Yeni Üyelik
28.
Bölüm

BÖLÜM 26(Paris Yangın)

@nefelicalliope

...

Hikmet: "Hayır olsun bu gece her şey üst üste geliyor. Allah'ım sen koru! Kızım biliyorum çok üzgünsün ama sana bir şey olmadı ya çok şükür arkadaşın da iyiymiş."

Mahir: "Esma güzelim, kendine gel beni korkutuyorsun."

Esma bir şey demeye fırsat bulamadan, telefonuna gelen yanan evinin görüntülerinin olduğu videoyla beraber daha fazla dayanamadı ve ağlamaya başladı. Mahir ise, hiç düşünmeden ona sarıldı. Aynı görüntüler o anda Yavuz'a da gitmişti.

Süreyya: "Nasıl bir gece yaşıyoruz, neler oluyor böyle her şey üst üste geldi. Ben Helen'i arayacağım." Diyerek,

Süreyya: "Evet, benim Esma iyi değil neler oluyor yangın nasıl çıkmış."

Süreyya: "Anladım, tamam Esma yarın gelecekti zaten ama bu durumda ne olacak şu an bilmiyorum tabii senin kalacak yerin var mı?"

Süreyya: "Tamam anladım, dikkat et kendine haberleşelim tekrar bize de bilgi vermeyi unutma lütfen çok geçmiş olsun."

Hikmet: "Ne olmuş, nasıl olmuş kızım anlatsana?"

Süreyya: "Yeni bir şey yok baba, sabah daha doğru bilgiler verebilirlermiş. Henüz belli değilmiş. Helen arkadaşında kalacak bu gece böyle yani o da çok üzgün." Esma'nın yanına giderek arkadaşına sarılmıştı. "Canım benim, üzülme her şey yoluna girecek."

Esma: "Girmeyecek, evim yandı. Her şey yok oldu. Helen'e bir şey olabilirdi. Bu nasıl bir kâbus Süreyya?"

Süreyya: "Canım, biliyorum çok üzgünsün anlıyorum ama siz iyisiniz Helen iyi sen de ya evdeyken olsaydı ya size bir şey olsaydı. Çok üzgünüm Esma..."

Mahir: "Süreyya doğru söylüyor hayatım biraz daha sakin olmaya çalış. Yarın gidiyoruz zaten her şeyi öğreniriz. Ben yanındayım merak etme!"

Esma: "İyi ki yanımdasın, iyi ki yanımdasınız. Siz olmasaydınız ne yapardım hiç bilmiyorum."

Münevver: "Canım kızım gel buraya, diyerek esmaya sarıldı. Biz buradayız esma her zaman ne gerekiyorsa yapmaya hazırız!"

Hikmet: "Yarın sizinle geliyorum ben de Ahmet bana da bilet al hemen."

Ahmet: "Tamam baba, hemen ayarlıyorum."

Esma: "Gerek yok, Hikmet amca Mahir zaten gelecek, ayrıca sizin de başınızdaki belayı, çözmeniz lazım sana burada ihtiyaç olabilir."

Mahir: "Esma haklı, aslında ben de gitmeyi ertelemeyi düşünüyordum, bu geceden sonra bana ihtiyacınız olabilir diye ama şu an gitmem gerek beni anlıyorsunuz değil mi?"

Ahmet: "Baba Mahir haklı, bu işi çözmemiz lazım. Ben de gidemem kahretsin sıkıştık kaldık burada!"

Süreyya: "Ben giderim. Ben sizinle gelirim canım, seni yalnız bırakmayacağım. İtiraz kabul etmiyorum! Babam yalnız değil, bizimkiler yanında zaten."

Esma: "Olmaz Süreyya, senden aileni bırakmanı isteyemem böyle bir durumda hem de!"

Süreyya: "Sende, bizim ailedensin Esma! Geliyorum dedim. Abi bilet?"

Ahmet: "Tamam canım hallediyorum. Mahir, yarın kaçtaydı uçağınız?"

Mahir: "Saat 2.30 da Süreyya emin misin canım?"

Süreyya: "Evet eminim Mahir abi. Hem benim evi, tamamen kapatmamıştım biliyorsunuz Esma oraya geçebilir."

Hikmet: "Gelsin Mahir, benimde içim daha çok rahat eder."

Herkes çok üzgündü, neler döndüğünü kimse anlayamamıştı. Süreyya'nın da Paris'e gitmesine karar verilmişti. Ahmet biletini almıştı bile ve aynı uçakta yerde bulmuştu. Kimse de uyku namına bir şey kalmamıştı. Herkes odasına çekilmişti. Esma ve Mahir için de misafir odası hazırlanmıştı. Süreyya Yavuz'a acil olarak Paris'e gitmesi gerektiğine dair, olanları da kısaca anlatarak bir mesaj atmıştı. Yavuz, uyumuyordu ama mesaja bilerek cevap vermemişti. Zor geçen bir gecenin sabahında herkes kahvaltı da bir araya gelmişti. Yavuz, sabah Süreyya ile konuşmak için evlerine gelmişti. Yavuz'un bu sabah ziyareti ile evdekiler şaşırmıştı. Ancak Süreyya gece olanlardan bahsettiğini açıklamıştı.

Yavuz: "Kusura bakmayın, böyle habersiz geldim ama Süreyya'dan olanları duyunca yanınızda olmak istedim. Yapabileceğim herhangi bir şey var mı Hikmet baba?"

Yavuz'un bilinçli olarak baba demesi, herkesi alışkın olmadığı bir şeyin ilk kez duyulmasıyla doğal olarak biraz şaşırtmıştı.

Hikmet: "Yok oğlum, biz hallediyoruz ama teklifin için teşekkür ederiz."

Yavuz: "Yine de yanınızda olmak isterim. İzin verirseniz sizinle emniyete gelmek istiyorum."

Hikmet kararsızdı, bir yandan da Süreyya' ya bakıyordu. O da merakla babasına bakmaktaydı. Aileden, kabul görmek isteyen biri vardı karşısında sanki ve babasının şu an ağzından çıkan onay buna izin verecekmiş gibi bakıyordu. Hikmet bakışlarını oğluna çevirdi. Ahmet'te emin değildi hem de Mahir'den duyduklarından sonra hiç emin değildi ama babasının kararına saygı duyacaktı. Kısa bir süre düşünen Hikmet Bey onayladı. Yavuz'un politikası ise kısa ve netti. Sorun çıkar sonra da o sorunu çöz!

Yavuz: "Teşekkür ederim izin verdiğiniz için. Süreyya' ya dönerek, burada işleri hallettikten sonra hemen yanına geleceğim hayatım merak etme. Mahir, Süreyya sana emanet!" Bunu söylemekten nefret ediyordu, çünkü planları arasında Süreyya'nın Paris'e gitmesi yoktu ona da sürpriz olmuştu. Ama onu durduramazdı!

Mahir: "Bunu söylemene gerek bile yok. Aslında gelmene de gerek yok ben hallederim."

Yavuz: "Ben yine de yanınızda olmak istiyorum. Hem Süreyya' yı bırakamam! Takdir edersin ki sen de aynı şeyi yapardın."

Hikmet: "O zaman karar verildi." Diyerek, araya girdi. Çocuklarıyla vedalaştı. "Biz artık çıkalım. Size de iyi yolculuklar. Haberleşiriz!"

Hikmet, Yavuz, Ahmet, Mehmet ve avukatlar da sonradan dâhil olacak şekilde emniyete gitmek için evden çıktılar. Süreyya da kahvaltıdan sonra hazırlanmak için odasına gitti aynı anda Esma ve Mahir de çıktılar...

 

Ana Karargâh Ankara

Gökbey, belgeleri inceledikten sonra oyalanmadan sorgu odasına gitti.

"Husrav, demek örgütün yürütme konseyi üyesisin! Nasıl memnun musun? Güzel ağırlıyorlar mı bizimkiler seni?"

