Yeni Üyelik
58.
Bölüm

BÖLÜM 55(Kaçak Aşk)

@nefelicalliope

Geldim geldim sabırsız bonjuklarım:) Süreyya ve Gökbey' i size emanet edip hemen kaçıyorum.

Öhöm bölüm sonu malum yüz kızartan sahnelerle karşılaşacaksınız! Uyarı spoi :)

Azcık yorumlara gelin de dertleşelim:) Hemen okuyup kaçıyorsunuz :( Yazarım nasılsın diyen yok hiç:(:)

 

"Sen tanıklık ettiğim aşkın doğuşusun! Parmak uçlarınla dokunduğun her noktada, tatlı bir iz bırakıyorsun. Gözlerinin değdiği her yerde büyülü izlerini keşfediyorum... Sana kabuslardan arınmış rüyalar armağan edebilmeyi çok isterdim Süreyya' m." Gökbey.

KAÇAK AŞIKLAR

Gökbey eve dönerken zihninde dönen, henüz yeni yakaladığı karanlık gölgelerin içinden çekip çıkardığı bu anıya tutunmuştu. Gülümsemesi yüzüne yayıldı.

Eve gitmişti gitmesine ama aklı bu gece Süreyya'ya yapacaklarındaydı. Süreyya ile az önce mesajlaşmışlardı birbirlerine iyi geceler dilemişlerdi.

Gökbey' in gecesinin iyi geçeceğinden emin olmak için tekrar geldiği yolları arşınlayarak Süreyya' nın evinin önüne geldi.

Yuvasından zorla koparılmış ama büyüyüp kanatlanınca hiç unutmadığı yuvasına dönen kuşlar gibi Süreyya'nın penceresine tünemişti.

Terasa çıktığında, penceresi açık uyuyor diye söylenemeye başladı. "Daha önce de demiştim ama demek ki kale alınmıyorum." dedi, canı sıkılsa da şimdilik bunu çözmesi gereken sorunlar kervanına ekleyerek sessizce içeriye süzüldü.

Süreyya' yı korkutmadan onu nasıl alıp gideceğini düşünürken, yatakta mırıldanan Süreyya'nın sesi kulağına geldi.

"Kabus mu görüyor." dedi, içinden ona yaklaşıp. Yüzündeki ifade endişelenmesine yol açtı. Bir an ne yapacağını düşünürken, eli düşünmeyi bırakıp saçlarına uzandı. Süreyya' nın herhangi bir tepki verip vermeyeceğini bekledi.

Tepki gelmeyince saçlarını okşadı. "Güzelim." dedi, fısıldayarak "O kabuslar, hala senin peşini bırakmadı mı? Elimde olsa da söküp alsam içinden onları. Belki de alırım." dedi, kendi kendine tebessüm ederek.

"Ulan Gökbey şu yaptığına bak el kadar yüreği olan can senin gibi koca adamı alıp oyuncak etti." dedi, Süreyya mırıltıyla "Gökbey." dedi, onun uyandığını fark edince "Buradayım sevgilim." dedi, fısıltıyla ama Süreyya hala uyuyordu. Uykusunda konuştuğunu fark ettiğinde Süreyya yüzünü buruşturarak tekrar "Hayır Gökbey!" dedi, ses tonu daha yüksekti.

Gökbey' in içinde ne kadar damar varsa sızım sızım sızladı. Ciğerini ateşe atmışlardı sanki yangısından çığlık atmamak için kendini tuttu. "Kabus görüyor ve sebebi benim!" dedi, kendine öfkelenerek.

Hiç düşünmeden yanına uzanıp ona sarıldı. "Süreyya' m can parem, ben buradayım." dedi, saçlarının üzerinden fısıltıyla konuştu. Süreyya da hiç yadırgamadan ona sarılan kollara sarıldı. Sıcaklığıyla tüyleri ürperen Gökbey, bir an dehşet içinde kaldı.

