Yeni Üyelik
66.
Bölüm

BÖLÜM 63(Gökbey Usulü Piknik)

@nefelicalliope

İyi akşamlar bonjuklar:) Yeni bölümle geldim. Size emanet edip gidiyorum. Yorumlarınızı merak ediyorum. Yıldızlı yorumlar olsa daha da iyi olur:)

 

GÖKBEY USULÜ PİKNİK

 

Gökbey, MİT binasından adımları kararlı ve hızlı bir şekilde çıktı. Havanın hafif esintisi yüzüne vururken, aklında sadece bir şey vardı; Süreyya. Yoğun bir iş temposunda boğulmuştu, ama bugün Süreyya’ya sürpriz yapacak ve onunla özel bir an paylaşacaktı. Telefonuna bakıp saati kontrol etti. Tam zamanında atölyeye varacaktı.

Süreyya, atölyesinde kumaşlar ve çizimlerle uğraşıyordu. Yaratıcılığın doruğunda olduğu anlardan biriydi. Gökbey'in kapıdan içeriye adım atmasıyla başını kaldırdı. "Gökbey! Sevgilim hoş geldin.”

Gökbey, kapının eşiğinden içeri girerken gülümseyerek, "Sana bir sürprizim var, hemen çıkmamız gerekiyor." dedi.

Süreyya, şaşkın ama keyifli bir ifadeyle elindeki işi bırakıp Gökbey’e döndü. "Sürpriz mi? Bugün çok işim var, ama sana hayır diyemem. Hem... Bu kadar gizemli olman beni biraz korkutuyor."

Gökbey, yaklaşıp elini nazikçe tuttu. "Bana güven. Her şey yolunda. Sadece bana izin ver. Seni bambaşka bir yere götüreceğim."

Süreyya, onun gözlerindeki ciddiyeti gördü, ama aynı zamanda romantik bir kıvılcım da vardı. Gökbey'in her zaman ona sevgiyle baktığını biliyordu, ama bugün sanki farklı bir şey vardı.

Hafifçe gülümsedi ve şüpheyle "Peki, ne zaman gitmemiz gerekiyor?" diye sordu.

"Şimdi!" Gökbey bir çocuk gibi heyecanlanarak onun elini sımsıkı tuttu ve birlikte atölyeden çıktılar.

Gökbey, Süreyya’yı atölyeden alıp sürpriz piknik alanına doğru arabayla ilerlerken, yanındaki kadına kısa bir bakış attı. Gözlerinde hala o sıcak, derin bağ vardı. Süreyya ise çevreyi incelerken neşeli bir sesle sordu, “Nereye gidiyoruz Gökbey? Bu kadar gizemli olmak sana yakışıyor ama beni iyice meraklandırıyorsun.”

Gökbey hafifçe gülümsedi, “Az kaldı, biraz sabırlı ol bakalım. Hem, güzel bir yer, beğeneceksin.”

Süreyya, “Umarım!” diye karşılık verdi, dudaklarında beliren oyunbaz bir gülümsemeyle. “Bu arada ben öğlen bir şey yemedim. Yani açım.”

Gökbey, onun bu sözlerine gülerek, “Açlığa karşı önlemimi aldım, merak etme. Sen bana güven, ben seni aç bırakmam.” dedi.

Arabaya bindiklerinde Gökbey, navigasyonu kapatıp bir süre sonra gözlerini kapatman gerekecek demişti. Ardından hala şaşkınlığını üzerinden atamayan Süreyya’ ya bakıp göz kırptı. Süreyya, bunun oyunun bir parçası olduğunu anlayıp kendini Gökbey’in ellerine bıraktı. Arabada yumuşak bir müzik çalıyordu, rüzgar saçlarını usulca okşarken yol boyunca ikisinin de sessizliği çok şey anlatıyordu. Yaklaştıklarında, “Şimdi gözlerini kapaman gereken kısma geldik.” dedi hevesle ve çok ciddiydi.

“Sen ciddi misin?”

“Elbette ve her zaman.” dedi tekrar göz kırptı.

Süreyya tereddüt etmeden gözlerini yumdu. “Şimdi ne yapıyorum?”

Bu sırada Gökbey gidecekleri yerin biraz gerisinde arabayı park etmeye başladı. “Sadece 5 dakika daha gözlerini kapalı tutacaksın sonra ben seni arabadan indireceğim.”

“Pekala.”

Sonunda araba durdu. Gökbey, arabadan inip Süreyya'nın elini tuttu. "Hazır mısın?"

Deniz kenarına, gizli bir koyun yakınlarına geldiler. Gökbey arabanın bagajını açarken, Süreyya etrafı incelemeye başladı. Manzara karşısında gözleri parladı. “Burası... Harika,” dedi sessizce, kendini sahilin büyüsüne kaptırarak.

Gökbey, bagajdan çıkardığı sepeti ve örtüyü göstererek, “Beğenmene sevindim, çünkü burada yemek yiyeceğiz.” dedi.

Süreyya şaşkın bir ifadeyle ona döndü, “Yani sen... Bütün bunları planladın, öyle mi? Piknik filan? İnanmıyorum.”

Gökbey gülümsedi, “Planladım, evet. Öyle şatafatlı bir şey değil, ama senin için hazırladım.” Örtüyü yere serdi ve sepetten yiyecekleri çıkarmaya başladı.

Süreyya ona dikkatle baktı, Gökbey’in her hareketi titizlikle düşünülmüş gibiydi. “Ne kadar düşüncelisin.” dedi Süreyya, gülümseyerek. “Ama bu kadar özenli olunca, insan gerçekten etkilenmeden duramıyor.”

Gökbey, sepetten ev yapımı sandviçler, taze meyveler ve küçük tatlı paketleri çıkarırken, “Etkilemek için yapmadım ama etkilenmen hoşuma gider tabii.” dedi, göz kırparak.

Süreyya, “Gerçekten yeteneklisin. Hem gizemli ajan, hem şef.” diye dalga geçerek karşılık verdi.

“Sen benle dalga mı geçiyorsun. Emek var burada emek.” dedi, kırılmış gibi yaptı.

Süreyya ona baktı, gözlerinde minnettarlık ve sevgiyle dolu bir ışık vardı. “Bana böyle sürprizler yapmaya devam edersen, kendimi iyice şanslı hissetmeye başlayacağım.” dedi.

