Yeni Üyelik
32.
Bölüm

BÖLÜM 30(Kukla)

@nefelicalliope

Süreyya

 

Süreyya

Sanki havada aslı kalmıştım bilinmeyen bir boşlukta iplerimin kimin elinde olduğunu bilerek...

Güniz'le beraber Yavuz' un arkasından kapıya bakakalmıştık. Dışarıda Serhat'ı bırakmıştı. Orada öylece ne kadar durduk bilmiyorum ama giderken bana tekrar görüşeceğiz sevgilim demişti. Hala bunu söyleyebiliyordu. Bana inanmamıştı! Onu bu anlattıklarıma inandıramamıştım. Biliyordum, zaten Yavuz zeki bir adamdı beni birlikte olduğumuz süre boyunca sevmiş ilgilenmişti. Çok da iyi tanıyordu. Aldatma mı? Bu neydi Allah aşkına daha iyi bir yalan bulmalıydım. Resmen saçmalamıştım birde onun bana inanmasını mı beklemiştim. Aptal kafam aptal! Ddiyerek, odanın etrafında dört dönüyor kendime söylenmeye devam ediyordum. Endişem iyice artmıştı sadece endişe de değil korkuyordum hem de çok korkuyordum! Ben sıradan bir hayat yaşayan sıradan bir kızdım. Benim böyle bir şeyin içinde ne işim vardı. Ben kimdim ki yalan söyleyecektim, zaten beceremiyordum. Yavuz'u değil sadece kendimi kandırabilmiştim. Gerçekler tüm çıplaklığı ve ağırlıyla yüzüme vuruyordu şimdi... En başından polise gitmeliydim, çok büyük hata yapmıştım. Odadan öylece çıkıp giderken hem de elimde o delil dosyasıyla ne düşünüyordum ki! Aklım neredeydi benim! Kendi başımın çaresine bakabileceğimi nasıl olur da düşünürdüm. Böyle şeyler ancak filmlerde olurdu, gerçek hayatta değil ve benim yaşadığım hayat gerçekti. Bu şey hayatımın tam ortasında bomba gibi patlamıştı. Hem de en önemli günümde bu da ayrıca çok manidardı. Bir çözümü olmalıydı mutlaka! Acaba onunla konuşsam mı diye geçirdim içimden... Yani bildiğimi, her şeyi anlatsaydım belki... Bana zarar verir miydi beni bırakır mıydı? Saçmalama Süreyya gerçekten düşünme yetini kaybediyorsun! Serhat dışarıdaydı evet kendisi şimdilik gitmiş beni rahat bırakmıştı ama nedeni neydi? Bir sebebi vardı mutlaka! Serhat dışarıdayken buradan elimi kolumu sallayarak çıkamayacağımı bliyordum. Hayal bile edemezdim! Benden vazgeçmemiş, beni bırakmamıştı. Şimdi kendi irademle geldiğim bu evde hapis kalmıştım. Bunun anlamı buydu kapana kısılmıştık! Güniz' in sesiyle irkildim ve dönüp dururuken bir anda olduğum yerde durdum o ana kadar Güniz'in varlığını da unuttuğumu fark ettim. Sanki havada aslı kalmıştım bilinmeyen bir boşlukta iplerimin kimin elinde olduğunu bilerek...

 Sanki havada aslı kalmıştım bilinmeyen bir boşlukta iplerimin kimin elinde olduğunu bilerek

Yavuz, beni işlerine hiçbir zaman karıştırmamıştı. Onunla ilgili gözlemlediğim bazı şeyler vardı tabii anladığım. İşi konusunda çok hassastı, kendi ilkeleri ve içgüdüleri doğrultusunda hareket ediyordu. Her zaman kendi yöntemlerime güvenirim demişti bir keresinde, sert bir mizaca sahip olurdu işi söz konusu olduğunda. Benimle olduğundan, tamamen bambaşka biri, çok dikkatli titizdi. En ufak hataları bile tolere edemiyordu. Kendi kararlarını başkalarından önce kendisi defalarca sorgulardı. İşini şansa bırakmayan her zaman planlı programlı bir adamdı. Her konuda çok donanımlıydı. Ayrıca çok dominant bir yapıya sahipti.

Süreyya, kendi kendine düşünceler dalmış kendi içinde tartışırken, Güniz' in ona seslendiğinin farkına vardı.

"Süreyya, kendine gel şu an düşüncelere dalmanın sırası mı? Yavuz sana inanmadı, bize inanmadı! Ne yapacağımızı düşünmeliyiz, ayrıca kapıya adamını dikti de gitti şerefsiz! Bu böyle olmayacak, ailen de meraktan ölmüştür. Bir şey söyle artık!"

"İnanmadı Güniz, ben de farkındayım! Bir şekilde buradan çıkmalı ve polise gitmeliyiz! Elimdeki delillerle bundan kurtulamaz. Ondan nefret ediyorum! Kendime ise, daha fazla kızgınım, ona inandığım için kahroluyorum! Serhat kapıda! Meğer, o da onun bekçi köpeğiymiş, halbuki iyi birine benziyordu aramızda sanki sözsüz bir iletişim vardı. Bana saygı duyuyordu. Sence onunla konuşmak işe yarar mı?"

"Saçmalama! Tabii ki yaramaz. Görmüyor musun bir yere kımıldamayalım diye bıraktı onu, kendine kızmaktan da vazgeç artık, senin yapabileceğin bir şey yoktu. Nereden bilecektin ki? Çok pis bir işindeyiz şu an Süreyya cidden aklımı kaçırmak üzereyim! Kaçmamız lazım burada duramayız! Yavuz ne planlıyor sence? İnanmadığı halde neden öylece gitti?"

"Bilmiyorum ki, ben de onu düşünüyorum ama atladığımız bir şey var şimdi aklıma geldi, o benim neyi bildiğimi bilmiyor hala aldatma yalanını yutmadı evet ama hala neden kaçtığımı bilmiyor bilse beni bırakıp gitmezdi. Bence bunu çözmek için gitti. Sence o dosyayı kim bırakmış olabilir Güniz? Ben düşünüyorum ama işin içinden çıkamıyorum."

"Evet, doğru söylüyorsun. Bilmiyor, eminim bilmediği için çıldırıyordur. Gebersin pislik! İnan bilmiyorum senin yanından çıktığımda ortalıkta kimse yoktu ki!"

"Offf kapana kısıldık burada resmen delireceğim! Hava almam lazım, ya da bir dakika bir bakalım Serhat kapıda mı? Belki bir şeyler öğrenirim ondan."

"Emin misin? Yani ne diyecek ki sana sonuçta onun en yakın adamı her şeyi zaten biliyordur. Tırsıyorum ben ondan Süreyya!"

"Sen geride dur. Ben şansımı deneyeceğim!"

"Tamam, sen bilirsin, dikkatli ol ama yine de."

Süreyya kapıya gitti ve açtı. Serhat dışarıdaydı. Sanki düşünceli bir hali vardı. Elbette vardı!

Olaylar bu raddeye nasıl gelmişti o da biraz şaşkındı. Tabi ki onların evlenmesine izin verilmeyecekti ama planladıkları şey bambaşkaydı. Planlarını alt üst eden birisi vardı ama kim olduğu hala meçhuldü. Yavuz' un her şeyi çözmesi an meselesiydi. Bir yandan operasyon bir yandan Süreyya! En çok merak ettiği de Süreyya'nın bundan sonra ki hamlesinin ne olacağıydı. Onun ne kadar perişan olduğunu biliyordu. Bazı şeyleri görmesine gerek yoktu. Şimdi ise kapıyı açmış o delici bakışlarını bana dikmişti. Elbette benden de nefret edecekti. Bilmiyordu ki bu bakışların suçu yoktu. Ne söyleyeceğini bilemez bir hali vardı, sanki beni tartıyor gibiydi. Keşke bana güvenebileceğini ona şimdi söyleyebilseydim. Gökbey, buradaydı ama henüz bir plan yapmışlarmıydı bilmiyordum bana bilgi gelmemişti. Yavuz da gittiğinden beri aramamıştı. Süreyya ise, hala tek kelime etmeden bana bakıyordu. En sonunda ben konuşmaya karar verdim.

"Süreyya Hanım, bir isteğiniz mi var?"

"İstek mi? Sanki istediğimi yapacakmışsın gibi konuşma benimle. Neden buradasın? Neden seni burada bıraktı? Gitmeni istiyorum Serhat!"

Haklıydı, gitmemize izin ver dese yapabilecek miydim ki? Benden isteyeceği tek şeyin bu olduğuna emindim. "Süreyya Hanım biliyorsunuz ki gidemem. Yavuz Bey, burada kalmamı istedi."

"Bana, Yavuz deme o alçağın adını sakın bir daha anma! Ayrıca ne istediği umurumda değil ben gitmeni istiyorum!"

"Süreyya Hanım, biraz sakin olursanız eğer... Diye, devam ederken lafı yarıda kaldı çünkü Süreyya,

"Bana sakın sakin ol da deme, bana hiçbir şey deme sadece buradan defol git!" Diyerek, kapıyı suratına kapatmıştı.

Güniz: "Süreyya ne yapacağız?"

Süreyya: "Önce bizimkileri arayacağım, onları çok üzdüm. Perişan olmuşlardır Güniz sen haklıydın sonrasına da bakacağız sen hazırlanmaya başla buradan gideceğiz polise gideceğim!"

Güniz: "Ama nasıl, Serhat kapıda."

Süreyya: "Bir çaresine bakarız."

Güniz: "Nasıl bakacaksak." Dedi kendi kendine düşünceli bir şekilde,

Serhat'ın sinirleri bozulmuştu. Kendini durduramadı ve gülmeye başladı. Sanırım dedi kendi kendine gülerken, Yavuz pisliğinin yanında dura dura Süreyya'da ona benzedi. Hakaret ve şiddete meyilli birine dönüşmüştü. Sonra bu yaptıkları için özür dileyecekti en azından birisi bunu yapacaktı. Neyse dedi içinden yine kendine gel seni görebilirler. Beklemeye devam etti. O sırada Yaman'dan mesaj geldi. Gökbey, seninle konuşmak istiyor. Diye, Gökbey'le yüz yüze ilk defa görüşecekti.

