Yeni Üyelik
13.
Bölüm

Bölüm 11(Eyfel Kulesi)

@nefelicalliope

Telefonunu cebine koyarken bir çift takıldı gözüme, adam kızı sürüklüyordu resmen. Hiç düşünmeden harekete geçtim, koşar adım yetişmeye çalıştım. Bizimkiler de, benim hızla nereye gittiğime anlam veremeden takıldılar peşime. Adımı sesleniyordu her biri, ama duymuyordum.

Bir binanın girişinde durdular, yaklaşıyordum sonra kızı çenesinden tutup zorla öpmeye çalıştığını gördüm. Bir anda şalterim atmıştı. Nasıl olduğnu hala anlayamadığım bir şekilde hızlıca uzanıp, kendini kurtarmaya çalışan kıza doğru uzandım. Adam ne oluyor lan sen de kimsin? Der gibi baktı bir an yüzüme, sonra da, beni baştan aşağıya süzmeye başladı iğrenç pislik! Bu bakışları hatırladı zihnim! Bu son noktaydı benim için, kendimi daha fazla tutamadım tüm bağrışmalara seslenmelere ragmen, adamın aşağı kısmına topuklu ayakkabımın ucuyla tekme attım! Adam neye uğradığını şaşırarak, kıvranmaya başlamıştı. Kız da şok içindeydi. Elinden tutmuş, sürüklüyordum onu bir an durup ''iyi misin?'' Diyebildim, sadece başını salladı üzgün ve şaşkın bir halde? Dişlerimi sıkarak ''seni taciz mi ediyordu'' dedim. Evet dedi kısaca, ağlamaya başlamıştı. Bizimkiler de gelmişti, tabii şaşkın şaşkın bakıyorlardı, sadece Esma ve Güniz farkındaydı olayın ayıldıkları kadarı ile. Tam tekrar hışımla, gidelim buradan diyordum ki, adamın ayaklanıp yanımıza geldiğini kimse fark etmemişti. Koluma yapıştı bir anda beni çekiştirerek sürüklemeye çalıştı. Tabii o an kız bir tarafa, ben bir tarafa savrulduk. İpler kopmuştu herkeste. Çocuklardan biri kafa attı, diğeri kendine gelmesini beklemeden yumruğunu savurdu. Çığlık kıyamet derken. Kendimizi polis merkezinde bulmuştuk. Gecenin sonunu hiç böyle beklemiyorduk, hiç birimiz! Tüm vücudum sinirden ve olayın şokundan titriyordu.

Az önce, ne olmuştu öyle!? Resmen delirmiştim. Evet, deli gibi davranmıştım. Tacize uğrayan kız da titriyordu, yanımdaydı. Kaçamak bakışlarını üzerimde hissediyordum. Polis merkezine götürülmüştük. Arkadaşalarım benim yüzümden şu an ifade veriyordu. Bir bu eksikti! Nasıl çıkacaktık bu işin içinden kahretsin! Hala çok kızgındım, sakinleşemiyordum, az bile yapmıştık o hayvan herife! Bileğime baktığımda morarmaya başladığını gördüm. Yüzümü ekşittim. Aklım orada değildi artık! Alper'in gözleri vardı karşıımda, bana bakıyordu, pis pis sırıtarak, iğrenç suratını yaklaştırıyordu. Yüzüme haykırıyordu. ''Beni istemeni istiyorum!'' diye, eli üzerimde geziyordu, o iğrenç pis elleriyle beni soymaya çalışıyordu. Dehşet içinde inledim, bir çığlık attım ''sakın bana okunma'' diye bağırıyordum. Güniz'in beni sakinleştirmeye çalışmasını görmüyordum. Ne dediyse kar etmiyordu. Esma da koşmuştu yanıma yalvarır gibi konuşuyorlardı ama ben onları görmüyordum. Ayağa fırlamış boğazıma sarılmıştım. ''Nefes alamıyorum'' diyerek bağırıyordum. Eymen de koşmuştu yanıma, hepsi şok içindeydi. Neler olduğunu anlayamıyorlardı. Sonra daha fazla dayanamadım. Sessizliğe ihtiyacım vardı, sadece yalnız kalmaya Alper' in olmadığı bir yere gitmeye ihtiyacım vardı. Yiğit Ali'nin de oraya geldiği anda düşüp bayıldım. Polis merkezindekiler de ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. İçlerinden bir tanesi, ''uçmuş bu kız, kan örneği alın hepsinden.'' dedi sert sert! Çok yanılıyordu, o an bunu bilmiyordu.

