Yeni Üyelik
30.
Bölüm

BÖLÜM 28(Çırağan Sarayı, Süreyya Kaçış)

@nefelicalliope

Kaçış

 

Kaçış...

"Güniz, hemen benimle otoparkta buluş. Sakın kimseye ama hiç kimseye bir şey belli etme lütfen yalvarıyorum sadece çabuk gel! Sana ihtiyacım var yalnızca sana!" Dedi ağlamaklı bir sesle...

Güniz ise, ne olduğunu anlamayarak ama o an sorgulamadan çok fazla endişelense de etrafına çaktırmadan gülücükler saçarak çıktı oradan. Otoparka gittiğinde Süreyya'yı elinde çantası ve telefonu ile tir tir titrerken buldu. Şok içinde karşısında her an bayılacakmış gibi duran Süreyya'ya bakıyordu. Tek diyebildiği ise, "Süreyya..." oldu. Süreyya ise, o sırada Güniz'in aracının başında düşmemek için arabaya tutunarak zar zor ayakta duruyordu.

"Güniz, acele et lütfen, hemen buradan çıkmamız lazım. Hadi aç şu kapıları hadi!" Diye, çırpınıyordu.

"Süreyya, neler oluyor? Bu halin de ne böyle?" Derken, aynı anda kapıyı açmıştı.

"Sorma Güniz, şuan bana hiçbir şey sorma sadece buradan gidelim. Lütfen çok uzağa bir yere gidelim..." Dedikten sonra Güniz, önce arkadaşına afallamış bir şekilde baktı ve dediğini yapmak üzere hiç düşünmeden harekete geçti. Bir süre yol aldıktan sonra Süreyya Güniz'e,

"Hemen telefonunu kapat." Diyerek, kendisi de aynısını yapmıştı.

Süreyya kaçarken arkasında bıraktığı enkazın farkındaydı. Korktuğu şey ise sevdiklerinin ve kendisinin o enkazın altında kalmasıydı... Bir süre gittikten sonra,

Güniz: "Süreyya iyi misin canım? Bana artık neler olduğunu anlatır mısın?"

Süreyya: "Güniz, bana hiçbir şey sorma. Sadece uzaklaşmam lazım, buradan gitmeliyiz." Dedi, tedirgin bir şekilde hala çok korkuyordu!

Güniz ise, daha fazla dayanamadı arabayı müsait bir yere çekti ve aniden durdu. Durduğu anda Süreyya çıldırdı.

Süreyya: "Sen ne yapıyorsun Güniz devam etmeliyiz, sakın durma hadi lütfen devam et ama bir dakika!" Dedi ve durup düşünmeye çalıştı. Güniz arkadaşına inanamaz gözlerle bakmaya devam ediyordu.

Güniz: "Canım ne oluyor beni korkutuyorsun, kimden kaçıyoruz neden kaçıyoruz, delireceğim bir şey söyle Süreyya?"

Süreyya: "Bu arabayla gidemeyiz. Başka bir araçla gitmeliyiz, soru sorma lütfen gittiğimiz yerde her şeyi anlatacağım önce gidelim ama arabayı değiştirmeliyiz."

Güniz: "Tamam Süreyya sormayacağım! Nereye gideceğiz ki hem onu bile düşünmedik arabayı değiştirmek derken? Kahretsin hiçbir şeye cevap vermiyorsun ki köşeye sıkışmış gibiyim nereye gittiğimi ne yaptığımı bilmiyorum izin ver biraz düşüneyim."

Süreyya: "Acele etmemiz lazım!" Dedi, etrafını kontrol ederek sürekli arkasına bakıyordu. Takip edilmekten korkuyordu. Güniz, düşünmeye bir çözüm bulmaya çalışıyordu ama Süreyya' nın davranışları dikkatini dağıtıyordu!"

Güniz: "Tamam buldum Egemeni aryalım. Onun arabasını isterim." Diyerek, telefonuna yöneldiği sırada,

Süreyya: "Olmaz, sakın o telefonu açma! Numarasını bilmiyor musun başka yerden ara lütfen Güniz beni dinlemelisin!"

Güniz : "Tamam ilerideki alışveriş merkezine gider oradan ararız sen sakın ol yeter ki!"

Alışveriş merkezine gittiklerinde Güniz, güvenliğin telefonunu kullanarak Egemen'i aramış yardım istemişti. Bu sırada Süreyya arabada bekliyordu. Egemen'den oldukları yere gelmesini istemişti. Hiçbir şey sormamasını ona daha sonra anlatacağını söylemişti. Egemen de çok fazla merak etmesine rağmen dediğini yapmıştı. Alışveriş merkezinin otoparkına gelmiş arabasını Güniz'e vermiş ayrıca kalabilecekleri yerin ayarlamasını da yapmıştı. Kendine ait olan Bursa' daki dağ evini önermişti. Güniz aracını otoparkta bırakmış, Egemen'in arabası aile yola devam etmişlerdi. Günün geri kalan kısmında ise hiç konuşmadılar.

Yavuz Selim

Yavuz'un heyecanı tavan yapmıştı. Kendinde değil gibiydi, birazdan Süreyya'yı almak için odasına gidecekti. Sonunda evleniyordu, Süreyya artık tamamen onun olacaktı. Çok mutluydu, bu gece hiçbir şey mutluluğuna gölge düşüremezdi. Odaya gittiğinde, karşılaşacağı şeyden habersiz o anın tadını çıkarmakla meşguldü. Her şey tam da onun istediği gibi olmuştu. Düğün, davetliler her şey planladığı gibi gidiyordu. Katar'daki ortaklarını da davet etmişti. Zaten yeni ürünü birebir yerinde görmek istemişlerdi. Bir taşla iki kuş vurmak tabirini gerçekleştiriyordu. Bu düşüncelerden sıyrılıp, Süreyya' yı almak için odasına gitti. Süreyya yoktu. Her tarafı aradı ama onu bulamadı. Gerçekten de yoktu gitmişti. Herkese sormak için kendi ailesini ve Süreyya' nın ailesini Serhat aracılığı ile Süreyya'nın hazırlandığı ve orada olması gereken gelin odasına çağırttı. Aynı zamanda da talimat vermişti.

"Serhat her yeri arayın, tüm adamları topla!" Dedi, şok içindeydi. Hiçbir şey düşünemiyordu.