 

Gökbey

Serhat onların bulunduğu konuma gittiğinde Gökbey,

Yaman sen izlemeye devam et! Ekremdi değil mi?

"Evet, Gökbey memnun oldum, sonunda yüz yüze gelebildik. Ne düşünüyorsunuz? Süreyya çıldırmış durumda az önce beni yokladılar. Bence bir şey yapmayı düşünüyorlar."

"Ben de memnun oldum öyle oldu! Ne istedi ne dedi sana?"

"Gitmemi istedi, Yavuz'dan nefret ediyor adını bile duymak onu çileden çıkarttı. Ama kendine daha çok kızıyor. Onu uzun zaman sayılabilecek bir süredir tanıyorum. Yüzünden her şey belli oluyor. Onun yaşadıkları için gerçekten üzülüyorum."

"Evet, farkındayım buraya ilk geldiğinde kendini nasıl kaybettiğini gözlerimle gördüm. Şimdi gelelim sadede, Yavuz ne planlıyor olabilir sence? Yani inanmadığını ve bir şeyler planladığını biliyoruz sana bir şey söyledi mi ya da bildiğin bir şey var mı?"

"O sırtlanın planları da sürprizleri de bitmez! Karabatak gibi her yerden çıkabilir. Bilmiyorum benimle bir şey paylaşmadı! Ama tanıdığım Yavuzeli boş dönmez! Eli boş gitmediği gibi! Kenan'ı takibe aldınız mı? Eğer öğrenirse olanları onu da yaşatmaz!"

"Kardeşini bile yaşatmaz mı diyorsun!"

"Evet, Gökbey inan bana acılar içinde öldürür onu!"

"Takibe aldık, o sorun değil ama Süreyya büyük sorun! Bomba gibi duruyor orada her an patlamaya hazır! Polise gitmeyi düşünüyorlardır. Onun için seni göndermek istemiştir. Tamam, sen yerine dön şimdilik ben Başkan'la konuşacağım! Yapabileceğimiz tek bir şey var! Tuzak operasyonun ikinci aşamasının düğmesine basmak! Planladığımız sürecin dışına çıkacağız mecbur! Sen yerine dön Serhat bizden haber bekle."

"Tamam gidiyorum." Diyerek eve doğru harekete geçmişti.

"Yaman ne yapıyorlar?"

"Kendi aralarında konuşuyorlar. Bir şey planladıkları ortada."

"Anladım izlemeye devam et! Ben Başkan'la görüşeceğim."

"Başkanım!"

"Evet, Gökbey durum nedir?"

"Efendim operasyonun ikinci aşamasına geçmemiz lazım acil, bunun için onayınıza ihtiyacım var! Bir de Selvi ve Ertuğrul'un durumları netleşti mi?"

"Ben de onun için arayacaktım, şu an uçaktalar merkeze geliyorlar. Sen anlat neler oluyor?"

"Efendim işler daha da karışacak, Süreyya polise gidecek gibi duruyor. Yavuz hala neler olduğunu çözemedi ama an meselesi, o yüzden de onu gafil avlamak istiyorsak baskınların tam zamanı beni düşündüren sadece 11 ler meclisi yerini bulduk ama baskınları erkene çekeceğimiz için oradaki üyeleri yakalayamayabiliriz. Sonrasında onu da halledeceğimizi düşünüyorum!"

Gokbey Başkan'la konuşurken Zekeriıya'dan Yaman'a yeni bir bilgi gelmişti.

Yaman: "Evet, Zekeriya"

Zekeriya: "Gökbey'e ulaşamıyorum Süreyya telefonunu açtı ailesini aradı onlarla konuşuyor."

Yaman: "Anladım, Gökbey Başkan'la konuşuyor, hemen söyleyeceğim."

Zekeriya: "Tamam."

Süreyya: "Baba ben iyiyim, özür dilerim baba sizi üzmek istemedim."

Hikmet: "Kızım neredesin? Öldük meraktan neredesin söyle hemen gelip alalım seni? İyi misin bir şeyin yok ya Yavuz'dan mı kaçtın, kendin mi kaçtın, seni kaçırdıklarını düşündük?"

Süreyya: "Baba iyiyim, evet kendim kaçtım. Bana bir gün verin, yalnız değilim Güniz yanmda yarın yanında olacağım, eve gelince her şeyi anlatacağım lütfen baba bana güvenmiyor musun?"

Hıkmet: "Kızım sana tabii ki güveniyorum ama kafayı yedim burada, bunlar hiç senlik davranışlar değil Süreyya beni şaşırtıyorsun. Yavuz, sana bir şey mi yaptı, neler oluyor?"

Süreyya: "Baba, biliyorum her şeyi açıklayacağım. Lütfen, bana biraz zaman ver gerçekten üzgünüm sizi endişelendirmek istemedim ama ben iyiyim, yarın eve geleceğim ben gelene kadar bekleyin lütfen!"

Hikmet: "Kızım benden ne kadar zor bir şey istediğinin farkında mısın? Tamam, seni bekliyoruz Süreyya kendine dikkat et kızım senı seviyoruz!"

Süreyya: "Bende sizi seviyorum baba, anneme de söyle merak etmesin görüşürüz." Diyerek, telefoonu kapattı.

Yaman : "Efendim özür dilerim, bölüyorum ama Süreyya telefonunu açtı babasıyla konuşuyormuş."

"Başkanm bir saniye. Ne dedin? Babasıyla mı konuşuyor, kesin kaçacaklar. Sen izlemeye devam et!"

"Başkanım Süreyya ailesi ile irtibata geçmiş vaktimiz kalmadı!"

"Tamam, Gökbey benden haber bekle, hemen sana dönmeye çalışacağım bu arada sen merkeze gelebilecekmisin?"

"Burayı bırakmam ne kadar doğru olur bilmiyorum, ben de onu düşünüyordum. Ben buradan her şeyi organize edeceğim siz onay verin yeter ki Başkanım."

"Tamam, arayacağım."

Yaman: "Ne yapacağız, tim dağılmış durumda herkes bir görevin peşinde hareket ediyor."

Gökbey: "İzin ver Yaman düşünüyorum."

Yavuz Selim

Yavuz eve geçtikten sonra Serhat'ı aradı.

"Serhat ne durumda?"

"Pek, iyi sayılmaz efendim beni burada istemiyor."

"Hala orada ama değil mi?"

"Evet efendim."

"Tamam, bir gelişme olursa beni bilgilendir."

"Tabii efendim."

Yavuz kararını vermişti. Şüpheleri zaman geçtikçe artıyordu. Süreyya'nın onunla ilgili gerçekleri öğrenmiş olma ihtımali en başından beri içini kurt gibi kemiriyordu. Riske atmak istemiyordu. Eğer öyleyse bile, ondan kurtulabileceğini sanıyorsa çok yanılıyordu. Çırağan'daki görüntülerin yok olması başlı başına şüphe uyandırıcıydı ve Esma, onda da bir şeyler olduğundan emindi! Herkes aşırı derecede panik olmuşken o daha sakindi! Zaten ona bir kere yakalanmıştı. İşini daha önce biirmeliydi, evinin yanması ona ödül gibi gelmişti. Onunla daha sonra ilgilenecekti, eğer kendisiyle ilgili bir şey bilseydi çoktan polise giderdi. O ihtimali eledi. Ama Güniz, o biliyor olabilirdi. Gerçi Süreyya, arkadaşlarını tehlikeye atacak biri değildi. Onun biliyor olma ihtimalini de cebe attı. Düşünmeye devam etti. Asıl mesele, ona kimin söylediğiydi. Ama şu an bununla ilgilenecek vakti yoktu. Bir an önce planını yapmalı ve uygulamaya başlamalıydı. Kimseye güvenmezdi, kendi ailesıie bile! Süreyya'yı da alıp bir süreliğine buradan gidecek ve ortadan kaybolacaktı... Hemen harekete geçti. Uçağını hazırlattı ve Bursa'ya gönderdi şu durumda Serhat' a bile bilgi vermeyecekti. Kasadan alması gerekenleri aldı. Süreyya'nın pasaportu da dahil, para kimlikler ve bir de küçük bir valiz hazırladı. Adamlarını Bursa'ya Süreyya'yı almaya gönderdi. Kendisi de şirkete geçip, oradan Bursa'ya gidecekti ve Süreyya'yı alıp uçağıyla kaçacaktı. O sırada Barlas aradı.

"Efendim Barlas."

"Dostum neredesin, evinin önündeyim. Şirkete gittim çıkmışsın seni merak ettim, olanları oturup bir konuşalım."

"Evdeyim dostum, hiç keyfim yok. Sonra konuşsak?"

"Biliyorum, o yüzden yanında olmak istiyorum. Geliyorum bana adresini at!"

"Tamam, gel konuşalım." Diyerek, telefonu kapattı ve adresini gönderdi.

Aradan bir saat geçmiş, Barlas yanına gelmişti. Zaman kaybıydı ama zaten süreyyya'yı almaları için de zamana ihtiyaç vardı.

Barlas: "Selam dostum nasılsın?"

Yavuz: "Hoş geldin Barlas, pek iyi sayılmaz." Sıkıntılı derin bir nefes verdi.

Barlas: "Halinden belli anlıyorum, Süreyya'yı buldun mu?"

Yavuz: "Buldum buldum ama o iş biraz karışık."

Barlas: "Anlatsana nasıl karışık? Ne demek istiyorsun? Ne olmuş?"

Yavuz: "Süreyya, kendisi kaçmış benden kaçmış Barlas! Karşıma saçma sapan bir yalanla çıktı hem de kaçmasının sebebi onu aldatmammış güya! O kadar yalan söylemeyi beceremiyor ki bırak beni kim olsa inanmazdı!"

Barlas: "Anlamıyorum neden böyle bir şey yapsın ki? Nerede şimdi onu ikna edemedin mi?"

Yavuz: "Bilmiyorum orası hala muamma! Hayır, ikna olmak istemeyen birini asla ikna edemezsin! Niyeti bana inanmak değil çünkü benden tamamen kurtulmak! Bursa'da bir dağ evinde, ona biraz zaman tanıyorum."

Barlas: "Ne yapacaksın, peki ne düşünüyorsun?"

