@nefelicalliope
|
Selam, braz gecikti Mayda'm. Malum, yaz, tatil, sıcak... Biraz kısa bir bölüm oldu daha fazla beklemek istemedim. Umarım severek okursunuz. Ne düşündüğünüzü, yorumlarınızı benimle paylaşmaktan çekinmeyin. Çünkü ben merak ediyorum. Bir şeyi daha merak ediyorum. O pamuk eller yıldıza da gidecek mi?:) P.S. : Seven affeder. Affedin be:) Mayda Mayda eve gider gitmez tarçını doyurmuştu. Her zaman ki gibi önce onu selamlamış kendince sevmişti. "Tarçınım canım, dur hemen geliyorum. Şu mazemeleri bırakayım. Biliyorum çok acıktın." diyerek, eve girdi. Mamayla beraber geldi. Sonra da tekrar eve gidip üzerini değiştirip saçlarını salaş bır topuz yaptı. Hava çok sıcaktı. Camları açıp aldığı malzemeleri düzenleyerek dolaba yerleştirdi. Kendine bir kadeh rose alıp meyve ve peynir tabağı hazırlayarak bahçedeki kamelyasına geçip oturdu. "Oh be!" dedi, kendi kendine "eve taşındığımdan bu yana şurada bir keyif yapamamıştım." "Aynen kız Mayda iyi aklına geldi. Keşke Tunahan da olsaydı değil mi?" "Tunahan ne alaka şimdi iç ses?" "Ne demek ne alaka Mayda? Sülünümüz olmadan olur mu hiç?" "Olur, olur gayette olur o yediği haltı düzeltsin önce." "Ne haltı Mayda? Adam ne yaptı ki?" "Ne yapacak Yakup onun yüzünden yanlış anladı." "Neyi yanlış anladı Mayda?" "Bilmiyormuş gibi tekrar ettirmesene bana! Darlama beni keyfimi kaçırmasana aklıma getirdin yine." Mayda o değil de nasıl sarıldınız kız siz öyle." "Susar mısın biraz?" "Hoşlanıyorsun kabul et." "Etmiyorum!" "Edeceksin ama!" "Bundan sanane!" "Beliz'i arasana, anlat ona." "Ablamı karıştırma şimdi bir ton soru soracak." "Ay çatladım burada ya öyle diyorum olmuyor böyle diyorum olmuyor." "Deme bir şey git başımdan." "İyi tamam, sen kendi kendine dertlen burada. Orhan Gencebay da açarsın sen şimdi." "Açarım ne var hem ne derdi iyiyim ben." "Hı hı tabii." dedi, iç ses ve ortalıktan kayboldu. Mayda tarçının havlaması ile sesin geldiği yöne baktı. "Tarçınım, nereye kayboldun iki dakikada sen bakim? Gel buraya." dedi, başını okşarken tarçın da yanına oturmuştu. Mayda telefonuna uzandı en sevdiği listesini açtı "Orhan Gencebay'dan Seven Affeder'le" başladı. Aşkın gözlerimde kararsız biriken damlalar gibi
İlk kadehi bitmişti, içeriden şişeyi alıp geldi. Bu zamana kadar olan her şeyi aklından geçiriyordu. Ailesini kaybetmesi, evliliği, boşanması, buraya taşınması, Tunahan'la tanışması ve ardından gelişen her şey. Ardaya ilk görüşte aşık olmuştu. Ele avuca sığmayan kıpır kıpır enerji dolu biriydi o zamanlar. Arda zengin bir ailenin çocuğuyudu ama şımarık değildi. Aileler yaşları küçük olduğu için evliliklerine hemen onay vermek istememişlerdi ama ikisi de bir şekilde ailelerini ikna etmeyi başarmışlardı. Arda evlenene kadar hoş, nazik, dürüst biri olarak kendini göstermişti ama evlendikten bir süre sonra tamamen farklı bır tavır sergilemeye başlamıştı. Mayda'nın yaşadığı hayal kırıklığı aşılacak gibi değildi. Aklından "şimdi ne diye onu