Yeni Üyelik
18.
Bölüm

BÖLÜM 16(Sınama)

@nefelicalliope

Yavuz&Barlas Ortaklık Pazar

Yasin, sabahın erken saatlerinde, şirkete geçmiş, avukatlarının hazırlamış olduğu ortaklık evraklarını inceliyordu. Yavuz' la toplantısı 10: 00 'da gerçekleşecekti. Peşindeki adamların farkındaydı. Yavuz' un Barlas'a olan güveninde belli ki bir açık vardı ya da sebebi başka bir şeydi. Acilen bunun ne olduğunu bulup, bir çözüm bulmalıydı. Toplantıya gecikmek istemiyordu, o yüzden daha fazla oyalanmadan çıktı. Yavuz Barlası her zamanki gibi kapıda karşılamıştı, keyfi yerindeydi bu iş bugün bitecekti.

Gülümsüyordu,

''Günaydın, hoş geldin ortak'' dedi elini uzatarak,

''Sana da günaydın ortak, hoşbulduk'' dedi barlas uzatılan eli sıkarak.

''İşte duymak istediğim, sonunda itiraz etmeden karşılık verdin.'' dedi. Halinden gayet memnundu.

''Eee, artık itiraz edecek bir durum yok ortak, hadi şu belgeleri imzalayalım artık ha ne dersin?''

''Haklısın, lütfen buyurun toplantı odasına geçelim. Serhat avukatlara söyle gelsinler ikramlar da gelsin!''

Hep birlikte tıoplantı odasına geçtiler, Barlas 3 avukatı, yardımcısı Mert ve Arifle içeriye geçti. Yavuz da, serhat ve avukatlarıyla beraber masada yerini aldı. Anlaşma belgeleri avukatlar tarafından karşılıklı şirketlere gönderilmiş, her konuda anlaşılmış sadece son bir gözden geçirme ve imzaların atılması için bir araya gelinmişti.

''Evet, hazır mısın ortak?''

''Hazırım yavuz, imzalayalım ve bir an önce işimize bakalım ne dersin?''

İmzalar atıldı. Ama içimde tuhaf bir his vardı, yavuzdan gelmesini beklediğim bir durum. Hazırlıklıydım, sadece ne olacağını bekleyip görecektim. Kutlama yapıldı el sıkışıldı. Avukatları göndermiştik artık yavuzla başbaşaydık.

''Seninle, yapmamız gereken bir şey daha var Barlas bana güveniyor musun?''

''Elbette güveniyorum, aynı güveni senden de bekliyorum. Yapmamız gereken neyse yapalım ben buradayım.'' Evet işte beklediğim şey geliyordu.

''Ben, sana güveniyorum ancak Katarlı dostlarımda, seninle resmi olarak tanışmadan önce bir görüşme yapmak istiyorlar. Umarım bu konuda anlayışlı olursun. O yüzden şimdi benimle yalnız olarak bir yere gelmen gerekiyor?''

Hayır deme lüksüm yoktu, bunu o da biliyordu. Beni sınamalarına izin vermeliydim. Ancak bu sınamanın ne olacağı konusunda emin değildim. Birkaç tane fikrim vardı elbette.

''Tabii gidelim, seni anlıyorum. Nereye gidiyoruz?''

''Serhat diye seslendi, içeri gel. Hazırlıklar tamam mı? ''

''Evet efendim. Her şey hazır, çıkış yapmak için emrinizi bekliyorum.''

''Tamam, çıkıyoruz o halde.''

Dışarıda Arif ve Mert beni bekliyordu. Onlara dönüp,

''Yavuz bey' le sadece ikimizin halledeceği bir durum söz konusu, biz şimdi gidiyoruz. Birkaç saat sonra sizinle şirkette buluşuruz.'' Dediğimde, ikisi de bana dikkatlice bakıyordu. Takip etmemeleri gerektiğini belli edercesine, daha önce zorlayıcı durumlar için, aramızda belirlediğimiz şifreyi söyledim.

''Bu arada çiçeği göndermeyi unutmayın! ''Mesaj anlaşılmıştı. Yavuz sorgulamadı. Bu iyiydi. Bana dönerek,

''Hazırsan gidelim, bu arada telefonunu da bırakman gerekiyor.''

''Tamam, Mert al bunu sende kalsın.'' hiç sorgulamadan emirlerimi yerine getiriyorlardı. Bundan sonra tek başımaydım. Yani yavuz öyle düşünecekti.

Şirketin gizli otoparkına indik. Arabaya geçmeden önce serhat gözlerimi bağladı. O sırada yavuz bunun gerekli olduğuna dair bir konuşma yapıyordu. Onaylar gibi mırıldandım. ''Bana güven, sorun olmayacak.'' dedi ve yola çıktık. Nereye gittiğimizi doğal olarak göremiyordum sadece sabırla beklemem gerekiyordu. Bu sırada arif ve mert durumu merkeze bildireceklerdi. Tabii ki onlar da takip edilme riskine karşı hazırlıklıydılar.

Yola çıktıktıktan yaklaşık 1 saat 45 dakika sonra durduk.

''Geldik, şimdi beni dinlemeni istiyorum. Sordukları her şeye, mutlaka cevap vermelisin. İtiraz etme gibi bir durum söz konusu değil. Seni incitmeyecekler bu konuda bana güvenebilirsin. Bunu küçük bir sınav olarak düşün. ''

''Anlıyorum yavuz, sorun yok gidelim.''

''Bu kararlı duruşun beni etkilemeye devam ediyor, çok doğru bir karar verdiğimi biliyordum. Serhat Barlas bey' e yardımcı ol.''

Bir yere girmiştik. Uzun bir koridordan geçtikten sonra da bir odaya girdik. Zaten hiçbir şey göremiyordum ama daha da karanlık bir ortam olduğunu seziyordum. Serhat Beni bir sandalyeye oturttu. Ortam çok sessizdi, rahatsız edici derecede sessiz.

''Sen çıkabilirsin serhat.''