"Ben olduğumu biliyor mu ki? Böyle sarıp sarmaladı." diyerek homurdandı. O sırada Süreyya irkilerek uyandı ve tam çığlık atacakken Gökbey ağzını kapadı. İrileşmiş gözlerle ona dönen balköpüklerinde neredeyse aklını kaybedecekti. "Süreyya benim Gökbey." dedi hemen daha fazla korkmasını istemiyordu. Gözlerindeki köpükler okyanusun dalgası gibi gel gitler içindeydi. Nefes nefese kalan Süreyya Gökbey' in elini tutarak ağzından çekti.

Gökbey, suçunu kabul edercesine anında, "Özür dilerim sevgilim, seni korkutmak istememiştim." dediğinde, Süreyya "Senin varlığından korkmadım." dedi, hüzünlü sesiyle.

Sonra kendine gelerek silkendi. "Senin burada ne işin var be adam? Delirdin mi gece gece, hem sen nasıl içeriye girdin?" derken gözleri penceresine kaydı.

"Aklını mı yitirdin sen penceremden mi girdin?" dedi, şaşkın bir halde.

"İlk gelişim değil." dedi, Gökbey tebessüm m ederek "Ama seni de alıp gideceğim ilk gelişim oldu." dediğinde Süreyya ağzı acık ve irileşen gözleriyle baktı kaldı.

"Kapat ağzını da kalk hadi giyin de gidelim." dediğinde, Süreyya,

"Nereye? Ay aman nasıl? Niye? Off akıl bırakmadın." dedi, Gökbey kahkaha atmamak için kendini tutuyordu.

"Nereye olacak bana."

İyi de biz böyle bir şey konuşmadık. Sen eve hiç gitmedin mi yoksa? Ben anlamıyorum."

"Şimdi anlamasan da olur bebeğim, hadi giyin daha ne kadar bekleyeceğim."

"Gökbey?"

"Bebeğim."

"Bizim oralarda bir laf var."

"Neymiş o laf?"

"Alışmış kudurmuştan beterdir diye, ne oldu adam sana kudurdun mu gece gece evimi basıyorsun."

"Kusura bakma sevgilim, sen onu bana gündüz tamam demeden önce düşünecektin. Artık bu kuduruk adamla uğraşıp duracaksın."

"Ney dedim, ney? Ben neye tamam demişim?"

"Seni gece kaçıracağım dedim, sen de tamam dedin." dedi, muzipçe.

"Ay ben ona mı tamam dedim Gökbey, seni Allah kahretmesin ama sayılmaz sen benim boş anımdan faydalandın."

"Hiç başka yerlere girmeyelim bebeğim, ben dedim sen de tamam dedin şimdi borcunu ödeme zamanı."

"Alacaklı gibi gelmişsin tepeme! Sevgilim canım benim evden kaçırmak ne vallahi sen iyi değilsin."

"Değilim, evet senden ayrı kaldığım her an aklımı kaybediyorum sana demiştim."

"iyi de aşkım benim." dedi, yüzüğünü göstererek "Bak biz sözlendik, evleneceğiz ayrı kalamayacağız ki artık bu kuduruktuk niye?"

Gökbey başını geriye atarak kahkaha ile güldü. Süreyya yatakta daha çok doğrulup onun ağzına uzanıp eliyle kapatırken gözleri de adem elmasına kaydı. Bunu yaptığını fark eden Gökbey' in gözleri alev aldı da onun tenine değdiği her yeri de kendisiyle beraber yaktı.

Giydiği minicik askılı geceliğinin içinde sutyensiz olması da Gökbey' in göğsüne yaslanması ile daha beter hale gelmişti.

"Süreyya?" dedi, Gökbey elini ağzından çekerken bir elini de beline sarmıştı.

"Geceleri penceren açık uyumandan hoşlanmıyorum hem de bu incecik pürüzsüz tenini ortaya çıkaran geceliğinle neredeyse çıplaksın!" dedi, kaşlarını çatmıştı.

"Hava çok sıcak o yüzden." dedi, bir anda ne diyeceğini bilememişti.