düşünüyorum." diye geçirirken 4. kadehini bitirmek üzereydi. Saat epey geç olmuştu. Bir kadeh daha alıp hamağa geçti. Çok yorgundu ve yapılacak bir ton iş vardı. Tüm bu düşüncelerin arasında Tunahan kendine hatırı sayılır bir yer açmıştı Mayda'nın kalbinde. Tunahan'ı düşünerek çalan şarkıya söylendi. "Ah be Orhan baba beni bir tek sen anlıyorsun." dedi, gülümseyerek. Başı dönmeye başlamıştı rose içmeyi çok severdi ama öyle her zaman içmezdi. Bazı zamanlarda böyle olurdu. Kadehi biterken uykunun ağırlığına da yenik düştü. Tarçın hamağın yanına gelip yatmıştı. Mayda da bardağını masaya bırakarak hamağa uzandı ve uykuya daldı. Tunahan Tunahan, Yakup ve Ali'yle sohbet ederken saatin çok geç olduğunu fark edememişti. Tüm akşam Ali'nin hezeyanlarını dinlemişlerdi. Tam Ali Aslı'yı ne kadar sevdiğini tekrar anlatmaya başlayacaktı ki Tunahan saatine bakarak, "çok geç olmuş beyler, ben artık kalkayım. Yarın erken kalakacağım." diyerek, arkadaşlarıyla vedalaşarak eve doğru yola cıktı. Mayda'nın evinin önünden geçerken aracını yavaşlattı. Dikkatlice baktığında bahçe ışıklarının dışında evin ışıklarının da yandığını gördü. Saat geceyarısını çoktan geçmişti. "Hala uyumadı mı acaba?" diye içinden geçirirken ne yaptığının çok da farkında olmayarak arabasını evin yanına park etti. "Şöyle bir bakıp giderim." dedi, içinden. "Tabii, merak ettin haklısın." "Etmedim nereden çıkardın?" "Ee Mayda'nın evinin önündesin şu an Tunahan, neyi inkar ediyorsun?" "Tamam, bir bakayım kapı pencere açık bırakıyor. Hiç dikkatli değil." "Haklısın bencede kontrol et." dedi, iç ses. Tunahan aracından çıkıp bahçeye yaklaştığı sırada tarçın yattığı yerden kalkıp havladı. "Tarçın, benim oğlum yabancı değil." dedi, Tunahan ardından da kendine güldü. "İyice Mayda'ya benzedim ben de." diyerek, bahçeye girdiğinde kulağına gelen müziğe hiç şaşırmadı. Sonra masaya baktı boş rose şarap şişesini, meyve tabağını ve kadehi gördü. Sesin geldiği yöne döndüğünde Mayda'nın bebek gibi uyuduğunu gördü. Kendi kendine söylenmeye başladı. "Bu kız nasıl bu kadar umarsız olabilir. Şuna bak burada uyumuş üzerine de bir şey almamış. Üşütecek her yerin ışığı da açık maşalah benzin isytasyonu sanki." diyerek, söylenmeye devam etti önce telefonu eline aldı kapattı. Sonra Mayda'ya seslendi. "Mayda, Mayda burada uyuyakalmışsın. Uyan hadi güzelim." dedi ama Mayda'nın hiçbir şey duyduğu yoktu. "Uykusu da ağır hanımefendinin, bir şey olsa ne olacak. Dünyadan haberi yok. Mışıl mışıl uyuyor." "Şunun tatlılığına baksana Tunahan söyleneceğine." "Nasıl söylenmeyeyim hiç dikkatli davranmıyor. Burada uyumak nedir Allah aşkına!" "Ee işte tarçın var." "Tarçın olsa ne yazar sen de sinirlendirme beni!" "Çok güzel ama değil mi?" "Öyle çok güzel, çok huzurlu uyuyor." dedi sonra da eğilip Mayda'yı usulca kucağına alarak odasına çıkartıp yatağına bıraktı. Dağılan topuzundan kaçan saç tutamlarını düzeltti. Saçlarının yumuşaklığından ayrılmak istemeyen parmakları isyan