Aileler Yavuz' un onları çağırmasından şüphelenmiş, ters bir şeyler olduğunu anlamışlardı. Hepsi toplandığında,

Yavuz: "Süreyya yok, gitmiş!" Diyebildi sadece, ardından da tepkiler başladı.

Hikmet: "Ne demek yok?" Dedi, panikle aynı şekilde ailenin diğer üyeleri de panik olmuş ve hem etrafı arayıp hem de sorular sormaya başlamışlardı.

Ahmet: "Ne diyorsun sen Yavuz, Süreyya nerede? Cevap versene kime diyorum lan, kardeşim nerede?" Diyerek, sinirli bir şekilde Yavuz'a bakıyordu. Yavuz ise, o sırada hala anlamaya çalışıyordu. İlk defa afallamıştı, planları dışında gelişen bir olay yaşıyordu. İlk anlık o şaşkınlığı üzerinden atmaya çalışarak konuşmaya çabaladı öfkeliydi, hem de çok öfkeli!

Yavuz: "Bilmiyorum Ahmet, inan senin kadar ben de merak ediyorum! Görmüyor musun halimi, odaya onu almaya geldim ve yoktu! Sizleri de herhangi bir şeyden haberinizin olup olmadığını öğrenmek için çağırdım! Düğün günüm bugün benim! Kahretsin inanamıyorum şu an yaşadığım şey gerçek olmamalı!"

Hikmet: "Yavuz bak, benim kızım böyle bir şey yapmaz! Ne yaptın sen? Ne yaptın da Süreyya ortadan kayboldu! Bana cevap ver?"

Halim: "Hikmet Bey, sakin olun! Oğlumun dediğini duydunuz, nerede olduğunu bilse bizlere sorar mıydı? Belli ki bilmiyor. Oğlum bir şey mi oldu Süreyya ile tartıştınız mı yoksa?"

Yavuz: "Hayır baba, ne tartışması her şey yolundaydı. Hiçbir şeyi yoktu onu buraya bıraktığımda gayet iyiydi! Bilmiyorum, ne olduğunu bende bilmiyorum. Serhat arkadaşlarını da çağır hemen en son onlar yanında değil miydi Leyla Serra siz neredeydiniz?"

Ahmet: "Bana bak lan! Eğer ona bir şey olsun, eğer ona kötü bir şey olsun, seni mahvederim duydun mu beni!" Diyerek, bağırmaya başlamış ve bir anda yakasına yapışmıştı. Ortam da ki gerginlik gözle görülecek şekildeydi. Kibrit çakılsa alev alacaktı her yer! Hikmet ve Halim araya girerek onları ayırmaya çalıştı Yavuz kendini hala tutuyordu.

Leyla: "Ben bilmiyorum." Dedi, titreyen sesiyle ağlamaklı bir hali vardı eşi Mehmet ise hemen yanındaydı ve Leyla' ya sarılarak,

Mehmet: "Hayatım Süreyya' nın nerede olabileceğine dair bir şey biliyor musun? Nasıldı en son ne zaman yanındaydın?"

Leyla: "Biz hazırlanmak için çıkmıştık, onun da işi bitmek üzereydi. Gayet iyiydi, baba o iyiydi bir şeyi yoktu hatta fazla sakindi! Esma nerede ona soralım belki yanına uğramıştır en son Serra öyle değil miydi?"

Serra: "Öyleydi iyiydi yanından ayrıldığımızda keyfi yerindeydi. Ben, olanlara inanamıyorum." Dedi, o da çok şaşkın ve üzgündü.

Hikmet: "Ahmet, her yere bakın adamlarımızı çağır bulsunlar kızımı! Dediği, sırada Esma ve Mahir odaya gelmişlerdi.

Mahir: "Neler oluyor burada?"

Ahmet: "Süreyya yok kayıp! Mahir, onu bulmamız lazım başına bir şey gelmiş olabilir?"

Mahir: "Tamam, sakin olun nereye gidebilir buralardadır."

Yavuz: "Yok, hiçbir yerde yok anlamıyor musunuz?" Diye, kükrüyordu resmen o sırada bakışlarını Mahir'in yanında sessizce ama şok içinde bekleyen, neler olduğunu anlamaya çalışan Esma'ya dikti. Bir anda Esma'nın üzerine doğru yürümeye başladı aynı anda bağırarak karşısına dikildi.

Yavuz: "Sen biliyorsun söyle, nerede o? Süreyya nerede?" Diye, bağırmaya başladığı anda Mahir hiç düşünmeden o kadar hızlı hareket ederek, araya girdi ki Yavuz gerilemek zorunda kaldı!

Mahir: "Öncelikle, Esma'dan uzak duracaksın! Ona bağıramazsın üzerine hiç yürüyemezsin! Bildiği bir şey varsa zaten söyleyecektir!" Dedi, sesinin tonu korkutucu derecedeydi. Bağırmıyor ama o tok sesiyle ne demek istediğini çok iyi gösteriyordu. Tehditkâr halini devam ettirerek konuşmaya devam etti.

Mahir: "Süreyya' nın kaçtığından emin miyiz? Ya kendi gitmediyse ya zorla götürüldüyse? Kaçmak için ne gibi bir sebebi olabilir Yavuz? Bence, bunun cevabını biz değil ama sen biliyor olabilirsin!" Diyerek, kimsenin aklına gelmeyen şeyi sormuştu. Bunu söylediğinde, ortam buz kesti, Münevver Hanım daha fazla ayakta duramayarak kendini koltuğa bıraktı ve ağlamaya başladı.

Münevver: "Ne demek zorla götürüldüyse Mahir, oğlum ne diyorsun sen? Yavuz konuşsana bütün bunlar ne demek? Diye, Yavuz'a bağırmaya başladı! Leyla ve Serra hemen yanına gittiler onu teselli etmeye çalışıyorlardı ama bu durumda pek fazla yapılacak bir şey yoktu. Yavuz ise, hala karşısında duran Mahir'den gözlerini ayırmamış ona dik dik bakmaya devam ediyordu. Kenan, Tamer ve Keriman herkes şaşkınlık içindeydi. Sonunda babası konuşmaya başladı.

Halim: "Yavuz Mahir'in dediklerinde haklılık payı olabilir mi? Kendi gitmediyse eğer bu işleri değiştirir." Dedi düşünceli bir şeklide...

