Yeni Üyelik
48.
Bölüm

BÖLÜM 46(Şafak Operasyonu)

@nefelicalliope

Sürpriz Cuma' yı bekleyemedim:) 🥰Yeni bölümle geldim. Tüm yorumlarınızı okuyor olacağım. Lütfen oy verip yorum yapmadan geçmeyin. MZYS ailesi olalım hep beraber ve yıldızımız parlasın:) ✨🙏🏻🎈

16.01.2024 yayımlama tarihim.

Başlama tarihimizi not alalım ve Suriye' ye giden Gökbey' i okumaya hazırlanalım. Görev ve operasyon sevenler, ayrıca Gökbey' i özleyenler bu bölümde ona kavuşacaklar. 🌟🔥

Keyifli okumalar.🎈

SURİYE

Gökbey ve ekibi, zorlu bir yolculuğun ardından, zanzid vadisindeki kötü hava şartlarına rağmen Suriye' nin kuzeyine kamp kuracakları bölgeye iki helikopterle vardılar. Onları, gider gitmez karşılayan ve güvenli bölgeye geçiren daha önce uzun zamandır orada olan adamları Fırat karşıladı.

"Hoş geldiniz Gökbey. Sizi görmek güzel." dedi elini uzatarak.

"Hoş bulduk. Seni de öyle nasılsın?" dedi, Gökbey de elini sıkarak.

"İyiyim, burada ne kadar iyi olunabilirse o kadar iyiyim sağ ol. Yolculuğunuz nasıldı?"

"İyiydi, bazı zorluklar dışında sağa salim geldik."

"Çok şükür. Sizin için az da olsa endişelendim."

"Sağ ol Fırat. Şimdi izin verirsen önce kısa bir işim var sonrasında seninle toplantı yapacağız."

Gider gitmez ilk işleri, güvenli evin etrafındaki güvenlikten tamamen emin olmaktı. Gökbey,

"Mustafa, yanına Yaman, Selvi, Ertuğrul ve Cahit' i alarak bölgeyi tarayın. Saatlerinizi ayarlayın 30 dakika içinde burada olun. Yasin, çocuklar gitmeden hemen telsizleri kontrol ederek dağıt. Ayrıca kameraları da unutmayın.

Ekip, "Emredersiniz!" diyerek, hazırlıklarına başladı.

"Aziz, Ali Kemal, Halil, Hasan ve Burak hemen füzyon merkezini oluşturmak için eve yerleşin."

"Emredersiniz!"

"Nihat abi, Fırat siz benimle gelin. Hemen önden kısa bir toplantı yapıp son gelişmeleri konuşalım."

"Emredersiniz!"

Yasin telsizleri ve kameraları dağıttıktan sonra ekip tarama için göreve çıktı. Bu arada teçhizatları eve taşıyan diğer ekip kuruluma başladı. Yasin de onlara katıldı. Burak keskin nişancıydı. Gökbey ondan çatıya çıkıp toplantı ve yerleşim sırasında etrafı izlemesini istedi. Ondan önce kendisi zaten geldiğinden beri tetikteydi ve etrafı izliyordu.

Gökbey, Nihat ve Ferhat toplantı için evin hemen önünde konuşmaya başladılar.

"Fırat son 24 saatte değişen bir şey oldu mu? Mashad' ın ölümü buralarda epey ses getirmiştir."

"Aynı şeyler, aslında bildiğiniz gibi Mashad çok sevilen sayılan bir liderdi. Bu ölüm onlar için büyük kayıp oldu. Şimdi en büyük soru yerine kimin geçeceği o yüzden de herkeste bir kafa karışıklığı oluştu."

"Anlıyorum, peki ya oğulları? En önemlisi onlar aslında hala birlik içindeler mi? Babalarının izinden mi gidecekler yoksa içsel çatışmalara ön ayak mı olacaklar? Bununla ilgili bildiğin ne varsa anlat bana?"

"Mashad' ın 3 oğlu var. Birisi yani en büyüğü aslında onun sağ koluydu. O babasının yolundan şaşmaz. Ortanca oğlu da bir süredir babasının ikinci yardımcılığını üstlenmişti. Onunla ilgili bazı şüphelerim vardı lakin araştırmamı genişleterek onu izledikten sonra bu şüphemden de vazgeçtim."

"Emin misin Fırat?"

"Eminim."

"Ya küçük oğlu?"

"O iş biraz karışık."

"Anlat?"

"Araf, Mashad' ın kardeşi Celiül' e yani amcasına çok düşkün. Celiül' in ise son zamanlarda bazı temasları olduğunu gözlemledim. Mashad' ın cenazesine hiç beklemediğimiz biri katıldı. Üst düzey güvenlik önlemleri alınan cenazeye o ancak davet ile katılabilirdi."

"Kimden bahsediyorsun?"

"Suriye' de terör örgütünün içinde faaliyet yürütmeye başlayan en yeni ve genç üyesi olan Caleb Roeder."

"Ya diğer çocukları? Buna tepkileri ne oldu?"

"Ciddi tartışmaların yaşandığını biliyoruz. Bu konu yüzünden amcaları ile aralarının açık olduğu da bize gelen bilgiler arasında var. Aslında daha kötüsü Araf' ın Caleb' a cenazede gösterdiği yakınlık. Bu durum tüm birliği rahatsız etti."

"Caleb' in görevi belli o halde bize düşen de onu yok etmek olacaktır."

"O kadar kolay olamayabilir. Caleb güçlü bir ağa sahip. Arkasında da güçlü örgütler var. Bağlantılarından emin olmamız lazım. Sadece örgüt olarak düşünülmemesi lazım."

"Kolay olduğunu söylemedim. Yalnız onunla ilgili daha fazla bilgiye ihtiyacım var? Nerede, ne zaman ne yapıyor? Her şeyi en kısa sürede bilmek istiyorum."

