Yeni Üyelik
63.
Bölüm

BÖLÜM 60(Sürpriz Hayaller)

@nefelicalliope

Selamlar, sonunda geldim. Artık hasta değilim çok şükür sadece biraz halsizlik kaldı. Sizler nasılsınız nazar bonjuklarım? Sınavlarınız iyi geçmiştir umarım... Hakkınızda en hayırlısının ve gönlünüzden geçenin olmasını dilerim...

Bölüm size emanet;) Keyifle okuyun. Lütfen oy ve yorumlarınızı da benimle paylaşın. Sizi seviyorum... Bölüm sonuna doğru +18 imiz var bilginize.

 

Süreyya' nın telefonu çaldığında yoldaydı ve atölyeye gidiyordu.

"Nişanlım."

Gökbey' in gür ve sıcacık kahkahası arabanın içiyle beraber Süreyya' nın kalbini de doldurdu.

"Beni telefonuna nişanlım diye mi kaydettin?"

"Nereden anladın? Neden her şeyi hemen anlıyorsun? Bana söyleme zevki bırakmıyorsun." Süreyya' nın çocuksu mızmızlanan sesi Gökbey' i bir kere daha güldürdü.

"Peki, sen söyle sevgilim."

"Hayır geçti artık."

"Tamam hem zaten böylesini ben de kabul etmiyorum. Birlikteyken yüzüme söylersin."

"Pis ne olacak. Ne yapıyorsun? Neredesin?

"Yoldayım. Merkeze gidiyorum. Acil bir toplantı için çağrıldım. Sen?"

"Ben de yoldayım. Bugün Mihre' nin gelinliğini teslim edeceğim. Akşama kadar çalışmam gerekiyor."

"Peki ben çıkınca seni ararım."

"Tamam sevgilim. Kendine dikkat et."

"Sen de güzelim, öpüyorum."

"Ben de seni öpüyorum. Görüşürüz."

"Görüşürüz güzelim."

Gökbey, yüzündeki gülümsemenin sebebini düşünerek merkeze girdi. Asansörle operasyon merkezine çıktı. Zekeriya onu gördüğünde, yüzündeki gülümseme hala orada duruyordu.

"Hoş geldin Gökbey."

"Hoş buldum Zekeriya, herkes geldi mi?"

"Bir kısmı hala yolda, daha vaktimiz var."

"Anladım. Konunun ne olduğunu biliyor musun?"

"Evet ama Başkan bizzat kendisi açıklamak istiyor."

"Anladım."

"Gelsene içeriye geçelim. Kendime kahve almıştım, ister misin?"

"Olur sağ ol Zekeriya, herkes gelmeden seninle konuşmak istiyordum."

"Hayır olsun, yüzündeki gülümsemeyle bir ilgisi olabilir mi?"

Süreyya' nın söylediği şey aklına gelince, Gökbey yine tebessüm etti.

"Farklı bir konu Zekeriya."

"Ama önemli?"

"Evet hadi kahveyi söyle de konuşalım."

"Peki." Zekeriya, telefonu alıp Gökbey için kahve istedi. Kahve geldikten sonra karşılıklı oturdular.

"Ee anlat neler oluyor?"

"Öncelikle iki mevzu var. İlki Süreyya ile evlendikten sonra oturacağımız ev."

"Ee, bunun benimle ne ilgisi var?"

"Tam olarak da seninle ilgili Zekeriya, birde soruyor musun?"

İkisi de gülümsedi.

"Benden size ev bulmamı istiyorsun."

"Evet Süreyya' nın ailesine yakın olsun ama çok değil, ayrıca güvenlik Zekeriya, güvenlik benim için önemli."

"Anladım alacağın evde, evin çevresinde kimler oturuyor seceresini istiyorsun."

"Zekeriya, beni hiç yormamanı gerçekten seviyorum."

"Ev kolay da diğer iş, pis bir iş be Gökbey."

"Sen halledersin."

"Senin kadar detaycısını cidden görmedim."

"Onun güvende olduğundan emin olmam lazım, en azından evimizde."

"Haklısın site olabilir mi?"

"Olabilir."

"Peki daire mi? Villa mı?"

"Villa."

"Anlaşıldı. Başka istediğin bir özellik var mı?"

"Sana bırakıyorum."

"Emin misin?"

"Evet Zekeriya eminim."

"Bana olan güvenin gözlerimi yaşartıyor cidden."

"Sen de haklısın." Zekeriya da Gökbey de güldü.

"Peki diğer mevzu ne?"

"Mihre."

"Mihre mi? O da kim?"

"Mihre Çelebi. Onun hakkında her şeyi öğrenmek istiyorum."

"Kim bu kadın Gökbey? Bu bilgiler neyle ilgili?"

"Mihre, bir süre önce Süreyya' nın hayatına girdi. Onun için gelinlik tasarlıyor. Hatta bugün teslim edecekmiş, kısa süre sonra düğünü var ve bizde davetliyiz."

"Pekala ben bunda pek bir sorun göremiyorum?"

"O kadında beni rahatsız eden bir şey var."

"Acaba fazla mı paranoyaklık ediyorsun? Süreyya bir tasarımcı ve ona gelen herkesi didik didik araştıracak mıyız?"

"Gerekirse evet Zekeriya, araştıracağım. Sen yapmazsan ben yaparım."

"Ben onu mu kast ettim."

"Etmediğini biliyorum ama sana bazen fazla yükleniyormuşum gibi hissediyorum."

"Hislerinde yanılmıyorsun." Zekeriya sırıttı.

"Ee, ikna oldun mu? Yapacak mısın?"

"Sen ilk söylediğinde de ikna olmuştum Gökbey, hislerin beni hiçbir zaman yanıltmadı. Bunu sen de biliyorsun. Sen rahatsız olduysan araştırmaya her zaman değer."

"Sağ ol Zekeriya."

"Sen de Gökbey, yüzük yakıştı."