"Sen de çok sıcaksın Süreyya, sıcacıksın tenin tenimi yakacak kadar sıcaksın." dedi, buğulu sesiyle.

Süreyya yine yutkundu. Sadece bu da değil, kadınlığı da ısınmaya başlamıştı. Gökbey' in yatak odasında ki varlığı ile zaten içinden çıkılamaz bir hisse kapılmıştı. Şimdi birde böyle onu yiyecekmiş gibi bakışı ve o tok erkeksi ama buğulu sesi onu çıldırtıyordu.

Gökbey, onun bakılışlarında gördüğü şehvetle aniden "Gidiyoruz!" dedi, onu belinden tuttuğu gibi halının üzerine bıraktı.

Süreyya küçük bir şaşkınlık nidası koparttı. "Ama?"

"Aması yok giyin hemen daha fazla sabredemeyeceğim." dedi, onu süzerken "Şu haline baksana sen beni öldüreceksin, bile bile canıma kıyacaksın!"

"Söylemesene şöyle!" dedi, onu bu kadar arzuluyor oluşundan hoşlanarak kıkırdadı.

Ne diyeyim? Ne haldeyim baksana, yanıp tutuşuyorum Süreyya, ölüyorum sana, sende tükenmem lazım. Lütfen giyinir misin yoksa seni olduğun gibi omzumda mı götüreyim?" dedi, tehditkar bakış atarak. Süreyya şuh sesi ile kahkaha attı.

"Tükenmek isteyen sadece sen misin?" dedi, ona yaklaşıp burnunun dibine girdiğinde vücutları bütünleşmişti.

İstekli bakışlarını yukarıya kaldırıp, Gökbey' in isyan etmeye hazır dudaklarına yapıştırdı. Amacı şimdilik ufak bir öpücüktü ama o öpücük asla ufak olarak kalmadı. Amacından şaşıp ikisinin de nevrini ters düz ederek alaşağı eden türdendi.

"Süreyya." dedi, tıslar gibi.

"Gökbey." dedi, Süreyya da nefes nefese.

"Giyin!" dedi, Gökbey, bir elini aralarına götürüp Süreyya' nın göğsünü avuçladı. Karşılığında Süreyya' dan gelen inleme sesiyle ürperdi.

Onun emriyle hiç tereddüt etmeden giyinmeye başlayan Süreyya kalbinin hızıyla yarışır gibi giyinmeye başladı.
Üzerine ince askılı bir elbise geçirdi. Sutyenini de çantasına atıp aldı.

"Bu yatığımıza inanamıyorum ikinci defa." dedi, "Sen iyi alıştın kaçmalara."

"Tek basıma mı kaçıyorum." dedi, Gökbey gülerek.

"Bensiz hele birkaç da sana dünya kaç bucak göstereyim."

"Benim dünyam sensin güzelim, kaç bucak bilemem gerisini." dediğinde, Süreyya kıkırdadı.

"Ağız tadıyla sana çemkiremiyorum bile."

"Çemkirirsin güzelim, önce şu evden bir çıkalım da."

Terasa çıktılar. Süreyya Gökbey' in suratına şüphe ile baktı.

"Bana buradan atlayacağımızı söylemeyeceksin değil mi?"

"Cıks." dedi, Gökbey, serseri bir şekilde tebessüm ederken dudağının bir kenarı yukarı kıvrıldı.

"Söylemeyeceğim güzelim direkt yapacağız." dediğinde, Süreyya "Hayatta olmaz! derken, ayını anda arkasını dönerek odasına girmeye yeltenemeden Gökbey onu bileğinden yakalayıp hızla kendisine çevirdiğinde, göğüsleri birbirine çarptı.

"Gökbey." dedi, fısıltıyla savrulan saclarının arasından açılan yüzü şaşkınla bakıyordu.

"Nereye Süreyya Hanım, borcunu ödeyeceksin daha." dedi, onun yoğun bakışlarına maruz kalırken.