"Onunla ilgili araştırmam zaten devam ediyor. Tamamladığım da sana da bilgi vereceğim."

"O zaman önceliğimiz Araf' ın abileri, ilk görüşmeyi abileriyle yapmak istiyorum. İkisi ile aynı anda bunu organize edebilir misin?"

"Ederim etmesine de Celiül bu durumdan hoşlanmayacaktır."

"Farkındayım. O yüzden de bu görüşmeyi gizli yapacağız. Önce o ikisi ile görüştüğümüzü kimse bilmeyecek."

"Anlaşıldı. Tam olarak neyi amaçlıyorsun Gökbey?" dedi, Fırat biraz düşünceli bir şekilde.

"Buraya gelmeden önce bilmediğimiz tek şey Caleb ve Araftı. Onun dışındaki karmaşadan ve ayrı düşüncelerin yarattığı sorunlardan haberimiz vardı. Ama onlar bu bilgiyi öğrendiğimizi henüz bilmiyor. Bunu senden teyit etmeme gerek yok herhalde?"

"Elbette yok. İçerideki adamlarım sağlamdır ve yıllardır onlardan biri gibi yaşıyorlar. Bu zamana kadar onları açığa çıkaracak en ufak bir şey yapmadım."

"Güzel, bu bilgi çok işimize yarayacak."

"Hala tam olarak anlamadım."

"Gökbey, sırlıdır, sırrını anlamak kolay değildir. Yakında anlarsın." dedi, Nihat ağır ağır tebessüm etti.

Aradan yaklaşık 20 dakika geçtiğinde, Yasin yanlarına geldi.

"İçerisi bitmek üzere, bizimkiler kameraları yerleştirmeye başladılar. Dönüş yolundalar. Az önce konuştum. Etraf temizmiş."

"Güzel, gün batmadan önce her şeyin hazır olmasını istiyorum. Nihat abi sen karargaha bilgi ver."

"Anlaşıldı!"

"Yasin, bize gözlem noktaları lazım. Dönüşümlü olarak her saat nöbetçilik yapılacak. Bunun düzenini sen sağla. Ayrıca keskin nişancılarımız da çatıda nöbetleşe duracaklar."

"Anlaşıldı." diyerek, yanlarından ayrıldı.

"Fırat, sen bizim en büyük ve önemli kozumuzsun bunu sakın unutma! 4 gün sonrasına ilk gizli toplantımızı ayarlayabilir misin? Bulunduğumuz güvenli bölge içinde olmalı ama kamp alanımızın yakınında olmamalı."

"Anladım. Bunun için çalışmalara başlayacağım."

"Tamam. Ekip dönsün hep beraber gitmeden önce bir şeyler yeriz. Bu arada Celiül ile ilgili daha fazla bilgi verebilir misin?"

"Celiül, her zaman Mashad' ın yanındaydı. Onu hiçbir zaman yalnız bırakmadı. Ta ki kısa bir süre önce bizimle olan ittifakını sorgulamaya başlayana kadar her şey yolundaydı. Adamlarımdan aldığım bilgiye göre bu yüzden iki kere tartışmışlar. Celiül, Mashad' ı bir konuda ikna etmek için uğraşmış. Ama başaramadığını söylüyorlar."

"Anladım, enteresan kısa bir süre önce yaşanan bu olayın ardından Mashad saldırıya uğruyor ve ölüyor."

"Arkasında onun olabileceğini mi düşünüyorsun?"

"Mümkün. Ama herkes olabilir. O her kimse onu bulacağım."

"İnşaallah, mevzu derin önemli kolu bacağı her yere uzanıyor. Nereden ne çıkacak hiç belli olmaz."

"Kendi içinden çıkacağı kesin."

"Birlik içinde bu çok büyük bir bozguna sebep olur."

"Bu daha başlangıç Fırat. Biz o bozguna izin vermeyeceğiz."

Fırat ve Gökbey konuşurken Yasin' de listeyi hazırlamıştı. Dört mevzi planlamıştı. Her gün sabahtan akşama kadar 4 kişi güvenli kampın çevresinde nöbetçilik yapacaktı.

İlk gidecekler arasında kendisi de vardı. Yanında Yaman, Ertuğrul ve Hasan olacaktı. Gece gidecek olanları da belirlemişti. Ali Kemal, Cahit, Halil ve Mustafa ilk gecenin nöbetini alacaklardı. Burak şu an çatıda olduğundan, gece Selvi bekleyecekti. Planlaması hazırdı.

Bu sırada ekipte dönmüştü. Yasin herkese mevzilerden bahsetmişti. Kısa bir molanın ardından görevli herkes nöbet yerlerine gitti. Geride kalanlar da yemek yedikten sonra işinin başına döndü. Fırat'ta oradan kendisine verilen yeni göreve başlamak için ayrıldı.

İlk toplantı 4 gün sonraydı. Gün bitmiş geceye dönmüştü. Gökbey yorgundu ama huzursuzluğunun yanında yorgunluğunu görecek durumda değildi.

Yarım saat önce Burak' la yer değiştiren Selvi' nin yanına çatıya çıktı.

"Ortalık ne durumda Selvi?"

"Sakin efendim."

Gökyüzü neredeyse dokunabileceği kadar yakınındaydı. Yıldızlar sanki yere düşecekmiş gibiydi. Yıldızlara bakarken aklına Süreyya düştü. Süreyya... O helikopterdeyken, hastanedeydi. Acaba o mu yoksa ailesinden biri için mi oradaydı. Asla emin olamadığı bu bilgiyle yola çıkmıştı. Bu bilinmezlik içini fare gibi kemirse de iyi olduğunu umut etmekten başka şansı yoktu. Yıldızlara yakın olmak Süreyya' ya yakın olmak gibiydi.

Biraz sonra tekrar aşağıya indiğinde, Nihat' la karşılaştı. Saat gece yarısını geçmişti.