Hikmet: "Ne demek istiyorsun Halim!" Bey'i falan bir kenara bırakarak, artık sabrının da taştığını belli edercesine konuşuyordu.

Yavuz: "Mümkün değil böyle bir şey mümkün olamaz!"

Ahmet: "Baban neden böyle bir şey söylüyor? Kardeşim nerede o zaman bana hesap vereceksin Yavuz, önce kardeşimi bulacaksın sonra da bana hesap vereceksin, duydun mu beni! Diyerek, gerilen sinirleri ile yine onun üzerine doğru atılmıştı araya Mahir girdi.

Mahir: "Durun, yapmayın abi artık bu böyle olmaz."

Esma, sessizliğini korumaya devam ediyordu. Bir yanı onunla evlenmediği için seviniyordu ama bir yanı neler olduğunu bilmediği ve Süreyya da ortada olmadığı için panikliyordu.

Ahmet: "Ee yeter artık, yettiniz ben polise gidiyorum!" Diyerek, odadan çıkmaya yöneldiği sırada Serhat odaya geldi.

Serhat: "Yavuz Bey Süreyya Hanımı bulamadık, hiçbir yerde yok! Zorla götürüldüğüne dair her hangi bir işarette bulamadık!"

Esma, o sırada Güniz'in yokluğunu fark etmişti. Ceren de buradaydı sessizce bir köşede olanlara hayret ederek ve arkadaşı için endişelenerek neler olduğunu anlamaya çalışıyordu ama Güniz yoktu. Acaba, dedi içinden Süreyya Güniz'le gitmiş olabilir miydi? Öyle olsa bile, bunu ulu orta söyleyemezdi. Sakince ortamda ki kaostan da yararlanarak biraz uzaklaştı ve Güniz'i aradı. Telefonu kapalıydı aynı şekilde Süreyya'yı da aradı o da kapalıydı! Düşündüğü şey olabilirdi ama emin olması gerekiyordu. Ceren'in koluna yapıştı ve sessizce benimle gel diyerek odadan çıktılar.

Ceren: "Esma neler oluyor? Sence o iyi mi? Başına kötü bir şey gelmiş olabilir mi? Çok korkuyorum."

Esma: "Bilmiyorum Ceren ama içimce bir his var, şimdi sana söyleyeceklerimi kimseye belli etmemelisin tamam mı?"

Ceren : "Esma ben..." Derken Esma sözünü kesti.

Esma: "Ceren, kendine gel dediğimi anladın mı?"

Ceren: "Tamam, ne oluyor Allah aşkına söyler misin?"

Esma: "Bak ben de bilmiyorum tamam mı ama sadece bir şeyi fark ettim. Güniz'i gördün mü sen nerede o?"

Ceren: "Görmedim, yani bir süredir görmedim neden?"

Esma: "Bence ikisi beraber gittiler, yani Süreyya'nın iyi olduğunu düşünüyorum en azından fiziksel olarak!"

Ceren: "Ama nasıl olur, neden gitsin ki hem neden bunu içeride söylemedin? Herkes meraktan ölüyor!"

Esma: "Söyleyemeyiz, yani herkese söyleyemeyiz. Önce emin olmamız lazım, ayrıca Süreyya gittiyse bir bildiği vardır değil mi? Onu sen de çok iyi tanıyorsun, o yüzden önce Güniz burada mı bakalım. Ayrılalım sakın kimseye belli etme, ben sonra Mahir'le konuşacağım ama acele et!"

Ceren: "Tamam, ben ana salona davetlilerin olduğu yere bakmaya gideyim sen de tuvaletlere falan bakarsın ya da nereye bakacaksan işte."

Esma : "Tamam, bir şey bulursan bana mesaj at." Diyerek ayrıldılar. Esma, Güniz olayından emin olmadan Mahir'e bir şey söylemek istemiyordu ama zaten o anladıysa Yavuz ve diğerleri de her an fark edebilirdi.

Yavuz, Serhat'a "aramaya devam edin siz beni de bilgilendir." Diyerek, talimatını verdi. Polis kelimesini duyunca ise sinirleri iyice bozuldu. Ama kükreyip etrafa saldırmakla bu işi çözemeyeceğini de anlamıştı. Özellikle de Süreyya'nın ailesine olan, tavrını hemen değiştirmesi gerektiğini anladı. Bu arada Barlas da bir şeyler döndüğünü hemen anlamıştı. Yavuz'un nerede olduğunu Serhat'tan öğrenmiş yanlarına gitmişti.

Barlas: "Dostum neler oluyor, herkes sizi bekliyor."

Yavuz: "Süreyya yok Barlas, gitmiş hiçbir yerde yok onu arıyoruz senin dikkatini çeken bir şey oldu mu?"

Barlas: "Hayır." Dedi, endişelenmiş bir halde ben Katar'lı ortaklarımızla ilgileniyordum biliyorsun."

Yavuz: "Hikmet Bey, Ahmet sizi anlıyorum ama siz de beni anlayın, sizin kadar endişeli olduğumu göremiyor musunuz? Çok ama çok perişanım, onu çok seviyorum ona bir şey olmasına izin verir miyim? Böyle bir şeyi ister miyim hiç, beni de düşünün lütfen rica ediyorum. Biliyorum, hepimiz endişeli ve gerginiz ama birbirimize saldırmanın zamanı değil."

Halim: "Yavuz doğru söylüyor, Hikmet Bey salim kafa ile düşünelim bırakın bu işi Yavuz halletsin. Ben Süreyya'yı sağa salim bulacağına inanıyorum." Diyerek, hemen oğlunun ne yapmaya çalıştığını fark etmiş ve destek olmuştu. Aynı şeyi karısının da yapmasını bekler gibi baktı.

Keriman: "Haklısınız, sizde haklısınız Yavuz da, Süreyya kızım için bende çok endişeleniyorum ama Yavuz onu bulacaktır. Çok üzgünüm Münevver Hanımcığım, sakin olun lütfen tansiyonunuza baktıralım hemen sizin iyi olmanız lazım!"