Nefesi kesilen Süreyya için konuşmak zordu. "İyi de ben buradan atlayamam." dedi, Gökbey' in omzundan aşağıya eğilip baktı.

"Bana güvenmiyor musun?"

"Güveniyorum."

"O zaman beni izle önce ben ineceğim çantanı da bana ver. Aşağıda seni tutmak için bekliyor olacağım. Tamam mı Süreyya' m."

"Ama."

"Yok ama seni tutacağım." dediğinde, tereddüt eden bakışları teras ve Gökbey' in yüzünde gezindi.

"Seni asla düşürmem Süreyya."

"Sen delisin, aklını oynattın. Hayır, yani sen aklını oynattın diye ben niye oynatmak zorundayım. Mis gibi kapı var işte oradan çıkalım. Sessiz oluruz, yaptığımız zaten çılgınca ergen gençler gibi evden kaçıyorum. Hepsi senin yüzünden." derken, Gökbey çoktan bu sırada terasın kenarına çıkmış ona pis pis eğlendiği belli bir şekilde sırıtırken. "Seni aşağıda bekliyorum." diyerek, atladığında Süreyya küçük bir çığlık attı. Eliyle ağzını kapatarak aşağıya baktı. Gökbey ona doğru başını kaldırıp gülümseyerek göz kırptı.

"Pislik, aklım çıktı. İyi misin?"

"Yanıma ne kadar hızlı gelirsen o kadar iyi olacağım kesin."

"Of!"

"Oflama da aşağıya gel. Çemkirmenin tamamını duyamadım hem ne diyordun?" dedi, fısıltıyla konuşuyorlardı.

"Ben diyorum başım kel, sen diyorsun çenen ne kadar güzel!" dedi, Gökbey kahkahasını tutamadı. "Ney ney? Yanıma gel de söyle Süreyya Hanım."

Hiç mi cesaretin yok? Sen kimin sevdiği kadınsın, bir hatırlatma daha lazım sana! Sanırım bu gece sana çok fazla şey hatırlatmak zorunda kalacağım." dedi, çapkın bir ifadeyle.

"Of, sussana sen biraz!" dedi, Süreyya gülmemek için kendini tutarken utandığını hissediyordu.

"Hadi bekliyorum biri gelecek şimdi acele et."

"Tamam, tamam seni muzur! Sanki ben senin gibi tecrübeliyim oradan oraya atlayıp uçmaya!"

"Hala çemkiriyorsun. Ben sana öğretirim merak etme. Sus Allah aşkına zor tutuyorum zaten kendimi gülmemek için." dedi,

Süreyya terasın kenarına çıkıp sıkıca tutundu.

"Çok yüksek değilmiş." dedi, kendi kendini teselli edercesine.

"Değil, güzelim burada yalı kazığına döndüm."

"Dön, beter ol Gökbey, beni bu hale düşürdün ya daha ben sana ne diyeyim."

"Gel gel yanımda çemkir. Yakından daha iyi alırsın hırsını."

"Tamam, sus geliyorum. Bak eğer düşersem çok fena rezil oluruz."

"Seni tutacağım. Düşmeyeceksin kendini bana bırak."

"Diyene bak, bıraktık bıraktık ne oldu başıma gelmeyen kalmadı."

"Daha çok şey gelecek kendini bırakmazsan." dediğinde, Süreyya kedini aşağıda onu bekleyen sevdiği adamın kollarına bırakarak atladı.

"Tuttum seni." dedi, Gökbey, birkaç saniye içinde Gökbey' in kucağında ellerini ağzına kapatmış çığlığı duyulmasın diye bir halde afallamış bir yüzle ona bakıyordu.

"Yüreğim ağzımda atarken onun bu şekilde, gamzesini ortaya çıkararak sırıtması normal miydi?" dedi içinden.

"Sen hep mi böyle deliydin? Ben niye daha önce fark edemedim?" dedi, Gökbey karşılığında aniden dudaklarına yapıştı.

