Yeni Üyelik
29.
Bölüm

BÖLÜM 27(Yavuz' un Çevirdiği Dolaplar)

@nefelicalliope

Merkez

Yasin, Yavuz'dan ayrıldıktan sonra hiç beklemeden merkeze bilgi geçmişti. Son gelişen olaylar ona da sürpriz olmuştu. Zekeriya'ya her şeyi anlattı. Topladığı delillerle beraber merkeze gönderdi.

Ekip toplanmıştı Gökbey' in döndüğü haberi merkeze o gelmeden önce ulaşmıştı. Sabah toplantısı yapılacaktı o yüzden herkes hazırdı. Gökbey kapıdan girdiğinde herkes ayaklanmış birbirlerine selam vermişlerdi. Aynı zamanda hep bir ağızdan,

"Hoş geldiniz efendim!" diyerek karşılamışlardı.

"Hoş bulduk, nasılsınız her şey yolunda mı?"

Zekeriya: "Sizi özledik efendim, onun dışında her şey yolunda! Ayrıca yeni haberlerimiz var."

Gökbey: "Ben de sizi özledim! Ee oturun, anlat bakalım Zekeriya?"

Nihat: "Sizin operasyon nasıl geçti? Herkes sağa salim döndü inşallah!"

Gökbey: "Operasyon gayet başarılıydı Nihat abi Allah' ın izniyle hallettik!"

Nihat: "Çok şükür Gökbey."

Zekeriya: "İzninizle ben başlıyorum efendim?"

Gökbey: "Tabii başla Zekeriya."

Zekeriya: "Öncelikle, 11' ler meclisinin yerini bulduk, şu an da adamlarımız tam emin olmaya çalışıyor. Ayrıca, Türkiye iş adamları sanayii derneğinin de aralarında olduğu toplantı Doha da yapıldı. Katar İşadamları Derneği (QBA) ile yapılan toplantıya Hussan Sajwanjı Bın al KHURAIR başkanlık etti. Ayrıca QSC grup yönetim kurulu üyeleri de katıldı. Üyelere ulaştık. Yönetim kurulu üyeleriyle beraber anlayacağınız üzere oluşum birçok ülkenin katılımıyla sağlanıyor. Şimdi sayacağım isimler dünyanın en zengin iş adamlarından oluşuyor."

Issad sawiris yapı kimyasalları sektörü, Mısır vatandaşı, 6.6 milyar dolar. Nassef mikati 5.9 milyar dolar, emlak sektörü Lübnan vatandaşı. Majip Bahwan 4. 7 milyar dolar, Yemek sektörü Cezayir vatandaşı. Othman Lansour 4.3 milyar dolar Petrol Fas vatandaşı. Raif Hariri 4.1 milyar dolar emlak yatırım lojistik sektörü Umman vatandaşı. Robert fayed 4 milyar dolar Telekom sektörü Mısır vatandaşı. Saeed al Cutti 2,7 milyar Dolar Tıbbi Malzemeler Birleşik Arap Emirlikleri. Abdulla Al Qebaisi 3,3 milyar dolar Otomobil sektörü Birleşik Arap Emirlikleri vatandaşı. Sassam Alghanim 3.9 milyar dolar Mücevher sektörü Lübnan vatandaşı. Kutayba al khafari 3.3 milyar dolar inşaat sektörü Kuveyt vatandaşı. Yönetim kurulu üyelerinden ulaşabildiklerimiz şimdilik bunlar, çalışmalar devam ediyor. Her biri ayrı ayrı incelemeye ve takibe alındı."

Gökbey: "Gelişmeler iyi yönde, güzel! Sonuca geliyoruz artık yavaş yavaş."

Zekeriya: "Bu kadar da değil, henüz çok yeni gelen bir bilgi daha var! Bunu ekipte şimdi öğrenecek."

Nihat: "Neymiş, Yasin' den haber mi geldi?"

Zekeriya: "Evet bu sabah erken saatte, üretimde denedikleri madde tamamen yeni bir şey Yasin' de yeni öğrenmiş. Kadın ve erkek için ayrı özelliklere sahip yeni bir uyuşturucu üreteceklermiş! Bunun çalışmasını yapıyorlarmış ve tamamlanmak üzereymiş. Önünüzde ki dosyaların içinde Yasin' in gönderdiği bilgiler ve deliller de mevcut!"

Gökbey: "Anladım Zekeriya, şerefsizin gözü aç, zeki de ama maalesef zekâsını hiç olmadık yerlerde ziyan ediyor! Bu gerçekten de çok farklı ve yeni bir şey! Takip edelim! Başka bir şey?"

Dediğinde, ekiptekiler birbirlerine baktılar. Yavuz' un ayrıca yaptıkları vardı birde!

Gökbey: "Neler oluyor Zekeriya? Anlatmadığın ne?"

Nihat: " Ne olacak Yavuz soysuzunun keyfi pislikleri!"

Gökbey: "Şeref yoksunu yine ne dolaplar çevirdi?"

Zekeriya: "Karar verildi, Süreyya ile evleniyorlar. Ayrıca Enver ailesini zor durumda bırakmak için Gürcistan'a giden tırlarından birine uyuşturucu yerleştirdi. Bu da yetmedi Esma' nın Paris' teki evini yaktı!"

Gökbey cevap vermedi, düşünüyordu. Bir süre sonra,

Gökbey: "Klasik Yavuz yani! Siz halletmişsinizdir ama sorun çıkmadı ya?"

Zekeriya: "Çıkmadı hallettik, efendim!"

Gökbey: "Tamam, eğer başka bir şey yoksa ben bir eve uğrayıp geleceğim, havaalanından direkt buraya geldim."

Zekeriya: "Şimdilik bu kadar efendim."

Dediğinde, Gökbey ayağa kalkmıştı tam çıkacakken,

Mustafa: "Bir şey yapmayacak mıyız?" dediğinde herkes ona dönmüştü. Çünkü neyi kast ettiğini biliyorlardı.

Gökbey: "Neyi sorduğunu biliyorum Mustafa, ama bu kadar aceleci olma! Elbette yapacağız, izninizle biraz dinlenip düşüneceğim." Diyerek, çıktı.

Süreyya& Güniz& Esma &Ceren

Güniz canlı yayından pestili çıkmış bir vaziyette resmen savaştan çıkmış bir gazi edasıyla, çekim yerinden sabah ayrıldığından direkt evine gitmiş ve yatıp uyumuştu. Aklını susturmak zamanını almıştı ama sonunda o çok ihtiyacı olan uykusuna dalmıştı. Uyandığında ise, akşam olmuştu. Kızlara gruptan mesaj atmış ertesi gün akşamüstü buluşmak üzere karar vermişlerdi. O akşam olanları düşünmüş, telefonuna gelen arama ve mesajlara dahi cevap vermemişti. İki gün izinliydi, öncelikle bunun keyfini çıkaracaktı. Ertesi gün saat 16: 00' da kızlarla sözleştiği gibi Nişantaşı'nda buluştular. Herkes neredeyse aynı anda gelmişti. Birbirlerine sarılıp selam verdikten sonra siparişlerini verdiler.

Güniz: "Esma canım, olanlar için çok üzgünüm, yanında olamadığım için de! Ama aynı zamanda döndüğün için de çok mutluyum. Yine yeniden hep beraberiz."

Ceren: "Ben de canım, gerçekten olanları duyduğumda şok oldum. Her şey tüm aksilikler üst üste gelmiş inanılır gibi değil. Ama mutluyum sonuçta herkes iyi!"

Esma: "biliyorum canım, evet çok şükür iyiyiz. Her şey yoluna girecek bir karar verdim ve bu kararımdan dolayı da mutluyum."

Süreyya: "Önemli olan da bu değil mi zaten. Herkes iyi tüm yaşananlara rağmen, yaşanan yeni gelişmeler de yabana atılır gibi değil. İyi şeyler de oluyor yani. Daha da iyi olacak."

Ceren: "Evet mesela senin evleniyor olman, ya da Esma'nın Mahir'le ilişkisi." Dedi gülümseyerek.

Süreyya: "Evet umarım sizin içinde, güzel şeyler oluyordur. Tüm bu karmaşanın içinde seninle pek konuşamadık nasıl gidiyor iyi misin Ceren? Sen sanki kilo vermişsin?"