Gökbey, şakayla karışık bir ciddiyetle, "Amacım da tam olarak bu." dedi. Sonra ona yaklaşıp alnına hafif bir öpücük kondurdu. "Seninle her anı özel kılmak için elimden geleni yapacağım."

Süreyya, kalbinde büyük bir sıcaklık hissederek Gökbey’in yanına iyice yaklaştı ve başını onun omzuna dayadı. "Seninle olmak en büyük huzur." diye fısıldadı.

Gökbey de ona sıkıca sarıldı, "Benim için de, her zaman."

Gökbey, ona bir sandviç uzatarak, “Yeteneklerim saymakla bitmez.” dedi alaycı bir tavırla.

“Onun gayet farkındayım.” dedi Süreyya tebessüm ederek.

Bir süre sessizlik oldu, sadece kuşların cıvıltıları ve rüzgarın hafif hışırtısı duyuluyordu. Gökbey meyveden alıp ağzına attıktan sonra düşünceli bir şekilde konuşmaya başladı.

"Süreyya, biz böyle şeyleri hep erteliyoruz, ama... Çocuk sahibi olmayı düşündüğümde aklımda hep sen varsın."

“Gerçekten mi?” dedi, hafifçe gülerek. “Çocuk fikri seni bu kadar heyecanlandırıyor mu?”

Gökbey ciddi bir ses tonuyla, “Evet, çok istiyorum. Geleceğimizin bir parçası olmalı. Seninle bir aile kurma fikri beni hep mutlu ediyor. Peki ya sen?”

Süreyya hafifçe duraksadı, ona baktı. Bu, Gökbey’in zaman zaman açtığı ama sonra konunun dağıldığı bir meseleydi. Derin bir nefes aldı ve Gökbey’in gözlerine bakarak gülümsedi. "Biliyorum... Bir çocuğun babası olarak seni hayal etmek kolay, korumacı ve sevgi dolu yapınla çok iyi bir baba olursun. Ama Gökbey, bunun için gerçekten hazır olup olmadığımızı bilmiyorum."

Gökbey, Süreyya'nın elini tuttu ve hafifçe sıktı. "Süreyya, biliyorum. İşim tehlikeli, zaman zaman riskli. Ama sana her zaman söylediğim gibi; benim hayattaki en büyük önceliğim sensin. Bir aile kurmayı hayal ediyorum çünkü bu dünyada senden daha değerli bir şey yok. Gelecekte bir çocuğumuzun olması, sevgimizin bir devamı gibi geliyor bana."

Süreyya derin bir nefes alarak başını salladı. "Ben de çocuk istiyorum, Gökbey. Ama aynı zamanda şu an kariyerimde güzel bir noktadayım ve işler tam olarak rayına oturmuş değil. Ayrıca, senin işinin getirdiği belirsizlikler de var. Her şeyi nasıl dengeleyeceğiz?"

Gökbey, düşünceli bir şekilde başını salladı. "Haklısın, her şeyin bir zamanı var. Ama bazen insan tüm planları bir kenara bırakıp sezgileriyle hareket etmeli diye düşünüyorum. Aile kurma fikri beni gerçekten heyecanlandırıyor. Sana bu konuda baskı yapmak istemem, ama aklımın bir köşesinde hep bu var."

Süreyya, onun bu içten açıklamalarını duyduğunda gülümsedi. Gökbey’in böyle derin düşünceleriyle yüzleşmek onu her seferinde etkiliyordu.

"Bu konuda her zaman açık olman beni mutlu ediyor." dedi. "Gelecek hakkında endişelerim var ama aynı zamanda seninle kuracağımız hayatı da dört gözle bekliyorum."

Gökbey başını olumlu anlamda salladı, bir parça tatlı alarak. "Ne zaman hazır hissedersek, o zaman olur. Ama hayal ettiğimizi unutmamamız gerek. Seninle bir aile kurmak, işin stresini ve tehlikelerini daha anlamlı hale getiriyor."

Süreyya, sandviçinden bir ısırık alıp düşünceli bir şekilde gözlerini gökyüzüne dikti. “Bence de zamanı geldi. Seninle her şeyi paylaşmaya hazırım. Bir aile... Neden olmasın?”

Gökbey, Süreyya’nın gözlerine bakarak hafifçe başını salladı, “O zaman düğün için de plan yapmaya başlasak mı artık? Ne dersin? Zaten fazla beklemek istemiyorduk.”

Süreyya, hafif bir kahkaha attı, “Doğru, çok bekledik. Yaz da bitiyor neredeyse, bir tarih seçmemiz gerek.”

Gökbey merakla sordu, “Peki, nasıl bir düğün istiyorsun? Bunu hiç konuşmadık.”

Süreyya, düşünceli bir şekilde cevap verdi, “Büyük, gösterişli bir düğün istemem. Biliyorsun, sade şeyleri severim. Şık ama mütevazı olmalı. Fazla abartıya gerek yok. Ailemiz ve en yakınlarımızın olduğu sıcak bir ortam yeterli. Kaliteden şaşmam belki ama sadelikle dengelerim.”

Gökbey memnun bir şekilde başını salladı, “Senin tarzın tam olarak bu işte. Hem hem şık, hem de mütevazı. Bu beni mutlu ediyor.”

Birlikte yemeklerini bitirdikten sonra, gün batımını izlediler. Süreyya’nın eli Gökbey’in eline usulca dokundu, ikisi de sessizce ufka baktılar. Gökbey bir süre Süreyya’yı izledi; rüzgarda hafifçe dalgalanan saçları, huzur dolu bakışları... Bu anın ne kadar değerli olduğunu düşündü.

Güneş yavaş yavaş ufukta batarken, sahil kenarındaki o büyüleyici atmosfer yerini hafif bir serinliğe bırakmaya başladı. Gökbey ve Süreyya bir süre daha sessizce manzarayı izlediler. Gökbey, örtüyü toplayıp piknik sepetine yerleştirirken, Süreyya çevresine bakındı.

"Ne yazık ki geri dönme vakti geldi galiba," dedi Süreyya, biraz buruk bir şekilde. "Bu anın hiç bitmesini istemezdim."

Gökbey gülümsedi, örtüyü katlarken ona doğru eğildi. "Eğer seni kaçırmayı planlasaydım, geri dönmek zorunda kalmazdık."

Süreyya kahkaha attı. "Yani beni kaçırıp bu koyda yaşamayı mı teklif ediyorsun?"