Ardından, "Öyle her hünerimizi bir anda ortaya dökseydik heyecanımız kalmazdı Süreyya Hanım." dedi, onu yere indirerek çantasını eline tutuşturdu. "Çok şükür artık gidiyoruz."

"Gökbey?"

"Hım?" dedi, etrafı incelerken.

"Aşkım, sen yoksa beni de mi ajan yapmak istiyorsun? Eğitim gibi bir şey mi bu?" dedi, ona takılarak, Gökbey aniden durunca o da tökezledi. "Hiç fena olmazdı aslında." dedi onu süzerek.

"Ay yapmasana şöyle ani hareketler."

"Biliyor musun Süreyya, şu an seni kovalamayı ve kaçışını izlemeyi öyle çok isterdim ki!" dediğinde Süreyya'nın gözleri büyüdü.

"Biliyordum işte sende Leyla gibi kullanacaksın bunu of!" dediğinde, Gökbey yine güldü.

"Ama yapamıyorum. Peki neden?"

"Nedenmiş?"

"Çünkü kaçarken çığlıkta atıyorsun." dedi, muzipçe.

"Ha şunu bileydin. Yap ta basayım çığlığı bütün mahalle sesime ayaklansın."

"İşte içimde kaldı şu an mutsuzum." dediğinde, yalandan Süreyya keyiflendi.

"Demek ki yapamadığın bir şeyler varmış."

"Orası hiç belli olmaz sevgilim." dedi, tekrar yürümeye devam ettiler ve arabaya kadar koşar adım ilerlediler.

Süreyya arabaya bindiğinde rahat bir nefes aldı. "Kendimi senin yüzünden suçlu gibi hissediyorum."

"Bana teşekkür ediyorsun yani sana farklı şeyler hissettirdiğim için rica ederim güzelim." dedi, gülerek.

"Çok konuşma da çalıştır şu arabayı yakalanmadan gidelim." dedi, o da gülerek.

Gökbey, Süreyya' nın belinden kavramış onu kapattığı kapıya dayayıp, üzerine ağırlığını vererek nasıl hissettirdiğini, özlemi ile nasıl yanıp tutuştuğunu hissetmesini istiyordu. Bu sırada boynuna gömdüğü dudaklarıyla onu küçük küçük ısırıyor her yerine izini bırakıyordu.

Süreyya'dan gelen inleme sesiyle doğru noktalara temas ettiğini anlayarak serseri bir gülüşle onun kızaran yüzüne baktı.

"Manzaramdan memnunum." dedi, Süreyya kıkırdayarak "Ama sırtım acıyor." dedi, dudağını büzerek.

Gökbey, onun büzülen dudaklarına hamle yaparak aynı anda çığlık atmasına sebep olacak şekilde ani bir hareketle onu kucağına aldı. Bacaklarını onun bedenine istekle saran Süreyya dudaklarını duvaklarıyla buluşturdu.

Gökbey, anlık bir ayrılıkla "Benimde var hayalini kurduğum bir manzara." dediğinde, Süreyya tebessüm etti.

"Merak ediyorum neymiş o?" dediğinde, Gökbey onun yüzünü öptü. Her yerini sakallarının yüzünde iz bırakmasını ister gibi hırsla öpüyordu.

"Ölüyorum sana Süreyya, duruşun, göz süzüşün, o dolgun kiraz gibi dudakların içimde el bombası gibi patlıyor. Sanki içeriden beni yakıp yıkmak için var olmuşsun." dediğinde, Süreyya neşeyle kahkaha attı.

"Kahkahan ateşin içindeyken üzerime atılan buz gibi suya benziyor." dedi, onu kendisiyle beraber yatak odasına götürürken.

"Gökbey?"

"Söyle sevdiğim, söyle bir tanem?"

"Seni seviyorum. Seni o kadar çok seviyorum ki, kalbim içime sığmıyor. Sana bakarken patlayacakmış gibi her an heyecan peşimi bırakmıyor. Sanki beni aldın o yanıp kavrulduğun içine attın da halimi görmüyor duymuyorsun."