"Sabah kahvem gelmedi! Pek de güzel ağırlandığım söylenemez."

"Hımm, yemenden geldiği için uzun sürmüştür! Özel misafirlere has uygulama."

"Ne bu şimdi? Benimle kelime oyunu mu yapıyorsunuz?"

"Husrav sen zeki adamsın belli yürütme üyesi olduğuna göre!" Alaycı alaycı konuşuyordu.

"Bir bok bildiğin yok!" Dedi, öfkeli bir şekilde.

"Cık cık cık cık oldu mu ama şimdi, ben hiç ağzımı bozdum mu sana karşı şurada laflıyoruz!"

"Beni bırakacaksınız hem de ne diyorlardı sizde tıpış tıpış yola geleceksiniz hepiniz! Boş laf yapmaktan başka işiniz yok sizin!"

"Biliyor musun yakmaya çalıştığın o belgeler elimizde, yani asla gerçekleştiremeyeceğiniz hayallerinizin içine sıçmaya devam edeceğiz! Her zaman yaptığımız gibi! Bu durumda bana pek boş laf gibi gelmedi ha husrav ne dersin?" Dediğinde, gözlerinin içine bakarak konuşuyordu.

Bunu duyduğunda Husravın sakin tavrı bir anda değişmişti.

"Ne oldu? Atıp tutuyordun az önce!"

"Bizimle aşık atamazsınız! Bunu kabullenin artık! O aldığın adam da atamaz! Onu sağ bırakmayacağız tıpkı diğerlerine asker polis hiç fark etmez yaptığımız gibi ortada leşleri bile kalmayacak!" Dediğinde, Gökbey masanın karşısından resmen uçmuş ve husravın suratına yumruğunu yapıştırmıştı. Yüzü gözü kan içinde kalan husrav sırıtıyordu. O sırada Gökbey, saçlarından yakaladı husravı acı içinde bir çığlık koptu.

"Benim sabrımı taşırma lan soysuz it! Sen o pis ağzınla bizim askerimize polisimize milletimize dil uzatamazsın! Anladın mı lan! Senin o dilini koparır götüne sokarım! Sen bizim şerefli şehitlerimize dil uzatamazsın! Leş ancak sizin gibilere denir!" Diyerek, kafasını oldukça sert bir şekilde masaya vurdu. Husrav iyice dağılan yüzünün acısıyla inledi.

"Ülkenize çok güveniyorsunuz, ama göreceksiniz! Yakında sizi o güvendiğiniz ülkenize gömeceğiz!" Dediğinde, Gökbey bu defa kahkahalarla gülmeye başlamıştı.

"Ha şunu bileydin husrav! Bizim güvenebileceğimiz ülkemiz var! Ya siz? Sizin neyiniz var? O çok güvendiğiniz dağlar mı? Hepinizi gömdük, o dağlara biz cehenneminiz oldu olmaya da devam edecek. Bunu sakın aklından çıkarma! Şimdi tanışma faslını geçtiğimize göre esas mevzuya dönebiliriz!"

"Sizinle hiçbir şekilde anlaşma yapmayacağım!" Dediğinde o leş ağzıyla tükürür gibi konuşuyordu. Gökbey yine yüksek sesle gülmüştü.

"Sen olayı çok yanlış anlamışsın be husrav! Konsey üyesiymiş! Siktiğimin konseyi! Herkes senin gibi akıllıysa orada bize fazla bir iş düşmeyecek anlaşılan!" Dedi, bir anda ciddileşerek, gamzeli yanağını ortaya çıkaracak bir şekilde dudağının bir kenarı yukarı kıvrılmıştı. Husravın suratının aldığı ifadeyi izlemek çok keyifliydi.

"Tek tek avlayacağız sizi, usanmadan, yorulmadan, bıkmadan! Tek tek! Soyunuz tükenene kadar!!" Diyerek, sorgu odasından çıkmıştı. Amaç psikolojik olarak zaten bitik olan teröristin son kalan kırıntısını da yok etmekti. Şimdi bekleyecekti, bu şekilde bir süre devam etti. Geçen 48 saatin ardından husrav dökülmeye başlamıştı. Her zaman olduğu gibi! Gökbey' in onunla işi bittiğinde anlaşma için yalvaran taraf husrav olmuştu!

...

****Paris

Mahir önceden ayarladığı Yavuz'un kaldığı otelde Süreyya için, bir oda daha ayarlamıştı. Otele yerleştikten sonra da Helen'le buluşmuşlardı. Helen sabah polislerden aldığı bilgileri anlatmıştı. Yangın sigorta kutusundan dolayı çıkmıştı. Artık bir evleri yoktu. Mahir, bunları öğrendikten sonra kızlardan müsaade isteyerek yanlarından ayrılmıştı. Halletmesi gereken önemli bir işi daha vardı. Yavuz gelmeden bu planını harekete geçirmeliydi.

Helen: "Ne yapmayı düşünüyorsun Esma? Böyle olması çok kötü oldu, ben şimdilik arkadaşımda kalacağım ama bana temelli kalmayı teklif etti. Seninle görüşmeden kabul etmek istemedim."

Esma: "Anlıyorum, eğer gitmek istersen tabii ki gidebilirsin. Ben, henüz ne yapacağımı bilmiyorum. Sadece çok üzgünüm..."

Helen: "Her şey yanmış Esma, evden kurtarılacak hiçbir şey kalmamış. Dün gece, burada olsaydın yaşadığım şok ve korkuyu sana şu an anlatamıyorum. İnanılır gibi değildi. Ben de çok üzgünüm... Bu şekilde ayrılacağımızı hiç düşünmemiştim."

Esma: "Ben de öyle... Sen kararını vermişsin sanırım."

Helen: "Evet aslında verdim. Biliyorsun erkek arkadaşım, zaten onunla yaşamamı çok istiyordu. Daha fazla ertelemek istemiyorum hem durumumuz da malum yani başımıza gelenler."

Esma: "Anladım, senin için güzel olur umarım Helen."

Helen: "Teşekkür ederim Esma, senin için de güzel olur umarım. Birlikte güzel zaman geçirmiştik. Evle ilgili ne yapmamız gerekiyorsa da daha sonra haberleşip hallederiz." Diyerek, esma ile sarılıp vedalaştılar.

Süreyya: "Vay be! Bir devir kapandı yani. Canım, lütfen kendini bu kadar üzme! Her şey düzelecek biliyorsun."

Esma: "Haklısın, ama yine de elimde değil Süreyya, kafam allak bullak! Elimde iki valizle kalakaldım."

Süreyya: "Hayır öyle değil ama senin zaten İstanbul' da bir evin var. Ayrıca burada da var biliyorsun, benim ev var orası artık senin. Tabii eğer hala Paris' te yaşamak istiyorsan."

Esma' nın da, bunu düşündüğünü bilecek kadar iyi tanıyordu onu Süreyya. Sadece karar verme aşaması tahmininden daha kısa sürede ortaya çıkmıştı.

Esma: "Ne demek istediğini biliyorum. Mahir yüzünden, böyle düşünüyorsun ama ben daha kararımı vermemiştim. Burada ki hayatımdan öylece kopamam Süreyya bunu anlaman lazım! Kolay olmadığını biliyorsun. Ben de düşünüyordum evet inkâr etmeyeceğim. Mahir hayatıma girdiği andan beri düşündüğüm bir durumdu. Ama acele karar vermek istemiyorum. Onu çok seviyorum. Korkutucu derece de hem de! Nasıl anlatacağımı bilemiyorum, yani o da beni çok seviyor biliyorum bunu tam buramda kalbimde hissediyorum. Her şey o kadar yeni ve güzel ki, bu kadar hızlı gelişmesi beni korkutuyor."