Bir süre, öyleyece bekledikten sonra odanın kapısı açıldı ve yürüyüşlerinden anladığım kadarı ile iki kişi odaya girdi. Yavuz' la Arapça konuşmaya başladılar. Gelene kadar herhangi bir sorun olup olmadığını, takip edilip edilmediğimizi teyit ediyorlardı. Yavuz' la konuştuktan sonra, yakınıma bir masa ve üzerine de bir alet bıraktılar. Muhtemelen, yalan söyleyip söylemediğimi gerçekten kim olduğumu teyit edeceklerdi. Kolaydı benim için buna hazırlıklıydım. Başka bir sürprizle karşılaşmadığım sürece, bunu tek başıma atlatabilirdim. Ben bunları düşünürken bir takım sesler duydum sonra gözümü açtılar ve Türkçe konuşmaya başladılar. İki adam vardı biri yanımda diğeri karşımda duruyordu. Yavuz onları tanıtma ihtiyacı duyarak,

''Bunlar, Renas ve Keref sadece sorularına cevap ver Barlas.''

Denileni yapmak için başımla onayladım. Öncelikle, bana doğruluk serumu verdiler. Yalan makinesinnde bulunan sensörleri vücuduma bağladılar ve bir dizi soru sormaya başladılar. Herifler profesyonel çalışıyorlardı. Tüm söyleyeceğim yalanlar için, eğitildiğim üzere hareket ediyordum. Ancak yine de bedenimin bana ihanet etmemesi için de dua ettim. Dışarıdan tepkilerimi gözlemleyen iki adam vardı. Poligraf yani yalan makinesi; test edilen kişinin solunum hızı, kan basıncı, nabız hızı ve terlemesine dair bilgileri tespit ve kayıt ederdi. Daha kompleks makinelerde MRI (manyetik rezonans görüntüleme) kaydı da alınabiliyordu. İlk olarak sorulan sorular kontrol sorularıydı. Bu kontrol soruları oldukça basit olur.Daha sonra size zorlayıcı bazı sorular gelir.

Yaygın bir soru "Hiç bir şey çaldınız mı?" biçimindedir. Çoğu insan hayatında bir şey çalmıştır, ancak yine de araştırıldıklarını bildikleri için bu soru sizi heyecanlandıracaktır. İşte bu sizin fizyolojik tepkiniz hakkında önemli bir ipucudur. Daha sonrasında da ilgili konu ile ilgili sorular sorulur. Bu sorular genelde birbiri ile bağlantılı olur ve tekrarlıdır. Sorgulama 1-3 saat arası devam eder.

''Sorularımıza evet hayır, ya da doğru yanlış olarak cevap vereceksin anlaşıldı mı?''

''Evet, anlaşıldı.''Tahmin ettiğim soru ile başlamışlardı. Bir an önce bitmesini istediğim bir sorgudaydım. Genelde sorgulayan taraf ben olurdum bu ironik duruma gülmek istedim ama kendimi tuttum.

''Hiç bir şey çaldınız mı?"

''Hayır''

''Adın Barlas Apdoğan mı?''

''Evet''

''Şirketinin adı, Doğan Global mi? ''

''Evet''

''Hep bu şirketi mi yönettin?''

''Evet''

''Şirketin proje sayısı 57 mi?''

''Doğru''

''Şirketin Almanyadan mı geldi?''

''Evet''

''Şuan İstanbulda mı yaşıyorsun?''

''Evet''

''Daha önce Yavuz Selim Cebesoy' u tanıyor muydun?''

''Hayır''

''Onunla ilgili araştırma yaptın mı?''

''Evet''

''Araştırmalarında, uyuşturucu işiyle ilgilendiğini öğrendin mi?''

''Hayır''

''Bu işi yaptığını kendisinden mi öğrendin?''

''Evet''

''Ajan mısın?''

''Hayır''

''Narkotikten misin?''

''Hayır''

''Polis misin?''

''Hayır''

''Bu söylediğim kurumlarla, bir bağlantın var mı?''

''Hayır''

''Polisle ya da Türk devleti ile bağlantın varmı?''

''Hayır''

''Daha önce uyuşturucu işi yaptın mı?''

''Hayır''

''Yapmayı düşündün mü?''

''Evet''

''Yavuza güveniyor musun?''

''Evet''

''O sana güveniyor mu?''

''Evet''

''Anlaşmaya uymazsan öleceğini biliyor musun?''

''Evet''

''Bu ortaklıktan herhangi birine bahsettin mi?''

''Hayır''

''Eşin ya da sevgilin var mı?''

''Hayır''

''Aileni seviyor musun?''

''Evet''

''Onları tehlikeye atmak ister misin?''

''Hayır''

''Bize doğruyu söylüyor musun ?''

''Evet''

''Bizi kandırıyor musun?''

''Hayır''

''Dürüst müsün?''

''Evet''

''Artık bu işten bir çıkışın olmadığıın farkında msın?''

''Evet''

''Bize sadık kalacağına söz veriyor musun?''

''Evet''

''Sen, gerçekten söylediğin kişi misin?''

''Evet''

Aldığım serumdan dolayı vücudum gevşemişti, biraz sarhoş gibi hissediyordum ama iyiydim. Renas ve Keref iyi eğitimli adamlardı. Onları kandırmak kolay olmamıştı. Ama sorgum başarıyla tamamlanmıştı. Yavuz kendinden memnun bir halde dönüp,

''Size söylemiştim, ben yaş tahtaya basmam. Adamım sağlam. Artık işimize dönelim. Sevkiyatla ilgili konuşmamız lazım? Nubar nerede o da burada olmayacak mıydı? '' Cevap veren keref'ti,

''Nubar yan tarafata.'' Dedi, odadaki aynayı göstererek, muhtemelen sorgulamamı oradan izlemişti.

''Adamın kendine gelsin önce, baksana haline'' sırıtıyordu piç. Daha sonra karşılaştığımızda sen benimsin. Şimdi istediğin kadar sırıtabilirsin. Sırtlan sürüsü gibiydi bunlar.

Renas makinenin sensölerini üzerimden çıkartıyordu o sırada ''sorgulamayı geçtin, aramıza hoş geldin''

Başımı salladım ve hoşbulduk dedim biraz gevşek bir halde aslında kendime gelmiştim ama birkaç dakika daha böyle kalmak istedim. Doğruluk serumunun etkisinin ne kadar uzun sürdüğünü düşünürlerse o kadar iyiydi. O sırada yavuz yanıma doğru yaklaşıyordu.

''Barlas iyi misin? Hadi toparlan Nubar' la görüşeceğiz. ''

''İyiyim tamam görüşelim Nubar tam olarak kim?''

''Birazdan öğreneceksin.''

