Yeni Üyelik
26.
Bölüm

BÖLÜM 24(Sahne ve Oyun!)

@nefelicalliope

Halim: "Ahmet, baban doğru söylüyor bırakalım konuşsunlar, daha gençler kanları deli akıyor böyle şeyler olur. Birbirlerini zamanla anlayacaklardır. Hikmet Bey de bilir ama siz daha gençsiniz oğlum."

Keriman: "Münevver Hanım üzülmeyin, anlaşacaklardır. Yavuz, Süreyya'yı çok seviyor ben oğlumu ilk defa böyle gördüm. Süreyya'yı tanıdığından beri o çek değişti. Sizi temin ederim düzelecekler, müsterih olalım hepimiz sakin olalım. Ben de üzgünüm, istemezdim böyle şeylerin yaşanmasını ama demek ki olması gerekiyormuş."

Kenan, annesine inanamaz gözlerle bakıyordu. Bu bakışları ise, Barlas tarafından fark edilmişti. Barlas da, tüm sahnelenen oyuna inanamıyordu. Yavuz, gerçekten de iyi bir oyun sergiliyordu. Drama ödülüne layıktı. Ailesini ide, işin içine dahil etmişti. Gözleri Kenan'dan Esma' ya kaydı, "zavallı kız" dedi. Kendini ne kadar berbat hissettiğini, Mahir dışında o da anlayarak, Esma adına üzülüyordu. Eğer, Yavuz' u tanıyorsa Esma' yı rahat bırakmayacağını biliyordu. Bununla ilgili de bir şey yapılması gerekebilirdi. Olan biten her şeyi merkeze bildirmeliydi.

Yavuz: "Evet seni dinliyorum Süreyya?"

Süreyya: "Tam olarak ne söylememi istiyorsun Yavuz?"

Yavuz: "Daha yarım saat önce taktığımız, yüzüme fırlattığın bu yüzüğü ne yapmam gerektiğine bir cevap verebilirsin mesela?" demişti elindeki yüzüğü Süreyya' nın gözüne sokarcasına göstererek,

Süreyya, o anı tamamen unutmuştu önce Yavuz' un elinde tuttuğu yüzüğe, sonrada yüzüne baktı. Gerçekten yapmıştı yüzüğü Yavuz' un suratına fırlatmıştı. Gözlerini sımsıkı kapattı o anı tekrar üzülerek anımsadığında...

Süreyya: "Bak üzgünüm tamam mı çok üzgünüm! Böyle olmasını istemedim. Ama elimde değildi."

Yavuz: "Ya benim yaşadıklarım, ben üzgün değil miyim sence? Ne haldeyim onca insanın içinde ben ne duruma düştüm. Bunu nasıl düzeltmeyi planlıyorsun hem sana sorduğum sorulara da cevap vermedin hala, eğer emin değilsen bu işi burada bitirelim. Eğer beni sevmiyorsan, sana olan sevgime inanmıyorsan böyle devam edemeyiz! Biz ne yaşıyoruz Allah aşkına şu an? Delireceğim! Sırf senin için, ne kadar sakin kalmaya çabaladığımı görmüyor musun Süreyya?"

Süreyya: "Görüyorum Yavuz, her şeyi görüyorum. Canımın ne kadar sıkkın olduğunu görmüyor musun? Ben mutlu muyum tüm bu olanlardan sanıyorsun."

Yavuz: "Hiçbir şey sandığım falan yok! Bana hemen şimdi net olmanı istiyorum. Daha fazla bekleyemem. Benimle misin değil misin?"

Süreyya' nın zamana ihtiyacı vardı ama Yavuz bu zamanı ona tanımayacak kadar akıllıydı. Eğer düşünmesine izin verirse ellerinden kayıp gidecekti. O yüzden ısrarla üzerine gidiyordu. O sırada Süreyya' nın bileğini tuttuğunu ve ovaladığını fark etti. Bir anda hareket etti ve elini tuttu.

Yavuz: "Özür dilerim... Bunun için özür dilerim, canını yakmayı hiç istemedim inan.. Nasıl oldu bilmiyorum. O kadar narinsin ki.. Çok acıyor mu?"

Süreyya bir anda neye uğradığını şaşırmıştı. Canı yanıyordu evet, hem de çok ama acıyan kalbi mi yoksa bileğimi bilmiyordu. Yavuz, ona hala böyle bakarken onu red mi edecekti. Düşünmem lazım mı diyecekti. Neyi düşünecekti. İçini kemiren şüpheyi yok etmemiş miydi, Yavuz'un kanıtları vardı şahitleri vardı.

Süreyya: "Seni sevdiğimi biliyorsun Yavuz, yoksa şu an bu yüzüğü geri takmazdım." Dedi, aynı zamanda Yavuz'un elindeki yüzüğü almış geri takarken..

Yavuz istediğini almıştı. Bunun heyecanıyla birlikte, Süreyya' nın önüne eğmiş olduğu başını kaldırdı ellerinin arasına aldı ve onu öptü.

Yavuz: "Bu bizim ilk ve son sınavımızdı sevgilim.. Bir daha böyle bir şeyin yaşanmasına izin vermeyeceğim. Hemen evlenelim, beklemek istemiyorum. Aramıza, saçma sapan şeyler girsin istemiyorum. Tamam mı güzelim?"

Süreyya: "Tamam evlenelim!"

İkisi el ele indi aşağıya, bekleyen herkes onları görünce durumu zaten anlamıştı ama Yavuz'un,

Yavuz: "Biz aramızdaki sorunu hallettik. Bu gece, için herkesten özür dileriz! Ayrıca size güzel bir haberimiz var. Evlenmek için, beklememeye karar verdik. Sizlerin de onayını zaten aldığımıza göre en yakın zamanda nikâhımızı planlayacağız."

