Yeni Üyelik
10.
Bölüm

BÖLÜM 8(Merkezdeki Dram)

@nefelicalliope

MERKEZDEKİ DRAM

Dinlenme alanına gitti önce, ekibi oradaydı. Onu bekliyorlardı, beklerken de biraz da olsa rahat oldukları yerde oturmuş, ellerinde kahveleri ile hep beraber takılıyorlardı.

İlk gözüne ilişen, Zekeriya ve Yasin olmuştu. Yanlarında izbandut gibi duran, Mustafa vardı. Koca yürekli adamım diye, gülümseyerek geçirdi adını aklından. Herkesin lakabı vardı ekipte Mustafa'nın ki ''Koca Adamdı.'' Yanında Nihat abileri vardı, yaşça büyüktü hepsinden Nihat ''Usta'' derlerdi. Aziz ''Hacivat,'' Yaman da ''Karagöz.'' Çok didiştiklerinden, Gökbey öyle diyordu onlara. Hem bu kadar didişip birbirlerini her an boğazlayacakmış gibi durup, hem de birbirinden ayrılmaz ikili oldukları için. Zekeriya' ya ''Dede'' derlerdi, adından da anımsanacağı şekilde zeka küpüydü, aslında ama yaşlı dedeler gibi dırdır eder dururdu. Yasin' e kalan da '' Serseriydi.'' Aslında hiç öyle değildi, yakışıklı yüzünde ki serseri gülüşünden sebep öyle derlerdi. Aziz'le Yaman, yine dünyanın en saçma şeyini bulmuş aralarında didişmeye devam ediyorlardı, Gökbey yanlarına gittiğinde, hepsi birden ayağa kalkmış selamlarını vermişlerdi onu görünce.

İlk soru Yasin' den gelmişti,

''Uyuyabildiniz mi efendim? Çabuk döndünüz''

''Evet'' dedi. Kısaca ardından ''Hazır mısın sen?''

Zekeriyaya dönüp ''Kongre saaat kaçtaydı?''

'' 14: 30 efendim.''

''Hazırım'' dedi. Yasin keskin kararlı bakışlarını Gökbey' e dikerek.

''Yukarı çıkalım üzerinden geçelim son kez buradan senın için hazırlanan eve mi gideceksin önce?'' diyerek yürümeye başladı hemen, peşinden de ekip çıktı.

Yasin, ''hayır direkt kongre alanına'' dedi.

''Efendim'' dedi. Zekeriya asansöre binmişlerdi. ''Paris'ten son gelen bilgi ve görüntüler var, size de ulaştı mı?'' Dediğinde istemsizce bir gülüş belirdi dudaklarında, Zekeriya bunu görmüş ancak ne olduğunu anlayamamıştı.

Ekip aynadan gördükleri Gökbey' in yüzüne anlam veremeden bakıyordu. O nadir anlardan birisi, yaşanıyordu şu an asansörde hem de. Gökbey operasyon'la ilgili konularda hiçbir zaman gülmezdi çünkü. ''Başkanım'' dedi. Bir anda Aziz Gökbey başkan değildi ama ekibin başında o vardı. Her zaman arkadaşlarının başkanı oydu, özellikle yalnız olduklarında öyle hitap ederlerdi.

Daldığı düşüncelerden sıyrıldı Gökbey, Aziz'in ona seslenmesiyle, diğerlerinin surat ifadelerine aynadan baktı. Hepsi şaşkındı ne deseler bilemediler. Ofise geçtiler hep beraber.

Ee diye kekelemeye başladı Yaman ''ne oldu az önce başkanım vallahi anlayamadık neden güldünüz?'' bunu sorarken hafiften de tırsmıyor değildi.

Yan tarafatan bi küçük öksürük sesiyle beraber yürek mi yedin sen yine oğlum? ne saçmalıyorsun? Diyen, Mustafa' nın sesi geldi. O da çok merak ediyordu, aslında iyi olmuştu Yaman' ın kendini feda ederek sorması.

Gökbey masanın etrafına oturmuş tek tek ekibine bakıyordu. Yüzünde ki gülüş silinmişti ama içten içe, bunun peşini bırakmayacaklarını da biliyordu.

''Hacivat' la Karagöz yine bildiklerini yapıyorlar'' Dedi. Koca Adam ciddi bir ifadeyle ''şaşırdık mı?''