Yavuz: "Benden kaçmasının, gerçek nedenini bulmaya çalışıyorum. Ona, ancak böyle ulaşabılırım."

Barlas: "Anladım. Zor durum dostum! Çok ilginç aynı zamanda neden kaçmış olabileceğine dair bir fikrin yok mu?"

Yavuz: "Hala düşünüyorum. Anlamaya çalışıyorum! Bu arada şirkete geçmem lazım, benimle gel istersen Katar'lı ortaklar ne durumda bu süreçte onlarla ilgilenemedim."

Yavuz konuyu değiştiriyordu, hala çözmemiş olması düşündürücüydü, tabii eğer bana yalan söylemiyorsa... O yüzden de ondan uzak kalmaması gerektiğini biliyordu.

Barlas: "Tamam gelirim tabii, onlar hala oteldeler ama yarın dönecekler. Bugün için üretime gitmek istiyorlardı tabii sürekli seni sordular. Bir şeylerden şüphe ediyorlar ama ben onları ikna ettim."

Yavuz: "Anladım, sağ ol dostum, önce şirkete gecelim gersini orada konuşuruz."

Barlas: "Tamam çıkalım." Diyerek, ayaklandı o sırada Yavuz "sen önden çık ben de hemen geliyorum. " Dedi ve Barlas'tan 10 dakika sonra o da çıktı. Yaklasık 40 dakika sonra şirketteydıler.

Süreyya: "Güniz, şimdi şöyle yapacağız beni iyi dinle."

Güniz: "Tamam dinliyorum."

Süreyya: "Sen, Serhat'ı içeriye benim çağırdığımı söyleyerek alacaksın, ben de o sırada bir şeyle kafasına vuracağım ve böylelikle ondan kurtulup yola çıkacağız." Dediğinde, Güniz'in gözleri büyüyebildiği kadar büyümüş halde arkadaşına bakıyordu.

Güniz: "Canım, sen iyi misin gerçekten, buradan böyle mi çıkmayı planlıyorsun? Sen delirdin mi! Kafasına vurmak da ne? Ya adama ciddi bir şey olursa?"

Süreyya: "Delirmedim Güniz, tamam biliyorum saçma ve mantıksız geliyor şimdi sana ama başka bir yol düşünebiliyor musun söyle bana?"

Güniz: "Bak Süreyya, şu an düsünemiyorum evet ama bunun yolu bu değil! Böyle olmaz. Polisi arayalım. Onlar buraya gelincede beraber çıkarız polise de kafa tutacak değil ya bu Serhat!"

Süreyya: "Güniz, beni anlamıyorsun! Tehlikedeyiz diyorum sana, herkes tehlikede! Polisi aradık diyelim, onlar buraya gelene kadar neler olacağını biliyor muyuz? Yavuz bana inanmadı sen de biliyorsun, kimbilir şu an ne planlıyor! Ondan kaçamayız yeterince vakit kaybettik, daha fazla bekleyemem! Önce şuradan bir çıkalım, sonra zaten planım polise gitmek!"

Güniz: "Hiç mantıklı değil Süreyya, hatta çılgınca tüm bu olanların hepsi çılgınca! Ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Bu yanlış! Bir insana zarar vermekten bahsedıyoruz."

Süreyya: "Sence, ben bu kararı kolay mı verdim sanıyorsun! Başka çaremiz yok, neden anlamamamkta ısrar edıyorsun! Yavuz, her an gelebilir ve her şey yapabilir, ondan her şeyi bekliyorum! Bekle burada sana bir şey göstereceğim. Belki, o zaman ne kadar ciddi olduğunu anlarsın!" Diyerek, çantasını aldı ve dosyayı çıkardı.

Güniz, gördükleri karşısında şok geçiriyordu. Sonra görüntüleri izledi. Süreyya, kendini bunu yapmaya mecbur hissetti. Gerçekleri gördüğünde fikrini değiştireceğini umuyordu. Güniz, hala kendinde değildi amat üm gücünü toparlayıp konuşmayı başarmıştı.

Güniz: "Aman Allah'ım Süreyya, bunlar gerçek mi? Sen bunları görmeye nasıl tahammül ettin inanamıyorum! O bir katil! O, o çok ama çok kötü biri!" Diyerek, Süreyya'ya dönmüştü!

Süreyya: "Şimdi beni anladın mı? Peki, orada başka ne görüyorsun iyi bak! Tüm bunları yaparken yanındaki kim?"

Güniz: "Serhat, evet Serhat'ta yannda her şeyi biliyor o da onun gibi!"

Süreyya: "Şimdi beni gerçekten anladığını düşünüyorum. O da onun gibi, o iyi bir insan değil. Onu neden burada bıraktı sence? Bize, sahip çıkıp koruması için güya öyle mi? Sen de buna inandın mı? Şimdi benimle misin Güniz? Kendine gel artık, bana cevap ver sana ihtıyacım var biliyorsun."

Güniz, zaten hiçbir şey düşünemeyecek haldeydi, gördükleri ve öğrendikleri karşısında beyni yanmış bir vaziyette, hala arkadaşına bakıyordu bir karar vermesi gerekiyordu hem de hemen...

Güniz:"Seninleyim!" Dedi, titreyen sesiyle "Dadi yapalım şu işi."

Süreyya : "Tamam, umarım her şey yolunda gider! Kendini topla, önce sakinleş sen sadece saiın olmaya çalış tamam mı?"

Güniz: "Tamam."

Güniz, tam olarak Süreyya' nın dediğini yapmıştı. Serhat'ı içeriye girmesi için, kapıdan çağırdı Serhat içeriye adım attığı anda kafasına aldığı darbe ile acıyla yere yığıldı. Süreyya' da Güniz' de panik içindeydi. Serhat'ın, ölüp ölmediğini acemice kontrol ettikten sonra ise hemen çıktılar. O hayattaydı. Ayılmadan o evden çıkmaları gerekiyordu. Kendileri de tam olarak ne yaptıklarının farkında olmadan, arabaya bindiler ve çalıştırdılar. Evden uzaklşmaya başladılar. O sırada izlendiklerinin farkında değillerdi. Yaman, hemen Gökbey'e döndü ve "kaçıyorlar hareket ettıler." Dedi, Gökbey ise o sırada Başkan'dan gelecek telefonu beklıyordu.

"Ne demek kaçıyorlar? Ver şu dürbünü!" Diyerek, okkalı bir küfür de etmeden duramadı!

"Hassiktiir! Serhat'ı nasıl atlattılar. Nerede bu adam?" derken dürbünle eve bakıyordu.

"Onu, eve girerken gördüm ama sonrası yok!"

"Yaman, koş hemen gidiyoruz!" Dedi, kendi araçlarını uzağa bırakmışlardı görünmemesi gerekıyordu ve bu da vakit kaybetmelerine sebep olacaktı. Önce eve gittiler ve Serhat'ı yarı baygın halde yerde buldular.

Gökbey: "Serhat kendine gel iyi misin? Serhat, uyan Süreyya kaçtı hemen kendıne gel, biz peşlerine düşmek zorundayız! Yaman koş aracı al acele et!"

Gökbey bir yandan, Serhat'la uğraşırken bır yandan da merkeze bağlandı.

Gokbey: "Zekeriya Yavuz nerede şu an cabuk ol Zekeriya!"

Zekeriya: "Efendim, bir saniye hemen öğreniyorum."

Gökbey artık sakin değildi ve kükrüyordu.

Gökbey: "Bir saniye yok Zekeriya! Süreyya ve Güniz Serhat'ı bayıltıp kaçtı. Peşlerinden gideceğiz çok uzaklaşmış olamazlar ama bana acil onların konumunu da ulaştırman lazım!"

Zekeriya: "Yavuz, şu an şirkete varmak üzereymiş, tamam hemen bakıyorum."

Gökbey: "Zekeriya neden bu kadar uzun sürüyor! Serhat iyi misin?"

Serhat, kendine gelmeye başlamıştı. Biraz toparlandıktan sonra,

"Neler oluyor?"

"Ne olacak, kızlar seni alt edip kaçtılar."

"Neee?" Dedi, elini ağrıyan başına götürerek.

"Aynen öyle oldu Serhat! Benim gitmem lazım, sen iyi misin? Kendi başının çaresine bakabilecek misin? Yavuz'dan haber var mı bu arada?"

"Bir kere aradı, kontrol etmek için."

"Peki, sana şüphe çekecek bir şey söyledi mi?"

"Hayır, sadece Süreyya'yı sordu o kadar."

"Lanet herif, kesin bir şey planlıyor! Bu kadar sakin kalması, beklemesi hiç normal değildi zaten! Ben baskınları başlatmak için Başkan'la konuştum ama hala haber vermedi! Onu elimizden kacçramayız Serhat, anlıyor musun? O piç herifi yakalamadan bana rahat yok! Benim gitmem lazım, kızları bulmalıyım! Haberleşiriz bu arada sen Yavuz'u ara simdi söyle bakalım ne diyecek hemen ara hadi."

Serhat Yavuz'u aradı ama cevap alamadı!

"Cevap vermiyor! Benim bildiğim Yavuz, hemen açardı özellikle ben burada Süreyya ile birlikteyken bu işin içinde başka bir şey var!"

"Tahmin etiığim gibi, bir şey planladığını biliyordum! Ah Süreyya ah!!!! Belayı çekiyor bu kız, rahat battı sanki otur oturduğun yerde değil mi! Ne diye oradan oraya kaçıyorsun! Tüm operasyonun içine edecek! Yavuz'dan haber alırsan beni ara!"

"Tamam, dikkatli olun!" Dediğinde, Gökbey çoktan uzaklaşmaya başlamıştı. Diğer yandan Yaman arabayı almış eve yaklaşmaktaydı yarı yolda Gökbey'i aldı ve kızların peşine düştüler o arada Zekeriya'dan Yaman'a kızların konumu gelmişti.

"Zekeriya, kızların konumunu attı. Çok fazla uzaklaşmadılar yetişiriz."

"Sen yine de acele et!"