Odadan çıkmak için kapıya yöneldik. Keref de bizimle beraber kapıyı açtı ve bizi yan taraftaki odaya götürdü. Hepsi bozuk Türkçeleriyle dilimizi katlediyordu. Nubar ve Yavuz el sıkıştılar. Yavuz bana dönerek,

''Yeni ortağımız Barlas Alpdoğan ile tanış.'' dedi ben de elimi uzattım o sırada elimi kavradı ve ''Biliyoruz, artık bizden birisin hoş geldin.'' dedi. Yavuza dönerek, ''oturun lütfen'' dedi. Oturur oturmaz yavuz bana dönerek, ''Nubar, Katardaki şirketten, önemli biridir kendisi. Katardan gelen sevkiyatın Türkiye üzerinden dağıtım kısmından sorumludur.'' Diyerek bana tanıttı. Hımm, önemliydi evet çok şey biliyordu. Yani dedi yavuz ben bunu düşünürken. ''Ortaklarından biri de Nubar, iyi anlaşacağınızı umuyorum. Kendisiyle aramız iyidir. Zevklerimiz ortaktır.''

''Memnun oldum Nubar. Eminim bizde iyi anlaşacağız. Konu paraysa her yol mübah ha? '' kendimden iğrenerek, gülümsediğimde ikisi de güldüler.

''Sevdim seni, şimdi anladım Yavuz' un ısrarını! Anlaşırız anlaşırız. Lakin Yavuz duydum ki benden bir şey saklıyormuşsun?'' Birden ciddileşmeye başlamıştı. Tetikteydim, bu konuşmanın nereye varacağını bekliyordum. Yavuz irkilerek,

''Ne demek istiyorsun? Ne saklıyormuşum Nubar?'' dedi, biraz gergin bir ses tonuyla. Nubar ise aynı anda bir fotoğraf çıkarıp masaya bıraktı. ''Olamaz! Gerçekten de beklemediğim bir şeydi bu gördüğüm. Masada Süreyya ve Esmanın o geceki fotoğrafları vardı. Olaylar çıkmadan önceki normal halleri. Daha fazlasını biliyorlar mıydı? Ne zamandır Süreyya' yı takip ediyorlardı? Bu durum her şeyi alt üst edebilirdi.'' Çok rahatsız olmuş ama belli etmeden masadaki fotoğrafa ve yavuzun tepskisine odaklandım. Sinirden kıpkırmızı olmuştu. Dehşet içindeydi. O da bilmiyordu. Şu an öğreniyordu ve daha hiçbir şey öğrenmemişti. Şok olmuş ama kendine de hâkim olmaya çalışıyordu. O delici bakışlarını Nubara çevirdi. Nubar konuşmak yerine, pis pis sırıtıyordu ve bu hiç hayra alamet değildi. ''Gökbey bu durumdan hiç hoşlanmayacaktı. Süreyya, resmen açık hedef halinde yıldız gibi parlıyordu. Kahretsin ortalık fena karışacaktı. Yavuzdan buram buram çıkan öfke dalgasını hissedebiliyordum.'' Fotoğrafa bakarak,

''Bunlar kim? Neler oluyor yavuz?'' Diyerek, araya girmeye çalıştım ama yavuz yerine nubar cevapladı.

''Bunlar'' dedi fotğrafı eline alarak, ''yavuzun kendine sakladığı mallar! Sencede şu sarışın olan güzel bir parça değil mi? Yavuzun özel ilgi alanlarından haberiniz yok mu Barlas bey ?'' dediği an daha fazla konuşamadı, yavuz msanın üzerinden nubarın üzerine uçtu. Suratının tam ortasına yumruğunu yapıştırıp elinden fotoğrafı çekti. Ne olduğunu anlayamadan yere yıkılan nubar, hırsla ayağa kalktı ve ortalık bir anda karıştı. Yavuz sinirden alev topuna dönmüş bir halde saldırdı nubara o da karşılık veriyordu bu defa bir yandan da ''lannnn'' diye bağırıyordu ''hayvanmısın bir dur bir şey demedik'' diye onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama yavuzun durmak gibi düşüncesi yoktu. İçeriye Keref ve Renas daldı tam da ben onları ayırmaya çalışırken. Yavuz kükrüyordu, ''ondan uzak duracaksınız, onun bu işlerle alakası yok hangi hakla takip edersiniz, benden habersiz nasıl böyle bir şey yaparsınız!'' diye bağırıyordu. Renas, Keref ve ben zorla ayırmıştık bu ikiliyi.

''Sakin ol, kıza bir şey yapmadık. Soruyoruz lan adam gibi sana'' dediği anda yavuz yine hareketlemiş yine üzerine uçmuş nubarın boğazını sıkıyordu aynı anda da ''ne demek lan bir şey yapmadık ödürürüm sizi eger onun basşna bir şey gelirse sizi öldürürüm'' diye hem boğazını sıkıyor hem de bagırıyrdu. Adam gerçekten birazdan can verecekti. Neyse ki yine Keref ve Renas araya girdiler.

''Herkes sakin olsun.''

''Evet'' dedi keref ''neler oluyor burada?'' dedi ve sorgulayıcı bakışlarını bana dikti. Dik dik bakıyordu it!

''Bana hiç bakma, bende ne olduğunu bilmiyorum.'' Henüz diyerek yavuza döndüm, ''ortak neler olduğunu söyleyecek misin bana kim bunlar? Senin için önemli olduğu kesin. ''

''Çıkın'' diye, küredi yavuz diğer iki sırtlana. Koşulsuz sessizce çıktılar. O sırada yavuz sövmeye ve tehditler savurmaya devam etti. Nubar ise, dağılan tipini düzeltmeye çalışarak,

''Tamam, lan kes! Kim bu kız neden bize söylemedin. Sen sevgili yapmazsın ama duyduğuma gore bir süredir hayatındaymış. Ne biliyor, ne kadarını biliyor. Nasıl böyle bir sey yaparsın cevap ver?''

''Benimle düzgün konuşacaksın. Onun hiçbir şeyden haberi yok. Kim olduğu da benim için ne ifade ettiği de sizi ilgilendirmez! Asıl, siz benden habersiz onu, nasıl takip edersiniz? Hala takip ediliyor mu? Bana cevap ver Nubar, bana dürüst ol! Amacınız ne, şu an size olan güvenimi bana sorgulatıyorsunuz bunu Katarla görüşmemi ister misin?'' Öfkesine cidden zar zor hakim olmaya çalışarak, dişlerini sıka sıka konuşuyordu yavuz, ona destek olmak için araya girdim.

''Yavuz bana bundan bahsetmemiştin. Sevdiklerimize ailemize yaklaşımınız bu şekilde mi olacak? Eğer öyleyse Nubar durumlar değişir, bizde ona göre tedbir almak zorunda kalırız. Bilmem anlatabildim mi?''