Diyerek, başka bir bombayı salonun ortasına, herkesin aklına, kalbine bırakmış. Daha sonra da ailesi ile oradan ayrılmıştı.

Keriman, Kenan ve Tamer dışında, üzülen başka kimse yoktu. Aslında, herkes kendi içinde bu evliliğe nasıl engel oluruz canımızdan olmadan diye düşünmeden edemiyordu. Keriman Hanım, bir hamle yapmaya karar verdi ama hamlesi yüzünde patlayan tokatla yarım kalmıştı. Halim, eve girer girmez buna kalkışan karısını susturmuştu. Kenan, babasının tokadına engel olamamıştı. Kahroluyordu, babasından da abisinden de nefret ediyordu. Tamer ise, annesinin hala cesaret gösterecek gücü kendinde bulmasına hayran kalarak odasına kaçmıştı. Yavuz ve Halim ise, sergiledikleri oyunun ne kadar keyifli olduğundan bahsederek geceyi tamamladılar. Sonucunda Yavuz istediğini elde etmişti. Evleneceklerdi...

O sırada geride kalanlarda yaşananlar...

Münevver: "Kızım neler oluyor? Önce kıyameti koparıp yüzüğü atıyorsun, sonra da karşımıza çıkıp beklemeden evleneceğim diyorsun. Kusura bakma ama canım, hiç senlik değil bunlar. Süreyya kızım, beni endişelendiriyorsun. Açıkçası, ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Hikmet Bey sen ne düşünüyorsun böyle düşünen bir ben miyim? Biriniz bir şey söyleyin Allah aşkına tansiyonum yükseldi benim burada!"

Hikmet: "Haklısın Hanım, benimde kafam karışmadı değil. Ama Yavuz'un şahitleri var. Allah aşkına sakin ol bak tansiyonun fırlayacak Münevver! Tamam, bu olanlar normal bir şey değil ama tabii ki konuşup anlayacağız. Esma kızım sen ne gördün tam olarak?"

Esma: "Hikmet amca, ben gerçekten üzgünüm."

Hikmet: "Kızım aşk olsun! Ben senden özür mü bekledim şimdi, senin bir kabahatin yok ki. Sadece soruyorum. Anlamaya çalışıyorum?"

Süreyya: "Baba, onun bu olayla ilgisi yok Esma zaten söyleyeceğini söyledi. Biliyorum her şeyi mahvettim. Emin olmadan, böyle bir şey yapmamalıydım. Benim hatam! Sizleri de boşu boşuna üzüp telaşlandırdım. Hepinizden özür dilerim. Anne, her şey üst üste geldi biliyorum ama üzülmeyin ne olur. Ben kararımı verdim. Yavuz' un da dediği gibi evleneceğiz."

Ahmet: Süreyya emin misin? Bak ben hiç emin değilim tabii ki senin kararına saygım var ama yine de rahatsız olduğum şeyler var."

Serra: "Ahmet bu kadar üzerine gitmeseniz mi? Baksana haline zaten perişan oldu. En mutlu olması gereken günü zehir oldu kıza."

Münevver: "Serra kızım, sen de haklısın ama abisi olarak endişelerini dile getirmeli hatta herkes, dile getirmeli ki bu gece bu konu konuşulsun ve kapansın."

Leyla: "Anne Serra haklı, Süreyya'yı da düşünmeliyiz. Biraz yıprandı, acaba artık kapatsak mı konuyu?"

Leyla söz kesilmeden önce yaşananları da hesaba katarak konuşuyordu. Çünkü kardeşi gerçekten de iyi görünmüyordu. Yorgun, bitkin ve üzgündü. Ara vermesi gerektiğine inanıyordu. Daha sonra da konuşulabilecek bir durumdu.

Mehmet: "Bana söz düşer mi bilemem ama bence Münevver annem haklı! Çok enteresan bir gece yaşadık hep beraber aile olarak, bunu da birlikte aşmalıyız."

Hikmet: "Elbette düşer oğlum, o ne demek! Herkes, düşüncesini söylemekte haklı. Benim derdim de sizin derdiniz de Süreyya' nın üzülmemesi. Bunu o da biliyor anlayışla karşılayacaktır. Değil mi kızım?"

Mahir: "İzninle Hikmet amca, bence de acele ediyorsunuz Süreyya ve sebebini anlamış da değilim. Ahmet'le aynı düşüncedeyim kendine biraz daha zaman tanıyabilirdin. Herhangi bir baskı hissetmiyorsun değil mi? Yavuz' un senin üzerindeki etkisi, tahmin ettiğimden daha fazla bu benim gözlemim tabii. Sadece, senin kararın olup olmadığından emin olmak istiyorum."

Güniz Süreyya' nın ne kadar bunaldığının farkındaydı, bir şey söyleyip araya girmek ve bu ortama biraz da olsa ara vermesini sağlamak istiyordu. Aklına gelen ilk şeyi söyledi.

Güniz: "Süreyya, bileğin nasıl iyi misin? Buz getireyim mi?"

Ahmet Güniz'in söylediğini duyar duymaz ayaklanmıştı kardeşinin bileğine bakmak için yanına gitti. Delirdiği konuların başında Yavuz' un bu yaptığı vardı. Onun için kabul edilebilir değildi!

Ahmet: "Kahretsin! Morarmış. Hemen buz getirin, canın yanıyor ama sen sesini çıkartmıyorsun!"

Süreyya: "İyiyim ben abi çok acımıyor. Zaten bilerek yapmadı biliyorsun."

Ahmet' in gözlerinden ateş kıvılcımları saçılıyordu. Onu bu şekilde savunması daha da çileden çıkmasına sebep oluyordu.

Ahmet: "Bilerek ya da bilmeyerek bunu yapmamalıydı! Şu hale bak."

