Yeni Üyelik
62.
Bölüm

BÖLÜM 59(Tuzsuz Kahve)

@nefelicalliope

Selamlar, daha önce attığım yeni bölümün revize edilmiş hali. Süreyya ve Gökbe' e ait bölümlerin eksik olduğunu hissettim ve ikisine ait baya bölüm yazıp ekledim. Şimdi içime daha net sindi. 7000 kelime olmuş bu bölüm :)

Keyifle okuyup, yıldızımızı da parlatın nazar bonjuklarım :) Öpüldünüz...

Yorumlarınıza her zaman talibim. :)

Medyadaki şarkıyı mutlaka dinleyin... Efsane.

Nişan Merasimi

Yemekten sonra çay ve tatlı faslına geçildiğinde kapı çaldı.

"Ben açarım." Süreyya, Esma ve Mahir' i karşılamak için neredeyse koşar adım kapıya gitti. Kapıyı açar açmaz Esma' nın boynuna atladı.

"Esma, canım hoş geldiniz."

"Süreyya kuzum, hoş buldum."

"Çok özledim."

"Ben de özledim." Esma ve Süreyya ayrıldıktan sonra Mahir, buruk bir sesle konuştu. Elindeki hediye paketleri ile öylece yanlarında duruyordu.

"Beni özlememişsin."

"Kıskançlık yapma. İkinizi de çok özledim." Mahir gülümsedi. Elindeki paketleri kenara bıraktı ve Süreyya' ya sarıldı.

Herkes burada ve bizimkiler de sizi çok özledi. Hadi içeriye geçelim."

İçeriye girdiklerinde ortamın enerjisi bir anda değişti. Onları görünce mutlu oldular.

Zeynep koşarak Esma' nın kucağına atladı. "Eçmaa."

"Aşkım, prenses nasılsın bakalım?" Kucağına aldığı Zeynep' e sarılıp öptü.

"İyi çen? Hediye?" Zeynep' in söylediği şey herkesi güldürdü.

"Aldım prenses. Bak içeride gel beraber gidip alalım." Onu yere indirdi ve elinden tuttu. Hediye paketlerinin olduğu yere yönelerek onun için aldığı paketi alıp Zeynep' e verdi.

Zeynep aldığı paketle beraber süzülerek, babasının yanına koştu. Bu sırada Mahir, herkesle selamlaştı. Gökbey' e gelince durdu. Onu baştan aşağıya süzdü. Bir anlığına balayına çıkmadan önceki hali gözünün önüne gelince içi burkuldu.

"Nasılsın?"

"İyiyim sağ ol Mahir, sen nasılsın? İyi görünüyorsun." Gökbey Mahir' in ne hissettiğini yüzünden okudu.

"Beni boş ver. Seni böyle sağlıklı görmek beni mutlu etti." Samimiyeti yüzünden anlaşılıyordu. Ona sarıldığında bu samimiyet Gökbey' e de geçti. Gökbey de aynı şekilde sarıldı.

Onlar konuşurken Esma' da diğerleriyle sarılıp hasret giderdi.

Hikmet ve Münevver aynı anda, "Salın çocukları da bir oturup nefeslensinler. Onca yoldan geldiler."

"Aç mısınız çocuğum? Hemen size yemek hazırlayayım."

"Aç değiliz Münevver teyze, gelmeden önce yedik. Teşekkürler."

"Ama çaya ve tatlıya hayır demeyiz." Münevver Mahir' in çayı ne kadar sevdiğini biliyordu.

"Yemek için ısrar etmeyeceğim oğlum, çay ve tatlı için tam zamanında geldiniz. Hadi oturun ayakta kaldınız."

Süreyya ve Esma yan yana oturdu. Mahir, Esma' nın yanına Gökbey de yorgun kuşlar gibi Süreyya' nın yanına tünemişti.

"Artık sana yeni gelin diyebilirim. Balayınız nasıldı?"

"Güzeldi Leyla, her şey o kadar güzeldi ki... Hiç uyanmak istemediğim bir rüya gibiydi."

"Darısı Süreyya' nın başına."

"Çok uzak değil. Merak etme." Leyla kıkırdadı.

"Evet haberi alınca çok heyecanlandım. Tebrik ederim Gökbey, ikinizi de Allah tamamına erdirsin inşallah. Sizin adınıza çok mutluyum. Şahsen en birinci ve mükemmel eniştem artık sensin."

"Aşk olsun Esma, Mehmet gördün mü bak? Pabucumuz hemen de dama atıldı."

"Olur öyle Leyla' m, sen gücenme. Biz eskidik."

"Hadi oradan eskimişmiş." Leyla burun kıvırarak konuştu. Söylediği şey herkesi güldürdü.

"Ee, ne zaman şimdi nişanınız? Annen grup kurmuş. Ay Münevver teyze, sen grup kurmayı nereden öğrendin? Bir de tehdit eder gibi yazmışsın. Çok güldüm."

"Orasını karıştırma kızım, ya ne yapacaktım? Emrivaki yapmam lazımdı."

"Haklısın anne, diktatör gibi kadınsın maşaAllah hepimizi tek bir mesajla dize getiriyorsun. Sana ülkeyi versek onu da yönetirsin."

"Sus kız, sen anneyle dalga mı geçiyorsun?"

"Yok annem, estağfurullah." Yine kıkırdıyordu.

"Uğraşma annemle Leyla, telaşına verin. Haksız sayılmaz. Nasıl olacak bu kadar kısa sürede bende bilmiyorum."

"Olur olur. Her şeyi hallederiz. Sen canını sıkma."

"Babacığım sen onu anneme de anlat."

"Ben ona anlattım. Biz annenle konuştuk. Kendini çok yormayacak. Bu defa her şeyi organizasyon şirketi halledecek."

"Niyeymiş? Ben yapamıyor muyum Hikmet Bey?"

"Münevver, sen en güzelini yapıyorsun da çok yorulma diye, konuşmuştuk ya."

"Anlaşıldı anlaşıldı."

"Konuşma pek işe yaramış gibi durmuyor baba."

"Hikmet baba, ben Zekeriya' yla görüşürüm. Ben pek anlamam ama o her şeyi yapar."

"Sen dur oğlum, nişanı kız tarafı yapar. Senlik pek bir şey yok."

"Aynen Gökbey, sen sadece takımını giyip hazır ol." Ahmet gülümsedi.

"Olmaz ama öyle. Ben yardım edecektim. Münevver anneme söz verdim."

"Hiç uğraşma oğlum, bunlar benim de elimi eteğimi çektirdiler. Hikmet bana da aynı ültimatomu verdi."

"İçime sinmedi ama peki madem."

"Siner siner. Ben Ahmet' le konuştum. Onun arkadaşı ilgilenecek. Hatta arayıp konuştu."

"Evet Esma' yla Mahir' in düğünü için aradığım arkadaşım vardı ya işte o her şeyi halledecek. Siz sadece ne giyeceğinizi düşünün."

"Abi, teşekkür ederim. Çok hızlı oldu sanki. Ama konsepti konuşmayacak mıyız?"

"Ben konuştum canım, Serra ile Leyla da el attı. Merak etme, tam istediğin gibi sade, şık, samimi bir nişan olacak. Gerisi sürpriz olsun." Göz kırptı.

"Peki abi, size güveniyorum."

"Teşekkür ederim Ahmet."

"Rica ederim. Benim için zevk."

"Süreyya, ne giyeceksin?"

"Bilmem ki düşünmeye fırsatım olmadı."

"Ee, artık düşünmeye başla istersen, kendin tasarlasaydın ne güzel olurdu."

"Onu daha önce düşünmüştüm Esma ama onun için hiç vakit yok."

"Haklısın ee, o zaman yarın gidip bakalım mı?"

"Sen yorgun değil misin? Güniz, sen yarın müsait misin?"

"Senin için müsait olurum hayatım, sorun değil."

"Serra, Leyla siz?"

"Gideriz tabii tatlım, değil mi Leyla?"

"Herhalde birde soruyor musunuz? Yarını kızlar günü ilan ediyorum."

...

Münevver, ertesi gün yardımcılarıyla beraber eve gelecek olan temizlik şirketi ile ilgilenecekti.

Hikmet de bahçıvanları olan, Hüseyin Bey' le bahçenin düzenlenmesi ve bakımı için konuşacaktı. Öbür gün de organizasyon şirketi gelip bahçede çalışma yapacaktı.

Herkesin yoğun tempolu hayatları arasında böyle bir gün, kızlar için çok özel bir anlam taşıyordu. Kahvaltı için buluşma noktasına geldiklerinde, samimi kahkahalar ve sıcak sohbetlerle dolu bir güne başladılar.

Kahvaltı masasında, yok yoktu. Çeşitli lezzetlerle dolu bir sofrada herkes, birbirine tatlarından bahsediyor ve kahvaltının keyfini çıkarıyordu. Kahvaltı sırasında, birbirleriyle güzel anıları paylaşırken, nişan öncesi heyecanları ve planları hakkında konuştular.

"Kızlar, ne güzel görünüyorsunuz. Ben çok heyecanlıyım. Nereden başlayacağımı hiç bilmiyorum."