Yavuz Şirket

Yavuz, Barlas'a planından bahsedip bahsetmek konusunda kararsızdı kimseye güvenmiyordu ama Barlas'a güveniyordu, onu sınaöışlardı ve bu işe kendisi almıştı yine de temkinliydi. Artık buradan çıkması gerekiyordu. Düşünmek için fazla vakti yoktu. Birazdan adamlarından haber gelirdi. Ayrıca düşündüğü şey, gerçekleşirse Barlas da tehlikedeydi. O koşulsuz onun güvenini kabul etmışti. Şimdi onu yarı yolda bırakamazdı. Barlas'ın ona gelmesi tamamen tesadüftü bunca şey sırasında onu düşünmüşdü. Risk alacaktı ve onu da yannda götürmeye karar verdi.

Barlas, onun düşünceli ve kararsız hallerini gözlemliyordu. Tam konuşmaya başlayacaktı ki Yavz ondan önce davrandı.

"Barlas, bak şu an bana soru sormaını istemiyorum. Dediklerimi yapman lazım, itiraz etmeden!" Dediğinde, Barlas içinden "işte başlıyoruz" dedi!

"Şimdi, telefonunu çıkar, kapat ve buraya bırak."

Barlas, itiraz edecek gibi oldu önce ama emin degildi. Kararsz bir şekilde dediğini yaptı ama aynı zamanda da, "neler oluyor Yavuz benden ne saklıyorsun?"

"Bak bir şey sorma ve benimle gel."

"Ne demek sorma, ne oluyor ihbar mı aldın işle mi ilgili?"

"Hayır, henüz öyle bir bilgi gelmedi ama benim buradan bir süre gitmem lazım, seninde gelmeni istiyorum dostum, bak niyetim sana zarar vermek değil tam tersi seni korumak!"

"Tamam, ama anlat bana?"

"Anlatacağım, ama şimdi değil. Hadi kalk gidiyoruz."

Barlas tabii ki onunla gidecekti, ama inandırıcı olması için sorgulaması gerekiyordu. Yavuz ondan şüphe duymuyordu artık bunun farkındaydı. Ne yapacağını tam keatiremese de her ne yapacaksa ona engel olacağı anı kollamak için yanında olmalıydı.

Barlas'la birlikte helikoptere gittiler. O sırada, adamları Süreyya'yı almakla meşguldü sürekli telefıonuna bakması, Barlas'ın gözünden kaçmamıştı ayrıca Yavuz gergindi.

Süreyya ve Güniz, mümkün olduğu kadar hızla oradan uzaklaşmaya çalştıkları sırada önlerini bir araç kesti ve neredeyse kaza yapmalarına sebep olacak şekilde durmalarına sebep oldu! Süreyya, onlara doğru gelen adamları görür görmez anladı! Güniz'e baktı anlık ve ona kaç diye bağırdı. "Sakın arkana bakma, kaç buradan Güniz onların derdi benim!"

Güniz ise, "olmaz" diye, bağırmaya başladı. "Seni bırakamam Süreyya, beraber gidiyoruz!" Dediğinde, onlara doğrultulmuş silaha bakan Süreyya'nın bakışlarını takip edince şok içinde kaldı! Admlardan biri,

"Çıkın arabadan!" Diye bagrdı!

"Çok gec artık Güniz, sana dediğimde kaçmalıydın!"

Adam, tekrar bağırdı camı silahıyla tıklaltarak "çıkın dedım hemen!"

Mecburen çıktılar, Süreyya çantasına sıkı sıkıya tutunuyordu. Güniz ise, tam yanındaydı! Adamlardan biri Süreyya'yı çekip Güniz' in yanndan uzaklaştrdı.

"Eğer arkadaşına bir zarar gelmesini istemiyorsan, bizimle geleceksin." Dediğinde, Süreyya hiç düşünmeden,

"Tamam, lütfen ona zarar vermeyin sizinle geleceğim."

Güniz ise, itiraz etmeye kalktı bağırıyordu ama elinden başka bir şey gelmiyordu. Adamlar, Süreyya'yı zorla sürükleyerek arabaya bindirdiler. "Sizi eşinizle kavuşturacağız Süreyya Hanım, korkmayın." Dediklerinde Güniz'in de Süreyya'nın da göz bebekleri yerinden çıkacakmış gibi oldu aynı zamanda kalplerinin atış hızının da aynı olduğunu bilmeden birbirlerine baktılar! O bakış sessiz ama içinde tüm çığlılkları barındıran bir vedaydı!

Yavuz, beklediği mesajı havalandığı helikopterdeyken almıştı. Mesajı aldığında son talımatlarını da verip telefonunu kapattı. Barlas, yaptığı konuşmadan neler olduğunu anlamıştı. Şu an sadece Yavuz' a uyum sağlamaktan başka çaresi yoktu.

Gökbey ve Yaman, aracın yanına gittiklerinde, başını ellerinin arasına almış ve yerde arabanın yannda top halini almış olan Güniz'le karşılaştılar!

Gokbey: "Siktir siktir! Gitmiş Süreyya'yı almış! Aşağılık köpek! Yaman yetişemedik!" Diyerek, ön konsolu yumrukluyordu!

Yaman: "Orospu çocugu!" Diyerek, tepkisini kısa ve net göstermişti. Arabadan indiler! Güniz'in yanına gittklerinde kendinde olmadığını herhangi bir yarası olmadığını ama şokta olduğunu gördüler.

Yaman: "Hanım Efendi iyi misiniz? Ne oldu kaza mı yaptınız?"

Güniz, cevap vermiyordu birileri vardı, bir şeyler söylüyorlardı ama o ne dediklerini duymuyor anlamıyordu. Yaman ve Gökbey birbirlerine baktılar! Gökbey dişlerini o kadar çok sıkıyordu ki çenesi kasılmaktan ağrımaya başlamıştı. Yaman tekrar denedi,

"Hanım Efendi beni duyuyor musunuz? Cevap verin lütfen?"

Güniz, gözlerini kırpıştırarak ona bakan bir çift göze odaklanmaya çalıştı önce, sonra da sese. Ne diyordu? İyi miydi? Süreyya'yı götürmüşlerdi! Bunun ıdrakına vardığı anda, panikle ayağa kalkmaya çalıştı. Karşısındaki kişilerin kim olduğundan emin değildi, korkuyla başladığı ilk sözleri,

"Bana yaklaşmayın sakın!" Oldu.

"Hanım Efendi, korkmayın biz sadece yardım etmeye çalışıyoruz. İyi misiniz? Diye, tekrar sordu Yaman, cevabını ve neler olduğunu çok iyi bildiği halde onu burda boylece bırakamazlardı.

"Kimsiniz siz?"

"Biz yoldan geçiyorduk, sizi görünce durduk kaza mı yaptınız?"

Güniz, tedirgin bakışlarını bu iki adam arasında gezdiriyordu. Onlara anlatıp anlatmamak arasında kalmıştı. Ama başka çaresi yoktu.

"Ben iyiyim, kaza yapmadım biz gidiyorduk yani arkadaşımla bazı adamlar onu kaçırdılar, lütfen yardım edin polisi aramamız lazım!" Dedi, panikle titremesine engel olamıyordu.

"Tamam, önce sakin olun, size yardım edeceğiz! Bir saniye bekleyin." Diyerek, yanından uzaklaştılar.

Gökbey: "Onu bu halde bırakamayız, Yaman sen onunla git. Ben Süreyya'nn peşinden gidiyorum."

Yaman: "Tek başınıza mı? Nereye gittiklerini bilmiyoruz."

Gökbey: "Ben nereye gittiklerini tahmin ediyorum. Sen Güniz' i al ve buradan götür, polise gidin durumu anlatırsın orada! Beni haberdar et!"

Yaman: "Ama tek başınıza nasıl alacaksınız Süreyya'yı? Ben de geleyim izin verin!"

Gökbey: "Sana söylediklerimi yap hemen Yaman bu bir emidir!"

Yaman: "Emredersiniz efendim peki tahmininiz ne?"

Gökbey: "Havaalanına gidiyorlar, muhtemelen Yavuz kaçacak! Süreyya'yı almadan buradan gidemez! Sen Güniz' bıraktıktan sonra hemen merkeze geç!"

Yaman: "Emredersiniz efendim dikkatli olun!"

"Sende!" Diyerek, uzaklaştı ve arabaya binip gitti. O sırada Güniz, hala tedirgin bir halde, bu iki adamı izliyordu. Yaman'ın sesiyle kendine geldi.

"Hanım Efendi, şimdi sizinle gelecegım ve polise gideceğiz, hadi gelin arabaya binin lütfen."

Güniz, aslında tam olarak ne yaptığından emin değildi kime güvenip, güvenemeyeceginden de ama araç kullanabilecek halde değildi ve kendine denileni yaptı. Oradan uzaklaşırlarken Yaman, içinden bildiği tüm küfürleri savuruyordu

Gökbey, yolda Nihat'ı aradı.

Efendim!

"Yavuz, nerede Nihat abi? Süreyya kaçırıldı. Ben peşlerindeyim Yaman da Güniz'i aldı İstanbul'a getiriyor!"

Nihat: "Yavuz, şirkette Yasin'le birlikte. Kaçırıldı mı, nasıl olur?"

Gokbey: "Yavuz'un şirkette olduğunu hıç sanmıyorum!"

Nihat: "Ama onu izliyorum, en son şirkete geri döndü! Ve hala çıkmadı."

Gökbey: "Yasin'e ulaşmaya çalıs bana bilgi ver! Araçla çıkmadı ama helikopteri ile çıktı eminim, onun için şirkete geri döndü!"

Nihat: "Hasikitr! Olabilir mi nasıl düşünemedim ben bunu!"

Gökbey: "Nihat abi! Söylenmeyi bırak Yasin'e ulaşırsan bana haber ver. Hemen merkeze geç timi topla! Başkan'dan onay gelir gelmez, baskınları başlatacağız ben orada olmayabilirim emir komuta sende olacak. Bu arada, Ertuğrul ve Selvi gelmiş olmalı onları da kısaca bilgilendir!"

Nihat: "Emredersiniz!"

Aradan 1 dakika geçtikten sonra, Nihat'tan Yasin'e ulaşamadığına daır mesaj gelmişti. Gökbey, arabayı son hızla havaalanına yetişmek için sürüyordu. Tahmin ettiği gibiydi. Başkan'dan hala onay gelmemişti. Zekeriya'yı aradı.