''Sen bizi tehdit mi ediyorsun lan!''

''Sen nasıl davranırsan karşılığını da misliyle görürsün diyorum nubar! Bizi hafife alman hiç hoş değil! Yavuzun değer verdiği kim varsa benim için de değerlidir! Daha önce veya hala, ne yaptığı beni ilgilendirmez. Ailemize dokunmayacaksınız, onlardan uzak duracaksınız!''

''Kes lan sesini, sen kimsin daha yeni dahil oldun, bu ne biçim davranış!'' Dediği anda üzerine çullandım ve boğazını sıkmaya başladım. Yavuzu destekleyip güvenine daha çok sahip olmam için bu büyük bir fırsattı.

''Derhal dedim dişlerimi sıkarak, derhal kızın peşini bırakıyorsunuz! Hemen adamınızı arıyorsun ve oradan gidiyor! Beni duydun mu seni şu an şuracıkta boğarım inan hiçbir şey umrumda değil!'' Öksürmeye başlamıştı, elimden kurtulmaya çalışıyordu ama imkansız olduğunu hala anlayamamıştı. Bir anlığına nefes almasına izin verdim, vereceği cevabı duymak için! ''Tamam dedi boğulurcasına tamam bırak arayacağım'' diyordu. Yavuzla göz göze geldiğimde bu yaptığımdan memnun bir ifadeyle bakıyordu yüzüme. ''Görüntülü ara bizde göreceğiz!'' dedim kükreyerek!

Aradı ve gördük. Adamıyla konuştu Süreyya' nın evinin oradaydı. Yavuz delirdi yine. ''Söyle orayı terk etsin, hangi ülkeye gittiği umrumda değil. Gittiği yerden de görüntülü arayacak konum bildirecek! Duydun mu nubar!'' Tamam dedi yine. Bıraktım adamı suratı morarmaya başlamadan hemen önce.

''Katarı aramam lazım! Bu yaptığını yanına bırakmayacağım nubar! Sana olan güvenim şu an yerle bir! ''

''Arama tamam, adamı çektim işte aramayın yavuz bey! Özür dilerim! Önemli olduğunu düşünemedim. Bir hata yaptım. Siz bizim için önemlisiniz! Bunu aramızda halledemez miyiz?''

''Düşünmem lazım! Şimdi gidiyoruz. Hadi barlas çıkalım!''

''Tamam gidelim. Ama ben bu adama hiç güvenmiyorum haberin olsun! O kız orada tek mi? yanına bir adamını gönderemez misin?''

''Orada adamım vardı zaten! Deli olacağım! bu adamlar neden bir işi de doğru düzgün yapamıyorlar. Onu oraya koruması için diktim. O bok kafalının dünyadan haberi yok!'' Diye, gayet gergin, agrasif ve sinirli bir biçimde konuşuyordu. Nubar arkamızdan geliyordu.

''Sevkiyat ne olacak? Onu konuşmamız lazım, gitmeyin bu iş önemli'' diyerek gelmeye devam etti biz koridordan çıkarken ama yavuz ani bir hareketle döndü ve onu duvara itip tuttu.

''Sevkiyatla ilgili görüşmeyi neden yapmadığımızı Katara sen açıklarsın! Bu yaptığının bir bedeli oalcak nubar! Bunu sakın aklından çıkartma!''

Oradan çıktık. Serhat karşıladı bizi hemen ama yavuz o kadar gergindi ki açılan arabanın kapısını tekmeledi önce ''sıçtığımın kapısı, lanet kapı!'' Diyerek vurmaya devam ediyordu. Serhatla göz göze geldik!

Hemen ileri atılıp, ''dostum sakin olmalısın! Şimdi sırası değil hadi gidelim önce sen adamını ara!'' Dedim sakinleşmesine yardım ederek, arabaya bindik. Ama o sırada hala bağırıyordu!

''O iti elime geçireceğim, onu öldüreceğim benden saklamış, anlatmamış olanları! Üzerine birde takip ediliyor salak!!!! Beyinsiz bok kafalı!'' Böyle devam eden isyanı eşliğinde yola çıkmıştık.

''Önce sakinleş yavuz! Sonra kızı ara! Sonra da adamını! Gerekirse benim adamlarından da birini yönlendiririm oraya neredeydi? Müsterih ol ortak! Ben yanındayım!''

Yavuz biraz daha sakinleşmiş gibi görünüyordu. Bana baktı,

''Orada, benim için yaptığın çok önemliydi Barlas, sen benim tanıdığım hakikatli insanlardan birisin! İyi ki seni tanıdım iyi ki ortağımsın! Teşekkür ederim.''

''Teşekküre gerek yok yavuz, sen de benim için aynısını yapardın. Biz birbirimize ölümüne güvendik! Yanındayım her zaman dostum.''

Elini omzuma attı ve sıktı. Serhata dönerek, ''şirkete gidelim hemen ama önce müsait bir yerde dur Süreyya' yı aramam lazım!'' Dedi o arabanın içinde Süreyya ile konuşurken biz serhatla dışarıya çıktık. Göz göze geldik, konuşmadık ama o da işlerin karıştığının farkındaydı! Sonra yavuz arabadan indi.

''O iyi! Serhat hemen o adamı bul! Buraya getirt. Onun icabına kendi ellerimle bakacağım! Yerine başkasını gönder! Sağlam olsun bu defa ki serhat! Yoksa senide o adamımızla gömerim duydun mu beni!''

''Emredersiniz efendim!''

Bu adamın şakası yoktu! Seri katil modunda dolaşıyordu. Bütün bu bilgileri Gökbeye birebir vermeliydim. Ama peşimde yavuzun adamları vardı. Arabaya bindik, ben bunları düşünürken yavuz serhata bir emir daha veriyordu.

''Barlasın peşindeki adamları da çek!'' Şaşırmış bir şekilde ona döndüm. Bir şey söylememe gerek kalmadan bana dönüp, ''üzgünüm dostum, bunu belli bir süre yapmak zorundaydım! Ama artık sen benim kardeşimsin! O yüzden de beni anla ve affet yolumuza devam edelim birlikte.''

''Anlıyorum! Pekala, bunu bir defaya mahsus görmezden geleceğim, ama peşimde birilerini görürsem bu defa affetmem yavuz!'' Sadece gözlerimin içine bakıp son derece kararlı olduğumu görmesini bekledim. O da gördü. Şirkete doğru yola çıktık. Bu saatten sonra söylenecek çok şey yoktu.