Ceren: "İyiyim canım, her şey yolunda. Evet, 5 kilo verdim. Yoğunum bu aralar sadece iş de değil biliyorsun kitabım onaylanmıştı. Yakın zamanda dosyayı teslim ettim. Editörler üzerinde çalışıyor. Bir yandan da kapak tasarımı için çalışıyorum."

Güniz: "Bu çok güzel bir haber hayatım çok sevindim."

Esma: "Aynen, şahane tebrik ederim Ceren, hayalini gerçekleştiriyorsun. Yakında ben de hayalim için çalışmaya başlayacağım. Hatta ufaktan başladım bile."

Süreyya: "Kendi işinin patroniçesi olacaksın sonunda!"

Herkes gülmüştü.

Güniz: "Ne güzel, ben ne zaman olacağım acaba.." Dedi, bezgin bir sesle arkadaşları durumu hemen fark etmişti, zaten geldiklerinden bu yana Güniz' de ki dalgınlığı fark etmişlerdi.

Süreyya: "Güniz canım, neyin var? Dalgınsın enerjinde düşük bir şey var sen de?"

Esma: "Evet sanırım bu durumu hepimiz fark ettik. Senin canlı yayının yok muydu, hani şu yarışma ne oldu onunla mı ilgili?"

Güniz: "Hiç sormayın, diyeceğim ama zaten anlatacağım için bunu söylemedim sayın, kafam allak bullak, keşke sadece işle ilgili olsaydı. Kızlar, çok enteresan şeyler oluyor ve ben tüm bunları nereye koyacağımı ya da hangi anlamları yüklemem gerektiğini bilmiyorum!"

Süreyya: "Hey tamam önce sakin ol, anlat bakalım biz yardımcı olabilecek miyiz değil mi kızlar?"

Esma: "Aynen kuzum seni uzun zamandır böyle görmemiştim. Bu yaşadığın her neyse canını fena halde sıkmış. Hadi anlat da çözelim." Dedi, gülümseyerek.

Güniz ise, çoktan nereden başlayacağını düşünüyordu. Süreyya'nın sesiyle irkildi, o sırada siparişleri masaya gelmişti. Garsonun gitmesini bekledikten sonra konuşmaya başladı.

Güniz: "Biliyorsunuz bizim kanal bu yıl Best Model Of Turkey güzellik yarışmasının 28. çekecekti. İşin başına, Nihal Hanım'ı koydular ama yapımcı olarak ben vardım. Bu arada, Nihal Hanım çok tatlı ve naif bir kadındır onunla ilgili hiçbir sorun olmadı hatta bana destek oldu ilk defa birlikte çalışmamıza rağmen. Çekim yeri, Fulya Sanat Merkezi olarak belirlendi. İki gün süren provalar, yeterince yoğun ve berbattı ama son gün yani canlı yayın günü hepsinin ötesinde geçti. Önce provanın ikinci günü, yapım koordinatörü arkadaşım istifa etti ve çekip gitti. Zaten küçük bir ekiple başlamıştık, ne olursa olsun büyük kapsamlı bir proje olduğundan ekibin yetersiz olduğundan bahsetmiştim ama biliyorsunuz kanallar ve prosedürleri. İşi bilen bir kişi varsa, ekip tamam demek onlar için! Neyse Seda'nın gidişiyle az olan ekibimiz, daha da azaldı."

Ceren: "Her şey sana kaldı desene sen şuna."

Güniz: "Aynen öyle! Ama beni bilirsiniz, işimi çok seviyorum iş yükü bazen yorucu olsa da huzurlu bir ortam varsa tüm bu aksilikleri ve yetersizlikleri göz ardı ederim. Daha önce size, stüdyo şefinden bahsetmiştim hatırlıyor musunuz?"

Esma: "Hani şu sana aşık olanı mı diyorsun?"

Süreyya: "Biz, ona pek aşık demiyorduk ama takıntılı daha doğruydu sanırım!"

Güniz: "Aynen o pislik herkese aşık ve takıntılı çünkü hasta ruhlu! Kıl kurdu ne olacak! Neyse sinirlenmeden anlatacağım."

Ceren: "Sana bir şey mi yaptı yoksa?"

Güniz: "Evet, bir sürü olay oldu. Her şey birbirine girdi."

Esma: "Nasıl yani? Ne yapmış olabilir ki herkesin içinde?"

Güniz: "Yayın günü, gerçi kaos günü demek daha doğru. Neden kimse işini doğru düzgün yapmıyor anlamıyorum ya da işini yapamayan insanları neden bu sektörde tutarlar ki bundan da nefret ediyorum!"

Süreyya: "Sektöre olan inancın beni her defasında şaşırtmaya devam ediyor Güniz, buna rağmen gayretine de hayran olmaya devam ediyorum bilgin olsun!"

Güniz: "Sen bir de bana sor. Her neyse o gün ekipteki diğer arkadaş yani, Umut büyük sayılabilecek bir hata yapmıştı, bizde bu konuyu nasıl çözeceğimizi tartışıyorduk. Umut, benden yaşça biraz daha büyük neyse işte biz tartışırken araya Bilal girdi ve her zamanki gibi saçmalamaya başladı. Konuyu bambaşka yerlere götürdü bu da yetmedi üzerime yürüdü ve kolumu sıktı. Hem de çok kötü sıktı kolum hala alı al moru mor bir şekilde takılıyor."

Süreyya: "Nasıl yani, ne demek kolumu sıktı. Bunu nasıl yapar nasıl izin verirler! İnanamıyorum nefret ediyorum böyle tiplerden! Sen iyi misin hastaneye gittin mi? Şikâyetçi ol Güniz!"

Süreyya, Esma ve Ceren'in de vereceği tepkiyi sesli dile getiren ilk kişi olmuştu.

Güniz: "Kızlar tamam bir sakin ol Süreyya, daha bitmedi oldum zaten! Bu arada, olaya şahit olanlarda vardı bir tanesi benim program sunucum Egemen Demirkan arkadaşlarıyla ziyarete gelmişti ayrıca davetliydi. Çünkü onun menejari aynı zamanda bu yarışmanın da içinde, Erhan Bey'le birlikte çalışıyordu. Arkadaşının birini tanıyorum sektörden yani, oyuncu o da ama diğeri kimdi tahmin edin?"

Kızlar birbirine bakıp bir anlam vermeye çalıştılar ama kim olduğunu bulamadılar. Hep bir ağızdan şunu adam akıllı bir anlatsana sen bize diyerek sözü Güniz'e devrettiler.

Güniz: "Biz tartışırken, orada olan her şeye şahit oldular hatta şahit olmakla kalmayıp, dahil de oldular. Yönetmen de geldi her şey bir anda oldu. Bilal, beni kolumdan tuttu ve bir süre bırakmadı kimseyi de dinlemedi. Aybars' da olaya dahil oldu. Bilal'in kolunu tutup çekti o da üzerine yürüdü, öyle olunca da Aybars yumruk attı. Ortalık karıştı. Beni de oradan uzaklaştırdılar bu sırada Bilal'i de tutmaya çalıştılar. Sonra da ben Mine Hanım'ı aradım ve ne var ne yoksa anlattım. Hastaneye gidip, darp raporu aldım orada ki polis karakola gitmeme gerek olmadığını söyledi tutanağı hastanede tuttuk bu arada Aybars beni hastaneye götürdü. Peşimizden de Egemen'le arkadaşı Anıl geldi. Sonrasında hastaneden çıktığımda, Mine Hanım hastaneye gelmişti. Orada biraz tartıştık. İstifa etmek istedim, çünkü hepsinden bıkmıştım.

Süreyya: "Aman Allah'ım neler olmuş canım benim ya bu arada Aybars kimdi yahu? Hatırlayamadım da ben?"

Güniz: "Anlatacağım bekle, birazdan anlarsın."

Esma: "Eee sonra ne oldu, götürdü mü polis o pisliği?"