Zekeriya, masada başını önüne eğmiş, gülmemek için dişleriye sıktığı dudaklarını, ''morarmaz inşallah'' diyerek geçiriyordu aklından, biliyordu. Görüntüleri o da izlemiş istemsizce kahkahalara boğulmuştu.

O kızıl kafalı, demir yumruklu kızın, dev cüsseli adama neler yaptığını o da görmüştü. Gökbey başını yavaşça yanında oturan Zekeriya' ya çevirmişti bile. Kendini zor tuttuğunu anlamıştı. Onunla beraber ekibin kalanı da Zekeriya' ya dönmüştü.

Nihat Usta başlamıştı konuşmaya masaya ağırlığını vererek,

''yeter be dedi sabahtan beri, ne olmuş anlatın da, şu gergin ortamdan patlamadan çıkalım valla yıldım sizden. Zeka küpüm, konuşmaya önce sen başla istersen, ne olduysa senin asansördeki görüntüleri izlediz mi? dedikten sonra başladı.''

'' He valla başkanım, kırk yılda bir gördük yüzünüzün güldüğünü ben de çok meraklandım, kızmayın da deyiverin artık şunu dedi.'' Koca Adam.

Yasin istifini bozmadan duruyordu tek kelime etmemişti sinsi!

''Sen niye susuyorsun Serseri?'' dedeiğim an etrafta gezinen bakışlarını bir an da Zekeriya' ya döndürdü. Kafası eğik duran Zekeriya, kılını bile kıpırdatmadan duruyordu. Sanki pimi çekilmiş el bombası gibi, bir hali vardı. Her an patlayacakmış gibi duruyordu. Anında anladım tabii, bu iki zırtapoz' u dün gece en son beraber bırakmıştım. Yasin de biliyordu görüntüleri.

Aziz artık dayanamayarak, ''bir şey daha sorabilir miyim?'' dedi. Usulca, ama Yaman çabucak dizine vurdu. O an da ''lan oğlum sus! İlla yanacaksak birlikte mi yanalım diyorsun, görmüyormusun? Başkanımın bakışlarını ucu ateşli oklar var sanki gözlerinde her an fırlatacakmış gibi, ilk okun sahibi sen mi olacaksın he? Dangalak herif!

Hiç kimse, ben dahil! Yasin' den böyle bir çıkış beklemiyorduk.

''Başkanım'' dedi. Dikleşip, ''şimdi ben bir kaç saate göreve gideceğim için, ağzımı burnumu kıramazsınız ona güvenerek...'' dedi Lafının gerisini getiremedi bir kahkaha patlattı önce, ardından da gülmeye devam ederek, ''anlatsana Zekeriya dün gece bana gösterdiklerini herkes bilsin artık bir rahatlayalım.'' Dedi hala gülüyordu.

''Arsız piç dedim! '' Yüzüme bakakaldı bir an, sonra takıldığımın farkına varmanın rahatlığıyla gülmeye devam etti. O sırada Zekeriya da yüzme bakıp, patlattı bir kahkaha..

''Ee ama'' dedi. Hacivat' la Karagöz aynı anda ''bize de anlatın yahu!

Nihat Usta ''başıma ağrılar girdi, girecek'' dedi. Boş boş, bakarken.

Koca adam Mustafa da, ''yeter be abi, ha gayret Zekeriya konuş dedeeee artık'' diyerek son noktayı koyduğunda.

''Bittimi dırdırınız! Ben şimdi sizin topunuzu buradan sürerdim taa Kars'a kadar ama, işimiz gücümüz var.

Döndüm ''Yasin, Zekeriya anlatın lann!! Diyerek bağırdım suratlarına.

''Emin misiniz? Başkanım'' dedi, Yasin sanki az önce, gevrek gevrek gülen o değilmiş gibi,

''Anlatın lan! Bitsin şu zırvada işimize bakalım, bırakmayacak bu herifler şimdi peşini uğraşamam sonra diyerek çıkıştım.

''Sen anlat'' dedi Yasin, Zekereiya' ya bakarak ''olmaz lan Serseri diye çıkıştı Zekeriya''

''Sen anlat, sen başlattın!''

''Ne ara ben başlatmışım, başkanım başlatmıştı'' dedi. Sesi hafiften içine kaçarken, o sırada Gökbey' in gözlerinde ki oklar yola çıkmaya hazır gibi bakıyordu suratına.

''Sen anlat, görüntüler sana geldi! Diyerek lafı yapıştırmıştı. Zafer kazanmış bir edayla bakıyordu.