*****

Yavuz, tüm bu olan biteni hayretle dinledi. Evet gerçekten de hayretle dinledi. Düşündü sonra bir süre ''neredeler şimdi'' dedi polis merkezini duyunca irkildi. Sen takibe devam et, ''içeriden bilgi alıp, haber ver bana'' dedi. O sırada gelen videoyu açmış izlemeye başlamıştı. Çok güzeldi Süreyya, hayran hayran ona baktı önce sadece ona... Sonra tüm olanları izledi.

***** Merkez

Zekeriya, gelen videolara bakıyordu. Şok içindeydi o da, neler olmuştu öyle bir anda? Süreyya, delirmişti orası kesindi ama tam olarak neden, evet ortada bir taciz olayı vardı. Ama polisi aramak yerine, gözünü karartmış bir sürü silahlı suçlunun içine dalar gibi dalmıştı kız. Bu işte başka bir şey yoksa adını s.. ...lerdi!

Gökbey diğer ofisteydi, yanına gidip çağırdı hemen.

''Efendim yeni gelişmeler var izlemeniz gerek önemli!'' diyordu.

Gökbey, izletilenlere hiç bir tepki vermeden, öylece bakıyordu. İfadesiz yüzünden bir şey anlamak mümkün değildi. Zekeriya, konuşmak istedi ama sustu. Susması gerektiğini hissederek.

Sonunda ''polis merkezi görüntüleri var mı?'' dedi sadece.

''Ulaşırız efendim'' dedi Zekeriya, hiç düşünmeden Paris' i anında arayarak.

Kısaca konuştular. Hala orada tutulduklarını içeriye girdiğini ve içeride hiç hoş şeyler olmadığını söyledi.

Zekeriya, endişeli bir şekilde Gökbey' e bakıyordu, ''polis merkezi görüntülerine ulaşıp hemen size göndereceğim. Takipteyim hala, Yavuz'un adamı da biliyor her şeyi, ama henüz bir hamle yapmadılar.'' diyerek ekledi telefonu kapatmadan önce.

''Ne var?'' dedi çelik gibi sert sesiyle.

''Efendim, içeride de durumlar pek iyi değilmiş.'' Diyerek, Paris'in söylediklerini aktardı Zekeriya, yine tepki yoktu. Gökbey, hala ayaktaydı!

''Süreyya kendinde değilmiş.'' Dedi. Çekinerek, neden çekindiğini de bilmiyordu, lakin ortamda birazdan trafo patlayacakmış gibi bir gerginlik seziyordu.

''Alkol mü? Uyuşturucu mu?'' Diye sordu anında Gökbey.

''İkisi de değil efendim'' cevabını aldığında, yüzünde bi saliseliğine bir mimik oynamıştı sanki emin değildi Zekeriya.

***** Yavuz

Serhat' ı aradı hemen, saate bile bakmamıştı. Süreyya' nın başına, daha önce böyle bir şey gelmiş olabilir miydi? Araştırmıştı, Serhat böyle bir şeyi atlamazdı. Ama yine de şüphelendiği şeyden emin olmak istiyordu. Durum öyle miydi, yoksa Süreyya aşırı tepki vererek mi böyle davranmıştı? Hemen öğrenmeliydi. Serhat uykulu bir şekilde açmıştı telefonu,

''Efendim dedi, hemen sorun ne?'' saatin farkına varmış, kendini de toparlamıştı.