Süreyya: "Seni çok iyi anlıyorum Esma, ama korkularının üzerine gitmelisin. Zaman dediğimiz kavram, çok anlamsız biliyor musun aslında! Birini yıllar içinde de bu kadar çok sevebilirsin, bir gün içinde de! Sen o kadar şanslısın ki canım... Zamanın seni aldatıp korkutmasına izin verme! Mahir'le yaşadığın her anın ve her şeyin çok kıymetli. Tabii ki acele etme, senin için işinin de ne kadar kıymetli olduğunu biliyorum. Ben sadece düşünmeni istedim. Sen zaten kendin için en doğrusunu yapacaksın."

Esma: "Öyle mi düşünüyorsun gerçekten yapabilecek miyim?"

Süreyya: "Sorduğun sorunun saçmalığına bakar mısın? Hayret bir şey kızım sen kendinin farkın damısın acaba?"

Esma: "Teşekkür ederim, iyi ki yanımdasın seni çok seviyorum."

Süreyya: "Ne teşekkürü tabii ki yanında olacağım!" Diyerek, esmaya sarıldı.

Mahir: "Ben ne olacağım hanımlar? Bakıyorum da yine sevgi pıtırcıkları olmuşsunuz. Helen gitti mi?"

İkisi de Mahir' in küçük sitemine gülmüşlerdi.

Esma: "Evet, gitti. Erkek arkadaşıyla kalacakmış bundan sonra bir ev arkadaşım yok yani!"

Mahir: "Üzüldüğün şeye bak, ben ne güne duruyorum burada! Yeri geldiğinde ev arkadaşın olmak için. Beni dilediğin gibi kullanabilirsin sevgilim! Hiç çekinme!" dedi gülümseyerek.

Esma, Mahirden böyle bir şeyi o an beklemediği için kızarmaya başlamış mahcup olmuştu. Üstelik yalnız da değillerdi! Süreyya, zaten bayılıyordu onunla uğraşmaya eline koz vermek de neydi şimdi! Ah Mahir, söylenecek şey miydi şimdi? Tabii ki söylediği şeyler çok tatlıydı içinden ona sarılıp öpmek geçiyordu, bozulan moralini düzeltmeye çalışma çabasına karşılık teşekkür etmek için ama işte çok utanmıştı! Süreyya ise, hiç gizlemeden gülüyordu. Amacı arkadaşını mahcup etmek değildi elbette ama kendini tutamıyordu. Allahtan çenesini tutmayı başarıyordu. Esma ise uyaran bakışlarla Mahir'e bakmaktan başka bir şey yapmıyordu şu an ve bu hiç de hoş bir durum olmuyordu. Çünkü Mahir, daha çok eğleniyordu. Esma da eğlenmeye karar verdi.

Esma: "Öyle mi diyorsun hayatım! Yani sen ciddisin değil mi?"

Süreyya, Esma' nın içinden ne çıkacak acaba diye meraklandı çünkü ifadesi gayet ciddiydi. Aynı şeyi Mahir de düşünmüştü ki o da Esma'ya biraz şaşırmış bir halde bakıyordu.

Mahir: "Tabii ki ciddiyim sevgilim. Hangi konuda olursa olsun, söylediğim şeyin arkasındayım! Ne istiyorsun Esma?"

Esma: "Burada yaşamak istiyorum, seninle birlikte!"

Süreyya: "Oha!! Ay pardon, ben biraz şaşırdım da cidden mi Esma? Az önce şey diyordun ya hani?"

Esma: "Ney diyordum?"

Mahir'in bakışları ikisi arasında gidip geliyordu, ne konuşmuşlardı ki 15 dakikalık yokluğunda Esma böyle bir karar vermişti. Ölçüp tartıyordu Esma'yı bu söylediğinde ciddi miydi yoksa ona misilleme mi yapıyordu. Gerçi fark etmezdi o ne derse zaten öyle yapacaktı.

Süreyya: "Şey dedin ya hani acele etmek istemiyorum demedin mi?"

Esma: "He onu diyorsun, evet dedim ama sen de zamandan bahsettin ya! Eee Mahir, hayatım cevap vermedin bana?"

Mahir: "Tamam, sevgilim. Sen nasıl istersen, burada olmak istiyorsan o zaman bizde burada yaşarız!"

Süreyya: "Bir dakika ya, bu ne şiddet bu celal Esma'm canım, sen yine de düşün biraz daha bence şimdi olayların sıcağıyla böyle karar verme hemen." Diyerek, biraz da telaşlanarak söylemişti bunu.

Esma: "Anlaştık o halde! Ben çok acıktım! Yemek yiyelim mi?" Diyerek, Süreyya'nın söylediklerini bilerek görmezden geldi ve konuyu değiştirdi.

Mahir: "Olur yiyelim tabii, ben de acıktım. Otel de mi kalalım yoksa dışarıya mı çıkalım?"

Süreyya cidden afallamıştı. Esma ciddiydi iyi ama nasıl olacaktı hiç istemiyordu ki biraz morali bozulmuş yüzü düşmüştü. O sırada telefonu çaldı! Arayan abisiydi. Hemen açtı.

Süreyya: "Abi nasılsınız? Var mı bir gelişme, babamı aradım ama açmadı."

Ahmet: "Canım iyiyiz biz, emniyette açamadık. Yarım saat oldu çıkalı, bizlik bir durum olmadığı net bir şekilde anlaşıldı. Onu haber vermek için aradım. Tabii soruşturma devam edecek."

Süreyya: "Gerçekten mi, çok şükür bu iyi haber!"

Ahmet: "Peki ya siz? Esma nasıl?"

Süreyya: "İyiyiz biz de, sigorta kutusundan çıkmış yangın. Ev kullanılabilecek durumda değil. Esma daha iyi birazdan yemek yemeye gideceğiz."

Ahmet: "Anladım, tamam o zaman tekrar konuşuruz. Bu arada yavuz da avukatlarını çağırmıştı. Epey yardımı oldu bilgin olsun."

Süreyya: "Anladım abi, yanınızda mı peki?"

Ahmet: "Hayır biraz önce ayrıldık, hayret seni daha aramadı mı?" Dediği sırada Süreyya' nın ekranında Yavuz'un araması belirmişti.

Süreyya: "Şu an da arıyor." Dedi Süreyya gülerek.

Ahmet: İyi, ben kapatıyorum öptüm canım bizimkilere selam söyle!"

Süreyya: "Ben de öpüyorum abim."

Mahir: "Ne olmuş? Sorun yok değil mi?"

Süreyya: "Yok, yeni çıkmışlar. Soruşturma, devam edecekmiş ama bizimkilerin bir ilgisi olmadığı anlaşılmış."

Mahir: "Oh çok şükür! Çok güzel bir haber bu! İçim hiç rahat değildi, onları bırakıp gelmekten dolayı ama burası da çok önemliydi. "

Esma: "Çok sevindim ben de çok şükür! Benimde değildi ama mecburduk!"

Süreyya: "Dert etmeyin, sonuçta hallettiler. Benim telefona bakmam lazım, izninizle." Diyerek, hala çalan telefona cevap verdi.

Süreyya: "Canım,"

Yavuz: "Hayatım, neden bakmıyorsun telefonuna kaç dakikadır çaldırıyorum."

Süreyya: Kusura bakma, senden önce abim aramıştı onunla konuşuyordum sonra da söylediklerini bizimkilere aktarıyordum o sırada aradın."

Yavuz: "Anladım, ne yapıyorsunuz iyi misin? Haberi abinden aldın o zaman?"

Süreyya: "Evet, her şey yolundaymış. Teşekkürler. İyiyiz bizde oteldeyiz yemek için çıkacaktık."

Yavuz: "Esma nasıl, evin durumu nasıl?"

Süreyya: "Esma biraz daha iyi, ev kullanılamayacak vaziyette. Ev arkadaşı da artık erkek arkadaşıyla yaşamaya karar verdi."

Yavuz: "Anladım. Esma ne yapacak peki?"

Süreyya: "O henüz karar vermedi."

Yavuz: "Tamam, ben bir saate uçağa binmiş olurum. Şimdi hazırlanmam lazım, seni tekrar ararım öpüyorum sevgilim."