Yine itirazlarına, ''yapamam!'' diyerek başlıyordu ki,

''Hadi lan! Diyerek araya girdi Nihat Usta, ''başım ağrımaya başladı lan siz gevreklerin yüzünden!''

''Usta haklı!'' dedi. Koca Adam '' de hadi anlat Dedeee''

Tam Hacivat' la Karagöz de araya girip, bir şeyler söyleyecekken, Gökbey çıldırdı! ''Başlayacağım lan size! Yeter artık çıkın lan hepiniz diyerek kükredi resmen!

Ortama ağır bir sessizlik çökmüştü. Hacivat dayanamadı araya girip sessizliği bölerken, ''ee anlatmayın, madem görüntüleri açın.'' diyerek harika bir fikir bulmuş gibi sırıtarak Karagöz' e baktı.

Karagöz de ''zannımca, sizden onay bekliyor başkanım.'' Dedi.

Herkesin yüzü, yine Gökbey' e dönmüştü. ''Tamam lan'' dedi ters ters ''açın bitsin artık bu çile!''

Zekeriya sanki bu anı bekliyormuş gibi, hemen hareketlendi. Bilgisayarın başına geçip, keyifle sırıtarak bir şeyler yapmaya başladı.

''Oooo'' dedi Gökbey bakıyorum da atladın hemen Dede?'' bu anı bekliyormuşsun! Çok iyi tanırdı ekibini. Yanılmışlığı olmamıştı hiç. Hala ters ters bakıyordu. Bu zırva ne zaman bitecekti.

Zekeriya akıllılık edip, tek kelime etmeden oynata bastı.

Ekrana, önce Esma' nın arabasını park edemeyişinin görüntüleri geldi. Yaman, önde duran arabaya takılmıştı. ''O ne ya? Ferrari mi lan o? Icona serisi hem de, son çıkanı mı? Ohaa! Dedi. Aziz' i dürtükleyerek bir yandan, arabalara karşı hassasiyeti vardı.

''Konumuz o mu lan? Şimdi başlayacağım senin araba sevdana da hassasiyetine de ha!''

Esma az önce Yama' nın kıyamayarak baktığı arabaya, arkadan çarpınca Yama' nın da içinde bir tık bir şeyler kırılmıştı. Yine kendini tutamayıp, ''hay ben senin park etmene'' diye tam küfür etmeye başlıyordu ki, Yasin' in uyarı dolu bakışları ve sesiyle sustu.

O andan sonra görüntüler de sanki hızlı çekim film sahnesi gibi akmaya başladı. Arkadaki araçtan ufak tefek sayılabilecek bir kızıl çıktı, aynı anda adam neredeyse tek adımla kızın arabasınn yanında bitmişti. Sonrası da pek hayra alamet durmuyordu. Yasin, dün gece geberene kadar gülmüştü, o sırada Zekeriya gözündeki yaşları siliyordu. Şu anda da tutamıyordu. İkisi de kahkayla gülmeye başladı. Aslında herkes gülüyordu.

''O ne lan? Dedi. Mustafa, adam benden de iri! Hayır, yani benden daha iri birini gördünüz mü ki siz daha önce?''

''Kıza bak, yanInda kedi gibi kalmış. Dedi. Nihat Usta, acır gibiydi kızın haline sesi de öyle çıkmıştı. Nihat Usta babaydı, iki evladı vardı. Anlamıştı kızın halinden, ne kadar koktuğunu ama adam ne dediyse aynı zamanda sinirlenmişti de yüzünden belliydi. Durmadı ''ne diyor lan o şerefsiz kıza orada'' dedi Zekeriyaya bakarak.

''Ne diyecek, Usta ağır küfür ediyor medeniyetini s... kopeği! Özür dilerim başkanım!'' dedi. Dilememeliydi ama işte rütbe! Öyle olması gerekiyordu. Zaten Gökbey de bir şey dememişti.

Ayağa kalktı bir anda Nihat Usta! Anında atmıştı şalteri, '' lann ne demek küfür ediyor? Niye almadı başkanım adamımız onu? Dedi. Kızaran suratıyla Gökbey' e bakarak.

''Usta sakin ol, dur izle bak? Kız hakkından nasıl geliyor, o minnak haliyle diyerek araya girdi Dede.