Güniz: "Şöyle ki Mine Hanım istifamı kabul etmedi bana müsaade etti. Git biraz kendine gel dedi. Kısacası Egemen, Anıl ve Aybars'la gitmemi söyledi, yani beni onlara emanet etti. Git bir şeyler iç dedi. Ben de alkol almıyorum bir süredir biliyorsunuz. Neyse, Ortaköy'e geçtik. Papatya çayı içeyim bari dedim hani sinirlerime belki iyi gelir diye, bu arada hastanede çok gergin olduğumdan ve ağrım da olduğu için kas gevşetici vermişlerdi. Egemen'de Bilal'i tanıdığından garibim şaşkındı. Bizim programında stüdyo şefi o ya. Neyse konumuz tüm gündemimiz bu tabii. Bilal' in neden böyle davrandığı üzerinden konu açıldı tabii. Anıl, akıllı çocuk olayı hemen çözmüş o aydınlattı herkesi beni de zahmetten kurtardı. Güniz'e takıntılı bunun nesini anlamadınız diyerek. İşte erkek egosundan ukalalığından konu açıldı öyle konuşurken biraz sinirlendim tabii ben de dedim ki size bir hikaye anlatayım sonra da başladım anlatmaya."

Esma: "Ne hikâyesi? Ay bir dakika benim kafam karıştı, neyse sen anlat ne çıkacak cidden merak ediyorum?"

Güniz: "Aybars'ı hatırlamadınız hala değil mi?"

Süreyya o an aydınlandı ve hatırladı.

Süreyya: "Nasıl yani? O Aybars mı yani yanındaki nasıl ya? Ne alaka kızım, kaç yıl geçti!"

Esma: "Bize de söyleseniz de, böyle mal gibi kalmasak ben hala uyanamadım olaya Ceren sen anladın mı? Hangi Aybars?"

Ceren : "Sanırım kimden bahsettiğini anladım ama ne alaka cidden nasıl bir tesadüf?"

Güniz: "Hah şöyle olayın bu kısmını kaçırıyordunuz neredeyse, şimdi şaşırmayı bırakın tabii ki böyle karşılaşmalar beni bulacaktı kaçınılmaz tesadüflerimden sonuncusu ne diyeceğim ki başka!"

Süreyya: "Ay durun bir dakika bırakın da anlatsın? Ee ne oldu, o seni hatırladı mı peki? Sen ne zaman hatırladın ilk gördüğünde mi ay çok heyecanlı!"

Güniz: "Ya ne demezsin inanılmaz heyecandan geberdim. Neyse görür görmez tanıdım ama tanımamazlıktan geldim ta ki..."

Süreyya: "Ta ki mi? Ay öleceğim şimdi film gibi kızım ya eee..."

Güniz: "Baya eğleniyorsun sen şu an Süreyya, farkında mısın? Neyse işte ben tecrübeliyim kızım bu kaçıncı karşılamamız bir daha kendimi hatırlatırsam tövbe demiştim o son karşılaşmamızdan sonra hatırlarsan!"

Süreyya: "Evet, artık hatırlıyorum demiştin! Ee, hikâyede kaldın ne oldu?"

Güniz: "Evet yani o olduğunu söylemeden masal anlatır gibi anlattım geçmişi işte. Bir kız varmış, o kız bir yerde işe başlamış, orada yeni bir kız arkadaş edinmiş, sonra o kız bu yeni kıza erkek arkadaş ayarlamak istemiş. Onun için bir akşam, kendi arkadaşlarıyla tanıştırmak için buluşmuşlar ama o çocuktan hiç hoşlanmamış. O akşam oraya başka bir arkadaşları daha gelmiş. Kız, o olduğunu bilmeden çocuk daha kapıdan girerken, ondan etkilenmiş. Sonrasında ise, yanına gelip tanışıp oturduğunda çok şaşırmış. Sonra çocuk da ondan etkilenmiş, ama kız onunla ilgili bir şey öğrenmiş ve onu reddetmiş buna rağmen, çocukla kız bu kızla görüşebilmesi için 3 defa daha girişimde bulunmuşlar. O geceden sonra bir daha bir araya gelememişler. Sonrasında da çocuk, başkasıyla sevgili olmuş. Hem de yine aynı işyerinden bir kızla. Sonra kızla çocuk, karşılaşmışlar ama kız taksideymiş, çocuk da arabasında. Kız o akşam arkadaşlarıyla buluşmaya gidiyormuş. Olanları arkadaşlarına anlatınca, onlarda onu mesaj atması için ikna etmişler. Tabii çocuk, dalga geçmiş kızın hafızasıyla çünkü kız aracının plakasını söylemiş. Plakayı o ilk karşılaşmalarında, onu eve bıraktığında görmüş. Özel olduğu için de aklında kalmış ama çocuk, dalga geçince çok sinir olmuş. Kendine kızmış! Hatta Çocuğu magazinden takip edebilirlermiş. İşte hikâyenin en özet hali bu kızlar!"

Esma: "Ohaaa inanamıyorum! Aybars ha ve yine mi karşılaştınız! Şaka olmalı, kızım bu çocuk senin kaderinde var bak vallahi dönüp dolaşıp seni buluyor!"

Güniz: Hı tabii acayip karşılaşmalara doyamıyoruz! Hatırlanmayan karşılaşmalar! Ne anlamı varsa..."

Ceren: "Bence de artık, ben de Öyle olduğunu düşünüyorum ve şoktayım!"

Süreyya: "Eee, ay susun sonra şaşıralım. Hepsine toptan şaşırırız, devamını da dinleyelim de? Zaten acayip kızmış baksanıza şuna!"

Güniz: "Kızarım tabii! Ee si ne Egemen'le Anıl, gayet ciddi ciddi arada sorular sorarak beni dinlediler. Aybars danası da tabii. Ve hatırladı! Ama belli etmedi kendince, gerçi onun hatırlayıp hatırlamaması önemli de değildi o an... Egemen, "arkadaşın hafızası baya kötüymüş desene." Diyerek, araya girdi ben de "kötü mü bilmem ama kütük gibi köşeli olduğu kesin" dedim. Anıl' da, "off iyi laf soktun kusura bakma ama" dedi. Aybars'tan hala ses yok tabii. Sesi içine kaçtı zannımca! Oh iyi oldu o köpeğe! Delici bakışları dışında! Anıl' da Egemen' de onu neden reddettiğime takıldılar. Yani anlattığım hikâyede ki kızın neden reddettiğini sorup durdular ama cevap vermedim tabii. Aralarından biri nedenini zaten biliyordu."

Esma: "Neydi nedeni bak hatırlayamadım şimdi."

Güniz: "kuzum senin neyin var Allah aşkına senin de mi sıkıntın var hafızanla hım ne bu her şeyi unutmuşsun! Ama olmaz ki böyle!

Süreyya: "Ben, çok net hatırlıyorum. Ondan nasıl etkilendiğini ve kendinle nasıl mücadele ettiğini de hatırlıyorum. Reddetme sebebini düşününce, aslında çok kolay reddetmiştin çok fazla üzüleceğini bilmene rağmen."

Güniz: "Sen olsan ne yapardın?"

Süreyya: "Hiç düşünmeden, senin yaptığının aynısını yapardım Güniz, o zaman başka türlüsü mümkün değildi."

Esma : "Bize de söyleyecek misiniz?"

Güniz: "Çünkü yakın zamanda, nişanlanacağını öğrenmiştim. Şimdi hatırladınız mı?" dedi, sanki o ana tekrar gitmişti bunu açıklarken...

Esma: "Offff, evet ya ama o iş öyle değildi tam olarak, ailesinin zoruyla nişanlanmayacak mıydı? Öyle hatırlıyorum?"

Güniz: "Aaa cidden mi hatırlama fonksiyonun açıldı bakıyorum da Esma Hanım!" dediğinde herkes güldü.

Süreyya: "Evet öyleydi ama işte sonuç olarak nişanlanacaktı gerçi, çocuk o durumdan kurtulmak için de her şeyi yapıyormuş o dönem ama Güniz en doğrusunu yaptı."

Güniz: "Madem ben, en doğrusunu yaptım da bu adam ne diye bumerang gibi ne kadar uzağa atsam da gelip yine beni buluyor!"

Süreyya: "Sen de haklısın! Cidden enteresan. Peki, sonra ne oldu?"

