Yeni Üyelik
11.
Bölüm

BÖLÜM 9(Barlas)

@nefelicalliope

HALİÇ KONGRE MERKEZİ

(YAVUZ&BARLAS TANIŞMASI)

İstanbul Sanayi Odası' nın düzenlediği, 16. Sanayi Kongresi yoğun bir katılımla Haliç Kongre Merkezinde gerçekleşiyordu. Yavuz şirketinden, Barlas ise merkezden, aynı noktada tesadüfen buluşmak üzere yola çıkmışlardı. Yasin'in şoförü merkezden ayarlanan Arif'di. Bir de yardımcısı olacak kişi olarak ayarlanan Mert vardı. Arabası göz dolduruyordu. Yavuz' un böyle şeylere dikkat ettiğini anlamak için kullandığı araca bakmak yeterliydi. Onun Bentley' ine karşı Barlas' ın Aston Martin'i. Yoldayken Yaman'ı geçirdi aklından, gülümsedi bu görev ona verilmeliydi dedi içinden, merkezden çıkarken yanına gelmiş çocuk gibi heyecanlanarak arabayı incelemiş. Bir dolu sevgi küfürü savurmuştu. Yüzüme doğru akılsız! Bu yaptıkları kahkaha atmama sebep olmuştu.

''Lan! Sen beni niye almıyorsun yanına? Yalvarırım, şoförün ben olayım Yasin abim, ne olur gidelim başkanıma diyelim ha olmaz mı? ''

''Oğlum git başımdan senin yüzünden gecikeceğim! Sümük gibi yapıştın kaldın arabaya bir dur.''

''Köpeğin olurum abim, ne olur kıyma bana? Bak hala vakit varken diyerek, köpek yavrusu gibi bakarak söylüyordu bunları.''

''Git başımdan Yaman, hiç bakma öyle ben seni bilmez miyim? Operasyonu batırırsın lan sen, öyle köpek yavrusu gibi arabaya bakacağım diye.'' Hala melül melül bakıyordu suratıma böyle bir şeyin gerçekten ihtimali olabileceğini düşünerek mal!

''Arif! Alın şunu hadi! Yola çıkmalıyız.'' Dememle Arif Yaman'ı yapıştığı ön koltuktan resmen sökercesine çıkarmaya çalışıyordu.

''Arif hadi çok mu zor be abi çıkar şunu''

''Efendim vallahi zor, biraz daha zorlarsam direksiyonu kopartacak. Ne yapayım bırakmıyor, ellerini mi kessek napsak?

''Yavaşşşş, ağır ol bakalım Arif! Bak, hem ne kadar da yakıştım buraya sevdi beni astonum canım, çek bir bakim sen ellerini?'' tek kaşını havaya dikerek söylüyordu.

''Arif al şunu artık vallahi başalayacağım size şimdi ha! İlla sövdüreceksiniz s..... arabasına!'' dediğimde Arif' in can havliyle Yaman'ı söküp aldığını gördüm.

''Hadi canım hadi güzelim uza!'' Dedim kahkaha atarak. Sabrımı sınıyordu bu artık. Ya sabır çekerek bindim arabaya arkamdan ağzı dolu dolu konuşuyordu ne dediğini anlayamadım ama kesin sövüyordu. Kulaklarım çınlaya çınlaya gittim.

Kongre merkezine gittiğimiz de benim onu bulmama gerek yoktu. Barlas Alpdoğan' ı ve şirketini araştırdığını ve avına yaklaşan sırtlan gibi beni kolayca bulacağını adım gibi biliyordum. Narkotikte görevli Ekrem Alasoy' un sağ kolu Serhat olarak hakkımda yaptığı araştırmayı merakla incelediğini de biliyordum. Yemi yutmuştu kolayca, midesiz herif! Her şey yolunda gidiyordu bir adım önde olmanın rahatlığıyla ama yine de temkinli bir şekilde içeriye girdim.