O sırada tekrar ekrana dönmüşlerdi. Kızın elini bir havada, bir de adamın ağzının ortasında gördüler. Nihat Uata'ya bir rahatlık gelmişti. ''Ohhh afferin kız dedi, bağırarark vur vur yapıştır kız! ''

Diye heyecanla söyleniyor du ki Aziz, sırıtarak ''adama bak sanki maç izliyor. Gol mü attı kız abi ne yaptı da seviniyorsun'' derken,

''Sus lan! Dedi. Maçtan daha heyecanlı, afferin kız!!'' dedi tekrar.

''Sizi, esas son golü atınca göreceğim ben'' diyerek araya girdi. Yasin kahkaha atarak. Dün geceden beri gülüyordu mahvolmuştu, karın kasları ağrıyordu.

''Ne oluyor lan bir dakika!'' diyerek, Mustafa ayağa fırlamıştı kız adamı yere düşürmüştü o sırada, ''nasıl oldu lan bu naptı bu kız diyerek hayretle'' bakarken bir yandan da gülüyordu.

Nihat Usta, maç sonu sevincini de yapmış rahatlamıştı. Artık rahat rahat gülebilirdi en son ekranda kızın, depar atan görüntüsü kaldı...

'' Ee'' dedi Mustafa, bu kadar mı, adamı aldık değil mi? Zekeriya?

''Yok, bize gerek kalmadı. Yavuz soysuzunun köpeği müdahale etti. Köpek hala Süreyya' yı takip ettiriyor!

Gökbey, Yavuz itinin adını duyunca, birden sinirlendi. Düşünceli bir hal aldı yüzünü, Nihat Usta' dan kaçmadı bu hali, sorsa cevap vermezdi biliyordu.

Zekeriya' ya ''devamı var mı?'' dedi cevap olarak başlata bastı tekrar.

Geriye kalan görüntüleri de sessizce izlediler bu defa taki Süreyya' nın ekrana giren görüntüsüne kadar.

Nihat Usta, herkesin söylemek istediği ama söyleyemediği bir şeyi söyledi. ''Ne işi var la, bu kız çocuğunun bu soysuz haysiyetsiz şeref yoksunuyla?'' dedi ekrana bakarak. Onun için kız çocuğu vardı hep. 5 yaşında da olsa 30 da olsa kız çocuğu!...

Gökbey de kendine, sık sık bu soruyu sorup duruyordu.

Ortam birden ciddileşmişti az önce ki o kahkahalar duvarlardan sızmış kaçıp gitmişti.

Zekeriya ortama düşen o ani sessizliği bölmek isteyerek,'' Süreyya temiz.'' dedi tekrar.

Herkes biliyordu bunu, ama yine de adının Yavuz'la yan yana geçmesi onu da rahatsız etmişti. O yüzden, söyleme ihtiyacı duymuştu herkesin bildiğini bildiği halde..

''Kızıl demir yumruk da hiç fena değilmiş.'' Dedi. Aziz demez olaydı ''Başlatma lan!! ağızını topla.!'' Dedi. Yasin.

Ne dedim ki ben şimdi der gibi bakıyordu Aziz.

Yaman girdi araya, girmez olaydı kesin sıçıp batıracak ortalığa şimdi derken içinden, Mustafa pat diye Süreyya dedi! Herkes ona kitlenmişti, sakın der gibi bakıyorlardı hepsi birden tek kelime etme masanın altından bir tekme bile gelmişti bacağına, ama susmadı ne yazık ki asla durmazdı o kırılası çenesi!

Herkes susmuş beklerken,

'' Eee neden devam etmiyorsun sustun kaldın susma devam et! ''

Gökbey artık oturmuyordu! Hemen toparladı kendini,

''Hadi lan! Yeter artık, sıçtınız, yetmedi sıvadınız bir de. Toparlanın üniversite mi burası? Sabahtan beri geyik yapıp duruyorsunuz! Toparlanın sen de kapat şunu Zekeriya. Yasin Zekeriya dışında herkes çıkabilir.'' Diyerek, kimseye daha fazla söz söyleme hakkı tanımadan defetmişti hepsini.

''Aşıklar, gibi konuşmadan anlaşarak mı takılıyorsunuz lan siz?'' dedi Yasin' le Zekeriya' nın birbirlerine alttan alttan baktıklarını gördüğünde. Sırıtmakla yetindi ikisi de bir şey demeye cesareti yoktu ikisinin de!