Zekeriya: "Efendim."

Gökbey: "Zekeriya, Yavuz'un uçağını kontrol et hemen nerede olduğunu bul bana! Bu arada Yasin'den haber yok ona da ulaşmaya çalış. Yavuz'la beraber olma ihtıimali çok yüksek! Acele et." Diyerek, telefonu kapattı.

Havaalanına yaklaşmak üzereydi. Çalan telefona baktığında Zekeriya'nın aradığını gördü.

"Evet, nedir?"

"Yasin'e ulaşamıyoruz, Yavuz'un uçağı İstanbul'dan Bursa'ya gitmiş, tahiın ettiğiniz gibi uçağın kalkıp kalkmadığını araştırıyoruz."

"Tamam, Zekeriya bende havaalanına gelmek üzereyim."

Gökbey havaalanına gittiğinde, Yavuz'un uçagı havalanmıştı. Aynı zamanda Zekeriya'dan gelen bilgi ile doğrulanan bu durum karşısında, Gökbey deliye döndü! Yetişememişti! Ağız dolusu küfürler savurarak, arabasının yanına döndü ancak öfkesi çok tazeydi ve geçecek gibi değildi... Kıl payı kaçırmıştı... Arabayı ne kadar süre tekmelediğinin farkında değildi...

Yasama arzusu muydu? Bizi bu denli naif kılan...Aklımız mıydı, kalbimiz miydi naif olan?İkisi arasındaki mücadale miydi? Zafer hangisinindi, var mıydı o zafere ulaşan?

Uçak kalktıktan bir saat sonra...

Uyandığımda, her yer karanlıktı. Hiçbir şey göremiyordum. Ellerimin acıdığını hissettim önce. Yoğun bir sersemlik vardı üzerimde. Çok ama çok korkmuştum... Hatta dehşet içerisindeydim! Ayaklarımı hareket ettiremedim, bağırmak istedim ama ağzımın da gözlerim gibi bağlı olduğunu anladım. Panik, önce kalbimde başladı ve tüm vücudumu sardığını hissediyordum. Delicesine çarpan kalbim, aklımı yavaşlatıyordu. Düşünemiyordum. Aman Allahım! Düşünme yetimi, tamamen kaybetmek üzereydim, sakin olmalıydım. En son neredeydim? Ne yapıyordum? Bu hale nasıl düştüm? Hadi ama düşün düşün... Şu an nerede olduğumu bilmiyordum ve tek bildiğim elimde aklımda olan tek şey buydu. İçimdeki panik, giderek büyüyordu. Sanki içten boğuluyordum. Bir şey, beni boğuyordu. Nefes alamadığımı hissettim. Karanlıktan nefret ederdim. Küçükken de böyleydi. Karanlık, küçük, kapalı yerlerden çok korkardım. Bu boğulma hissi tanıdıktı. Yakın bir zamanda aynısını hissetmiştim. Her şey bir anda içimi, aklımı, kalbimi doldurmaya başladı. O ana dönemezdim. Hayır! Tekrar olamazdı, bu yine oluyor olamazdı. Tüm damarlarım patlamak üzereymiş gibi hissediyordum. Sanki vücudum bana ait değilmiş gibi hem hissiz hem de her şeyi her hücreme dolan o dehşet hissini nasıl oluyor da aynı anda hissediyordum. Lütfen lütfen lütfen... Bu gerçek olmasın. Gerçek değil. Ben yalnız değildim. Güniz' le beraberdim, evet tabii ya ben yalnız değildim. Yanımdaydı, birlikteydik, beni bulacaklar eminim. Beni arıyorlardır. Güniz, polise gitmiştir. Evet düşünmeye başla. Bu, iyi bir şey. Sadece düşün her ne olursa... Sonra bir anda bir ses duydum. Doğru mu duymuştum? O muydu? Her şey herkes olabilirdi ama o olamazdı değil mi? Aklım bana oyun oynuyordu. Evet, hala sersemdim. Bana ne vermişlerdi böyle? Mümkün değildi çünkü o olamazdı. Ama bir dakika o adamlalar, ne demiştiler eşinizle sizi kavuşturacağız! Evet, oydu Yavuz'du bu!

Duyduğum ses asla ama asla o anda bile tanıdık olmasını istemeyeceğim sesti. Hani panik tüm vücudumu sarmıştı ya şu an tarifi mümkün olamayacak şekilde tüm benliğim çökmüştü. Bu anı nasıl ifade edebileceğimden emin değilim ama zaten bazı şeyler ifade edilemez. Belki de edilmemelidir. O duygular, o his öylece orada durmalıdır, kimliksiz suretler gibi... O an yaşadığım şeyi anlatabileceğimden ya da kelimelerle ifade edebileceğimden emin değildim. O an da hissettiğim şeyleri sadece ben biliyordum, ben farkındaydım. Zaten bazı duyguların kelimelerle ifade edilmesi imkânsız ve gereksizdi. Öyle kalmalıydı belki de... Başımın dönmeye başladığını, aynı anda midemin bulandığını hissettim ve sadece mide bulantıma odaklanmaya karar verdim. Çünkü başka türlüsünü bilmiyordum. Sesler evet... O ses ve başka bir ses daha duyduğumu farkettim. Başka biri daha konuşuyordu. Fısıltıyla konuşmaya başlamışlardı. Odaklanmaya çalıştım ama ne dedikleri hakkında hiç bir fikrim yoktu. O sesin sahibini tanıyordum fakat diğeri kadın mıydı? Hayır! Sanmıyorum galiba oda erkekti. Bilmiyorum offff cidden, artık delirmek üzereydim ve beynim o an bana fısıldadı. Kaçırılmıştım!!! İnanılır gibi değil... Bu benim başıma nasıl gelebilirdi? Tam da kurtulduğumu düşünürken hem de... İçimdeki o ürperti beni son bir kaç gündür tedirgin ediyordu. Evet, ama bu olan çılgınlıktı! Sonunda aklım çalışmaya başlamıştı, üzerimdeki sersemlik dağılmıştı, çoğunlukla yani... Bir şey yapmalıydım her ne olacaksa... Ne yapacağımı düşünmeye çalışırken, bir anda irkildim. Gelen ses bu müzik ''River Flows in You'' olamazdı, ama oydu. Evet, aşağılık herif bunu duymam için kulaklarımı tıkamamıştı herhlalde! Aman ne büyük nezaket. Şu an aklımdan, dilime doğru akın eden bir sürü afilli küfür vardı. Hepsi ağzımdan avaz avaz çıkmak için at yarışındaymış gibi kendi içlerindeki çığlıklarla geliyorlardı. Ehh ama bilin bakalım neden söyleyemiyorum? Değil mi? Çünkü ağzım bağlıııı! Artık kendimdeydim, hiç olmadığım kadar hem de. Bunu yapmaya nasıl cürret edebilirdi? Öfke, kızgınlık, tüm o hayal kırıklığı yanardağ gibi içimde patladı ve patlamaya devam etti. İçimdeki lavlar, tam olarak ne yapacağını çok iyi biliyordu. Sadece yanıma gelmesi, beni serbest bırakması gerekiyordu. Ahh ahh evet bu sadece küçük bir detaydı! Bir saniye bu toksik beyinli, cidden asabımı bozmuştu. Ondan korkmuyordum ama tüm benliğimle nefret ediyordum. Bunu nasıl anlamaz? Gayet muazzam ve afilli bir şekilde terk edilmişti, hâlbuki... Kimle konuşmuştu az önce? Diğer kişi kimdi?

Merkez

Gökbey, İstanbul'a dönmüştü. Hemen acil toplantı istedi. Tüm ekip bir aradaydı. Ayrıca ekibe yeni katılan Selvi ve Ertuğrul da resmi olarak ilk defa tuzak operasyonu için toplantıya katılmışlardı. Gökbey, sahadakileri de geri çekmişti. Yavuz, Süreyya'yı da alarak kaçmış olabilirdi ama henüz hiçbir şey bitmemişti hatta daha yeni başlıyordu. Merkezdeki odasından toplantıya geçmek üzere ayrıldı. Sakinleşmemişti, kendini kötü hissediyordu. Süreyya'nın ailesi durumu öğrenecekti. Yaman, Güniz'le birlikte polise gitmiş, oradaki ayarlamaları yapmıştı. Emniyetten bir ekip Süreyya' nın ailesine haber vermek için gidecekti. Ortada saklanacak bir durum kalmamıştı. Güniz, perişan bir halde yanlarına gittiğinde ortalık zten karışacaktı. Gökbey'in şimdi halletmesi gereken işler vardı. Başkandan onay gelmişti. Baskınlar bu gece eş zamanlı yapılacaktı. Ayrıca süreyya' nın kaçırılması Yasin'in ortada olmayışı ve Yavuz'un da kaçmış olması, halledilmesi gereken önemli detaylardı! Yavuz'la işi bitmemişti. Toplantı odasına girdiğinde herkes ayağa kalkmış ve tüm ciddiyetleri ile onu selamlamışlardı.

"Efendim!"

"Herkes otursun, rahat!"

Gökbey: "Öncelikle Selvi ve Ertuğrul hoş geldiniz. Sizi ekibimde görmekten dolayı memnunum! Operasyona dair tüm bilgiler size aktarılmıştır. Eş zamanlı yapacağımız baskınlar bu gece saat: 02: 00 ' de gerçekleşecek!"

İkisi de aynı anda "biz de efendim, evet her şeyi biliyoruz."

Gökbey: "Pekâlâ, operasyon sürecimizde beklediğimiz gibi aksilikler yaşadık. Düğün olmadı ama bildiğiniz gibi psikopat bir damadımız olduğundan, Süreyya şu an onunla ve rehin! Tahmininiz ve bildiğimiz üzere Yasin de hala Barlas olarak Yavuz' la beraber. Aldığımız bilgilere göre en son onunlaydı ve telefonu Yavuz' un odasında bulundu. Bu bizim en büyük avantajımız! Zaten Yasin yaşayacağımız ve öngördüğümüz durumlar için içerideki adam olarak görevini layıkıyla yaptı ve hala yapıyor. En kısa sürede, bize ulaşacağını düşünüyoruz. Zekeriya bunun takibi çok önemli Yasin, bize her şekilde ulaşmayı deneyecektir o yüzden gözünüz kulağınız açık olsun! Emniyetle irtibata geçip operasyon saati ve bilgilerini iletin! Ayrıca yurt dışı istihbaratla da iletişime geçin! Bundan sonra hiçbir aksilik istemiyorum. Uçağın nereye gittiğini araştırıyoruz değil mi? "

Zekeriya: "Emredersiniz efendim! Evet, yakında öğreniriz!"