Kongre programını gözden geçirmiştim. Türkiye' nin ve aynı zamanda Global de olan şirketlerin Ceo' ları ile selamlaşmaya başlamıştık. Sanayi odası başkanı da oradaydı. Narkotik tarafından operasyonun sağlığı açısından sadece bilmesi gerektiği kadar kendisine bilgi verilmişti. İzlendiğimi bilerek, İlk önce başkanın yanına gitmiş, selamlaşmış, işle ilgili biraz konuşmuştuk. Yanımıza gelen diğer iş adamlarıyla da selamlaşmış, sohbet etmeye başlamıştık. Başkan beni tanıtıyordu ballandıra ballandıra, etraf kalabalıktı. Artık konuşmacıyı dinlemek üzere ana solana doğru yürüyorduk. Konuşmacı herkesin yerleştiğinden emin olarak sözlerine başlamıştı. Yarım saatlik konuşmanın ardından kokteyl alanına gitmiştik. Üzerimde ki gözleri bakmadan da görebiliyordum. Sadece Yavuz Selim Cebesoy'un değil, başka şirketlerin de dikkatini çekmeyi başarmıştım. Planladığımız şey doğrultusunda bir aksaklık olmadan devam ediyordum.

''Sonunda'' dedim içimden keyiflenerek, bana yaklaşan yüzü gördüğümde, olta balık olayı tamamdı. Gel bakalım, gel midesiz diyerek gülümseye devam ettim.

''Merhaba'' diyerek elini uzattı. Uzattığı ele baktım önce sonra yavaşça başımı kaldırarak ben de uzattım elimi,

''Merhaba tanışıyor muyuz?'' Diyerek. O anda suratınının aldığı hali Gökbey'in de görmesini çok isterdim. Yüzünde anında kibirli ifadesi belirmişti, ne kadar saklamaya çalışsa da görmüştüm. Bozulmuştu söylediğime eminim kuduruyordu. Karşısında ki kişinin kendinden üstün olmasına asla tahammülü olan birisi değildi. Gülmemem gerekiyordu, daha ilk dakikadan zorlanıyordum. Bu beyinsiz miydi tüm o iğrenç şeyleri yapan!

Hemen toparladı kendini, kibirli kibirli tavrıyla elimi sıkarken,

''Tanışıyoruz! Şu an!'' Dedi.

Çünkü, benim ona değil, onun bana ihtiyacı vardı, o yüzden yumruk atmak ister gibi çenesini sıkarak bakıp, tam tersi davranmaya çalışarak, karşımda zorlanıyordu. İlgilenmiyormuş gibi davranarak başımı salladım sadece. Herif'e ekstra uyuzdum. Ne kadar çok rahatsız edersem kendimi o kadar iyi hissediyordum.

Dikkatimi tekrar ona vermemi sağlayarak, benim bildiğim ama onun bilmediği yalanları sıralamaya başladı.

''Barlas Alpdoğan, Doğan Global Holding Başkanı'' diyerek devam etti yüzüme bakarak.

''Türkiye'ye yeni geldiniz. Sizinle çok fazla ortak yönümüz olduğunu düşünüyorum. İş dışında da görüşeceğimizi umuyorum'' diyerek devam ettirdi sözlerini, kendinden çok emin olarak.

''Çok eminsiniz, bu özgüveni neye borçluyuz? Pardon isminiz? Diyerek, sinirden delirmesini izlemenin keyfine de varıyordum. Olabildiğince ukala olmaya çalışarak.

Bu muydu lan profesyonel uyuşturucu patronu!? Dedim. İçimden, sahte gülümsememi yüzümde tutarak. Yüzü hafiften kızarmaya başlamıştı.

''Yavuz Selim Cebesoy. Cebesoy Holding Başkanı.'' Dedi gurursuz it! Daha da üstüne gitme isteğimi bastırarak,

''Memnun oldum.'' Dedim sakin sakin... Bu sırada beni tarttığını gözlerinden görebiliyordum.

''Buradan sonra bir planınız varmı? Sizi daha yakından tanımak isterim.''

Direkt olaya dalmaya niyetliydi, sabırsız olduğunu da biliyordum. Hakkında okuduğum bilgilerden, hiç şaşırtmıyordu. Ne yapcaksın kız kardeşine mi alçaksın hayırdır niye yakından tanımak istiyorsun diye suratına patlatmak vardı ya neyse... Bu söylediklerini biraz düşünmüş gibi yaparak, yardımcıma döndüm.

''Mert programı mı kontrol eder misin?'' Yavuz'un sabırlı olmaya çalışırken ki haline bakarak. Pis pis sırıtmak vardı şimdi ama gayet ciddiydim.