Şirkete gittiğimizde bana bir araç ayarladı.

''Haberleşiriz Barlas, benim şimdi halletmem gereken çok önemli bir işim var. Öncelikle Katarla görüşüp bu durumdan haberleri var mı, yoksa nubar iti kendi başına mı böyle bir şeye kalkışmış onu öğrenmem lazım, sonra seninle sevkiyatla ilgili tekrar iletişime geçeceğim.''

''Tamam Yavuz, benim yapabileceğim bir şey var mı? Süreyya hanımla ilgili veya herhangi bir şey?''

''Şimdilik yok teşekkür ederim. Sorman ve benim yanımda olduğunu hissettirmen benim için şu an yeterli. Bak nasıl bir adam olduğumu biliyorum, dışardan nasıl göründüğümü de ama Süreyya benim için önemli! Onunla evleneceğim! Bunu hiç kimse ve hiçbir şey değiştiremeyecek! Kendine iyi bak görüşmek üzere.'' Serhat bana bir araç ayarlamıştı ben de hemen şirkete geçtim.

**** Yavuz Şirket

Yavuz hiç oyalanmadan, ışık hızıyla odasına çıkmıştı. Hemen diğer cep telefonunı kasadan çıkardı ve Ramil' i aradı.

''Benim, burada bazı beklenmedik şeyler yaşadım. Sizden, bununla ilgili açıklama bekliyorum. ''

''Sorun ne Yavuz? Sevkiyatla mı ilgili?''

''Hayır, bence sorunun ne olduğunu biliyorsunuz!''

''Tam olarak neden bahsediyorsun? Benim bir bilgim yok. Sorunun ne olduğunu söylersen, yardımcı olacağım.''

''Sorun nubar! Nubarın yaptıklarından haberin olmadığını mı söylüyorsun şu an bana ve buna inanmamı mı bekliyorsun Ramil?''

''Nubar mı? Ah nubar! Ne yaptı? Bilmiyorum, Yavuz bana inan ve ne olduğunu derhal anlat ?''

''Bak ramil, bu konu benim için önemli ve eğer değer verdiğim şeylere zarar verirseniz bunu fitil fitil burnunuzdan getiririm. Benim güvenimi sarstınız şu an ve bunun sonuçları ağır olur! Beni anlıyor musun? ''

Yavuz, bak bu ortaklık için çok çabaladık, uzun bir süreçten geçtik, bunun kolay kolay yıkılmasına öncelikle ben izin vermem. Durumun ne olduğunu tam olarak anlayamadım ama bu zafiyeti derhal gidereceğim. Aramızda güven sorunu olmamalı! Biz bunları çoktan aştık sanıyordum.''

''Ben de aynısını düşünüyordum. Çoktan aştığımızı, ama şu an fikrim değişmek üzere! Adamlarınızın ipini sağlam tutun! O it benim hayatıma müdahale edemez! Benim sevdiklerimi takip edemez! Anlıyor musun? Bugün canını bağışladım ama beni buna pişman etmeyin! ''

''Merak etme, gereğini yapacağız! Kendi başına yapmış ne yaptıysa benim haberim yok. Bilgim dışında iş çevirmesinin tabii ki bizim tarafımızdan da bir cezası olacak. Sen hiç merak etme! Benden haber bekle.''

Telefonu kırmamak için zor kendini tutuyordu. Masanın, üzerine fırlattı. Aynı anda serhata seslendi.

''Serhat!''

''Efendim!''

''Ne oldu söylediğim şey?''

''Efendim, adamımız şu an havaalanı yolunda! Onun yerine de diğer adamımız geçmek için hazırlıklarını yapıyor. Öncesinde de araştırma yapmaya başladı. Süreyya hanımı hala takip eden var mı yok mu diye.''

''O herifi istiyorum! Sen burada kal işleri yönet. Ben eve geçiyorum. Gelince beni ara! ''

''Emredersiniz efendim.''

Yavuz gittikten sonra Serhat hem emniyete, hem de yasine bilgi geçti. Süreyyanın peşindeki adamlarını geri tutmaları için, son durumu anlattı. Sadece bu kısımdan bahsedebilmişti. Ayrıca artık yasinin takip edilmediği bilgisinide. Gerisini yasin hallederdi. Şimdi adamın paristen gelmesini bekleyecekti. Bir ölüm daha dedi içinden kaygılı bir şekilde...

****Merkez Gökbey

Gökbey merkezdeki odasına geçmişti. Duşa girmek için hazırlandığında, elini cebine attı ve kolyeyi çıkardı. Kısa bir an kolyeyi inceledi, sonra da onu odasında ki kasaya koydu. Emindi, bu kolye Süreyya için değerliydi ve onu kaybettiğini anladığında üzülecekti. Ama yapacak bir şeyi yoktu şimdilik onu burada tutacaktı. Duştan sonra yatağına gitti ve uzandı. Bir iki saat uyuması gerekiyordu en son ne zaman uyumuştu hatırlamıyordu. Aynı gün içinde Paris' e gidip gelmişti. Saat epey ilerlemişti. Sabaha karşı dönmüşler 2 saat toplantı yaptıktan sonra da dinlenmek için dağılmışlardı. Kendini uzun zamandır ilk defa yorgun hissetti ve bunun vermiş olduğu ağırlığın yükünü alması için uykuya teslim oldu.

Aradan ne kadar geçmişti bilmiyordu uyandığında hemen saatine baktı ama düşündüğünden daha çok uyumuştu. Hemen doğruldu ve toparlandı. Acil bir durum olsaydı odasına gelirlerdi. O yüzden içi biraz rahattı. Kahve geçti içinden iyi bir kahveye ihtiyacı vardı. Toparlandı, yataktan çıktı. Üzerini değiştirdi. Odadan çıkmak üzere hazırlıklarını bitirdi. O sırada kapı çaldı gelen Zekeriyaydı.

''Gel.''

''Efendim yeni bilgiler var!''

''Tamam, hemen geliyorum. Zekeriya kahve ?''

''Tabii efendim.''

''Teşekkür ederim. Bir dakikaya, oradayım. Ekip? ''

''Onları da çağırdım efendim.''

''Tamam''

Toplantı odasına girdiğimde, ekip de oradaydı. Ayrıca, gelen kahve kokusu çok cazipti. Herkes ayağa kalkmıştı. Hiç istemiyordu bunu ama rütbe vardı.