Hikmet ise, düşünüp tartıyordu. Süreyya neden gitmiş olabilir diye ama işin içinden çıkamadı. Bir yandan da Yavuz'un ve ailesinin güvence veren sözleri ve baskıları ile ne yapacağına karar vermeye çalışıyordu. O sırada Ahmet' te aynı şekilde babasının ağzından çıkacak cümleleri beklerken düşünüyordu. Mahir ise, Esma'nın yokluğunu anladı. Hemen telefonun çıkarıp onu aradı.

"Esma, neredesin sen nereye kayboldun?"

"Mahir hala odada mısın?"

"Evet neden?"

"Şimdi beni iyi dinle, bir şekilde oradan çıkman lazım, sana söyleyeceklerim var ama belli etmemen lazım. Seni servis kapısının orada bekleyeceğim."

"Tamam, hemen geliyorum."

Mahir: "Evet tek bir konuda haklısın Yavuz, şu an birbirimize saldırmanın, kavga etmenin ne Süreyya'ya ne de bize faydası var. Birlikte hareket etmeliyiz! Ben etrafı tekrar kontrol edeceğim. Ahmet sizde gelin, bir de biz bakalım." Dediğinde, Ahmet, Mehmet ve mahir odadan çıktılar.

Mahir: "Abi seni anlıyorum ama şimdi sırası değil, bence dağılıp bir bakalım sonra yine bir araya geliriz!"

Ahmet'te Mehmet'te, onaylarcasına baş hareketi yapıp ayrıldılar. Mahir ise, Esma'nın dediği yerde buldu kendini.

"Esma, beni endişelendiriyorsun neler oluyor hemen anlat, Ahmet'i de Hikmet amcayı da daha fazla tutabileceğimi sanmıyorum!"

"Bak biliyorum, ben de çok endişeliyim ama Güniz'i bulamıyorum Mahir, yani sadece Süreyya değil Güniz de ortada yok. Otoparktan geliyorum arabası yok, ikisinin telefonuna da ulaşamıyorum. Bence, bir şey oldu ve Süreyya kendisi kaçtı. Ne olduğunu bilmiyorum ama bence o iyi."

Mahir, Esma'yı dikkatli bir şekilde dinledikten sonra haklı olduğuna karar verdi. "Peki sence neden gitmiş olabilir, yani nikahına dakikalar kala neden kaçtı? Çok önemli bir şey olmuş olmalı Esma."

"Ben de aynısını düşünüyorum! Ona aşık değildi, hiçbir zaman olmadı ama Yavuz onu manipüle etti. Bunu ben çok net görüyordum ama Süreyya sanki ona karşı kör olmuştu. Keza son yaşananları da biliyorsun ama kaçmasının sebebinin bu olduğunu da düşünmüyorum kesin başka şeyler var bir şeyler öğrenmiş olabilir ne bileyim, bilmiyorum işte paranoya yaptığımı düşünebilirsin ama inan bana yapmıyorum. En başından beri ondan çok hoşlanmamıştım zaten ayrıca az öncede yukarıda bana ne yapmaya çalıştığını da gördün!"

Mahir deliye dönmüştü, o an gözünün önüne gelince, tekrar sinirlendi.

"Onu parçalamamak için kendimi zor tuttum. Aşağılık pislik, kim bilir ne yaptı da Süreyya kaçtı? Güniz'le beraber gittiğine emin miyiz peki? Bir düşünelim ne yapacağımızı hızlı bir şekilde bulmamız lazım nereye gitmiş olabilirler."

"Emin değiliz ama içimden bir ses öyle olduğunu söylüyor. Yavuz'a söyleyemeyiz nereye gittiklerini bulsak bile söyleyemeyiz Mahir." Dedi telaşla,

"Tamam, güzelim sakin ol tabii ki çözüm bulana kadar bir şey söylemeyeceğiz. Merak etme sen ama Güniz'in yokluğunu o da fark etmiş olabilir hatta bu zamana kadar anlamaması enteresan. Bir saniye, aklıma nasıl gelmez şu ana kadar inanamıyorum. Esma, benimle gel kameralara bakmamız lazım! O zaman emin oluruz! Yavuz'dan önce yapmalıyız."

Esma ve Mahir güvenlikle konuşmaya gittiler. O sırada yukarıda Serhat Yavuz'a bilgi veriyordu. Hala bir şey yoktu.

Serhat: "Efendim, herkesi sorguladık. Tüm çalışanlara sorduk, kimse hiçbir şey görmemiş. Dediğinde, Yavuz delirdi.

Yavuz: "Nasıl görmezler, gelinliğini bile çıkarmamış öyle elini kolunu sallayarak buradan çıkmış olamaz! Güvenlikler nasıl görmez nasıl!" Diye, tekrar ediyordu. Öfkeden deliye dönmüştü bağırması her yerden duyuluyordu.

Halim: "Yavuz, kendine gel! Bu böyle olmaz önce yapmamız gerekenler var. Hikmet Bey sizde yardımcı olun lütfen, ilgilenmemiz gereken çok şey var. Davetliler bekliyor, yeterince geç kalındı. Basın bile burada, öncelikle düğünün iptal olduğunu duyurmalıyız. Buna nasıl bir kılıf bulacağız onu düşünelim. Sonra Süreyya'yı bulacağız."

Hikmet: "İşin o kısmı beni ilgilendirmiyor Halim! Ben sadece kızımın bulunmasını istiyorum! Basınmış sence umurumda mı?" Dedi Halim'e yükselerek,

Halim: "Bakın anlıyorum ama bu sorunu daha fazla büyümeden çözmeliyiz. Kendi içimizde halledebiliriz! Herkesin her şeyi bilmesine gerek var mı? Bu durum, her iki aile içinde bambaşka olumsuz sonuçlar doğurabilir. Lütfen makul olalım! Hem neden bizi suçlar bir haliniz var anlamış değilim, oğlumun halini görmüyor musunuz? Burada herkes mağdur durumda! Anlayışlı olmaya çalışıyorum ama sizden de aynısını bekliyorum!"

Hikmet: "Ne yapmamızı bekliyorsunuz! Tüm bunların sorumlusu kim, onu bile bilmiyorum tek bildiğim Yavuz'un hala burada olduğu ama kızımın ortadan kaybolduğu! Eğer ona bir şey olursa bu dünyayı yakarım Halim içinde sizinle beraber! Benim hiç görmediğiniz yüzümün, ortaya çıkmasını istemezsiniz!" Diyerek gayet tehditkâr ve haklı bir isyanla son noktayı koymuştu.

