Yeni Üyelik
42.
Bölüm

BÖLÜM 40(Mücevher Kutusu)

@nefelicalliope

Merhaba ben geldim:) Bölümün gelmesi biraz uzadı ama sağlık olsun. Umarım beğenirsiniz. Sevgiler...

Medyada ki müziği ben yeni keşfettim. Gökbey' e çok uyduğunu düşünüyorum.

...

"Burada bütün gün böyle sana sarılarak kalabilirim." dedi, Gökbey.

"Hiç şikayetçi olmam." dedi, Süreyya Gökbey'e daha da sokularak.

"Acıktın mı?"

"Belki biraz olabilir."

"O zaman şöyle yapalım." dedi, mırıltıyla konuşuyordu bir yandan da saçımdan aldığı bir tutamla oynayarak. "Önce duşa girelim sonra da ben senin karnını doyurmak için alışverişe gideyim."

"Kulağa çok hoş geliyor." dedi, Süreyya. Dudağının bir kenarını ısırarak ve kıkırdayarak söylemişti.

"Pekala, bana böyle bakmayı bırakmazsan aklım kahvaltıdan çok başka yerlere gidecek."

"Ne gibi mesela?" dediğinde, Gökbey ani bir hareketle doğruldu ve yataktan inerek Süreyya'yı kucakladığı gibi odasındaki banyoya doğru gitti.

"Bunun gibi mesela." diyerek. O sırada Süreyya'dan küçük bir çığlık koptu. Ardından da neşeli bir gülüş kaçırdı dudaklarından Gökbey'in kucağında banyoya doğru giderken kalbi yine kuş gibi çırpınmaya başlamıştı.

....

Gökbey, Süreyya' yı eve bıraktıktan sonra daha önce düşünmüş olduğu şeyi gerçekleştirmek adına yola çıktı

Gökbey, Süreyya' yı eve bıraktıktan sonra daha önce düşünmüş olduğu şeyi gerçekleştirmek adına yola çıktı. Süreyya için mücevher almak istiyordu. Ona özel bir hediye almayı uzun zamandır düşünüyordu. Asıl düşündüğü şey ise kolyeye takip cihazı taktırmaktı. Yavuz' a hala güvenmiyordu. Her ihtimale karşı diğer oluşabilecek tehlikeleri de düşünerek zor da olsa böyle bir karar vermek zorunda kalmıştı. Aldığı kolyeyi Zekeriya' ya götürmek üzere merkeze geçti. Operasyon merkezine gittiğinde Yasin ve Mustafa' nın orada olduğunu görünce biraz şaşırdı. Ekip bir süredir izindeydi.

"Hoş geldin Gökbey, nasılsın?" dedi, Mustafa.

"Süreyya nasıl?" dedi, Yasin.

"Hoş buldum, iyiyim siz nasılsınız? Neden buradasınız? Bu arada Süreyya iyi Yasin teşekkürler."

"Bizde iyiyiz sağ ol. Sıkıldık!" dedi, Mustafa.

"Aynen." dedi, Yasin.

Gökbey, hepsine şüpheyle baktı. "Ekibin kalanı nerede?"

Cevap veren Zekeriya oldu. "Nihat abi ailesiyle beraber. Yaman ve Aziz de yolda buraya geliyorlar. Ertuğrul ve Selvi Ankaradalar."

"Anladım peki, Zekeriya sana bir iş daha vereceğim ondan sonra ekibin kalanı da gelince sizinle kısa bir toplantı yaparız."

"Tabii, nedir o?" dediğinde, Gökbey mücevher kutusunu masaya bırakıp açtı. Herkes pür dikkat kutunun içindeki mücevhere bakıyordu."

Mustafa da Zekeriya da hatta Yasin bile mücevhere bakarken, Süreyya ile ilgili olduğunu hissediyorlardı. Ayrıca son yaşanan olaydan sonra şüphelendikleri şeyin açıklamasını duymayı bekliyorlardı.

Zekeriya kendini tutamayarak, "çok güzel bir parça, zevkli bir seçim olmuş." dedi, küçük bir tebessümle.

"Sana katılıyorum ancak burada ne işi olduğunu anlayamadım? Bize fikrimizi soracak değilsin herhalde." dedi, Mustafa. Bıyık altından gülümsüyordu.

"Ben de sana katılıyorum Mustafa." dedi, Yasin. O da gülümsüyordu.

"Gevşemeyin lan hemen! Size fikir sorma ihtimalimin dahi olmadığını biliyorsunuz!"