"Süreyya, canım sakin ol. Biz yanındayız sana nereden başlaman gerektiği konusunda yardım edeceğiz. Bu kahvaltıda buluşmak bahanemiz, asıl hedefimiz alışveriş ve tahmin et bakalım biz en çok hangi konuda iyiyiz." Esma' nın sözleri Süreyya' ya güven verdi.

"Tabii ki de alışverişte iyiyiz. Senin için en güzel elbiseyi seçeceğiz ama önce kahvaltımızı yapalım çok açım." Leyla gülümsedi.

"Evet güne birlikte başlamak, gerçekten çok iyi geldi. Merak etme hep birlikte hallederiz."

"Heyecanlı olman çok normal zaten olmalısın da." Güniz kıkırdadı.

"Evet ama bu biraz aşırı değil mi? İçimde tuhaf bir karmaşa var ama sanırım doğru elbiseyi bulacağım. Yine de sizlerin fikirlerine ihtiyacım var."

"Süreyya, bence biraz tarzının dışına çıkmalısın."

"Güniz haklı. Sana farklı tarzlar denemeni önerebiliriz. Böylelikle bakış açını değiştirebilirsin."

"Evet, bu fikir ilgimi çekti. Ama yine de içimdeki hissi dinlersem bana kırılmayın. Benim için en önemlisi rahatlık ve zarafet. Ama sizin fikirlerinize de açık olacağım."

"Anlaştık o zaman hadi bir an önce kahvaltı faslını bitirip alışverişe başlayalım. Ben de en az senin kadar heyecanlıyım."

"Ah Leyla, sen her zaman böylesin."

"Haklısın galiba Serra."

Kahvaltının ardından, nişan elbisesi ve ayakkabı seçimi için alışverişe çıktılar. Birlikte mağazalarda dolaşırken, birbirlerine önerilerde bulunup ve denemeler yaparak eğlenceli bir gün geçirdiler. Süreyya, her elbiseyi denediğinde kızlar heyecanla onu izliyor ve fikirlerini paylaşıyordu. En sonunda, tam da içine sinen mükemmel elbiseyi bulduklarında, herkesin içi rahat etti.

"Süreyya, bu elbise sana mükemmel oldu! Gökbey seni gördüğünde nefesi kesilecek."

"Öyle değil mi Leyla? Ben çok sevdim. Gerçekten içime sindi."

"Bence de Gökbey' in dibi düşecek."

"Canım gerçekten çok yakıştı ve güzel görünüyorsun."

"Teşekkür ederim kızlar, yanımda olduğunuz ve yardımlarınız için çok minnettarım. Gökbey' e gelince ona güzel bir sürpriz olacak."

Alışverişin ardından keyifli bir öğle yemeği yediler ve birlikte geçirdikleri bu özel günü hatırlayacakları anılarla dolu bir şekilde sonlandırdılar.

...

Sonunda o sihirli gün gelip çattı. Bugün sevdiğim adamla evliliğe giden yoldaki ilk adımı atacağız. Sadece Gökbey' i düşünmek bile bunun gerçek olduğunu iliklerime kadar hissettiriyor.

Süreyya, tüm hazırlıklarını odasında tamamlıyordu. Saç ve makyaj için ayna karşısına geçip oturdu. Esma ve Güniz de yanındaydı. Organizasyon ekibi sabah erkenden gelerek bahçede çalışmaya başlamıştı.

Kuaför saçını yapmaya başladığında, telefonu çaldı. Müsaade isteyerek telefonunu alıp açtı.

"Sevgilim, günaydın."

"Günaydın canım. Sesini duymak iyi hissettirdi."

"Süreyya, seni özledim. Akşama kadar beklemek çok zor. Şu an ne yapıyorsun?"

"Ben de seni özledim. Odamdayım, hazırlanmaya başladım. Aslında tam olarak kuaförüm saçıma başlamak üzereydi."

"Hım, kuaförün erkek mi?"

"Nasıl yani, bu nasıl soru Gökbey?"

"Baya işte duyduğun gibi, hem başka oda yok muydu?" Sesi huysuz geliyordu.

"Sen şu an beni kıskanıyor musun?"

"Kıskanamaz mıyım? Ayrıca hala soruma cevap vermedin?"

"Evet erkek sevgilim ve en rahat ettiğim yerde hazırlanmak bana daha mantıklı geldi. Kıskanabilirsin tabii hatta bu hoşuma gitti." Süreyya bu sırada daha rahat konuşmak için terasa çıktı.

"Öyle mi? Demek hoşuna gitti. Benim de içimin rahat etmesi gerek sevgilim."

"İçin rahat olabilir Gökbey, ben yalnızca seni seviyorum ve biz birkaç saat sonra nişanlanıyoruz. Zaten çok heyecanlıyım. Elim ayağıma dolanıyor."

"Bakayım sana, ne kadar heyecanlısın?"

"Gökbey, Alo?" Gökbey' in sesini duyuyordu ama telefondan gelmiyordu. Süreyya şaşkınlıkla telefona bakarken, ardından beline sarılan kollarla birlikte ürperdi.

"Gökbey, sana inanamıyorum. Burada ne işin var?"

"Seni özlediğimi söylemiştim." Süreyya' yı kendine çevirerek ona sarıldı.

"Ama nasıl? Aşağısı insan kaynıyor."

"Ve bunun bana engel olacağını mı düşündün? Ayrıca yeteneklerimi hala sorgulaman kalbimi kırdı." Tebessümü yüzüne yayıldı.

"Sen delisin. Bakayım tam olarak neresi kırılmış?" Gülümseyerek elini onun kalbinin üzerine koydu. Sonra da Gökbey' in kalbini öptü.

"Geçti mi?" Mırıldanarak konuştu.

"Süreyya, acaba nişan merasimini atlayıp hemen nikah mı kıysaydık?" Onu kendine daha da yaklaştırıp yanağından öptü. Üzerindeki ince sabahlığın omuz kısmı açılınca bakışlarını oraya çevirerek, omuzuna küçük bir öpücük kondurdu. Süreyya tatlı bir ürperti ile onunla göz göze geldi.

"Gökbey, şu an burada olmamalısın. Sana bu kadar yakın olunca mantıklı düşünemiyorum."

"Senden pek farklı sayılmam. Sevgilim kaçalım mı?" Gözlerindeki tehlikeli bakışlar Süreyya' ya tanıdık geldi.

"Ne? Hayır olmaz. Kaçamayız. Ben bu bakışları tanıyorum. Bırak beni içeride Esma ve Güniz var." Sözleri karşısında Gökbey sarsılarak sesli güldüğünde, Süreyya onun ağzını eliyle kapattı. "Sessiz olsana vallahi yine basılacağız."

Gökbey Süreyya' nın elini tutup dudaklarından çekti ve avucunun içine alarak öptü. "Süreyya güzel sevgilim. Bu saatten sonra basılsak da umurumda değil. Sen benimsin. Benim güzel gelinimsin." Tekrar öptü. O konuştukça Süreyya' nın kalbi hızla çarpmaya başladı. "Ayrıca sana seni çok sevdiğimi söylemem gerektiğini hissettim. Bir de..." Sözünü dudaklarını Süreyya' nın dudaklarına mühürleyerek tamamladı.

"Süreyya nerede kaldın? Sen kiminle konuşuyorsun? Geç kalacaksın buraya gelir misin?" Esma, içeriden seslenerek terasa çıktığında, gördüğü manzara karşısında küçük bir çığlık attı.

Süreyya ve Gökbey Esma' nın çığlığı ile birbirlerinden ayrıldı. Süreyya utanarak, "Ben sana basılacağız demedim mi?" Gökbey' den uzaklaşmaya çalışınca Gökbey onu belinden yakalayıp, "Esma sakin ol sadece gelinimi görmeye geldim." Yüzündeki sırıtma büyümüştü.

"Gökbey bırak beni şimdi diğerleri de gelecek." Bu sırada içeriden gelen Güniz' in sesi Süreyya' nın sözlerini doğruladı.

"Esma orada ne oluyor?" diyerek, Güniz de peşinden terasa çıkınca ortalık bir anda karıştı.

"Damat geline kaçmış." Güniz de sesli gülmeye başlamıştı. "Kusura bakmayın ama komiksiniz. Daha ne kadar bekleyeceğiz burada bari kuaförü de çağıralım saçını burada yapsın. Sen de başında beklersin." Esma ile göz göze gelip kıkırdadılar.

"Kızlar, tamam eğlenceniz bitti mi?"

"Yo, ben gayet eğlenmeye devam etmek istiyorum."

"Gıcıklaşmasana Güniz."

"Bırak sevgilim, benim için mahsuru yok. Seni hazırlanırken izleyebilirim."

"Sana kalsa zaten kamp kuracaksın buraya."

"İyi fikir aslında." Gökbey de kızlar da güldü.

"Gökbey!"

"Tamam gidiyorum. Akşama görüşürüz sevgilim." Bir anda seyircilerin varlığını da umursamadan Süreyya' nın dudaklarına uzanıp onu pekte kısa olmayacak şekilde tekrar öptü.