Gökbey: "Anlaşıldı! Nihat abi Katar'lılar sende! Emniyetten gelecek ekiple beraber baskını gerçekleştireceksiniz."

Nihat: "Emredersiniz!"

Gökbey: "Mustafa, Yavuz' un evini alacaksınız! O ailenin hepsini istiyorum. Emniyet, size de destek olacak! Özellikle Kenan' ı burada istiyorum. Onun sorgusu burada yapılacak! Yavuz' un evlendikten sonra yaşayacağı ev, şirket ona dair nerede nasıl mülkleri varsa hepsi basılacak!"

Mustafa: "Emredersiniz efendim!"

Gökbey: "Aziz, uyuşturucu üretim merkezini halledeceksiniz! Ayrıca orada çalışan herkesin de yakalanmasını istiyorum eksiksiz! Emniyet, baskınlarda tüm gücüyle bizimle olacak. Herkes görev yeri için emniyetle irtibatta olsun! Göstermelik olarak Barlas'ın şirkete de baskın düzenlenecek ayrıca Serhat ' ta aynı şekilde alınmış gibi olacak!"

Gökbey: "Zekeriya yurt dışı istihbaratla iletişim işi sende bana bilgi verirsin!"

Zekeriya :"Tabii efendim 11' ler meclisi ve şiledeki fabrika da var."

Gökbey: "Sabırlı ol Zekeriya, Arif ve Mert siz de merkezde kalacaksınız Zekeriya'ya yardım edersinz 11' ler meclisi ayin sırasında basılamayacağı için bizim için sorun olacak ama onu ileride çözeceğiz! 11' ler meclisi Yaman ve Selvide! Eski fabrika Ertugrulda! Zekeriya siz ekibe tüm bilgi, konumları emniyetle kimlerle iletişimde olacakları bilgisini geçin! Herkes en gec 4 saat içinde hazır olsun!"

Enver Ailesi

Hikmet Bey, düğünün iptali ile tüm misafirlerini göndermişti. Tüm aile, iki gün boyunca Süreyya'dan gelecek bir haberi beklemişti. Süreyya, bugün babasıyla konuşmuş ona eve geleceğini söylemişti. İyi olduğunu öğrendiklerinde bir nebze de olsa rahatlamışlardı ama onu görene kadar da emin değillerdi. Neyle karşılacaklarını bilmiyorlardı. Tüm aile, baba evindeydi hatta Esma ve Mahir de oradan ayrılmıyordu. Güniz' in polis ekipleriyle gelmesi her şeyi alt üst etmişti. Haberi aldıklarında yıkıldılar. Polis, onlara kızlarını aradıklarını ve onu bulacaklarını ne kadar temin etseler de sakinlşemeleri için fayda etmemişti. Güniz'in ailesi de olanlar yüzünden endişeliyidi çünkü kızları da Süreyya gibi kayıptı. Onu, karşılarında görünce sevinmişler ve rahatlamışlardı ama olanları ondan duyduklarında, bu rahatlığın yerini daha büyük endişeler almıştı. Güniz, polislere her şeyi anlatmıştı. Yavuz'la ilgili bildiği, yeni öğrendiği ve hala hazmedemedıği her şeyi! Ama polis, şimdilik bu durumdan kimseye söz etmemesi gerektiğini vurgulamıştı. Güniz'in korkusu kimsenin gözünden kaçmamıştı. Özellikle Esma, onunla özel olarak konuşmak için fırsat kolluyordu. Süreyya'nın kaçırılması ailede deprem etkisi yaratmıştı. Münevver hanım rahatsızlanmıştı, onun içi eve doktor gelmişti. Kızı ve gelini sürekli yanındaydı. Güniz'in ailesi de orada, arkadaşlarına tüm desteklerini veriyorlardı. Ama hiçbir teselli işe yaramıyordu. Hikmet Bey, haberi aldığından beri düşünüyordu. Polis, Yavuz'un ailesinin bu konuyla ilgili sorgulanacağını bildirmişti ve o zamana kadar onlarla bire bir iletişime geçmemeleri konusunda uyarı almışlardı. Bir ekip, Enver ailesinin evinin önünde beklemedeydi. Başka bir ekipte, Cebesoy ailesine gitmişti. Onlarda aldıkları haber karşısında sarsılmışlardı özellikle, Halim ve Kenan! Kenan, yaptığı şeyin Süreyyya'yı kurtarabileceğini düşünmüştü ama ne yazık ki abisinin neler yapabileceği sınırlarını aşmıştı. Aile, polis merkezine götürülmüş ve sorgulanmıştı. MIT' nin isteği üzerine, normalde olması gerektiği gibi yapılıyordu tüm prosedür. Ertesi gün, olaylar bambaşka boyuta geçecekti. Basın dahil, herkes Cebesoy ailesini konuşacaktı! Her şeyden bir haber olan, bu iki aile ise kendilerine istemeden de olsa biçilen görevleri, farkında olmadan yerine getiriyordu. Aradan geçen saatler ve hala Süreyya'dan haber alamayan Hikmet Bey, sonunda bir karar verdi. Emniyetin tüm uyarılarına rağmen aklındakileri yapmak için harekete geçti. Cebesoy ailesi ise, sorgudan dönmüştü. Kimse Yavuz'a ulaşamıyordu. Babası şüphelenmeye başlamıştı. Bunun üzerine araştrmaya başaldı.

Hikmet: "Herkes, beni dinlesin! Daha fazla burada boş boş oturmayacağım. Kızım o şerefsizin elinde ve kim bilir nerede?"

Ahmet: "Evet baba, artık bir şeyler yapmalıyız en başından beri yapmalıydık!"

Hikmet: "Ahmet, en sağlam adamlarımızı topla! Onlara, Cebesoyların adresini ver orada buluşacağımızı söyle! Halim'e söyleyecek iki çift lafım var! Ahmet, buraya da iki adam getirt evin güvenliğini sağlasınlar." O sırada Ahmet babsının dediklerini yapmak üzere harekete geçti.

Leyla: "Baba ne yapmayı planlıyorsun?

Hikmet: "Korkma kızım, siz burada kalın dikkatli olun, annnene de mukayyet olun! Üzülmeyin Süreyya bize geri gelecek."

Rasim: "Hikmet ben de sizinle geliyorum. Neye ihtiyacın olursa olsun yanındayım!"

Ahmet: "Adamları organize ettim baba, en geç bir saat içinde orada buluşacağız, ev için de 3 kişi istedim."

Hikmet: "Sağ ol Rasim biliyorum, tamam oğlum."

Mahir: "Hikmet amca, ne yapmayı planlıyorsun? Yani polisleri hepimiz duyduk!"

Hikmet: "Merak etme oğlum, usulsüz bir şey yapmayacağım elbette ama o şerefsizler bana hesap verecekler! Hadi çıkalım."

Hep birlikte çıktılar! Cebesoy ailesinin evinin önünde adamları ile bir araya geldiler. Güvenlik çoktan Halim'e haber vermişti. Halim, onlar daha kapıya dayanmadan açmıştı kapıları.

Halim: "Hikmet Bey, hoş geldiniz."

Hikmet: "Pek hoş gelmedim Halim! Hangi yüzle beni bu şekilde karşılıyorsun! Oğlun kızımı kaçırmış sen bana hoş geldin mi diyorsun!"

Halim: "Seni anlıyorum, bizde az önce ifadeden geldik. İnanın bana hiç bir şey bilmiyoruz! Ben de sizin gibi şoktayım oğluma ulaşmaya calışıoyorum!"

Hikmet: "Kes Halim! Hala bana oğlum da oğlum diyorsun! Size söylemiştim seni uyarmıştım! Kızımın saçının teline zarar gelirse, seni ve aileni mahvedeceğimi söylemiştim. Şimdi bana o şerefsiz oğlunun nerede olduğunu söyleyeceksin."

Halim: "Bilmiyorum Hikmet inan bilmiyorum." Dediğinde, Hikmet daha fazla dayanamadı ve bir anda öne atılarak Halim'in yakasına yapıştı. Öfkeden deliye dönmüştü.

Hıkmet: "Sana inanmıyorum!" Dedi, gözlerinin içine bakarak sanki bakışlarıyla onu öldürecekmiş gibi bakıyordu! O sırada, Kenan ve Tamer babasınn yanına gelmişti. Kenan araya girmeye çalıştı ancak Ahmet, buna müsaade etmedi ve o da Kenan'ın yakasına yapışarak aynı soruyu sordu.

Ahmet: "O it nerede, bana soyleyeceksiniz hemen şimdi!"

Kenan : "Bilmiyorum, bizde bugün öğrendik neler olduğunu, abime ulaşamıyoruz hiç bir yerde yok!" Dediğinde, Ahmet daha fazla dayanamadı ve sıktığı yumruğunu Kenan'ın suratına savurdu. Mahir araya girdi ve onları ayırdı.

Mahir: "Ahmet, bu kadar yeter! Polis ekipleri dışarıda bunun yöntemi bu değil! Kendine gel!"

Halim: "Bırak beni Hikmet, sana bilmiyorum dedim. Biz de en az sizin kadar merak ediyoruz, ama Yavuz Süreyya'ya zarar verecek bir şey yapmaz." Dediğinde, Hikmet'te dayanamadı ve o da yumruğunu Halim'in yanındaki duvara geçirdi! "Sakın kızımın adını ağzına alma! Onu kaçırdı daha ne gibi bir zarar verecekmiş, eğer ona bir şey yapsın oğlunu kendi ellerimle geberteceğim Halim, duydun mu beni iyice anla! Onu kimseye bırakmadan, kendi ellerimle öldürürüm!" Dedi ve kızgın ama aynı zamanda şaşkın olan Halim'i bıraktı! Sonra da oradan çekip gittiler!