"Belki," dedi Gökbey, hafif bir şakayla. "Kimse bizi bulamazdı. Ama tabii, senin tasarım atölyeni buraya nasıl taşıyacağımızı henüz düşünmedim."

Süreyya, kıkırdayarak, "Pek pratik görünmüyor ama romantik olduğunu kabul etmeliyim," dedi. "Ama sanırım atölyeye geri dönmem gerekiyor, arabam orada kaldı."

Gökbey gözlerini devirdi, sepeti arabaya taşırken. "Gerçek hayat bizi hep geri çağırıyor."

Arabaya bindiklerinde, sessizlik içinde şehir merkezine doğru ilerlemeye başladılar. Süreyya, yan koltukta yavaşça güneşin son ışıklarının ağaçların arasından süzülmesini izledi. Gökbey, göz ucuyla ona baktı. “Bugün harikaydı, değil mi?”

Süreyya başını ona çevirip sıcak bir gülümseme ile karşılık verdi. "Gerçekten çok güzeldi. Bu sürpriz gerçekten unutulmazdı."

Gökbey bir an ciddi bir ifade takındı. "Süreyya, bu sadece bir başlangıç. Seni daha ne sürprizler bekliyor, bilemezsin."

Süreyya, gözlerini hafifçe kısarak ona baktı. "Birazcık ipucu alabilir miyim?"

Gökbey başını iki yana salladı. "Asla! Ajan sırları açığa çıkmaz." Bir süre daha şakalaşarak yol aldılar.

Nihayet, Süreyya’nın atölyesine geldiklerinde, Gökbey arabayı kenara çekip durdurdu. Motorun sesi sustuğunda, etraflarını sessizlik sardı. Gökbey Süreyya'ya dönerek, "Evet, seni buraya bırakıyorum, ama hâlâ kaçırma fikrimden vazgeçmiş değilim."

Süreyya, kapıyı açarken gülümsedi. "Beni kaçırmak için çok bekledin, şimdi artık evlenmek zorundasın."

Gökbey kahkahayla başını salladı. "Kesinlikle! Ama seni kaçırmadan da her gün yanında olmak, en güzel plan gibi görünüyor."

Gökbey, ona doğru eğilip yanağına hafif bir öpücük kondurdu, “İyi geceler, güzelim.” dedi.

Süreyya da ona sarılarak, “İyi geceler, sevgilim. Görüşürüz.”

Süreyya arabadan inip kapıyı kapattıktan sonra camdan eğildi. "Merkeze dönmen gerekecek, değil mi?"

Gökbey iç çekerek başını salladı. "Evet, iş beni bekler. Ama aklım hep sende olacak."

Süreyya eğilip ona hafifçe sarıldı, kokusunu içine çekti. "Tamam," dedi yumuşak bir sesle. "Kendine iyi bak. Yarın görüşürüz."

Gökbey, onu sıkıca sarıp alnına hafif bir öpücük kondurdu. "Sen de. Ve merak etme, her şey yolunda olacak."

Gökbey, Süreyya’nın arkasından bakarken, içindeki koruma içgüdüsünün hiç azalmadığını bir kez daha fark etti.

Gökbey’le geçirdiği yoğun zamanlar ve iş yoğunluğu yüzünden arkadaşlarına vakit ayıramamıştı. uzun zamandır arkadaşları Esma ve Güniz’le görüşmediğini fark etti.

İçinde bir özlem belirdi. Arabasını sürerken telefonunu çıkarıp Esma’yı aradı. Telefon çaldıktan kısa bir süre sonra Esma'nın neşeli sesi duyuldu.

"Canım Süreyya! Uzun zamandır sesini duymadım!"

Süreyya gülümsedi. "Esma, gerçekten çok özledim seni! Neler yapıyorsun? Müsaitsen eve geçiyorum, kahve içmeye beklerim. Biraz hasret gidermeye ihtiyacım var."

Esma hemen karşılık verdi. "Tabii ki! Birazdan çıkarım, zaten uzun zamandır görüşemiyoruz. Seninle bolca dedikodu yapacak birikmiş konularım var."

Süreyya, kahkahasını tutamayarak "İşte tam da buna ihtiyacım var," dedi. "O zaman seni bekliyorum!"

Telefonu kapattıktan kısa bir süre sonra eve ulaştı. Eve girer girmez rahat bir kıyafet giydi ve mutfağa geçip kahve hazırlıklarına başladı. Esma gelene kadar evdeki işleri toparlayıp ortamı biraz düzenledi. Kapı çaldığında, kahveler de demlenmişti. Esma içeri girer girmez, kollarını açarak Süreyya'ya sarıldı.

"Seni ne kadar özledim!" dedi.

Süreyya da ona sıkıca sarıldı. "Ben de seni, Esma. O kadar çok şey birikti ki anlatacak. Hadi oturalım, kahveler de hazır."

İkili, oturma odasındaki rahat koltuklara kurulup kahvelerini yudumlarken, Esma merakla Süreyya’ya baktı. "Hadi, anlat bakalım. Gökbey’le neler oluyor? Evleniyorsunuz, değil mi?"

Süreyya gülümseyerek başını salladı. "Esma kızım sen erdin mi? Evet, evleniyoruz! Bugün Gökbey beni sürpriz bir pikniğe götürdü ve düğün hakkında konuşmaya başladık. Artık daha fazla beklemek istemiyoruz. Yazın sonunda, sade ve şık bir düğün planlıyoruz."

Esma gözlerini kocaman açtı. "Bu harika bir haber! Biliyorsun böyle konuların kokusunu kilometrelerce uzaktan alırım ben. Düğününün zarif ve güzel olacağına eminim. Ama hadi biraz detay ver, nasıl bir düğün düşünüyorsunuz?"

Süreyya, Esma’ya hayalini anlattı. "Çok abartılı bir şey istemiyorum. Gösterişli bir salon düğünü değil, daha sade ama şık bir yerde olmasını istiyorum. Belki bir bahçede, güneş batarken. Ailemiz ve yakın dostlarımızla küçük bir kutlama."

Esma, gözlerini kısarak gülümsedi. "O kadar şık ve zarif olacak ki, herkesin gözleri kamaşacak. Hem senin tarzın da bu. Minimal ama kusursuz!"