Süreyya onun tebessüm eden yüzüne afallayarak bakıp kızaran yanaklarına elini koyarak. "Arsız, piss! Herkesin içinde sen ne yaptığını zannediyorsun. Sana bunu ödeteceğim." dediği, sırada Gökbey çoktan terasın kenarına çıkmış ve aşağıya atlamıştı.

Esma ve Güniz şaşkınlık içinde olanları izlerken, aynı zamanda çok da keyif aldılar. Gülerek Süreyya ile birlikte terastan aşağıya baktıklarında Gökbey' in hızlı adımlarla uzaklaştığını gördüler. Ardından da birbirlerine baktılar.

Gökbey uzaklaştığı sırada ardından duyduğu sesle durdu.

"Gökbey oğlum?" Gökbey Münevver' in sesiyle olduğu yerde donup kaldı. Yavaşça arkasına döndü.

"Münevver anne."

"Senin ne işin var burada?"

"Ben, ben..." Düşün Gökbey, işte bu hiç iyi olmadı. Ne diyeceksin şimdi fena basıldın.

"Sen ne oğlum? Gelsene, orada öyle kaldın. Hem bak Trabzon' dan misafirlerimiz de geldi. Seni çok merak ediyorlardı. Gel de tanıştırayım. İyi oldu geldiğin."

"Tabii Münevver anne, geliyorum." Göz ucuyla terasa baktığında, kızların orada olmadığını gördü.

"Arsız mı?" Güniz sesli gülüyordu.

"Demek buluşmalarınız bu şekilde." Esma da gülüyordu.

"Of artık dilinizden kurtulamayacağım değil mi? Ne olur yapmayın."

"Süreyya geceleri de geliyor mu?"

"Esma!"

"Demek ki geliyor. Cık cık cık. Ne ayıp, Münevver teyzemle belki de bu konuyu konuşmalıyım."

"Konuşmana gerek yok. Zaten biliyor." Güniz şaşkınlıkla ağzını açtı. Süreyya mutsuz bir şekilde konuşmuştu.

"Ne?" Esma ve Güniz aynı anda bağırmıştı.

"Bağırmasanıza be yürüyün içeriye geçelim."

"Olmaz. Geçemeyiz. Bu konu için özel olarak Türk kahvesi yapıp geleceğim. Burada oturup bize yediğin her naneyi anlatacaksın."

"Esma dedim!"

"Haklı ama aşk olsun Süreyya, ajancılık mı oynuyorsunuz? Anlatsana tam olarak ne yapıyorsunuz?"

"Of Güniz of!"

Güniz tam ağzını açmak üzereyken, içeriden gelen kuaförün sesi Süreyya' yı kurtardı.

"Süreyya Hanım geliyor musunuz?"

"Evet geliyorum."

Esma ve Güniz ikilisi yan yana durup kollarını kendilerine dolayarak Süreyya'nın arkasından baktılar.

"Şanslısın, kaç bakalım."

"Bırakın konuşmayı da yardıma gelin."

Kızlar gülerek Süreyya' nın peşinden içeriye girdiler. Süreyya çok utanmıştı ama hazırlanması gerekiyordu. Derin bir nefes alarak kuaföre döndü.

"Başlayabiliriz."

"Tabii Süreyya Hanım."

Esma, Güniz' e bakarak, "Ben kahve yapmaya gidiyorum. Siz de içersiniz değil mi?"

Kuaför ve makyöz olumlu anlamda bir işaret yaptılar.

Esma, "Ben birazdan gelirim." diyerek aşağıya indiğinde, Gökbey' i salonda misafirlerin ortasında soru yağmuruna tutulmuş bir vaziyette görünce gülmesine engel olamadı.

Gökbey' le göz göze geldiğinde ona uyarıcı bir bakış attı.

"Gökbey, senin geleceğinden haberimiz yoktu."

"Benim de yoktu kızım, bir ihtiyacımız var mı diye sormaya gelmiş." Münevver konuşurken Esma kendini zor tuttu.

"Öyle mi Gökbey?"

"Evet Esma, senin bir ihtiyacın var mı? Ne olursa söyleyebilirsin." Esma' nın bakışlarındaki muzipliğe karşı birazcık çaresizce baktı. İçinden, eline düştük tabii uğraşacaksın.

"Teşekkürler şimdilik bir ihtiyacım yok ama olursa mutlaka söylerim. Ama sanırım sana burada daha çok ihtiyaç var." Etrafında oturan misafirleri göstererek. Onlarda Gökbey' i süzüyorlardı.

Süreyya'nın Halası, "Maşallah, maşallah. Münevver damadımız pek bir hoşmuş."

"Öyle gerçekten, dalyan gibi o gözlerin ne renk senin öyle oğlum? Ay maşallah." Süreyya' nın teyzesi de sohbete böylelikle dahil oldu. "Yaklaş bakayım, onlar nasıl mavi öyle? Bizim oraların mavisine benziyor. Nereliydin sen evladım?"

"Ay Neriman, ne yapacaksın nereli olduğunu. Darlamayın çocuğumu."

"Münevver ne dedim ben şimdi?"

"Urfa' lıyım efendim." Madem Süreyya onun için Urfa' yı seçmişti. Aynı yoldan ilerlemek mantıklıydı.

"Bak çocuk ne güzel cevap veriyor. Az müsaade ette konuşup sohbet edelim. Hazır bulmuşuz."

Gökbey gülümsemesine engel olamadı. Münevver' le göz göze gelince o da tebessüm etti.

"Urfa' lılar kara gözlü olmaz mı? Sen kimden aldın bu gözleri?" Teyzesi ısrarla soruyordu.

Esma da aralarına oturup olanları keyifle izlemeye karar verdi.

"Değil mi Neriman Teyzeciğim ben de hep merak etmişimdir."

"Dedemden." Sırala bakalım yalanları Gökbey, hepsini de aklında tutmayı unutma.

"Demek Dedenden, Deden de yakışıklı adammış belli boyundan posundan, maşallah." Halası da konuşmaya devam ediyordu.

"Teşekkür ederim efendim."

"Efendim ne ayol, bana artık Hala diyeceksin."

"Tabii Hala."

"Aferin, hemen de kapıyor. Ay ben seni çok sevdim."

"Sağ olun Hala."

"Ee, ne iş yapıyorsun?"

"Özel bir güvenlik şirketim var."

"O, işinde güzelmiş. İyi iyi."

"Tamam bu kadar sorgu sual yeter." Münevver araya girerek onu çok sıkıştırmalarına engel olmaya çalışıyordu.

Süreyya, olanlardan habersiz yukarıda hazırlanıyordu. Esma bir an önce ona olanları anlatmak istiyordu ama buradaki durumu da kaçırmak istemiyordu. Gökbey' in kıvranışlarını izlemekten büyük zevk alıyordu. Münevver konuyu değiştirmek için Esma' ya döndü.

"Esma kızım sen niye aşağıya indin?"

"Kahve yapacaktım."

"Ben de Sevinç' e kahve yapmasını söylemiştim. Söyle de fazladan sizin için de yapsın."

"Tamam." diyerek, mutfağa gitti. Ama çabucak geri döndü.

Süreyya'nın halasının sorgusu henüz bitmemişti. "Ee, Süreyya ile nerede tanıştınız?"

"Ne kadar çok sorun varmış?" Münevver' i artık sıcak basmaya başlamıştı.

"Olsun Münevver anne, sorun değil. Tabii soracaklar. Ben hallediyorum merak etmeyin." Gökbey Münevver' in telaşını anlayıp onun dert etmemesi için sakince cevap veriyordu.

"Ee, anlat oğlum aşk hikayelerini dinlemeyi çok severim."

"Pek seversin doğru." Münevver kendini tutamamıştı. Ona kınayıcı bir şekilde bakan hala umursamadı.

Biz aslında Süreyya' yla çocukluktan tanışıyoruz diyerek tüm hikayeyi anlatmayı çok istese de şimdilik başka bir şey anlatacaktı...

"Biz onunla bir yardım gecesinde tanıştık. Onu gördüğüm ilk anda etkilendim. Sonra da tereddüt etmeden tanışmak için yanına gittim."

"Ya, cesur erkeklere bayılırım oğlum. Aferin ee devam et." dediğinde, herkes sesli güldü.

Gökbey gülerken Esma da tam o sırada içeriye girmişti.

"Neyi kaçırdım, neye gülüyorsunuz?"

"Ay dur Esma araya girme. Ee, anlat oğlum."

"Onu gördüğüm anda can evimden vuruldum. Aşk derdine düştüğümü anladım. Hayatımda böyle bir güzelliğin olması için ne gerekiyorsa yapmalıyım dedim."

"Gökbey senin gibiler kaldı mı gerçekten? Şu an kalbim nasıl pır pır, Süreyya ne kadar da şanslı." İç çekiyordu.

Münevver' in duydukları karşısında içi eziliyordu. Gökbey' in duygularını bu şekilde açık ve net itiraf etmesi onu da duygulandırdı. Gözleri sulanarak Gökbey' e baktı.