Güniz: "Sonra uyumuşum. İlacın ve papatya çayının etkisiyle, Anıl yanımda oturuyordu sanırım onun omuzunda uyuya kalmışım. Hatta fotoğramızı çekmişler de, neyse çocuklar halletmiş silmişler bir de magazine malzeme olacaktım. Tam bir kâbus! Uyandığımda, Fulya Sanat'ın park alanındaydık ön tarafta Aybars' ın arabasının içinde! Yaşadığım stresi düşünsenize! Polislerin Bilal'i götürmek için geldiği sırada hem de arabadan nasıl indim bilmiyorum. Mine Hanım da oradaydı. Yönetmen'le tartışıyordu çünkü Bilal onun gözdesi olduğundan, bu kadarı fazlaymış böyle olmazmış şikâyet etmemeliymişim vesaire vesaire, boş laf kalabalığı. Bilal, polisler onu götürürken de bana saldırmaya kalktı neyse ki Aybars buna da, engel oldu. Elini suratıma bir santimetre yakındayken tutup çevirdi, diziyle bacağına tekme atarak yere düşürdü. Her şey yine bir anda oldu. Herkes şok oldu, o an tabii polisler kelepçeyi takıp Bilal' i götürdüler. Hala bana hakaret etmeye devam ediyordu. Bütün şahitleri de dinlemişler. Onun yerine, stüdyo şefi olarak Emrah'ı istedim. Sonra da işe daldım, mecburen hiç istememe rağmen! Yüzüstü bırakamazdım. Mine Hanım'la konuştuk tabii öncesinde baya "kanal ve ben yandayım" dedi. Yönetme' nin, tüm itirazlarına rağmen. "Bunu daha sonra etraflıca konuşup çözeceğiz." dedi.

Ceren: "Vay arkadaş! Cidden sanki gerçek değilmiş gibi tüm bu olanlar! Yönetmene de pes doğrusu! Şimdi kızlar Aybars' ı da harcamamak lazım ama iki defa Güniz' i kurtarmış!"

Süreyya: "Yani bilemedim ben de şimdi arada kaldım. Ya Aybars?"

Güniz: "Valla Süreyya, Aybars umurumda değildi o an affedersin de götümden ter akarken onca işle boğuşurken onu düşünecek halim yoktu!"

Süreyya: "Tamam canım kızma bir şey demedik de merak ediyoruz yani sonuç ne oldu?"

Esma: "Yani, aşırı öfkelisin canım bu kadar sinir bünyeye zarar!"

Güniz: "Sonuç şu, galiba Egemen de benden hoşlanıyor, zaten şüpheleniyordum ama o gece daha da netleşti. Aybars da konuşmak istedi tabii, sanırım birbirlerinin de farkına vardılar ve arkadaşlar bu ikisi! Anıl, zeki çocuk bence her şeyi anladı! Aybars, bütün gece peşimden koştu ama konuşmak istemediğimi söyledim. Israrcı pislik! Egemen de beni kontrol etmek için aradı, arada da mesaj atıyor! Sabah ayrıldım çekim alanından biliyorsunuz. Aybars eve bırakmak için ısrar etti, aynı şekilde Egemen de!"

Kızların hepsi de, ne diyeceklerini bilemez halde Güniz' e bakıyordu. Güniz ise, susmuştu. Kızların alıklığının geçmesini beklerken,

Güniz: "Çok susadım ve açım! Üç gündür doğru düzgün bir şey yemedim. Oh be, anlatınca baya rahatladım, iştahım açıldı sanki!" Diyerek, yemeğine döndü. "Ee hadi siz de ama bana öyle bakmayı kesin tamam mı? Ayrıca sakın bana, şimdi ne yapmayı düşünüyorsun da demeyin!"

Hiç inandırıcı olmayan bir sesle, demeyiz dedi Esma, değil mi kızlar? Diyerek, Süreyya ve Ceren'den de bir tepki bekledi.

Ceren : "Yani, şimdi sormayız istersen ama cidden ne yapacaksın?" dedi gayet heyecanlı ve meraklı bir ses tonuyla!

Süreyya daha fazla dayanamamış ve kahkahayı basmıştı. Ardından da,

Süreyya: "Sinirim bozuldu Güniz, kusura bakma ama şu an da hayatının en makul sorusunu kabul etmiyorsun hiç itiraz etmeden kabul et bence bu soruyu hayatına!"

Güniz, gözlerini devirerek arkadaşlarına baktı. "İmalı bakışlarınızı derhal üzerimden çekin! Rahat rahat yemeğimi yemek istiyorum! Ayrıca, kabul etmiyorum çünkü canım öyle istiyor! Tamam mı? Konu kapanmıştır!" Dediğinde, tam Süreyya konuşmak için ağzını açmıştı ki diyeceği şeyi yutkunarak, öylece onlara yaklaşan Aybars'a bakakaldı. Ardından da, "yok artık" diyebildi sadece...

 

Esma: "Ne oldu Süreyya, sen nereye bakıyorsun canım biri mi geldi?" Demesiyle hepsinin arkasına bakmaya başlaması bir oldu. Güniz, elindeki sudan içtiği yudumu püskürtmek zorunda kaldı. Aybars gelmişti buradaydı ve şu an ona doğru yürüyordu.

Kızlar, hemen Güniz'e peçete uzattılar ama peçete onu kurtarmayacaktı. Şaşkınlığından sıyrılıp kendini hemen toparladı. Aybars o sırada tam karşısında duruyordu. Ukala dingil! Sırıtıyordu bir de!

Aybars: Merhaba Güniz, yine karşılaştık! Herkese iyi akşamlar." Dedi, gülümseyerek onu burada görmeyi kendisi de beklemiyordu. Ulaşmak için çok uğraşmıştı ama gerçekten bu tesadüf onun için bile fazlaydı. "Güniz lütfen konuşmamız lazım!" dedi hemen fırsatı kaçırmak istemeyerek...

Güniz: "Haydaaa, bu kadarı da fazla ama artık! Senin ne işin var burada? Yine karşılaştık ta ne demek? Belki ben istemiyorum karşılaşmayı, ne diye yanıma gelip selam veriyorsun görmemezlikten gelebilirdin ne de olsa bildiğin yaptığın şey!" Güniz, gerçekten sinirliydi! Sesinin yükseldiğinin farkında olamayacak kadar! Ama o an sesinin ayarı hiç umurunda değildi.

Süreyya, hemen araya girdi çünkü etraftaki insanların dikkatini çekmeye başlıyorlardı. Bu arada bu Aybars bu kadar yakışıklı mıydı ya diye de içinden geçirdi hiç alakasız bir anda.

Süreyya: "Güniz canım sakin ol istersen! Herkes bakıyor."

Güniz: "Neden? Niye ben sakin olmak zorundayım? Sinirlendirenin hiç mi suçu yok! Ben şurada usul usul, yemeğimi yiyorum gelmiş bir de merhaba diyor ne merhabası ne? Merhabaymış karşılaşmaymış! Ukala sen de!"

Aybars Güniz'in öfkesini anlıyordu. Geçmişte olanları, çok güzel özet geçmişti. Haklıydı kızmakta tek istediği onunla konuşmaktı. Hatırlamadığı halde yine yeniden aynı kişiye ona vurulduğunu anlatmak istiyordu. Bu defa işi zor olacaktı biliyordu. Ama pek vazgeçmeye niyeti yoktu. Hatta kızgın olması hoşuna gidiyordu. Tepki vermesi, onun da bir şeyleri unutmadığını gösteriyor olabilirdi. Bu umuda tutunmak istedi. Gülmek istedi, 2 gündür hiç keyfi yoktu bu gece de buraya arkadaşların ısrarı ile gelmişti son anda karar vermişti gelmeye, "ya gelmeseydim" diye düşündü içinden onu görme fırsatını bir kere daha kaçırmış olacaktı. Gülümsedi kendi kendine, düşünürken bir an nerede olduğunu da unutarak! Bu hiç iyi olmamıştı. Çünkü gülmemesi gerekiyordu hem de öfkeden çıldıran karşısında ki bu güzel kadının sinirinin odağı o iken..