Mert, ''akşam 21:30 'a kadar yoğunluğunuz devam ediyor efendim'' dedi ve ekledi ''Sanayi Odası Başkanıyla akşam 19:30' daki yemekten sonra ancak müsaitsiniz.''

''Pekala, eğer size de uyarsa, akşam 21:30' da görüşebiliriz'' dedim. Benden nefret edecek şekilde söylemiştim bunu daha da gıcık olsun diye ''çok da yorgunum aslında..' diyerek devam ediyordum ki..araya girip,

'' Tamam, tabii uygunum. Rezarvasyonu ben hallettiririm. Size ulaşabileceğimiz bir numara verirseniz.''diyerek Serhat' a dönüp ''numarasını alalım, Akşam görüşmek üzere o zaman'' deyip el sıkıştıktan sonra uzaklaşmaya başladı.

Serhat' la göz göze geldiğimizde, konuşmasak da Yavuz' u uyuz ettiğim için bana teşekkür eder gibi bakıyordu. Kimbilir nelere maruz kalmış, nelere sabretmek zorunda olup, bir çok şeyi yutmuştu. Üzülmedim dersem yalan söylemiş olurdum. Ama yavuz'un yanında bunca süre kaldığına göre gerçekten sabırlı bir adamdı. ''Helal olsun sana Ekrem amirim'' dedim içimden. Gizli görevlerin zorluğu kıyas götürmezdi, lakin biz de bunun için eğitilmiştik. Her durumda her yerde nasıl olursa olsun.

Yolda giderken, Gökbey' i arayıp sırtlan ''TUZAK'A'' girdi. Dedim. Karşıdan sadece keyifli bir ''tamam'' sesi geldi.

Artık merkez' e gidemezdim. Yavuz iti peşime adam takmış olabilirdi. Bunun için önce Serhat' tan işaret beklemeliydim. Merkezi bugünlük pas geçip şirkete gittim. Kapıdan girerken şirketin konumu, çalışanları yani tam olarak her şeyiyle nasıl da bu kadar gerçek olduğuna bakıp kanmaması imkansızdı zaten diyerek geçirdim içimden. Akşam mecburen Sanayi Odası Başkanıyla yemek yiyecektim. Plana uymalıydık. Eminim nerede yemek yiyeceğimizin bilgisini de öğrenmişti Yavuz sırtlanı. Kalan sürede şirkette takılarak, kısa sürede hazırlandığım için, her şeyi herkesi tekrar gözden geçirmekle tamamladım. Akşam tam sözleştiğimiz saatte Başkan'la buluşup yemek yedik. Yemek boyunca, ondan iş hayatıyla ilgili daha çok bilgi aldım. Fazladan bilgi göz çıkarmazdı hem de zamanım boşa gitmemiş olacaktı. İyi uyum sağlıyordu, tahminimden daha iyiydi arada sağa sola biraz tedirgin bakışlarla bakmassa tabii...

Mert yanıma gelmiş gitme vaktinin geldiğini haber veriyordu. Başkanın yüzündeki rahatlama görülmeye değerdi. Vedalaşıp yola çıkmıştım. Alkolden hoşlanmazdım gençliğimde bir iki kez içmişliğim vardı ama o kadar. Ama gizli görevlerde bazen kullanmam gerekiyordu. Ben Yasin değil, Barlastım. Mekana gelmiştik, Yavuz'u benden önce gelmiş barda otururken gördüm. Viski içiyordu sırtlan, bu lakap ona çok yakışmıştı. Bara doğru ilerledim.

''Tekrar merhaba Yavuz bey'' diyerek elimi uzattım. Ayağa kalkıp o da uzattı elini.

''Merhaba buyurun lütfen'' dedi yanında ki yere doğru. Saatime bakarak,

''Geç kalmamışımdır umarım'' diyerek kalmadığımı biliyordum bu manyağın ne kadar dakik olduğunu bilerek.

''Hayır tabii ki, tam zamanında geldiniz. Ne içersiniz?'' Barmene bakıp,

''Talisker varsa sek olur'' dedim. İçimden ulan inşallah yoktur diyerek. İlk günden çarpılmak istemiyordum keza uzun zaman olmuştu, alkol kullanmayalı. Barmen'' maalesef'' derken ''ohh dedim içimden şanslısın piç''

''O zaman beyfendinin içtiğinden, sek olsun!''