''Süreyya daha önce tacize uğramış mı bak, hemen bul kayıtlı ya da kayıt dışı hemen öğren'' dedi ve telefonu suratına kapattı. Içinden öyle bir şey olmadığını düşünerek. Zannetmiyordu aşırı tepki vermişti sadece. Serhat hemen toparlandı, yoktu böyle bir şey biliyordu. Emindi hatta çok iyi araştırmıştı. Süreyya el bebek, gül bebek büyütülmüştü, diğer kardeşleri gibi, ailesi birbirine çok düşkündü. Böyle bir şeyden haberleri olsa saklayamazlardı. Yine de verilen emir yerine getirmek adına, araştırmaya başladı. Sabah olmuştu neredeyse, hazırlanıp bir kaç yeri aradıktan sonra çıktı. Bir kaç saat geçtikten sonra da Yavuz' u arayıp ''böyle bir şey, kesinlikle yok dedi ne kayıtlarda, ne de kayıt dışı olarak.''

'' Bir kez soracağım dedi karşı taraf son bir kez daha emin misin?''

''Evet efendim'' dedi hiç düşünmeden Serhat. Telefon kapandı.

*****

Sabaha kadar, nezarethanede tutulmuşlardı. Bir ara, hastaneye kontrole ve kan vermek için götürülmeleri dışında. Süreyya, kısa bir baygınlık geçirmiş kendine gelmişti. Hiç konuşmuyordu, neler olup bittiğini alamaya çalışıyordu arkadaşları gibi, herkes çok endişelenmişti. Süreyya polis merkezinde bayılmadan önce, yaptıklarını hatırlamıyordu. Bu arkadaşlarının daha da endişelenmesine sebep olmuştu. Herkes perişandı. Yiğit Ali ve Eymen daha fazla dayanamyıp, babalarını aramış devreye sokmuşlrdı, zaten madde kullanımının olmadığı da ortaya çıkmıştı. Tüm bu olanlara inanamayan aileleri yine de her yolu deneyerek, adamın da şikayetçi olmamasıyla birlikte çıkabilmişlerdi. Adam kız şikayetçi olmazsa ben de olmam demişti. Aşağılık herif, kızı nasıl korkuttuysa olmamıştı. Hep beraber Süreyya' nın evine gitmişlerdi. Çocuklar, kızları tek bırakmak istemiyorlardı. Onlar da gitmelerini istemiyorlardı. Esma ve Güniz de bilmelerine ragmen, yine de hala şok içindeydiler. Ama diğerleri daha beter durumdaydı.

Kızlar, Süreyya' nın odasında duş almış, üst değiştirme işlemlerini tamamlamışlardı. Erkekler de, misafir banyosunu kullanmışlar biaz da olsa kendilerine gelmişlerdi. Ortamda ağır bir sessislik vardı. Sessizliği Süreyya bozmuştu.

''Kahvaltıyı dışarı da mı, evde mi yapalım?'' demişti sanki sabaha kadar polis merkezinde tutulmamış, fenalaşıp bayılmamış ve üzerine bu anları hatırlamayan o değilmiş gibi...

Herkes birbirine baktı, Güniz ''dışarıya çıkalım hava güzel bence hepimiz için, temiz hava almak iyi gelir demişti.'' Biliyordu herkesin yüzündeki ifadeyi görüyordu. Sorular sormaya başlayacaklardı. Düşünmesi lazmdı bu süreçte bunu nasıl ortaya çıkarmadan atlatacaklarını o sıra da Esma' yla bakıştılar. Esma da hemen anladı durumu ve ''evet çıkalım lütfen'' diye destekledi. Çıkmaya karar verdiler.

****Gökbey

Yeni gelen görüntüler ve bilgileri inceliyordu Gökbey, gözünü bile kırpmamıştı. Elinde çayla ve poğaçalarla gelen Zekeriya' ya bile bakmamıştı. Müdahele etmemişlerdi beklemişlerdi. Çocukların, ailesi halletmişti durumu. Onu bir tık şaşırtan Yavuz' un da müdahele etmemiş olmasıydı. Bunu hafızasına attı.