"Uyku tutmadı mı evlat?"

"Tutmadı. Düşünüyordum."

"Neyi? Ya da Kimi mi demeliyim?"

"Her ikisini de abi."

"Zor, haklısın. Ama bu görevde bitecek. Diğerleri gibi."

"Biliyorum. Bitecek. Sen ne düşünüyorsun peki?"

"Bu son aldığımız bilgiler. Bana pek iyiye işaretmiş gibi gelmedi."

"Biliyorum. Değil zaten ittifakımız açığa çıkmış olabilir."

"Senin de böyle düşündüğünü anlamıştım. Peki, ne planladın. Sakın bana henüz plan yapmadım deme?" dediğinde, Gökbey keskin mavilerini Nihat' a çevirerek gülümsedi.

"Var düşündüğüm bir şeyler."

"O kadar mı?"

"Fırat' a ne kadar güveniyorsun abi?"

"Fırat güvenilir ama onun adamlarına ne kadar güvenebiliriz emin değilim."

"Haklısın yıllardır buradalar, daha önce böyle durumlarla karşı karşıya kaldık. Şeytana uymuş olabilirler. Burada şeytandan bol bir şey yok."

"Hem de nasıl her çeşitinden var. Peki, planın ne?"

"Aziz uyuyor mu?"

"Hayır, ekranların başından ayrılmadı. Baykuş gibi tünemiş."

"O zaman görevi devredip yanımıza gelsin."

"Tamam." diyerek, Gökbey' in yanından ayrıldı.

"Aziz, görevini Yaman' a teslim et. Gökbey seni bekliyor."

"Hemen geliyorum abi." dedikten sonra Yaman' ı uyandırıp kendi yerine bırakarak aşağıya indi.

"Evet, ne yapıyoruz?" dedi, gülümseyerek.

"Yerine kim geçti?"

"Yaman."

"Tamam, şimdi beni iyi dinle. Zekeriya ile irtibata geç. En kısa sürede bize Mashad birliğinin istihbarat görevlisi ile görüşme ayarlasın. Bu bilgi çok gizli yalnız. Kimsenin haberi olmayacak. Toplantıdan önce neler olduğunu bir de ondan dinlemek istiyorum. O buraya gelmeyecek. Görüşme güvenli bölge sınırlarında olacak. Zekeriya konumu belirleyip bize haber versin."

"Anlaşıldı!" diyerek, yanlarından ayrıldığında Nihat Gökbey' e dönerek, "Doğru hamle." dedi.

"Onu hep birlikte anlayacağız."

"Sonraki hamlen bile belli değil mi? Her sonuca göre tedbirini şimdiden aldın değil mi?"

"Bilmem, mümkün olabilir." dedi, Gökbey sakin bir şekilde.

Aziz, Zekeriya ile görüşmüş ona her şeyi anlatmıştı. Zekeriya birkaç saat sonra dönüş yaparak, iki gün sonra Zayed' in görüşmeyi yapabileceği bilgisini Yaman' a vermişti. Konum bilgilerini ertesi gün akşama kadar atacağını da söyleyerek görüşmeyi sonlandırmıştı.

İKİ GÜN SONRA ZAYED&GÖKBEY

Gökbey, ekibi ile birlikte verilen konuma, bir saat öncesinde onlar için önceden tahsis edilen arazi araçları ile buluşma noktasına gitti. Zayed, gelmeden önce alan taraması yaptırıp güvenliğinden emin olmak istiyordu.

Yanına, Mustafa, Nihat, Selvi, Ali Kemal, Ertuğrul ve Hasan' ı almıştı. Selvi, Gökbey' in emriyle, kendine gizli bir mevzi bularak saklanmış etrafı izlemeye oradan devam edecekti.

Zayed' de yalnız değildi. Tek arazi aracı ile gelmişlerdi. Gökbey, hızlıca aracın içindeki kişi sayısını belirledi. Aracın üzerinde otomatik silahın başındaki adamla beraber 4 kişiydiler. Zayed, aracından inerken adamlarına geride durmaları talimatını vermişti. Aynı şekilde Gökbey' de ekip arkadaşlarına geride durmalarını söyleyerek, Zayed' e yaklaştı ve ortada buluştular. Kimsenin onları duyamayacağı bir mesafede karşı karşıya gelerek selamlaştılar. Zayed, Türkçe biliyordu. Bilmese de sorun değildi. Gökbey' in kaç dil bildiği Teşkilatta hep muammaydı.

"Selamün aleyküm."

"Aleykümselam Zayed."

"Sizinle, daha sonra toplantı yapacağız sanıyordum. Bu acil görüşmenin sebebini merak ediyorum."

"Öyleydi Zayed, ama öncesinde seninle özel olarak konuşmak istedim."

"Bir sıkıntı mı var? Siz böyle aniden haber gönderince içime kurt düşmedi değil."

"Buraya geldiğinden kimseye bahsettin mi Zayed?"

"Hayır, şu gördüğün adamlarım bile buraya kadar nereye gittiğimi bilmeden geldiler." dediğinde, Gökbey geride duran adamları tekrar süzmeye başlamıştı. Bunu gören Zayed, "Yanlarında telefon, telsiz yoktur. Merak etmeyesin. Toplantıya kadar burada olduğunuzu kimse bilmeyecek."

"Anladım. Senden toplantı öncesi neyle karşı karşıya olacağımızdan emin olmak adına son gelişmeleri dinlemeye geldim."

"Son gelişmeler? Her şeyi biliyorsunuz zaten dahaca yeni bir şey yoktur. Oğulları mı yoksa amcaları Celiül mü geçer birliğin başına bilinmez. Ortalıkta bir sessizlik vardır ama ben de pek emin değilim. Bu sessizlik hayra mı alamettir."

"Bu kadar mı?"

"Neyi sorarsın? Sen bana onu de hele?"