''Oturun, rahat olun. Herkes iyi mi?''

''Evet efendim.''

''Pekala, Zekeriya durum raporu? ''

Efendim, Yasinden şifreli mesaj geldi. Bazı durumlar yaşanmış. Yavuza da sürpriz olmuş bu durum. Onun akabinde de Yasin'in peşine taktığı adamları geri çekmiş. Ayrıca Süreyya'yı takip eden adamımızı şimdilik geri çekmemizi söyledi. Açığa çıkma ihtimaline karşı, orada durumlar biraz karışmış. Katar devreye girmiş anlaşılan. Daha detaylı bilgi için yasin temas istiyor. Bire bir görüşme talep etti.''

''Anlaşıldı. Belli ki yavuzun ortakları ondan habersiz iş çevirmiş. Bu onu sinirlendirmiş olmalı. Peki ya Süreyya' nın durumu?''

''Paris' ten son gelen bilgi, bir sorun olmadığı yönündeydi. Paris' i kısa süreliğine geri çektik. Sizin bilginiz dışında oldu efendim ama o an acildi yapmamız gerekiyordu.''

''Sorun yok Zekeriya, bana da sorsan aynı şeyi yapmanı söyleyecektim.''

''Efendim, Yasin bizden haber bekliyor, kararınız nedir?''

''Yasin nerede şimdi?''

''Şirkette.''

''Burada görüşemeyiz, her ihtimali düşünmeliyiz. Yavuz takipteki adamlarını çekmiş mi bu bilgi kesin mi? Ya Katarlı herifler? Sürpriz yumurta gibi bi yerlerden çıksınlar istemiyorum.''

''Haklısınız efendim, yavuzun adamı iptal o kesin ama Katarlıları henüz bilmiyoruz yasinde bunu teyit etmeye çalışıyor. Nasıl yapalım?''

''Yasine mesaj gönder, şirketten çıksın bir iki yere uğrasın birkaç özel işi için dolaşsın en az bir saat. Bu sırada takip edilip edilmediğinden emin olur. Sonra bizden haber beklesin. Bu arada bize görüşme için yer ayarlayın. Herkes hazırda beklesin. Her an çıkabiliriz. Yasinden haber gelir gelmez beni bilgilendirin.''

''Emredersiniz efendim!''

Süreyya&Esma

Eve sağ salim gelebilmiştik. Esma' yı misafir odasına yatırmıştım. Saat epey geçti ben de yattım ama uykum kaçmıştı. Neler olmuştu öyle, cidden bende bişey vardı. Böyle tiplerin beni bulması normal miydi? Her neyse nasıl olsa hakettiğini bulmuştu. Hakkından gelmiştim, keşke daha fazla hırpalasaydım o pisliği! Kahve yapıp, yarım kalan başka bir kitabıma daha devam edebilirdim çünkü uyuyamıyordum o yüzden kalktım. Kahvemi hazırladım. Salona geçmeden önce, Esma' yı kontrol ettim, mışıl mışıl uyuyordu. Muhtemelen berbat bir baş ağrısı ile uyanacaktı. Koltuğuma geçtim ve kitabımı okumaya başladım.

Kitap alıntısı: "Yekpare an, ... Hiçbir âna tam manasıyla kendimizi derinleştiremediğimiz için odaklanamıyoruz ve manayı da orada kaybediyoruz. Mana yalnız kalabilmekle, kendi başına yolculuklar yapabilmekle, kendi içine yolculuklara çıkabilmekle ve ânı yekpare tutabilmekle kazanılabiliyor." KEMAL SAYAR&SADETTİN ÖKTEN

Her satırın altını çizmiştim neredeyse, her bir cümle o kadar değerli ki... Làfla işgal edilen bir çağda söz şölenine misafir olmak .. Muazzam gerçekten.. Konuşmalar o kadar naif ve güzel ki sizi hiç sıkmıyor çok ama çok sevdim.. Tesadüfi çıktı karşıma iyi ki çıkmış ve bu kitap sayesinde yeni yazarlar, yeni kitaplar, yeni filmler keşfettim. Bu değerli konuşmalardan kendime çok şeyler çıkarttım. Herkesin kütüphanesinde bulunmalı, başucu kitabı olmalı. Ayrıca, Sadettin Ökten'in de diğer kitaplarını keşfettim. Bu kitabı da bitirmiştim. Artık uykumda gelmişti. Odama geçtim ve yattım.

#dünyayageldimgitmeye #sadettinökten #kemalsayar#gönülsadasındanakisler #kitapoku#kitapönerisi#kitap#kitapalıntıları

Ertesi sabah Esma'nın hayıflanmalarıyla uyandım. Salona geçmişti sesin geldiği yöne gittim.

''Bütün gün böyle hayıflanacak mısın?''

''Evet, sende beni çekmek zorundasın!''

''Mızmız bir bebek gibisin Esma, hem alkol alıyorsun, hem de mızmızlık yapıyorsun? Dokunuyor işte sana vazgeç artık. ''

''Sende sürekli söylenen kaynanalar gibisin, maşallah sabah sabah formundasın.!!

Gülmüştüm o da gülmüştü.

''Eee sabah çemkirmen bittiyse, acaba tam olarak ne zaman pazar kahvaltısı yapabileceğiz sürişim?'' Masum masum soruyordu birde o koca, sevimli gözlerini bana dikerek huysuz.

''Sürişimmiş, sen daha dur yok sana kahvaltı, cezalısın! ''

''Aa ama neden çok açım ben. Hem ne cezası ne yaptım ki?''

''Hatırlamıyorsun değil mi dün gece olanları?'' Tek kaşımı havaya kaldırmıştım imalı bir şekilde bakmaya devam ediyordum. Bir an durdu hemen tavrı değişti,

''Nasıl yani? Ne yapmışım ay neler oldu yani? Anlatsana ne bekliyorsun! ''

''Tabii ki hatırlamıyorsun! Kahvaltıyı sen hazırlarsan, anlatırım belki?'' Sırıtıyordum, bundan nefret ediyordu. O yüzden de bilerek üstüne gidiyordum. Her defasında bu oyunuma düşüyordu. Benim tatlı saf arkadaşım.

''Yine mi ya! Öffffffff.'' Diyerek, yastığı yüzüne kapattı.

''Sus bakayım, kay kenara yayılmışsın bir de hem arkadaşa öflenmez!'' Bir yandan da koltuğa uzanarak, başımı kucağına koydum. Üstten üstten masum masum bakıyordu hala yüzüme.