Münevver hanım da yerinden kalkmış, kızının yanına gitmişti buz torbasını elinde tutuyordu.

Münevver: "Kızım koyalım şu buz torbasını getir elini inat etme." Diyerek, buz torbasını yerleştirdi.

Süreyya: "Abi, Mahir abi sizi anlıyorum ama ben kararımı verdim. Ben iyiyim her şey düzelecek. Çok fevri davrandım."

Hikmet: "Pekala kızım, sen öyle diyorsan öyle olsun! Çok geç oldu, artık konuyu kapatalım. Herkes yoruldu, üzüldü yeterince."

Güniz'in, anne babası da oradaydı onlar da çok üzülmüşlerdi olan bitene elbette rahatsız etmemek adına da pek bir şey söylememiş, konuya dahil olmamaya çalışmışlardı. Artık çıkmaya hazırlandıklarında, Rasim Bey ve Ayşe Hanım birer cümle etmeden gitmek istemediler.

Rasim Bey: "Üstadım sıkmayın canınızı, bilirsin ki her şerde bir hayır, her hayır da da bir şer gizlidir. Biz, hepsini hayra yoralım iyi düşünelim. Süreyya kızımız da doğru kararı verdiğinden eminse artık söylenecek pek bir şey yok. Hep beraber yaşayıp göreceğiz."

Ayşe Hanım: "Aynen, doğru söylersin Bey, Münevverciğim sıkmayın canınızı her şey olacağına varır zaten. Hayırlısı için dua edelim biz."

Münevver: "Sağalasın arkadaşım, doğru söylüyorsun."

Hikmet: "Öyle Rasim bakalım, Mevla'm neyler neylerse güzel eyler! Sabah ola hayrola... Teşekkür ederiz geldiğiniz yanımızda olduğunuz için. Hayırlı geceler."

Rasim: "Ne demek dostum. Hayırlı geceler. Güniz, hadi kızım gidelim."

Güniz: "Baba ben biraz daha kalsaydım. Sonra gelirim."

Rasim: "Olmaz kızım herkes yorgun, yarın görüşürsünüz hadi bakalım."

Güniz, istemeyerek te olsa ailesinin peşine düştü. Süreyya'nın yanına gidip sessizce istersen birazdan kaçıp gelirim." Dedi, sonra da gülümseyerek arkadaşını öptü.

Süreyya da gülümsemişti. "Gerek yok canım yarın görüşürüz." Diyerek, o da öpüp teşekkür etmişti. Ceren de tüm bu olan bitenler karşısında şok olmuştu. Öyle ki orada ki varlığı bile sessizleşmişti. "Ben de çıkayım artık" dediğinde, Güniz, "bende kal, bu gece gitme, saat çok geç oldu gerek yok şimdi yollarda tek başına gitmeni istemiyorum."

Ceren: "Tamam canım. İyi geceler" dileyerek çıkmıştı

Münevver Hanım ve Hikmet Bey de misafirlerini uğurlamak için ayrıldılar odadan. Geldiklerinde, "biz artık odamıza çekiliyoruz. Kimse gitmek zorunda değil, geç oldu kalacak yer var biliyorsunuz nasıl isterseniz öle yapın tamam mı çocuklar. Hadi hayırlı geceler." Diyerek, odalarına çekildiler.

Mehmet: "Leyla nasıl yapalım? Gidiyor muyuz kalıyor muyuz?"

Leyla: "Gidelim hayatım, ben Zeynep'i alayım, sen arabayı hazırla."

Böylelikle Leyla ve eşi çıkmıştı. Ahmet ise, gidip gitmemek arasında kalmıştı. Mahir de Esma'ya sormuştu. Esma gitmek istiyordu. Biraz nefes almaya cidden ihtiyacı vardı. Onlar da veda edip çıktılar. Ahmet'te gitmeye karar vermişti. Göktuğ'u ve Serra'yı alarak, Süreyya'ya iyi geceler dileyerek çıktı. Süreyya ise, elinde buz torbası ile herkesi uğurladıktan sonra odasına çıktı. Bir süre öylece oturduktan ve boşluğa baktıktan sonra, duşa girmeye karar verdi. Başka bir şey düşünmek istemiyordu.

Yolda giderken, Mahir Esma' nın sessizliğini böldü. Yine hangi kuyulardaydı aklı kim bilir. Sevmiyordu bu halini istemiyordu hiç öyle olmasını. Elini tuttu öptü. Bu hareketiyle beraber Esman'ın dikkatini çekmişti. Saatler sonra İlk defa gülümsemişti.

"Benim tatlı sevgilim.. Ne düşünüyorsun bakalım böyle?"

"Hiç... Olan biteni işte."

"Düşünme, bu kadar kaptırma kendini Esma, senin bir suçun yok! O yüzden kendini suçlayan şu ifadenden bir an önce kurtul."

"Nasıl suçlamam Mahir! Ben karıştırdım Süreyya' nın aklını! Eğer söylemeseydim..."

"Sakın o cümlenin devamını getirme Esma, biliyorsun görüntülerde eksikler var ben hala emin değilim ona güvenmiyorum."

"Sahi, neden hiçbir şey söylemedin! Neden anlatmadın?"

"Çünkü net kanıtım yok! Bu durum canımı çok fena sıkıyor! Paris'e gidip araştırmayı bile düşünmüyor değilim, o derece canımı sıkıyor! Bir şey yapamıyorum çünkü elim kolum bağlı."

"Ne olacak, şimdi ne yapacağız? Böyle hiçbir şey yapmadan duramam ki ben... Süreyya' nın halini gördün sende.. Hiç kendinde değildi... Böyle bir zamanda nasıl evlilik kararı alır! Aklım almıyor!"

