arada selamı var en yakın zamanda uğrayacakmış sana da." "Aleykümselam, epey oldu görüşmeyeli iyi olur. Mayda'nın kolu iyi mi?" "Evet, krem verdi doktor. Önemli bir şeyi yokmuş." "İkinizi böyle yarasız beresiz gördüğüme sevindim." dedi, gülerek." "O sinirle birbirinizi dövecekmiş gibiydiniz." "Sorma çok ürkütücü olabiliyor bazen." dedi, gülerek. "Kardeşim, Allah sana sabır versin ne diyeyim." dedi, Yakup sesli bir şekilde gülüyordu. "Cefası da sefası da kabulüm be Yakup." "Oo sen kendini çoktan kaptırmışsın. Peki, bundan Mayda'nın haberi var mı?" "Var, var da şimdilik yokmuş gibi davranıyor. Huysuz kendisi biraz ama o da anlayacak." "Belliydi zaten bu kadar kavganın sonunun buraya çıkacagı. Nergis abla da şüpheleniyordu. Ta ilk günden hem de." "Harbi mi diyorsun ben nasıl kaçırdım." "Senin gözün Mayda'dan başka bir şey görüyor mu ki?" dedi, gülerek. "Haklısın." dedi, Tunahan o da gülüyordu. "Git Yakup'a durumu anlat, bizi yanlış anladı diye tembihledi beni birde atarlı atarlı!" dediğinde, ikisi de kahkaha ile gülüyordu. "Anladım ben anlayacağımı, esas o farkına varsa artık iyi olur." dedi, Yakup gülmeye devam etti. O sırada Mayda Hasan'ın yanından dönerken onlara şüphe ile baktı. "Siz ikiniz neye gülüyorsunuz?" "Yok, bir şey." dedi, Tunahan "sen işini halletin mi? Sabah kaçta buluşuyoruz?" "9 'da" dedi, Mayda. "Pazar ne tarafta Tunahan?" Tunahan tarif ettikten sonra hala onlara şüphe ile bakarak uzaklaştı. "Ali gelecek birazdan beni aradı." "Gelsin gelsin iki çift lafım var ona." dedi, Tunahan. "Hala mı kızgınsın? Yapma be tatlıya bağlandı işte." "Ben emin değilim Yakup, o Mustafa denilen adamdan hiç hoşlanmadım." "Ona bir tık ben de uyuz oldum ama bence bir sıkıntı olmaz artık." "Bekleyip göreceğiz." dedi. Mayda, eli kolu dolu bir sürü taze ot ve meyve dolu poşetle dönerken, onlar hala orada oturuyorlardı. Yorulmuştu, poşet taşımakatan hoşlanmıyordu. "Kendime bir pazar arabası almalıyım." diye içinden geçirirken elinde iki içecekle gelen Yakup, Tunahan'ın telefonla konuştuğunu görünce ona seslendi. "Tunahan, seninki gelmiş, yardım etsene." dedi, gülerek. "Tunahan telefonu kapatarak Mayda' nın yanına gitti. "Yardım lazım mı?" "İlk gün ambiyansı diyorsun." dedi, Mayda da gülerek. "Hatırlaman ne hoş." dedi, Tunahan. "Nasıl unutabilirim takipçi sapığımı." dedi, Mayda. "Mayda!" "Ne var takılıyoruz." "Böyle takılma istersen, o konuyu defalarca hallettik diye düşünüyorum." "Tamam, poşetleri alsana elimden ne duruyorsun. Ağırlar görmüyor musun?" dedi, huysuz huysuz poşetlerin hepsini Tunahan'ın eline tutuşturarak. Tunahan, hayretle poşetlere baktı. "Ne aldın bu kadar aş evi mi açacaksın? Allah aşkına Mayda." "Ay ne yapayım Tunahan her şey öyle tazeydiki. Hepsi de beni al diye bana bakıyordu sanki dayanamdım." dedi. "Sen cidden çok değişiksin. Sana mı baktılar? Sebzeler mi?" "Hı hı." dedi, masum masum. "Tunahan sen onları arabaya bırakır mısın? Ben fırından ekmek alıp geliyorum hemen." dedi, tosbağasının anahtarını da eline tutuşturarak. Güldü arkasından Tunahan arabaya gitti ve poşetleri bırakktı. Mayda da gelmişti. "Eee sen eve gitmiyor musun? dedi. "Yok, ben biraz daha buralardayım." "Hımm." dedi, şüphe ile sormak istedi. Yakup'a ne anlattığını ama sormadı. "İyi madem görüşürüz. Tarçın açlıktan ölmüştür. Benim acilen gitmem lazım." "Tamam dikkatli sür." "Tabii, hoş çakal." Nergis de olanları uzaktan takipteydi. Tunahan, Nergis ablasına gülümsedi. Yakup'un yanına gtti. Bir süre sonra Ali 'de onlara katılmıştı.
|
0% |