"Ben de çok şanslıyım. Hatta daha da şanslıyım. Süreyya, hayatımda gördüğüm en güzel kalbe sahip. Kalbi uçsuz bucaksız denizler gibi sevgi dolu. Samimiyetine erişmek zor. O benim için paha biçilemez bir hediye."

Gökbey Süreyya' nın ailesi ile tanışıp konuşmaktan keyif alıyordu. Münevver' in arada bir onu kurtarmaya çalışmasını anlıyordu ancak rahatsız olmadan cevap vermek hoşuna gidiyordu. Ortamın ve bu insanların samimiyeti aksine hoşuna gitti.

"Gökbey, sen ona çok aşıksın oğlum. Umarım askınız hep taze kalır."

"Kalacak. Ona olan aşkım hiç bitmeyecek."

"Allah tamamına erdirsin oğlum, bunlar çok güzel duygular. Allah sizi ayırmasın."

"Amin Hala, amin."

"Sev oğlum, sevin. Şu hayatta sevgiden daha değerli ne var ki." Sesi dertli çıkmıştı.

Bu sırada kahveler geldi. Sevinç herkesin kahvesini dağıtıp, Esma' ya dönerek,

"Sizin kahveleriniz de mutfakta hazır alabilirsin."

"Tamam Sevinç abla birazdan alacağım."

"Bu kadar sohbet yeter. Gökbey sen benimle gelir misin? Ahmet de bahçede bak bakalım yardıma ihtiyacı var mı?"

"Tabii Münevver anne gidelim."

"Münevver, Gökbey kahvesini daha içmedi."

"Olsun kahvesini de alsın. Bahçeye bakmamız lazım orada içer."

"Ne kıymetli damadın varmış. Gidin bari."

Gökbey gülerken Esma da kahkaha attı. Gökbey, onun ne kadar eğlendiğinin farkındaydı ve olanları Süreyya' ya yetiştireceğini de biliyordu.

"Hadi oğlum." Kahvelerini de alıp bahçeye çıktılar. Esma da peşlerinden gitti.

"Kızım sen yukarıya çıkmayacak mıydın?"

"Şey evet çıkacaktım."

"Ee, o zaman Süreyya'yı yalnız bırakmayın."

Esma' nın mutsuz bir şekilde onaylaması Gökbey' in gülmesine sebep oldu.

"Oğlum gel, şuraya oturalım. İyi misin? Çok bunalmadın ya?"

"Yok Münevver anne sorun değil. Çok tatlılardı."

"Öyleler değil mi bir de fazla meraklılar. "İkisi de güldü.

"Kahvemizi içelim, seni soluklan diye kaçırdım."

"Anladım zaten teşekkür ederim. Hikmet baba nerede?"

"Onun dışarıda işleri vardı. Onları halledip hemen gelecek."

"Tamam benim yardım edebileceğim bir şey yok mu? Ahmet nerede ben onu bulayım."

"Bahçede bir yerdedir. Organizasyon şirketini kontrol ediyor."

"Ben de onların yanına gidip bakayım."

"Tamam git sen madem, yardım et. Pek heveslisin." gülümsedi.

"Evet sana yardım edecektim. Beraber yapacaktık ne güzel hevesim kursağımda kaldı."

"Ah sorma oğlum o konuda ben de dertliyim. Neyse düğüne artık o zaman gücü elimizde tutarız."

"Ne güzel dedin vallahi zaten düğünü erkek tarafı yapar değil mi? O zaman söz sahibi de olamazlar. Ama sen istediğini yapıp, her şeye karışabilirsin Münevver Sultan."

"Bak sen, ağzı da laf yapıyor." Bu söyledikleri Münevver' in çok hoşuna gitmişti.

"Ee, olsun o kadar. Hem biz kendi aramızda gizli bir grup da kurarız. Olmaz mı?" Göz kırptı.

"Sen benle eğleniyor musun yoksa? Koca adam yakışıyor mu hiç?"

"Yok hiç yapar mıyım? Ben ciddiyim. Aslında çok heyecanlıyım. Münevver anne yerimde duramıyorum içim kıpır kıpır, daha önce hiç böyle şeyler hissetmedim. Sanki içimde büyük bir enerji var."

"E, olsun o kadar oğlum, evliliğe giden yolda ilk adımı atıyorsunuz çok normal."

"Münevver anne?"

"Efendim çocuğum."

"Ben nişandan sonra nikahımız için çok beklemek istemiyorum."

"Evet oğlum, daha önce de söylemiştin." Tebessüm etti.

"Söylemiştim değil mi?" Elini saçlarına götürdü. Kafasını kaşır gibi yaptı. "Yani sizin içinde uygunsa birkaç ay sonra evlenelim."

"Evlenin oğlum, itirazımız yok ama yorgunluğumuz çıksın. Ne kadar sonra mesela?"

Gökbey, utana sıkıla bir çırpıda söyledi. "İki ay çok mu az olur."

"İki ay mı? Deli oğlan nişana ne gerek vardı o zaman hemen nikah kıysaydık."

"Ben dedim. Nikah yapalım dedim." dediğinde, Münevver gülerken kahvesini dökmemek için çaba harcasa da döküldü.

"İlahi Gökbey, kalk hadi kalk. Yardıma git. Senin de elin değsin."

Gökbey de gülüp, "Tamam gidiyorum." Gözleri bahçede Ahmet' i aradı.

Esma bu süreçte onları gizli gizli dinledikten sonra yukarıya çıktı. Kahveleri bırakıp Güniz' in kulağına Gökbey' in aşağıda yakalandığını söyledi.

"Siz ne fısıldaşıyorsunuz?"

"Hiç, Yok bir şey canım." Esma gülümsediğinde Süreyya ona şüpheyle baktı.

"Nasıl hiç? Güniz de kıkırdamaya başladı.

"Seninki aşağıdaymış. Kaçarken annene yakalanmış."

Süreyya oturduğu yerden zıplayarak ayağa kalktı.

"Ne? Nasıl?"

Kızlar artık kahkaha ile gülüyordu.

"Akraba kaynaşması." Esma göz kırptı.

"Sen ciddi misin Esma? Ama Gökbey ve akraba kaynaşması mı?" Oda dayanamamış gülmüştü.

"Bi ayıl artık Süreyya, şimdi bahçedeymiş. Ahmet abiye yardıma gitmiş."

"Ama Süreyya biliyor musun? Seni Halana öyle bir anlattı ki benim bile gözlerim doldu."

"Yaa..." Süreyya erimeye başlamıştı.

"Tamam şimdi yerine otur ve kahveni iç." Güniz emreder gibi konuştu.

"Ama ben de görmek istiyorum."

"Daha yeni gördün ya zaten şimdi odaklanmalısın."

"Ama."

"Aması yok Süreyya, bırak herkes işini yapsın. Gökbey de halinden memnundu."

"Peki." Yerine otururken huysuz bir tavırla arkadaşlarına baktı.

Süreyya hazırlıklarına devam ederken aşağıda da hummalı bir çalışma vardı. Hazırlıklar devam ederken Gökbey de Ahmet' le birlikte ne gerekiyorsa yardım ederek yaptı. işleri bitirdikten sonra kendisi de hazırlanmak için oradan ayrıldı. Sefer babasına daha önceden haber vermişti. Hazırlanmaya giderken onu tekrar aradı. Israrla onu almak istemesine rağmen kendisinin geleceğini söylemişti. Sefer ve Başkan birbirlerini önceden tanıyordu. Süreyya' yı ikisi isteyecekti.

Evin bahçesi, hafif bir akşam esintisiyle serinlemişti, çiçeklerin kokusu havaya yayılmıştı. İçeride, Süreyya' nın ailesi sabırsızlıkla bekliyordu. Süreyya ise odasında aynanın karşısında, kalbinin çarpıntısını durdurmaya çalışıyordu. Zilin sesini duyduğunda koşarak aşağıya indi.

Gökbey, bir yanında Sefer babası, bir yanında Başkan ve ekip arkadaşları ile Süreyya'nın evinin önünde toplandıklarında, kalplerinde tatlı bir heyecan vardı. Gökbey' in yüzü ciddiydi, ama gözlerinde sabah Süreyya' yı görmeye gelmiş olmanın tatlı görüntüsü vardı. Hızla atan kalbiyle beraber kendinden emin bir halde kapıyı çaldığında, içeriden gelen ayak sesleri, bekleyişin sona erdiğini işaret ediyordu. Kapıyı yardımcıları açarken, Süreyya ve ailesi de karşılama için yerini aldı. Hikmet Bey, Gökbey' i, Başkan ve Ekip arkadaşlarıyla birlikte içeriye davet etti. Ellerinde tuttukları çiçek ve çikolataları Süreyya' ya, Leyla' ya ve Serra' ya uzattılar. Misafirleri büyük salona alırken Süreyya, sabah olanları anımsadığında gözlerinde başlayıp yüzüne yayılan bir tebessümle Gökbey' e kaçamak bir bakış attı.

Oda, sıcak bir aile ortamıyla doluydu; duvarlardaki fotoğraflar, yılların birikimini ve anılarını yansıtıyordu. Ortam bir anda sessizleşti. Gökbey' in gözleri, Süreyya'yı tekrar bulduğunda, Süreyya, utangaç bir tebessümle Gökbey' e baktı. Gökbey, derin bir nefes aldı.