Güniz: "Sen neye gülüyorsun öyle be! Diyerek, artık ayağa kalkmıştı. Aybars da tam dibine girmişti. Söylesene komik olan ne? Sen kendini ne zannediyorsun? Çekil şuradan bir daha da sakın karşıma çıkma!" Diye, tam olarak yüzüne doğru bağırırken, ne kadar yakınlaştıklarının da farkında olmadan ondan uzaklaşmaya çalıştığı sırada, Aybars daha fazla dayanamadı! Onu gördüğü ilk anda tanıması gerekiyordu, o ilk anda şu an aklında olan şeyi yapması gerekiyordu! Fena tutulmuştu. Birazdan yapacağı şeyin, sonuçları da iyi olmayacaktı ama elinde değildi! Tüm bu düşüncelerden sıyrılıp, onu uzaklaştırmaya çalışan Güniz'i tutup kendine daha da yaklaştırdı ve herkesin içinde onu öptü! Öfkeli bir şekilde ama aynı zamanda da tatlı tatlı çemkirirken ne kadar havalı olduğunun farkında bile değildi. Bunu yapmasa çok pişman olacaktı. Onun bağırışı Aybars'ın öpüşüyle yarım kaldı ve ortama ölüm sessizliği düştü. Güniz ise, yaşadığı şok ve mahcubiyetle kendini kurtardığı an da Aybars'ın yüzüne okkalı bir tokat attı ve ardına bile bakmadan hışımla çantasını da alarak oradan çıktı. Kapının önünde durdu ve öylece kalakaldı ona dönen bakışlara aldırmadan...

"O da neydi öyle, bu çekim de neyin nesiydi! Cidden delirmek üzereydi. Öpmüştü herkesin ortasında onu öpmüştü! Hadsiz köpek!" Diye, bağırdı arabasını istemeye yönelirken! Sesi içeriden duyulmuştu. Aybars, kahkaha atarak gülmeye başladı. Herkesin ortasında suratına yediği tokat umurunda değildi. O sırada kızlar da, eşyalarını alıp çıkmak için hareketlenmişlerdi şok içindeydiler! Aybars' ın kahkahası Süreyya'yı da çileden çıkarmıştı.

Süreyya: "Sana, diyecek söz bulamıyorum! Gerçekten mi onu böyle mi ikna etmeyi düşünüyorsun? Biliyor musun senin için üzülüyorum, Güniz' in öfkesiyle daha önce tanışmamıştın değil mi?"

Aybars: "Hayır, aslında daha önceki minik gösterisi dışında bilmiyorum."

Süreyya: "O halde hazır olsan iyi edersin! Gördüğün üzere dilinin kemiği yok!"

Aybars: "İnan bana hazırım. Bu arada adını öğrenebilir miyim?"

Süreyya: "Yüreklisin yani? Görelim bakalım gerçekten öyle misin? Adım Süreyya Feray Enver."

Aybars: "Memnun oldum Süreyya Feray, ben de Aybars Kerimoğlu." Süreyya'nın elinde tuttuğu telefonu almıştı. "İzin verir misin numaramı versem ona ulaşmam lazım Süreyya lütfen bana yardım eder misin?"

Süreyya düşündü, olanlar çok ilginçti ve daha hiçbir şey olmamıştı ve kendince, onların içten içe görüşmeleri gerektiğini de düşünüyordu. Çünkü yarım kalmışlardı, başlamadan bitirmişlerdi. Ve bir karar verdi. Aybars'a Güniz'in ve kendisinin numarasını verdi. Ceren ve Esma çoktan Güniz'in peşinden gitmişlerdi.

Aybars: "Teşekkür ederim bunu hiç unutmayacağım Süreyya."

Süreyya: "Unutmasan iyi edersin! Diyerek, o da arkadaşlarının yanına gitti ve arabasını istedi.

Aybars ise sanki o tokadı yememiş gibi mutluydu...

Bir ay sonra...

Düğün Hazırlıkları

Günler, o kadar yoğun geçiyordu ki, bir yanda atölyenin tadilatı ve hazırlık süreci, diğer yanda ise düğünümün hazırlıkları. Arada da mümkün olduğunca vakıfla ilgileniyordum. Yavuz' un benim için sağladığı, yardımcılar olmasa hiçbir şeye yetişemezdim. Benim için her şeyi yapıyordu. Bunaldığım an da yanımda oluyordu. Birçok şeyle de, bire bir alakadar oluyordu. Atölyem tamamlanmak üzereydi. Düğün hazırlıklarım da neredeyse bitmek üzereydi. Sayılı bir zaman dilimine girmiştik artık. Bugün gelinlik seçmeye gidecektim. Ayrıca, evlendikten sonra Yavuz' la beraber oturacağımız evi de seçecektik. Yavuz seçeneklerimi hazırlamıştı bana düşen, sadece gidip görmek ve beğenip onaylamaktı. Gelinlik seçmeye Esma ile gidecektim. Oradan da Yavuz' la bana attığı ilk adreste buluşacaktık. Esma için de günler yoğun geçiyordu, Türkiye' deki hayatı için planlarını gerçekleştirmek adına ilk çalışmalarına başlamıştı. Kendi işini kuracaktı. Butik bir işletmeyle başlamak istedi. Ona da, Mahir her konuda yardımcı olmaya çalışıyordu. Çok şanslı olduğumuzu düşünmeden edemedim. Güniz için işler hala biraz daha karışıktı. Aybars ona ulaşmak ve konuşmak için bir süredir her yolu deniyordu. Bunca yoğunluk arasında Güniz' i unutmuş değildik ancak bir türlü de rahat rahat görüşemiyorduk. Hep bir acele, hep bir ayaküstü sohbetlerle geçiştiriyorduk.

Esma ile mağazada buluşacaktık. Tam saatinde oradaydım, benden bir süre sonra da Esma gelmişti.

"Canım selam, gecikmedim değil mi?"

"Selam tatlım, yok ben de yeni geldim zaten nasılsın? Halledebildin mi?"

"İyiyim, sen nasılsın bakalım gelin hanım? Yani hallettim sayılmaz iki yere bakabildim bugün bir yer daha var orayı da görmek istiyorum. Bir yandan da evrak işleri bir türlü bitmiyor. Ama olacak nihayetinde."

"Anladım canım, evet biraz stresli bir süreç ama ben inanıyorum çok iyi olacak. Zaten senin elinin değdiği her yerde çiçekler açıyor. Çok merak ediyorum aslında, bugün gelinlik seçme işim olmasaydı seninle gelecektim. Sabah da çok yoğundum."

Esma ve Süreyya kendi aralarında dalmış konuşurlarken araya, Birdal moda evi sahibi olan ünlü modacı Sanem Birdal girmişti.

"Hoş geldiniz Süreyya Hanım. Nasılsınız?"

"Hoş bulduk Sanem Hanım, teşekkürler siz de iyisiniz umarım."

"Teşekkür ederim iyiyim, lütfen böyle buyurun, Yavuz bey aradığında, sizin adınıza mutlu oldum. Sizi tarif ettiğinde gözümde canlanan bazı parçalar oluştu. Onları sizin için hazırlattım. Tabii bu parçaların dışında da istediğiniz bir model olursa onu da ayarlayabiliriz. Vaktimizin kısıtlı olması üzücü, sizinle daha uzun bir zaman diliminde çalışmayı tercih ederdim. Size özel bir dikim yapmayı çok isterdim."

"Evet, vakit konusu biraz sıkıntı tabii ama bakalım kısa sürede de iyi bir şeyler olacağını düşünüyorum. Gösterdiğiniz özen için teşekkür ederim."

"Rica ederim. Siz biraz dinlenin, ne içersiniz? Bu arada biz de sizin için hazırladığımız gelinlikleri gösterelim."

"Kahve olur değil mi Esma?"

"Evet tabii."

"Tabii, hemen gönderiyorum." Diyerek, oradan ayrılmış, yaklaşık 5 dakika sonra içecekleri gelmişti.

"Süreyya neden kendin çizmiyorsun? Eminim senin tasarladığın bir gelinlik şahane olurdu."

"Bilmem, bunu yapmayı hiç düşünmedim. Ayrıca vakit çok az biliyorsun."

"Anlıyorum ama yine de olabilirdi. Neyse, sen nasıl istiyorsan tabii. Ama benim gelinliğimi senden başkası tasarlasın istemiyorum. Şimdiden bana bunun sözünü vermen lazım."

"Elbette çizerim. Benim için bir onur Esma. Sen yeter ki iste canım benim."

"Anlaştık o halde." Dedi, Esma gülerek.

"Ee annen ya da kayınvaliden gelmiyor mu?"

"Annem gelmek istedi ama ben istemedim. Keriman Hanım da bir yoklama çekmiş anneme o da ben gitmeyeceğim demiş. Biraz bozuldu galiba dedi annem. Biliyorsun böyle ortamlarda kalabalık olmayı sevmem ayrıca Yavuz'dan da böyle bir talep gelmedi."

"Anlıyorum canım peki Leyla ve Serra onlar kaçırmazdı?"