"Araf ne durumda? O en küçükleri sonuçta ama her şeyde onun da hakkı var. Tepkisi nedir onu bilmek isterim."

"O bu ara pek göze batmaz. Daha çok amcası ile hasbihalleşir. Cenazeden beri abilerinden biraz uzak durur. Eh amca da baba yarısıdır ne de olsa. O yüzden onu pek irdelemedim. Kendi haline bıraktım. Abileri ne derse o olur."

"Anlıyorum. Peki, birlikte durum ne? Görüşler kimden yana? Kaos ne durumda?"

"Birlik zor dayanır. Kimse belli etmemeğe çalışıyor ama kaos içten içe yayıldı yayılacak. Büyük oğlan' ın sözü geçer. Birliği tutan o' dur aslında. Yakın zamanda da oylama yapılıp karar verilecek. Aslında Yas 30 gündür. Ama birliğin durumunu düşününce başa gelecek kişiyi erkenden seçmek isterler. Çoğunluk, Zahur' dan yana büyük abiden ama arada çıkıntılar da çoktur. Mesela dün gece ilk defa Araf için konuşanlara şahit oldum. Gerçi çokta mühim değildir. Çocuktur o daha. Abileri izin vermez."

Gökbey, bunu duyduğunda şüphelendiği şeyin doğruluğundan emin oldu. Fakat bunu şimdilik Zayed' e söylememeyi tercih etti. Araf amcasının elinde maşa olmuştu. Amcası onu kullanarak birliğin başına geçmeyi planlıyordu ve büyük bir olasılıkla kardeşinin ölümünde de parmağı vardı. Ama tüm bunları yalnız yapmamıştı. Buradaki kilit isim Calebdı.

"Ne düşünürsün bana de hele?"

"Toplantıyı düşünüyorum. İttifakımızın devam etmesi önemli Zayed. Başa kimin geçeceği de önemli. Zahur' un düşüncelerini de bilmek isterim. Herhangi bir değişiklik var mı?"

"Zahur babasının sağ kolu idi. Kimsenin bilmediğini bilir, görmediğini görür. İttifakımız onun içinde önemlidir. Zahur da kardeşi Habur da barıştan yanadır."

"Anladım. Tamam. Toplantı için Fırat, zamanı ayarlayıp hepimize bilgi verecektir. O güne kadar kendine iyi bak Zayed."

"Sabırsızlıkla beklemekteyim. O vakit sizde sağlıcakla kalın. Bir şeye ihtiyacınız olursa haber et."

"Sağ ol. Yolun açık olsun."

"Sizin de." diyerek, kendisini bekleyen aracına doğru gitti.

Gökbey, Zayed' in arkasından bir süre baktı. Onlar gittikten sonra ekibinin yanına giderek, "Zayed, iyi ve güvenilir bir adam olabilir. Ama daha olayı çözememiş."

"Ama sen çözdün." dedi, Nihat.

"Tabii ki çözdü." dedi, Mustafa.

"Çözdüm. Hadi, burada daha fazla oyalanmadan gidelim." dediğinde, herkes arabaya bindi. Biraz ileriden Selvi' yi de alıp güvenli eve doğru yola çıktılar. Güvenli eve geçtiklerinde,

Gökbey kısaca her şeyi ekip arkadaşlarına özet geçti ve sonrasında "Herkes görev yerine gidebilir." dedi.

Nihat, Mustafa ve Yasin yanında kalmıştı.

Mustafa, "Şimdi ne yapacağız? Celiül' in bu işi planladığı kesin görünüyor. Araf' ı da kullanmış."

Nihat, "Evet, sence Zayed işin içinde mi?"

"Evet, artık bu işi kimin planladığını ve ortağının da kim olduğunu biliyoruz. Bize kanıt lazım, bunun için öncelikle önümüzdeki Habur ve Zahur ile olan toplantıyı atlatmamız lazım. Onların bizim tarafımızda olduğundan emin olmalıyım. Sonrası için elbette planlarım var."

"Fırat' tan yarın haber gelir." dedi Nihat endişeli bir ses tonu ile konuştu.

"Hayırdır abi, sesinde endişe sezdim." dedi, Mustafa.

"Açıkçası, bu iş midemi bulandırmaya başladı Mustafa. Ama dur bakalım Gökbey' in de dediği gibi. Önemli olan Habur ve Zahur' un ne yapacağı."

"Endişelenmeye gerek yok Nihat abi, o ikisinin beni ikna etmesi lazım. İkna olduğum an harekete geçeceğiz."

"Öyle olsun evlat."

Ertesi gün, Fırat kardeşlerle toplantıyı organize ettiğine dair bilgiyi, Gökbey' e ulaştırdı. Bir gün sonra toplantı yapılacaktı.

Günü sakin bir şekilde bitirmişler. Toplantı için hareket planının üzerinden geçmişlerdi. Gökbey, bu defa daha kalabalık bir ekiple toplantıya gitmeyi planladı.

Sabah erkenden yola çıkacaklardı. Toplantı saati erkendi. Yine bulundukları bölgeye yakın bir yerde buluşacaklardı. Gökbey, her zaman yaptığı gibi bir saat önce orada olacak şekilde, Nihat, Ertuğrul, Burak, Cahit, Hasan, Yasin ve Halil' le birlikte yola çıktı.

Bu defa iki araçla gittiler. Burak buluşma noktasına yakın bir yerde mevzilenmek için indi. Önceden yakın çevrede alan taraması yaptılar. Ortalık sakindi. Buluşma saati geldiğinde, Habur ve Zahur da iki araçla gelmişlerdi. Toplam sekiz kişiydiler. Yanlarında Fırat' ta vardı.

Gökbey, giderken yanına ellerinin boş olmadığının bir kanıtı olarak nakit paranın bir kısmını da almıştı.

"Başınız sağ olsun." dedi, Gökbey.