"Hey sakin ol, daha hiçbir şey bitmiş değil. Bir çaresine bakacağız! Ben henüz işimi tamamlamadım unutma. Bana hiç güvenmiyor musun?"

"Güveniyorum elbette, zaten sen olmasaydın ben ne yapardım inan hiç bilmiyorum.."

"Ben buradayım sevgilim, her zaman seninleyim! Sakın unutma ne buranda derken aklını, ne de buranda derken kalbini gösteriyordu..." Bu arada bana gidiyoruz itiraz istemiyorum. Senden ayrı bir gece bile geçirmek istemiyorum."

"İtiraz etmeyecektim zaten..." Gülümsüyordu. Tek umudu duvara toslamamaktı... Mahir'in evine gitmişlerdi uyumak için hazırlanmışlar ve birbirlerine sarılıp hemen uykuya dalmışlardı. Esma Mahir' leyken uykuya dalmanın çok kolay olduğunu fark etmişti. Bunu da çok sevmişti...

Ahmet: "Hiç huzurlu değilim Serra. Keşke attığı o yüzüğü geri takmasaydı. Biliyor musun takmayacağını düşünmüştüm. O kibirli herife dönmeyecek sanıyordum. Aklım Süreyya'da!

Serra: "Canım biraz sakinleşmelisin artık. Süreyya' da her genç kızın yaşadığını yaşıyor. Biz bu akşam epey konuşmuştuk aslında evleneceği için kafası karışık. Hazır hissetmiyordu kendini ama bunun normal olduğundan bahsettik. Ben çok mu hazırdım seninle evlenmeye sanıyorsun. Bu kadar büyümesi tabii ki can sıkıcı, ama onlar anlaştıktan sonra ne yapabiliriz. Yavuz, biraz ukala olabilir ama bence Süreyya' yı seviyor! Biraz daha zaman lazım, sizin birbirinizi anlamanız için diye düşünüyorum."

Ahmet: "Öyle mi düşünüyorsun gerçekten? Bende bir emin olabilsem. Ne olursa olsun bu gece olanlar hiç hoşuma gitmedi, ilerde olacakların habercisi gibi hissettirdi bana bu gece! Neden bilmiyorum ama böyle hissediyorum."

Serra: "Abi olarak, öyle düşünmen normal canım. Muhtemelen kardeşini kıskanıyorsun da bu da normal. Daha sakin, daha ılımlı olmalıyız biz büyükler olarak."

Ahmet: "Öyle galiba ama ben bir yarın Mahir' le özel olarak konuşacağım. Bakalım o da sanki emin değil gibiydi. Bu gece fırsatım olmadı."

Serra: "Anlıyorum canım ama yarın Pazar belki Esma ile planları vardır, biliyorsun yakında Paris' e dönecek. Zamanlarından çalmasan mı?"

Gülümseyen karısına bakıyordu Ahmet onun kadar düşünceli asla olamazdı.

Ahmet: "Haklısın hayatım, iyi ki hatırlattın. Pazartesi görüşürüz artık. Seni seviyorum Serra."

Serra: "Bende seni seviyorum sevgilim."

***Barlas Merkez

Zekeriya'ya mesaj göndermiş görüşme talep etmişti.

Sabah ilk iş merkeze bağlanacaktı.

*** Merkez

Zekeriya Nihat'a bilgi vermişti. Sabah saat: 09: 00 itibari ile herkes merkezdeydi.

"Efendim hazırsanız Yasin' le bağlantıyı kuruyorum."

"Bana efendim deme Zekeriya bağlanalım hemen"

"Tamam abi"

"Evet Yasin seni dinliyoruz."

"Gökbey yok mu?"

"Gökbey, bir süre aramızda olamayacak. Başka bir görev için gitti."

"Anladım. Nereye gittiği ya da görevi belli mi abi?"

"Değil, gizli bir görev önemli sadece bu kadarını biliyoruz. O gelene kadar burası bende. Sen de durumlar nedir? Gelişmeler var sanırım."

"Evet, dün gece Süreyya ve Yavuz sözlendi. Ben de davetliydim. Küçük çapta bir kaos yaşandı diyebiliriz aslında."

"Onların sözlenmesine ben olsam küçük çapta kaos demezdim de neyse! Seni dinliyoruz."

Yasin olan biten her şeyi anlatmıştı.

Nihat: "Baya baya tiyatro sergiledi yani! Bu Yavuz cidden bir yere kapatılmalı illaki yaşayacaksa kesinlikle kapatılmalı."

Mustafa: "Süreyya, bir şeylerin farkına varmaya başlamış sonunda! Nasıl o yüzüğü tekrar takar!"

Yaman: "Abi, Süreyya o yüzüğü takmasa ne olur ki! Yavuz ona takık! Her türlü istediğini alacağını buradaki herkes biliyor! Evlenseler de evlenmeseler de!"

Aziz: "Yaman haklı! Bende aynı şeyi düşünüyorum. Zaten bu zamana kadar ona neden hiç zarar vermediğini anlayamıyorum. Benim asıl takıldığım merak ettiğim bu! Böyle olmasını istediğimden değil elbette ama enteresan yani! Bir tek ben mi böyle düşünüyorum?"

Yasin: "Yanılmıyorsunuz, tüm söylediklerinize katılıyorum ama Yavuz, değişik bir adam ritüelleri var. Sanki her şey sırasıyla ve zamanında gerçekleşmeli gibi hareket ediyor!"

Nihat: "Uyuşturucu üretimi ile ilgili yeni bilgi var mı yasin?"

Yasin: "Hayır abi, bu aralar tek derdi Süreyya ona o kadar odaklı ki üretime gitmiyor."

Nihat: "Anladım. Operasyonu da yavaşlatıyor şerefsiz, peki ya Katar' daki esas patronlar?"