"Serra'nın işi var, Leyla gelecek ama biraz gecikeceğini söylemişti."

"Anladım o zaman şimdilik benimle idare edeceksin." Dedi, gülerek aynı şekilde gülümsemeyle karşılık verdi Süreyya.

"Saçmalama, idare etmek de ne senin burada olman beni ne kadar mutlu ediyor bilemezsin. Hem zevkine de çok güveniyorum biliyorsun pembe bir gelinlik seçmediğin sürece." Dedi hem gülüyor hem imalı konuşuyordu.

"Süreyya ama ayıp ediyorsun! Pembe gelinlik benim hayalim hem!" Derken, o sırada çalışanlar içeriye berberlerinde getirdikleri gelinlikler ile gelmişti. Onlar ise hala gülüyorlardı.

"Mahir ne düşünüyor pembe gelinlik hayalinle ilgili acaba?"

"Henüz nasıl birine aşık olduğundan haberi yok!"

"Süreyya Hanım, eğer hazırsanız sizin için hazırladığımız gelinlikleri gösterebiliriz."

"Evet, elbette lütfen."

"Pekala, bu gelinlikle başlamak istiyorum. Henüz Türkiye'de kimse giymedi. Tamamen Fransız kupüründen oluşan bir gelinlik. Size de çok yakışacağını düşünüyoruz. Fildişi Rengi tam teninize göre bunu denemek ister misin?"

Esma ve Süreyya önce gelinliği incelediler sonra da birbirlerine baktılar.

"Ne düşünüyorsun canım?"

"Sence de biraz ağır değil mi?"

"Yani, emin olamadım. Aslında, çok güzel çok havalı ama üzerinde nasıl durduğu önemli tabii."

"Denemelisin diyorsun yani?"

"Yani bir yerden başlamalıyız, bence denemelisin."

"Tamam, o halde bunu deneyebilirim."

"Süreyya, gelinliği denemek için gittiği sırada Leyla gelmişti."

"Ay geç kaldım canım, selam nasılsın?" Diyerek, Esma'yı öptü.

"Yok, geç kaldın sayılmaz Leyla, biz de daha yeni başladık."

"Ee Süreyya nerede?"

"Şu an bir gelinlik deniyor, gel otur biraz nefes al birazdan gelir."

"Tamam, Zeynep' i anneme bıraktım. Zor ikna ettim. Onu burada düşünebiliyor musun?" Dedi, gülerek.

"Ah evet çok çılgınca bir gün olurdu aslında eğlenirdik keşke getirseydin."

"Ciddi olamazsın Esma!" Dediğinde, ikisi de kahkaha attı.

Leyla askıda duran gelinliklere yöneldi, "bunları mı seçmişler?"

"Evet, şimdilik bunlarla başlayacağız."

"Hım." Dedi, düşünceli bir şekilde bir tane gelinliğe elini atarken Esma'ya imalı bir bakış attı ve ekledi. "Bu ne ayol, tuvalet kâğıdı gibi model hiç beğenmedim bunu kesinlikle denememeli!"

Esma uyarırcasına bir bakış atmıştı Leyla'ya ama gülmeden de duramadı!

"Ayıp ama Leyla duyacaklar şimdi."

"Aman duysunlar, yalan mı?" Dedi, gülerek. O sırada Süreyya içeriye girmişti. İkisi de bir anda ona döndüler.

Süreyya ise tam karşılarına geçmişti. Aynada kendini inceliyordu.

"Leyla gelmişsin canım, nasıl sence ne düşünüyorsunuz kızlar?" Diyerek, onlara dönmüştü.

İkisi de hayran hayran baktılar bir süre Süreyya'ya! Gerçekten güzel görünüyordu.

Leyla: "Canım benim, şahane görünüyorsun. Çok ama çok yakışmış! Sana özel dikilmiş gibi!"

Esma: "Evet kesinlikle harika. Güzel görünüyorsun ama sanki ne bileyim senlik değil gibi emin olamadım! Sen ne düşünüyorsun peki?"

Süreyya: "Beğendim aslında gerçekten güzel, ama içime sinmeyen bir şeyler var sanırım hala çok ağır bir gelinlik olduğunu düşünüyorum."

Sanem: "O halde diğerini deneyelim mi?"

Süreyya: "Evet, lütfen."

Süreyya o gün 5 gelinlik giymiş ve bir tanesini seçmişti. Herkesin içine sinen, bir gelinlik olmuştu. Süreyya, bir iki değişiklik istemişti. Sanem Hanım'ın tarzına çok fazla müdahale etmek hoş olmazdı ama bu değişiklerin de şart olduğunu biliyordu. Neyse ki anlaşmışlardı.

Kızlarla ayrıldıktan sonra Yavuz'la buluşmaya gitti. Oturacakları evi seçeceklerdi. Akşama kadar üç eve bakmışlardı. Süreyya ve Yavuz bir yerde karar kılmışlardı. Yapılacaklar listesinden, biri daha eksilmişti. Sırada eşyalar vardı. Yavuz, evin iç tasarımını tamamen Süreyya' ya bırakmıştı. O günden sonra aynı yoğunluk hatta daha fazlası devam etti. Süreyya atölyenin tadilatı ve tüm hazırlıklarını sonunda bitirmişti. Aynı süreçte, hem gelinlik provasını hem de evi için hazırlıklarını sürdürüyordu. Bu süreçte, arkadaşları da ellerinden geldiği kadar yanında oluyordu. Tabii ki onların da kendilerince işleri yoğunlukları vardı. Esma şirketini kurmuş evrak işlerini neredeyse tamamlamıştı, geriye Parfüm üretimi için gerekli olan makina, ekipman, hammadde, laboratuvar, formulasyon, eğitimli personeli kalmıştı. İl Sağlık Müdürlüğü Eczacılık Şubesince onaylanmış ölçekli yerleşim planı, üretim yerinin bu yönetmelik hükümlerine uygunluğunu belirten ilgili Sağlık Grup Başkanlığınca düzenlenecek ayrıntılı rapor üretim alanlarında ve kalite kontrol laboratuvarlarında mevcut alet ve teçhizatı gösteren listeyi hazırlamakla meşguldü. Ceren ise kitabı için hazırlanıyordu. Güniz her zaman ki gibi yoğundu Best Model World çekimleri için hazırlık yapıyordu.

Düğün Gününden Bir Gün Önce;

Merkez

Gökbey, sabah erkenden toplantı istemişti. Ekip toplanmıştı. Konu Süreyya ve Yavuz Selim' in engellenmesi gereken düğünleriydi. Tüm ekip hazırdı.

Gökbey: "Günaydın herkese."

Hep bir ağızdan cevap gelmişti.

Gökbey: " Biliyorsunuz gündemimiz düğün! Bu düğüne engel olmamız lazım, bu kadar kısa sürede bu noktaya geleceklerinden emin değildim ama sonuç itibari ile durum bu. Basit ama kesin bir çözüme ihtiyacımız var. Önce düğüne engel olacağız, ardından da operasyonun son kısmına geleceğiz! Meclisin yeri bulundu, Yavuz için yeterli delil mevcut, Katar ayağı da çözüldü. Kısaca şu düğünü bozalım ve bir an önce işimize bakalım!"

Mustafa: "Yavuz sırtlanını balayına tek başına göndereceğiz diyorsunuz yani?"

Nihat: " Ne sandınız ya Süreyya kızımızı ona yar edecek değildik! Yavuz için ne büyük hayal kırıklığı!" dediğinde ekip gülümsemişti.

Gökbey: "Beyler, önce işi halledelim sonrasına bakacağız. Zekeriya Asım komiseri de son gelişmelerden haberdar edin. Baskınlar için hazırlanmaya başlasınlar. Şimdi düğünün iptali için büyük ses getiren bir şey düşünmemiz lazım. Var mı aklınız da bir şey?"

Zekeriya: "emredersiniz efendim!"

Mustafa: "Madem ses getiren bir şey olacak, düğün günü yapalım baskınları, şerefsizi nikâh masasından alırız, tam ona yakıştığı gibi olur!"

Aziz: "Abi hayal gücün beni etkiliyor cidden!"

Mustafa: "Neden olmasın hatta havai fişek yerine bomba patlatırız tebrik niyetine!"

Yaman: "Sizin düşündüğünüz bir şey var sanki?"