Hikmet: "Şimdi beni gayet net anladığını düşünüyorum! Burada durup kim mağdur kim değil onu tartışacak değilim!"

Halim: "Anlıyorum, emin olabilirsin Hikmet seni çok iyi anlıyorum. Şimdi gidip durumu çözelim mi artık? Sağlık nedeniyle iptal ettiğimizi açıklayabiliriz. Yalnız ikimizin de aynı anda bu konuşmayı yapması lazım!" Dediğinde, Hikmet biraz düşündükten sonra,

Hikmet: "Tamam gidip şu işi halledelim!" Dedi, gitmeden öncede eşinin yanına gitti. "Sana söz veriyorum hayatım kızımızı bulacağız, şimdi biraz kendine gelmen ve benim yanımda olmana ihtiyacım var! Konuklarımızla ilgilenmemiz lazım, ben açıklamayı yaptıktan sonra siz onlarla ilgilenecek otele gidenleri otele, eve gelecekleri de eve götüreceksiniz. Serra, Leyla sizde annenize yardımcı olun, dikkat edin kimse bir şey anlamasın!" Diyerek, talimatlarını vermişti. Aynı şekilde Halim de buna benzer talimatları oğullarına ve eşine söyledi. Herkes ne yapacağını anlamıştı.

Halim ve Hikmet açıklama yapmak üzere, davetlilerin yanına gittiler. Yavuz ise, olduğu yere oturdu. Düşünmeye ihtiyacı vardı. Yalnız kalmaya, herkese odadan çıkmasını söyledikten sonra Serhat'a sen kapıda bekle diyerek emir vermişti. O sırada Esma ve Mahir güvenlik odasına gittiler ama bir sorun vardı içeridekini halletmek.

Mahir: "Esma senin bir şey yapman lazım böyle dan diye içeriye giremeyiz ama ne? Zaman yok hızlı olmalıyız."

Esma: "Nasıl, ne yapmam gerek?"

Mahir: "İçerideki görevliyi çıkarmalıyız. Bana en az 5 dakika lazım onu uzak tutabilir misin? Tüm ağı çökerteceğim ki bizi de göremesinler."

Esma düşünüyordu. Aynı zamanda çok gergindi ama ne yapacağını da bulmuştu.

Esma: "Tamam sen saklan, ben halledeceğim." Dediğinde, Mahir'in yüzü aydınlandı.

Mahir: "Cidden, o küçük kafanın içini çok merak ediyorum Esma'm balım sen de böyle ne maharetler varmış. Ajan sevgilim benim." Dediğinde, Esma gülmeye başlamıştı bile ama hemen ifadesini değiştirip tekrar ciddiyete bürünerek Mahir'e söylenmeye başladı.

Esma: "Mahir şimdi sırası mı, durmuş beni seviyorsun burada hadi işimiz var sonra seversin şunu bir halledelim de?"

Mahir: "Tamam sinirlenince de güzel oluyorsun ama yine de sen sinirlenme! Peki ne düşünüyorsun?"

Esma: "Mahir!" Dedi, uyarıcı bir tonla sonrada güvenlik odasına doğru yürümeye başladı. "Şimdi ne yapmayı düşündüğümü göreceksin." Ayağını burkmuş gibi yapacaktı ve yardım isteyecekti. Çok basit düşünmüş ve inandırıcı olması için dua etmişti.

Görevli numarayı yutmuş, ona yardımcı olmak için yerinden ayrılmıştı. Şu an ise ettiği tek dua başka birisi gelmeden bu işin hallolmasıydı. O görevliyi oyalarken, Mahir işini halletmiş ve çıkmıştı. Esma da bir bahane uydurarak seke seke uzaklaştı oradan.

Mahir, güvenlik kameralarından Süreyya ile Güniz'in beraber çıktığını görmüştü. Sadece otopark kameralarında görünüyorlardı bir de Güniz'in salondan çıkış anı. Odaların orada kamera yoktu. Görüntülerde sadece Süreyya'nın perişan olmuş halini gördü. Güniz ise şaşkındı. Mahir görüntüleri alıp, kayıtları silmişti. Güvenlik ağını da çökertmişti. Yarı yolda, Esma'yla buluştu ve ona gördüklerini anlattı.

Esma: "Haklıydım! Çok şükür onunla beraber, içim birazcık rahatladı. Mahir şimdi bundan sonra ne yapacağız onu bulmamız lazım! Ailesi perişan ama söyleyemeyiz.

Mahir: "Evet sevgilim hatırlat daha sonra o küçük kafanın içinde neler olduğuyla ayrıca ilgileneceğim." Dedi, gülümseyerek ardından da, evet şimdi bu bilgiyle ne yapacağımızı düşünmeliyiz ama önce bizimkilerin yanına gidelim. Bir süredir ortada yokuz dikkat çekmemeliyiz!"

Esma: "Doğru söylüyorsun, salak kafam ben düşünemedim bunu, neyse ki sen yanımdasın! Hadi gidelim o zaman." Dedi, Mahir'in elini sımsıkı tutarak.

Sonrasında da Halim ve Hikmet'in ortak açıklamasını dinlediler. Ahmet ve Mehmet'te onların yanına gelmişti aynı şekilde Ceren Serra ve Leyla da! Yiğit Ali, Eymen ve Kağan da yanlarındaydı.

Ahmet: "Bu da ne demek şimdi? Babam ne yapıyor böyle? Biz neden hala polise gitmiyoruz?"

Mehmet: "Al benden de o kadar! Babam ne düşünüyor? Leyla biz yokken ne oldu?"

Leyla, kısaca olan biteni anlattı. Sonrasında tüm davetliler ve basın dağıldı. Yavuz ve ailesi aynı zamanda Barlas ile Hikmet Bey ve oğlu, damadı, Mahir Esma, Ceren dışında herkes gitmişti. Yavuz, aklında olan tek kişi Süreyya olmasına rağmen, tüm yaşanan kaosla da ilgilenmek zorundaydı. Babası yardımına koşmuş birçok şeyi çözmeye çalışıyordu.

Serhat ise Barlas'la birlikte Katarlı ortakları yatıştırıp, otellerine göndermişti. Sonrasında kısa bir görüşme yaptılar. Kimsenin onları izlemediği bir anı kolluyorlardı.