Süreyya kahvesinden bir yudum alarak gülümsedi. "Kesinlikle. Benim için önemli olan, o günün Gökbey’le sevgimizi kutlayacağımız samimi bir gün olması. Ama yine de her şeyin mükemmel olmasını istiyorum."

Esma başını salladı. "Zaten bu kadar mükemmel bir ilişkiniz varken, o gün de öyle olacak. Eminim her şey tam da hayal ettiğin gibi gider."

Sohbet derinleştikçe, ikili kahvelerini yudumlarken hem düğün planları hem de hayatın diğer detayları üzerine konuşmaya devam ettiler. Esma'nın enerjisi, Süreyya'ya bir kez daha ne kadar iyi bir arkadaş olduğunu hatırlatmıştı. Uzun zamandır bu kadar rahat ve keyifli bir sohbet etmediklerini fark eden Süreyya, o anın tadını çıkardı.

Kahvelerini bitirmek üzereyken, Süreyya birden kapı tarafına bakıp Esma'ya gülümsedi. "Güniz’ i de çağıralım mı? Uzun zamandır onunla da görüşmedik."

Esma başını salladı. "Tabii, hem onunla da görüşmeyeli epey zaman oldu. Ara da gelsin."

Süreyya, telefonu çıkarıp Güniz’i aradı. Birkaç zil sesi sonra, Güniz'in o kendine has, hafif alaycı sesi duyuldu. "Ne oldu Süreyya? Özel tasarım bir şey mi lazım yoksa başka bir dert mi var?"

Süreyya gülümsedi. "Güniz, sana kahve ve dost sohbeti teklif etsek reddedemezsin, değil mi? Esma da burada. Sen de gel, hadi."

Güniz bir an sessiz kaldı. "Peki, geliyorum. Ama söyleyeyim, çok abartılı bir dedikodu beklemeyin, sakinim bugün."

Birkaç dakika sonra, Güniz kapıda belirdi. Hafif bir gülümsemeyle içeri girdi, elindeki çantasını bir kenara bırakarak Süreyya ve Esma’nın yanına oturdu. "Ne var ne yok kızlar?"

Süreyya, ona kahve uzatırken, Esma hemen lafa girdi. "Biz de tam düğünlerden, aşklardan bahsediyorduk. Senin hayatında neler oluyor bakalım?"

Güniz bir süre susup kahvesinden bir yudum aldı, sonra alaycı bir ifadeyle başını salladı. "Aybars’la sevgili olduk." Süreyya ve Esma aynı anda şok içinde birbirlerine baktılar, ardından kahkahalarla güldüler. Süreyya, "Aybars mı? Yani o kadar reddettikten sonra mı?" diye sordu.

Güniz gözlerini devirerek omuzlarını silkti. "Evet, evet. Adam ısrarcı çıktı. Ne yapayım, ben de dayanamadım. Sürekli kapımda belirdi, onu reddettikçe daha da kararlı oldu. Sonunda bir gün, ‘Peki, tamam, deneyeceğiz’ dedim. Meğer fena değilmiş."

Esma kıkırdayarak Güniz’e eğildi. "Yani Aybars, şu ters Güniz’i bile yola getirdi ha?"

Güniz gülerek kaşlarını kaldırdı. "Yola getirdi mi, yoksa ben mi ona yol verdim, orası tartışılır."

Süreyya ise hâlâ şaşkınlığını gizleyemiyordu. "Aybars’ın bu kadar inatçı olduğunu bilmiyordum. Ama seni ikna etmesi büyük başarı!"

Güniz, dudaklarının kenarında belli belirsiz bir gülümseme ile başını salladı. "Büyük başarı derken, biraz da şanslıydı tabii. Sonuçta o da bana karşı sabırlı ve anlayışlı olmasa, çoktan gitmişti. Ama neyse, konu Aybars olunca, tersimden çok daha fazlasına alıştı."

Esma, kahkahalar arasında, "Aybars sabırlıysa gerçekten seni seviyor demektir!" dedi.

Bir süre daha Güniz’in hikayesi üzerine güldükten sonra, konu Mahir’e geldi. Süreyya, Esma’ya dönüp, "Peki, sen ve Mahir nasıl gidiyorsunuz? Yeni evlisiniz, balayı havası devam ediyor mu?"

Esma, içten bir gülümseme ile başını salladı. "Mahir’le her şey yolunda. O kadar tatlı ve sabırlı ki, bazen bana katlandığı için ona hayran oluyorum. Yeni evli olmak çok güzel, ama her evlilikte olduğu gibi, alışma süreci de var."

Güniz gülerek araya girdi. "Sana sabır göstermek Mahir’in işi! Bizim işimiz değil tabii."

Süreyya gülümsedi. "Mahir’in gerçekten seninle mutlu olduğunu görmek beni de çok mutlu ediyor, Esma."

Esma gözleri parlayarak, "Evet, Mahir gerçekten harika biri. Birlikte büyüyoruz gibi hissediyorum. En güzel tarafı, her gün birbirimize daha çok bağlanıyoruz."

Güniz, alaycı tonuyla ekledi: "Evet evet, aşk dolu hayatlarınız, pek iç açıcı. Neyse ki benim hikayem biraz daha çetrefilli."

Bu sözlerle kahkahalar yeniden patladı. Üç arkadaş, kahvelerini yudumlayarak hem geçmişteki güzel anıları yad etti hem de hayatlarındaki yenilikler üzerine sohbet edip keyifli bir akşam geçirdiler.

Kahkahalar ve esprili sohbetler, yavaş yavaş akşamın derinliğine karışırken, Süreyya birden gözlerini parlatıp Esma ve Güniz’e döndü.

"Bu arada, sadece biz değil, eşlerimiz ve sevgililerimizle de bir şeyler planlayalım. Birlikte güzel bir akşam yemeği organize edelim. Ne dersiniz?"

Esma heyecanla başını salladı. "Kesinlikle! Mahir zaten sizleri çok özledi. Hep birlikte bir akşam yemeği süper olur."

Güniz ise hafif bir tebessümle omuzlarını silkerek, "Aybars da bu fikri beğenir. Gerçi beni bu kadar sık insan içine çıkarmaya çalışmasına hala şaşırıyorum ama ne yapalım, bazen uyum sağlamak gerek."

Süreyya, gülümseyerek, "O zaman haftaya bir plan yaparız. Hem biraz kafa dağıtırız hem de uzun zamandır bir araya gelmeyen bu grup yeniden toplanır."