Nihat: "O her zaman önce çözümü bulur, muhtemelen ne desek onun fikrinden öteye geçemeyiz. Ne dersin Gökbey doğru mu tahmin etmişim?"

Gökbey: "Doğru abi, ben diyorum ki, isimsiz bir bomba ihbarı yapalım ve yayalım. Her ne kadar Mustafa' nın fikri bu defa bana da cazip gelse de şimdilik bu doğrultuda karar verdim."

Nihat: "Daha ne olsun, bence ideal bir karar."

Gökbey: " Zekeriya, bu doğrultuda hareket edeceğiz. Tüm kurumları, emniyeti organize et ve bilgilendir."

Zekeriya: "Emredersiniz efendim."

Mustafa: " Ya sonra ne olacak?"

Gökbey: "Hemen ardından baskınları organize edeceğiz, o şerefsiz ne olduğunu anlayamadan kendini kucağımızda bulacak!"

Nihat: "Bence harika bir plan! Sabırsızlanıyorum!"

Gökbey ise, cevap olarak sadece gülümsemişti.

DÜĞÜN GÜNÜ SABAHI

Ev tam bir keşmekeşti. Son bir haftadır durum böyleydi. Çoğu zaman atölyeme kaçıyordum. Son zamanlarda huzur bulduğum tek yer orasıydı. Trabzon'dan gelen akrabalarımızın çoğu otele yerleştirilmişti. Ama en yakın olanlar, bizim evdeydi. Ben ise, düğün günüme uyanmıştım. Evleniyordum! Bugün bu evde Süreyya Feray Enver olarak uyandığım son günümdü. Yavuz Selim' le tanıştığım andan itibaren, sanki uzay zamanda ışık yılı geçmiş gibi süregelen bir zamanın içindeydim. Benim dünyamın içinde bir o kadar uzun ve bir o kadar kısa, açıklaması olmayan bir zaman dilimi... Saate baktığımda 7' yi gösteriyordu. Henüz erkendi, Yavuz Selim saat 10: 30 ' da beni almaya gelecekti. Tüm hazırlıklarım Çırağan' da yapılacaktı. Bu kadar büyük bir düğünü asla hayal etmemiştim ama sonunda kendimi böyle bir düğünün içinde bulmuştum. Tüm bu karmaşanın içinde, sakin kalarak hayatta kalmaya çalışıyordum. Esma, Güniz, Ceren, Leyla ve Serra yanımda olacaktı birlikte hazırlanacaktık. Odamın kapısı tıkladığında banyodaydım. Gelen annemdi, benim duygusal melek annem!

"Günaydın kızım, uyanmışsın."

"Günaydın anneciğim."

"Kahvaltı hazırlanıyor, ben de sana bakmaya geldim. Nasılsın canım, nasıl hissediyorsun?"

 Nasılsın canım, nasıl hissediyorsun?"

Görsel: lostdreams.ai midjourney

"İyiyim, nasıl hissettiğime gelince de bilmiyorum biraz heyecanlıyım. Sanki bir karnavaldaymışım gibi hissediyorum. Hani karnavallarda olur ya köpükten baloncuklar yapan adamlar vardır böyle içine girebileceğin büyüklükte, işte sanki ben o karnavaldaki baloncuğun içindeymişim gibi, onca karmaşanın kalabalığın içindeyken bile kendi dünyasında olan biriyim."

"Senin, her zaman sadece kendine ait bir dünyan vardı zaten Süreyya, o yüzden bana şu an bunu söylemene hiç şaşırmadım kızım."

"Bu iyi bir şey mi anne?"

"Tabii ki iyi bir şey kızım, seni sen yapan şey! Sakın o dünyadan vazgeçme ama o dünyana da çok dalma! Çünkü sen artık, yalnız değilsin evli bir kadın olacaksın. O dünyanın içine biraz da olsa Yavuz Selim' i de almalısın artık. O, seni tüm dünyanla sevip kabul etti, aynı şekilde sen de onu kabul etmelisin ona yer açmalısın. Her çift bunu yapar kızım, sadece yöntemler değişir. Babanın kendine ait dünyasının olduğunu bilmiyor muyum sanıyorsun?"

Süreyya annesinin tam olarak neyden bahsettiğini biliyordu. Babası da Süreyya gibiydi. Onun resim çalışmalarından haberi vardı ama hiç belli etmemişti.

"Anne... "

"Şaşırma kızım, niye şaşırıyorsun baban beni o dünyada öyle güzel bir yere koydu ki... Ben çok şanslıyım kızım, her zaman öyleydim. Babanla tanıştığımız o ilk andan şu ana kadar... Umuyorum ki, sen de bundan yıllar sonra aynı şeyi dile getirirsin." Dediğinde, Süreyya daha fazla dayanamadı annesine sevgiyle ve hayranlıkla sarıldı.

"Teşekkür ederim Anne, seni çok seviyorum!"

"Ben de kızım, bende seni çok seviyorum! Her zaman yanındayım bunu sakın unutma, ne olursa olsun..."

"Unutmam anne söz..."

 

Annem gittikten sonra, evde kalan son eşyalarımı da toparladım. Her şeyim zaten yeni evime gitmişti. Odam olduğu gibi kalacaktı elbette ama yine de içim buruktu. Annemin yanında ağlamak istememiştim ama duygularımı, içime daha ne kadar hapsedebileceğimden emin değildim. Aşağıdan gelen sesler çoğalmaya başlamıştı. Belli ki herkes, uyanmaya başlamıştı. Aşağıya indiğimde bahçede uzun bir kahvaltı masası hazırlandığını gördüm. Bu kalabalığı ancak böyle bir masa kurtarırdı.

"Günaydın herkese." Diyerek, masaya şöyle bir baktığımda tam bir Trabzon kahvaltı masası olduğunu görmüştüm.

"Günaydın gelin hanım." Dediler, hep bir ağızdan sözleşmiş gibi!

"İyi de ama yapılır mı bu anne şimdi masa resmen yıkılıyor her şey şahane görünüyor. Ben bu kahvaltıdan sonra gelinliğimin içine nasıl sığacağım!"

Nilgün Hala: "Ne demek nasıl sığacağum, zaten bir deri bir kemiksun! Aç mı bırakayla seni bu ne hal az yicesun da kan olacag can olacag sağa! Gel otur ha boyle uzaktan bakmağla olmaz!" Dediğinde, tam yanımdan geçen sıcacık kuymağın kokusuyla kendimden geçmeme ramak kalmıştı.

Süreyya: "Tamam kız finduk seni mi kıracağum." Diyerek, oturdum masaya!

Nilgün Hala: "Getirin kızlar kuymağın birini verinSüreyya' ma yesin bol bol özlemiştir. Kız münevver habunn beli kirildi kırılacağ nasıl ettunda başardun!"

Süreyya: "Anneme laf yok hala. Onun suçu ne?"

Nilgün Hala: "Nasıl yoğimiş? Kız uşak da senun gibi mudur?"

Süreyya: "Benim gibiyse ne olacak hala?"

Nilgün Hala: "Uyyy lalik musun sen azcuk? Kız o uşaktan hayur mu gelur da! Uşak dediğin az kevı olur da!"

Süreyya dudaklarını büzmüştü. Sadece İngilizce konuşulan ortama düşen hamsi gibi baktı halasına.

Nigün Hala: "Haçan düzelt da o muncurinu. Halası yesun oni." Dediğinde, sıcaktan baya bunalmış bir vaziyetteydi ona da söylenmeden geçemedi!

Nilgün Hala: "Şart muydu ha bu orakayında duğün? Topladunuz bizi ha buraya ev ustume ustume basayy! Memleketumun yaylasında yapayduk ya!"

Münevver: "Nilgüncüğüm canım ne darladın ama kızımı yeter da!"

Nilgün: "Yemaduk kizunu iki laf ettirmaysun şurada!"

Halam, genç yaşta aşık olmuş evlenmişti. 2 tane de çocuğu olmuştu. Hayat dolu rengârenk bir kadındı. Onda ki enerjinin yarısı ben de yoktur. Sonra eniştem bir hata etmiş. O hatanın ne olduğunu hala kimse bilmez. Bu yüzden de halam boşandı, birkaç yıl önce ama hala aşık onu da gizlemez. Dedim ya tarzı olan bir kadındır halam. Bazen ona sorduklarında hala aşıksın ee neden boşadun adamu dediklerinde, işte o zaman içine kaçar saklanır o muhteşem enerjisi sadece... Eniştem ise ona ulaşmak için hala çabalıyor. Hiç vazgeçmeden sürekli halamla konuşmak için her yolu deniyor. Halamın dediği tek şey ise muhattab olmayrum ya geberiyyy! Bu söz onda sanki göğüs kafesinde sakladığı sevdasının anahtarı gibidir.