"Tamam, hemen cellallenme." dedi Yasin. "Peki, hayırdır bununla ne yapacağız. Belli ki sahibi burada değil." dedi gülerek.

"Yasin!" diyerek, yükseldi Gökbey. "Sen bari yapma lan!"

"Tamam tamam merak ettik işte hadi anlat?"

"Zekeriya, senden buna asla anlaşılmayacak bir takip cihazı yerleştirmeni istiyorum. Benim telefonuma ve saatime de konumunu her an görebielceğim bir uygulama yapman lazım? Ne kadar sürer? Hatta belki buradan da takip edebileceğimiz bir sistem?"

Herkes şaşkınlıkla birbirine bakıyordu. Ne olduğunu tam anlayamamış bir halde "yeni bir operasyonmu var?" dedi, Zekeriya.

Kısaca, "hayır." dedi, Gökbey her şeyi anlatmadan bu işin içinden çıkamayacaktı.

Şüphe dolu bakışlar bu defa Gökbey'e yönelmişti.

"Bakmayın lan öyle! Bu mücevheri Süreyya'ya hediye edeceğim. Zaten anlamamış gibi bakmayın bana."

"İyi de neden?" dedi, Yasin bir tık gerilen ses tonu ile "hala tehlikede mi yoksa? Başka şeyler de mi var?" dedi.

"Aynen Yavuz uzun süre kendine gelemez. Bence artık kendine gelse de bir bok yapamaz." dedi, Mustafa. "Yani sorun ne? Tam olarak ben de anlamadım."

Tek kaşını kaldıran Zekeriya düşünuyormuş gibi duruyordu. "Yaparım elbette ama biraz fazla değil mi bu Süreyya için? Yani operasyon boyunca zaten takip edildi ve Yavuz da onu takip ettirdi bu duruma canı sıkılmaz mı?"

"Başka sorusu olan var mı?" dedi, Gökbey ardından biraz bekledi ve sonra konuşmaya başladı.

"Öncelikle, o şerefsize güvenmiyorum. Geberip gidene kadar da güvenmeyeceğim. Ayrıca şu an bir sorun yok. Süreyya tehlikede değil ama bu hiçbir zaman olmayacağı anlamına gelmez. Eğer olursa, ona ulaşamaz, nerede olduğunu bulamazsam..." dedi, devamını getirmedi. "Kısaca paranoyaklık ediyor olabilirim ama bu konuda paranoyak olmaya karar verdim çünkü ben Süreyya'ya aşığım ve onu çok seviyorum. Onu kaybetemeyi göze alamam!" dediğinde,

Zekeriya, "bilyordum, kahretsin sonunda olmuş!" dedi, biraz heyecanlı bir şekilde Gökbey kısılmış gözlerle ona döndüğünde heyecanı anında içine kaçtı.

"Şimdi anlaşıldı." dedi, Yasin. "Birlikte misiniz?"

"Evet, birlikteyiz."

"Açıkçası, ben ona aşık olabileceğine pek ihtimal vermiyordum ama benim dışımda herkes olabileceğini düşünmüştü." dedi, Mustafa.

"Sen neden ihtimal vermedin?"

"Çünkü ona karşı sadece merhamet duygun vardı ve evet bu duygu hepimizde vardı ama seninki daha ağır basıyordu. Merhametinin aşka dönüşebileceğini düşünmedim."

Zekeriya araya girerek "bence gayet de dönüşebilir. Sadece, anlamadığım şey hani biz Süreyya'nın evine gitmiştik Yavuz'un ona gittiği gece?" dediğinde,

"Hatırlıyorum Zekeriya. Ne demeye çalışıyorsun?"

"Ee aslında..." dedi, arada kalarak emin değildi söyleyeceği seyden ama yine de söylemeye karar verdi. "O gece Süreyya için evlense de kurtulsak demiştin!"

Gökbey ani bir şekilde bakışlarını ona kaldırdı. Zekeriya bir tık tırsmaya başlamıştı.

"Evlenecek zaten ama benimle!" dediğinde, herkes asıl şoku şu an yaşıyordu. Gökbey ise arkadaşlarının surat ifadesine bakarak gülümsüyordu. İlk konuşan şoku atlatan Mustafa olmuştu.