edercesine zor ayrılmıştı. Üzerine yatağındaki ince pikeyi örterek gece lambasını açtı. "İyi geceler tatlı Mayda'm." dedi, alnına kısa ama sıcak bir öpücük kondurarak odadan cıktı. Çıkmadan önce pencerenin kapalı olduğundan da emin oldu. Evin diğer bölümlerini de gezerek tüm pencereleri ve ışıkları kapattı. Bu konuda biraz hassastı, Mayda ise onun aksine umursuz! Bahçe ışıklarının da bir kısmını kapatarak evden cıktı. Çıkmadan Mayda'nın yanına bir bardak su ve ağrı kesici de bırakmıştı. Muhtemelen o tatlı başı sabah uyandığında zonklayacaktı. Şaraptan pembeleşen yanaklarını kış güllerine benzetmişti. "Kış gülleri misali övgülerin en güzeline layıksın..." dedi usulca fısıldamıştı. Tarçını sevip "aferin oğlum onu sakın yalnız bırakma tamam mı?" diyerek, aracına gidip aklında Mayda yüzünde gülümseme ile evine gitti. Mayda Perdelerin arasından, güneşten kaçan ışınların evine günaydın der gibi sızması ile uyandı Mayda. Bir elini yüzüne siper etmişti. Bacağıyla sarıldığı yastığının, diğer tarafına dönerken yataktan düşmesine sebep olmuştu. Uyurken mutlaka bir yastığa sarılırdı. Eskiden kalma bir alşkanlıktı. "Off başım, neyin var senin, neden ağrıyorsun böyle?" diyerek sızlanmaya başladı. Kendi kendine sesli konuşuyordu. Mayda hem kendisi hem eşylar ile konuşup tartışbabilirdi. Ayılmaya çalışırken hala uykulu olan gözlerini kırpıştırdı. Telefonunu aradı eliyle komodine uzanarak ama eli ilaç kutusuna çarpınca, yatakta doğrularak komodinin üstünde duran bir bardak suyu ve ilacı görünce şaşırdı. Telefonunu alıp saatine baktığında geç kaldığını fark etti. Saat 10: 00 olmuştu resmen çıglık atarak yataktan ani bir hareketle kalkmaya niyetlendi ama başının dönmesi ile beraber tekrar yatağa oturdu. "Offf ne kadar içmiştim ki hem bu suyu ve ilacı ben mi aldım ki?" dedi, kendi kendine suya uzanıp birkaç yudum içip bıraktı. "Alarmım neden çalmamış, çok gec kaldım." diye söylenerek telefonuna tekrar baktığında birkaç arama olduğunu gördü. Gül, Tunahan ve Hasan amca aramıştı. Telaşlandı ve hızla yerinden kalkıp banyoya koşturmaya başladı. Giderken sağa sola çarpınca sendeleyip söylenmeye başladı. "Aptal Mayda, ne diye o kadar içtin ki! Çok geç kaldın işte koş kızım koş. Depar atman lazım." diyerek, kendini duşa attı aynı zamandan acıyan bacağını tutuyordu. Yatağın kenarına vurmuştu. O acıyla yatağa da çemkirdi. Duşa girip çıktıktan sonra hızlıca hazırlandı kahvaltı yerine meyve yedikten sonra ağrıyan başı için ona bırakılan ilacı içti. "Hiçbir şey hatrlamıyorum ben en son dışarıdaydım eve nasıl girdim ki? Neyse sonra düşünürüm" dedi, çantasını alırken, evden çıkıp arabasına gitti ve yola cıktı. Bu sabah için Hasan amca ve Tjunahan'la sözleşmişlerdi. Çok geç kalmıştı. Önce köy merkezine gitmeye karar verdi. "Tunahan başımın etini yiyecek." dedi, kendi kendine sonra gülümsedi. Önce Gül'ü aradı. Gül, çizimin bitmek üzere olduğunu, öğleden sonra da göndereceğini söylemişti. Ardından Tunahan'ı arayacaktı