Artık emindi. Süreyya, tacize uğramıştı. Bundan hiç bir şeyden emin olmadığı kadar emindi. Polis merkezindeki Süreyya' nın bayılmasıyla, sonuçlanan görüntülere bakarken içi parçalandı. Emin olmadığı tek şey ise; ne zaman, nasıl ve kim tarafından buna maruz kaldığıydı. Okkalı bir küfür savurdu, Zekeriya' nın dikkatli bakışları karşısında.

Ne yapacağını biliyordu. İfadesiz bir şekilde ama hışımla Zekeriya' ya döndü. Paris' e söyle, bu görüntüler başka kimseye ulaşmayacak! Sadece üçümüz bileceğiz, ayrıca bana hemen Mustafayı çağır onunla işim var!

''Peki efendim'' Diyerek odadan çıktı.

Görüntüler hala ekrandaydı, Gökbey Süreya' nın bayılma anına kadar söyledği her şeyi dudaklarından okuyup, beyninin tekrar etmesine izin veriyordu. Ne diyordu; '' beni istemeni istiyorum'' - ''sakın bana dokunma'' - ''nefes alamıyorum.'' Nakşetmişti tüm bu sözleri ve görüntüleri aklına!

Kapının çalınmasıyla, durdu ''gel!''

''Efendim, beni emretmişsiniz?'' Zekeriya ve Mustafa karşısında bekiliyorlardı. Yüksek sesle, nefret ede ede, cümlelerini kurmaya başladı.

''Mustafa, seninle konuşmak istediğim ayrı bir mesele var. Bu hem ''tuzak'' operasyonuna dahil, hem de değil bunu ileride anlayacağız. Son derece gizlilik içerisinde, bu görevi yerine getirmeni istiyorum anlaşıldı mı?!''

'' Evet efendim''

Zehir gibi sözler çıktı ağzından! ''Süreyya daha önce, tacize uğramış. Kim tarafından, ne zaman, buna dair ne varsa öğrenmeni istiyorum. Sadece öğren!'' diye uyarıda bulundu Mustafa' nın yüzünün aldığı hali gördüğünde. Bir şey yapmayacaksın. Bu konu acil ve önemli. Dikkatli ol ailesi bilmiyor belli, ama ben bu iki kızın bildiğinden şüpheleniyorum dedi ekranda Esma ve Güniz' i göstererek. Her şeyi bilmek istiyorum, beni duydun mu her detayı! O orospu çocuğunu bana bul! Ölüp gömülmüş bile olsa bul!'' Her söylediği kelimenin üstüne basa basa öfkeyle söylüyordu.

''İnşallah ölmüştür efendim'' diyerek araya girdi Zekeriya

''Yooookk, dedi mustafa inşallah ölmemiştir. S..... herifi.''

''Ya, sadece bir kişi değilse efendim'' derken ne sacmalıyorsun oğlum dedi kendi kendini resmen yumrukluyordu Zekeriya cümlesini de tamamlayamamıştı zaten mal herif dedi kendıne hala saçmalıyordu.

''Özür dilerim efendim'' dedi hemen başını öne eğerek. Zira o delici bakışlara daha fazla karşılık veremeyecekti.

Mustafa: O dilini eşşek arısı soksun!!! Kazığa mı oturmak istiyor canın Zekeriya? Sussana lan!!'' diyerek, atladı.

Tek bir nefes Verdi. Gökbey, Mustafa' ya bakıp ''niye hala buradasın sen?'' Demesiye, kapıyı ardından çarpıp çıkması bir oldu.

******* Süreyya

''Aslında kımsenin hakkını savunamazmışız, deli gibi savunabıleceğimizi hissetsekte ve birilerini savunurken birilerini yaraladığımızı bilmeden, yine de her şeye rağmen. Kırmadan, incitmeden sadece kendi hakkımızı savunabilirmişiz olduğu kadarına razı olurcasına..