"Sağ olasın." dedi Zahur.

Karşılıklı selamlaşmanın ardından ilk söze başlayan, Zahur oldu.

"Toplantı için sözleştiğimiz zaman bu zaman değildi. Bizimle ayrı olarak görüşmek istemenin sebebi nedir?"

"Evet, öyle olmadığını biliyoruz. Anlayışınız ve bize güvenip geldiğiniz için sağ olun."

"Elbet güveneceğiz. Babamın sizinle olan ittifakına birebir şahidim. Allah var bu ittifak çok hayır sağlamıştır. Bunun devam etmesi için de ne gerekiyorsa yapmak isteriz."

Gökbey, duymak istediği en önemli şeyi duymuştu. Şimdi soracağı soruya verecekleri yanıtla onlardan emin olup olmayacağına karar verecekti."

"Ne gerekirse mi?"

"Ne demek istersin? Aklında ne vardır? Sizin güveninizi sarsacak bir şey mi olmuştur ki böyle dersin?"

"Soruma cevap aldığımda sizin sorularınızı da yanıtlayacağım." dedi, Gökbey geri adım atmamış daha da üzerine gitmişti.

"Elbet, ne gerekirse yapacağız. Biz babamın yolundan gitmeye and içtik. Terörden sizin kadar biz de mağduruz. Vatanımızı parçalayıp, binlerce insanımızı katlettiler. Babamın en önemli mirasıydı vatanı bu soysuzlardan korumak."

"Pekala, Zahur ya sen Habur sen de abin gibi mi düşünüyorsun?"

"Abimin söylediklerinden şüphen mi vardır. Ortada babamızın kanı vardır. Kanı yerde kalmayacaktır. Ona kim kıydıysa kısasa kısas olacaktır." dedi, Habur sabırsızca konuştu.

"Bu ittifak devam edecek. Devam etmesi için de ne gerekiyorsa yapacağım. ilk öncelikli işim de babanızın katillerini bulmak olacak."

"Sen durduk yere böyle laf etmezsin. Anlat bildiğin nedir? Biz de bilelim. Babamızın intikamını bizden daha çok kim ister."

"Doğru, şüphelendiğim hatta dün itibari ile emin olduğum şeyler var. Ama bize daha net kanıtlar lazım. Bunun için de öncelikle Zahur' un birliğin başına geçmesi lazım." derken, bir yandan Zahur' u bir yandan da Habur' u tartıyordu. Az sonra söyleyecekleri karşısında ne tepki vereceklerini kestirmek zordu. Ama Zahur' un başa geçmesi gerektiğini de ifade ederek Habur' u da öncesinde anlamaya kararlıydı.

İki kardeşte aynı şekilde hem Gökbey' e hem de birbirlerine bakıp kısa bir an düşündüler.

İlk konuşan Habur olmuştu. "Elbette birliğin başına ağabeyim geçecek. Bu nasıl bir istek? Zaten belli olan bir şeydi. Yoksa içerden haber mi aldınız? Bir başkaldırı mı olacak?" dedi, telaşla,

"Bunu sizin daha iyi biliyor olmanız gerekmez mi?" dedi, son bir yoklama daha çekerek. İki kardeş yine göz göze gelmişlerdi. Zahur, "Habur bildiğin bir şey varsa de hele? Bu adam boş konuşmaz."

"Yok ağabey. Ne olacak, ben de senin bildiğini bilirim." dedi, Habur, abisi ile konuşurken Gökbey, her ikisinin de vücut dilini inceliyordu. Aynı şeyi ekibinin de yaptığını biliyordu. Bir ara arkasına dönüp baktığında, Nihat ve Yasin' in onaylarcasına başlarını öne eğdiklerini gördü.

"Duydun işte, onun da bir bildiği yoktur. Şimdi anlatacak mısın?"

"Evet, öncelikle bu söyleyeceğim şeye güvenmeniz lazım."

"O konuda hem fikiriz sanıyordum." dedi, Zahur.

"Amcanız Celiül, liderlik için hanginizin tarafında?" dediğinde, Habur,

"O nasıl sorudur. Amcam bizi hep kollamıştır." dedi öfkeyle.

"Sorduğum sorunun yanıtı bu değil." dedi, Gökbey, gayet kararlı bir ses tonu ile Zahur' un gözünün içine bakarak.

Zahur, o an anlamıştı. Amcası onları kollar gibi görünse de babası ölmeden kısa bir süre önce amcası ile tartışmıştı. Habur bilmiyordu ama Zahur bu tartışmayı gizlice dinlemişti. Ama yine de amcasının böyle delice bir şey yapacağı aklının ucuna dahi gelmemişti. Şimdi anlıyordu o Caleb itinin kimden destur alıp geldiğini.

Habur hırsla, "Sen ne demeğe çalışırsın? Neyle itham edersin büyüğümüzü?" diye, konuştuğu an Zahur, araya girerek.

"Bu kadar yeter Habur! Hiddetlenmeyi keste işin aslını duyalım." dedi. Habur şaşkın bir ifade ile kardeşine baktıktan sonra susup dinlemeye karar verdi.

"Evet, Zahur seni dinliyorum." dedi, Gökbey, gayet sakin bir ses tonu ile konuştu.

"Amcam açıktan beni destekliyor gibi görünse de içten içe öyle olmadığını biliyorum. Epeydir Araf' la daha çok ilgilenir. Bu durumdan işkillenmedim desem yalan olur. Ama üzerine varmadım. Araf daha çocuktur."

"Bizde "Ağaç, yaş iken eğilir." Diye bir söz vardır!" dedi Gökbey, o sırada neler döndüğünü kavramaya başlayan Zahur' un gözleri irileşti. Habur ise duydukları ile şoka girmişti.

"Mendebur kardeşimizi bize karşı kullanır. Alçak!" diye bağıran Zahur ardından, "Dahası da vardır değil mi?"