ama bir yandan da söylenmesini dinlemek istemiyordu. Kararsız kaldı ve köy merkezine gidince aramaya karar verdi. Hasan amca dükkanında değildi. "Gitti tabii adamın işi bir tek seninle mi Mayda, ayıp oldu." dedi sonra "mecburen arayacaksın kızım kaçışın yok." diyerek Tunahan' ı aradı. Telefon cevap vermeyince iş yerine gitmek için yola çıktı. Gittiğinde kimseyi göremedi "Ee tabii burada olacak halleri yok. Anahtarları mı var kızım." dedi, kendi kendine acaba gitsem mi? Gideyim oradalardır." diyerek, kendi işyerinden Tunahan'ın işyerine gitmek için ayrıldı. Gittiğinde kapı açıktı. İçeriye seslendi ama cevap gelmedi tekrar seslendi, "Tunahan burada mısın? Kimse var mı?" dedi ama yine ses yoktu ana bölmeden başka bir odaya açılan kapıya yöneldi içeriden ses geliyordu. "Tunahan buradaysan neden ses vermiyorsun ben biraz geç kaldım. Kusura bakmayın." derken, birden kapıyı sertçe geriye doğru açınca, içeriden paldır küldür sesler gelmeye başladı. Bir şeyler devrilmiş birisi düşmüş de olabilirdi... Ufak çapta bir bağırtı sesiyle beraber Mayda da gayri ihtıyari çığlık atmıştı. O sırada ise içeriye giren Tunahan ve Hasan Mayda'nın çığlığını duyup o tarafa hızlı adımlarla gittiler. Gördükleri manzara ile neye uğradıklarını şaşırmışlardı. İçeride yerde yatan kişinin başında Mayda vardı. Yardım edip onu kaldırmaya çalışıyordu. Ama o sırada yere dökülen bir kova boyaya da basınca Mayda da Hasan ve Tunahan'ın gözünün önünde kayıp, yere düşmüş kendisi bir tarafa çantası başka tarafa savrulmuştu. "Ne ettin gızım, nası ettin de beni düşüüdün?" "Ay ben özür dilerim amca bilmeden oldu. Halime bak ya offf sakarsın Mayda!" diye, kendine söyleniyor bir yandan da "amca sen iyi misin? Bir şeyin yok ya diye, Salih'le konuşuyordu. "Nerem iyi olcek gızın, baksana halime golum da acıyor." dedi küçük bir acı nidası ile birlikte. "Çok üzgünüm. Ne yapsak hastaneye gidelim hemen hadi kalk amca?" "Dur gızın, galkabilion mu hele dur bi." "Mayda ne oluyor burada, naptın sen?" dedi, Tunahan gülmemek için kendini zor tutuyordu. Aralarında geçen diyalogda cabasıydı. Hasan ise "anam gız ne ettin sen goca Salih'i devirmişsin." "Kendisiyle beraber devirmiş Hasan amca o da boş durmamış." dedi, gülerek. "Haklısın ya Tunahan güccük gız nasıl başardın gız Mayda?" "Ne gülüyorsun sen orada deve! Yardım etsene güleceğine." diye, bagrdı. Salih, "sus gız çocuğa ne bağrıp durun o mu etti böle?" dedi, kolunu tutuyordu. Tunahan, "Salih amca iyi misin?" dedi, gülmemek için kendini tutmaya devam ederken. Hasan da "Salih sen iyimin hadi kalk da bakalım bi yerine bi şey olmuş mu?" dedi, kolundan tutup ayağa kaldırırken Tunahan da yardım etti. "Golum acıyıp duruu be Hasan." "Gırılmamıştı insaşallah." dedi Hasan. Bunu duyan Mayda olduğu yerde debelenerek, "ne kırılmış mı? Nasıl ya kırılmamıştır." "Nasıl olduğu gayet açık değil mi Mayda?" dedi Tunahan da ona yönelmişti. "Debelenmeyi bırak da elimi tut, batırdın her yeri." "Her yerin