Olgunlaşmak kelimesinin tanımı neydi? Bu kelimeyi tanımlayan cümleler, hikayeler yeterli miydi? Öyleyse verilen cevaplar olgunlaşmamış mıydı? Aslında verilen cevaplar mıydı? Karşımızdakinin olgun olmasına evet ya da hayır demek, yoksa ön yargılarımız mıydı? Ya karşımızdakini sorgularken ki bİzİm halimiz, olgunca bi hareket miydi? Neydi bizi yanıltan, içimize sinmeyen o rahatsız edici his ... Yargılamamız mı ? Kendimizi karşımızdakinden daha olgun görme hissiyatımız mı? Üstünlük çabası mı? Önce karşımızdaki tarafından Yargılanma endişesi mi? Kalbimiz ve aklımızla verdiğimiz savaştan galip çıkan mıydı o his? Öyle sandığımız ne çok şey, ne çok hikaye yarım kalmış örselenmiş, kimi zaman yıkılmış... O vakit, galibi var mıydı bu savaşın... Yoksa yalnızca yenilmiş miydik? Öyle sessiz, öyle alelade, öyle vakitsiz... Gök gürültülü, cümbüş içinde..

Herkes kendinin farkında mı? Yoksa bu farkındalık ukalalığın örttüsüyle mi kaplı... ''

Dışarıya çıkmıştık çıkmasına, ama kimsenin keyfi yoktu. Yine de temiz hava, güneş iyi hissettirmişti. İçimdeki soğukluğa değen, güneşe baktım gözlüklerimi çıkarıp. Hiçbir şey yiyecek, halim de iştahım da yoktu. Kendimi zorlayarak atıştırıyordum. Herkes öyle sayılırdı. Yiğit Ali ve Eymen olanların üstüne, yetmezmiş gibi babalarından, bir araba laf işitmişlerdi. Benim yüzümden. Ben bunları düşünürken, ilk konuşan yiğit Ali Oldu. Nazik bir şekilde açılışı yaptı.

Yiğit Ali:'' iyi misin Süreyya? Gerçekten nasıl olduğunu merak ediyorum, dün geceki halin açıkçası beni biraz korkuttu. Seni daha önce hiç öyle görmemiştim? ''

Sanki herkes adına konuşuyordu, sorgu dolu bakışlarından bunu görebiliyordum. Yalnızca Esma ve Güniz öyle bakmıyorlardı. Onlar daha farklı bakıyordu.

''İyiyim, yani daha iyiyim açıkçası üzgünüm, hem de çok böyle güzel bir günü, bu şekilde berbat ettiğim için hepinizden özür dilerim.''

Mahcuptum, utanmıştım, öfkeliydim. Önümdeki masayı kaldırıp fırlatmak istiyordum, hala o derece öfkeliydim.

Ceren:''Peki anlatmak ister misin? Orada tam olarak ne oldu?''

İster miyim? Asla! O ana tekrar dönmekten çok korkuyordum. Kızlar ne yaptığımı, yani o hatırlamadığım kısımda ne yaptığımı daha önce gizlice söylemişlerdi. Katiyen, bu konuyla ilgili konuşmak istemiyordum. Yardım çığlıklarım neden duyulmuyordu?? Güniz' e doğru bakmak istedim ama yapamadım.

Kaan Aras:''Beni de çok endişelendirdin Süreyya, inan hepimiz çok endişelendik. Polis merkezi veya işitilen azarların şu an umurumuzda olduğunu düşünme sakın! Bizi üzen tek şey, senin o halindi. Anlıyoruz konuşmak, anlatmak istemezsen sorun değil canım ''

Bu konuşan olgun kişilik de kimdi? Kaan ne ara böyle konuşmayı öğrenmişti. Ne yaşatmıştım ki ben bu çocuğa, dün geceyle bu sabah arası böyle bir şeye dönüşmüştü. Gözlerimi kırpıştıra kırpıştıra bakıyordum yüzüne... O sırada Güniz araya girdi,

Güniz:''Şu tatsız konuyu kapatsak mı artık, unutsak mı hem Süreyya da iyi artık geldi geçti değil mi canım iyisin!''

Esma:''Aa vallahi haklı, üstüne gidip bunaltmasak mı daha fazla, gecemiz sonunda kötü bitmiş olabilir ama bakın sabahımız nasıl güzel, güneşli ohh miss gibi ferah'' dedi gülümseyerek.