Yasin: "Maalesef, bir gelişme yok! Yavuz' un babası hariç, ailesi ikisi tarafından psikolojik ve fiziksel olarak şiddete ve dayatmalara maruz bırakılıyorlar. Dün gece bu durum iyice açığa çıktı. Özellikle Kenan üzerinde, çok büyük baskı var! Kenan'a oynayamaz mıyız?"

Zekeriya: "Onunla ilgili gelişmeleri takip ediyoruz. Bizi meclise Kenan götürdü. Onun sayesinde birçok yeni bilgiye ulaşabildik. Yani haklısın, bir şeyler düşünüyoruz ama Gökbey acele etmemizi istemiyor."

Yasin: "Anladım. Bir yerde, çok pis patlatacak Kenan Yavuz'u hissediyorum ama nerede nasıl yapar henüz emin değilim."

Nihat: "Aynı şeyi düşünüyoruz. Ya Mahir, onunla ilgili izlenimlerin neler?"

Yasin: "Mahir esaslı adam! Onda bir yamuk yok ama o da bir şeylerin peşinde gibi, neler döndüğünü anlamaya çalışıyor. Kendince yöntemleri de var anladığım kadarıyla."

Nihat: "Var var, olmaz mı! Biz de takipteyiz.

Yasin: "Abi dün gece olanlarla ilgili. Bence, bir kişi daha tehlikede olabilir. Önlem almamız gerekir mi bilemiyorum."

Nihat: "Esma değil mi? Yavuz' un radarındaydı zaten ama şu an emin oldu! Kız tehlikede, evet ama Süreyya'nın en yakın arkadaşı göz göre göre o yola girer mi dersin?"

Yasin: "Ben Yavuz'dan her şeyi bekliyorum! Süreyya bile umurunda olmayabilir. Kızı yok eder kimsenin haberi olmaz! Öyle nefret ediyor ondan bence! Acaba diyorum, korumaya alma durumu söz konusu olabilir mi? Gerçi Mahir yanından pek ayrılmıyor bence o da farkında ama yakında Paris'e geri dönecek."

Mustafa: "Ben hiç güvenmiyorum bu sırtlana! Kız kim vurduya gitmesin abi, biz önlemimizi alsak mı?"

Nihat: "Durun bakalım, belli ki herkes aynı fikirde buradayken bir şey yapamaz. Biraz daha bekleyip takip edelim. Zaten Mahir takip ediliyor. O da onunla çoğunlukla. Paris'e gideceği zamana kadar bekleyelim bu arada Yavuz'u da gözlemleriz. İllaki bununla ilgili önceden bir bilgi alırız."

Yasin: "Anlıyorum abi. Umarım geç olmaz hiçbir şey için!"

Nihat: "Olmaz! Oldurtmayız! Merak etmeyin. Kafanız karışmasın. Biz bildiğimiz yolda ilerlemeye devam edeceğiz."

Yaman: "Ne zaman döneceği belli mi Esma'nın?"

Yasin: "Söz için kalmıştı bence uzun sürmez ama net tarih bilmiyorum."

Nihat: "Tamam başka bir şey var mı?"

Yasin: "Şimdilik, bu kadar."

Nihat: "O halde görüşürüz. Kendine dikkat et!"

Yasin: "Sizde."

Görüşme sonlanmıştı.

Mustafa: "Yasin'in endişesi çok yerinde değil mi?"

Zekeriya: "Evet öyle, ama bilemiyorum bence de beklemeliyiz abi sen ne diyorsun?"

Nihat: "Ben diyeceğimi az önce dedim. Konu kapansın! İşimize bakalım. Ne oldu bu meclisin yerini tespit edebildik mi?"

Zekeriya: "Hala uğraşıyoruz."

Nihat: "Daha çok uğraşalım. Gökbey geldiğinde en azından bunu öğrenmiş olalım. Hadi herkes iş başına! Bu arada Kenan' ın bilgisayarına yeni bir şeyler geldi mi Zekeriya?"

Zekeriya: "Evet, meclisin adını bu şekilde öğrendik. Ama kimlikler hala belirsiz, maske takıyorlar isimler yok, kod ad var bir kişi dışında ayinleri yürüten yok yani aynı kişi yürütüyor. Görmek ister misiniz? Ayrıca Mahir'in yerleştirdiği programı da sabote ettik!"

Nihat: "Anladım tamam aç bakalım görelim."

Mustafa: "Bu Kenan'da da iyi cesaret varmış. Bu zamana kadar yakalanmadan iyi iş çıkardı!"

Zekeriya : "Görüntüler cidden rahatsız edici!"

Nihat: "Aç Zekeriya aç..."

...

Esma&Mahir

"Günaydın sevgilim."

"Günaydın canım. Sen ne ara uyandın ki şu masaya bak şahane görünüyor."

"Gel hadi şöyle, Pazar kahvaltısının hakkını verelim."

"Gelmem mi, en sevdiğim."

"Bilmez miyim, senin için ayrıca uğraştım."

"Teşekkür ederim Mahir, cidden çok açım."

"Çay mı, kahve mi?"

"Çay olsun lütfen, teşekkürler."

"Ee, bugün ne yapalım istersin? Kahvaltıdan sonra tüm gün sana aitim."

"Bilmem, şey aslında yetimhaneye gider miyiz beraber? Hep aklımdaydı ama fırsatım olmadı bir şeyler de alırız gitmeden."

"Olur tabii, çok iyi olur hem de! Bende ne zamandır uğrayamadım."

O sırada mahire mesaj gelmişti.

"Kim ki o sabah sabah?" Ah salak esma meraklı mısın kızım ya! Bir dur daha adam eline telefonu yeni aldı daha o bakmadan ne soruyorsun! Güvensiz tipler gibi, baskıcı baskıcı hareketler hiç senlik mi ya! Yine rezil ettin kendini. Az bir dur değil mi tut şu çeneni. Tık o peyniri şimdi ağzına bakayım belki susarsın böylece!