"Değil mi? Ben alışamam sanıyordum ama sanki hep oradaymış gibi hissediyorum. Enteresan bir şekilde hiç yabancılamadım."

"Enteresan olan senin şu an bunu söylüyor olman, onu seviyorsun ve o yüzük de senin için ondan bir parça."

"Haklısın onu nasıl özledim bilsen şaşarsın." Gökbey tebessüm etti.

"Ben artık seninle ilgili hiçbir şeye şaşırmıyorum."

Gökbey güldü. "Beni en iyi sen anlıyorsun işte." Bu sırada kapı açıldı ve içeriye ekibin kalanı girdi.

"Geç mi kaldık Zekeriya?"

"Yok Nihat abi, ama hepiniz geldiğinize göre Başkan' a haber verebilirim."

"Nasılsın Gökbey?"

"İyiyim abi sağ ol, sen nasılsın?"

"İyi çok şükür, sence yeni bir operasyon mu?"

"Benim de bilgim yok. Birazdan hep birlikte öğreneceğiz. Herkes iyi mi? O surat ne Mustafa?"

"İyiyim yok bir şey."

"Yasin?"

"Huysuzun teki, uykusuz kalmış ondan böyle boş ver."

Zekeriya Başkan' ın sekreterine haber verdi. "Başkan geliyor."

"Tamam hadi bakalım."

Kısa bir süre sonra Başkan odaya girdi. Herkes ayağa kalktı. "Başkanım."

"Oturun bakalım. Herkes iyidir umarım, lafı uzatmadan konuya gireceğim."

"Sizi dinliyoruz."

"Zekeriya dosyaları dağıt. Ben konuşurken inceleyin."

"Emredersiniz Başkanım." Zekeriya dosyaları tek tek herkesin önüne bıraktı.

"Anlaşılan caleb karşı taraf için değerliymiş."

"Bunun için geç kaldılar."

"Evet Gökbey ama bu onu istedikleri gerçeğini değiştirmiyor. Neyse ki biz alacağımızı aldık. Onlar henüz bunu bilmiyor. Devletimiz gerekli protokolü uyguluyor. Bize zaman tanıyacaklar. İki gün sonra operasyona çıkacaksınız. Operasyon İstanbul' da gerçekleşecek." Ekip bir yandan önündeki dosyaları incelerken bir yandan da Başkan' ı dinliyordu.

"Önemli bir teslimat söz konusu ve bu teslimatın yapılmasına engel olup ellerindekini biz ele geçireceğiz. İstediğiniz tüm bilgiler dosyada mevcut, tüm detaylarıyla inceleyin. Zekeriya Sevil, Ertuğrul, Ceylan ve Selçuk nerede?"

"Gelmek üzereler Başkan' ım."

"Anlaşıldı, onlar gelince çalışmaya hemen başlayın. Ceylan ve Selçuk sana burada yardımcı olacak. Ayrıca, gerekirse Ceylan da sahaya inecek."

"Emredersiniz."

"Gökbey, ellerindeki bilgiye ulaşmamız lazım, bu operasyon çok önemli o yüzden iyi hazırlanın."

"Başkanım bu yüzde doksandokuz tuzak."

"Evet, tuzak ve bizi tuzağa çektiklerinden emin olmalarını sağlayacaksınız. Size içerideki adamımız Ferda asıl teslimatı yapacak onlarla birlikte. Kod adı; Hayal. Onun kim olduğu ve oradaki sistemdeki görevi, görüntüsü her şey mevcut."

"Emredersiniz Başkanım. caleb ne olacak?"

"O bizden çıktı artık siyasi bir mesele. Elbette bizde kalacak. O caniyi iade etmeyeceğiz."

Gökbey' in keyfi yerine gelmişti. Tehlikeli bir tebessümle Başkana' a baktı. Başkan' da aynı ifade ile bakışlarına karşılık verdi. "Bundan sonrası sizde kolay gelsin." diyerek, odadan çıkarken, "Sağ olun Başkan' ım." diyerek, hepsi ayağa kalktı.

"Selçuk ve Ceylan Ankara Atak timinden mi?"

"Evet siz hiç karşılaşmadınız değil mi?"

"Yok, biz birlikte birebir çalışmadık ama Ceylan' ın methini daha önce çok duydum."

"İyi işte Zekeriya, işin kolaylaşacak."

"Orasından pek emin değilim."

"Niye öyle diyorsun lan hayırdır?"

"Mustafa üstüne gitme, biliyorsun kendinden daha zeki birine tahammülü yok." Yasin sırıtıyordu.

"Durum şimdi anlaşıldı." Mustafa da güldü.

"Saçmalamayın, ne alakası var. Başka işiniz yok mu sizin?"

"Sakin ol Zekeriya, benim favorim sensin." Gökbey' de sırıtıyordu.

"Ee, başlıyor muyuz? Bekleyecek miyiz?" Nihat da gülümsedi.

"Bekleyeceğiz. Kısa bir mola, gidip çay kahve için ben, size haber vereceğim."

"Tamam Zekeriya, çıkalım mı Gökbey?"

"Siz çıkın ben dosyayı biraz daha inceleyeceğim."

"Zekeriya operasyonun adı KİLİT1."

"Tamam Gökbey, bu arada Ankara ekibi de merkeze giriş yaptı."

"Sen tüm ekibi topla. Hemen planlamaya başlayalım."

"Tamam hallediyorum." Zekeriya 5 dakika içinde herkesi operasyon odasında toplamıştı.

"Hoş geldiniz. Nasılsınız?"

"İyiyiz Gökbey, Sağ ol. Siz?"

"Bizde iyiyiz. Herkes otursun. Zekeriya dosyaları dağıt."

"Tabii." Zekeriya yeni gelen herkese dosyaları dağıttı.

"Pekala, Yasin, Yaman ve Ceylan siz bize geçilen bilgiyi doğrulamak için kılık değiştirerek aldığımız konuma gideceksiniz. Konum doğruysa hemen harekete geçin ve oradaki malları ele geçirin. Bu süreçte size Zekeriya ve Selçuk merkezden destek olacak."