'' Zevkiniz takdire şayan'' diyerek, Tlisker' in seceresini 10 yıllık scotch Whisky, yüzde 45.8 alkollü. yoğun turba ve is kokulu. tadı isli, ilk anda çarpan cinsten, bibersi, çok kalıcı, çok da lezzetli. Diyerek dökmüştü bir çırpıda pis pis sırıtarak sırtlan ağızlı! ''Sorduk mu lan sana ne olduğunu?'' diyemedim tabii...

'' Öyledir, alışkanlık is tadını da kokusunu severim'' derken ben de gülümsüyordum.

''Zevklerimiz ortak, sizinle iyi arkadaş olabileceğimizi düşünüyordum yanılmamışım'' diyerek gülüşünü daha da genişletmişti.

Ne zevki ne ortaklığı lan sırtlan ağızlı sapık! Demek geliyordu içimden, diyemedim ne yazık ki yuttum gelen viskimin ilk yudumuyla beraber.

''Henüz bu karar için erken değil mi? Gece uzun misafirperleğinize not vermedim'' diyerek onu kışkırtmayı da başarmıştım. Aynı zamanda da belanı arıyorsun oğlum dedim harbi s... ya! Bu sapıktan her şey beklenirdi.

''Çapkın'' dedi içinden Yavuz yakaladım seni der gibi kendinden emin bir şekilde gülümsüyordu.

Sıçtın oğlum!

'' Geceler uzun, sizde seviyorsunuz belli'' diyerek hava da kapmıştı attığım yemi sırtlan. Viski boğazımı yakıyordu. Tam da beklediğim gibi bir cevap daha verdi,

''Sizin için hazırlattığım VİP' e geçebilirz, dilerseniz daha sakin olur rahatça iş konuşabiliriz. Bu arada bana Yavuz dersen daha memnun olurum keza bende Barlas demeyi tercih ederim.''

'' Tabii Yavuz'' Dedim gülümseyerek.

''Geçelim mi?'' diyerek ayaklandı, ben de peşinden Vip' e geçtik. Biraz sonra servis için bir eleman geldi içeriye, sessizce işlerini yapıp çıktı. Çıkmadan önce minik siyah bir kese biraktı. Burayı da basılacaklar listesine yazdım hemen.

''Almaz mısın Barlas? Diyerek keseyi bana uzatıyordu, bu arada içeriye iki kadın geldi. Bu pislik herif mi aşıktı Süreyya' ya midemi bulandırıyordu. Gökbey haklıydı, Süreyya' nın ne işi vardı bununla! İnşallah başına bir şey gelmeden bu cendereden kurtulurdu. Alkole tamam dı ama uyuşturucu mu? Asla olmazdı. Hadi oğlum çık işin içinden şimdi.

''Kullanmak pek benlik değil, aslında ben bu işin başka bir kısmıyla ilgileniyorum'' sesimi alçaltarak söylemiştim bunu kadınlardan birinin enseme dokunmaya çalıştığı sırada. O eli alıp neler neler yapmak geçiyordu aklımdan o sırada, midem gerçekten bulanıyordu. İçtiğim 3. Viskinin mi etkisiydi yoksa aynı odada bulunduğım insan müsveddeleri yüzünden mi bilemeyerek. Ensemdeki el giderek canımı sıkıyordu.

Yavuz' un şüpheci bakışlarıyla karşı karşıyaydım. Risk almak zorundaydım ve ilk riskimi almıştım. Yavuz'un sessizliği neye alametti henüz tam anlayamamıştım, düşünüp tarttığı kesindi. Hırslı bir adamdı en çok buna güveniyordum. Hırs insanın gözünü kör ederdi.

''Takılıyorum yahu! Ne çok düşündün eğlencemize ne oldu hani gece uzundu?'' diyerek Yavuz' u yokladım. İşe yaramıştı bakışları anında değişti. ''Eee dedim sen devam et bakma bana? Kullanmıyor musun?

''Yok, benimde işim olmaz. Kullanmakla! Derken son kelimenin üstüne basa basa söylemişti. Yanındaki kadını öperken, bir eli de kadının bacağındaydı.