Merkez

Saat gece yarısı 02: 00 ' yi gösterdiğinde, eş zamanlı operasyonla baskınlar başlamıştı. Gökbey, baskınlara dair en ufak bir şüphe duymuyordu. Başarıyla gerçekleşiyordu. Onun derdi Yavuz Selim Cebesoy'du. Onu elinden kaçırmanın öfkesini bir türlü içinden atamıyordu. Hem de Süreyya ile birlikte kaçmıştı. "Kaç bakalım!" Dedi, içinden "nereye kadar kaçacaksın, dünyanın öbür ucuna da gitsen seni bulacağım, yemin ederim seni bulacağım Yavuz!" Dedi, kendi kendine! Aklı Süreyya' daydı. Son anda aklı başına gelmiş ondan kaçmayı başarmıştı. Ama Yavuz, hep bir adım öndeydi Gökbey de, Yavuz'dan bir adım öndeydi ne olmuştu da onu yenmesine izin vermişti, kaçırdığı neydi? Sorguladığı şeylerden birisi de buydu. Uçağın nereye indiğine dair hala haber yoktu, Yasin'den de haber yoktu. Her an tetikteydi, gelecek en ufak bir ipucu harekete geçmesine yetecekti. Ekip, onları bulmak için deli gibi çalışıyordu. Tüm bunları düşünürken, etrafında olup bitenden o kadar kopmuştu ki Başkan' ın odaya geldiğini fark etmemişti. Zekeriya'nın sesiyle kendine geldi. İki kez seslenmek zorunda kalmıştı onu kendine getirebilmesi için! Ona doğru döndüğünde Başkan'ı fark etti.

"Başkanım!"

"Gökbey, benimle gel!"

"Emredersiniz efendim." Diyerek, ikiside operasyon merkezinden çıkmış, Başkan'ın odasına geçmişlerdi.

"Otur Gökbey."

"Emredersiniz."

"Sen iyi misin?"

"Başkanım ben, özür dilerim geldiğinizi o an fark etmedim."

"Resmiyeti bırak Gökbey, onu sormuyorum sana, neler oluyor?"

"Ben iyi değilim, Yavuz'u elimden kaçırdığıma inanamıyorum bir kaç dakika ile uçtu gitti şerefsiz!"

"Bunlar olağan şeyler Gökbey, aksilikler her zaman olur. Süreyya'nın kaçacağını kimse düşünemezdi, hepimize ters köşe oldu! Senin bir suçun yok. Kendini suçlamaktan vazgeç, asıl endışelendiğin şeyin ne olduğunu biliyorum." Dediğinde, Gökbey bir anda eğmiş olduğu kafasını kaldırıp, keskin gözleriyle Başkan'a bakmaya başlamıştı. Ne diyeceğini buna nasıl cevap vereceğini bilemiyordu. Ondaki kararszlığı gören Başkan konuşmaya devam ettti.

"Süreyya' yı da Yavuz'u da bulacağını biliyorum Gökbey! Endişeni de anlıyorum. Süreyya, elinde ve buradan uzaktalar. Ona zarar verebileceğini düşünüyorsun. İhtimaller arasında bu da var tabii ama vermeyebilir de! Haklısın onu korumamız lazımdı, belki daha erken müdahale etmemiz lazımdı ama biliyorsun süreç öyle işlemedi. Bazen, her şey istediğimiz gibi sonuçlanmaz! Süreyya'yı bulduğunda, ne halde olacağını bilmiyoruz. Sen her şeye karşı hazırlıklı olmakla yetiştirildin bunu sakın unutma! Her ne olursa olsun, kim olduğunu ne yaptığını asla unutmamanı istiyorum senden! Beni anlıyorsun değil mi Gökbey?"

"Anlıyorum efendim, ama Süreyya'ya bir zarar gelirse kendimi hiç bir zaman affetmeyeceğimi de siz anlıyorsunuz! Onun için, benimle bu konuşmayı yapıyorsunuz. Siz de hiç iyi şeyler düşünmüyorsunuz çünkü Yavuz'un neler yapabileceğini biliyoruz! O, psikopat hasta ruhlu piçin elinde Süreyya! Buna izin vermemeliydik hata yaptım! Bunu da kabul etmeliyim!"

"Gökbey, kendine gel! Senin bir hatan yok, emirleri ben verdim! O deli piç, bunun bedelini her türlü ödeyecek! Süreyya'yı ona bırakmayacağız! Yerlerini bulmaları an meselesi! Senin kendinde olman lazım, anladın mı beni yoksa seni bu görevden alırım!" Dediğinde, Gökbey birden ayağa fırlamıştı. Yumruklarını sıkıyordu! Kendine olan öfkesi yüzünden bunun olmasına izin veremezdi bu işi asla yarım bırakamazdı!

"Tuzak operasyonu benim ve ben başladığım işi yarım bırakmam! Onu bulacağım ve size getreceğim! Şimdi izninizle başka bir şey yoksa işimin başına dönmem lazım" Dediğinde, Başkan ondaki ani değişimi fark etmiş ve söylediği en son şeyin işe yaradığını görmüştü.

"İşte böyle, seni böyle görmek istiyorum! Bır daha karşıma az önceki gibi çıkma sakın! Seni bir daha uyarmam Gökbey! Şimdi çıkabilirsin..."

Kısacık zamanın içinde, kendime kondum dönüp baktığımda Zamanın aynasında, kendi gölgemin hadsizliğiyle burun buruna gelmişti görünmez kelimelerim...

Süreyya

Yavuz ve Barlas kendi aralarında tartışıyorlardı.

Barlas: "Nereye gidiyoruz Yavuz, Süreyaya'yı kaçırmak da neyin nesi? Bana anlatmadığın şeyler va. Bana benimle misin dedin, ben de kayıtsız şartsız sana evet dedim ve geldim. Karşılığı benden gizlediklerin mi olacak?"

Yavuz: "Bak seni anlıyorum, her şey çok ani gelişti biliyorum ama böyle olması gerekiyordu Barlas, ayrıca sana iyilik yaptım. Muhtemelen bizi çözdüler. Şu an şirketlerimiz evlerimiz basılıyor olabılır! Haber bekliyorum, iner inmez kontrol edecegım! Birileri bizi patlattı ama kim olduğunu bıimiyorum. Bu kişi Süreyya' da olabilir çünkü saçma salak bahanelerle benden ayrılmaya kalktı! Düğünümüzden kaçtı! Süreyya, gerçekleri biliyor bence, kendine gelsin onunla konuşacağım! Senin zarar görmeni istesem benimle gelmeni istemezdim! Şimdi sakin ol! Biraz daha sabretmemiz lazım. Bu arada italya'ya gidiyoruz! Orada, daha önceden ayarladığım bir evde kalacağız! Bizi yakalayamayacaklar ben bütün hazırlığımı yaptım merak etme!"

Barlas: "Peki, ya Süreyya biliyorsa dediğin gibi ona ne olacak? Ne yapmayı planlıyorsun?"

Yavuz: "Onunla ilgili planlarım elbette var, sen buna takılma! Önce bizi kimin ispiyonladığından emin olmam lazım!"

O sırada Süreyya'nın kendine geldiğini ve kıpırdandığını fark ettiler, ikiside aynı anda onun olduğu yöne baktılar.

Barlas: "Onu çözmelisin, kaç saattir bu halde perişan olmuştur! Baksana kendine geliyor, ona verdin Yavuz?

Barlas'ın son sorusunu duymazdan gelen Yavuz, emin değildi ama Barlas haklı da olabilirdi. En azından gözlerini açabilirdi. Süreyya'ya yaklaşmaya başladığında, onun panikle hareket etmeye başladığını gördü. Korkuyordu, korkmakta da haklıydı. Eğer, Yavuz'un düşündüğü gibiyse korkmaktan daha fazlasına ihtiyacı olacaktı. Yanına oturdu ve gözlerini açmak için hamle yaptı. Süreyya'nın dehşetle dolu bakışlarını gördüğünde bir gram bile üzülmediğini fark etti.

"Boşuna hareket edip, kendini yorma! Gideceğimiz yere kadar seni çözmeyeceğim!"

"Süreyya, konuşamıyordu ama öfkesi, kızgınlığı, hayal kırıklığı ve yaşadığı dehşet, her şey gözlerinden okunuyordu.

Süreyya, bakışlarını bir an Yavuz'dan ayırdı ve onun arkasında ayakta duran Barlas'ı gördüğünde, diğer sesin kime ait olduğunu da anlamış oldu! Barlas'la göz göze geldiği o kısacık anda onun bakışlarındaki merhameti de gördü. Çok kısa bır andı ama görmüştü. Belli ki o, Yavuz kadar vahşi değildi. İçinde birazcık da olsa insan olduğuna dair bir kıpırtı hisssetti ve buna tutundu o an! Çünkü çaresizdi, ne tutunacak bir dalı ne de umudu vardı. Yavuz'a ait öğrendiği, gördüğü şeyler gözünün önünden gitmiyordu ve o şu an tam dibinde o pis suratıyla ona bakarken, Süreyya Yavuz'u değil onun yaptıklarını, bir katili ve dahasını görüyordu. Güniz'i düşündü, en azından ona bir şey olmamıştı. O iyiydi ve Süreyya' nın bulunması için çablayacaktı bunu biliyordu, sonra ailesini düşündü, onları bir daha görebilecek miydi bilmiyordu... Yavuz'un o iğrenç yüzüne bakmaktansa gözlerini kapamayı tercih etti!

"Ne düşünüyorsun sevgilim? Neden öyle bakıyorsun, korkma seni sevdiğimi biliyorsun! Böyle olması gerekiyordu. Gittiğimiz yerde her şeyi konuşacağız."

Süreyya, gözlerini açmış ona delirmiş olduğunu anlatan bir ifade ile bakıyordu. Ağzı bağlı olduğu için konuşmaya çalışmış ama söyledikleri anlaşılmamıştı.

"Yorma kendini, güzelim. Sabırlı ol."