"Ben de sana ölüyorum be adam, ben... Ben, bu hissettiğim şeyle başa çıkamıyorum. Sensizken yerle gök bir araya gelip beni arasına almış da orada sıkıştırmış gibi oluyor yüreğim."

"Sen varken de ben aynısını yaşıyorum sevdiğim, hem çarem hem de derdimsin onu ne yapacağız?"

"Böyle konuşuyorsun beni daha da çok dellendiriyorsun. Ah Süreyya' m kendinden bir habersin. Kendinden haberin var mı senin? Ha bana neler ettiğinden, seni her gördüğümde beni tam kalbimden vurduğundan."

"Gökbey, sevgilim." diye fısıldadı Süreyya, "Ben artık dayanamıyorum." dedi, bir elini saçına uzatıp sertçe tuttu canı yanıyor muydu umurumda değildi, yüzüne daha yaklaştı gözlerinin içine baktı. Oradaki alevlerin içine gönül rızasıyla atlayıp yanmaya hazırdı.

"Kendi gözlerinin alevini, onun gözlerinde görmeye bayılıyordu. Aynı anda aynı şeyleri hissetmeleri mucize gibiydi.

Gökbey onu yatağa bıraktı. Üzerindeki tişörte uzandığında Süreyya öne atılarak, tişörtün ucundan yakaladı. Onu kendine çekti ve çıkardı. Elini kasığına doğru götürdüğünde, Gökbey inledi. Başını geriye attığında yutkundu. Süreyya oturduğu yerden ona bakınca heybetiyle içi ürperdi.

"Durma." dedi, Gökbey, homurdanarak "Durma, bana ne yaparsan ama durma sakın." dedi, Süreyya aldığı işaretle üzerindeki kotun kemerine uzandı. Oyalanmadan hızla açtı ardından da düğmeleri açtı. Gökbey neredeyse hırlar gibi bir ses çıkarıp pantolonunu tekmeleyerek çıkarıp attı.

Süreyya gördüğü manzarayla yutkundu. Gözleri irileşmişti. Gökbey' in onu bu denli arzuluyor olması içinde uyandırdığı his, tek bir hareketle yükseğe en yükseğe fırlatıyormuş gibi bir histi. Hızla atan kalbine elini koyduğunda onu izleyen Gökbey, üzerine eğilerek kalbinde olan elini öptü. Oradan dudaklarına yükseldi. Dudağını santim santim öperken acele etmedi.

Süreyya mırıldanarak kendini geriye çekti. Kendisiyle beraber boynuna asılarak onu da çekti. Gökbey, canını ver şimdi burada teslim et ruhunu dese ederdi. Öyle çaresiz, öyle hevesle öyle bir teslimiyetle bakıyordu savdığı kadına.

Süreyya üzerindeki ona fazla gelen kıyafetlere baktı. Fısıldayarak "Fazla giyiniğim." dedi, "Tenini hissetmek istiyorum." dedi, ellerini Gökbey' in kaslarının üzerinde gezdirerek.

Gökbey, Süreyya'nın elbisesini tek bir hareketi ile çıkardı. Yatakta geriye doğru uzanan Süreyya, davetkar bakışlarını ona dikti.

Bir eliyle sutyenine uzanmak isterken, Gökbey onu ani bir hareketi ile ters çevirdi. Sırtını diliyle boydan boya yalayarak sutyenin kopçasına kadar gitti ve dişleriyle onu çekip çıkardığında Süreyya inledi.

Gökbey, bir elini Süreyya' nın kalçasında gezdirdi. Sonra da öptü. Süreyya titrediğinde, kasığının içine eğildi. Sıcak nefesini hissettiği an titremesi daha da şiddetlendi. Gökbey, zevkten inleyerek külotunun kenarını da dişiyle tutup çekip çıkardı. Bacaklarının arasına düşen iç çamaşırının verdiği hisle Süreyya yeniden inledi. Dokunuşları öyle kısa ama öyle can alıcıydı ki Süreyya, delirmek üzereydi. Onu içinde, üzerinde istiyordu. Kasılan vücudu bunu Gökbey' e de gösteriyordu.