batması mı önemli biz mi önemliyiz Tunahan? Ne kıymetlıymiş malın Allah Allah ya!" "Söylenme sus, hem suçlusun hem güçlü." "Bilerek mi yaptım ya ne kızıyorsun bana, ben mi soöleniyorum sadece!" diye, söylenirken Salih'ten bir inleme daha gelmişti. Mayda ani bir hareketle gözlerini kısarak baktığı Tunahan'dan aldı ve Salih'e çevirerek en masum halini takındı. "Acıyor mu Salih amca? Vallahi bilmeden oldu. Özür dileerim. Ben seni hastaneye götüreceğim şimdi merak etme." dedi, bir yandan da sızlayan poposunu tutarak yüzünü buruşturmuştu. "Seni kim götürecek Mayda, şu haline bak." Hasan, "didişmen artık aa yetti gayri sırası mı Tunahan?" diye, azarlayarak konuştu. "Haklısın Hasan amca tamam." dedi, Tunahan. "Haklı tabii, üzerime geliyorsun. İçeridekini sen zannettim, neredeydiniz siz? Hem aradım açmadın da!" dedi, Mayda. "Buralardaydık Mayda nerede olacağız. Aradım seni açmadın hem geç kalan sensin bana niye kızıyorsun." "Evet, geç kaldım. Kusura bakmayın." dedi, mahcup olmuş bir tondan. "Mayda gızın Tunahan, bu böle olmeycek Salih'i hastaneye götürmemiz lazım." "Tamam, hemen götüreyim. Hadi Salih amca gidelim." "Gidelim golum ağrıyıp durur." "Hay Allah ya çok üzgünüm ben." "Tamam, gızın yapcek bişe yok. Olan oldu gayri gırılmamıştr inşallah." "Tunahan kırıldı mı sence? Baksana bir kırılmamıştır değil mi?" dedi, panikle Mayda. "Bilmiyorum inşallah öyle olmamıştır Mayda. Hadi çıkalım." dedi ve beraber dışarıya çıktılar. Mayda bakışlarını bir arabasına bir de herkesin yüzüne çevirdi. Her yeri boya içindeydi bu halde arabaya binemezlerdi. Yüzünü ekşitti, alnı kırıştı, elini istemsizce alnına götürdü bu hareketiyle elindeki boyadan dolayı alnında parmak izleri çıkmıştı. Tunahan' a döndüğünde, Tunahan yine gülmeye başladı. "Sen neye gülüyorsun yine hım uyuz deve! Eğlen tabii eğlen!" "Mayda halini görsen sen de gülerdin ellerini bir sabit tut istersen alnında parmak izlerin oldu şu an." "Ay ben onu mu düşünüyorum şu an Tunahan? Nasıl gideceğiz baksana halimize?" "Düşündüğün şeye bak gız Mayda, alem gızsın o güccücük arabaya zaten sığamayız." "Hasan amca siz benim arabanınönüne geçin." "Olmaz, bu halde ora oturman ben Tunahan." "Ama Salih amca olmaz öyle!" "Olu olu neden olmaycakmış. Hadi ısrar etmen canımı sıkman benim." "Salih amcanın inadı tuttu. Hayatta sözünden dönmez. Gelin böyle?" dedi, Tunahan. Mavişle gelmişti. "Hasan amca sen öne geç ben Salih amcayı arkaya oturturum." dedi ve dediğini yaptı Mayda bir ona bir mavişe bakmaya devam etti. "Geçsene ne bekliyorsun?" "Nereye?" "Sence nereye Mayda? Mavişime bu halde giremezsin tabii ki kasaya hadi bin. Yeterince vakit kaybettik." "Ah Tunahan ah, sen görürsün!" "Gördüm göreceğimi Mayda." dedi, gülerek. "Hadi söylenme de bin şu arabaya hastaneye gidelim. Dua ette kolu kırılmış olmasın." "Ayyy doğru ya kırılmamıştır değil mi Tunahan? Ha bir şey desene!" "Bin Mayda hadi!" "Aman iyi tamam biniyorum." dedi, gözlerini devirerek kamyonetin