"Vay be kardeşim. Cidden inanılmazsın! Sana da böylesi yakışırdı. Zaten normal bir şekilde aşık olacağını hiçbir zaman düşünmemiştim. Bence artık büyük bir tebriği hak ettin!" dedi, ayağa kalkmış Gökbey'e doğru gidip sarıldı.

"Tebrik ederim, mutlu ol! Demek düğünümüz var." dedi, neşeyle arkadaşlarına dönerek.

Yasin de ayağa kalkmış Gökbey' in yanına gelmişti. "Ben de aşık olabileceğini hiç düşünmüyordum açıkçası beni gafıl avladın fena halde şaşkınım! Ama senin adına mutluyum Süreyya adına da! Bence efsane bir çift oalcaksınız!" dedi, "tebrik ederim kardeşim, bunu hak ediyorsunuz."

Zekeriya da aynı şekilde sarıldı Gökbey'e "tebrik ederim. Şahsen ben bunun olacağını bilenlerdenim. Çok da güzel oldu. Süreyya'yı seviyorum ben! Hep sevdim. O masumdu herş eyden habersizdi. Böyle mutlu bir sonu da en çok o hak ediyor! Ona iyi bakacağından eminim! Süreyya emin ellerde." dedi, Gökbey'e sarılırken güldü. "Ama bu durum Süreyya'nın arkasından konuştuğun gerçeğini değiştirmiyor ayrıca bunu bıimemesi gerektiğini de." Gökbey'e takılarak "Yavuz artık ona bulaşmayacağını biliyor. Umarım Süreyya tehlikeye giırmez bir daha!"

"Zekeriya yapma be şunu! Görmüyor musun? Ben zaten ona vurularak, dediğim her şeyi çiğnedim!"

"Kulaklarım neler duyuyor benim, Gökbey aslanım benim seven sevdiğini tabii ki söylemeli de vuruldum ne lan! Ne ara oldu bunlar? Daha fazla detaya ihtiyacım var sanki!" dedi, Mustafa.

Gökbey, konuşmaya başladığında biraz gerilmiş ciddileşmişti. "Detaylarda boğulabilirsiniz, hala istediğinzden emin misiniz?" dediğinde, ekip ona yine şüpheyle bakıyordu.

Zekeriya, "ben bir şeyler olduğundan şüpheleniyordum zaten açıkcası ben her şeyi bilmek isterim. Sanırım bunun bana verdiğin şeyle ilgisi var?" dedi.

Mustafa "ben bir şey anlamadım ne demek istiyorsunuz siz?" dedi.

Yasin, "ben de emin değilim. Bir şeyler oldu ama neler olduğunu tam olarak anlayamıyorum. Ne demek bana verdiğin şey Zekeriya?" diye, sorduğu sırada Mustafa,

"Burada neler dönüyor? Biri anlatsın artık!" dedi ve kapı açıldı. Yaman ve Aziz gelmişti.

"Ekip buradaymış, geç kalmadık umarım." dedi, Yaman selam verirken, Aziz de saatine bakarak, "kalmadık ama bir şeyler kaçırdık galiba." dedi.

Zekeriya, "geçin oturun beyler, önemli gelişmeler var."

"Göreve mi gidiyoruz yoksa? Ben çok sıkıldım tam zamanında haber verdin Zekeriya." dedi, Yaman.

"Aynen öyle ben de sıkılmaya başlamıştım. Hem sizi de özledim yalan yok." dedi Aziz gülerek.

"Biz de özledik lan! Ama görev yok henüz!" dedi, Gökbey'e dönerek, "ee ekip tamam sayılır şimdi anlatacak mısın Göbey? Ben Nihat abiye anlatırım sonra her şeyi."dedi, Mustafa.

Yaman ve Aziz de neler olduğunu anlamaya çalışarakekie bakıyordu.

Aziz, "bu mücevher de ne böyle? Kimin bu? Yani ne için burada?" dedi.

Zekeriya, mücevhere uzanarak eline aldı. "O benim için yani benim görevim. Aman her neyse sonra söylerim." dedi ve kutuyu alıp kapatarak masasına götürdü.

Yaman, o sırada "yalnız çok güzeldi baya da pahalı bir şeye benziyor. Hakikaten nereden geldi?" dedi.

"Beyler, biraz susalım. Gökbey'in söyleyecekleri var. Mücevhere sonra dönersiniz." dedi, Yasin.