"Anlaşıldı Gökbey. Siz ne yapacaksınız?"

"Selvi, sen ve ben sevgili rolünde olacağız. Diğerleri de bize eşlik edecek. Nihat, Aziz sizde kılık değiştirip önceden gideceğimiz konumda gözlem yapmak için hazır olacaksınız. Ertuğrul ve Mustafa siz ikinci bir araçta gizli kozumuz olacaksınız."

"Anlaşıldı."

"Peki Başkan' ın bahsettiği Ferda?" Operasyon öncesi onunla iletişime geçmeyeceğiz. O bizi bulacak. Zekeriya görüntüsünü ve hakkındaki bilgileri ekrana ver."

"Anlaşıldı hemen hallediyorum." Zekeriya Ferda' ya ait bilgi ve görüntüleri ekrana verdi. Gökbey' de okuduğu bilgiler ışığında, Ferda hakkında konuşmaya başladı.

"Ferda yaklaşık üç yıl önce sisteme girmiş. Kod adı; Hayal, sisteme kendini kabul ettirmesi ve güvenlerini kazanması yaklaşık bir yıl sürmüş. İçerideki adamımızın açığa çıkmaması gerekiyor. Yani orada öyle bir kargaşa çıkartmalıyız ki ondaki usb 'yi sorunsuz ele geçirmeliyiz."

"Bir şey sorabilir miyim?"

"Sor Mustafa."

"Ferda bizi biliyor mu? Yani göreve hangimizin gideceğini ve ondan bilgiyi hangimizin alacağını nasıl anlayacak."

"Ferda hepimizi tanıyor. Bizden kim olursa olsun bilecek ve güvenecek. Bu göreve girmeden önce bilgilerimiz ve görüntümüz ona aktarılmış. Yani bu konuda huzursuz olmamızı gerektiren bir durum yok."

"Peki ya bizi satmışsa?"

"Nihat abi, bu her zaman öngördüğümüz bir şey maalesef ki bunu da kabullenerek oraya gideceğiz. Şu an ona güvenmekten başka çaremiz yok."

"Anladım Gökbey."

"Buradaki en önemli husus, onun açığa çıkmaması. Sistemin içinde bizden birinin olması büyük avantaj, biliyorsun bu tarz operasyonlarda bu bilgi bize bile en son verilir. Tıpkı bugün olduğu gibi. Diğer önemli hususta o bilgiye ulaşmak."

Gökbey, es verip bekledi ve devam etti. "Anlaşılmayan bir şey?"

Ekip birbirine baktı ve hep bir ağızdan "Yok." dedi.

"Ferda sağlam çıkmış. Üç yıl bir sistemin içinde olmak zor. Ayrıca orada neler yaşayıp gördüğünü bilmiyoruz."

"Evet Mustafa, öyle ama kendini korumasını bilmiştir. Ayrıca biz bilmiyoruz. Teşkilat biliyor. Bu durumda düşüneceğimiz şey şu anlık bu değil. Ferda' nın vereceği bilgiler arasında esas teslimatın yapılacağı konum ve bilgiler var."

"Vay be bile bile tuzağa gideceğiz. Görelim bakalım Ferda denilen ajanın marifetlerini neymiş."

"Hayırdır Mustafa, bakıyorum da Ferda fazlasıyla ilgini çekmiş görünüyor."

"Ne hayrı Nihat abi, ben operasyonun selameti açısından diyorum."

"Onu anladık." Nihat sırıtıyordu.

Mustafa kendi kendine söylenmeye başladı.

"Tamam beyler uzatmayalım. Hazırlık için iki günümüz var. Zekeriya sen Selçuk' la beraber tüm hazırlıkları yaparsın."

"Anlaşıldı Gökbey, peki ya ters bir durum olursa? Yani bir B planına ihtiyacımız yok mu?"

"Doğaçlama yapmayı düşünüyorum. Sence de uygun mu Zekeriya?"

"Sen ve doğaçlama?"

"Evet abi, neden şaşırdın?"

"Sen hiçbir zaman doğaçlama yapmadın. Aklında ne var?"

"Bu sefer yok abi bence B planına ihtiyaç duymayacağız."

"Sen öyle diyorsan."

"Planlamayı bitirdiğimize göre Zekeriya, sistemle ilgili ve caleb' la ilgili bulduğumuz her şeyin üzerinden tekrar geçelim. Hem aramıza yeni katılanlar da her şeye en başından vakıf olsun."

"Tabii şimdi hallediyorum bana bir dakika verin."

Zekeriya, bilgisayarının başına geçip birkaç tuşa bastı ve işte tüm bilgiler ekrana geldi.

Gökbey ve ekibi, her şeyin üzerinden en baştan yeniden geçmek için çalışmaya başlarken Süreyya da, Mihre' nin gelinliğinde ki son dokunuşları için çalışıyordu. Öğleden sonra olmuştu. Süreyya, çalan telefonunu almak için masaya yöneldi.

"Alo Mihre, merhaba?"

"Merhaba Süreyya, nasılsın?"

"İyiyim, teşekkürler, sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim canım, gelinliğimi almaya gelemeyeceğimi haber vermek için aradım."

"Öyle mi? Neden bir sorun mu var?"

"Hayır aslında yok ama acil bir durum için Urfa' ya gelmem gerekti. Ama gelinliğimi nişanlım, yani Pamir alacak. Senin içinde uygunsa tabii?"

"Elbette uygun, son dokunuşlarımı bitirmek üzereydim ben de nişanlın saat kaç gibi gelir?"

"İki saat sonra orada olacak. Bu arada banka bilgilerini bana gönderir misin?"

"Tamam tabii gönderirim ama acelesi yoktu."

"Biliyorum, teşekkür ederim kaparo bile almadan gelinliğimi tasarladın. Ödemeyi bugün halletmek istiyorum."

"Rica ederim ne demek Mihre, tamam bilgileri birazdan atarım."