Esma ve Güniz de aynı fikirdeydiler. Planları yaptıktan sonra, saat artık geç olmuştu. Üçü de yavaş yavaş toparlanmaya başladı. Güniz, çantasını alırken, "Bu gece çok eğlenceliydi. Daha sık bir araya gelmeliyiz."

Esma da ona katıldı. "Kesinlikle! Her zaman böyle enerji dolu zaman geçirelim."

Süreyya, arkadaşlarını kapıda sıcak bir şekilde uğurladı. "Beni çok mutlu ettiniz. Tekrar görüşmek üzere." dedi ve son bir kez sarıldılar.

Esma ve Güniz gittikten sonra, Süreyya derin bir nefes aldı. Eve döndüğünde, her şeyin ne kadar güzel geçtiğini düşünerek mutfağı toparladı ve yatak odasına geçti. Hala aklında Gökbey’le geçirdiği o muhteşem gün ve arkadaşlarıyla yaptığı eğlenceli sohbetler vardı.

Üzerini değiştirip yatağa girerken, yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. Süreyya, yatağına uzandığında, başını yastığa yasladı ve rahat bir nefes alarak gözlerini kapattı. Kafasında düğün planları, arkadaşlarıyla yapılacak yeni buluşmalar ve Gökbey’le olan anılar dönerken, kısa sürede derin bir uykuya daldı.

Ertesi sabah Süreyya, güneşin odasına sızan ışığıyla uyandı. Hafif bir esneme ile yataktan kalkıp rahat bir sabahlık giydi ve mutfaktan gelen kahvaltı kokusuyla mutlu bir şekilde gülümsedi. Ailesiyle sabah kahvaltılarını her zaman çok sevmişti; o anlar, birbirlerine en yakın oldukları anlardı. Mutfağa doğru ilerlerken, babasının neşeli sesi duyuldu.

"Süreyya! Uykunu alabildin mi kızım? Hadi gel, kahvaltı hazır!"

Süreyya salona girdiğinde, annesi masayı hazırlamış, babası da gazeteye göz gezdiriyordu. Babasına yaklaşarak yanağına küçük bir öpücük kondurdu.

"Sabahın bu kadar güzel başlaması sizinle mümkün zaten."

Annesi, hafifçe gülümseyerek çaydanlığı masaya koyarken, "Seni böyle dinlenmiş ve keyifli görmek ne güzel," dedi. "Gökbey nasıl? Dün güzel bir gün geçirmişsinizdir herhalde?"

Süreyya, oturup bir dilim ekmek alırken, "Harikaydı anne. Pikniğe gittik, düğün hakkında konuştuk. Sanırım yavaş yavaş plan yapmaya başlıyoruz."

Hikmet, çayından bir yudum alarak ciddi ama şefkatli bir sesle lafa girdi. "Çok sevindim kızım. Zaten fazla beklemek istemediğini biliyoruz."

Süreyya, babasına gülümseyerek karşılık verdi. "Evet, çok büyük bir şey istemiyoruz. Şık ama mütevazı bir düğün olacak."

Babası başını salladıktan sonra konuyu değiştirdi. Yüzünde her zamanki o babacan ifade vardı. Gazetesini bir kenara bıraktı ve Süreyya’ya dönerek, "Bu hafta sonu çok önemli bir davet var, kızım. Ahmet Kağan da gelecek. Bu kez iş dünyasından önemli isimler bir araya gelecek, özellikle yurt dışından gelenler var. Senin de bizimle olmanı istiyoruz."

Süreyya babasına bakarak merakla sordu, "Neyle ilgili bir davet baba? Bu kadar önemli olduğunu duyunca ilgimi çekti."

Hikmet, ciddi ama bir o kadar da gururlu bir ifadeyle devam etti.

"Davet, enerji sektöründe yapılacak büyük bir ortaklık üzerine. Yurt dışından yatırımcılar ve iş insanları geliyor. Özellikle Avrupa ve Orta Doğu’dan büyük firmalarla görüşmeler olacak. Enver Holding de bu işin merkezinde yer alıyor."

Süreyya, babasının anlattıkları karşısında şaşırmıştı. "Enerji sektörü mü? Biz lojistik sektöründeyiz ama bunun bir parçası olmamız çok mantıklı. Yani, taşıma ve dağıtım açısından büyük bir iş birliği olabilir."

Hikmet, kızının bu hızlı kavrayışı karşısında başını onaylarcasına salladı. "Aynen öyle. Lojistik, enerji sektörünün vazgeçilmez bir parçası. Yeni bir altyapı kurulacak ve biz de bu projede kilit rol oynayacağız. Özellikle sürdürülebilir enerji üzerine büyük bir odak var. Yurt dışından gelen şirketler, bu projeye ciddi yatırımlar yapmayı düşünüyorlar."

Süreyya bir süre düşündü, ardından heyecanla ekledi, "Baba, bu harika bir fırsat! Türkiye’de sürdürülebilir enerji alanında böyle büyük bir adım atılması ve Enver Holding’in de buna dahil olması muhteşem. Ben de davette sizinle olmayı çok isterim."

Annesi devreye girerek gülümsedi, "Senin orada olman hem bizi çok mutlu eder hem de iş dünyasında seni daha fazla tanımaları iyi olur. Ahmet Kağan da zaten bu konuyla ilgili projelerde yer alıyor. Onunla da bir araya gelirsiniz."

Süreyya, ailesine ne kadar bağlı olduğunu bir kez daha hissederek,

"Tabii ki orada olacağım. Aile olarak birlikte böyle bir projede yer almak benim için büyük bir gurur," dedi.

Hikmet, kahvaltı masasındaki sıcak sohbeti yumuşak bir şekilde sonlandırırken, "O halde hafta sonu hazırlıklı ol. Bizim için çok önemli bir gece olacak ve senin orada olman her zamankinden daha anlamlı."

Süreyya, çayından bir yudum aldı ve gülümsedi. "Sabırsızlanıyorum."

Kahvaltı masasında geçen bu sıcak sohbet, Süreyya’nın ailesine ne kadar değer verdiğini ve onların da onunla gurur duyduğunu bir kez daha hatırlattı. Hem iş dünyasında hem de aile bağlarında böyle güçlü bir ilişkiye sahip olmak, Süreyya’nın hayatının en önemli parçalarındandı.