Başkan ve diğer misafirlerle birlikte herkes oturdu. Hikmet ev sahibi olarak söze ilk başlayan oldu.

"Hoş geldiniz. Nasılsınız?" Bakışları Başkanın üzerindeydi. Ama diğer adamı tanımıyordu.

"Hoş bulduk. İyiyiz teşekkürler Hikmet Bey, sizler de iyisiniz umarım."

"İyiyiz çok şükür. Gökbey oğlum beyefendi kim?"

"Sizi tanıştırayım Hikmet baba, Sefer babam biraz tuhaf oldu sanki farkındayım ama kendisi benim için babadan ötedir." Sefer oturduğu yerden kalktı ve Hikmet' e doğru yürüdü. Elini sıkmak için uzattığında Hikmet' te ayağa kalktı.

"Tanıştığıma çok memnun oldum. Sizi Gökbey' den çok duymuştum. Tanışmak böyle bir güne kısmetmiş."

"Ben de çok memnun oldum. Sanırım öyle, tekrar hoş geldiniz." El sıkıştıktan sonra, "Buyurun oturun lütfen, Gökbey için önemli olan bizim de başımızın tacıdır." İki tecrübeli adam birbirine bakıp tebessüm etti.

Süreyya, kahveleri hazırlamak için annesinin işaretiyle yanlarından ayrılıp mutfağa yöneldi. Diğerleri de onun peşinden gitti. Mutfakta havada tatlı bir telaş vardı. Süreyya, kahve yapımı için gerekli malzemeleri tezgaha koyarken, Esma cezveleri hazırlıyordu.

"Bugün her şey harika olmalı." Kahve fincanlarını dizdi.

"Merak etme, Süreyya bu daha başlangıç. Her şey yolunda gidecek." Bir yandan kahve çekirdeklerinin taze kokusu mutfağı doldurmaya başladı.

Süreyya, cezveye suyu koyarken derin bir nefes aldı ve "Bakalım, tam kıvamında köpüklü kahveler yapabilecek miyiz?"

"Tabii ki yaparız, Süreyya. Bu kadar hazırlıktan sonra, mükemmel kahveler yapacağız." diye onu cesaretlendirdi. Serra' nın elleri becerikli bir şekilde kahveyi ölçüp cezveye koyarken, mutfakta bir yandan da kahve yapmanın inceliklerini konuştular.

"Tamam, önce cezveyi biraz ısıtıp sonra kahveyi ekliyoruz." diye hatırlattı Güniz.

"Köpüklü olması için de en düşük ateşte yavaş yavaş pişireceğiz."

Süreyya, cezveyi ocakta dikkatlice karıştırırken, "Biliyor musunuz, annem bana kahve yapmanın bir sanat olduğunu söylerdi. Bugün bunu gerçekten hissediyorum."

O sırada Esma da küçük gül tabaklarını hazırlıyordu. Mutfağın sıcak atmosferinde kahve kokusu gittikçe yoğunlaşırken, kendi aralarında tatlı bir sohbet devam ediyordu.

"Süreyya tuzunu bol koy. Acıda koyabilirsin."

"Saçmalama Leyla, öyle bir şey yapmam."

"Neden? Bizimkilerin canı yok muydu? Serra bir şey desene?"

"Gitme üstüne Leyla, istemiyorsa yapmasın."

"İyi de adettendir."

"Cidden mi Esma? Sen de mi?"

"Süreyya haklı bence çok gereksiz."

"Sana kalsa her şey gereksiz Güniz, seni nasıl evlendireceğiz çok merak ediyorum."

"Güniz' imin üzerine gitmeyin. Tabii ondan normal bir şey beklemiyorum."

"Sürprizleri severim şekerim, biliyorsunuz." Göz kırptı.

"Hadi acele edelim biraz, böyle giderse kahveleri iki saate pişiremeyiz."

"Acele ettirmesene Leyla, zaten heyecandan titriyorum. Kesin içeriye götürürken dökeceğim."

"Bir şey olmaz. Söylenti o bir kere biz döktük mü Serra? Hayır dökmedik."

"Madem kendin cevaplayacaksın. Ne diye bana soruyorsun." Gülümsedi.

"Ay o lafın gelişiydi işte anlasanıza. Neyse biz işimize dönelim."

Kahveler de yavaş yavaş köpüklenmeye başlamıştı. Süreyya cezveyi ocaktan alıp dikkatlice fincanlara dökerken, arkadaşları da servis için hazırlık yapıyordu. Kahveler tepsiye dizildikten sonra herkes bir an durdu ve gözlerinin içine bakarak birbirlerine gülümsedi. "İşte," dedi, Süreyya, "İlk adım tamam. Şimdi geriye sadece kahveleri sunmak kaldı."

El birliğiyle tepsiyi hazırlayıp, son bir kez kontrol ettikten sonra, hep birlikte oturma odasına doğru ilerlediler. Herkes Süreyya'nın heyecanını paylaşıyor, ona moral veriyordu. Mutfakta geçen bu samimi ve heyecanlı anılar, isteme gününün en özel ve unutulmaz anlarından biri olarak hafızalarda yer etti. Süreyya, elindeki tepsiye minicik savunmasız bir bebekmiş gibi bakıyordu. O kadar hassas taşıyordu ki dökülme ihtimaline karşın aşırı stresliydi.

Süreyya, tepsideki kahveleri titizlikle taşırken içindeki heyecanı zorlukla bastırıyordu. Elleri hafifçe titriyor, kalbi hızla çarpıyordu. Ama bunu belli etmemeye çalışıyordu.

Gökbey' in kahvesini özenle tepsiden alıp ona uzatırken, bakışları karşılaştı. Gökbey' in gözlerinde derin bir sevgi ve sıcaklık hem bir huzur hem de bir merak vardı; bu bakışlar Süreyya' nın içindeki tedirginliği biraz olsun hafifletiyordu. Kahveyi uzattığında elleri hafifçe birbirine dokundu. O an, ikisi de zamanın durduğunu hissetti. Bakışları konuşuyor, sözlere gerek kalmıyordu.

Gökbey, kahveyi alırken gözlerini Süreyya'nın gözlerinden ayırmadı, bakışlarıyla ona olan aşkını ve minnettarlığını ifade ediyordu. Süreyya içinden, "Bu anı paylaşmak ne kadar özel." diye düşündü.

Gökbey kahveyi alıp nazikçe başını eğerek teşekkür etti. Süreyya, gözlerinde bir parıltıyla hafifçe gülümsedi. Bu sessiz an, aralarındaki bağı daha da güçlendiriyordu. Her şey sessizdi ama bir o kadar da anlamlıydı. Süreyya' nın içi sevgi ve huzurla dolarken, Gökbey' in gözlerinden onun da aynı duyguları hissettiğini anlayabiliyordu. İçinden, "Bu anı unutulmaz kılacağız, birlikte çok güzel bir geleceğe adım atıyoruz." diye düşündü.

O anın büyüsü içinde, aralarındaki sessiz anlaşma, her şeyi daha da anlamlı kılıyordu. Kahvelerini yudumlarken, göz göze gelmeleri bile onların birbirlerine olan sevgisini ve bağlılığını bir kez daha doğruluyordu. Aralarındaki sessiz diyalog, sözcüklere ihtiyaç duymadan her şeyi anlatıyordu. Gökbey, kahveyi yavaşça yudumlarken bakışlarını Süreyya'dan ayırmıyordu. O an, birbirlerinin gözlerinde kaybolmuşlardı. Sözsüz bir anlaşma, sessiz bir yemin gibiydi.

Başkan, ikisinin arasındaki sessiz konuşmaya şahit oldu. Elini Gökbey' in omuzuna dostça koyarak ona cesaret verdi. Başkan, derin bir nefes alarak Hikmet' e döndü ve konuşmaya başladı. "Öncelikle adım, Rauf Karabekir. Lütfen şu andan itibaren bana ismimle hitap edin." Bu kısa bilgiyle herkes bir anlık şaşkınlık yaşadı. Başkan ismini ilk defa dile getirmişti.

"Sefer ne diyorsun söze sen başlamak ister misin?"

"Teşekkür ederim Rauf, söylemek istediğim birkaç şey var. Gökbey' i her zaman oğlum gibi gördüm. Sanırım Gökbey' in burada üç tane babası var. Ne kadar şanslı olduğunun farkındasındır." Gökbey' e dönerek ona gülümsedi. Hikmet ve Rauf da gülümsemişti. Ardından devam etti.

"Ben Süreyya kızımla daha önce tanıştım ve onu çok sevdim. Sağ olsun Gökbey, onu bana getirdi. Onların birlikteyken ne kadar huzurlu ve mutlu olduklarına şahitlik ettim. Açıkçası bugünün gelmesini dört gözle bekliyordum. Çok şükür bugüne kavuşturana. Bu iki genç birbirini sevmiş beğenmiş. Evlenmeye karar vermişler. Bizlere de onlara bu yolda destek olmak düşer. Lafı uzatmadan diyeceğim şu ki kızınızı gözünüz kapalı emanet edebilirsiniz. Gökbey' e her konuda kefilim. Müsaadenizle gerisini Rauf' a bırakmak isterim. Ne de olsa o da babası sayılır."