''Kızlar o zaman hepsi size kaldı. Dedi keseyi uzatarak, hiç tereddüt etmeden aldılar hapları içkileriyle beraber yuttular. Kısa sürede kızların akılları gitti, saçmalamaya başladılar.

'' İş diyordun? Aynı sektördeyiz rakibimsin Yavuz, bundan sonra dikkat et'' diyerek sırıtmaya ve meydan okumaya başladım.

Sıkılmış gibi görünüyordu. Saat ilerlemişti. Ben de çok sıkılmıştım. Nefes alamıyor gibiydim. Ama sıkılmamızın sebebinin aynı olmadığını biliyordum.

''Kim bilir? Rakip değil de, ortak olabiliriz'' dostum dedi. Barlastan dostuma geçmişti sırtlan.

''Ortak? Kulağa fena gelmiyor'' dedim gülerek, 4. Bardağım bitmek üzereydi.

''Ben ciddiyim Barlas, senden ve şirketinden hoşlandım'' dedi sırıtarak.

Ne çabuk lan ne ara hoşlandın şerefsiz! Bir dur g... herif! Gerçekten bu kadar kolay lokma mı yoksa beni mi deniyordu. Bu defa risk almayacaktım.

'' Orada dur bakalım, biraz daha tanıyalım birbirimizi dostluğumuz biraz pekişmesin mi?'' O sırada üstüme çıkmaya çalışan kızla da mücadele ediyordum. Yavuz telefonu eline alıp bir şeyler konuştu, hemen içeriye iki eleman gelip kızları götürdüler.

''Ortaklıkla pekiştireceğiz işte, sen bunu bir düşün dedi.''

''Eee hani gece uzundu, gitti kızları niye gönderdin'' dedim arsız arsız kendime uyuz olarak.

'' Dostum saatin farkında değilsin, sabah olacak neredeyse? İlk geceden yormak istemem seni. Ama istersen eve servis var'' diyerek iğrenç cümleler kurmaya devam etti.

'' Ev olmaz ama güzel bir geceydi, tekrarını bekliyorum.'' Dedim. Ayağa kalktığımda başımın dönmemesine hayret ederek, ama midemin bulanmasından nefret ederek odadan çıktım.

Eve gider gitmez kendimi resmen duşa fırlatmıştım. Uzun bir sürede çıkmadım. Bütün pisliğin üzerimden ve zihnimden akıp gittiğine emin olunca çıktım. Ev yabancıydı, yatak yabancı, her şey yabancı görevimi yaparken nefret ettiğim tek şey buydu. Kendi yatağım dışında asla huzurlu uyuyamazdım. Kabus görmem inşallah, diyerek rapaorumu Gökbey'e geçtikten sonra yattım. Gökbey yine ayaktaydı, adam günlük iki üç saat uykuyla yaşıyordu. Onu tanıdığım günden bu yana böyleydi. Sebebini, işimiz dışındaki sebebini sormayı istiyordum. Belki bir gün sorabilirdim.

İSTANBUL&PARİS

Yavuz Selim, uyandığında Süreyya aklına düşmüştü. Saatine baktı. Yarım saate çıksa öğlen yemeğini birlikte yiyebilirlerdi.

Süreyya, güneşli bir sabaha uyanmıştı. Günlerden cumaydı. Haftanın son iş günü demek istedi içinden ama cumartesi öğlen bir organizasyonları vardı. Bugün yoğun geçecekti. Hazırlanıp çıktı. Giderken annesi ile telefonda konuşuyordu. Herkes iyiydi, sadece özlem vardı. Annesi "çok özledik kızım" demişti. "Haftaya istanbul'a gelemez misin? Hem Göktuğ'un doğum günü" diyordu telefonda. Ayarlamaya çalışacağını, hepsini çok özlediğini söyleyerek telefonu kapattı.

Göktuğ geldi gözünün önüne, şirkete girerken gülümsemeden edemedi. Günaydınlar, selamlar havada uçuşuyordu. Stajı'nın bitmesine az zaman kalmıştı. Bundan sonra ne yapacağını hiç düşünmemişti. Sabah uyandığında Yavuz Selim'in günaydın mesajını görmüştü.