Barlas:" Neler oluyor Serhat? Süreyya' nın kaybolmasıyla Yavuz'un bir ilgisi var mı? Bir şey biliyor musun?"

Serhat: "İnan bana, ben de şaşkınım. Yavuz'un bir şey bildiği yok bununla bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Yani Süreyya kendisi kaçmış. Kaçmakta haklı ama neden kaçtığını ben de hala çözemedim. Yani bana da tamamen sürpriz oldu! Sizin tarafınızdan olduğunu düşündüm önce! Gökbey' e haber verdin mi? biliyorlar mı?"

Barlas: "Hayır, henüz fırsatım olmadı. İlk fırsatta anlatacağım. Bizim taraf da bir plan yapmıştı ama o henüz devreye girmedi. Vakti vardı daha yani bizimkiler değil. Sen eminsin yani bu işi Yavuz'un yapmadığından?"

Serhat: "Eminim, neden takıldın buna bu kadar?"

Barlas: "Esas sen nasıl takılmadın? Cidden mi neden diye soruyor musun? Yavuz'un nasıl bir pislik olduğunu biliyoruz. Her şeyi planlı göt herifin! Süreyya'yı ortadan yok edip, sadece kendisinin hayatta olmasını isteyebilecek bir tip gibi gelmişti bana. O çok tehlikeli, biliyorum manyakca ama konu Yavuz olunca düşünmeden edemedim."

Serhat: "Sen ciddisin!" Dedi, şaşırarak ama aslında bu şekilde düşünmekte haklıydı Barlas sadece kendisi böyle bir şeyi düşünememişti."

Serhat: "Aslında manyakça değil bu ihtimali ben nasıl düşünemedim! Dediğin şey olabilir ama bana söylerdi, yani benden yardım almadan böyle bir şeyi nasıl yapacak ki her bokunu ben yapıyorum şerefsizin utanmasa tuvalete de benim götürmemi isteyecek bir halde! O yüzden ihtimal vermedim sanırım."

Barlas: "İyi de buna ne kadar güvenebiliriz! İnandırıcı olması için senden de gizlemiş olabilir! Sen onun yanında ol zaten öylesin bak bakalım artık bu bakış açısıyla düşün ona göre izle Yavuz'u ben merkeze bilgi vermeliyim! Dikkatli ol Ekrem, bu arada kahretsin ben bile atladım nasıl atlarım böyle bir detayı güvenlik kameralarını kontrol ettiniz mi?"

Serhat: "Hayır! Telaştan aklımdan çıkmış! İnanamıyorum!"

Barlas: "Hayıflanmayı bırak Ekrem, hemen git kontrol et Yavuz'dan önce neler olduğunu öğrenmeliyiz. Eğer o, bir şey yapmadıysa ben de Süreyya' dan başka kim eksik ona bakacağım. Tek başına gitmiş olmayabilir, her ihtimali düşünmeliyiz!"

Serhat: "Tamam Yasin! Sana haber vereceğim."

Serhat güvenlik odasına gitmiş fakat hiçbir şey bulamamış üzerine güvenlik görüntülerinin çöktüğünü öğrenmişti. Bu işte kesin bir şey var dedi kendi kendine ve neredeyse Yasin'in fikrine o da kapılacaktı. Hemen Yasin'i aradı ve durumu bildirdi. Yasin'in bu olayla ilgili aklına iki şey geldi. Ya merkez tarafından, duruma el konuluyordu ya da Mahir dedi içinden ama hala ilk ihtimali daha kuvvetliydi.

Herkes bir aradaydı, ne yapacaklarını düşünüyorlardı. Yavuz, Serhat'ı aradı. Aklı başına gelmeye başlamıştı.

Yavuz: "Güvenlik kameralarını incelediniz mi? "

Serhat: "Ben de şimdi oradan çıktım efendim. Hiçbir görüntü yok güvenlik ağı çökmüş."

Yavuz: "Ne demek bu? Nasıl çökmüş? Böyle bir şey nasıl olabilir Serhat tam da bugün! Bu hiç normal değil." Diye, bağırarak konuşuyordu. "Bu konuyla derhal ilgilenin!"

Onunla beraber bekleyen herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Ahmet: "Yavuz neler oluyor?"

Yavuz: "Güvenlik kameraları çökmüş hiçbir görüntüye ulaşılamıyor." Dedi, elleriyle yüzünü ovuşturarak ve ardından da sinirlenerek telefonunu fırlatmıştı.

Hikmet: "Ne demek, nasıl olur böyle bir yerde hem de tam da bugün mü olmuş?" Dedi, imalı bir şekilde.

Halim: "Çok ilginç gerçekten!" Dedi bir yandan da oğluna bakıyordu. Onun aklından neler geçtiğini anlamaya çalışıyordu. O da Keriman Hanımı ve Tameri kendi misafirleri ile ilgilenmesi için göndermişti. Kenan yanlarındaydı. Odanın içinde sinirden dört dönen Yavuz ciddi bir konuşma yapması gerektiğinin farkındaydı. Onun sorumluluğuydu her şeyi halletmeliydi.

Yavuz: "Hikmet Bey, Ahmet, baba biliyorum şu an bana olan inancınızı sorguluyorsunuz. Sizden bana güvenmenizi istiyorum. Süreyya'yı bulup size getireceğim. Sadece bana biraz düşünmem için zaman verin. Eğer herhangi bir haber alırsak en ufak bir şey bile olursa birbirimizle paylaşalım lütfen! Şimdi eğer müsaade ederseniz Süreyya'yı bulmak için çalışmaya başlamam lazım! Lütfen bana izin verin Hikmet Bey?"

Ahmet babasından önce düşüncelerini söylemek için konuşmaya başladı. Babası da o sırada Yavuz'un dediklerini düşünüyordu.

Ahmet: "Neden bekliyoruz Yavuz, polise neden gitmiyoruz ya kaçırıldıysa ya boş yere vakit kaybediyorsak? Güvenlik kameralarının çökmesinin normal olmadığını anlamayacak değilim!"

Hikmet: "Oğlum doğru söylüyor. Ben de polise gitmekten yanayım! Bu kadar yeter. Sana inanmadığımdan değil Yavuz, çaresizliğini görüyorum. Ama eğer bana anlatmadığın bir şeyler varsa gizlediğin bir şeyler seni hiç affetmem!"