Süreyya, sabah kahvaltısının ardından atölyesine gidip işine koyuldu. Çizim masasına oturdu, renk paletini açtı ve eline kalemi alarak yeni tasarımları üzerinde düşünmeye başladı. Fikirler aklına gelmeye başladıkça, gün boyunca yoğun bir çalışma temposu içinde kayboldu. Ama tam o sırada telefonunun sesiyle irkildi. Ekranda Güniz’in adı yazıyordu.

"Seninle hemen görüşmemiz lazım!" dedi Güniz, sesi biraz bozuk çıkıyordu. "Moralım pek iyi değil."

Süreyya hemen merakla yanıtladı. "Neler oldu, canım? Hayırdır, sesin hiç iyi gelmiyor."

Güniz, derin bir nefes aldı. "Aybars, bana evlenme teklifi etti... Ama bu beni çok düşündürüyor. İçim içime sığmıyor, çok erken olduğunu hissediyorum."

Süreyya, şaşırmış bir şekilde yanıtladı. "Gerçekten mi? Ama bunu kutlamamız gerekiyor! Neden bu kadar üzgünsün? Bu güzel bir şey!"

"İşte orası biraz karışık," dedi Güniz, sesi hala kaygılıydı. "Bilmiyorum, çok genç hissediyorum. Aybars’ la birlikte olmayı istiyorum ama bu sorumluluk... Beni bunaltıyor."

Süreyya, Güniz’in duygularını çok iyi anlıyordu. "Bazen hayat çok hızlı gelişiyor. Ama bazen durup düşünmek gerekiyor."

Güniz, hafif bir gülümseme ile yanıtladı. "Doğru. Ama sanki biraz daha zamana ihtiyacım var. Yani, evlilik fikri beni korkutuyor. Ne zaman yetişkin hissetmeye başlayacağım bilmiyorum."

"Yetişkinlik herkesin kendi yolculuğudur," dedi Süreyya, cesaret verici bir tonda. "Senin için bu kararın ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Aceleye gerek yok, kendine biraz zaman tanı. Bunu birlikte de konuşabiliriz, yanında olabilirim."

Güniz, derin bir nefes alarak, "Beni hep destekledin, teşekkür ederim. Bugün yanına gelmeyi çok isterim. Belki biraz birlikte çalışırız, kafamı dağıtabilirim."

Süreyya gülümseyerek, "Tabii ki! Atölyemdeyim, hemen gel. Beraber hem çalışırız hem de sohbet ederiz. İhtiyacın olan şey bu değil mi?"

Güniz, Süreyya’nın olumlu cevabını alınca mutlu bir şekilde, "Kesinlikle! Geliyorum hemen." dedi ve telefonu kapattı.

Kısa bir süre sonra, atölyenin kapısı açıldığında Güniz içeri girdi. Yüzünde hafif bir endişe vardı ama Süreyya onu görünce gülümseyerek, "Beklerken bir an, gelmekten vazgeçtin sandım.” dedi.

Güniz, Süreyya’nın neşesini görünce rahatladı. "Yok, yok! Daha da kötüleşmemek için geldim işte." diyerek gülümsemeye çalıştı.

İkili, birlikte çalışma masasına oturdu. Süreyya, Güniz’e kahve ikram ederek, "Haydi, başlayalım. Öncelikle bu evlilik fikrini kafandan atmayı dene. Senin için önemli olan ne? Şu an, ne hissettiğini bilmek istiyorum."

Güniz, kahveyi yudumlarken, "Bilmiyorum, belki de sadece hayatımda bir şeylerin değişmesini istemiyorum. Her şey çok hızlı gidiyor. İşim çok yoğun biliyorsun... Bir yandan da özel bir ilişki... Anlayacağın, kafamda bin bir şey dönüyor."

Süreyya, Güniz’in gözlerinin içine bakarak, "Evet, seninle büyüdük, ama bu da seni tanımanın bir parçası. Bütün bunları yaparken hissettiğin şeyleri paylaşmalısın. Bu sürecin ne kadar stresli olduğunu biliyorum ama yanındayım, her zaman desteklerim." dedi.

Güniz, Süreyya'nın samimi desteğiyle biraz rahatladı. "Seninle konuşmak iyi geliyor. Bir süre daha karar vermek zorunda değilim, evlilik bambaşka bir şey. Öncelikle kendimle barışık olmalıyım."

"İşte bu önemli! Kendinle barışık olman gerek. Her şeyden önce senin mutluluğun önemli. Evlilik, iki kişinin birbirini anlaması ve desteklemesi demek. Ama bu kararı aceleye getirme, sadece senin için neyin doğru olduğuna karar ver," dedi Süreyya.

Güniz, bu konuşma sonrasında kendisini daha iyi hissetti. "Teşekkür ederim, Süreyya. İyi ki varsın, senin gibi bir dostum olduğu için şanslıyım," dedi ve gülümsedi.

İki yakın arkadaş, atölyede birbirlerine destek olurken, hem işlerine hem de hayatlarına dair güzel bir sohbet yapmanın huzurunu yaşadılar. Zaman geçtikçe, her iki genç kadın da yaşamın getirdiği zorluklarla başa çıkmanın yolunu buluyorlardı.

Güniz, Süreyya'nın atölyesinin kapısını açarak içeri girdiği anda, içindeki gerginlik yavaş yavaş dağılmıştı. Uzun bir süre sohbet ettikten sonra, saatine baktı ve "Beni dinlendirdin, Süreyya. Ama şimdi gitmem gerekiyor, toplantıya geç kalacağım." dedi.

Süreyya, "Tamam, canım. Yolda dikkat et. Unutma, her şey zamanla daha netleşecek." diyerek onu uğurladı.

Güniz, gülümseyerek dışarı çıktı ve Süreyya içindeki rahatlamayla işine geri döndü. Tam bu sırada telefonunu çaldı. Ekranda Gökbey’in adı yazıyordu. Hemen açtı. "Günaydın, aşkım!"

"Günaydın, hayatım. Nasılsın? Bugün nasıl gidiyor?" diye sordu Gökbey, sesinde her zamanki sıcaklık vardı.

"İyiyim, biraz yoğun çalışıyorum, ama bugün moral buldum. Güniz geldi."

"Onunla konuşmak iyi gelmiştir. Umarım iyidir. Benim şimdi önemli bir toplantıya girmem gerekiyor. Sadece sesini duymak istedim.”