Hikmet dikkatle Sefer' i dinledi ve başıyla onaylama hareketi yaptı. Sözü Sefer' den alan Rauf tebessüm ederek konuşmaya başladı.

"Hikmet Bey, Münevver Hanım, bu akşam burada bulunmamızın özel bir nedeni var. Hepimizin tanıdığı ve sevdiği, dürüstlüğü ve çalışkanlığıyla takdir ettiğimiz Gökbey oğlumuz, kızınız Süreyya' ya olan sevgisini ve bağlılığını sizlerin huzurunda dile getirmek istiyor. Gökbey, kalbinin sahibini buldu ve hayatını Süreyya ile birleştirmek istiyor. Sizden, kızınız Süreyya' yı Gökbey' e istemek için buradayız. Lafı daha fazla uzatmadan, Allah' ın emri Peygamber' in kavliyle Süreyya Feray' ı, Akif Esat Gökbey' e istiyoruz."

Hikmet, gözlerinde bir parıltıyla Sefer' e, Rauf' a ve ardından Gökbey' e baktı. Kalbi, bu dürüst ve samimi genç adamın kızını ne kadar çok sevdiğini hissedebiliyordu.

"Rauf Bey, Sefer bey, Gökbey' in dürüstlüğü, çalışkanlığı ve iyi niyetiyle gönlümüzde özel bir yeri var. Kızım Süreyya' nın mutluluğu, bizim için her şeyden önemli. Onun mutlu olacağına inandığımız birine emanet etmek, bizim için bir gurur kaynağı olur. Gökbey' i tanıdığımızdan beri, bu sorumluluğu layıkıyla taşıyacağına inancımız tam. Gerçi babalar kızlarına gelince biraz fazla düşkündür. Kızımızın kalbini çalan adamların hepsi gözümüze belalı hırsızlar gibi görünür. Neyse ki Gökbey bu konuda gönlümüzü almayı başardı."

"Bilirim bilmez miyim?" Sefer' in yarasına parmak bastığından habersiz olan Hikmet sesindeki sızıyı sezdi.

"Ee, Münevver Sultan ne dersin? Kızımızı vermeye gönlün razı mı?"

"Razıyım Hikmet, ikisi de benim evladım."

Hikmet kızıyla göz göze geldi. "Kızım, sana da sormam lazım. Gökbey' le evlenmek istiyor musun?"

Süreyya, yine utanmıştı. İstiyordu elbette ama böyle herkesin içinde ne diyeceğini şaşırdı. Ne zormuş konuşmak. Sonra kendini topladı. Bakışlarını kaldırdığında Gökbey' in sımsıcak gözleriyle buluşunca içindeki cesarete sarılıp. "Evet baba." diyebildi.

"O zaman herkesin gönlü ve rızası olduğuna göre kızımız Süreyya' yı, Gökbey' e vermekten mutluluk duyarız."

Gökbey, büyük bir minnettarlık ve mutlulukla Hikmet' in ve Münevver' in elini öptü. Ardından Sefer ve Rauf' un da ellerini öptü. Aynı şekilde Süreyya' da ayağa kalkmış büyüklerinin ellerinden öpüyordu. Bu duygusal an, odadaki herkesi derinden etkiledi. Münevver Hanım gözyaşlarını silerken, Rauf mutlulukla ekibine ve aileye baktı. Gökbey' in arkadaşları da birbirlerine bakarak gülümsediler. Arkadaşlarının mutluluğuna tanıklık etmekten gurur duydular. Herkes Süreyya ve Gökbey çiftini tebrik etti.

Gökbey Süreyya'nın yanına giderek, ellerini nazikçe tuttu. Süreyya'nın gözlerinden akan birkaç damla yaş, sevincin ve mutluluğun göstergesiydi.

"Süreyya, canım sen neden ağlıyorsun." Süreyya' nın akan gözyaşını sildi.

"Heyecandan sanırım. Farkında değilim."

İkisinin de yüzlerindeki sevinç, odanın her köşesine yayıldı. Bu özel gece, iki ailenin birleştiği, sevgi ve umut dolu bir başlangıcın simgesiydi.

Rauf, elindeki yüzük kutusunu açarak, herkesin dikkatini topladı. Odaya duygusal bir sessizlik çöktü. Rauf, yüzükleri Hikmet' e uzattı ve konuşmaya başladı.

"Hikmet Bey, kızınız Süreyya ve Gökbey' in bu özel anında, yüzüklerini birlikte takmak için sizinle birlikte olmaktan büyük bir onur duyuyorum. Bu yüzükler, onların birbirine olan sevgisinin ve bağlılığının bir simgesi olacak. Hepimizin huzurunda, onların mutluluğuna tanıklık ederken, geleceğe dair umutlarımızı ve dualarımızı da bu yüzüklerle birlikte onlara armağan ediyoruz."

Hikmet, gözleri dolu dolu, Rauf' un elinden yüzükleri aldı. Derin bir nefes alarak, duygusal bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Rauf Bey, bu yüzükleri takmak benim için de büyük bir onur ve mutluluk. Kızım Süreyya ve Gökbey, sizlerin huzurunda birbirlerine olan sevgilerini ve bağlılıklarını bu yüzüklerle perçinleyecekler. Onların her zaman mutlu ve huzurlu olmalarını diliyorum. Süreyya, Gökbey' e olan sevgin ve bağlılığın, bu yüzükle birlikte daha da güçlensin. Gökbey, Süreyya' nın elini tutarken, ona her zaman sevgi ve sadakatle bağlı kal."

Bu sözler üzerine, Hikmet ve Rauf, yüzükleri Gökbey ve Süreyya' nın parmaklarına taktı. Sefer' de kurdeleyi kesince herkes alkışladı.

Süreyya ve Gökbey, yeni bir hayata adım attılar. Bu yüzükler, onların birbirlerine verdikleri sözün ve bir nişanesi olarak parıldıyordu. Gökbey ve Süreyya, yüzükler takıldığında göz göze geldiler ve birbirlerine sevgiyle bakıp sarıldılar.

Bu duygusal an, odadaki herkesin kalbine dokundu. Münevver, gözyaşlarını silerken, herkesin yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. Gece boyunca süren sohbetler, kahkahalar ve gözyaşları, bu özel anın ne kadar anlamlı ve unutulmaz olduğunu gösterecekti.

İsteme merasiminin ardından, herkes bahçeye doğru yöneldi. Bahçe, organizasyon şirketi tarafından özenle hazırlanmış, romantik ve zarif bir atmosfere bürünmüştü. Gökbey ve Süreyya'nın nişan töreni için her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü.

Bahçeye adım attığınızda, sizi göz alıcı bir manzara karşılıyordu. Girişte, çiçeklerle bezenmiş bir kemer bulunuyordu. Renkli ışıklar, ağaç dallarına ve beyaz örtülerle süslenmiş masaların üzerine romantik bir ışıltı yayıyordu. Ortada, misafirlerin etrafında toplanacağı küçük bir dans pisti vardı. Pist, yerdeki ışık oyunları ve çiçek yapraklarıyla süslenmişti. Canlı müzik için kurulmuş sahnede, bir grup sanatçı enstrümanlarını ayarlıyordu. Müziğin yumuşak melodileri, bahçenin her köşesine yayılıyordu. Misafirler yerlerine yerleşirken, hafif bir esinti, çiçeklerin kokusunu etrafa yayıyordu.

Süreyya, nişan merasimi için seçtiği siyah elbisesiyle adeta göz kamaştırıyordu. Elbise, ince işçilikle hazırlanmış ve her detayıyla mükemmel bir zarafet yansıtıyordu. Elbisenin üst kısmı, Süreyya'nın narin omuzlarını ve zarif boynunu ön plana çıkaran bir şekilde tasarlanmıştı. Omuzları açıkta bırakan ve vücudunu saran derin V yaka, elbisenin sofistike ve şık havasını pekiştiriyordu. Yakadaki ince dantel detaylar, elbiseye romantik bir dokunuş katıyordu.

Elbisenin beli, Süreyya' nın ince belini vurgulayan, sıkı bir kemerle tamamlanmıştı. Belden aşağıya doğru dökülen etek, hafif ve akıcı bir kumaştan yapılmıştı. Etek, yere kadar uzanıyor ve her adım attığında Süreyya' nın etrafında dalgalanıyordu. Eteğin alt kısmında, incecik dantel işlemeler ve ışıltılı taşlarla bezenmiş detaylar bulunuyordu, bu da elbiseye göz alıcı bir parlaklık katıyordu.