"Sabırsızlanma güzelim." dedi, "Önce tadına bakmak istiyorum. Çok özledim seni, yuvamı çok özledim." dedi, Süreyya' yı istediği pozisyona getirdi. Belinden tutarak onu kendine yaklaştırdı. Sırtı ona dönük olan Süreyya, sızlayan kadınlığı ile kıvranırken, "Gökbey..." diye fısıldadı. "Lütfen bekleme." dediğinde, Gökbey kalçasını avuçlayıp sıktı. Bacağının iç kısmına inen elini dili takip etti.

Her anın keyfini çıkarıyordu. İlk defa tadıyormuş gibiydi hiçbir noktasını atlamak istemiyordu. Kıvranan Süreyya yüzünü ona dönmek istediğinde,

"Hayır, böyle kal lütfen, seni sadece böyle izlemek bile tahrik olmama neden oluyor."

"Bana işkence ediyorsun. Seni görmek istiyorum. Sana dokunmak istiyorum." dedi, inleyerek tam o sırada Gökbey, elini kadınlığına sürttü. Hassas noktasına dokunduğu an vücudu yay gibi gerilerek yatağa düştü. Süreyya onun adını sayıklarken,

Gökbey, kadınlığına öpücük kondurdu. Onun daha da çıldırmasına sebep oldu. Ardından gelen darbelerle, Süreyya kıvranıyor ve inliyordu. Gökbey gülümsedi onu kıvrandırmak hoşuna gitmişti.

"Daha hızlı!" dedi, Süreyya "Ah sevgilim, daha hızlı lütfen." dedi, yalvarırcasına Gökbey onu dinliyordu. Hareketlerini hızlandırdı. Süreyya ağzının içinde titreyerek sarsılınca bir anda ondan uzaklaşıp, onu sırtüstü çevirdi. Süreyya aniden ona uzanarak dudaklarına yapıştı ve ağırlığını üzerine vermesini sağladı. Tenleri birbirine değdiği an ikisi de ürpererek inledi.

Kaslarının sertliğindeki vücuduna verdiği hisse bayılıyordu. Büyük bir açlıkla öptü. Nefessiz kalmıştı. Gökbey dudaklarını ısırarak bıraktığında, ağzında demir tadı aldı. Dudaklarını yalayarak göğsünün ucunu ağzına alan Gökbey' e baktı. Gözlerini bir an olsun ondan ayırmıyordu. Sıcak dilinin darbelerinin verdiği his ve zevkten titredi.

Ona yaklaştı ve saçlarından tutarak kendine çekti. "Dayanamıyorum artık!" dedi, buğulanan bakışlarını yüzünde gezdirdi. "Seni içimde istiyorum." Onu aniden yana itti ve üzerine çıktı. Bu ani hareketi beklemeyen Gökbey onun kalçalarını sıktı.

"Sen vermezsen ben alırım!" dedi, kadınlığını Gökbey' in sertliğine bastırdığında inledi. Süreyya keyifle güldü. İstediği tam olarak buydu.

Üzerine yerleşirken bir elini Gökbey' in kasıklarında değdirdi. Diğer elini kullanarak onu içine aldı. Gökbey gördüğü manzarayla zevkten patlamak üzereydi.

Süreyya tüm ihtişamıyla onun üzerindeydi. Sütun gibi bacakları ve terden boncuk boncuk olan buğday teniyle kalkıp inen kalbiyle yavaşaya üzerinde hareket etmeye başladı. O yükselip indikçe Gökbey inliyordu. Hareketleri yavaş başlamıştı ama artık daha da hızlanmıştı Gökbey onu belinden tutarken durdurdu ve kafasını geriye atıp isyan edercesine inlemesine sebep olarak içinden çıktı.