“İyi yaptın sevgilim senin sesini duymakta bana iyi geldi.”

Gökbey, “Bugün işte yoğun olacağım ama daha sonrasında belki seni görmeye gelirim.”

“Akşamı dört gözle bekliyorum." Süreyya, içten bir gülümsemeyle

"Ben de, sabırsızlanıyorum. Tamam, o zaman kendine dikkat et. Seni seviyorum." dedi Gökbey.

"Ben de seni seviyorum, sen de dikkatli ol. Aa sevgilim bir saniye, bu arada hafta sonu babam ve abimle bir davete katılacağım. İşle ilgili bir şeymiş yani bilgin olsun." diye yanıtladı Süreyya.

“Anladım peki daha sonra detaylı konuşuruz güzelim şimdi gitmem lazım bekliyorlar. Kusura bakma tamam mı müsait olursam tekrar arayacağım.”

“Tamam öpüyorum.”

“Ben de güzelim.”

Süreyya, Gökbey’in sıcak sesiyle gününe biraz daha neşe katılmış olarak işlerine geri döndü. Onun destekleyici varlığı, yoğun iş temposu içinde bile içindeki huzuru bulmasına yardımcı oluyordu. Hayatın koşuşturmasında, sevdiği adamla geçireceği zamanın onu ne kadar mutlu ettiğini bir kez daha anladı.

Gökbey, toplantı odasına giderken Süreyya’ nın son söylediği şey aklına takılır gibi oldu ama odaya girip ekibin zaten yerlerini aldığını görünce kendini toparladı. Yüzlerinde bir kararlılık ve yoğun bir odaklanma vardı. Oda, büyük bir toplantı masası ve etrafında toplanmış yedi adamla doluydu. Gökbey, kararlı bir ifadeyle ekibine baktı ve toplantıyı başlattı.

"Bu hafta sonu gerçekleşecek olan davet üzerine toplandık. Davetin görünen yüzü enerji sektöründe yapılacak büyük bir ortaklık ama arka planda başka bir oyun döneceğini biliyoruz," dedi Gökbey, dikkatlice her birine bakarak.

Mustafa, ilk sözü alarak, "Davetin ana amacı yurt dışından gelecek yatırımcılar ve iş insanlarıyla görüşmek. Avrupa ve Orta Doğu’dan büyük firmalar burada olacak. Ama biz aslında neyi hedefliyoruz?" diye sordu.

Gökbey, derin bir nefes alarak, "Tam da bu noktada devreye giriyoruz. Bu davette Türkiye’ye düşman ve kötü planları olan yeni bir yapılanma var. Onların kimler olduğunu belirleyip, bunu çökertmek zorundayız. Operasyonun adı Kilit 2."

Yasin, heyecanla ekledi, "Bu tür toplantılar her zaman tehlikeli olur. Peki, bizim rolümüz ne olacak? Olayı nasıl ele alacağız?"

Gökbey, masanın ortasında yer alan projeksiyona bir harita yansıttı.

"Bu haritada, davetin yapılacağı yerin çevresindeki alanları görebilirsiniz. Dört ayrı noktada gizli gözlemci konumlandıracağız. Selçuk, sen bu görev için en uygun kişisin. Oradaki gelişmeleri takip edeceksin." Selçuk, başını sallayarak, "Anlaşıldı, her hareketi kaydedeceğim," dedi.

"Ali Kemal, sen de içerideki hareketliliği gözlemleyeceksin. Hem kendini gizli tutmalısın, hem de bilgi toplayacaksın." diye devam etti Gökbey.

Ali Kemal, "Anladım. İçerideki ortamı kontrol edeceğim." diyerek kendine güvenerek yanıtladı.

Sevil, dikkatlice konuştu, "Davetin kesin katılımcıları kimler? Özel bir tanıdığımız var mı, bu kişilere ulaşmamız kolay olur mu?"

Gökbey, "Bu konuda iki ayrı kaynağımız var. Hasan ve Nihat, sizinle birlikte çalışacak. Yurt dışından gelen önemli yatırımcılar arasında, bu yapılanmanın içindeki kilit figürlerin kim olduğunu çözmemiz lazım. Bunu sağlam bir şekilde yapmalıyız. Zekeriya merkezden bize destek olacak ve her an bizimle iletişimde kalacak."

Nihat, kafasını sallayarak, "Zekeriya ile sürekli iletişimde olacağız, durumu güncel tutmak çok önemli." dedi.

Hasan ise ekledi, "Ama bu operasyonun başarısı, her birimizin detaylara dikkat etmesine bağlı. Gökbey, senin b planın nedir? Her şey yolunda gitmezse ne yapacağız?"

Gökbey, bu soruyu bekliyormuş gibi hazırlıklıydı. "Her zaman bir b planım vardır. Eğer beklenmedik bir durumla karşılaşırsak, geri çekilme planını uygulayacağız. Birkaç yedek alana yerleştirilmiş güvenli rotalarımız var. Ayrıca, masada başka düşmanlar olduğunu unutmayın. Bunların kim olduğunu bilmiyoruz ama içerideki dinamikleri bozmamız önemli."

Gökbey, toplantının sonuna doğru yaklaşıyordu. "Hedefimiz, düşmanın planlarını bozmaktan çok, bu tür etkinlikleri sayesinde kimin kim olduğu ve esasında ne planladıkları. Bu nedenle, dikkatli ve temkinli olmalıyız. Herhangi bir detay, operasyonun gidişatını etkileyebilir."

Ekip, Gökbey'in liderliğinde hedefine odaklanmış bir şekilde toplantıyı bitirdi. Her biri kendi görevlerine ve sorumluluklarına sahip olmanın bilinciyle ayrıldı.

Gökbey, toplantının sonunda derin bir nefes alarak, "Şimdi herkes hazır olsun. Cumartesi, Kilit 2 operasyonunda önemli bir gün olacak," dedi.

İçinde bir güven duygusu ve kararlılık vardı; her şey yolunda giderse, bu operasyondan başarıyla çıkacaklarına inandı. Herkes görevine devam ederken, Gökbey’in aklında bir sonraki adımın nasıl atılacağına dair planlar şekilleniyordu.

Gökbey, toplantının sonunda ekip üyelerinin dikkatini çekmek için masanın ortasına yerleştirilmiş büyük ekranı açtı. Ekranda, operasyona dair önemli belgeler ve haritalar belirmeye başladı. Ekip üyeleri, ekrana yoğunlaştı.