Gökbey ve diğerleri, masanın etrafında her zaman ki yelerini almışlardı. Herkes pür dikkat ona bakıyor ve konuşmasını bekliyordu. O ise, derin bir nefes alıp verdi. Arkadaşlarının yüzüne baktı tek tek sonra,

"Söze ilk defa nereden başlayacağımı bilemiyorum ama artık bazı şeyleri bilmeniz gerektiğini düşünüyorum. Bu süreçte çok düşündüm. Siz benim ailem gibisiniz her biriniz ayrı ayrı benim için çok değerliıiniz. Öncelikle bunu bilmenizi istiyorum." dedi ve durdu.

"Neden bu yaptığın konuşma, bana veda konuşması gibi hissettiriyor şu an?" dedi, Yaman.

"Öyle bir şey değil Yaman. Dinleyelim önemli gibi duruyor." dedi, Mustafa. Gökbeyı' in bakışlarından onun da aynısını düşündüğünü biliyordu. "Bu arada bizde seni öyle görüyoruz. Her zaman öyleydi, öyle de olacak." dedi.

"Eyvallah Mustafa." dedi Gökbey. Ardından da tekrar nefes alarak konuşmaya devam etti.

"Geçmişime dair kısıtlı bilgiye sahip olduğunuzu biliyorum. Benim gerçek bir ailem yok. Beni yetimhaneden alıp eğittiler. O zamanlar çok küçüktüm, beni almaya geldikelerinde eve gittiğimi zannediyordum. Bir eve gittim ama bana anlatılanlardan cok farklı bir evdi. Burası aslında can alıcı olan kısım bile değil, anlatacaklarımın yanında." dedi.

Aziz ve Yaman, sessizce küfür etmişti. Yasin gözlerini kısarak Gökbey' e odaklanmıştı. Mustafa tepkisini şimdilik içinde tutmaya karar vermiş. Zekeriya' dan ise, yüksek sesle dolu dolu bir "hasssiktir!" gelmişti. Herkes bir anda ona dönmüştü. Ciddi anlamda şaşkın bir halde gözlerini kocaman açmış Gökbey'e bakıyordu.

"Aynen öyle Zekeriya." dedi, Gökbey. Diğerleri ise bir ona bir Gökbey'e çevrilen şaşkın şüpheli bakışlarıyla sorgular bir halde bakmaya devam ettiler.

"O not?" dedi, Zekeriya. "Sendin..." dedi, ardından da tekrar "hassiktir" dedi. "Ama nasıl olur aklım almıyor!" dedi, ikisi arasında gidip gelen bakışlar eşliğinde Zekeriya'nın çenesinde bir kas seğirdi, dişlerini sıkıyordu.

Gökbey de aynı durumdaydı. Mühürlenmiş dudaklarının altında kasılan çenesi zor bir hikaye anlatacağının göstergesiydi.

Yasin dayanamadı. "Gerçek ailenin peşine mi düştün Gökbey?"

"Evet." dedi, Gökbey. Tek nefeste kısa ve net!

"İyi de bunca yıl sonra neden? Şunu bir adam akıllı anlatın, Zekeriya' nın bir seyler bildiği belli!" dedi, Mustafa.

"Durum biraz karışık ama anlatacağım."

"Ben henüz bebekken bırakılmışım."

Aziz, "yetimhaneye mi? Kim bırakmış, nasıl olmuş, ne kadarını biliyorsun?" dedi, heyecanla.

Gökbey, masaya odakladığı bakışlarını sıkıntılı bir şekilde Aziz'e çevirerek, "hayır bırakıldığım yer Hikmet Enver'in vakfının bahçesiymiş." dedi, herkes yine aynı anda ciddi manada şaşkın bir biçimde birbirine bakmaya başlamıştı. Bu bilgiyi Zekeriya da henüz yeni öğreniyordu.

"Siktir! Cidden mi?" diyerek, ilk tepki ondan gelmişti. "Olaya bak! Nasıl bir bağlantı bu böyle!"

"Çökertme operasyonununda, Hikmet Bey'le çarpıştığımızda bana öyle bir bakmıştı ki onda tuhaf bir şeyler olduğunu anlamıştım ama ne olduğunu o an çözecek durumda değildim. Biliyorsunuz ama aklıma takılmıştı. Sonra Mahir'in ve Hikmet'in birini ya da bir şeyi aradığı zamanı da hatırlıyorsunuz. O zaman Zekeriya bana fotoğrafı verdiğinde beni aradıklarına dair içime kurt düşmüştü. Bende kendi çapımda araştrmaya o zaman başladım."