'' Saat 12:30 olmuş, git hazırlan Yasin, bu kılıkta gitmeyeceksen kongreye tabii'' diyerek sert sert bakıyordu hala.

Saat kaçta çıkacaksın?

''13:30 da başkanım''

'' Tamam şimdi git.''

'' Emredersiniz başkanım'' diyerek çıktı Yasin.

Paris Dönüş & Serhat

Serhat, kapıyı vurup içeri geldiği sırada, bi nebze de olsa dinlendirmek adına kapattığım gözlerimi açmıştım.

"Rahatsız mı ettim efendim?" diyerek elindeki dosya ile masama doğru geliyordu.

"Hayır ne o elindeki?"

"Efendim, istediğiniz bilgiler temiz bir sorun görünmüyor yine de buraya bırakıyorum, başka bir isteğiniz yoksa dışarıdayım'' diyerek çıktı. O giderken başımı yok dercesine sallamıştım.

Dosyayı açtım. Dikkatlice okumaya başladım;

Türkiye' de güçlü bir pazar oluşturduktan kısa süre sonra, yurt dışı pazarına açılmaya karar veren şirket. Türk şirketlerinin gücünü yurtdışına da yayma isteği ile dikkat çekiyor ve dış pazara girmeye karar veriyor. Şirketleri gerek şirket satın alımları, gerekse yatırım yoluyla global arenada ses getiriyorlar. CRIFFT Türkiye' nin hazırladığı "Global Türk Şirketleri" listesinde yer alıyor. Şirketlerin yurtdışında üretmiş oldukları net satış tutarlarına göre hazırlanan listenin 9. sırasında 5,4 milyar TL ile DOĞAN GLOBAL' in de yer aldığı görülüyor.

Yurtdışı cirosuna göre sıralamada 5,4 milyar TL ile dokuzuncu sıraya yerleşen Doğan Global ise Türk müteahhitlik sektörünün dünya çapındaki başarılı temsilcilerinden biri. Bugüne kadar 20 farklı ülkede petrol, gaz, petrokimya tesislerinin yanı sıra enerji santralleri projelerinin ve spor komplekslerinin yapımını da gerçekleştirdi. Şirketin son dönemdeki yurtdışı projelerinde Hazar Bölges' inde Azerbaycan' a, Ortadoğu' da ise Suudi Arabistan' a odaklandığı görülüyor.

Şirket Rusya, Dubai, Lübnan, İngiltere, Birleşik Arap Emirlikleri, Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs' ta faaliyet gösteriyor. Suudi Arabistan' da devam eden projelerin çoğunu tamamlamış.

Güney ve Güneybatı Asya' da yeni pazarlara açılmayı planlayan şirket, Sahra Altı Afrika ülkelerinde de yeni projeler almayı hedefliyor. Yönetim Kurulu Başkanı Barlas Alpdoğan, küresel marka olma yolundaki hedeflerine koşmaya hazır olduklarını söylüyor.

"Hımmm baya iddialı ama benim kadar değil, olamaz da! Ama hoşuma gitti" diyerek, içinden geçenleri pis bir sırıtmayla yüzüne de yansıtıyor Yavuz okumaya devam ederken.

Şirket adı: Doğan Global

Şirket sahibi: Barlas Alpdoğan. 28 yaşında, bekar, yalnız yaşıyor. Şu an da hayatında özel birisi yok. Ailesi Almanya' da yaşıyor. Şirketi Almanya' dan buraya transfer etmiş, kısa süre önce. Ama hala yurt dışı bağlantıları devam ediyor. Şirket' in kendi içinde lojistiği mevcut.

Yaptığı proje sayısı: 57

Şirketin bulunduğu ülke: Almanya & Türkiye

Şu an yaşadığı yer: İstanbul & İstinye

Barlas Alpdoğan ve ailesi Nevşehirli. Köklü bir aileden geliyor. Yıllar önce babası Türkiye' de şirketin ilk kurucusu olarak çalışmaya başlıyor. Sonra şirekti büyütüp, yurt dışına açılıyor. Şirket, bir kaç kez zor durumda kalıyor fakat atalatıyorlar. İki kız kardeşi var. Ailenin tek oğlu olması onu, şirketin başına geçmesine sebep oluyor. Babası, artık tamamen elini işlerden çekmiş durumda. Kardeşleri evli. Damatlarda ve ailelerinde de sıkıntı yok. Barlas yurt dışındayken, çapkınlığı ile tanınıyor çevresinde.