"Beyler!" dedi Gökbey, kararlı bir ses tonuyla, "Zekeriya, bu operasyon için bize kritik bilgiler sağladı. Şimdi, ekranda gördüğünüz dosyaları inceleyeceğiz. Öncelikle, davete katılacak olan bazı önemli isimler hakkında bilgiler var."

Zekeriya, toplantı masasının başında, bilgisayarını açarak Gökbey'e destek oldu. "Davet, Türkiye’de enerji sektöründe büyük bir ortaklık üzerine yapılıyor. Ancak burada gizli bir yapı mevcut. Gökbey’in de belirttiği gibi, yurt dışından gelen iş insanlarının arka planını araştırdık. Bu noktada dikkat etmemiz gereken birkaç isim var."

Gökbey, ekranda bir dosyayı açarak, "İlk olarak, Davut Öztürk. Kendisi Avrupa'nın en büyük enerji şirketlerinden birinin CEO’su. Ancak, geçmişte Türkiye’ye karşı olumsuz açıklamaları ve yatırımları var. Bu yüzden onu yakından takip etmemiz önemli," dedi.

Mustafa, ekrandaki bilgileri inceleyerek, "Davut’un bağlantılarını araştırmakta fayda var. Belki de bu toplantıda başka bir amaç için geliyordur."

Zekeriya, başını onaylar şekilde sallayarak ekledi, "Evet. Davut’un yanında olacak olan Ece Ayhan ise Orta Doğu’dan önemli bir yatırımcı. Onunla ilgili de bazı şüpheli bağlantılar tespit ettik. Yani burada iki düşman figürü var."

Gökbey, ekranı değiştirerek başka bir dosya açtı. "Şimdi, Davet için belirlenen bir diğer isim ise Nabil el-Sherif. Kendisi, Orta Doğu'da birçok yatırım yapmış bir iş insanı. Yine, geçmişinde bazı Türkiye karşıtı görüşleri var. Bu adam, burada planlar yapıyor olabilir."

Ali Kemal, "Gökbey, bu bilgileri göz önünde bulundurursak, Nabil’in güvenliğini sağlamak ve mümkünse onu kontrol altına almak önemli olabilir." dedi.

Gökbey, "Kesinlikle. Zekeriya'nın da dediği gibi, bu insanların arkasındaki oyunları çözmemiz lazım. İşte bu nedenle, her birimiz iş insanı kimliğiyle davet alanında olacağız. Herkesin rolü ayrı ama aynı hedef için çalışacağız." diye açıkladı.

Zekeriya, masanın çevresine bakarak, "Herkesin dikkatli olması gerekiyor. Özellikle içerideki dinamikleri bozmamız lazım. Eğer bir şey fark ederseniz, hemen benimle veya Gökbey ile iletişime geçin. Herhangi bir şüpheli durum, anında bildirilmelidir."

Gökbey, ekibine son bir motivasyon konuşması yaptı. "Unutmayın, bu sadece bir operasyon değil; Türkiye'nin güvenliği için de önemli bir görev. Herkes kendi rolünü en iyi şekilde oynamalı. Bu gece, görünürdeki yüze odaklanın, ama her zaman dikkatli olun. Düşman her zaman beklenmedik hamleler yapabilir."

Ekip, Gökbey’in kararlı liderliği altında toplanmıştı. Herkes görevine dair kendini daha da güvende hissediyordu. "Kilit 2 operasyonu" için hazırlıklar tamamlanıyordu. Herkesin aklında bir tek şey vardı: Başarıya ulaşmak ve düşmanları çökertmek.

Gökbey ve ekibi yoğun bir şekilde gizli operasyona hazırlanmakla çok meşguldüler ve bu arada Süreyya ile sadece birkaç kez mesajlaşabilmişti. Sadece operasyona odaklanmış onu ne kadar özlese de içindeki duyguları bastırarak telafi edeceğini düşünerek son iki günü geçirmişti.

Davet günü geldiğinde, Gökbey ve ekibi, merkezdeki güvenli bir alanda toplandı. Her biri şık kıyafetler giymişti; takım elbiseleri, zarif gömlekleri ve şık ayakkabılarıyla dikkat çekiyorlardı. Lüks arabalar, toplantı alanının önünde sırayla dizilmişti. Gökbey, ekip üyelerine son talimatları verirken, yüzündeki kararlılık dikkat çekiyordu. "Unutmayın, burada iş insanı kimliğimizle hareket edeceğiz. Herkesin dikkatli olması gerekiyor. Zekeriya’yla da sürekli irtibat halinde olacağız. Bir şey olursa anında bana bildirin."

Mustafa, neşeli bir ifadeyle, "Tamam, patron. Bugün iş insanı kılığında en iyi halimizi göstereceğiz." diye yanıtladı.

Ali Kemal, "Davet alanına doğru hareket etmeden önce biraz dikkat çekelim," diyerek gülümsedi.

Gökbey, "Haydi o zaman, çıkıyoruz." diyerek ekibi araçlara yönlendirdi. Araç, motorları gürültüyle çalışmaya başladı ve ekip lüks araçlarla davet alanına doğru yola çıktı.

O sırada, Süreyya, evde hazırlanıyordu. Güneş ışıkları, odanın içine sıcak bir parıltı katarken, annesi ona yardım ediyordu. "Süreyya, bu elbise gerçekten sana çok yakıştı. Babana ve Ahmet'e yetişmek için hazır olmalısın," dedi annesi, elbisesinin eteklerini düzelterek.

Süreyya, aynaya bakarken kendini hayal ettiğinden daha güzel hissediyordu. "Teşekkürler anne, ama ben sadece iş toplantısı gibi düşünüyorum." dedi gülümseyerek. Hazırlıklarını tamamlamıştı babasını ve abisini daha fazla bekletmeden aşağıya indi.

Salonda onu bekleyen iki yakışıklı adama bakıp gülümsedi. “Beyler?”

"Kızım çok güzel olmuşsun. Ama daha fazla vakit kaybetmeden çıkalım hadi Süreyya. Zamanında orada olmalıyız." dedi babası, saati kontrol ederek.

Yolda, Süreyya'nın aklında sadece Gökbey vardı.

 

18.09.2024 ÇARŞAMBA SAAT 22:37 DE YAYIMLADIM.

Loading...
0%