"Düğünüme geliyorsunuz değil mi? Yani sen ve nişanlın?"

"Evet, elbette Gökbey' le konuştum. Birlikte geleceğiz."

"Çok memnun oldum. Pamir davetiyeyi de bırakacak. Süreyya, her şey için çok teşekkür ederim."

"Rica ederim Mihre, kendine dikkat et. Görüşürüz, öpüyorum. Bir şeye ihtiyacın olursa aramaktan çekinme lütfen."

"Ararım nazik teklifin için teşekkürler, ben de öpüyorum. Görüşürüz."

Süreyya telefonu kapattıktan sonra Mihre' ye hesap bilgilerini gönderip, bir saat daha gelinlik üzerinde çalıştıktan sonra mola verdi. Öğlen yemeği yememişti ve acıkmaya başlamıştı. Gökbey' le güzel bir akşam yemeği yiyebilme ihtimali vardı. O yüzden yemeği es geçip kendisine kahve koydu ve yanına birkaç atıştırmalık alarak koltuğa oturdu. Yirmi dakikalık bir molanın ardından gelinliğe son bir kez bakıp her şeyin yolunda olduğundan emin olarak paketleyip teslim etmeye hazır bir halde hazırladı. Ardından yarım kalan tuvalinin başına geçti. Saatine baktı, henüz vakit vardı. Boyalarını hazırlamaya başlamadan önce her zaman dinlediği müziği açtı ve çalışmasına devam etmeye başladı.

Kapı açıldığında, ani bir serin hava esintisi içeriye birinin gelişinin haberini verdi. Süreyya, esintiyi hissederek ardına döndüğünde, o tuhaf his Karadeniz' de aniden oluşan ve hızla ilerleyerek her yeri kaplayan bir sis bulutu gibi yine içini kapladı. Süreyya' nın gözleri istemsizce fal taşı gibi açıldı. Ardından kendini toparlayarak, gözlerini kıstı ve şu anlık şüphelerini bir kenara bırakarak karşısında duran adama dikkatle baktı. Gelen Pamir' di.

"Süreyya Hanım, merhaba."

Pamir' in sesinin, boynunun arkasında bir karıncalanma hissi olarak başlayan ve her geçen saniye yoğunlaşan garip bir farkındalığa neden olmasından rahatsızlık duysa da ona tebessüm etti.

"Merhaba Pamir Bey, hoş geldiniz."

Bu defa Pamir' in yüzüne yayılan geniş tebessümü ile midesinde bir huzursuzluk hissetti. Keskin bir nefes alıp ona doğru adım attığında, Pamir de aynısını yaptı ve elini uzattı. Süreyya ve Pamir tokalaştı. Pamir' in gözlerinde garip bilmiş bir parıltı vardı. Bir parçası o parıltının sebebini merak etti. Dilinin ucunda dans eden soruları şimdilik susturmak zorundaydı.

"Nasılsınız?"

Sesi derin ve pusluydu. Omuzlarındaki ve boynundaki kasları rahatlatmaya çalışarak gülümsedi.

"Teşekkür ederim iyiyim, siz nasılsınız?"

"Teşekkürler, sanırım Mihre size geleceğimden bahsetti."

"Ah, evet telefonda görüştük. Gelinliği hazır. Size içecek bir şey ikram edebilir miyim?"

"Nazik teklifiniz için teşekkür ederim ama inanın vaktim yok. Bu arada bu davetiye sizin için Mihre, özellikle unutmamamı rica etti. Gelirseniz ikimizde çok memnun olacağız."

Süreyya, davetiyeyi alıp elinde çevirdi ve açıp baktı.

"Çok güzel, elbette bizde gelmekten mutluluk duyacağız."

"Harika, o zaman artık emaneti alabilirim."

"Tabii." Süreyya hazırladığı gelinliği aldı ve Pamir' e verdi.

"Bunu bilerek mi yaptınız?"

Süreyya bu soru karşısında şaşkın bir ifade ile Pamir'e bakıp, "Tam olarak neyi?"

"Damadın gelinliği görmemesi için sizi Mihre mi tembihledi yoksa?" Sıcak samimi bir şekilde gülümsedi.

Süreyya, şaşkın ifadesini toparlayıp sesli güldü. "Evet bunu bilinçli yaptım ama Mihre' nin benden böyle bir talebi olmadı."

"Anlıyorum. Emeğiniz ve sabrınız için tekrar teşekkürler. Ayrıca yetenekli bir sanatçısınız." Süreyya' nın son çalışmasını işaret etti.

"Teşekkür ederim, ben tam olarak henüz kendime öyle demiyorum. Ayrıca rica ederim Mihre' yle çalışmak keyifliydi."

"Demelisiniz. O zaman düğünde görüşmek üzere diyelim mi?" derken, elini uzattı.

Süreyya Pamir' in elini sıkarken, "Görüşmek üzere, kendinize dikkat edin. Mihre' ye de selamlarımı iletirsiniz."

"Elbette, hoşçakalın."

"İyi günler."

Süreyya Pamir' in ardından kapanan kapıya baktı. Neydi bu sezginin de ötesinde hissettiği şey ve neden onu her gördüğünde bu duygu daha da güçleniyordu. Neden bu duyguyu görmezden gelip arkasını dönemiyordu.

Süreyya kısık bir nefes alıp verdi. Akşam olmak üzereydi ve acıkmıştı ayrıca Gökbey' den hala ses yoktu. Telefonunu alıp ona bir mesaj yazdı.

"Sevgilim, benim işim bitti sayılır. Sen ne durumdasın?"

"Benim ki de bitmek üzere güzelim, yemek yedin mi?"

"Tam olarak duymak istediğim şey ve hayır yemedim ayrıca çok acıktım."

"Ne yemek istersin?"

"Şu an çok yanlış bir soru soruyorsunJ Çünkü her şeyi yiyebilirim."

"Buna ben de dahil miyim?"

"Gökbey!"

"Ne?"