"Siktir!" Seni mi arıyorlardı? Kimi aradıklarına dair epey kafa yorulmuştu o zaman hatırlıyorum." dedi, Yasin.

"Aynen, deli gibi çalışmıştık o dönemde." dedi, Yaman.

"Ya sonra Gökbey?" dedi, Mustafa.

"Operasyonun bitmesini bekledim. Araya bir sürü şey girdi. Biliyorsunuz işte her şey bittikten sonra o dönemde ve sonrasında geçmişime dair bir şeyler hatırlamaya başladım ama bunlar çok küçük belirsiz anılardı. Anılarımda küçük bir kız vardı."

"Nasıl yani? Yok, artık!" dedi, Zekeriya.

"Aynen kardeşim!" dedi Yasin.

"Bu kadarı mümkün mü?" dedi, Mustafa. Yaman'la Aziz anlamadıklarını belli eden bir ifade ile baktılar.

Cevap ise önce Yasin' den geldi. "Süreyya!" dedi. "O küçük kız Süreyya'ymış değil mi?"

"Evet, Süreyya!" dedi, Gökbey tereddüt etmeden.

"Vay anasını! Bu nasıl bir olay? Vallahi benim bile feleğım şaştı şu an." dedi, Mustafa.

"Bunca süre boyunca, onu hatırlamadın ama yani operasyon sürecinde?" dedi, Yaman.

"Aynen, hatırlamadım. O da beni hatırlamadı. Taki..." dedi ve sustu.

"Anlatsana gerisini, ölüyoruz burada meraktan! Bu nasıl kader?" dedi, Mustafa.

"Ta ki ben araştırma yapmak için vakfa gizlice girdiğim geceye kadar. O gün Süreyya vakıftaydı. Herkes gittikten sonra da orada kaldı. Geç saate kadar onun çıkmasını bekledim. O çıkınca bende hemen harekete geçip vakfa girdim."

"Ne buldun?" dedi, Yasin.

"İçinde küçüklüğüme ait fotoğraflaron olduğu bir albüm. Hikmet Bey'in de olduğu fotoğraflarımız vardı."

"Eee gerildim yemin ederim." dedi Aziz.

"Eesi, ben olayı anlamaya çalışırken aradan ne kadar geçti bilmiyorum tabii Süreyya pat diye Hikmet' in odasına geri geldi. O daha neler olduğunu anlayamadan ağzını kapatmak zorunda kaldım. Çığlık atması hoş olmazdı."

"Kız çok korkmuştur ama..." dedi Zekeriya.

"Biraz..." dedi, Gökbey.

"Devam et." dedi, Mustafa.

"İşte ne olduysa orada oldu. Birbirimizi görünce ikimizin de bazı anıları bölük pörçük canlandı. Sonra konuşmaya başladık konuştukça da birbirimizi az da osla hatırladık. Hikmet beni yıllardır arıyormuş. Hiç vazgeçmemiş." dedi ve sustu. Herkesin anlattıklarını sindirmesini bekliyordu.

"Yok, ben kabullenemiyorum. Yani kolay anlayabileceğim bir şey değil bu." dedi, Zekeriya.

"Al benden de o kadar!" dedi Yasin. "Resmen kader, ben buna başka bir şey diyemem."

"Bence, kaderin de ötesinde bir durum. Çok enteresan bir operasyonun buralara kadar gelmesi her şey birbiri ile bağlantılıymış meğer." dedi, kafasını sağa sola sallarken Mustafa.

"İyi de madem Hikmet'e bırakmışlar, oradan yetimhaneye nasıl gönderildin? Yani benim aklım çok karıştı." dedi Aziz.

"O kısmı da daha yeni öğrendım sayılır. Hikmet Bey'le uzun bir konuşma yaptık. Beni bulduğunda mecburen polise bildirmek zorundaydı. Ama asıl amacı beni evlat edinmekmiş. Birkaç gün bana bakmışlar. Sonra da polise bildirmişler. Gerçek ailemi hem polis hem de Hikmet aramış. Hikmet Bey, "bir yıl boyunca aradım." dedi ama sonuç yokmuş sonra da bildiği ve kolay ulaşabileceği bir yerde olmam için elinden yapmış. Hikmet Bey sayesinde Mahir'in de olduğu yetimhaneye gönderilmişim. Aslında Mahir'le de arkadaş sayılırmışız. Ama onu da hatırlayamadım."