Kurtarıcılarım, iş başındaydılar yine ama bu defa pek kolay olacağa benzemiyordu. Eymen tek kelime etmemiş, sadece beni izliyordu. Ceren de, sanki siz bir haltlar karıştırıyorsunuz ama durun bakalım çözeriz der gibi bakıyordu. Ben ne desem de bu konu artık kapansa diye düşünmeye çalışırken. Sağolsun Güniz yine yaptı yapacağını.

Güniz:''Bakın, şimdi size bir şey söyleyeceğim, aa hiç bakma yüzüme öyle Süreyya, ee artık zamanı, bilmeyi hakkediyorlar hem yakında bizi de tanıştırırsın artık değil mi? Süreyya aşık olduuu!!''

Haydaaaa, yine mi ya, aman Güniz şimdi yapılır mıydı, cidden hiç çekecek halim yoktu ama bir yandan da durumu toparlamaya çalışıyordu kız ne yapsın offff! Herkesin bakışları yine bendeydi şaşırmalar gülmeler kim o? Nerde? Yabancı mı? Nasıl tanıştınız? Gibi sorulara maruz kalırken,

Ceren:'' Ay doğru ya! Ben onu unutmuştum. Konuşacaktık ya seninle, kahramandı değil mi adı?''

Buraya kadardı, ben de ipler kopmuştu artık. Kahvemi yudumladığım sırada söylemişti bunu birde. Ee malum püskürttüm tabi her yere... Sonrası malum, gülmekten altıma işeyecek noktaya geldim. Masada bi hareketlilik başladı tabii. Peçeteler havada uçuşuyordu. Kaanın üzerine de sıçratmıştım. Huysuz huysuz bakıyordu bana, ben ise hala kahkaha atıyordum kızlarla beraber, tabii diğerleri ne oluyor der gibi anlamsızca bakıyorlardı.

Eymen: ''Cidden sıyırdı bu kız, ben artık eminim''

Dediğinde bi daha başladım. Durduramıyordum kendimi sinirlerim iyice bozulmuştu bu kahraman da patlama noktası olmuştu doğal olarak.

Ceren:''Ya yeter ama cidden sıkılmaya başladım! Anlatacaksanız anlatın yoksa ben gidiyorum. İki gündür şamar oğlanına çevirdiniz beni!'' diyerek çok haklı bir isyanda bulunuyordu, hatta yetmemiş ayaklanmıştı bile Eymenin ''kızım bi dur ya'' demesine bile aldırış etmeden gidiyordu, cidden kızmıştı.

Ayaklandım hemen tuttum ''tamam gitme ne olur, özür dilerim ama sen konuyu tamamen yanlış anladın iki gündür tutturdun karaman da kahraman diye ona gülüyoruz, valla bak bir türlü de düzeltemedik durumu'' dediğimde durdu.

'' Şimdi düzelt o zaman!'' dedi ters ters yerine otururken! Çok şükür diyerek geçtim ben de yerime.

''Yavuz Selim Cebesoy, kendisi Cebesoy holding başkanı, burada düzenlediğimiz bir defile organizasyonunda tanıştık.

Ceren:''Nasıl? '' Ceren sesli dile getiriyordu ama bu herkesin sorusuydu aslında.

Eymen:''İsmi hiç yabancı gelmedi bana''

Yiğit Ali:''Bana da öyle, tanışıyor muyuz acaba?'' diyerek birbirlerine baktılar.

Ceren:''Ay bir saniye nasıl tanıştınız?'' diyerek can alıcı sorusunu ısrarla soruyordu. Derin bir iç çektim...

''Ben .. şeyy ben o gece kolumdan bıçaklandım, o da beni saldırgandan kurtardı, sonra da hastaneye götürdü, benimle ilgilenmeye devam etti. Böylece tanışmış olduk.'' Dedim bir çırpıda,

eh malum yine şaşırmalar, üzülmeler bıçak mı? Ne saldırganı? Kim niye, sana saldırsın gibi sorularla baş başa kaldım. Her şeyi kısaca anlattıktan sonra durdum arkadaşlarıma baktım.