"Senin için her zaman özel bir yerim olduğunu biliyorsun."

"Bunu duymak benim iştahımı da açtı."

"Kes şunu!"

"Seni seviyorum Süreyya, en geç bir saate seni alırım."

"Ben de seni seviyorum. Ama atölyedeyim ve arabamda burada istersen bu seferlik bulunacağımız yere gelebilirim."

"Pekala o zaman şöyle yapalım. Bu akşam yemek benden olsun. Sana yemek hazırlayacağım. Ben alışveriş yapıp eve geçerim. Senin için de uygun mu?"

"Olur mantıklı şimdi trafikte bir sürü vakit kaybedeceğiz. En azından bundan kurtulmuş oluruz."

"Tamam sevgilim öptüm."

"Ben de canım."

Gökbey Süreyya' dan gelen mesajla saatin farkına vardı. Onunla yazıştıktan sonra artık saatlerin bir anlamının olduğunu kavrayabildiğine şaştı ve bu tebessüm etmesine sebep oldu.

"Seni gülümseten bir mesaj, ilginç?"

"Ben artık onunla ilgili hiçbir şeye şaşırmıyorum artık bence siz de öyle yapın."

"Yapma ya Zekeriya olayı çoktan çözmüş." Zekeriya da Mustafa da gülüyordu.

"Rahat bırakın adamı, ayrıca onu böyle görmek çok keyifli."

"Değil mi Nihat abi? Ben de öyle düşünüyorum."

"Abi sen yapma bari saat geç olmuş. Ben artık çıkıyorum. Siz de işiniz bitince çıkarsınız."

"Saat geç mi olmuş? Sen ciddi misin?" Yasin bilerek abartılı tondan konuştu.

"Sen saatin farkında olur muydun ki?"

"Ah Süreyya sen nelere kadirsin."

"Eh, cıvıtmayın lan! Nişanlıma yemek hazırlayacağım." Ekip arkadaşlarına serseri bir gülüş bırakıp kapıya yöneldi.

"Beyler, yarın görüşürüz." Gökbey, çıkarken ardından gelen gülme seslerine başını sağa sola çevirip gülerek karşılık verdi.

Alışveriş için markete girdiğinde, bu genelde nadiren yaptığı bir şeydi kendine şaşırdı. Acemi olduğu bir konuydu ama bunu Süreyya' ya hissettiremezdi. Yoldayken ne yapacağına karar vermişti. En iyi yaptığı yemek makarnaydı. Sos için gerekli olan malzemelerin bölümüne gitti ve ardından da salata malzemelerini alarak alışverişini özenle tamamlayıp eve geçti. Ayrıca ona küçük bir sürpriz de yapmayı planlıyordu. Tabii becerebilirse...

Süreyya Gökbey' le yazıştıktan sonra atölyesini toparladı ve çıktı. Bir süre trafiğe takıldı ama neyse ki çok geç kalmamıştı. Gökbey' in evine gelip arabasını otoparka park etti ve asansörle dairenin olduğu kata çıktı.

Gökbey mutfakta hummalı bir hazırlık içerisindeydi. Ocağın üzerindeki tencerede makarna kaynıyor, fırında pişen ekmeğin kokusu mutfağı dolduruyordu. Kapı çaldığında, içi heyecanla doldu. Süreyya gelmişti.

Kapıyı açtığında Süreyya' nın zarif gülümsemesiyle karşılaştı. Üzerindeki siyah sade elbise, onun güzelliğini ortaya çıkarıyordu. "Merhaba nişanlım." Tatlı sesi Gökbey' in tebessüm etmesine ve gözlerini ondan alamamasına neden oldu. Her zaman ki gibi büyüleyiciydi. Etkisi azalacak mıydı hiç sanmıyordu. Merhaba nişanlım diyen dudaklarına, kısa bir öpücük kondurdu. Gökbey bu şekilde merhaba diyordu.

"Girsene." Onu belinden tutup içeriye davet etti. Süreyya çantasını bırakıp Gökbey' in peşinden burnuna gelen taze ekmek kokusunu takip etti. İtiraf etmesi gerekirse çok şaşkındı. Gökbey' in evi ilk defa yemek kokuyordu. Hatta çoğu zaman onun bu evde hiç yemek yemediğini düşünüyordu.

Süreyya mutfağa girer girmez gözlerini genişçe açtı. "Çok güzel kokuyor makarna mı yapıyorsun ayrıca ekmek mi yaptın?"

"Seni şımartmak istedim. Süreyya onun mutfaktaki haline hala şaşkındı. Elinde değildi onu ilk defa böyle görüyordu. Kalbinin yumuşaklığını yaptığı ekmeğin kokusunda hissetti.

"Sen ve mutfak, pek bir arada düşünemediğim bir şeydi." diye şaşkınlığını dile getirdi.

"Belki de sana özel bir yetenek geliştirdim." dedi, Gökbey göz kırptı ve gülümsedi. Makarna tencisindeki sosu karıştırırken Süreyya' nın gözlerinde Gökbey' in bu çabasına duyduğu takdir ve sıcaklık okunuyordu.

"Seni bu kadar uğraştırdığıma inanamıyorum. Beni etkileyebilmek için mutfağa gireceğini hiç tahmin etmezdim."

"Senin için her şeyi yaparım derken öylesine söylemiyordum."

Süreyya, Gökbey' in yaptığı makarnaya hayranlıkla bakarken, "makarna konusunda benden daha iyi olabileceğini hiç düşünmemiştim." Gökbey kaşlarını kaldırarak gülümsedi.

"Yarışmamız mı gerekiyor." Bu sırada Süreyya yavaşça yanına geldi elindeki tahta kaşığı aldı.

"Belki bir gün yarışırız." Sosu karıştırırken aralarında sadece birkaç santim vardı. Gökbey onu süzerken Süreyya'nın dudakları hafif bir gülümseme ile kıvrılmıştı.

"Seninle yarışmak zor olur." diye, itiraf etti. "Senin makarnalarının efsane olduğunu duymuştum."