''Günaydın parlak yıldız' ım, seni çok özledim'' diyordu. Cevap vermişti,

''Günaydın, ben de özledim, hem de herkesi'' sabah gelen o çok sevdiği şakayıklara bakarak. Kolundaki dikişler alınmıştı geride hafif kırmızı bir iz bırakarak. Saldırgandan hala haber yoktu ama artık bunu eskisi kadar düşünmüyordu. Yüzünü buruşturmuştu bir an yara izi aklına gelince.

Öğlene kadar yoğun bir tempo ile çalışmıştı tüm ekip, Zoe ve Harvey neşeli hareketlerle aynı anda koluna girip,

''Hadi artık yemeğe Süreyya'' diyerek sürüklemeye başlamışlardı. Tiz bir sesle,

''Ay bir saniye çantam, çantamı alayım aaaa ne bu acele?'' diyerek çantasına telefonuna uzandı. Agathe ve Nicole de onlara katılmıştı.

''Bugün nerede yesek?'' diyordu Nicole kıvırcık saçlarını savurarak.

''Çok açım, hiç farketmez nereye isterseniz oraya gidelim.'' Diyerek araya girdi Zoe kuzguni siyah saçlarını örmüştü bugün. Her gün başaka model örgü vardı saçlarında. Süreyya bayılıyordu bu kıza çok sevimli oluyordu saçlarını böyle örünce. Üzerinde küçük, yaramaz kız kardeş havası vardı.

Kapıya çıktıkları an da dondu kaldı. Süreyya karşısında ki görüntüye bakarak bir şaşkınlık çığlığı attı. Yavuz Selim.... Diyebildi sonunda sessizce döküldü ismi dudaklarından. Arkadaşları da onunla beraber durmuştu. Hepsi sözleşmiş gibi, bir ona bir Süreyya'ya, bir de çiçeklere bakıyorlardı.

Zoe iç geçirdi hemen hımmmm diyerek.. Agathe ve Nicole de hayran hayran bakıyorlardı karşılarındaki manzaraya, Harvey neşeli neşeli Süreyya'nın koluna yapıştırdı, hafifçe öne iteleyerek, keza Süreyya henüz idrak edemiyordu.

Yavuz' un sürprizlerini az da olsa bildiği halde. Hafif tökezleyerek birkaç adım öne atılınca Yavuz elindeki çiçeklerle beraber Süreyya'yı belinden yakalayarak tuttu. Çok yakın bir mesafeydi bu, Süreyya'nın şu an hiç beklemediği bir yakınlık. Yavuz eğilip hafifçe öptü yanağından, gözlerini kırpıştıran Süreyya'nın tatlı hali onu eğlendiriyordu. Gülümsemesi yüzüne iyice yayıldı.

''İşte şimdi günüm aydınlandı'' dedi hala belini tuttuğu sırada.

Süreyya, kendini toparladı hemen mahcup bir gülüşle ve hafifçe kızaran yüzüyle arkadaşlarına dönerek, o kocaman buketi de eline almıştı. Pembe şakayıklar... Yavuz' un sesi böldü ortamdaki şaşkınlığı,

''Üzgünüm ama sanırım Süreyya' yı şu an itibariyle sizden çalıyorum. Havalanından geliyorum, umuyorum ki öğlen yemeğini beraber yiyebiliriz'' diyordu. Herkes, onaylarcasına başını aşağı yukarı salladı. Süreyya'dan bakışlarını bir an için dahi ayırmadan memnun bir ifadeyle konuşuyordu.

Yine emrivakiydi, Yavuz' un yaptığı bu sürprizlerden hoşlanmıyor değildi, fakat bu sürprizlerin altında yatan buyurgan, emrivaki hallerinden de bir o kadar hoşlanmıyordu.

Serhat o sırada kapıyı açmış bekliyordu. Gayet sakin ifadesinin altında yatan az önce Yavuz' la yaşadıkları o iğrenç durumun zerresini yansıtmadan. Havaalanından arabaya binerken telefonunu istemişti Yavuz. Serhat anında çıkarmış uzatıyordu ki, o sırada yolculuğun vermiş olduğu sıkıntıdan huysuzlanan Yavuz telefonu aldığında elinden düşürmüştü. Sonra da bunu yapan sanki kendisi değilmiş gibi Serhat'a sövmeye başlamıştı.