Yavuz: "Bakın sizi anlıyorum. Ayrıca gizlediğim bir şey de yok. Sizden çok ben bulunmasını istiyorum. Ama ben kendisinin gittiğini düşünüyorum. O yüzden lütfen, sizden rica ediyorum. Bana güvenin, bana birkaç gün verin sadece o zamana kadar bulamazsam eğer o zaman polise gideriz."

Hikmet: "Bak oğlum Süreyya ile kavga etmiş olabilir misiniz? Onu üzmüş olabilir misin o yüzden mi gitti? Bana çekinmeden söyle, söyle ki bileyim?"

Esma, devreye girip girmemek konusunda kararsızdı. Polisin olaya karışmaması için bir şeyler düşünmeye çalışıyordu o sırada aynı şeyi Mahir'in de düşündüğünden emindi. Ama araya girerse, Yavuz Esma'dan şüphelenebilirdi. Zaten birbirlerinden pek haz etmedikleri de ortadaydı. Risk almak zorundaydı, farkındaydı ama bu riskin nelere mal olacağını kestiremiyordu. Mahir'le göz göze geldi. Mahir o an anladı onun bir şeyler söyleyeceğini ama müdahale etmedi. Esma aralarında ki bu gizli anlaşmadan da güç alarak araya girdi.

Esma: "Özür dilerim Hikmet amca ama izin verirseniz fikrimi söylemek istiyorum. Süreyya'nın yanına gelmiştim. Hazırlıkları bitmişti, son kez onu kontrol etmek istedim." Dediğinde, herkes bakışlarını Esma'ya cevirmiş pür dikkat onu dinlemeye başlamıştı.

Hikmet: "Ee kızım, devam et ne oldu nasıldı Süreyya?"

Esma: "Fazla gergindi, onu sakinleştirmek için sohbet ettiğimizde gerginliği biraz da olsa azalmıştı ama hala çok heyecanlıydı. Ama yine de çok iyi değildi. Evlilikten korktuğunu düşündürdü bana söylemleri yani bence Süreyya evlenmekten korkuyordu o yüzden de kendisinin gitmiş olabileceğini düşünüyorum. Bence, ona biraz zaman vermeliyiz sizi arayacaktır." Dedi, yeterince ikna edici ve inandırıcı olup olmadığından emin olamayarak bekledi.

Hikmet: "Ne demek korkuyordu Esma? Korkması için sebep neydi, bak kızım bildiğin bir şey varsa söyle çekinme başka ne söyledi sana?"

Esma: "Başka bir şey söylemedi sadece erken olduğunu düşündüğünü biliyorum Hikmet amca üzgünüm..." Dediğinde, gerçekten de her şey için üzgündü.

Yavuz, tabii ki şüphelenmişti ama belli etmedi. Esma'nın peşine hemen adam takılması talimatını verdi telefondan Serhat'a. Hikmet ise, derin düşüncelere dalmıştı. Ağzından sessizce dökülen sözlere engel olamadı.

Hikmet: "Ama evlenmeyi kendi istemişti..."

Yavuz: "Bunun için kaçmasına gerek yoktu. Nikâhı erteleyebilirdik!"

Esma: "Sen ondan daha çok istekliydin Yavuz. Evlilik konusunda yani, bu kadar hızlı gelişmesinde demek istiyorum. Süreyya'nın evlenmeyi istemediğini kast etmiyorum. Böyle anlaşılmasın rica ederim."

Yavuz: "Senlik bir şey yok Esma!" Diyerek, terslemişti. Esma bu kadarla kalmasına dua ederek sessizleşmişti. Hikmet ise daldığı düşüncelerden uzaklaşarak harekete geçti.

Hikmet: "Burada daha fazla kalmanın lüzumu yok. Yavuz, sana istediğin zamanı ve şansı son kez vereceğim. Bana kızımı bulacaksın! Her şeyden haberdar olmak istiyorum. Beni duydun mu? Onu sağa salim bana getireceksin!"

Yavuz: "Evet efendim, onu bulacağım size söz veriyorum! Her şeyi düzelteceğim."

Hikmet: "Ahmet, Mehmet Mahir hadi toparlanın gidiyoruz!" Diyerek, herkesi de alarak oradan ayrıldılar.

Ahmet, bu durumdan hiç memnun değildi ama babası son sözünü söylemişti.

Merkez

Ekip tam kadro toplanmıştı.

Zekeriya: "Efendim Yasin'den acil görüşme talebi var."

Gökbey: "Tamam Zekeriya hemen bağlanalım. Ters bir şey mi olmuş?"

Zekeriya: "Ben de bilmiyorum efendim, biz planı uygulamak üzere hazırda bekliyorduk. Az önce acil kod mesajı aldım."

Gökbey: "Anladım bağlan hemen!"

Zekeriya dediğini derhal yapmıştı.

Yasin: "Çok vaktim yok, Yavuz'un yanına gitmem lazım! Burada büyük sıkıntı var. Tam bir kaos yaşanıyor. Aileler krizde! Süreyya ortada yok. Herkes onu arıyor. Güvenlik kameralarından da bir şey çıkamaz. Çünkü ağ çökmüş. Yavuz delirmiş durumda, ben onun bir şeyler karıştırdığını düşünüyorum ama emin değilim. Serhat öyle olmadığını söylüyor. Bir detay daha var, Güniz'le beraber kaçmışlar anladığım kadarıyla çünkü o da ortada yok! Ama yavuz o kadar delirmiş durumda ki bu detayı göremiyor ben de söylemedim bilerek. Öğrendiğinde kıyamet kopacak! Ama Süreyya' ya zaman tanımak istedim! Neden kaçtığını kimse bilmiyor! Mahir ve Esma' dan da şüpheleniyorum, bence bir şeyler biliyorlar! Ama ne olduğunu bilmiyorum! Ben Yavuz'un yanında olup, onu kontrol etmeye çalışacağım yeni bir bilgi olursa haber veririm. Artık kapatmam lazım." Diyerek, bağlantıyı koparmıştı. Tüm ekip şaşkındı. Kimse Süreyya' dan böyle bir şey beklemiyordu.

Nihat: "Ben demiştim, bu kızda iş var diye! Helal olsun, anladı sonunda demek ki? İyi yapmış! Bizim plan iptal oldu yani!"