Süreyya: "Yavuz gelmek zorunda değilsin, belki de ben de fazla kalmadan döneceğim yani onca işin gücün arasında bilemedim."

Yavuz: "Gelmek istiyorum Süreyya! Bu konuyu kapattık zannediyordum. Orada olmam da bir sakınca mı var?"

Süreyya: "Hayır, tabii ki hayır yanlış anladın hayatım. Tamam bekliyorum ararsın."

Yavuz: "Tamam sevgilim! Öpüyorum seni."

Süreyya: "Ben de seni.."

Süreyya Yavuz'un bu anlamsız çıkışı karşısında ne düşüneceğini bilemedi. Hâlbuki onu düşünerek söylemişti. Biraz canı sıkıldı ama belli etmek istemiyordu. Kendini toparladı ve Esma ile Mahir'in yanına döndü.

Süreyya: "Yavuz bir saate uçağına binmiş olacak. Esma' yı merak etmiş ben de olan biteni anlattım."

Esma: "Sağ olsun ama gelmesine gerek yoktu cidden."

Süreyya: "Biliyorum canım ama yanımızda olmak istediğini söyledi. Ee, nereye gidiyoruz?"

Mahir de Esma da, Süreyya' nın ne kadar belli etmek istememesine rağmen keyfinin kaçtığını anlamışlardı. Ama üzerine gitmediler.

***merkez

Zekeriya: "Abi işler baya karıştı."

Nihat: "Karışmasa şaşardım Zekeriya, neler oluyor?"

Zekeriya: "Yavuz her zaman ki gibi başrolde! Enver ailesini zora sokup sonrada kahramanlık peşinde koştu. Bizim de müdahalemizle Enver ailesi temize çıktı ama Esma'nın evi yandı. Neyse ki kimse zarar görmedi. Esma, Mahir ve Süreyya Paris'te Yavuz da yola çıktı o da gidiyor. Burada ki kahramanlık oyununu sonlandırdı sıra Paris'te! Bu arada Mahir otelin güvenlik ağına sızdı. Bununla ilgili çalışmamız devam ediyor.

Nihat: "Nasıl bir şerefsiz böyle davranır! Oyunu kurup, sonra da geçip izliyor üstüne bir de kahramanlık rolü kesiyor! Mahir, önemli Zekeriya onu sıkı takip edin hiçbir bilgiye ulaşmamalı! Kim takip ediyor?"

Zekeriya: "Aynen öyle abi, kendi çalıp kendi oynuyor işte! Takibi, Paris devraldı. Yavuz'un adamlarından ise ses yok şimdilik! Serhat yeni bir şey olursa haber verecek!"

Nihat: "Anladım Zekeriya, meclisle ilgili yeni bir şey var mı? Ya Kenan?"

Zekeriya: "Kenan'ın bilgisayarını da ele geçirdik. Mahir'i burada da ekarte ettik biliyorsun. Meclisle ilgili konum ve kişilere hala ulaşamadık ama çok yaklaştık. Orada yaşananları zaten biliyorsun abi."

Nihat: "Bu Mahir' i de sürekli ekarte edip duruyoruz. Yazık adam kendinden şüphe edecek! Garip bir durumdur onun için kesin. Neyse artık yapacak bir şey yok!"

 

***Paris

Mahir, kızları özellikle Yavuz'un gittiği eğlence mekanına yakın bir yere yemeğe götürmüştü. Yemek sırasında, kolayca gidip gelebilmeyi ummuştu. İşle ilgili olduğunu söyleyerek masadan kalktı ve mekana gitti.

Süreyya: "Esma canım daha iyisin değil mi?"

Esma: "Evet canım iyiyim. Olan oldu, yapacak bir şey yok. Hayatımı yeniden kuracağım. İşyeri ile görüştüm olanlardan bilgileri var bana biraz daha izin kullanmamı söylediler."

Süreyya: "Peki ne düşünüyorsun? Yani burada kalacak mısın? Biliyorum, Mahir'le burada yaşamak istediğini söyledin ama ne bileyim hala inanamıyorum kesin kararın mı? Sanki Mahir abimde bunu yeni duyuyormuş gibiydi yani bu birlikte verdiğiniz bir karar değilmiş gibi..."

Esma: "İzninle ben de sana bazı şeyleri sormak istiyorum Süreyya?"

Süreyya: "Tabii sorabilirsin bunun için izne mi ihtiyacın var aşk olsun, bana kendimi kötü hissettirdin şu an sanki üzerine fazla geliyor muşum gibi ben gayet soruyorum her şeyi sana ısrarla hem de!"

Esma: "Kendini kötü hissetme, sen böylesin neden böyle yaptığını da, niyetini de bildiğim için sıkıntı yok merak etme." Dedi gülümseyerek Süreyya bir nebze rahatlamıştı.

Süreyya: "Ee sor bakalım?"

Esma: "Sen nasıl bıraktın, Paris' ten neden bu kadar çabuk vazgeçtin? Modadan, kariyerinden biz bunun üzerine hiç konuşmadık, konuşamadık nedense bir süredir bunu sorguluyorum. Burası modanın kalbi, yani senin işin için en ideal ortam ama sen bir anda stajın bitti ve çekip gittin. Neden? Gerçekten hayalin istediğin bu muydu? Madelyn, seninle çalışmaya devam etmek isteyecektir, o olmasa bile başka bir yer olabilirdi."

Süreyya, arkadaşının söylediklerini bir süre düşündü. Haklıydı, dışarıdan nasıl göründüğünün farkındaydı ama asıl istediğinin bu olmadığını biliyordu. Ama isteklerine rağmen, böyle görünmesine engel olamamıştı demek ki.

Süreyya: "Oradan bakınca öyle mi görünüyorum?"

Esma: "Evet tam olarak, sessizce her şeyden vazgeçmiş gibi görünüyorsun! Yani benimle ilgili mücadeleni senin kendin için yapmadığını görüyorum. Yanılıyor olabilirim tabii senin düşüncelerine bağlı olarak bu durum değişebilir ama hissettiğim bu canım."

Süreyya: "Vazgeçmedim Esma, işim hayalim benim için, hala önemli. Belki de bunları gerçekleştirmenin başka yollarını arıyorumdur ve bu süreçteki sessizliğim sana bunu düşündürmüş olabilir. Haklısın dışarıdan söylediğin gibi görünebilirim ama asla vazgeçmedim."

Esma tehlikeli sularda yüzdüğünün farkındaydı. Süreyya'nın bazı şeyleri görmesi için kendini buna mecbur hissediyordu. Ne de olsa sonuçlarına da birlikte katlanacaklardı.

Esma: "Ne yapıyorsun peki bunun için, benim göremediğim ne var? Bana, atölye deyip geçme sakın! Esma, Süreyya'yı zorlamaya devam ediyordu. Gerçekten öğrenmek istiyordu. Çünkü karşısında Yavuz'dan önce ve sonra bir Süreyya vardı. Hiç bu kadar keskin, net olmamıştı bu çizgi.

Süreyya: "Benimle daha açık konuşabilir misin, aslında tam olarak öğrenmek istediğin ne?"

Süreyya farkındaydı, Esma'nın ne demek istediğini biliyordu. Yavuz'u soruyordu, Yavuz'dan öncesini ve sonrasını ayna gibi ona göstermeye çalışıyordu. Peki, cesaret edemediği neydi? Neden hala lafı dolandırıyordu? Kendine bunları hiç sormuş muydu? İşte şimdi tüm bunları düşünmeye iten arkadaşı karşısında duruyor ve cevap bekliyordu. Yerinde ve haklı sorular karşısında neden hala susuyordu.

Esma: " Şu an gayet açık konuştuğumu düşünüyorum, hatta daha öncesinde de... Anlaşılmayan ne?" Süreyya' nın kendi içinde nasıl mücadele ettiği, sorguladığı yüzüne yansıyordu. Esma' nın da istediği buydu. Yavuzdan önce ki Süreyya' yı görmek istiyordu.