''Beyinsiz salak! Gerizekalı, göt kafalı hayvan!!'' Diyerek bir anda ileri atılıp şiddetli bir tokat atmıştı Serhat'a. Serhat ise, tek kelime etmeden öylece yediği tokatla beraber başını öne eğerek durmuş her zaman ki gibi söyleyebildiği tek şeyi söylemişti.

''Özür dilerim efendim'' delirmesine az kalmıştı Serhat'ın bu s... teröristi yetmişti artık. Gözünde onu lime lime doğrayarak, acı çektirerek sayısız defa kurduğu öldürme hayali yine canlanmıştı bu insan müsveddesinin ölümü elinden olacaktı bir kez daha and içmişti kendi kendine.

'' Özürmüş salak! Kaç defa söyledim sana dikkat et diye, malmısın anlamıyor musun? Bok kafalı köpek! İtoğlu it!! S....... Köpeği seni! Aç şu lanet kapıyı aç! Sabah sabah bütün sinirimi bozdun!'' diyerek hakaretlerine devam ederken Serhat' ı itip kakmıştı.

''Serhat! Biliyor musun? Bana karşılık verememene bayılıyorum. Fevkalede bir şey! Senin bu sabrının beni daha da kışkırtması!'' dedi pis pis sırıtıp arabaya binmişti.

''Lanet sapkın herif!'' içinden alevler yükseliyordu şu an onu yakan alevlerin tez zamanda bu s.... Sapığını yakıp kül etmesini dileyerek.

Süreyya göz ucuyla baktığı Serhat'ın açtığı kapıdan başıyla minik bir selam vererek içeriye girmişti. Yavuz' da hemen yanına yerleşmiş eline yapışmıştı. Avcunu içine alarak öptükten sonra sıkıca tutuyordu.

Güzel bir yemek yemişlerdi. Yavuz sanki Süreyya'nın neler yaptığından habersizmiş gibi dinliyordu onun anlattıklarını. Süreyya Esma konusunu da, heyecanlı bir şekilde anlattı. Yemek boyunca gülüştüler. Yavuz' da anlatıyordu, İstanbuldaki işlerinden ailesinden bahsetti biraz. İşlerin yoğunluğundan bahsetti ikisi de, Süreyya yarın gerçekleşecek olan organizasyondan bahsediyordu. Sonra annesiyle sabah yaptığı konuşma aklına geldi.

''Haftaya izin almayı düşünüyorum. Abimin oğlu Göktuğ, doğum günü ona sürpriz yapmak istiyorum. Hem de herkesi çok özledim.''

İstanbulu da, arkadaşlarını da herkesi her şeyi özlemişti.

''Çok sevindim sevgilim! Senin yokluğunda açıkçası İstanbul pek çekilmiyor!'' üzgün bir surat ifadesi ile söylüyordu.

Süreyya ''sevgilim'' demesine takılıp kalmıştı, düşünceli bir hali vardı. Yavuz hemen durumu kavrayıp müdahele etme gereği duyarak konuşmaya başladı. Biliyordu, farkındaydı onun sevdiği kadar sevmiyordu onu, onun etkilendiği kadar etkiyememişti henüz, başkası olsa, çoktan köpek gibi aşık olmuştu. O özenle planlanmış etkileyici tanışmadan sonra hem de ama Süreyya başkaydı.

Kapılıp gitmek ister gibiydi ama onu tutan neydi, bunu çözemiyordu. Bir şey vardı, ondan emindi. Aklının bir köşesine yazdı. Serhat' a söylemesi yeterliydi. Evlenecekti daha çok beklemek istemiyordu. Çok önceden , düşünmüştü bunu bir kaç ay sonra evleneceklerdi.

Süreyya tatlısınından bir dilim almıştı ki, yavuz tekrar konuşmaya başladı.

''Biliyorum, tanışalı henüz birkaç hafta oldu. Tanışma hikayemiz de pek hoş değildi. Seni ürkütmek istemiyorum, sadece nasıl kapıldığımı anlamanı istiyorum'' dedi usulca tane tane, sindire sindire söyledi. Süreyya' nın kararsızlığını bir kerede ortadan kaldırmak istercesine.