arkasına geçti. Salih amcanın yanına giderek oturdu bir yandan da ona destek oluyordu. "İyi misin Salih amca? Çok acıyor mu?" "Acıyor ya gızın hadi Tunahan, ne bekleyip durun gidelim gayri." "Tamam, hemen çıkıyorum." dedi, Tunahan aracına geçip çalıştırdı. Yaklaşık 20 dakika sonra hastaneye gittiler. Doktor Salih'i muayene ettikten sonra küçük bir çatlak olduğunu alçı gerektirmeiğini söyleyerek, kolunu sarıp askıya alarak muayneyi bitirmişti. Mayda ise oldukça mahcup bir şekilde özür dilemeye devam etti. "Çok özür dilerim Salih amca. Gerçekten üzgünüm istemeden oldu." dedi, hastaneden çıkarken. "Eyi gızın tamam anladık, sabahtır bi susmadın." dediğinde Tunahan sesli güdü. Ardından, "Mayda bu Salih amca, siz daha tanışmamıştınız değil mi?" "Yok, ama İdris'ten duyduydum bizim Halil Efe'nin gızıymıs en yaramaz olanı sendin demek." dediğinde Hasan da gülmüştü. Mayda tam ağzını açacaktı ki sustu sonra "evet, Halil Efe'nin kızıyım. Aslında benim işyerim için de size gelecektim." "Biliyon onu da gayri kendin edecen boyanı beni haşat ettin ya." "Demesene öyle Salih amca, nasıl üzüldüğümü bir bilsen." "Üzülme gızın olacağı vamış ya atık yapacak bişi yok. İyiyin ben hade gidelim artık biraz dinlenem." Salih amcayı evine bıraktıktan sonra işyerine geri döndüler. Hasan, "ben işime devam edeyim evlat artık siz de temizlik yaparsınız." dedi, gülerek içeriye yönelirken "çok didişmen" dedi. Tunahan "tabii didişmeyiz." dedi, imalı şekilde Mayda'ya bakıyordu. "Ne var ne bakıyorsun öyle? Tek kelime etme Tunahan sakın vallahi sinirim tepemde." "Benimle ne ilgisi var. Geç kalan sensin, hayır o da yetmedi geldiğin gibi dükkanımı boya gölüne çevirdin. O da yetmedi adamın kolunu çatlattın. Bak ben demiyorum bunları sen yaptın hem de tek başına!" "Biliyorum Tunahan." diye neredeyse cıyakladı Mayda. "Hayır, nasıl başarıyorsun? Bir bilsem ayrı bir meziyetin var senin, sana özel yani." "Sussana sen." dedi, derin bir nefes aldı "ee ne yapacağız şimdi?" "Birde soruyor musun? İçeri geç de temizliğe başla." dedi, bıyık altından gülüyordu. "Senin temızlikçin miyim ben Tunahan! Hem ne o öyle emir verir gibi! Ayarlarımı bozma benim bak geç içeriyeymiş. Sen geç!" Daha da neşelenen Tunahan, "iyi de benim boya işi ne olacak şimdi birde masraf tabii boyalarda devrildi. Şimdi gidip bir daha alacağım." Mayda gözlerini kısmıs Tunahan'a bakarken bir anda modunu değiştirdi. "Adam haklı Mayda hep zarar ziyansın bir özür dile, atarlanmadan yardım et de o da kızmasın." "Sen sus pis sülüncü seni." "İyi be ne yaparsan yap!" "Yaparım sen karışma." Haklıydı Tunahan, Mayda da biliyordu. Tunahan yine onu köşeye sıkıştırmanın haklı edasıyla daha fazla böbürlenmesin diye, "Üzgünüm kusura bakma. Tamam, haklısın bu konuda, yardım edeceğim." "Ne dedin? Bir daha söyler misin?" "Uzatma istersen Tunahan, haklısın dedik!" "Döverek dedin ama." "Nasıl deseydim, dedik işte." "Severek!" dedi, Tunahan gülümseyerek. Mayda anlık şaşırsada "Senin