"Hımmm" diyerek başını kaldırdı Yavuz Selim. Demek çapkın, bu özelliği ilgisini çekmişti. "Tanışalım bakalım Barlas Bey!"

Kongre programını da inceleyerek, dosyayı kapatıp. Eve gitmek üzere odadan çıktım.

YAVUZ SELİM&SERHAT

Cebesoy Holding, bir anda zirveye ulaşmamıştı. Halim Cebesoy, önceleri seçkin müşterilere uyuşturucu sağlayan gizli bir dağıtımcıydı. Aradan geçen uzun yıllar sonucunda yurt dışı bağlantısı olan, ama Türkiye' de çalışan, üst düzey bir uyuşturucu dağıtıcısı olmuştu.

Yavuz' un, şirketin başına geçmesi, işi babasından devralması zor olmamıştı. Ailede, babasına en çok benzeyen oydu, karakterleri neredeyse aynıydı. Babasının yaptığı işleri, az çok biliyordu. Kardeşleri gibi değildi, çünkü babası bu işi devralması için, Yavuz' u hazırlamıştı. Babası ve Yavuz açısından, her şey hazır ve yolundaydı. Onun için, her şey çok zahmetsizce gerçekleşmişti. Güven testini geçtikten sonra, yabancı ortakların sınavına tabi tutulmuştu.

Yavuz'da, etkileyici kişiliğinin yanında, babasının hırsı ve hatta daha fazlası vardı. İki karakter sergilemekte neredeyse usta olmuştu. Birisi sevilen, sayılan, zengin iş adamı, diğeri ise uyuşturucu patronu! Hatta bazen, iki karakteri olmasından zevk bile alırdı. Her şey yolunda gidiyordu. Etrafında sağlam adamları vardı. Ne de olsa, hepsini kendisi seçmişti. Önemli, güçlü ve sağlam ortaklıkları vardı. Katar' daki dostlarıyla işi büyütmek istiyorlardı. En öncelikli hedefi şimdilik buydu. O zamana kadar iyi hazırlanması gerekiyordu.

Hayatında birileri oluyordu tabii, ama kimseyi gerçekten sevebilecek bir yapısı, kişiliği yoktu. İnsanlara değer vermezdi. Son derece saygın kişiliğine layık, bir kaç sevgilisi olmuştu göstermelik o kadar. Eğlenceyi, kadınları severdi. İnanılmaz bir hayat enerjisi vardı, hırsları her geçen gün kontrol edilemez derecede daha da artıyordu. İşine aşırı bağlıydı, başarma hırsı, kendini babasına kanıtlama hırsı, her zaman önceiliğiydi. Aksini düşünemiyordu. Babasının hırsı kendi gözlerini kör etmişti, şimdi aynısının oğluna da olduğunu biliyor ve bundan zevk duyuyordu.

Yurt dışından gelecek olan çok önemli bir dağıtım gerçekleştirecekti. Böyle zamanlarda gergin olurdu. Gergin olduğu zaman, etrafındaki herkese o günleri zehir ederdi. Acımasız gaddar bir adama dönüşürdü.

Kongre saat:14:30 da başlayacaktı. Şirkete sabah erken gitmişti planların üzerinden geçmeliydi, bunu hep yapardı. Dağıtım zamanları, tek başına düşünüp her şeyin tüm planın üzerinden geçer, görev dağılımı yapardı. O sabahlardan biriydi. Şoförüne patlamıştı önce kapıyı geç açtığı için şirketin özel otoparkında;

''Gerizekalı herif!! Kaç defa soyleyeceğim sana, zamanında aç şu lanet kapıyı!''

''Özür dilerim efendim.''

Aniden şoförünün suratına tükürdü.

O, şık takım elbisesinin içinde iyi bir iş adamı kılığındayken, ve hışımla asansöre yöneldi. En üst kattaydı odası üç yüz altmış derece pencereyle kaplıydı gösterişi severdi. Maun masasına oturdu ve dosyasını açtı, tüm planı, lojistiği işin başındaki kişileri tek tek en ince detayına kadar gözden geçirip inceledi.