Elbisenin sırt kısmı, hafif bir dekolteyle tamamlanmış, düğmeler ve ince bağcıklarla süslenmişti. Bu detaylar, Süreyya'nın arkasından bakıldığında bile elbisenin ne kadar özenle tasarlandığını gözler önüne seriyordu. Elbisenin kumaşı, hafif bir saten dokusuna sahipti. Bu kumaş, Süreyya' nın hareket ettikçe her adımını akıcı bir hale getiriyordu. Süreyya, elbisesini tamamlamak için ince, bir kolye ve küçük, ışıltılı küpeler takmıştı. Saçları, doğal dalgalar halinde omuzlarına dökülüyordu. Hafif bir makyajla, doğal güzelliğini ön plana çıkaran Süreyya, adeta göz kamaştırıyordu.

Misafirler, Süreyya'nın bu elbiseyle ortaya çıkışını hayranlıkla izlerken, Gökbey' in gözleri sadece Süreyya'ya kilitlenmişti. Bu siyah elbise, Süreyya'nın asaletini mükemmel bir şekilde yansıtıyordu ve gecenin atmosferine büyülü bir hava katıyordu.

Gökbey, nişan merasimi için seçtiği lacivert takım elbisesiyle son derece şık görünüyordu. Takım elbise, onun güçlü ve kararlı duruşunu ön plana çıkaran, modern kesimi ve ince detaylarıyla göz dolduruyordu.

Takım elbisenin ceketi, Gökbey' in geniş omuzlarını vurgulayan, vücuduna tam oturan bir kesime sahipti. Ceketin yakası, klasik bir tarzda olup, hafifçe sivri uçlara sahipti. Lacivert rengin derinliği, ceketin kumaşındaki hafif parlak dokuyla birleşince, Gökbey' in görünümüne asil ve sofistike bir hava katıyordu.

Ceketin düğmeleri, siyah renkteydi ve ceketin rengine uyum sağlıyordu. Ceketin ceplerinde, ince dikiş detayları bulunuyordu. Gökbey' in göğüs cebinde, beyaz mendil, cekete ayrı bir şıklık katıyordu. Ceketin astarı, kaliteli kumaştan yapılmıştı ve iç kısımda gök mavisi ince bir desenle süslenmişti, bu da takıma özel bir dokunuş katıyordu.

Pantolon, ceketle aynı kumaştan yapılmış olup, modern ve dar kesimiyle Gökbey' in uzun boyunu ve düzgün fiziğini vurguluyordu. Pantolonun paçaları, ayakkabılarının üzerinde hafifçe kırılarak mükemmel bir uzunluktaydı. Ayakkabıları, klasik siyah deri ve parlak bir bitişe sahipti, bu da takımın genel bütünlüğünü tamamlıyordu.

Gökbey' in gömleği, saf beyaz renkteydi ve ince pamuklu kumaşıyla son derece şık görünüyordu. Gömlek, onun cildine nazikçe dokunuyor ve hareketlerini kısıtlamadan rahatlık sağlıyordu. Gömleğin yaka kısmı da, lacivert bir kravatla tamamlanmıştı. Kravat, takımla mükemmel bir uyum içinde olup, ince desenleriyle Gökbey' in genel görünümüne ince bir dokunuş katıyordu.

Gökbey' in saçları, her zamanki gibi özenle taranmış ve hafif bir şekillendirici ile düzgün bir görünüme kavuşturulmuştu. Yüzündeki hafif tebessüm ve gözlerindeki sevgi dolu bakışlar, onun bu özel gün için ne kadar heyecanlı ve mutlu olduğunu yansıtıyordu. Misafirler, Gökbey' in bu şık takım elbiseyle ortaya çıkışını hayranlıkla izlerken, onun karizmatik duruşu gecenin atmosferine daha da özel bir hava katıyordu.

Süreyya'nın yanında durduğunda, ikisi birlikte adeta bir peri masalından çıkmış gibiydiler. Gökbey 'in lacivert takım elbisesi, Süreyya'nın siyah elbisesiyle mükemmel bir uyum içindeydi.

İkisi de mutluluk ve heyecan içinde birbirlerine bakıyordu. Misafirler alkışlarla çifti karşılayarak, onların bu özel anına tanıklık etmenin sevincini yaşıyordu. Rauf ve Hikmet yüzükleri taktıktan sonra, nişan merasimi başlamıştı. Gökbey ve Süreyya, dans pistine doğru ilerledi. Müzik, yavaş ve romantik bir şarkıya dönüştü. İlk dansları için hazırdılar. Gökbey, Süreyya'nın elini nazikçe tuttu ve onu kendine çekti.

Çift, yavaşça dans etmeye başladı. Müzik, onların adımlarına eşlik ediyor, misafirler hayranlıkla bu romantik anı izliyordu. Bahçedeki ışıklar, dans pistini aydınlatıyor ve etrafı masalsı bir atmosfere bürüyordu. Gökbey ve Süreyya, birbirlerine sarılmış halde, müziğin ritmiyle birlikte hareket ediyorlardı. Süreyya'nın elbisesi, hafifçe rüzgarla dans ederken, Gökbey' in bakışları her an Süreyya' da kalıyordu. Gökbey ve Süreyya mutluluklarını müziğin melodisiyle beraber fısıldayarak paylaşıyordu. Süreyya tebessüm etti.

"Gözlerin mavinin mükemmel bir tonu, mutlu olduğunda bir şekilde daha çok parlıyorlar." Gökbey' in tebessümü yüzüne yayıldı. Bir elini Süreyya' nın yüzünde gezdirmeye başladı.

"Bazen, parmaklarım yavaşça yüzündeki çilleri takip ederken ya da ay ışığının teninde oynaşını seyrederken, insan nasıl hem bu kadar yakın, hem de bir o kadar uzak hissedebilir, şaşkınlıkla izliyorum. Mantıklı gelmeyen bir şeydi önceden. Şimdi, bu duyguların kökenini anlıyorum. Daha önce hiç bu kadar canlı hissetmemiştim."

"Seninle birlikteyken, beni hareket ettiriyormuş gibisin. Sanki aramıza bir mıknatıs var ve bizi hem birbirimize çekiyor hem de hareket ettiriyor. Ben de seninleyken aynı şeyi hissediyorum. Canlı capcanlı, damarlarımdaki kanın akış hızı kalbimin ritmiyle beraber hızlanıyor."

"Mühürlenmek dünyadaki yer çekimine benzer. Tüm merkezin yer değiştirir. Birden bire seni tutan şey dünya olmaktan çıkar. Senin için her şeyi yapıp, ihtiyacın olan her şey olmak istiyorum."

"Zaten oldun sevgilim."

Dans pistinin etrafında dizilen masalarda, misafirler keyifle sohbet ediyor, bu güzel gecenin tadını çıkarıyordu. Canlı müzik, misafirlerin ruhuna dokunarak, gece boyunca devam ediyordu. Dans bittikten sonra, Gökbey ve Süreyya, alkışlar eşliğinde misafirlerine dönerek teşekkür ettiler. Gökbey, mikrofonu eline alarak konuştu.

"Bu gece burada bizimle olduğunuz için hepinize çok teşekkür ediyoruz. Bu özel anımızı sizlerle paylaşmak, bizim için büyük bir mutluluk ve gurur kaynağı. Süreyya ile birlikte, hayatımızın geri kalanını sevgi ve mutlulukla paylaşacağımıza inanıyoruz." Süreyya, Gökbey'in elinden mikrofonu alarak ekledi.

"Bu geceyi unutulmaz kılan herkese teşekkür ederiz. Ailelerimize, arkadaşlarımıza ve tüm sevdiklerimize minnettarız. Hep birlikte daha güzel günler göreceğimize inancımız tam. Hepinizi çok seviyoruz."

Gece boyunca danslar, kahkahalar ve neşeli sohbetler sürdü. Gökbey ve Süreyya, misafirleriyle tek tek ilgilenerek, bu geceyi birlikte kutladılar. Bahçenin her köşesi, bu sevgi dolu anların tanığı oldu. Süreyya ve Gökbey'in hayatlarının yeni bir bölümüne attıkları adımın simgesi olarak hafızalara kazındı.

Gökbey ve Süreyya, nişan merasimindeki ilk danslarını yaparken, bahçenin geri kalanında da duygusal anlar yaşanıyordu. Çiftin romantik dansını izlerken, Münevver ve Hikmet, bahçenin bir köşesinde oturmuş, gözlerini kızlarından alamıyordu. Münevver, gözlerinde mutluluk gözyaşlarıyla, kızının büyümüş ve hayatının aşkını bulmuş olmasının gururunu yaşıyordu. Elini, eşinin elinin üzerine koyarak hafifçe sıktı ve derin bir nefes aldı.

"Hikmet, bak kızımız ne kadar mutlu görünüyor. Sanki daha dün doğmuş gibiydi, şimdi ise kendi hayatını kuruyor." Hikmet, gözlerini kızından ayırmadan, eşinin sözlerine başını sallayarak karşılık verdi. Gözlerinde duygusal bir ifade vardı; yılların birikimi, gurur ve sevgiyle dolu bir bakış.

"Evet, Münevver. Süreyya'nın bu kadar büyüdüğünü görmek, bir baba olarak hem gurur verici hem de biraz hüzünlü. Ama Gökbey' in ona ne kadar değer verdiğini görmek, içimi rahatlatıyor. Onu koruyup kollayacak birini buldu." Münevver, gözyaşlarını hafifçe silerken gülümsedi. Gökbey ve Süreyya'nın dans pistinde birbirlerine fısıldadıkları sözleri izlerken, kalbinde derin bir huzur hissetti.