"Hımm, sevgilim meraklı mı biraz?"

"Yok, ben boş bulundum bir an da öyle çıkıverdi yoksa neden merak edeyim sen bak işine bakma bana arada saçmalıyorum ben böyle kusura bakma!"

Mahir, onun bu haline, kahkaha atarak gülmüştü. Tabii cevap vermeden önce, yine kendi kendine konuşması hatta kendiyle kavga etmesi gözünden kaçmamıştı.

"Önemli değil sevgilim, tabii ki merak edip soracaksın hiç sorun değil Esma dilediğini yap! Beraber bakalım mı kimmiş."

"Ay yok, öyle ayıp olur şimdi senin özelin sonuçta bak sen vallahi yeterince mahcup oldum." Mahcup olmalara doyma sen Esma!

"Sorun değil dedim ya canım, mahcup olacak bir şey yapmadın! Ama kızaran yanakların, ne sebeple olursa olsun çok ilgimi çekiyor bilgin olsun! Ahmet' ten bu arada mesaj, yarın benimle görüşmek istiyormuş. Malum, dün gece yaşanan olaylarla ilgili diyor."

"Anladım. O da çok arada kaldı, haklı sonuçta kardeşini korumak istiyor. Herkesin kafası karıştı."

Mahir kısaca cevap yazdıktan sonra telefonu masaya bırakmıştı.

"Evet haklı, yine de her şeye rağmen, kendini tutmayı başardı. Neyse, bu konuyla yarın ilgileneceğim. Şimdi merak ettiğim başka bir şey daha var?"

"Neymiş o?"

"Sensin o Esma, seni merak ediyorum. Bundan sonra olacakları, birlikte neler yaşayacağımızı düşünüyorum."

Esma yine tırtıl modundan, çıkmış kelebek olup uçmak üzereydi.

"Hımm, ne güzel şeyler düşünüyorsun öyle, aslında ben de düşünüyorum. İki gün sonra dönmeyi planlıyordum."

"Evet, merak ettiğim diğer konu da buydu. Demek iki gün sonra, biletini aldın mı yoksa?"

"Hayır, henüz almadım." Bunu söylerken sesindeki hüznü saklama gereği duymuyordu.

"Tamam, o halde birlikte gidiyoruz. Bilet işini ben hallederim. Hem seninle daha fazla vakit geçirmek istiyorum hem de şu diğer işe bir de orada bakacağım. Bakalım neler yapabilirim."

Az önce yaşadığı hüznün yerini mutluluk almıştı. Bu mutluluğunu da göstermekten çekinmedi. Neredeyse masadan Mahir' in üzerine atlayacaktı.

"Gerçekten mi benimle mi geleceksin? Çok mutlu oldum şu an! Kaç gündür içim içimi yiyordu. Biz nasıl yapacağız Mahir? Ben orada, sen burada, şimdiden en büyük endişem bu."

"Hey, bana bak endişelenecek bir şey yok Esma'm. Birlikte halledeceğiz. Bir süre bu şekilde ülke değiştirerek devam edeceğiz. Bakalım, ne oluyor nasıl oluyor. Kolay olmayacak elbette ama üstesinden geliriz."

"Biliyorum, sen varsan her şeyin üstesinden geliriz. Daha önce Hikmet amca sorduğunda ona söylediklerinde ciddiydin biliyorum."

"Evet, öyleydim Esma ben seni hiçbir şeye mecbur bırakmak istemiyorum. Sen nasıl istersen biz öyle yaşayacağız. Türkiye' de ya da Paris' te veyahut bambaşka bir yerde! Neresi olduğu çok da önemli değil ikimiz de mutlu ve huzurlu olduktan sonra gerisinin bir önemi yok benim için."

"Bu kadar anlayışlı olman beni deli ediyor! Her gün yeniden, aşık ediyorsun beni kendine! Bu duygu inanılmaz."

"Öyle mi? Her gün mü sadece, ben her saniye oluyorum onu ne yapacağız? Hım, benim cesur sevgilim, böyle büyük büyük laflar edip sonra da kızarıyorsun o da ayrı bir handikap benim için mesela ona da bir çözüm bulmamız gerekmez mi?"

"Söyleyene bak, sanki sen çok rahat duruyorsun da!"

"Hım, yaramaz diyorsun yani bana! Olur, o da olur kabulümdür, karnın doydu mu?"

"Ee, şey aslında daha fazla kahvaltı edebileceğimi sanmıyorum. Ama sen hiçbir şey yiyemedin."

"Ben tatlıya geçmek istiyorum." Dedi, yerinden kalkmış Esma' ya doğru giderken,

"Tatlı mı, o ben oluyorum yani öyle mi?" Diyerek, Esma da yerinden kalkmış ona doğru adım atıyordu. Hiç utanman da yok Esma sabah sabah kahvaltı masasında şu konuştuğun şeylere bak ya! Ama ne yapayım çok seviyorum. Aman sev, bir şey demedik sevmene de az edep yahu! Ya sanki edepsiz miyim ben daha önce hiç böyle hissetmedim ki, hem içimden geliyor ne yapayım! Yapma bir şey Esma sen mümkünse yapma!

"Cidden, buna bir çözüm bulmamız lazım!" Mahir, Esma' yı kollarına almıştı ama Esma yine tilkileriyle konuşuyordu.

"Neye, anlamadım ne dedin?"

"Bak işte bunu diyorum. O küçük kafanın içinde, neler dönüyor bilmek istiyorum."

"He onu mu diyorsun? Aman boşver, her şeyi de bilme canım!" dedi kıkırdayarak.