''Süriş,''

''Hımm''

''Acaba, kahvaltıyı dışarıda mı yapsak? Çok üşeniyorum hazırlamaya ne olur lütfen?''

''Dışarı çıkmaya üşenmiyorsun ama sanırım?''

''Hıhı, hem temiz hava iyi gelir belki, başım ağrıyor da biraz, çıkalım mı?''

''Hem üşengeçlik seviyemizi tartışmayalım istersen şimdi? Kimin daha üşengeç olduğunu tüm dünya biliyor. '' Dedi o koca ela gözlerini devire devire bana bakarken.

''Bencede tartışmayalım sen bir boğa bucu, bense yengecim bu maç berabere biter. Sen hem daha vakıfsın bu konulara Esma Hanım!''

''Vallahi tuttu, huysuzluk damarın tuttu. İşte şu an hem sevimlisin hem huysuz tam senin burcunun özelliği. Yan yan yürü bir de tam olsun! ''

''Dalga geçme benimle Esma! Sen de hep açsın ben bir şey diyor muyum? Gözünü açar açmaz kahvaltı diyorsun. Tombul bir kuş olacaksın yakında, artık cerenin diyetlerine katılman gerekecek haberin olsun.''

''Beni yemek zevkimle vurmaya kalkma sakın! Dünyanın en güzel şeyinden bahsediyoruz. Off bak yine açlığım nüksetti. Hadi çıkalım. Neler olduğunu bana kahvaltı yaparken anlatırsın.''

''Allah' ım cidden la havle ve la kuvvete artık ama yani. Senin gözün dönmüş açlıktan kalk hadi hazırlanıp çıkalım. '' Hemen ayaklanmıştı bizimki, beni bile gözü görmedi. ''Hadi, kalk çabuk!'' diyerek, tutup sürüklemeye başlamıştı bile beni.

''Ay tamam bir dur sakin! Komandoya döndün bir anda! Bir karar versen diyorum uyuşuk panda mısın komando mu?''

Çabucak hazırlanıp evden çıktık...

****** Yasin

Yasin, gelen şifreli mesaja bakıyordu. Mesaj zekeriyadan geliyordu. Gökbey' in emirleri netti ve haklıydı. Mesaja onay veren bi cevap yazdıktan sonra aldığı emri uygulamak için dışarıya çıkmaya hazırlandı.

''Mert, Arife haber ver, buraya gelsin dışarı çıkmadan önce konuşmalıyız.''

''Tamam''

Arif ve Mert Yasin' in az önce aldığı mesaj üzerine plan yapmak adına bir araya gelmişlerdi. Nerelere gideceklerine dair plan yaptılar. Önce, yemek yemek için bir yer belirlediler. Oradan sonra da özel dikim kıyafet yapan, bir yere daha uğramaya karar verdiler. Mert, önceden orayı arayıp ayarlama yapacaktı. Arif de, aracı hazırlarken etrafı kolaçan etmek için önden çıktı. 15 dakika sonra da Yasin ve Mert çıktı. Arif, araca bindiklerinde, ''henüz kimseyi göremedim, Yavuzun adamları gerçekten gitmişler.''

''Bekleyeceğiz bakalım. Yavuzun adamları olmayabilir ama Katardakiler peşimde olabilir. Yakında anlarız, hadi gidelim.''

Yola çıktılar, yemek yiyecekleri restorana gitmişlerdi. Yol boyunca hepsi tetikteydi. Ancak henüz bir durum yoktu. Yemekten sonra yola çıktıklarında ise fark ettiler. Takip ediliyorlardı. Hepsi birbirine baktı, emin olmak için yola devam ettiler. Dikim evine kadar takip edilmişlerdi. Gökbey haklıydı! Bunlar Katarlı adamlardı. Hemen zekeriyaya bilgi geçti.

''Buluşma iptal! Takip ediliyoruz. Güvenli bir alandan, güvenli bir ağ üzerinden görüntülü iletişim talep ediyorum.'' Bu mesajı gönderdikten sonra, işlerini yapmaya devam etti. Dikim evine gelmişlerdi. Gelmişken de ölçü verdi. Şimdi gelecek olan habere göre, hareket etmek için bekliyordu.

***** Merkez

Zekeriya durumu Gökbey' e bildirdi.

''Tam tahmin ettiğim gibi! Yavuza güvenmiyorlar. Dolayısıyla Barlasa da güvenmiyorlar. Hepsi, birbirinden beyinsiz bunların. Tek yaptıkları, boş boş, takip etmek. Neyse kendilerini böyle akıllı zannetmeye devam etsinler. İşimize gelir.''

''Şirkette yasin için güvenli alan hazırlanmıştı değil mi? Daha önce bunun talimatını vermiştim.''

''Evet efendim.''

''Peki, yasine bu bilgiyi artık geçebilirsiniz. Görüşmeyi oradan gerçekleştireceğiz. Gizli bölmeyi söyleyin. 2 saat içinde orada olsun!''

''Emredersiniz efendim.''

''Zekeriya, bu bilgiyi hemen yasine geçti.''

******Yasin

Yasin, Zekeriyadan gelen mesajı görmüştü. Çok şaşırmamıştı belki ama biraz etkilenmişti. Neden daha önce söylemediklerini anlayabiliyordu. Nasıl saklamışlarsa artık o bile fark etmemişti. Gökbey, muhtemelen şirketin her yerini taramam sırasında bulup bulamayacağımı test etmek istemişti. Cidden, bazen zekâsına hayran oluyordu. İyi ki yan yanayız diye düşündü içinden. Merte döndü,

''Buradan şirkete dönelim kısa bir işim var sonra eve geçeceğim.''

''Tabii efendim. ''

**** Gökbey&Yasin Görüşme

Zekeriya, Gökbey' le Yasin' in güvenli görüşmesi için ağı ayarlamıştı. Herkes toplantı odasındaydı.

''Hazır mıyız Zekeriya? ''

''Evet efendim, yasin hazır bağlantıyı bekliyor.''

''Tamam bağlan hemen.''

''Zekeriya aldığı direktifi hemen uygulamaya başladı ve 15 saniye sonra yasin ekrandaydı.''

''Efendim!''

''Evet, yasin seni dinliyoruz.''

''Öncelikli, buranın varlığını bana önceden söylememenizi anlıyorum. Zekeriya anlatmasaydı asla bulamazdım. Tahmin ettiğiniz üzere, Katarlı herifler tarafından takip ediliyorum. Yavuz adamlarını bugün yaşananlardan sonra peşimden çekti.''