"Demek yeteneklerimi duydun." Süreyya gözlerini ona dikerek. "Esma." dedi, ikisi de güldü. "Ama bu akşam benim değil, senin yeteneklerini tatma zamanı."

"Sana layık olmasını umuyorum."

Süreyya elindeki kaşığı bırakıp Gökbey' in elini tuttu. "Bana olan sevgini kattığını görebiliyorum ve bu senin için artı puan." dedi, göz kırptı. Gözlerindeki sevgiyi ve tutkuyu net bir şekilde görebiliyordu çünkü Gökbey bakışlarıyla bunu Süreyya' ya her zaman hissettiriyordu.

"Ee, ben başka ne yapabilirim?" Gökbey' in elindeki bıçağa uzanıp, "salatayı ben yapabilirim."

"Olur." Parmakları zarif hareketlerle bıçağı kullanıp yıkanmış sebzeleri doğrarken, Gökbey' in gözleri istemsizce onun ellerinde ve yüzündeydi. Süreyya' nın narin boynu, omuzlarına düşen saçları Gökbey' in dikkatini dağıtıyordu.

"Bu akşam senin için özel bir şeyler hazırlamak istedim. Gözlerini Süreyya' dan ayırmadan.

Süreyya ona tatlı bir bakış atarak, "seninle vakit geçirmek zaten çok özel sevgilim." Süreyya dudağını yaladı. Gökbey' in bakışları Süreyya' nın dudaklarında bir an duraksadı. Bu bakışlar aralarındaki çekimi daha da belirgin hale getrdi.

Bir anlık sessizlik oldu, sadece tencereden çıkan buharın fısıltıları duyuldu. "Fazlasıyla emek harcamışsın." dedi, hafif bir endişe ile.

Gökbey, ona yaklaşarak "endişelenme, sen yanımda olduğun sürece her şey yolunda." Bu sözlerin ardından Süreyya'nın yanakları hafifçe kızardı.

Göz göze geldiklerinde aralarındaki elektrik adeta havada hissediliyordu.

Süreyya bıçağın ucunu Gökbey' e çevirerek eliyle omzuna dokundu. "Beni hep şımartıyorsun." dedi, gülümseyerek Gökbey bu dokunuşu hissettiğinde kalbi biraz daha hızlı atmaya başladı. Parmakları Süreyya' nın saçlarına doğru kaydı, ince telli saçları parmaklarının arasından akarken göz göze geldiler.

O sırada fırından gelen ekmeğin kokusu onları kendine getirdi. Gokbey "ekmek hazır sanırım." Biraz daha ciddileşerek ama içten içe Süreyya' ya daha da yakın olmak istediğini biliyordu. Fırına yöneldi ve kapattı. Ardından büyük bir özenle makarna sosunu karıştırdı. Süreyya' nın yüzündeki gülümseme mutfağı aydınlattı.

Masayı birlikte hazırladılar. Yemek masasında Gökbey, Süreyya' ya hazırladığı makarnayı sunarken, gözlerini ondan ayırmadı. "Hadi tat bakalım, umarım beğenirsin. Uzun zaman olmuştu."

Süreyya çatalını alıp tadına baktı. "Bu gerçekten de harika sevgilim, senin bu kadar yetenekli olduğunu bilseydim bunu daha önce yapmanı isterdim."

Gökbey Süreyya' nın bu sözlerinden memnun olmuş bir şekilde gülümsedi. Elini Süreyya' nın elinin üzerine koydu. "Her şeyi ilk andan ortaya dökmek olmazdı." Parmakları kenetlendiğinde aralarındaki elektrik yeniden ortaya çıkmak için can atıyordu.

"Seninle tanışmadan önce, böyle bir şeyin hayalini bile kuramazdım. Süreyya bana ne yaptın bilmiyorum ama sana her baktığımda içimde uyandırdığın hislerin içinde kayboluyorum sonra yolumu yine seninle buluyorum. Seni o kadar çok seviyorum ki bunu sana nasıl göstereceğimi düşünürken, elim ayağıma dolaşıyor ve sanki her şey birbirine giriyor."

"Bunu bana çok net ifade edip gösterebiliyorsun Gökbey, tıpkı şu an olduğun gibi. Seni tanımak oldukça keyifli, benim için seninleyken her şey o kadar gerçek ve güzel ki..."

"Evleniyoruz evimizden ve geleceğimizden bahsediyoruz. Tüm bunlar he şey o kadar mükemmel ki bazen korkuyorum. Bazen bu mutluluk, sen, elimden kayıp gidecekmişsin gibi hissediyorum ve bu anlarda aklımı yitirecekmişim gibi hissediyorum."

"Süreyya benim nazlı yarim, endişelenmeni istemiyorum ama evet bazen ben de hayalini bile kuramadığım şeyleri yaşarken, böyle hissettiğim zamanlar oluyor. Ama buna odaklanmak yerine yaşadığımız anlara odaklanıyorum. Sen de öyle yapabilirsin. Sadece birbirimize ve aşkımıza odaklanarak bu düşüncelerden arınabiliriz. Bizi, önümüzde güzel bir gelecek bekliyor. Büyüyecek olan ailemizi düşünelim. Çocuklarımızı düşünelim. Her şey değişti Süreyya, önceliklerim ve hayallerim her şey değişti. O her şey sensin ve her şeyimi değiştiren de sensin..."

"Çocuklarımız mı?"

"Evet neden şaşırdın? Çocuklarım olsun istiyorum. Büyük bir ailem olsun istiyorum. Tıpkı sizin ki gibi hayalimde öyle güzeller ki..."

"Çocuklarımız mı? Onları mı hayal ediyorsun?"

"Evet güzelim ediyorum. Özellikle nişanlandığımızdan bu yana aklımdan hiç çıkmıyor."

Süreyya utangaç ama memnun bir tebessümle Gökbey' e baktı.