Süreyya: "Esma beni düşündüğünü biliyorum, fakat ben aynıyım değişen bir şey yok hayallerimde, isteklerimde değişmedi. Sadece yol, biraz daha dolambaçlı olmaya başladı o kadar. Atölye diyerek tabii ki kestirip atmayacağım ama o da benim hayalimdi bunu biliyorsun."

Esma: "Tıpkı, senin de beni düşündüğün gibi, hayatında birisi olduğunda yol dolambaçlı olmamalı Süreyya, tam tersi o yol daha net, daha parlak daha görülebilir olmalı, doğru olan bu! Diğer yollar, sana göre değil canım karmaşa sana göre değil. Senin hayatın bu değil. Sen Yavuz'un yörüngesinde yaşamaya başladın sen aysın, yıldızsın sen başlı başına bambaşka bir şeysin, benim istediğim bunu kaybetmemen bundan vazgeçmemen! Bir şeylerin doğru olduğuna kendini inandırmaya çalışmak değil, o şeyin doğruluğunun gerçek olduğu hissinin kendiliğinden var olmasıdır."

Mahir geldiğinde, kızların çok ciddi ve düşünceli bir şekilde hatta hararetle konuştuğunu fark etti. Biraz uzaktan onları incelemeye devam etti. Acaba ne konuşuyorlardı merak etmekten kendini alamadı. Sonra da yanlarına gitmeye karar verdi.

Mahir: "Geciktim affedersiniz, görüşme biraz uzadı da."

Esma: "O kadar oldu mu hayatım fark etmedik, sorun değil."

Mahir: "Evet, yokluğumu fark etmemeniz beni biraz incitti açıkçası neden bahsediyordunuz?"

Esma: "Genel olarak olanlardan diyelim. Sen işlerini hallettin mi peki?"

Mahir: "hım, bizim aramızda diyorsun yani, peki öyle olsun hallettim canım. Bu arada Yavuz'dan haber var mı Süreyya?"

Süreyya: Mesaj atmış yoldaymış, buraya gelmesini söyledim. Mahir abi, bize şarap söyler misin?"

Esma: "Ama sen içmezsin ki canım, bak eğer az önce konuştuklarımız yüzünden kendini kötü hissediyorsan üzgünüm istediğim bu değildi."

Süreyya: "Seninle alakası yok Esma ya da az önce konuştuklarımızla, canım içmek istiyor ayrıca yanımızda Mahir var Yavuz'da gelecek birazdan, neden bana böyle bakıyorsun canım istemiş olamaz mı?" Süreyya, konuşmasının sonuna doğru sesinin ayarını yükseltmişti. Bunun farkındaydı da ama umurunda değildi. Etrafına bakındı, gözleri garson arıyordu. Tam seslenmek üzereydi ki Mahir araya girmişti.

Mahir: "Küçük Hanım, biraz sakin olsak mı acaba, tamam ben söylerim tabii ki canın istemiş olabilir istediğini içebilirsin."

Mahir, garsonu çağırmış ve içecek siparişi vermişti. Masaya çöken, ağır sessizliğin farkındaydı. Az önce ne konuştuysalar, hoş bir konuşma olmadığı kesindi. Yarım saat sonra Esma ve Süreyya ikinci kadehlerini bitirmişler ve devam etmek istiyorlardı. Mahir içmiyordu. O sırada Yavuz geldi.

Yavuz: "Merhaba, afiyet olsun. Süreyya sen şarap mı içiyorsun? Bir gün uzaklaşıyorum ve sen alkol alıyorsun?"

Süreyya: "Hoş geldin hayatım. Evet, içiyorum bu bir sorun mu? Neden herkes şaşırıyor!"

Yavuz, gelir gelmez böyle bir tepkiyle karşılaşmayı beklemiyordu. Mahir'e baktı önce sonra da Esma' ya kesin bir şeyler olmuştu. Süreyya' yı ilk defa böyle görüyordu.

Yavuz: "Hayatım ne gibi bir sorun olabilir, sadece sevmediğini bildiğim için sordum, ayrıca seni çok özledim, gel buraya!" Diyerek, sarılmıştı Süreyya'ya daha sonra ise, Mahir'le el sıkıştı. Esma'ya da selam vererek masaya oturdu.

Yavuz: "Ee bu geceyi neye borçluyuz bakalım?"

Süreyya: "Bize..." dedi hiç düşünmeden...

Yavuz: "Size eşlik etmemde bir sakınca yok öyleyse, madem bize içiyoruz."

Mahir: "Elbette." Diyerek, garsondan servis açmasını rica etti.

Yavuz: "Teşekkürler Mahir, siz ne yaptınız Esma sen nasılsın?"

Esma: "Ben biraz daha iyiyim teşekkür ederim."

Yavuz: "Çok üzüldüm Esma, başına gelenler için elimden ne gelirse yapmaya hazırım. Bundan sonrası için ne düşünüyorsun?"

Esma'nın konuşmasına, fırsat vermeyen Süreyya biraz da çakır keyif olduğundan, ondan önce konuşmaya başlamıştı. Mahir ve Esma ise, ona birazcık şaşırsa da Esma neler olduğunun farkındaydı. Süreyya dolmuştu ve sonunda patlıyordu tek dileği bu gecenin telafisi olmayan şeylerle sonuçlanmamasıydı.

Süreyya: "Esma gayet iyi, hatta kararını da verdi biliyor musun Yavuz? Burada yaşayacak Mahir'le birlikte buraya temelli yerleşecekmiş. Bu da kutlanmaya değer bir haber değil mi hayatım hadi hemen kutlayalım." Dedi imalı imalı konuşarak.

Yavuz'da Süreyya'da başka bir hal olduğunun, daha ilk dakika farkına varmıştı sadece şimdilik ayak uyduruyordu.

Yavuz: "Tabii ki kutlanmaya değer bir karar, tebrik ederim sizin için en iyisini dilerim."

Mahir: "Aslında henüz kendi aramızda, bunu konuşmadık." Diyerek, Esma'ya bakmıştı.

Esma: "Evet konuşmadık, sadece..."

Süreyya: "Sadece ne Esma? Sen söyledin, bu akşam buraya gelmeden önce söylediklerin neydi o zaman."

Mahir: "Süreyya biraz fazla değil mi, yani bu tepkin anlamaya çalışıyorum sizi ama bir sorun var sanırım bilmediğim. Neyin var canım?"

Esma: "Bırak Mahir, istediği gibi konuşsun, ben anlıyorum Süreyya'yı, ama onun kendini anladığından emin değilim."

Süreyya: "Öyle mi düşünüyorsun, beni çok iyi tanıyorsun ne de olsa değil mi?"

Esma: "Evet tanıyorum, o yüzden dilediğini söyleyebilirsin bu akşam, yani daha önce söylediğim şey sadece siz benimle uğraştığınız için ben de size takılmak istemiştim ve o yüzden de öyle konuştum yani Mahir'le bile konuşmadan böyle bir karar vereceğimi düşünmüş olamazsın!"

Süreyya: "Yaa, demek bizimle uğraşmak istedin öylesine yani?"

Esma: "Evet öylesine, orada durumun aslında öyle olmadığını da söyleyecektim ama zaman olmadı ve işte buradayız."

Yavuz: "Hayatım sen iyi misin biraz daha sakin ..." derken lafının gerisini getiremedi,

Süreyya: "Neden herkes, aynı soruyu sorup duruyor? Ben iyiyim, mutluyum tamam mı? Canım içmek istedi içiyorum, konuşmak istedi konuşuyorum, ne var yani ayrıca ben sakinim... Diyerek Yavuza' da patlamıştı.

Yavuz: "Pekâlâ, sakinsin tamam susuyorum ne istiyorsan onu yapabilirsin sevgilim."