''Kim o adamlar herhangi bir görüntü isim bilgi var mı?''

''Efendim, isimler var, fakat takma isimler mi yoksa gerçek mi bilmiyorum. Üç adam var biri Keref, biri Renas bu ikisinin dışında bunların başında olduğunu bildiğim bir de Nubar var. Nubar, aynı zamanda uyuşturucu sevkiyat işinin Katardaki Türkiye ayağını idare eden kişi. Ama esas patron değil. Bu tiplerin hepsinin robot resmini de zekeriyaya gönderdim. Bugün beni gözlerim kapalı ve telefonum olmadan, ayrıca yanımda adamlarım olmadan bir yere götürdüler giderken bu şekilde gittim ama dönüşte her şeyi gördüm. Şehrin dışına yakın bir yer Şile tarafkları, yaklasşık 1.45 dakikalık mesafede terkedilmiş bir fabrika eski bir yer gibi görünüyordu. Ama içerisi gayet donanımlıydı. Etrafı çevrili, kameralar ile izleniyor. Yerin konumunu zekeriyaya gönderdim. Yalan makinesine bağladılar beni. Sorunsuz geçti. Yavuz bana güveniyor, hatta bugün olanlardan sonra daha çok güveniyor ama Katardakiler emin değilmiş, onu anladık. Ama bugünden sonra onlarda emin oldular. Nubar üslerinden habersiz Süreyya' nın varlığını keşfetmiş ve tabii yavuzdan habersiz takibe almış. Süreyya ile ilgili ileri geri konuşup sizin operasyon yaptığınız geceden bir fotoğrafını masaya atınca yavuzun şalteri attı. Tabiri caizse, adam zıvanadan çıktı. Öldürüyordu nubarı. Bu olay yüzünden sevkiyat meselesini konuşamadık. Yavuz Katarla görüşeceğim diyerek delirmiş bir vaziyette gitti. Bu arada yavuzun Paris' teki adamı son olayları yavuzdan gizlemiş ona da delirdi tabii. Şu an pek kendinde sayılmaz Paris' teki adamını İstanbul' a getirtiyor, muhtemelen adam bugün ölecek! Katardan kiminle görüşeceğini henüz öğrenemedim. Ama yakında öğrenirim.''

''Anlıyorum. Peki, sana tam anlamıyla güvendiğini nasıl biliyoruz? Ayrıca fotoğraf dedin, orada bizimle ilgili her hangi bir açık söz konusu olabilir mi? Ekibin yarısı oradaydık o gece? ''

''Süreyya ile ilgili delirdiğinde ona tam destek verdim. Nubar iti, elimde kalıyordu az kalsın! Adam geri vites attı anında ama bilmiyorum bence nubarın da işi bitecek gibi duruyor! Hayır, efendim daha erken saatte çekilmiş bir fotoğraftı, yani görüntüde sadece Esma ve Süreyya vardı. Daha sonra adamı Nubara görüntülü arattırdık ve orayı terk etmesini hatta başka bir ülkeye gitmesini istedik. Onun da delilini istedik. Bizden haberleri yok, olsa beni de almaya çalışırlardı. Nubar, salak herifin teki! Aslında profesyonel ve eğitimli tiplere benziyorlardı açıkçası, Nubarın bu derece beyinsiz olabileceğine ben de şaşırdım. Adam sevkiyatlardan sorumllu kişi.''

''Tamam. Peki, sevkiyatla ilgili ne zaman görüşme yapacaksınız? Üretim meselesi tekrar gündeme geldi mi?''

''Yavuz, öncelikli olarak Süreyya meselesine odaklandı. Sevkiyatla ilgili beni daha sonra haberdar edeceğini söyledi. Üretimle ilgili henüz bir aşama kaydedemedim.''

''Pekala, bundan sonrası için, herhangi bir şeye ihtiyacın var mı?''

''Yok efendim, olursa bilgi geçerim. Bir de şey,'' Yasin duraksıyordu tam olarak nasıl ifade edeceğini önce düşündü sonra en iyisi dümdüz olduğu gibi söylemek diye içiden geçiriyordu o sırada Gökbey,

''Ne var yasin konuş?''

''Efendim, Süreyya yavuz için gerçekten önemli, bu olay yüzünden ortaklığı bozabilecek durumda şu an! Bana onunla evleneceğini, buna hiç kimsenin ya da hiçbir şeyin engel olamayacağına dair şeyler söyledi. Çok netti! ''

Süreyya meselesi operasyon açısından çok da öngörülemeyen bir riskti, bunu zaten daha ilk dakikada anlamıştı. Olaylar, tüm her şeyden bi haber olmasına rağmen onun etrafında dönmeye başlamıştı bile. Bu operasyonun içine daha fazla karışacaktı, bunu şimdiden görebiliyordu. Şu an için yapılacak bir şey yoktu. Bir şekilde bundan sağ çıkması gerekiyordu. Bunu zamanı geldiğinde düşünecekti. Ama olabilecek her şeyi tüm ihtimalleri düşünmeli, her şeyi olmuş gibi gözden geçirmeliydi.

''Anladım! Başka bir şey?''

''Şimdilik bu kadar efendim.''

''Tamam. Kendine dikkaet et! Kolay gelsin! ''

Zekeriya görüşmeyi bitirdi. Herkes tüm konuşmayı sessizlik içinde dinlemişti. Gökbey zekeriyaya dönüp,

''Konumu aç, ayrıca robot resimleri de görmek istiyorum? Araştırma yaptınız mı bu adamların kim olduğuna dair ne var elimizde?''

Zekeriya bir yandan emirleri yerine getiriyordu, bir yandan da cevap verdi.

''Yurt dışı istihbratımızla beraber hala araştırıyoruz efendim. Araştırmamız biter bitmez bilgilendireceğim.''

''Tamam acele edelim, her şeyi bilmek istiyorum! Yasinin gönderdiği konuma adamlarımızı gönderin takibe başlayın, Nihat abi sen de o adamların başında ol şimdilik sonrasına bakarız.''

''Emredersiniz efendim!''

''Tamam, efendim. Zekeriya ben hazırlanmaya gidiyorum. Adamları yanıma gönderirsin.''

''Tamam, Nihat abi hemen ilgileniyorum.''

Nihat çıkmak için ayaklandığında Gökbey, ''abi dikkatli olun! ''

''Sen merak etme Gökbey.''

 

Loading...
0%