Mustafa: "Oh göt gibi bırakmış Yavuz'u sonunda! Tam da istediğim gibi! Ama yine de bu pek normal değil, ne oldu da bir anda kaçtı ki? Hem kendisi mi kaçtı bilmiyoruz. Tamam, Yasin tahminde bulunuyor ama Güniz'le kaçtığından emin değiliz henüz!"

Yaman: "Her şey olabilir ben de Yavuz'dan her şeyi bekliyorum abi Süreyya iyidir umarım!"

Aziz: "Tam bir çılgınlık! Kendi düğününden kaçmış yani? Tuhaf, yani çok önemli bir sebebi olması lazım!"

Zekeriya: "Bilmiyorum, ben böyle işin... Neyse bu arada şu güvenlik ağına bakmalıyız kimin bozduğunu bulmamız lazım! İşler orada karışmaya başlamış gibi!"

Bu sırada Gökbey, düşüncelerini toparlamıştı. Ne yapması gerektiğini biliyordu. İlk işi Süreyya'yı Yavuz'dan önce bulmaktı.

Gökbey: "Zekeriya önce Süreyya' yı bulacağız! Şimdi Aziz'le ikiniz Çırağan'daki güvenlik ağı ve mobeselerle ilgilenin. Süreyya oradan nasıl çıktı nereye gidiyor hemen bulun! Yaman, Güniz'in aracını bul takip et bakalım Süreyya onunla mı çıkmış? Mustafa sen Mahir ve Esma'yı izleyeceksin! Yasin her şeye yetişemez! Hemen hazırlanıp çık! Nihat abi, sen de bizimkilerin başında ol! Ben başkana bilgi verip geleceğim! Hadi beyler, hadi oyalanmadan hemen harekete geçmeliyiz!

Emredersiniz dediler hep bir ağızdan!

Gökbey, Başkan'a bilgi vermek için harekete geçti. Başkan, bu durumla bizzat Gökbey'in ilgilenmesini istemişti. Süreyya'yı bulur bulmaz yanına adamlarını al ve sen git demişti. Emir netti. Tekrar operasyon merkezine geldiğinde,

Gökbey: "Evet beyler durum nedir?"

Aziz: "Çırağan' daki güvenlik ağını Mahir çökertmiş. Belli ki Yavuz'un görmesini istemediği şeyler var. Süreyya'yı takıp etmesini istemiyor. Yani Süreyya kendisi kaçmış. Yavuz'un bir parmağı yok. Kız Yavuz'dan kaçıyor. Ama bence planlı bir kaçış değil. Mahir de, bir şeyler bulmak adına çabalıyor belli ki!"

Nihat: "Ben de öyle düşünüyorum Gökbey."

Yaman: "Güniz'in aracını bulduk!"

Zekeriya: "Mobese görüntülerinden bulduk efendim, Güniz'le beraberler. Alışveriş Merkezine girdiler ve henüz çıkmadılar."

Gökbey: "Alışveriş Merkezi mi? Ya telefonları?"

Zekeriya: "İkisi de kapatmış! Sinyal yok. Takipteyiz ama yine de açma ihtimaline karşı!"

Gökbey: "Avm' de ne işi olabilir bunların ne planlıyorlar? Oraya boşuna gitmediler Zekeriya gözünüzü dört acın. Araç değiştirebilirler mi sizce?"

Nihat: "Mümkün, hem de çok mümkün! Süreyya Yavuz'un onu takıp edebileceğini düşünmüş olabilir."

Yaman: "Bu kız ne görmüş olabilir ki bu kadar ya da ne öğrendi de böyle kaçıyor!"

Gökbey: "Zekeriya, Aziz ikinizde kontrol edin. Çıkan her araçta olabilirler! Sakın gözden kaçırmayın!"

Emredersiniz efendim!" Diyerek, ekrana döndüler!

Gökbey: "Ne gördüğü ya da ne öğrendiği şuan bize karanlık, bunun cevabını bize ancak Süreyya verebilir ya da Yasin'den öğreniriz. Bekleyip göreceğiz! Beyler hadi çıkmadı mı hala bir şey?"

Zekeriya: "Bakmaya devam ediyoruz efendim."

Aziz: "İşte yakaladım sizi! Dediğiniz gibi araç değiştirmişler."

Gökbey, hemen ekrana döndü ve "Kiminmiş araba bulun hemen!" Dedi.

Yaman: "Hemen bakıyorum! Aziz plaka?"

Yaman: "Egemen Demirkan, oyuncu ve sunucu efendim! Ama o araçta değil sadece arabasını vermiş."

Gökbey: "Tamam. Aracı takibe alın! Egemen'in ülkede ki mülklerini araştırın! Hemen acele edin! Mustafa' dan haber var mı?"

Nihat: "Az önce konuştuk, Mahir, Hikmet Bey'in evinde Esma da! Farklı bir durum yokmuş."

Gökbey: "Tamam Zekeriya iki araç hazırlasınlar hemen! Yaman, Nihat abi hazırlanın birazdan çıkıyoruz! Bakalım Süreyya Hanım nereye gidiyormuş? Zekeriya, sakın kaybetmeyin araçlara hareketli konum istiyorum. Hadi beyler, bu arada Yasin'den ve Mustafa'dan bir bilgi gelirse hemen paylasın!" Diyerek, hazırlanmak için çıktılar.

Aziz, Egemen Demirkan'a ait mülkleri araştırmaya devam ederken Zekeriya da Süreyya ve Güniz'i takipteydi. İçlerinden birinde Gökbey, diğerinde Nihat ve Yaman olmak üzere iki araç merkezden ayrıldı. Konumlar anlık iki araca da geliyordu. Bir süre sonra, Zekeriya' dan İstanbul' dan çıktıklarına dair bilgi gelmişti. Yaman ise Bursa'da bir mülkün adresini bulmuştu.

Gökbey: "Evet Zekeriya nedir?"

Zekeriya: "Bursa'da Egemen'e ait bir mülk bulduk. Muhtemelen o yönde devam edecekler. Konumu atıyorum."

Gokbey: "Tamam. Yavuz'a dikkat edin bu arada nerede ne yapıyor bilmek istiyorum!"

Zekeriya: "Emredersiniz efendim!"

...

 

Loading...
0%