Mahir: "Sanırım konuşmamız gerek Esma, özel olarak?"

Esma: "Evet haklısın, ama şu an sanırım ben de canım ne istiyorsa onu yapacağım Mahir."

Yavuz ve Mahir birbirlerine bakıp gülmeye başladılar.

Yavuz: "Hanımlar biraz gergin sanırım, kendi hallerine mi bıraksak Mahir ne dersin?"

Mahir: "Öyle görünüyor. Yarım saat önce böyle değildi hâlbuki."

Esma da, Süreyya da sarhoş olana kadar içtiler. Bu arada Yavuz ve Mahir emniyette olanları konuştular. Sonra da hep beraber otele geçtiler. Yavuz ve Süreyya, o gece ilk defa aynı odada kalıp beraber uyuyacaklardı. Yavuz için bu çok önemli ve heyecanlı yeni bir şeydi ama Süreyya tam olarak kendinde olmadığı için pek farkında değildi.

Mahir, Esma' yı yatırdıktan sonra, otelin güvenliğine sızma işlemini gerçekleştirmek için çalışmaya başladı. Yaklaşık 2 saat uğraştıktan sonra bu işten de bir şey çıkmayacağı kanaatine vararak Esma'nın yanına uyumaya gitti.

Yavuz Süreyya'yı yatırmış ve yanına uzanmıştı. İlk aklına gelen ise, bundan sonra çok yakın bir zamanda böyle ve daha güzel geceleri Süreyya ile yaşayacağı olmuştu. Kendinde olmadığı için, bu gece öncesinde ve sonrasında olanları konuşamamışlardı ama onu daha önce hiç böyle görmediği için merak içindeydi. Bambaşka bir Süreyya vardı karşısında bu gece bu onu tuhaf bir biçimde heyecanlandırmıştı.

Esma ve mahir kahvaltıya inmeden önce odada dün gece olanlar hakkında konuştular.

Mahir: "Dün gece olanlar hakkında, konuşmak ister misin?"

Esma: "Evet konuşmalıyız. Süreyya ile olanları, konuşmak istemiyorum herhangi bir sorunda yok zaten ama ikimizle ilgili konuşmalıyız."

Mahir: "Sevgilim, hiçbir şey için acele etmek zorunda değilsin. Biliyorsun akışına bırakmak, bazen en iyisidir olacak olan kendiliğinden olur, bu yüzden bu meselenin senin canını sıkmasını istemiyorum."

Esma: "Sen o kadar anlayışlısın ki Mahir, seni çok seviyorum. Sen olduğun için, kendimi çok şanslı hissediyorum. Biliyorum bu hiç değişmeyecek. Acele ettiğimden değil ama nihayetinde karar vermek zorundayım böyle devam edemem."

Mahir: "Zorunda hissetmenden, nefret ediyorum. Esma bu son yaşadıkların yüzünden böyle düşünüyorsun biliyorum ama sorun değil, yeni bir ev bulmak düzenini tekrar kurmak sorun değil inan bana, senin için hepsini halledebilirim. Seni çok seviyorum ve bunları isteyerek yapıyorum güzelim. Asıl şanslı olan, benim. Benim tek isteğim seninle olmak, senin yanında olmak, hayatını kolaylaştırmak ve seninle güzel bir aile kurmak."

Esma gerçekten de duygu yoğunluğundan patlamak üzereydi. Mahir'e aşıktı o da Esma'ya aşıktı. Bunun için beklemesine gerek yoktu. Kararını vermişti. Tüm bu olanlar, sadece her şeyi daha net görmesini sağlamıştı. O yüzden acele etmiyordu. Yalnızca yaşamak istediği hayatın, peşinden gidecekti. Nazikçe gülümsedi sevdiği adamın yüzüne.

Esma: "Biliyorum, her şeyin çok kolay ve hızlı bir şekilde eskisinden daha da iyi, yeniden yapılabileceğini biliyorum. Bunu yapmayı istiyorum Mahir, inan bana ama burada Paris'te değil. Türkiye'de seninle beraber yapmak istiyorum. Acele ettiğim ya da zorunda olduğum için değil hayatım. Olanlar, sadece gerçeği daha berrak görmemi sağladı. Daha önce bahsetmediğimi biliyorum ama benim de bir hayalim var hayalim başkaları için çalışmaya devam etmek değildi. Almam gereken riskler vardı ama beni birazcık korkutuyordu. Şimdi ise korkmuyorum ve yapabileceğime inanıyorum. O yüzden de dediğim gibi artık burada yaşamak istemiyorum. Ayrıca seni sürekli özlemek, sensiz daha fazla vakit kaybetmek de istemiyorum. Bunun ikimiz içinde zor olacağını, zaten biliyorduk. Her ne kadar dayanırız desek te ben kendi adıma çok fazla dayanamayacağımı biliyordum. Bilmem anlatabildim mi yeterince açık olduğumu düşünüyorum."

Mahir Esma'ya sarılmıştı. Gözleri pırıl pırıldı ikisinin de. Kararlarını vermişlerdi. Burada işleri bitmişti. Esma istifa etmiş ev ve iş ile ilgili tüm bağlantısını koparmıştı. Mahir ise Paris'ten Yavuz'la ilgili eli boş dönüyordu.

Süreyya, kendine gelmeye başladığında Yavuz yanında onun uyanmasını beklerken izlemeye devam ediyordu. Neredeyse bütün gece, onu izlemişti. Bir ara Süreyya'nın ona sarılmasıyla elinde olmadan irkilmiş bu yeni duyguları sindirmeye çalışıyordu.

Yavuz: "Günaydın uykucu, nasılsın?"

Süreyya: "Günaydın, çok mu uyudum off başım çatlıyor Yavuz!"

Yavuz: "Eh o kadar olur malum gece biraz fazla kaçırdın." Dedi, gülümseyerek ama Süreyya suratını ekşitmişti.

Süreyya: "Kendime inanamıyorum, nasıl oldu bilmiyorum ama ben..."

Yavuz: "Sevgilim birazcık fazla içtin diye, açıklama mı yapıyorsun şu an bana sen, inan hiç gerek yok. Sen şimdi güzel bir duş al kendine gelirsin, kahvaltıdan sona da ilaç alırsın hiçbir şeyin kalmaz."

Süreyya: "Haklısın evet, zaten pek bir şey hatırlamıyorum duşa girsem iyi olacak."

Süreyya duştan çıkmış hazırlanmıştı. O sırada Esma'dan gelen telefona cevap verdi.

Süreyya: "Tamam, canım biz de hazırız kahvaltı için birazdan ineriz."

Hep beraber, otelin bahçesinde kahvaltı için buluştuklarında konuşmaya ilk başlayan Esma olmuştu.

Esma: "Süreyya nasılsın canım, daha iyi misin?"

Süreyya: "Evet canım iyiyim, ben akşam olanları tam olarak hatırlamıyorum ama eğer seni üzecek bir şey yaptıysam özür dilerim."

Esma: "Saçmalama, tabii ki öyle bir şey yok canım benim. Dün geceyi boş verelim, geçti gitti. Aslında bizim size bir haberimiz var."

Süreyya: "Tamam o zaman güzel bir habere benziyor, söylesene ne bekliyorsun?"

Esma: "Ben Türkiye'ye dönmeye karar verdim. Süreyya artık burayla işim bitti."

Süreyya, masadakileri neredeyse devirerek, yerinden sıçramıştı.

Süreyya: "Sen ciddi misin, inanamıyorum Esma bu harika bir haber çok ama çok sevindim." Diyerek, ayaklanmış ve arkadaşına sarılmak için yanına gitmişti aynı şekilde Mahir'e de sarıldı. "Gerçekten çok mutlu oldum."

Mahir: "Teşekkürler canım benim, biz de mutluyuz. Aslında burada yapılacak çok bir şey kalmadı. Esma ile, emniyete gideceğiz ev ile ilgili işleri hallettikten sonra hemen dönebiliriz. Esma işyeri ile de konuştu bugün oraya da uğrayacak ve bağlantısını bitirecek."