"Gerçekten çok tatlısın, biliyor musun? Esma' nın mutluluğu diye bir şey var benim gördüğüm ve hep görmek istediğim, onun için ne gerekiyorsa yaparım. " Diyerek, gülmeye başlamıştı Esma da kendine gülüyordu. Dudakları birleşmeden önce, birbirlerinin gözlerinde kendilerini gördüler.

"Ben oradayım dedi esma, sen de burada.."

"Herkes olması gereken yerde... Dedi Mahir.

"Eve uğramam lazım önce, üzerimi değiştirmeliyim."

"Tamam güzelim, önce sana gideriz oradan da yetimhaneye geçeriz ben aradım haber verdim."

"Harikasın!"

...

Süreyya tüm gece, yatağında dönüp durmuştu. Uykusuzluğun ve yaşananların sersemliği hala üzerindeydi. Hiç çıkmak istemiyordu yataktan. Bazı zamanlar böyle olurdu. Telefonu çalmasaydı eğer,

"Efendim Güniz?"

"Canım, günaydın nasılsın?"

"Günaydın iyiyim sen?"

"Beni boş ver, seni merak ettim sen daha çıkmadın mı yataktan yoksa?"

"Çıkmadım, çıkamadım daha."

"Ee, planın bütün gün yatakta kalmak mı?"

"Bilmiyorum, şu an pek plan yapmayı düşünecek havada değilim."

"Farkındayım, sana geliyorum artık bir kahve ısmarlarsın? Sizinkiler bizimkilerle beraber çıktılar haberin var mı bilmiyorum?"

"Hayır yok, nereye gittiler ki?"

"Önceden verilmiş bir yemek sözleri varmış, hayır işi ile ilgili sanırım oraya gittiler. Ee hadi sen de çık artık şu yataktan ben gelene kadar duşunu al. Gelip kahveleri yaparım ben."

"Güniz alemsin, hem bana geleceksin bir de kahveyi sen mi yapacaksın?"

"Yani, belli ki senden hayır yok bugün kahvaltı da yapmadın tabii sen!"

"İştahım yok, canım bir şey istemiyor."

"Biliyorum, Süreyya bunu yapma kendine yine kabuğuna çekiliyorsun farkında mısın? Buna izin vermeyeceğim bilgin olsun! Şimdi o tatlı poponu kaldırıp duşa giriyorsun hemen!"

"Tamam, of rahat bir şekilde depresyona bile giremeyecek miyim ben!"

"Giremeyeceksin hadi oyalanma!"

"Bir güncük de mi hım?"

"Olmaz dedim! Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Süreyya kızım senin neye hakkın var ki depresyona girmeye olsun! Bir gün ya bir gün şu yataktan çıkmak istemedin ama bak ona bile izin yok. Kalk hadi kalk! O sırada gelen mesaj sesiyle telefonuna uzandı.

"Günaydın güzelim, nasılsın seni merak ettim?"

"Günaydın hayatım iyiyim sen nasılsın?"

"Uyanık mıydın, iyiyim ben de. Bugün planın var mı? Benim görüşmem gereken iki ayrı işle ilgili toplantım var erteleyemedim o yüzden yanına gelemiyorum ama akşam belki görüşebiliriz senin için de uygunsa?"

"Yeni uyandım. Bir planım yok, birazdan Güniz gelecek. Sorun değil canım haberleşiriz o zaman."

"Tamam, güzelim size iyi sohbetler öpüyorum."

"Bende öpüyorum canım kolay gelsin."

"Süreyya ben geldim. Hazırsan, aşağıya gelsene."

"Geliyorum canım 2 dakikaya"

"Bahçeye çıkalım mı, hava çok güzel bak sana tost yaptım biraz da olsa yersin."

"Olur, tabii canım teşekkür ederim ama cidden hiç canım istemiyor ama kahve çok cazip kokuyor."

"İyi madem ısrar etmeyeceğim. Biraz konuşmak istersin belki diye uğramak istedim."

"İyi yaptın."

"Gerçekten iyi misin Süreyya, dün olanlar kolay değildi. Hiç kimse için hem de seni düşünemiyorum bile, bana daha önce bu durumdan bahsetmemiştin."

"Bilmiyorum Güniz, iyi olmaya çalışıyorum. Bugünü atlatırsam eğer, daha iyi olacağım. Bahsetmedim çünkü ben de üzerinde durmamıştım, hem zaman da geçmişti. Açıkçası çok önemsememiştim ama bu söz olayı beni korkuttu sanırım. Tam olarak, ne düşünerek böyle davrandım aklımı kaybettim sanırım."

"Saçmalama kim olsa merak eder bilmek isterdi. Sen yine, iyi beklemişsin bu zamana kadar ben ertesi gün ortalığın içine ederdim."

"Biliyorum canım." Dedi, gülümseyerek.

"Ha şöyle ya suratsızken hiç çekilmiyorsun gül azıcık."

"İyi ki varsın Güniz."

"Sen de bir tanem. Aslında Esma cadısını da çağıracaktım ama iki gün sonra gidiyor o şimdi Mahir'ledir diye rahatsız etmek istemedim."

"İyi yapmışsın zaten benim yüzümden o da yeterince hırpalandı. Bırakalım da birimiz güzel bir gün geçirsin."

"O, ne demek öyle ya şimdi? Yavuz aradı mı konuştunuz mu bak sen de arayabilirsin illa ondan bekleme yani."

"Mesaj attı senden sonra uyuduğumu zannetmiş, o yüzden aramamış."

"Ee ne dedi, bugün görüşecek misiniz?"

"Akşama belki, bugün işle ilgili erteleyemediği görüşmeleri varmış."

"Anladım iyisiniz yani?"

"İyiyiz, yani bir şey yokmuş gibi konuştu. Ben de öyle."

"Bir şey var mı ki hala Süreyya?"