"Evlat edinme süreci dolayısıyla, işleri biliyorsunuz işte uzun sürüyor. O süreçte de Mit beni almış. Düşünsenize bir anda ortadan yok olmuşum. Hikmet o gün bugün beni arıyormuş. Hatta bir keresinde beni bulmaya çok yaklaşmış ama Başkan "engel olduk" dedi. "Mahir'e de engel olduk." dedi en son olayda.

"Başkan biliyor mu?" dedi, Yaman şok içinde.

Yasin ve Zekeriya Yaman'a gözlerini devirerek baktılar. Ardından da "bu nasıl soru Yaman?"

"Elbette bilecekti." dedi, Zekeriya.

"Beni yetimhaneden almaya gelenler arasında Başkan da varmış." dedi, Gökbey bomba haberi masaya bırakarak.

"Siktir!" dedi, Mustafa.

"Hassiktir!" dedi, Aziz.

"Nasıl iş lan bu!" dedi, Yaman.

"Başkan'la konuştun mu?" dedi Mustafa.

"Evet, bazı şeyleri Hikmet'le konuştuktan sonra Başkana gittim her şeyi ondan da dinledim."

"Gerçek aileni Başkan da mı bilmiyor?"

"Bilmiyor."

"Emin miyiz?" dedi, Yasin.

"Eminim."

"Ya o not?" dedi, Zekeriya, yeni aklına gelmişti. "Kim verdi onu sana?"

"Hikmet Bey verdi. Onunla birlikte daha çok fotoğraf ve bir çift çorap verdi." dediğinde, herkes duygulanmıştı. Zekeriya'nın saklamaya çalıştığı gözleri dolmuştu.

"Kardeşim çok zor ve üzücü bir durum seni daha iyi anlıyorum şimdi ve ne gerkıyorsa yapmaya hazırım." dedi, Yasin.

"Sağ ol Yasin, biliyorum."

"Bende öyle, ne olursa olsun seninleyim, ne gerekiyorsa yaparım!" dedi, Mustafa.

"Bizde öyle." dedi, Yaman ve Aziz!

"Çorapları da getirmeliydin Gökbey, araştırma için önemli bir kanıt." dedi, Zekeriya. Hemen işe odaklanıp calışmak ister gibiydi.

"Sakin ol Zekeriya, getireceğim. Artık herkes her şeyi bildiğine göre." dedi, bir nefes daha alarak.

"Notta ne yazıyordu?" dedi, Yasin.

"İntikam!" dedi, Gökbey.

"İntikam mı?" dedi, Mustafa "sadece intikam mı yazıyor?"

"Evet." dedi, Zekeriya.

Mustafa sıkıntılı ve düşünceli bir şekilde alnını ovuyordu.

"Ne düşünüyorsun Mustafa?" dedi, Gökbey.

"Emin dğilim ama ortada sıkıntılı bır durum var belli kim yaptıysa ailenden iniıkam almak isteyen biriymiş o da belli ama neden? Çözmemiz gereken bu! Böyle bir olayı yapabilecek kadar ciddi ne yaşanmış olabilir ki karşılığında ailenin bebeğini alsınlar. Gerçi bunu yapmanın hçbir mantığı yok! Asla kabul edilemez."

"Sana katılıyorum ayrıca bana biraz kısasa kısas gibi de geldi. Ben de düşündüm bunları ama hala çıkmazdayım!" dedi, sıkıntılı bır şekilde Gökbey.

"Başka bir şey daha olmalı?" dedi, Zekeriya.

"Evet, ama ne?" dedi, Yaman.

"Düşünelim, sen bir şey bulabildin mi nottan Zekeriya?" dedi, Aziz.

"Hayır, henüz bir şey yok. Yeni gönderdim analize zaten."

"Anlıyorum." dedi, Aziz.

"Ailen, yani gerçek ailen bir şey yapmış olabilir. Önemli ciddi bir şey bunun karşılığında da seni kaybetmelerine sebep olacak bir şey. Olaya bu açıdan bakalım. Bence bakış açımızı doğru yakalarsak gerisini de çözebiliriz." dedi, Yasin.

"Benim aklıma bir şeyler geliyor ama..." dedi, Mustafa çekinerek "Seni üzmek istemiyorum Gökbey."

Beni, senin söyleyeceğin bir şey üzmez Mustafa. Sonuçta ailemi bulmaya karar veren benim ve karşıma ne çıkacağını bilmiyorum. İyi ya da kötü hepsine hazırlıklıyım."

"Anlayışına sığınarak düşüncemi söyleyeceğim o zaman?"