Patlayana kadar yapılan kahvaltının ardından Yavuz Selim' in gelmesiyle ortalık daha fazla şenlenmeden evden çıktım. Beni otele bıraktıktan sonra, o da hazırlanmak üzere yanımdan ayrılmıştı. Saç makyaj ekibi, yarım saat içinde gelecekti. Bu arada kızları bekliyordum. Onlar da gelmek üzereydiler. Önce Leyla ve Serra geldi. Ardından da Esma ve saç makyaj ekibi geldi. Gelinliğim hazırdı. Ara ara asılı olduğu yere bakıyordum sanki gözümün önünden kaybolacakmış gibi... Beni hazırlamaya başladıklarında Güniz ve Ceren de geldi. Hepsi yanımdaydı...

Serra: "Büyük gün sonunda geldi

Serra: "Büyük gün sonunda geldi. Çok heyecanlı... Gelinliğin şahane." Dedi, ona doğru yürüyerek...

Ceren: "Gerçekten de öyle, zaman ne çabuk geçti. İlk önce senin evleneceğini hiç düşünmemiştim Süreyya."

Leyla: "Ceren ben ihtimal bile vermiyordum, yani o kadar uzaktı."

Esma: "Uzak veya yakın ne fark eder ki sonuçta buradayız."

Güniz: "Üzülme Esma sıradakinin kim olacağı çoktan belli oldu." Dedi, gülümseyerek ve arkadaşının kızarmasına sebep olarak.

Serra: "Öyle vallahi hem de yakın zamanda! Sizden de güzel bir haber gelecek gibi hissediyorum."

Leyla: "Yani, Mahir abimin çok bekleyeceğini düşünmüyorum. Artık adamı kendine nasıl aşık ettiysen!"

Süreyya: "Gitmeyin benim Esma'mın üzerine, görmüyor musunuz utandı."

Esma Süreyya'nın yüzüne minnetle bakıyordu. Ne kadar en çok o Esma ile uğraşmayı sevse de yine en çok halden anlayan da oydu.

Bu sırada saçım için ön hazırlık tamamlanmıştı. Makyaja geçmeden önce kızlarla kahve istemiştik. Bir molaya ihtiyacım vardı hem ekip de mola istemişti. Hazırlanmak için yeterince vakit vardı.

Leyla: "Ee ev nasıldı bu sabah? Tahmin ediyorum gerçi ama!" Dedi, Leyla imalı bir şekilde.

Süreyya: "Hiç sorma, halam ne bulduysa boğazımdan aşağıya tıktı. Anneme de söylenmeden edemedi."

Leyla: "Karnının neden böyle olduğunu şimdi anladım! Aman her zaman ki hali işte! Yabancısı değiliz."

Süreyya: "Nesi varmış karnımın, çirkin mi duruyor çok mu şişmişim! Off ben dedim ama ya dedim de dinletemedim. Ama kızlar kuymak efsaneydi kaçırdınız." Dedi, en sonunda da gülerek.

Esma: "Bence senin kahveye değil de sodaya ihtiyacın varmış gibi duruyor!"

Süreyya: "Cidden mi ya Esma sen yapma bari!"

Esma: "Aman tamam takılıyorum sadece sakin ol gelin hanım!"

Serra: "Yaa tüh keşke gelseydim."

Güniz: "Kızım niye haber vermiyorsun ya! Pencereden uçar gelirdim."

Leyla: "Endişelenmeyin, annem sizin için de yapar en kısa zamanda!"

Ceren: "Biz şu an cidden kuymaktan mı bahsediyoruz. Hem de iştahlı iştahlı!" Dediğinde, herkes gülmeye başlamıştı. O sırada ikinci ekip de gelmişti. Kızların bir kısmı kendileri için ayrılan diğer odaya gittiler. Mola buraya kadardı makyajıma da başlanmıştı. Sonunda herkes kıyafetlerini giyinmek için gittiğinde gelinliğimi giydirmek üzere moda evinden Sanem Hanım da ekibiyle gelmişti. Aynı zamanda davetlimdi.

Gelinliğimi giymiştim her şey tamamdı aynanın karşısında kendimi inceledim. "Bu ben miydim gerçekten?"

Sanem: "Gerçekten uzun zamandır sizin kadar güzel bir gelin giydirmemiştim. Çok güzelsiniz, damat bey gerçekten şanslı."

Süreyya: "Teşekkür ederim Sanem Hanım emeğiniz için."

Sanem: "Rica ederim Süreyya Hanım. Gelinliği nefis bir şekilde taşıdığınız için ben teşekkür ederim." Diyerek, tebrik edip odadan çıktı.

Sonrasında ise fotoğrafçılar gelmişti. Odadayken ve odanın teras kısmında birkaç poz çekmek için izin istemişlerdi. Ben de izin vermiştim. Onlara poz verirken bir içim su olan Güniz hazırlığını bitirmiş bana bakmaya gelmişti. Saat işliyordu. Zaman su gibi akmıştı. Vakit vuslatına esir beklemekteydi. Fotoğrafçılar çıkarken,

Güniz: "Süreyya! Kızım bu ne güzellik ya! Çok ama çok iyisin!"

Süreyya arkadaşına gülümsemişti,

Süreyya: "Teşekkürler canım."

Güniz: "Az kaldı vallahi ben bile çok heyecanlıyım, şu an seni düşünemiyorum! İçerisi inanılmaz kalabalık herkes çok güzel ve keyifli her şey hazır ve tamam bir tek gelinle damat eksik."

Süreyya: "Ben bilmiyorum Güniz! Heyecandan mıdır nedir hiçbir şey hissedemiyorum sanki...

Güniz: "Çok normal canım benim! Masallara inanmıyorsun ama masallardaki prenseslere bin basarsın şu an söylemeden edemeyeceğim!" Dediğinde, Süreyya da Güniz de aynı anda gülmüştü.

Güniz: "Bir şeye ihtiyacın var mı? Ben de artık çıkayım."

Süreyya: "Yok canım zaten birazdan Yavuz gelir!"

Güniz: "Tamam o zaman gittim ben görüşürüz." Dedi, heyecanlı bir şekilde..

" Dedi,  heyecanlı bir şekilde

Görsel: fndigitalart

Güniz gittikten beş dakika sonra Süreyya, kendisini yine aynanın karşısında bulduğu sırada bir şey dikkatini çekmişti. Kapının altından içeriye atılan bir zarf... Hemen gidip zarfı eline aldı. Sağına soluna baktıktan sonra Yavuz Selim' in son sürprizi olabileceğini düşünerek kapıyı açtı ama ortalıkta kimse görünmüyordu. Kapıyı kapatıp içeriye geçerek zarfı açtı. Önce ne olduğunu anlayamadı ama zarfın içindekileri inceleyince sendeledi. Bayılacak gibiydi. Başı dönüyor midesi bulanıyordu. Sonra içindeki USB ' yi buldu ve fotoğrafçıların bıraktığı laptopa taktı. Orada gördükleri daha da korkunçtu. Olduğu yere yığıldı ne yapacağını bilemeden. Bayılmamak için direniyordu, çünkü aklının yarısını uçmuş gibi hissetse de kalan yarısını kullanmaya karar verdi. Hemen kendini toparlamaya çalışarak ayağa kalktı. Çünkü Yavuz her an gelebilirdi. USB yi çıkarttı önce vakit yoktu. Zarfın içine tıktı acele ile yere düşenleri de toparlayarak. Sonra da zarfı çantasına koydu. Titriyordu tüm vücudu kontrolünü kaybetmişti. Titremesine engel olamayacağını biliyordu geçmesini bekleyemezdi. Bir karar vermeliydi. Kaçmaktan başka çaresi yoktu. Bu aşağılık adamla evlenemezdi! Çok korkuyordu. Hayatında hiç bu kadar korkmamıştı. En sağlıklısı olmasa da kısa bir anlık düşünmenin ardından Güniz'i aradı. Titreyen sesine de hâkim olmaya çalışarak...

 

Loading...
0%