neyini sevecekmişim ben! Adama bak uyuz deve!" "Söylenme söyleneme de, gel hadi." "Islak kurbağaya döndüm Tunahan, bu halde nereye geliyorum?" "Orası doğru. İşte hazır bu haldeyken badana işini halledersin." "Vicdansız devesin sen!" "Rica ederim Mayda." "Rican batsın merhametsiz!" "Gel buraya?" dedi, elinden tutarak. "Önce şu elini yüzünü temizleyelim de sonrasına bakarız." "Çekiştirmesene geliyorum işte." "Yürü Mayda bazen cidden çocuk gibi davranıyorsun." "İstediğim gibi davranırım Tunahan." "Biliyorum Mayda sus da eğ şu yüzünü, her yerin boya." "Ay dursana bir saniye." "Yok, bir saniye Mayda yüzünü yıka." "Tamam, dedik bırak kendim hallederim." "Eminim halledersin hadi çenen değil elin çalışsın." Öfkeli bakışlarını Tunahan'dan çekerek aynaya baktı. Alnında parmak izleri vardı yanağı da boya olmuştu. "Offf şu halime bak nasıl cıkacak bu!" diye, söylenirken. Tunahan "sızlanama Mayda eğ şu yüzünü bakim." dedi ve yıkamaya başladı. "Tunahan bir dakika dur, öyle haldur huldur yıkanır mı?" "Sızlanma dedim." "Tunahan bırak!" desede Tunahan bırakmadı. Mayda'nın yüzünü iyice temizledikten sonra bıraktı. "Artık tertemiz oldun." dedi, gülerek "yüzün ortaya çıktı. Bekle sana arabadan havlu getireyim." diyerek, çıktı. "Hain deve!" diye, arkasından bağıran Mayda'nın sesiyle yine gülmeye başlamıştı. Çantasından tokasını alıp, dağılan saclarını topuz yaptı. Tunahan elinde havluyla geldiğinde, Mayda aynada kendine bakıyordu. Bir süre onu izledi çok güzel ve tatlı görünüyordu. Mayda onun varlığını hissedince "Ne var trene mi bakıyorsun? Getirsene havluyu. Gülme Tunahan yetmedi mi saatlerdir gülüyorsun." "Cıks." dedi, Tunahan havluyu uzatırken "al bakalım, sen kurulan ben boya alıp geliyorum." "Aman koş tabii al. Eline bir koz geçti ya sonuna kadar kullancaksın değil mi?" dedi, suratını asarak. "Asma o güzel suratını yakışmıyor." dedi, arkasını dönüp giden Tunahan. Mayda boyayı devirdiği odaya gittiğinde, "Her yer berbat olmuş neyse Mayda sen batırdın sen halledeceksin. Hadi bakalım sıva kolları." Sağa sola bakınarak bir bez bulmuş merdiveni temizliyordu. Merdivenle işi bitince yerdeki örtüyü kaldırdıp çöpe götrdü. İçeriden başka bir tane örtü alıp serdi. Sonra yaptıklarına bakarak, "İşte oldu." dedi, çocuk gibi sevinerek "bir yerden başlamak lazımdı." dedi. O sırada Tunahan geldi ve boyayı hazırlarken "eline sağlık, bak isteyince yapabiliyorsun." Mayda'dan ses gelmeyince "hayret sustun?" "Konuşmamı mı tercih edersin?" dedi, tek kaşını havaya kaldırarak. "Dırdırın olmadan olmaz." dedi, Tunahan gülerek. "Bencede hem ben öyle sakin, konuşmadan duramam. Yani ne bileyim ben de böyle biriyim işte hem sen de bana alıştın zaten değil mi Tunahan?" dedi, gülümseyerek. "Çok alıştım Mayda." dedi, gözlerinin içine bakarak gülümsüyordu. "Tamam, dalga geçme hiç. Şimdi ne yapıyoruz?" "Ustanın kaldığı yerden devam edeceğiz." Hazırladığı boyayı ona doğru uzatıp yakınına bıraktı. "Tamam, ben duvaları hallederim. Sen