"Çok güzelsin kalbimi acıtacak kadar nefesimi, soluğumu kesecek kadar." dedi, yatağa yatırıp üzerine çıkarken, "Bacaklarını belime sar sevgilim. Daha da derinine girmek istiyorum. Seni daha fazla ve yakın hissetmem lazım." dedi, Onu saran kadının içine hızla girdiğinde Süreyya çığlık attı.

"Canın mı yandı? Canını mı yaktım." dedi, nefes nefese.

"Hayır, sen benim canımı yakamazsın. Devam et, durma." dedi, içeride kasılan duvarları Gökbey' i sıkarken.

Gökbey, bir ritim yakalayarak onun içini perişan ederken, Süreyya inliyordu. İnlemesini dudaklarıyla bastırdı.

Gökbey, aç ağzını Süreyya, o tatlı dilini ver bana." dedi, Süreyya itiraz etmeden dudaklarını araladığında, Gökbey diliyle onun sıcak dilini kavrarken ikisinden de yüksek sesli nir inleme koptu. Dudaklarından ayrılıp boynun kuytusuna ilerledi. Göğüslerine inerek emmeye başladı. Süreyya' nın iniltileri artmaya başladı.

"Çok hassaslar." dedi, Gökbey onun içinde gidip gelirken "Öyle güzeller ki." dedi, fısıldayarak Süreyya ona dokunma ihtiyacıyla göğsünden tutundu. Onu kendine çekmek istedi daha ne kadar içinde derininde olabilirse o kadar olsun istiyordu. Onun bu hareketleri Gökbey' i çılgına çevirse de daha da hızlandığında Süreyya kasılan vücuduna hükmedemiyordu.

Gökbey hızlandıkça, Süreyya inledi. Bacaklarını ona daha da sıkı sardı. Zevkin doruğuna ulaşmasına az kalmıştı. Elleriyle yatağın çarşaflarına asıldığında odada yankılan tenin tene değen sesleri kulaklarında sözü olmayan bir melodiye dönüştü.

Bak bize Süreyya, bize bak biz buyuz. Seninle ben bir bütünüz." dedi, Süreyya mecalsiz olan bakışlarını zorla aralayarak Gökbey' i ve onun içinde gelip gitmesini izledi. Dudaklarını ısırarak yaladı. Gökbey, aniden göbeğine eğildi ve öptü.

"Gökbey, sevgilim." dedi Süreyya sarsılmaya başlamıştı. "Ben, sanırım ben... dedi, kesik kesik.

"Biliyorum sevgilim." dedi, o da titreyerek nefes nefese kalan sesleri ile konuşuyorlardı. Birbirine karışmıştı tenleri nefesleri akılları yürekleri. "Gel bana güzelim, benimle gel Süreyya'm."

Süreyya'dan gelen çığlık ve kasılmayla beraber Gökbey de kendini bıraktı. İkisi de sarsılarak birbirlerine tutundular. Süreyya hafifçe doğrularak Gökbey' e sarıldı. Gökbey hala içinde gidip gelirken, Süreyya mecalsiz kollarını ona dolamış ve sıkı sıkı tutunmuştu. Gökbey artık daha yavaş hareket ediyordu. Yüzünü gömdüğü ve hiç ayrılmak istemediği boynundan kaldırdı. Zevkten tükenmiş olan kadınına baktı. Işıl ışıl ve buğulu bakan gözleriyle Süreyya kendine gelmeye çalışırken, onu alnından öptü. Saçlarına öpücük kondurdu. İçinden çıkarken onu kendine doğru çekti ve sarıldı. Tek eliyle göğsünün ucuyla oynarken hala nefes nefeseydi.

"Doyumsuz, koca bebeğim benim." dedi, Süreyya mırıldanarak ona daha da sokulurken.

Okuduk bitti mi? İyi madem yeni bölümde görüşmek üzere:) Yıldıza ucundan dokunsanız yeter zalimler:)))

 

Loading...
0%