Yavuz: "Sizin adınıza sevindim, umarım her şey istediğiniz gibi olur. Peki, işle ilgili planların var mı Esma?"

Esma: "Evet düşündüğüm şeyler vardı, bakalım onlar üzerinde çalışıp geliştirmeye çalışacağım. Belli mi olur bakarsınız kendi şirketimi kurarım."

Mahir: "O zaman akşama kadar bütün işleri halletmiş oluruz sanırım ben dönüş için bilet bakayım."

Yavuz: "Ne bileti, bakmana gerek yok benim uçağımla dönüyoruz. Siz işlerinizi halledip haber verin yeter. Serhat'la konuşurum ben organizasyonu yapar."

Mahir: "Teşekkür ederiz ama buna gerek yok Yavuz biz kendimiz dönebiliriz."

Yavuz: "Duymamış olayım, hep beraber dönüyoruz."

***İstanbul

Yavuz'un uçağıyla, hep birlikte dönmüşlerdi. Esma'nın halletmesi gereken birkaç işi daha vardı ama acelesi yoktu. Daha sonra da halledebilirdi. Son birkaç günde yaşananlar, herkesin keyfini kaçırmıştı. Mahir ilk iş, Esma'yı eve bıraktıktan sonra Ahmet'le buluşmaya gitti. Paris'ten de Yavuz'la ilgili bir şey çıkmadığını anlattı. Oradan da şirkete geçmişti. Aynı gün, merkezde de hareketlilik vardı. 11' ler meclisinin yeri bulunmuştu. Ayrıca Paris'ten döndüklerine dair bilgilerde merkeze gitmişti. Gökbey' den ise hala haberleri yoktu. Yavuz da Süreyya'yı eve bıraktıktan sonra şirkete geçmişti. Üretimi kontrol etmeliydi. Şirkete gider gitmez Barlas'ı aradı ve üretimde buluştular. Ayrıca hazırlanması gereken, bir düğünü vardı. Süreyya ise, mimar Sinan'la konuştuktan sonra onunla buluşmak için atölyeye geçti. Esma'nın dönüşü evdekiler ve Hikmet Bey tarafından sevinçle karşılandı.

***Yavuz& Barlas

Yavuz iner inmez, Barlas'la iletişime geçmişti. Üretim yerinde buluşmak üzere konuştular. Yasin'de hemen merkeze bu durumun bilgisini geçti. Ardından Yavuz'la buluşmak için çıktı.

Yavuz: "Hoş geldin ortak."

Barlas: "Sende hoş geldin Yavuz. Nerelerdeydin senden haber alamayınca merak ettim."

Yavuz: "Biliyorum öyle olmak zorundaydı. Paris'e gitmem gerekti. Süreyya'nın ailesinde işler biraz karıştı da."

Barlas: "Zaten karışık değil miydi? Süreyya ile aranız nasıl sorunları çözebildiniz mi?"

Yavuz: "Sen o geceyi diyorsun, daha o gece çözüldü zaten evleniyoruz hazırlıklara başladık dostum."

Barlas: "Senin adına sevindim. Hayırlı olsun. Başka ne sorun vardı ki?"

Yavuz: "Aile şirketi ile ilgili bazı sorunlar yaşadılar ama çözdük."

Piç herif! Şirket sorunuymuş, masum insanları ağına düşürmemiş gibi havalı davranmaya çalışıyor bir de!

Barlas: "Peki ya Paris?"

Yavuz: "Onu hiç sorma, Esma'yı biliyorsun evi yanmış o yüzden acil gitmek zorunda kaldık. Neyse ki onu da hallettik, yani Esma artık Türkiye' de yaşayacak."

Ya evet hallettin! Bok kafalı kızın evini yak, sonra da yanlarındayım ayağı! Sen ne ayaksın bir anlasam senin soyunu kurutmak lazım! Bir de evleneceğim diyor soysuz!

Barlas: "Temelli dönüş ha neyse daha fazlasını kurcalamayacağım. Artık işimize odaklansak mı dostum uzak kaldık sanki?"

Yavuz: "Haklısın, bu aralar başka sorunlar çıkınca öyle oldu. Ama artık her şey çözüldü. Hadi gel içeriye girelim bakalım ne durumdayız. Artık bende kendi üretimimizi piyasaya sürmek için sabırsızlanıyorum. Bu arada sevkiyat ile ilgili de bilgi veremedim sana daha önce her şey yolunda, katar artık seni sorgulamaz. Çok başarılıydın dostum. Doğuştan bu iş için yaratılmışsın sanki beni bile şaşırttın açıkçası şüphem yoktu ama çok titiz davranmışsın."

Barlas: "Teşekkür etmemi beklemiyorsun herhalde!" Diyerek, kahkaha atmıştı buna karşılık Yavuz da güldü.

Yavuz: "Ee ne durumdayız? Son denemelerin sonuçları nelerdir?"

Kimyager: "Çok güzel bir ilerleme kaydettik efendim. Son deneyin sonuçları, bu dosyada tüm bilimsel açıklamalar mevcut bakın size şöyle anlatayım."

Yavuz: "Kes tamam, bana bilimsel zırvalarla gelmeyin demedim mi size! Sonucu görmek istiyorum ben, deneklerde kullanmadınız mı bana hemen gösterin."

Kimyager: "Elbette efendim özür dilerim! Buyurun bu taraftan, son kayıtları açın hemen insan olanları!"

Yavuz ve Barlas, bir süre genç insanlar üzerinde, yapılan deneyleri izlediler. Maddenin, vücutlarına olan fiziksel etkileri ve ruhsal etkileri gözler önündeydi! Yavuz gülümsüyordu. Keyfi yerindeydi.

Yavuz: "İşte şimdi oldu! Bana bunlarla geleceksiniz, her zaman böyle çalışın. Bayıldım bu performansa!"

Kimyager: "Elbette efendim!"

Yavuz: "Ne kadar kaldı, tam olarak ne zaman hazır olur? İlk partiyi özel misafirlerimize sunacağız biliyorsunuz! Tek bir hata dahi istemiyorum!"

Kimyager: "Efendim, çok kısa bir süre sonra ilk partinin çalışmasına başlayacağız. Son bir deneyimiz kaldı şu an onun üzerinde çalışıyoruz.

Yavuz: "Anladım tamam uzamasın! Bu arada düşündüğüm şey mi o çalıştığınız deney? Ee, bana canlı sunum yapmayacak mısınız bugün? Ne dersin Barlas şöyle canlı canlı görsek daha tatmin olmuş olmaz mıydık?"

Barlas : "Neden olmasın sen nasıl istersen Yavuz."

Kimyager: "Evet efendim! Biliyorsunuz kadın ve erkek hormonları üzerine iki ayrı özel ürün için çok çalıştık ve gelişme kaydettik! Şimdi size, bunun nasıl işlediğini göstereceğiz. Diyerek, ortadan kayboldu bir süre sonra da genç bir kız ve erkekle döndü. Çocukların gözleri bağlıydı.

Kimyagerin heyecanı da gözle görülür derecede etrafına yansıyordu, bu yeni çalışma yeni bir buluş bulan bilim adamı edaları sergilemesi iğrençti! Barlas bunları yeni duyuyordu. Böyle bir çalışmadan daha önce haberi yoktu.

Barlas: "Bana daha önce bu yeni olaydan bahsetmemiştin Yavuz! Çok heyecanlandım!"

Yavuz: "Sürpriz olsun istedim! Bilirsin sürpriz yapmayı severim. Hadi bakalım etkilerini ben de ilk defa göreceğim, yani senin kadar ben de heyecanlıyım bu bizim başarımız olacak Barlas!"