O sırada Barlas, canı pahasına da olsa Süreyya'ya zarar gelmemesi için ne gerekiyorsa yapacağını biliyordu. Sadece zamanının gelmesini bekleyecekti. İlk frsatta, merkeze haber vermeliydi. Onların da Yavuzu'u aradığını elbette biliyordu. Barlas, Marsilya'ya iniş yaptıklarında, Yavuz'un gerçekten de her şeyi ayarladığına tanık oldu. Pislik herif her şeyi planlamıştı. Sorunsuz ülkeye giriş yapmışlardı. Belli ki Yavuz'un İtalya' da sağlam dostları vardı. Uçaktaki üç adamının dışında İtalyan fedaileri de hazırda bekliyordu. Tüm imkânlar elindeydi. Kalacakları yere ulaştıklarında, Süreyya'yı çanta gibi 3 katlı evin en üst katındaki odaya hapsetti. Barlas'a dönerek,

"Sen biraz dinlen, istediğin odayı al ihtıyacın olan her şey odada hazır olacaktır. Ben İstanbul'la bağlantıya geçip bir şeyler öğrenmeye çalışacağım."

"Peki, Yavuz sonra yanına gelirim konuşmamız laızm!" Diyerek, odaya çıktı. Süreyya'nın yanına gitmeyi istiyordu ama odanın kapısına bir adam dikmişti. Zavallı Süreyya'nın hala eli kolu bağlıydı! Biraz düşünmeye ihtıyacı vardı. Duşa da!

Merkez

Gökbey, hışımla girdi operasyon merkezine! Hala yerlerinin bulunamamış olması sinirlerini bozuyordu. O sırada Zekeriya ayaklandı bir anda, heyecanlanmıştı. Onun sözleriyle Gökbey de canlandı bir anda öfkesi durulmaya başlamıştı.

"Bulduk, yani buldum yerlerini biliyoruz!"

"Neredeler Zekeriya, kaç kişiler bana her şeyi anlat hemen?"

"Marsilyadalar, tam konuma da ulaşacağım biraz daha zaman lazım!"

"Tamam, timden haber var mı, ne durumdalar?"

"Baskınlar başarılı efendim, dönüşe geçtiler. Kenan'ı buraya getiriyorlar. Bu arada 11'ler meclisinin mekânında tutsaklar varmış. Hepsi çocuk! Onlarda kurtarıldı gerekli yerlerle irtibata geçildi. İşin içinde insan kaçakçılığıda var bunu da biliyorduk zaten!"

"Zekeriya, sen araştırmana devam et, tim gelince beni bilgilendir acil toplantı yapıp yeni bir operasyon düzenleyeceğiz! Serhat' la iletişime geçin ona ulaşan bir haber var mı?"

"Emredersiniz, yerlerini bulur bulmaz size haber vereceğim!"

 

Görsel; lostdreams

Görsel; lostdreams.ai

Gökbey, merkezdeki odasına gitmek üzere çıktı. Yine en son ne zaman uyuduğunu hatırlamıyordu. Başı ağrıyordu, iyi bir kahveye ve ağrı kesiciye ihtıyacı vardı. Öncesinde duş alacaktı! Hazırlanıyordu, çünkü hissediyordu! Yeniden kendini bulmuştu. Duşa girdiğinde birden bir anı belirdi aklında... Daha önce, hiç böyle bir anının varlığından haberi yoktu. Küçük bir kız vardı yanında, parmağını gözüne doğru uzatmış şaşkın şaşkın küçük pembe dudaklarını hareket ettirerek bir şeyler söylüyordu. Ses yoktu anısında, sarı dalgalı saçlar, güneş gibi parladı gözünün önünde yavaşça ağır çekimde, netlik kazanıyordu sanki ışık öyle parlaktı ki önce hiçbir şey göremedi ama sis gibi dağılan ışıkla birlikte o minik parmağın gözüne yaklaştığı anı gördü. Sular başından aşaıya dökülmeye devam ederken, kızın eline vurduğunu anımsadı, ağlıyordu küçük kız sonra pişmanlık hissetti o minik kalbinde o da küçüktü. Hüzün sardı her yanını neden vurmuştu ki eline neden ağlatmıştı onu! Sonra bır anda daldığı anıdan çıktı. Çünkü odanın kapısı kırılacak gıbı çalıyordu! "Bu da neydi şimdi!" Dedi, kendi kendine az önce ne görmüştü neyi hatırlamıştı! Hissettiği duygular inanılmaz yoğundu. Şaşkınlığını üzerinden atamadan, duştan aceleyle çıkmak zorunda kaldı o sırada Zekeriya da içeriye girmişti.

"Efendim, özür dilerim ama gelişme var acil!" Diyerek, konuşmaya başlamıştı!

Havlusunu beline sarmış, ıslak saçlarından etrafa damlayan sulara aldırış etmeden, Zekeriya'nın mahcup bakışlarının tam karşısında durarak, "anlat hemen ne bekliyorsun?"

"Az önce bir bilgiye ulaştım! Yavuz İstanbul'la bağlantıya geçti. Bu sayede yerini tespit ettik. Muhtemelen burada neler olduğunu öğrenmek için aradı! Bu arada Serhat' la konuştum, hala onunla irtibata geçmemiş."

"İşte bu! Afferin sana Zekeriya biliyordum, halledeceğini bılıyordum! Bugün aldığım en güzel haber! "Dedi, keyifle gülümsedi o nadir anlardan biriydi şu an yaşanan, gamzesini hiç sakınmadan göstererek gülümsedi ve rahat bir nefes aldı!

"Bana kahve ve ağrı kesici lazım, gönderebilir misin? Ben de hemen hazırlanıp geliyorum!"

"Emredersiniz" Dedi, keyifle Zekeriya da, bulaşıcıydı Gökbey'in keyfi! Ve odadan cıktı.

Gökbey ise, az önceki anısına döndü tekrar kendi çocukluğu muydu gördüğü, peki ya o kız o küçük kız kimdi! Hepsini ezberlemek istercesine yeniden canlandırdı kafasında, her detayını kazıdı hafızasına! Hatırladığı şey ona aitse eğer, çok kıymetliydi onun için! Bunun peşini de bırakmamaya söz verdi kendi kendine hazırlanırken... Kahvesi ve ağrı kesici ilacı gelmişti. Bir süre sonra operasyon merkezine gitti. Tim toplanmış, Gökbey'i bekliyordu.

Gökbey: "Öncelikle, elinize sağlık hepininizi tebrik ederim!"

Hep bir ağızdan, "sağ olun efendim!" Dediler.

Gökbey: "Biliyorum yorgunsunuz, rapaorlarınızı da hazırlamanız gerekiyor ama acil bir durum söz konusu! Operasyona dair, her şeyi ben de daha sonra inceleyeceğim. Yeni bir operasyon için yurt dışına çıkacağız. Ayyıldız timi olarak, görevimiz Yavuz Selim Cebesoy'u yakalamak ve Süreyya Feray Enver'i kurtarmak! Biliyorsunuz Yasin' de onlarla! Zekeriya sen Arif ve Mert burada kalıp bize desteği operasyon merkezinden sağlayacaksınız, ayrıca tuzak operasyonu ile de ilgileneceksiniz. Burada ki koordinasyonla ben gelene kadar siz ilgileneceksiniz. Kenan'ı sorgulamaya başlayın. Onu iyice yormanızı istiyorum. Şimdi operasyonumuzun adını ve geri kalan bilgileri bizimle Zekeriya paylaşacak!"

Zekeriya: "Ayyıldız Timi operasyon adı "Tuzak-Kapan" adamımız Marsilya' da! Görev belli zaten sizin için tüm hazırlıkları tamamlamak üzere çalışmayı sürdürüyoruz

Zekeriya: "Ayyıldız Timi operasyon adı "Tuzak-Kapan" adamımız Marsilya' da! Görev belli zaten sizin için tüm hazırlıkları tamamlamak üzere çalışmayı sürdürüyoruz."

Nihat: "Oh be, şükür bulundular demek!"

Gökbey: "Bulduk abi, Zekeriya halletti!"

Aziz:"Helal lan sana!"

Yaman: "Ne zaman çıkıyoruz! Vallahi bu haberden sonra bende yorgunluk namına bir şey kalmadı, çakı gibiyim şu an!"

Mustafa: "Evet hemen çıkalım, o sırtlanın ne yapacağı belli olmaz! Süreyya tehlikede, Yasin tek başına halletmekte zorlanacaktır. Eminim çözüm bulmaya çalışıyordur."

Zekeriya: "Yavuz'un İtalya'da dostları olduğunu fark ettik! Yani kaldıkları yer sağlam korunuyor. Tama olarak kaç adamı var bilmiyoruz ama kalabalık olduklarını biliyoruz!"

Gökbey: "Tamam Zekeriya, ne zaman çıkabiliriz?"

Zekeriya : "Bir saate sizi buradan çıkaracağız efendim! Bu arada uydudan gelen görüntüler de şu an hazır!"

Gökbey: "Hemen aç."

Görüntülerde, Yavuz' u, Yasin' i ve Süreyya' nın taşınmasını gördüler. Süreyya bir adamın omzunda saçları dağılmış, hareketsiz halde baş aşağı sallanarak götürülüyordu.

"Kaldıkları ev ve göründüğü kadarıyla, adamlar 12 kişi bu sayı değişebilir. Yavuz cok tehlikeli biri, ayrıca ben İtalya'da uzun süre kalmayı planladığını düşünmüyorum. Muhtemelen orradan başka bır ülkeye geçecek."

Ertuğrul: "Kadın kendinde değil gibi görünüyor."

Nihat: "Aynen öyle! İt oğlu it! İnşallah ona uyuşturucu vermemiştir."

Mustafa: "Göt sırtlanı! Onu elime bir geçireyim, maymun götüne benzetmezsem o suratını bana da Mustafa demesinler! Piç herif paket gibi taşıtıyor kızı elin adamlarının sırtında!

Selvi: "Hiç kimse bu durumda olmayı hak etmiyor! Lanet herif! Bu mu âşıkmış Süreyya' ya! Aşka bak ne büyük aşkmış!

Aziz: "Saplantılı aşık! Bence onu çoktan gözden çıkardı! Biz gidene kadar Yasin onu koruyacaktır!"

Gökbey: "Yarım saat içinde herkes hazır olsun! Bir saatimiz yok Zekeriya! Hadi beyler, gidiyoruz!"

 

Loading...
0%