"Çok can alıcı sorular soruyorsun bugün Güniz, bugün hayırdır zeka küpüm benim."

"Sormayayım mı? Sorma dersen sormam?"

"Sorma, Güniz sorma..."

"Tamam o zaman, atölyenden bahsedemedik hiç ne durumda?"

"Hah işte bana böyle sorular sor."

"Allah Allah, hanfendinin keyfine göre soru soracağız röportaj yapılan ünlüler gibi hissettin kendini herhalde soru beğendiremiyoruz!"

"Tamam ya! Bir şey demedim, yarın başlıyorum ilgilenmeye sen de fırsat bulursan gelsene görmedin hem fikirlerini söylersin."

"Tamam bakalım kaçmaya çalışırım. Sen haber verirsin kaç gibi orada olacağını?"

"Anlaştık. Çok güzel olacak biliyorum."

"Herhalde olacak, senin elinin değdiği her yer güzel oluyor."

"Sağ ol Güniz, iyi ki yanımdasın cidden muhtemelen sen olmasan o yataktan çıkamazdım."

"Teşekküre gerek yok, tatlı ısmarlarsın anlaşırız."

"Ismarlamak ne ya, tatlıyı kendi ellerimle yaparım kızım sana!"

"Oooo Süreyya hanım hoş geldiniz."

"Ya Güniz!"

İçeceklerini yudumlarken, iki arkadaş gülüştüler.

***Pazartesi

Ahmet, sabah erkenden Mahir'le buluşmak için çıkmıştı. Onun şirketinde buluşacaklardı. Mahir ve Esma Salı günü Paris' e gideceklerdi. Mahir biletleri almıştı.

"Günaydın Ahmet hoş geldin."

"Günaydın Mahir, kusura bakma bu saatte seni de diktim buraya ama konu önemli."

"Önemli değil abi ne kusuru, konuyu tahmin ediyorum aslında mesele Yavuz değil mi?"

"Evet, içim hiç rahat değil Mahir. Ben bu adamı araştırdım zamanında ama onda hoşuma gitmeyen bir şeyler var ne olduğunu bilmiyorum ama var işte!"

"Abi, şimdi sana söyleyeceklerimi iyi dinlemen lazım, beni de rahatsız etti tanıştığımızda açıkçası öncelikle Esma' nın tedirginliğini fark ettim, sonra da bu konuyu Esma' yla konuştuk bana olan biteni anlattı. Yani dün gece sizin de duyduklarınızı. O gün bugün Yavuz'u araştırıyorum. Hala net bir şey bulamadım ama kafamı kurcalayan bir şeyler buldum."

"Nasıl yani? Mahir, bana nasıl söylemezsin bunca zaman! Neler oluyor ne biliyorsun anlat hemen?"

"Haklısın, ama bana kızma lütfen somut delil olmadan söylemek istemedim. Zaten seninle konuşacaktım. Esma' nın bahsettiği gece ile ilgili araştırma yaptım. Paris'te kaldığı otelde ve gittiğini sandığı mekanda. Kamera görüntülerinde eksiklik var, zaman atlaması var yani. Bazı saat dilimleri silinmiş. Çok uğraştım inan bana her yolu denedim ama sonuç yok!"

"Ne diyorsun Mahir sen ciddi misin? Süreyya evlenecek bu adamla dün gece olanları da gördün. O yüzüğü tekrar nasıl taktı hala inanamıyorum."

"Biliyorum, seni anlıyorum endişelenmen de normal. Açıkçası ben de şaşırdım. Süreyya'nın Yavuz' a aşık olduğuna da inanmıyorum. Vakıf gecesi, aramızda bir konuşma geçmişti ama devamını getirememiştik aşk üzerine konuşuyorduk evlilik üzerine."

Ahmet düşünüyordu başını ellerinin arasına almış düşüncelere dalmıştı.

"Ne düşünüyorsun? Tahmin ettiğim şeyi olabilir mi? Ben de düşündüm ama zannetmiyorum. Bak henüz hiçbir şey bitmiş değil, Süreyya benim de kardeşim onun için elimden geleni yapacağımı biliyorsun değil mi? Zaten yaptım da kuralları bile çiğnedim inşallah bir sıkıntı olmaz."

"Biliyorum mahir, bilmiyorum aklıma gelmiyor değil sonuçta, Süreyya kendini mecbur hissediyor olabilir ama değil, öyle bile olsa mecbur değil! Paris'te ne yapmayı düşünüyorsun ben nasıl yardımcı olabilirim sana?"

"Yavuz' un kaldığı otelde kalmayı düşünüyorum oradan müdahale etmeyi deneyeceğim bakalım. Mekana da aynı şekilde yerinde müdahale etmeye çalışacağım. Çok kalmayacağım hem Esma' yı bırakacağım hem de bu işi halledeceğim. Ben dönene kadar bekle ters bir şey yapma sakın!"

"Esma nasıl peki bu durum onu da çok üzdü farkındayım. Onunla da konuşamadım."

"Daha iyi, etkilendi tabii biraz da olsa olanlardan dolayı kendini suçluyor ama ben onun yanındayım sen merak etme."

"Onun bir suçu yok, asla öyle bir şey düşünmedik. O da benim kardeşim üzülmesini istemiyorum."

"Biliyorum abi halledeceğiz bu mesele öyle ya da böyle çözülecek. Ee sen buradan şirkete mi geçeceksin?"

"Evet, bugün yoğun bir gün. Süreyya gelecek atölyesi için mimarla buluşacağız önce sonra da Gürcistan' a sevkiyatımız var onunla ilgileneceğim. Hatta geç kalıyorum ben artık gideyim."

"Anladım abi o zaman, görüşürüz sıkma canını. Haberleşiriz."

"Tamam beni mutlaka haberdar et Mahir kendine dikkat et."

...

 

Loading...
0%