"Maalesef var."

"Yoksa düşündüğüm şey mi? Yoksa babamı—" derken devamını getiremedi.

"Ne dersin ağabey, Araf ne bilir bu işleri? Yapma etme! Amcam için bir şey diyemeyeceğim ama Araf!"

"Anlamıyor musun olan biteni Habur? O soysuz it babamın cenazesine hangi yüzle geldi sanırsın? Ya Araf' la oturup konuşmasını nasıl karşılarsın? Sen de gördün!"

"Gördüm ya görmez olaydım. Ama sonra Araf' la konuştuk ya ağabey?"

"Gardaşım konuşsak ne ola ki, işin içinde amcam var. Her şeyi o planlamış gör artık."

"Beyler, sakin olun. Biliyorum bunu duymak zor. Babanızın acısı henüz taze. Ama eğer intikam almak ve babanızın mirasını devam ettirmek istiyorsanız. Ortak bir çalışma yürütmeliyiz. Bu konuda size güvenmem lazım. Konu kendi öz kardeşiniz bile olsa onu aşıp geçebileceğinizden emin olmam lazım. Ayrıca amcanız işin içinde ve Araf' ı da buna bulaştırmaya sizin kafanızı karıştırmaya çalışıyor olabilir. Ben amcanızın babanızın ölümünde parmağı olduğundan eminim. Lakin Araf bu işin tam olarak ne kadarına bulaştı onu bilmiyorum. Ama derdim bunu çözmek. Var mısınız? Bana bunun cevabını şimdi vereceksiniz ve geri dönüşümüz olmayacak."

İki kardeş, derin bir üzüntü içindeydiler. Amcaları evet belki ama ya kardeşleri işte o noktada üzülmemek elde değildi. Gökbey onlara düşünmeleri için zaman tanımaya çalışarak sessizce bekledi.

"Ağabey izin ver Araf' la konuşayım. O yapmaz ağabey." dedi Habur.

"Hayır, sen konuşmayacaksın. Başka türlü edecez. Konuşmadan onu takip ettirecez. Sen beni ne sanırsın, kendi kardeşime delilsiz dayanaksız kıyacak değilim!"

"Tamam ağabey."

"Ne dersem onu yapacaksın Habur, sözümden çıkmayacaksın ki bu işi bir olup çözelim. Kabul mü?"

"Kabul ağabey. Ne gerekiyorsa yapacağım. Söz."

Zahur, Gökbey' e dönerek, "Bu iyiliğini unutmayacağım. Ama kardeşimin bir suçu varsa bunu öğrenmek ve cezasını kesmek bana düşer. Beni anlayacağını umuyorum."

"Seni anlıyorum. Bu işin peşine birlikte düşeceğiz. Araf kolay hedef olabilir. Ama amcan zehir gibi. O yüzden onları takip ettirirken çok dikkatli olun. Hatta sana şöyle bir şey daha söylemek isterim. Onları takip ettirdiğin adamlarını da takip ettir ki hain varsa ortaya çıkması daha garanti olur. Bu süreçte kimseye güvenmemen lazım Zahur. Sana destek olmak için elimden geleni yapacağım. Toplantıyı erteleyelim. Size bir hafta süre vereceğim. O sürede neler olduğuna bir bakalım. Elimize kanıt geçerse ne ala. Ayrıca liderlik için seçimi de hızlandır. Bir an önce başa geçmelisin. Herhangi ters bir şey olduğunda Fırat' la haber gönder."

"İyi bir plana benziyor. Haklısın. Tamamdır."

"Liderlik seçimini hızlandırman onları da telaşlandıracaktır. Böylelikle hata yapmalarına sebep olursun. İşte o zaman da biz harekete geçeceğiz."

"Doğru düşünürsün."

"O zaman anlaştık." dedi, elini uzatarak.

"Anlaştık!" dedi Zahur da Gökbey' in elini sıkarak.

"Bu arada, Yasin çantayı getir." Yasin para dolu çantayı getirmiş Gökbey' in ayaklarının dibine bırakıp ağzını açmıştı.

"Verdiğimiz sözü unutmadık. Anlaşma için nakit desteğimiz hala geçerli. Devamı da var. Toplantıdan sonra sizindir."

"Anladım. Kendine iyi bak. Yiğit adamsın."

"Sizde. Dikkatli olun." diyerek vedalaştılar. Gökbey iki kardeşin gidişini ve ardındaki tüm gizemleri düşündükten sonra ekibine dönerek hepsinin yüzüne tek tek baktı. Ekibin hepsi ellerini dirseklerinde bağlamış aynı ifade ile ona bakıyordu.

"Ne?" dedi, Gökbey gülümsüyordu.

"Daha ne olsun. Adamların eline pimi çekilmiş bir bomba bıraktın o kadar." dedi, Nihat.

"Hadi gidelim beyler. Burada işimiz bitti."

Geldikleri gibi sessizce geri döndüler. Güvenli eve gittiklerinde ekibin kalan kısmına olan biteni anlattılar.

"Aziz, Nihat abiye yardımcı ol. Zekeriya' ya rapor verilecek."

"Emredersiniz!"

"Şimdi bekleyeceğiz. Neler olacağını hep beraber göreceğiz. Herkes tetikte olsun." dedi Gökbey, durumu bu kadar kısa sürede kavrayıp bir plan yapmıştı. Plana sadık kalacaktı ancak beklemek işin en zor yanıydı.

Herkes görevinin başına geçtiğinde o yine çatıya çıkmıştı. Bu defa Burak vardı.

"Dışarısı ne durumda Burak?"

"Sakin efendim."

"Anlaşıldı." dedi, mırıldanarak. Ardından da gözlerini gökyüzüne çevirdi.

Sanki Süreyya oradaydı. Hava serin ama yüksekti. O yüzden yıldızlar bütün hünerlerini gösterircesine tüm gökyüzüne yayılmıştı.