"Bu gerçekten de güzel bir manzara." dedi, gözünün önüne gelen erkek bir çocuğun hayalini görürken, "gamzeleri olan mavi gözlü bir erkek çocuk."

"Sana benzesin diyorsun."

"Benzesin her şey sana benzesin, senin gibi güzel baksın. Merhameti kalbine sığmasın. Zekasıyla, kalbi ona rehber olsun."

"Kızımız da olsun, o da sana benzesin. Senin kadar cesur ve güçlü olsun. Kocaman bir kalbi olsun. Sevgi dolu, anlayışlı, mücadeleci olsun. Gözümün nuru olsun, tıpkı senin olduğun gibi."

İkisi de gözlerindeki pırıltıyla ve yeşeren umutlarıyla birbirlerine baktılar. "Bir gün tüm bunlar gerçek olacak sevgilim hem de yakın zamanda... Ve ben o günün gelmesini iple çekiyorum. Sen ve çocuklarım için ailem için atacağım her adım için çok heyecanlıyım."

"Günümün bu derece neşeleneceğini bilmiyordum. Birlikte hayal kurmak aynı hayali yaşamak... Nasip et Allah' ım." Yoğunlaşan bakışları birbirini buldu. Gökbey onunla ilgili her şeyi merak ediyordu. Tüm gün ondan haber alamamıştı ve bunu telafi etmeliydi.

"Ee, neler yaptın bugün? Seni tüm gün arayamadım ama hep aklımdaydın."

"Önemli değil. Yoğun olduğunu biliyorum."

"Önemli Süreyya, bundan sonra bu konuda daha hassas olacağım."

"Pekala bu kabul edilebilir."

"Aslında tek bir şeye odaklıydım. Biliyorsun Mihre' nin gelinliğinin teslim günüydü. Bütün gün onunla uğraşırken öğle yemeğini es geçmek zorunda kaldım."

"Öğün atlaman pek hoş değil."

"Biliyorum ama eğer akşamında senin elinden, böyle lezzetli yemekler yiyeceksem hep atlayabilirim."

İkisi de gülümsedi. Süreyya oturdukları kanepede Gökbey' in göğsüne doğru uzanmıştı. Gökbey bir kolunu onun beline sarmıştı.

"Mihre aradı gelinliği nişanlısının alacağını ve gelemeyeceğini haber verdi. Gelinlikle işim bitince biraz yarım kalan resmim üzerinde çalışmaya başladım. Onunla ilgilenirken de Pamir geldi."

"Pamir?"

"Evet Mihre' nin nişanlısı."

"Mihre' nin gelmeme sebebi neydi?" Gökbey soruyu sorarken, aşırı meraklı görünmek istemiyordu. Ses tonunu ve tavrını ona göre ayarlayıp konuştu.

"Evet bana da biraz tuhaf geldi. Sona gelmiştik ve geline teslim etmek isterdim ama acil bir işi çıkmış ve Urfa' ya gitmek zorunda kalmış. Bu arada Pamir, davetiyeyi de bıraktı. Düğün haftaya."

"Anladım. Pamir?"

"Evet."

"Soyadı ne?"

"Ben bilmiyorum. Şu an hatırlayamadım, neden?"

"Hiç öylesine sordum. Bu Pamir, senin için ne zaman Pamir oldu?"

"Nasıl yani?"

"Bilmem sonunda Bey kelimesi ya da soyadı çıkmadı söylerken."

Süreyya kıkırdadı. "Kıskanıyorsun ama—" derken, Gökbey ani bir refleksle onu belinden tutup koltuğa sırt üstü yatırdı ve üzerine eğilerek, "Evet Süreyya kıskanıyorum. Bir mahsuru mu var? Kıskanç bir adam olduğumu bu zamana kadar net göstermemiş olabilirim ama seni uçan kuştan bile kıskanma potansiyeline sahibim." Süreyya Gökbey' in altında gözlerini kırpıştırarak sesli güldü. Şaşkındı ama keyifte alıyordu. Gökbey' in bu yönüyle görmek ilginçti. Daha önce aralarında böyle bir mevzu bu kadar net bir şekilde konuşulmamıştı.

Saçından tutuğu tutamını eliyle sardı. "Saçının telinin rüzgârla temasını kıskanıyorum. Benim olmadığım her yerde etrafa saçtığın tebessümünü kıskanıyorum." Süreyya nefesini tuttuğundan habersizdi. Gözlerini bile kırpmadan Gökbey' in dudaklarından dökülen, kalbinin hızını değiştiren sözlerin dalga dalga ona çarpmasına hayretle bakıyordu.

"Gökbey sen..." dedi, fısıltıyla.

"Ben sana deliler gibi asığım Süreyya, şimdi nefes al ve bu aşk delisi benle ne yapacağına karar ver." Süreyya hiç tereddüt etmeden ona aşkla bakan bu aşk delisi adamı öptü. İçine sığmayan Gökbey sevgisini ona öpücüğüyle geçirmek istercesine öptü. Dünyayla bağlantılarının koptuğu o an işte böyle başladı. İkisi de kendi yörüngelerinden çıkıp birbirlerinin yörüngelerine girdi.

Koltukta başlattıkları kıvılcım Gökbey' in Süreyya' yı yatak odasına taşımasıyla alev alarak büyüdü. Alevlerin gölgesi yatak odasının her yerine yansıyor adeta içlerindeki tutkuyu dans ederek dışa vuruyordu.

Elbisemin altındaki eli yukarıya doğru gitti ve ılıklığı göğsümü kapladı. Nefesimi tutup bekledim sonra avucuyla göğüs ucumu okşayınca eridiğimi hissederek nefesimi geri bıraktım. Sonra eğilip beni öptü. Dili ağzımda, elleri göğsümdeydi. Beni yatağa mıhlayan sert ve ağır bedeni karşı koyulamazdı.

Dudakları dudaklarımdan ayrıldı, parmağı ile yaptığı harika işkencesini kesti. Parmakları göğsümün etrafına dolandı. Ellerim boynuna gitti ve diğer elimle de sırtını kavradım. Baldırımı kalçasına doladım. Sonra kasıldığımı hissettim.