tavanı boyarsın o zaman çabucacık bitiririz. "Olur, ben diğer taraftan başlıyorum o zaman. Tunahan?" "Efendim." "Şarkı da açsak mı?" Gülümsüyordu. "Aç Mayda aç. Açma desem sanki açmayacaksın." "Açacağım." dedi, sırıtarak. Hasan, içeriden gelen seslerle gülümsedi. Saat 14: 00 olduğunda çocukların yanına giderek, Acıkmadınız mı siz, saat kaç oldu? Mayda müziği kapattı. "Acıktım ben." dedi Tunahan Mayda'ya dönerek hayret senin bu saate kadar gıkın çıkmadı acıkmadın mı?" dedi, bir yandan da boya fırçalarını toparladı. Ben, zamanın nasıl geçtiğini anlamamışım. Acıktım tabii bak şimdi siz söyleyince tansiyonum düştü hatta." dediğinde Hasan'da Tunahan'da gülümsedi. "Hadi ellerinizi yıkayın da yemek yiyelim. Benim ilacımı içmem gerek saati geçiyor." "Tamam, Hasan amca hemen halledip geliyoruz." dedi, Tunahan. "Tatlı da yeriz değil mi Tunahan? Şekerimde düştü galiba." Ellerini yıkarken gözleri büyümüştü. "Losta tatlısı olsun." dedi, işi bittiğinde. "Tamam, Mayda sen ne istersen o olsun." Yemekten sonra işlerine kaldıkları yerden devam ettiler. Hasan saat 18: 00 'da işini bitirmiş ve onları yalnız bırakıp gitmişti. Saat 21: 00' a gelirken boyayı ve ufak tefek diğer işleri bitiren Mayda ve Tunahan yorgunluktan artık didişmeye bile fırsat bulamamışlardı. "Senden böyle bir performans beklemiyordum cidden azmine hayran kaldım." "Biliyor musun Tunahan? İnan şu an bir gram halim kalmadı. Yoksa sana çok pis laf sokardım ama yine de bazı şeyleri söylemeden duramayacağım." Tunahan gülerek, "hiç şaşırmadım, söyle Mayda?" "Bir kova boyayı döktük diye bildiğin inşaat işçisi gibi beni çalıştırdığını asla unutmayacağım. Kanımın son damlasına kadar sömürdüğünü asla unutmayacağım. Bunun acısı senden lime lime çıkacak haberin olsun. Ayrıca açım karnımdan gelen seslere aldırış etmemen ve beni oyalayarak bu saate kadar calıştırmanda gözümden kaçmış değil. Buz gibi bir kahveye ihtiyacım var ya da bir kadeh soğuk rose da olabilir. Şu an canım her şey istiyor. Hep senin yüzünden Tunahan!" "Başka kimsenin yüzünden olmasın zaten Mayda!" İmalı bir şekilde gülümsüyordu. "Allahtan söylenmedin yani. Söylenmemiş halin buysa gerisini düşünemiyorum. Karnını doyuracağım söz, diğer isteklerini de gerçekleştireceğim." "İstersen gerçekleştirme! Sonuçlarına katlanırsın biliyorsun zaten artık." dedi, gülümseyerek ardından da ne yesek nerede yesek?" "Evde yemeklerim var aslında. İstersen giderken tatlı da alırız. Bana gelmek ister misin? Ayrıca çok yorgunum, duş alıp üstümüzü de değiştirmemiz lazım?" Mayda çok kısa bir an düşündükten sonra Tunahan'a hak vererek teklifini kabul etti. "Olur, aslında doğru söylüyorsun benimde temizlenmem lazım. O zaman ben önce eve geçerim oradan da sana gelirim olur mu?" "Anlaştık, hadi çıkalım."
... devam edecek. Bölüm sonu. Mayda artık Tunahan' a olan hislerini kabul eder mi? Peki bu yemekte bazı itiraflar gerçekleşir mi? Ne dersiniz? Çiftimizi nasıl buluyorsunuz? Teşekkürler...
|
0% |