Tek bir aksilik bile olmamalıydı. Bu zamana kadar sorun yaşamamışlardı. Onun sayesindeydi, dağ gibi kibirli oluşu düşündürüyordu bunu ona. Sanki kibirli olunmaz, doğulur' un tam karşılığıydı Yavuz Selim Cebesoy! Aynaya her bakışında, karşısında gördüğü yansımada, gözlerinin içinde büyüyen kibrini görürdü ve üstelik bununla gurur duyardı. Takıntılı sapkın kişiliğni, dağ gibi olan bu kibirin arkasına gizlediğini sanarak, her gün bakardı kendi yansımasına, rutin haline getirmişti sanki güç veriyordu o yansıma Yavuz' a.

SERHAT

Yavuz Selim Cebesoy' un şoförü, sağ kolu, sekreteri, asistanı kısacası her şeyi...

Serhat, iki yıl önce Narkotik Şube tarafından, Yavuz Selim Cebesoy' un sağ kolu olmak ve üst düzey uyuşturucu ağını çökertmek için bu gizli görevi üstlenmişti.

Gerçek adı, Ekrem Alasoy' du. 36 yaşında, 1.88 boyunda, kahverengi saçlarının uçları, hafif kırlaşmaya başlamış geniş omuzlara ve yapılı bir vucuda sahip, keskin yüz hatları olan, kısaca hoş denilebilecek genç bir adamdı. Korkusuz, istikrarlı ve büyük sabrının sınırsız oluşu gibi özellikleri sayesinde Şubede gizli görevleri en iyi şekilde yerine getiren polislerin başını çekiyordu. Sabrı gerçekten dikkat çekiyordu onunla ilgili en çok merak edilen şey buydu. Buna ragmen, Yavuz' a karşı sabretmek, onun için bile artık sınırlarını zorlamaya başlamıştı. İki yıl uzun bir süreçti ama daha uzun süreleri atlatan arkadaşları olmuştu. Daha önceki görevleri de zordu, ama bu dam gerçekten hayatta olup nefes almamalıydı!

Hakkında her şeyi bilmek göreviydi, bazen yalnız kaldığında kendine bile itiraf etmekte zorlandığı şeylerin bilgisini, müdürüne vermekte zorlanıyordu. Görüyordu, biliyordu ama müdahele edemiyordu. Yaptıklarına engel olamıyordu bunun için ne kadar profesyonel olursa olsun şimdilik diyordu, sadece şimdilik. Onun yanındayken doğru düzgün nefes bile alamıyordu. Yanına yanaşmak onun sağ kolu olmak zordu.

Bazı sınamalardan geçmesi gerekeceğini, bu sınamanın da zor olacağını biliyordu. Bu adam sadistti! Ötesi yoktu. Yavuz, onu işe almadan önce sağlam bir araştırmıştı, tabii ki aradığını bulamayacaktı. Sonra planını hayata geçirdi. Onunla yaptığı iş görüşmesinin ardından gerçekleşecek şekilde yalandan kendini vurdurttu. Her şeyi organize etmişti şerefsiz! Serhat' ın görevi ise onun yanında bulunduğu sırada hayatını kurtarmak için ne yapacağıydı. Serhat görevini ustalıkla yerine getirmiş yalandan vurulan Yavuz' un hayatı için kendini tehlikeye atmış, kolundan vurulmuş ve onun hayatını da kurtarmak için hastaneye yetiştirmişti. Bunların hepsini onun oyununa göre oynamış ve böylelikle onun hayatına girmiş, görevi de tam anlamıyla başlamıştı. Bu sadistin, Serhat' ın sevdiklerinin canını yakmasını da isteyebileceği göz önüne alınmış, buna önlem olarak düzmece hayatı da ona göre düzenlenmişti.

Operasyonun adı Mit' in de dahil olmasıyla değiştirilmiş ''Tuzak'' olmuştu. Öncesinde yurt dışı bağlantıları olup olmadığı, net olmadığından MİT' ten yardım istenmemişti, fakat sonrasında olayın seyri değişmişti. İki yılın sonunda, bu heriften tüm her şeyiyle nefret etmiş, tüm yaşama sevincini yitirmiş bitik bir haldeydi. Artık bitmesini istiyordu. Operasyona Mit' te dahil olduğuna göre gebermesi yakındı itin! Uzun zamandır aklında ki tek soru ise onu kimin kazığa oturtacağıydı.!!! Daha beterlerini hakediyordu. Adam uyuşturucudan tut, cinayete oradan işkenceye ve hatta tecavüze kadar yapmadığı pislik yoktu benim gözümde insan bile değildi teröristten farkı yoktu. Şehir teröristi!!

 

Loading...
0%