"Acaba şimdi ne yapıyor? Nasıl?" diye içinden geçirdi.

"Sabır..." dedi, En büyük erdem derlerdi de o zaman anlayamazdım pek, ama şimdi anlıyorum sevgilim. Sensizlikle geçen her anımda ne kadar eksik olduğumu. Seni şimdiden çok özledim. Biliyorum sen de beni özledin. Mahsun olma sevgilim, sana yakışmıyor. Gül, gül ki o çok sevdiğim gamzelerin çıksın ortaya, gül ki senin iyi olduğunu bileyim. Neşeli sesinden kahkahanı duymayı özledim. Ya bu özlem beni yiyip bitirecek. Ya da bu diyardan kopup sana geleceğim. İyi geceler sevgilim."

Aradan bir hafta geçmişti. Fırat Zahur' dan haber getirmişti. Bir hafta süre vermişti ama bu kadar çabuk olmasını da beklemiyordu.

Fırat, soluk soluğa gelmişti. Aracını epey geride gizlemiş yolun kalanını da yürüyerek gelmişti. Hava soğuktu, Rüzgar sert esiyordu.

Bir hafta sessizce beklemek, herkesin sabrını zorlasa da daha önceden aşina oldukları bu duygulara yenik düşmemişlerdi. Gökbey en çok geceleri zorlanıyordu. Gün battığı zaman Süreyya' yı düşünmeden edemiyor uykuları kaçıyordu. Genel olarak az uyurdu ama uykuları burada daha da azalmıştı.

Fırat geç saatte gelmişti. Gelir gelmez de Gökbey' i sordu.

"İyi akşamlar, Gökbey nerede ona anlatacaklarım var."

"Buradayım. Gel ateşin başına oturalım. Üşümüşsün."

"Evet, arabayı baya geriye bıraktım."

"Sıcak çayımız var. Ali Kemal ikram edelim." dediğinde Ali Kemal hemen bir bardak çay doldurup Fırat' a verdi.

Fırat, soluklanıp çayından birkaç yudum aldıktan sonra ekibin kalanı da yanlarına geldi.

"Haberlerim mühimdir. Beni Zahur gönderdi. Acil gidip Gökbey' e bilgi ver." dedi.

"Anlat Fırat neler oldu?"

"Ortalık fena karıştı Gökbey."

"Karışacağı belliydi zaten." dedi Nihat.

"Gökbey sadece zamanlamaya müdahale etti."

"Beyler, bir durun da dinleyelim." dedi Gökbey.

"Zahur, seçimi öne alınca amcası kıyameti kopardı. Araf amcasının dizinin dibinden ayrılmaz oldu." "Yas zamanı bu neyin hırsı!" "Diyerek, Zahur' la bitmek bilmez bir çatışmanın içine girdi. En büyük destekçisi de Araf'tı. Zahur, dediğin gibi amcasını da kardeşini de adım adım izletti. Bir hafta da iki kere Caleb ile görüştüklerini tespit etti. Bunun üzerine, birliğin ileri gelenleri ile gizli bir toplantı yapıldığını da öğrenince Zahur çıldırdı. "Git bunları Gökbey' e anlat o bilir ne yapacağını." dedi, "Beni acil gönderdi."

Gökbey pür dikkat dinlediği Fırat' tan keskin bakışlarını alarak düşünmeye başladı. Çenesi kasılmıştı. Bunların olacağını az çok tahmin etse de Zahur' un seçimle bir an önce başa gelmesini ummuştu. Eğer Zahur' u başa geçiremezlerse ortada ittifak kalmayacaktı. Bu durum büyük bir soruna yol açmak üzereydi. Kolay olacağını düşünmemişti elbette. Bu topraklarda hiçbir şey kolay olamamıştı. Terör örgütleri, yıllardır bu bölgeye piranalar gibi çullanmışlardı. Derin düşüncelerinden Fırat' ın sesiyle irkildi.

"Planımız ne Gökbey?"

"Toplantıyı öne çekeceğiz." dediğinde, herkes bakışlarını Gökbey' e çevirdi.

"Nasıl yani?" dedi, Fırat.

"Zahur' a gidip, toplantıyı yarın sabah 9 da yapacağımızı söyleyeceksin."

"Bunun tam olarak nasıl bir faydası olacak?"

"Zahur, tek başına birliğin başına geçemeyecek. Ben bu işi tek başına başarabileceğini düşünmüştüm. O yüzden de ona zaman tanıdım. Anlaşılan o ki bu duruma da el atmamız gerekiyor. Yarın sabah Zahur o toplantıdan birliğin başına geçmiş olarak çıkacak."

"Ya bu dediğin gerçekleşmezse?"

"Öyle bir ihtimal olmayacak." dediğinde, ekibin tamamı Gökbey' in bu söylediğinin imkansız olmadığını zor olduğunu ancak altında başka bir nedeni olduğunu da anlamıştı.

"Sen öyle diyorsan, öyle olsun tabii ama bana pek imkan olacak gibi görünmedi."

"Sen dediğimi yap Fırat, hemen yola çık ve dediğimi Zahur' a ilet. Toplantı için hazırlıklarını yapsın. Bizi beklesin."

"Anlaşıldı!"

"Bu arada Caleb ile ilgili söyleyeceklerin yok mu?"

"Caleb, ile ilgili daha fazla zamana ihtiyacım var. Adam hayalet gibi bir yere kadar takip ettirebildim. Oradan sonrası yok. Edindiğim bilgiler daha öncekilerden farksız. Arkası çok güçlü."

"Ne kadar güçlü olduğunun önemi yok! En son hangi bölgede görüldü. Nereye kadar takip ettirdin?"

"Birliğin kuzeyinde örgüte ait kampın batısına gitti iki gün önce ama o bölge boş. Ben de tam anlayamadım. Adamlarımdan bazıları hala o bölgede, Caleb' ın ortaya çıkmasını bekliyor."