'' Ailem henüz hiçbir şey bilmiyor, sadece Esma, yanımda olduğu için biliyordu. Güniz'e de çok geç anlattım. O yüzden lütfen bana kırılmayın. Ayrıca aşık değilim!!'' Dedim. Ters ters bakarak.

Gecikmedi cevabı yapıştırdı hemen Güniz hanım, ''Henüz'' diyerek.

''Etkilendi yani baya görüşüyorlar hatta sevgili olmuş bile olabilirler'' dedi sırıtarak.

Esma:'' Bence de dedi. Günizi destekleyrek. Benim anladığım da öyle yani.''

Eymen:''Hayırlısı olsun o zaman senin için, umarım her şey yolunda gider güzel haber bu'' dedi gülümseyerek ihtiyacımız vardı.

Yiğit Ali:''Sevindim senin adına Süreyya, hep mutlu olmanı isterim canım. İstersen dönünce biraz hakkında araştırma yapabiliriz hatta''

Esma:''Olur bence, çok da iyi olur pek bir şey bilmiyoruz beyimiz hakkında'' diyerek yine şüpheci bir yaklaşıma bürünmüştü.

Kaan:''Yapalım tabii, oğlum kızımızı kime vereceğiz bilelim'' gülüyordu huysuzluğu geçmişti.

Abartmayın canım yok artık! Daha neler ne evlenmesi...!!!

Herkes tepkime gülmüştü.

Evlenmek, planlarım arasında yoktu. Yakın zamanda da olacağa benzemiyordu. Kariyerim benim için şu an daha önemliydi. Berbat ötesi, bir cumartesi gecesinin aksine, pazar günümüz hala güzeldi. Durumu, üzerine Yavuz Selim haberini vererek toparlamıştık. Bütün gün, hatta yorgunluktan canımız çıkana kadar, Paris turu yapmıştık. Gitme vakitleri geldiğinde, herkes biraz buruktu, özellikle Esma ve ben. Esma ile arkadaşlarımızı uğurlamış havaalanından dönerken, sakince bana bakmış,

''Süreyya gerçekten iyi misin? Senin için çok endişelendim. Acaba diyorum, bir psikoloğa gitmek ister misin?

Bunu söylemesi kaçınılmazdı. Ben de, daha önce bunu yapmayı düşünmüştüm. Ama bir türlü harekete geçememiştim. Günden güne kendimi iyileştirmenin yollarını da bulduğumu düşünmüş, gerek görmemiştim. Gerek görmememin sebebi, belki de utanmış olmamdı çok saçma işte ama bilmiyorum. İyiydim, bunca zaman sonra böyle tepki verdiğime ben de inanamıyordum. En ilginç kısmı da o günden sonra ilk defa, kendimi bu denli kaybetmiş olmamdı. Ben de bir şeyler değişiyordu, farkındaydım tam olarak neyle ilgili olabileceğini bilmesemde Yavuz Selim' le konuştuğumuz o günden sonra bir şeylerin tetiklendiğinin farkındaydım.

''İyiyim canım, gerçekten iyiyim. Teşekkür ederim, her şey için iyi ki yanımdaydınız, siz olmadan atlatamazdım. Biliyorum bunu daha önce de düşünmüştüm. Ama işte biliyorsun o zaman da gitmek istememiştim, şimdi de istemiyorum. Tekrar her hangi bir sorun yaşarsam o zaman söz veriyorum gideceğim.''

''Nasıl istersen canım, biz her zaman yanındayız, neye karar verirsen ver. Sadece iyi ol, mutllu ol.''

Esma'nın içini, bir nebze de olsa rahatlatmıştım. Ama ya kendi içim, ya bana küsen içimi nasıl rahatlatacaktım. Tekrar herhangi bir sorun olursa mı demiştim az önce, istemiyordum tekrarını asla istemiyordum. İstemek ya da istememek yeterli olmuyordu. Esma'yı evine bırakmış, oradan da kendi evime geçmiştim. Çılgın bir hafta sonunu bitirmiştik. Pazartesi ilk iş Madelyn ile şu izin olayını konuşmalıydım.

 

Loading...
0%