"Estağfurullah, buyur merak ediyorum. Bakalım ne gelecek?" dedi, Gökbey.

"Ailenin, pek hayırlı bir şey yapmadıkları ortada, böyle acı bir olay öylesine yapılmaz."

"Biliyorum, farkındayım Mustafa. Düşünüyorum inan bende beynim çatlayana kadar düşünüyorum."

Mustafa, "Kısasa kısas" dedi ya Yasin az önce, bana o fikir çok doğru geldi. Ya senin ailen de seni kaçıranların çocuğuna bir şey yaptıysa, yani bilemiyorum mantıklı geliyor." dediğinde, Gökbey'in mavi gözlerinde bir anda alevler oluşmaya başladı. Bunun düşüncesi bile çok korkunçtu ama mantıklıydı. Kısılan gözleri ve kasılan çenesi ile ellerini masada yumruk yaparak bir süre susup bekledi.

"Kaçırılan çocuk haberlerini araştrıyordum bir yandan o yıllara ait ama hala bir şey bulamadım. Kayıp ihbarı yapıldığını düşünmüyorum açıkcası bunu araştırırken de düşündüm." dedi, Zekeriya.

"Haklı olabilirsin, kaçırıldığını değil de öldürüldüğünü düşündülerse o yüzden ihbar etmemiş olabilirler." dedi, Yasin.

"Ya da çok güçlü bir ailedir. Bunu gizliden yapıp, örtbas etmiş olabilirler." dedi, Yaman.

"İyi bir iz sürücüsün Yaman. Parçaları birleştirmeye çalışıyorum." dedi, Gökbey.

"Ya adın?" dedi, Aziz.

"Adımı Hikmet Enver koymuş. Nüfus cüzdanımı da onlar çıkartmışlar."

"Vay be Hikmet'e bak sen. Güzel adam! Helal olsun!" dedi, Mustafa.

"Hakikaten hakkını vermek lazım. Büyük adammış!" dedi, Zekeriya.

Yasin, "öyle ama dağılmayalım onu sonra da konuşabiliriz beyler." dedi. Fena halde canı sıkılmıştı ve bir ipucu bulmak istiyordu.

"Haklısın." dedi, Yaman.

"Sen ne düşünüyorsun Gökbey?" dedi, Yasin.

"Tüm bu olasılıkları! Çok fazla olasılık, sıfır bilgi var Yasin."

"Fakındayım ama Zekeriya'ya güveniyorum. O nottan bir şey mutlaka bulacaktır."

"Not çok eski ben de Zekeriya' ya güveniyorum elbette ama kanıt yetersiz."

"Bizde bir şeyler yapalım. Ne yapabiliriz Zekeriya? Neye bakmamız gerekiyorsa bakalım." dedi, Aziz.

"Aslında o yıllara ait görüntüleri araştırıyordum. Bu konuda yardıma ihtiyacım var. Daha fazla adam daha hızlı sonuç demek."

"Tamamdır, o iş bizde." dedi, Yaman ve Aziz.

Gökbey her ikisine de minnetle bakıyordu.

"Hiç bakma öyle." dedi, Yaman.

"Tamam." dedi, Gökbey.

"Kayıp ihbarlarınn hepsini taradığından emin misin Zekeriya?" dedi, Yasin.

"Yüzde 80 ini taradım."

"Tamam, kalan kısmına ben bakarım sen kanıta odaklan."

"Tamamdır."

Mustafa, bir süredir sessiz kalmıştı. Bu Yasin ve Gökbey'in dikkatinden kaçmamıştı.

Gökbey, "Ufak ufacık bir ipucuna ihtiyacım var. Onu bulduğumda gerisini getireceğim. Biliyorum ama içimdeki o tuhaf histen de kurtulamıyorum." dediğinde, Mustafa bakışlarını kaldırıp Gökbey'e baktı bu sırada sakallarıyla oynuyordu. Gergin olduğunda hep yaptığı şeydi.

"Bulacağız, o ipucunu bulacağız. Hikmet' le bir de ben konuşsam mı? Belki olayı farklı bir bakış açısından dinlemek işe yarar." dedi, Mustafa.

"Olabilir, bence de haklısın Mustafa." dedi, Yasin.

"Anlıyorum, ama pek değişen bir şey olacağını snmıyorum çünkü bilgi kısıtlı." dedi, Gökbey.