"Hatırlıyor musun, Hikmet? Süreyya' yı küçükken elinden tutup parka götürdüğümüz günleri? Her zaman neşeli ve meraklıydı. Şimdi ise, hayatının yeni bir sayfasını açıyor." Hikmet, o eski günleri hatırlayarak hafifçe gülümsedi. Eşinin elini daha sıkı tutarak, bu anın değerini daha da içselleştirdi.

"Evet, hatırlıyorum. O günler, onun büyümesini izlemekle geçti. Şimdi ise, kendi ailesini kurma yolunda ilk adımlarını atıyor. Onun mutlu ve güvende olmasını izlemek, bir baba olarak en büyük dileğim." Münevver, eşinin sözlerinden etkilenerek başını onun omzuna yasladı. Gökbey ve Süreyya'nın dansı devam ederken, müziğin yumuşak melodileri etraflarını sarıyordu. Münevver, derin bir sevgi ve minnetle doluydu.

"Hikmet, biz elimizden gelenin en iyisini yaptık. Süreyya' yı sevgi ve değerlerle büyüttük. Şimdi onun kendi mutluluğunu bulduğunu görmek, en büyük ödülümüz." Hikmet, eşinin sözlerine içtenlikle katıldı.

"Evet, Münevver. Onu izlerken, içim huzurla doluyor. Gökbey ve Süreyya, birbirlerini sevip sayacakları bir hayat kuracaklar. Bu, bizim en büyük hayalimizdi." Çift, ellerini birbirine kenetlemiş halde, kızlarının mutluluğuna tanıklık ederken, gözlerinde yaşlarla gülümsedi. Gökbey ve Süreyya'nın dansı, sadece onların değil, ailelerinin de hayatındaki en özel anlardan biri olarak hafızalara kazındı.

Gökbey ve Süreyya' nın dansı devam ederken, Başkan, bahçede Hikmet' in yanında durdu. İkisi de çocuklarının mutluluğunu izlerken, Başkan, Hikmet Bey' e dönerek hafifçe gülümsedi.

"Hikmet Bey, sizinle bu özel gecede bir arada olmak büyük bir onur. Kızınız Süreyya, çok zarif ve güzel bir genç hanımefendi. Gökbey' in onu ne kadar sevdiğini ve değer verdiğini görmek, beni çok mutlu ediyor." Hikmet, Başkan' ın sözlerinden etkilenerek gülümsedi ve başıyla onayladı. O da gözlerini kızından ayırmadan cevap verdi.

"Rauf Bey, teşekkür ederim. Gökbey de çok değerli bir genç. Onun Süreyya'ya olan sevgisi ve saygısı, bizi çok mutlu etti. Bu iki gencin birbirini bulmuş olması, bizim için büyük bir şans." Başkan, derin bir nefes alarak Gökbey' e doğru baktı. Onun hakkında konuşurken gözlerinde gurur dolu bir ifade belirdi.

"Gökbey, benim için sadece bir çalışan değil, aynı zamanda bir oğul gibidir. Onun her adımını gururla izledim. Süreyya' yı tanıdığından beri, gözlerindeki mutluluk daha da arttı. Onların birlikte kuracakları hayatı düşünmek beni çok heyecanlandırıyor." Hikmet, Başkan' ın bu samimi sözlerine içtenlikle karşılık verdi. Kızının Gökbey ile mutlu bir geleceği olacağını bilmek, ona büyük bir huzur veriyordu.

"Rauf Bey, bu gece burada olup, bu mutluluğu bizimle paylaştığınız için minnettarım. Kızımın, sizin gibi değerli bir aile büyüğü tarafından kabul edilmesi, bizim için önemli" Başkan, Hikmet' in bu sözleri karşısında duygulandı ve elini Hikmet' in omzuna koyarak içtenlikle konuştu.

"Hikmet Bey, ailelerimiz bundan sonra daha da yakın olacak. Bizim için de bu önemli. Gökbey ve Süreyya' nın mutlu bir yuva kuracağına inanıyorum. Her iki aile olarak, onlara destek olmak ve yanlarında olmak bizim en büyük görevimiz." Hikmet, Başkan' ın bu dostane tavrı karşısında memnuniyetle gülümsedi ve elini Başkan' ın elinin üzerine koyarak sıkıca sıktı.

"Evet, Rauf Bey. Onların mutluluğu için elimizden geleni yapacağız. Süreyya ve Gökbey' in, sevgi ve anlayış dolu bir hayat kurmaları için biz her zaman yanlarında olacağız." Başkan ve Hikmet, bu anlamlı konuşmanın ardından, birbirlerine karşı duydukları saygı ve güvenle birlikte, çocuklarının mutluluğuna tanıklık etmenin verdiği huzurla dans eden çiftin keyfini çıkardılar. İki baba olarak, onların her zaman yanında olacaklarını ve destekleyeceklerini bilmek, bu özel geceyi daha da anlamlı kıldı.

Gökbey ve Süreyya' nın ilk dansının ardından, müzik daha hareketli bir parçaya geçti ve herkes dans pistine davet edildi. Çiftin arkadaşları, Nihat ve eşi İnci hep birlikte dans pistine doğru ilerlediler.

Bu sırada Zekeriya, Yasin ve Aziz, Gökbey' in etrafında toplanmış, onunla şakalaşıyorlardı.

"Gökbey, dikkat et. Artık evli adamlar kulübüne adım atıyorsun!"

"Evet, Gökbey. Süreyya'yı mutlu etmezsen biz buradayız, haberin olsun." Aziz gülerek ekledi.

"Tabii, tabii. Ama biz senin harika bir eş olacağından eminiz." Gökbey, arkadaşlarının bu samimi şakalarına gülerek karşılık verdi.

Pasta kesme zamanı geldiğinde, Gökbey ve Süreyya, büyük, beyaz bir pastanın başına geçtiler. Pasta, çiçek detayları ve romantik süslemelerle bezenmişti. Çift, birlikte pastayı keserken, ailesi ve arkadaşları alkışlarla ve tezahüratlarla onları destekledi.

Gökbey, pastadan ilk dilimi alarak nazikçe Süreyya' ya uzattı. Süreyya, gülümseyerek pastayı aldı ve ardından Gökbey' e bir dilim uzattı. Pasta kesiminin ardından, ikramlar servis edilmeye başlandı. Tatlılar ve içecekler eşliğinde keyifli sohbetlerine devam ettiler. Aybars, elinde bir dilim pasta ile masada oturan arkadaş grubuna katıldı ve gülerek konuştu.

"Gökbey ve Süreyya'nın mutluluğu için kadeh kaldırmalıyız." Arkadaş grubu, kadehlerini kaldırarak neşeyle birbirlerine baktı.

"Gökbey ve Süreyya' ya!" Dostluğun, sevginin ve mutluluğun paylaşıldığı anlarla doluydu.

Gökbey, Başkan' ın yanına gittiğinde, içindeki heyecan ve minnet duygularını gizleyemedi. Başkan, samimi bir gülümsemeyle karşısında duruyordu.

"Başkanım, size teşekkür etmek istiyorum. Bugün burada olmanız benim için gerçekten çok önemli. Sizin desteğiniz ve rehberliğiniz olmasaydı, bugün burada olamazdım." Başkan, Gökbey' in duygusal sözlerini dinlerken, onun omzuna dostça bir dokunuşla yanıt verdi.

"Gökbey, seninle gurur duyuyorum. Seni bu özel günde burada görmek beni gerçekten mutlu ediyor. Senin gibi bir yeteneği ekibimizde görmek, bizim için büyük bir kazanç." Gökbey'in yüzünde gurur ve minnet ifadesi bir arada beliriyordu.

"Başkanım, sizinle çalışmak benim için her zaman bir onur olmuştur. Sizin önderliğiniz altında büyümek ve gelişmek benim için gerçekten çok değerli." Başkan, Gökbey' in samimi sözlerine içtenlikle gülümseyerek karşılık verdi.

"Gökbey, senin başarılarını görmek beni her zaman mutlu etmiştir. İşte ve özel hayatında başarılı olmanı diliyorum. Süreyya ile birlikte mutlu bir yaşam sürmenizi temenni ediyorum." Gökbey' in yüzünde duygusal bir tebessüm belirdi.

"Çok teşekkür ederim, Başkanım. Sizin destek ve dualarınızı hissetmek gerçekten çok önemli. Süreyya ile birlikte, sizin öğretilerinizle ilerlemeye devam edeceğim." Bu samimi konuşmanın ardından, Başkan ve Gökbey, birbirlerine sıkı sıkıya sarıldılar.

Birkaç gündür çok hasta olduğum için bölümü yeni atabiliyorum. Henüz tam olarak iyileşemedim ama sizi de daha fazla bekletmek istemedim. Umarım bölümü seversiniz. Elimden geldiğince kontrol ederek attım. Hatam ve eksiğim varsa affola. Yeni bölümde görüşmek üzere, kendinize dikkat edin salgın varmış.

 

Loading...
0%