"Anladım tamam. Sabah görüşürüz Fırat, dikkatli ol."

"Tamam, sağ ol. Sizde."

Fırat, kafası karışmış bir halde Gökbey' in yanından ayrıldı. O yanlarından uzaklaşır uzaklaşmaz.

"Planın ne Gökbey?" dedi, Nihat.

"Evet, bir planın olduğu belli. Yapacağın şey imkansız değil ama çok fazla riski var." dedi, Mustafa.

"O riskleri alacağım."

"Sadece bu kadar mı?" dedi, Yasin.

"Asla sadece bu kadar olmaz." dedi, Nihat gülümsedi.

"Beyler, hazırlanın bu gece operasyona çıkıyoruz." dedi, Gökbey.

"İşte duymak istediğim şey!" dedi, Yaman.

"Özlemiştik!" dedi, Ertuğrul.

"Dinleyelim o zaman?" diyen, Nihat sohbete noktayı koymuştu.

"Öncelikle, Aziz hemen Zekeriya ile iletişime geç. Bana Caleb itinin yerini bulsun. Ayrıca o bölgenin en ince detayına kadar koordinatlarını istiyorum. Daha önce o bölgede ne varmış. Ne zamandır boş görüntüsü verilmiş? Caleb' ın ipleri kimin elinde? Acele etsin. Operasyon saatini ona göre planlayacağım."

"Emredersiniz!" diyerek Aziz yanlarından ayrıldı.

"Yaman, sen de birliğin olduğu bölgeye ait tüm bilgileri alıp gel."

"Caleb' ı mı alacağız?" dedi, Mustafa.

"Evet, alacağız. Öncesinde başka bir işimiz var."

"Görevden sapmıyor muyuz?" Dedi, Ertuğrul.

"Hayır, görevin tam olarak içinden geçeceğiz!"

"Yarın ki toplantıdan önce Araf' ı alacağız."

"Nasıl yani?" dedi, Mustafa.

"Zahur' a engel olan Celiül, ama o da Araf' ın desteği olmadan birliğin karşısına çıkamaz. Elindeki güçlerden birini almış olacağız. Diğer yandan Zahur bizim desteğimizle güçlenecek."

"Şimdi anlıyorum. Peki ya Fırat' a bundan neden bahsetmedin?" dedi, Mustafa kuşku ile bakıyordu.

"O da dahil kimse bilmemeli. Araf' ı bu gece alacağız."

"Ya Zahur, kardeşi olmadan seçim kabul etmezse?"

"Edecek. Ona bizzat bilgiyi ben vereceğim. Son ana kadar bekledikten sonra söyleyeceğim ki inandırıcı olsun. Araf' ı terör örgütünün kaçırdığına dair söylenti yayılmasına sebep olacağız."

"Peki, nerede saklayacağız?" dedi, Ertuğrul.

"Burada, gözümüzün önünde. Bu binanın altındaki yerde. Baygın tutacağız. Bizden asla haberi olmamalı."

"Anlaşıldı."

"Anlaşıldığı üzere görevimiz tamamen sessizliğe bağlı. Açığa çıkmadan, gerekmedikçe kan dökmeden bu işi bitireceğiz. Silah kullanmak yok. Kısacası birliğin içine hiç girmemişiz, asla orada olmamışız gibi olacak. Hiçbirimizin gölgesini bile görmeyecekler. Anlaşıldı mı?"

"Emredersiniz!"

Aziz, yanlarına gelerek, "Zekeriya ile şimdi tekrar iletişim kurduk. Özel olarak Gökbey' e iletmemi istediği bir şey var. Başkan' dan."

"Nedir?" dedi Gökbey.

"Caleb, kırmızı bültenle arananlar listesindeymiş. Başkan onu senden canlı olarak yakalayıp, Türkiye' ye getirmeni istiyor. Ayrıca Zekeriya şu an birliğe iha gönderiyor. Araf' ın odasına girdiği an bize bildirecek."

"Tamam, Aziz. Önce Araf!"

"Pekala, işler kızışıyor. Görev içinde görev olacak. Tam bizlik." dedi, Mustafa.

"Kim kim gidiyoruz Gökbey?" dedi, Nihat.

"Mustafa, Selvi, Yaman, Ertuğrul, Cahit ve ben."

"Geride kalanlar kaleyi koruyup görevlerini yapmaya devam edecekler. Aziz, Zekeriya' ya gerekli bilgiyi Yaman' a iletmesini söyle. Selvi' yi geride mevzilendireceğiz. Bizim gözümüz kulağımız olacak. Mustafa ve ben Araf' ı almak için içeriye gireceğiz. Cahit ve Ertuğrul siz gözlem yapıp aynı zamanda bizi koruyacaksınız. Operasyonumuzun adı Şafak. Anlaşıldı mı?"

"Anlaşıldı efendim!"

Yaklaşık 1 saat sonra ekip Şafak operasyonunu gerçekleştirmek üzere tüm hazırlıklarını yaparak yola çıktı.

Yeni bölümde görüşmek üzere... 🩶🤍🧡

Sevgiler.💐💐

Bölümdeki Yeni karakterleri nasıl buldunuz?

Gökbey' in planını nasıl buldunuz? Sizce işe yrayacak mı?

Sizce Fırat güvenilir mi?

Celiül katil olabilir mi?

Zahur ve Habur ne yapacak?

Gökbey' in Zayed' le görüşmesinden ortaya ne gibi teoriler çıkar?

Şafak operasyonu başarılı olur mu?

Gökbey ve ekibini sizce neler bekliyor?

Yıldızlara bakınca Süreyya' yı hatırlayan Gökbey için düşünceleriniz neler?

Neler düşüneceksiniz, hepsini çok merak ediyorum🥰

 

Loading...
0%