"Vay be Süreyya Feray Enver, meğer ne büyük bir giz barındırıyormuşsun isminde." dedi, Zekeriya bir anda çıkmıştı ağzından bu cümle herkesin ona bakmasına sebep olmuştu.

"Herkes başını onaylarcasına salladı."

"Öyle, Süreyya benim hem geçmişim, geçmişime açılan kapım, hem de geleceğim oluverdi." dedi, Gökbey hiç düşünmeden adını duyunca gözleri aydınlanmıştı.

"Gerekten de ona çok aşıksın." dedi, Yasin.

"Adını duyunca, gözlerindeki gölgeler gittti değil mi? "dedi, Mustafa.

Gökbey dahil herkes gülümsemişti.

"Onda hep farklı bir şey olduğunu biliyordum. Ne olduğunu bir türlü çözemediğim bir histi. Artık biliyorum. Artık siz de biliyorsunuz." dedi, Gökbey.

"Resmen bir yapbozun en önemli parçasıymış, daha ne olsun." dedi, Zekeriya.

"O da çok şaşırmıştır. Yani allak bullak olmuştur." dedi, Yasin.

"Oldu, o da ben de Hikmet ve ailesi de Mahir dahil herkes şok yaşadı tabii." dedi, Gökbey.

"Kolay değil ama güzel. Senin adına mutluyum." dedi, Mustafa.

"Emin misin Mustafa?" dedi, Gökbey.

"Eminim." dedi, Mustafa çok kararlı bir sesle.

"Emin olmadığın bir şey var ama!" dedi, Gökbey.

"Anladın demek." dedi, sıkıntılı bır şekilde "evet, var. Gerçek aileni bulman konusunda emin değilim." dedi, düşüncesini net bir şekilde dile gtirerek.

"Anlıyorum seni. Ben de çok düşündüm. İnan bana, tahmin edemeyeceğin bir şey bu!"

"Biliyorum ama emin misin Gökbey? Bir kere daha sormak istedim."

"Eminim Mustafa, onları bulacağım!"

"O halde tamam, onları bulacağız!" dedi, Mustafa da.

"Neden böyle düşündün Mustafa?" dedi, Yasin. Aslında herkesin merak ettiği soruyu sorarak, Gökbey anlamıştı ne demek istediğini ama diğerleri tereddütteydi.

"Ya bulduğu şeyden kaçması gerekirse diye, emin değilim."dedi, Mustafa Gökbey' e bakarak.

Herkes bunun üzerine derin düşüncelere dalmıştı. Bir süre sessiz kaldıktan sonra Gökbey, buna cevap vermek yerine Zekeriya' ya dönüp, "Zekeriya kolye önemli benim için onu en kısa sürede hazırlar mısın?" dedi, saatini kolundan çıkarıp masaya bıraktı. Bunu da halledersin." dedi, ardından da "sana o çorapları getireceğim." dedi.

Ekibe dönerek, "Başkan ailemi aradığımı biliyor. Sorumluluk bende, ne gerekiyorsa yapacağımı da biliyor. Bunu bilin istedim. Ayrıca benimle olmak zorunda olmadığınızı da. Neyle ya da kimlerle karşılaşacağımı ve bunun sonuçlarını bilmiyorum. Her şey olabilir. Şimdi ya da sonra bundan vazgeçmek isteyen olursa anlarım." dediğinde, herkes ona baktı ve aynı anda "Senineleyiz, sonuna kadar!" dediler.

"Teşekkür ederim. Bunu size nasıl öderim bilmiyorum. İyi ki varsınız. Mustafa istersen Hikmet Bey'le konuşabilirsin, ben organize ederim." dedi.

"İyi olur." dedi, Mustafa.

"O zaman benden istediğiniz başka bir şey yoksa çıkmam lazım."

Zekeriya, "çorapları bana acil getirmen lazım."

"Tamam, getireceğim."

Aklı da ruhu da karışık bir şekilde çıktı merkezden. Takıldığı şey kendisinin de biliıği ama Mustafa'nın dile getirdiği son şeydeydi. "Ya bulduğum şeyden kaçmam gerekirse..."

Bölümü beğendiniz mi?

Süreyya ve Gökbey aşkı size ne hissettiriyor?

Gökbey' in gerçek ailesi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Sizce ailesini bulabilecek mi? Peki ya bulduğu zaman neyle karşılaşacak?

Yorumlarınızı ve eleştirilerinizi bekliyorum.

Okuduğunuz ve oyladığınız için teşekkürler...

 

Loading...
0%