Başını eğip gerdanımı öptü. Islanmıştım onu öyle çok özlemiştim ki kulağına eğilip "Seni özledim." diyerek, fısıltıyla konuştum.

Aramızda mesafe yoktu. Teninin yakıcı sıcaklığı, tenimin her yerini kavuruyordu. Kollarımdan kurtulup aşağı doğru süzülürken bana seksi ve boğuk gülüşünü gönderdi. Gülüşüne bayılıyordum. Islanmış tenime değen sıcak dilinin darbesiyle ürpererek irkildim. Sırtım yay gibi gerildi. Bir eliyle bacağımı geriye doğru açıp yüzüme memnun olmuş bir ifade ile baktı. "Her ne yapacaksan hemen yapmalısın." Sabırsızdım onu bir an önce içimde hissetmek istiyordum ona onun için ne kadar hazır olduğumu göstermek için yanıp tutuşuyordum.

"Sabırsızlanma sevgilim, daha yeni başlıyoruz." dedi, baldırımın iç kısmını kıvranmama neden olacak şekilde yaladı. İnlemem odanın içinde kayboldu. O sırada saçlarına uzandım ve sıkıca tuttum. Diliyle yaptığı şeyler midemin tatlı bir şekilde burulmasına ve inanılmaz bir hazzın doruk noktasına çıkmama sebep oluyordu. Bir süre böyle devam ettikten sonra üzerimde yükseldi. Beni izlemeye başladı.

"O kadar güzelsin ki senin bu anlarının hiçbir saniyesini kaçırmak istemiyorum. Tenin parıldıyor ve gözlerin, gözlerin Süreyya o bakışların içinde her defasında kaybolacakmış gibi hissediyorum."

"Gözlerim de sana ait sevgilim, sen her yerimdesin, içimdesin, kalbimdesin, lütfen bekleme seni içimde istiyorum." Ona uzanıp kendime çektim ve öpmeye başladım. Birleşen dudaklarımız kendi ritmini tutturdu ve dillerimizde buluşunca nefes nefese kaldığımız uzun bir öpüşmeyle birlikte Gökbey anlık geri çekilerek, içime girdi. O ilk an içimde patlayan mutluluk ve hazzın büyüsünde kaybolup gözlerimi yumdum.

"Gözlerin Süreyya, lütfen aç. Seni görmem lazım." dediğinde, gözlerimi hızla açtım. Üzerimdeydi, içimdeydi ve hiç acele etmeden gidip gelmeye başladı. Bu tatlı işkence kıvranmama sebep oluyordu. Ben de onun ritmine uyarak bacaklarımı iyice açtım ve beline dolayarak beni daha çok hissetmesini sağladım. İçimi dolduruşu tatlı bir şekilde ürpermeme neden oluyordu. İkimizde notalarını bulan yeni bir şarkı gibi birlikte hareket ediyorduk.

Sırtım gerildi ve boğazımdan boğuk bir ses çıktı. "Gökbey."

Bir eliyle göğsümü avuçladığında ince bir sızı hissederek inledim. Sonra hareket etmeye devam etti. Bunu fazlasıyla talepkar ve harika bir biçimde yapıyordu. Onun için çok kısa bir sürede ve şiddetli bir biçimde geleceğimi her defasında kanıtlıyordu.

"Gökbey ben..." Ritmimiz hızlandığında, odada sadece tenlerimizin birleşme ve nefes seslerimiz yankılanıyordu. Onun da en az benim kadar keyif aldığını görebiliyordum. Kalçalarımı yukarı kaldırdım ve adıyla birlikte inledim. O kadar güzeldi ki orgazmın doruk noktasına ulaşmak üzereydim ve Gökbey durmuyordu. Sonra o da inledi. Uzun muhteşem ve hayret verici bir orgazmı ikimiz de kabul edip titreyen vücutlarımızı birbirine dolanmış bir halde gevşemesi için serbest bıraktık. Yumuşak ve yavaş bir şekilde bir sure daha içime girip çıkmaya devam etti. Ardından da içimden çıkıp hemen yanıma yığıldı. Göğsü inip kalkarken, kendini kontrol etmeye çalıştığını anladım.

Cızırtılı bir sesle ona dönerek, ellerimi göğsünde gezdirdim. Bana dönerek önce dudaklarımdan beni soluksuz bırakacak bir şekilde öptü sonra kollarına alıp sararak saçlarıma da bir öpücük kondurdu. Bir elini çıplak sırtımda gezdirmeye devam ederken, tenim karıncalandı. "Sen benim ölümüm olacaksın Süreyya, beni öldürüyorsun."

"Hayır nişanlım ben, senin yanında olarak ömrün olacağım." Göz kırpıp sıcacık tebessüm etti.

"Çok mutluyum Gökbey, o kadar mutluyum ki hayatımda hiç bu kadar mutlu olduğumu hissetmemiştim. Sen benim kanatlarım oldun. Bana uçabileceğimi en güzel ve samimi şekilde gösterdin."

"Ben de çok mutluyum Süreyya, seni ölesiye seviyorum ve seninle olduğum her gün sensiz geçen günlerime kahrediyorum. Seninle karşılaşmak bana kaderimin bir hediyesi. O hediyeye gözüm gibi bakacağım sevgilim..." Bakışlarımız kenetlendiğinde gülümsedik. Gülümsememiz öyle samimiydi ki o an bunu ikimiz de hissettik. Gökbey' le beraberken her an samimiydik. Tartışırken de, sevişirken de sadece laflarken ya da yemek yerken her anımız böyle doğal ve samimiydi... Bu da benim için en büyük hediyeydi. Gökbey' in kendisi bana hediyeydi. Gelecekte ondan başka hediyeler de isteyecektim... Çocuklarımız...

 

Bölümü nasıl buldunuz? Genel yorumları buraya bırakabilirsiniz?

 

Loading...
0%