Başarıymış! Sürprizmiş! Ulan şimdi burayı içinde seninle beraber ateşe vermek vardı ya! Neyse ya sabır az kaldı! Pis sırtlan az! Zavallı gençler resmen insanlık suçu işliyor! Savaş suçlarından bir farkı yok yaptığının ama sen dur yanına kar kalmayacak! Senin gibi bir yılanın, ancak başı ezilir! Bekle Yavuz başının ezileceği günü bekle!

Kimyager ise, heyecanla canlı deney gösterisine başlamıştı. Seyirciler de onun kadar heyecanlıydı. Barlas hariç!

***Merkez

Zekeriya: "11' ler meclisinin yerini bulduk, şu an da adamlarımız tam emin olmaya çalışıyor."

Nihat: "Bu harika bir haber! Gökbey, gelince mutlu olacak."

Mustafa: "Aynen hala hiçbir haber yok değil mi?"

Zekeriya: "Henüz yok! Ana karargâhtan da bir ses yok! Bu arada Yasin'den de haber var Yavuz aramış üretime gidiyorlarmış."

Nihat: "O, adı batasıca gelir gelmez sırtlanlar gibi kendi oluşturduğu leşine bakmaya mı gidiyor!"

Mustafa: "Şerefsiz! Geç bile kaldı!"

Nihat: "Zekeriya, Katar'la ilgili bir gelişme yok mu? Yurt dışı istihbarat ne diyor?"

Zekeriya: "Ramil Al Arshad, sadece QSC Grup' un müdürü esas patronlara ulaştık. Türkiye iş adamları sanayii derneğinin de aralarında olduğu toplantı Doha da yapıldı. Katar İşadamları Derneği (QBA) ile yapılan toplantıya Hussan Sajwanjı Bın al KHURAIR başkanlık etti. Ayrıca QSC grup yönetim kurulu üyeleri de katıldı. Üyelere ulaştık. Yönetim kurulu üyeleriyle beraber anlayacağınız üzere oluşum birçok ülkenin katılımıyla sağlanıyor. Şimdi sayacağım isimler dünyanın en zengin iş adamlarından oluşuyor."

Nihat: "Bu zenginliklerin, nereden geldiği şimdi anlaşıldı. Alçak herifler! Devam et Zekeriya."

Zekeriya: "Issad sawiris yapı kimyasalları sektörü, Mısır vatandaşı, 6.6 milyar dolar. Nassef mikati 5.9 milyar dolar, emlak sektörü Lübnan vatandaşı. Majip Bahwan 4. 7 milyar dolar, Yemek sektörü Cezayir vatandaşı. Othman Lansour 4.3 milyar dolar Petrol Fas vatandaşı. Raif Hariri 4.1 milyar dolar emlak yatırım lojistik sektörü Umman vatandaşı. Robert fayed 4 milyar dolar Telekom sektörü Mısır vatandaşı. Saeed al Cutti 2,7 milyar Dolar Tıbbi Malzemeler Birleşik Arap Emirlikleri. Abdulla Al Qebaisi 3,3 milyar dolar Otomobil sektörü Birleşik Arap Emirlikleri vatandaşı. Sassam Alghanim 3.9 milyar dolar Mücevher sektörü Lübnan vatandaşı. Kutayba al khafari 3.3 milyar dolar inşaat sektörü Kuveyt vatandaşı. Yönetim kurulu üyelerinden ulaşabildiklerimiz şimdilik bunlar, çalışmalar devam ediyor. Her biri ayrı ayrı incelemeye ve takibe alındı."

Nihat: "Güzel, bu gelişmeler iyi geldi işimiz zor ama sonuca varacağız. Bunu biliyorum! Yasin'i bekleyelim bakalım Yavuz cephesinden daha neler çıkacak?"

Zekeriya: "Tamam abi."

 

***Atölye

İç mimar Sinan, Süreyya' nın isteği doğrultusunda hazırladığı, çizimlerini masaya bırakmıştı ayrıca bilgisayarından da gösterip biraz daha netleşen kararlar üzerinden, neler yapacağından bahsediyordu. Bir süre böyle çalışmaya devam ettiler. Atölye iki katlıydı, deniz manzarasına sahipti ve bu manzaraya engel olmayan büyük camlarla kaplıydı. Işık çok iyi geliyordu ve buna çok fazla ihtiyacı olan Süreyya'nın ilk isteği, ışığın hiçbir şekilde kesilmemesiydi. Üst kat daha çok, küçük bir yaşam alanı konforunda düzenlenecekti. Alt kat ise, tamamen çalışma atölyesi olacaktı. İki kısımdan oluşmasını istiyordu. Bir yanda resimlerini yapabileceği bir alan, diğer yanda ise yine çizimlerini kendi tasarlayabileceği ve hayata geçirebileceği tüm makine teçhizatlarının da olabileceği bir alan. Ayrıca küçük bir dinlenme alanı da olursa şahane olacaktı. Sanat ve moda iç içe olacaktı. Hayali buydu! Kendi moda markasını, oluşturmak! Mimar, Süreyya'nın ne istediğini çok iyi anlıyordu. Süreyya, sadelikten minimalist bir alandan bahsediyordu. Ona bakınca bunu anlamak zor değildi. Konfor alanı da onun için çok önemliydi.

"Sinan Bey, tüm bunların içinde kendimi aynı zamanda evimdeymiş gibi hissetmek istiyorum. Rahat ve huzurlu umarım beni anlıyorsunuz?"

"Elbette Süreyya Hanım, sizi anlamak benim önceliğim. Kaliteye önem veriyorsunuz fakat ben buradayım deme şeklinizin sadeliğini buraya da yansıtmak istiyorsunuz. Duygusal yönünüzün buraya yansıması sizin için önemli! Sizi anlamış mıyım?"

Süreyya gülümsüyordu. Evet, onu anlamıştı.

"Teşekkür ederim, sizinle çalıştığım için memnunum!"

"Ben de öyle Süreyya Hanım, uzun zamandır böyle keyifli bir iş yapmamıştım. Bana da iyi geliyor!"

"Nasıl yani?"

"Bir insanın ruhunu anlamaya çalışıp, onu yaşatacağı yerin yansıması üzerine çalışmaktan bahsediyorum."

"Başka türlü tarif edilemezdi sanırım! Buna bayıldım."

"Kısa sürede halletmeye çalışacağım, elbette bu konuda ki heyecanınızı anlıyorum ama emin olun istediğiniz şey için zaman lazım, siz bana güvenin! Her aşamada size bilgi verip göstereceğim aslında bu işte beraberiz! Siz olmadan burayı tamamlayamayız anlaştık mı?"

"Anlaştık!"

"Bu arada, beklemeden çalışmaya başlamışsınız sanırım!" Dedi, üzeri örtülü olan tabloyu göstererek, "Benim, şu an onu görmem mümkün değil sanırım."

Süreyya gülümsedi yine, "o henüz çok yeni bir çalışma. Bittiği zaman belki görebilirsiniz!"

"Peki, ne ile ilgili olduğunu öğrenebilir miyim? Affederseniz fazla meraklı gibi görünmek istemedim ama yine de insan merak ediyor."

"Sanırım ne ile ilgili olduğunu, şu an kelimelerle ifade edemeyeceğim."

"Anlıyorum, Süreyya Hanım pekâlâ, o halde görüşmek üzere."

"Hoşça kalın Sinan Bey."

Süreyya, atölyeden içinde huzurla ayrıldı. Eve giderken, yolda Güniz aramış neler olduğunu ailesinden öğrendiğinden bahsetmişti. Bir araya gelmek istiyordu ama çok yoğun olduğunu iki gündür güzellik yarışması çekimlerinin provalarında olduğundan bahsetmiş yarın da canlı yayın olacağını söylemişti. Ama yayın bittikten sonra ilk iş, bir araya gelelim demişti. Ceren de çok uzak kalmış ve bizi özledi mutlaka bir araya gelelim. Diyerek, son gelişmeleri kısa da olsa Süreyya'dan dinlemiş ve görüşmeyi bitirmişlerdi.

 

Loading...
0%