''Söyledikleri zihnimde yankılanıyordu, ilk defa buyurgan değildi. Her kelimesini zihnime kazımak istercesine, o kalın erkeksi ama güzel sesiyle yapıyordu. Hissetmişti tabii ki hissetmişti o bana koşarken benim ona karşı olan bebek adımlarımı görüyordu. Yavuz çok ama çok zeki bir adamdı. Belli bir yaşa, olgunluğa erişmiş, ne istediğini bilen kararlı bir adamdı. Bu hali bana hiç yardımcı olmuyordu. Nefesim kesilmişti konuşmaya başladığı ilk andan itibaren. Beklemiyordum, beklemediğim yerlerden vuruyordu beni, ama acıtmadan üzmeden...''

Çatalını masaya bırakan Süreyya tüm dikkatini Yavuz' a vermişti. Çok içten ve samimi bakıyordu. Şimdi bir an da ciddileşip, bu şekilde konuşmasına aslında çok da şaşırmamıştı. Geride durmakta ısrar ediyordu kalbi. Yavuz bunu hissetmiş olmalıydı. Yavuz tam olarak yapmak istediği şeyi yapıyordu şu an tam zamanıydı Süreyya' nın bütün dikkati ondaydı. Bal rengi gözlerini dikmiş ona bakıyordu.

''Senden çok ama çok hoşlanıyorum Süreyya. Ayrı kalmak o kadar zor ki, sanki sadece yanında olduğum zamanlar, rahat nefes alabiliyorum. Sadece seninleyken rahat hissediyor kendim gibi olabiliyorum. Tüm o yoğunluğun karmaşanın içindeyken bile sadece aklıma sen gelince huzur buluyorum."

" Bunları benden şu an duymak senin için erken olabilir belki ama inan seni gördüğüm, o ilk andan bu yana bana böyle hissettiriyorsun. Engel olamıyorum bu hislerime çocuklar gibi şen içimde ki ben, seninleyken, sana gelirken. Her sabah çiçeğini aldığında yüzünde ki gülümsemen olabilmek için şakayıkları gönderiyorum. Seni bu hayatta gülümsetecek, mutlu edebilecek ne varsa hepsini senin önüne sermek istiyorum.''

Bir es vermesi gerekiyor gibi hissetti Yavuz duraksadı. Derin bir nefes çekti içine Süreyya hala tek kelime etmeden onu dinliyordu.

''Elime uzanmıştı elleri, konuşurken sanki hislerinin, söylediği sözlerle havada asılı kalmasını istemiyormuş gibiydi. Söyledikleri bütün zihnimi alt üst ederken, elimi tutarak vücudumun her bir zerresini de istila edercesine, tuttuğu elinden bana geçmesini istiyordu. Anlıyordum, kendi duygularının istilasına, beni de ortak etmek istiyordu. ''

'' Yüzündeki o küçük gülümsemenin, benim kalbime neler yaptığını asla tahmin edemezsin. Ben de beklemiyordum, böyle olacağını bu derece etkileneceğimi ben de bilmiyordum. Seni sevmek hem çok kolaydı benim için, hem de çok zor. Sanki çok uzun zamandır tanıdığım birini sevmek gibi kolaydı ve hep nefret ettiğim birini sevmek gibi zor. Kararsızlığını, şüpheni anlıyorum. Bir anda gelişti her şey, bir anda ısındım, bir anda tüm hayatım olmanı istiyorum senden."

"Her halimden bunu senin de gördüğünü, hissettiğini biliyorum. O yüzden bu çekingen duruşunu adım atamayışını hem anlıyor hem de senin de benim duygularımın gerçek olduğunu bildiğini biliyorum. Kısaca sana yüreğimi açıyorum şu an Süreyya, beni görmeni istiyorum sen de beni seni istediğim kadar iste istiyorum."

"Duygularımızdan korkmadan, yaşayalım istiyorum. Açıkçası sen benim için çok özelsin ve hep öyle kalacaksın. Şu an da ve birlikte yaşlandığımızda da!'' yine sabırsız davranmıştım biliyordum ama böyle devam edemezdi. Bana inanması, güvenmesi sevmesi lazımdı.

Prenses gibi hissettirerek önüne dünyaları da sersem etkilenmeyecekti. O öyle biri değildi. Zenginlik, mal mülk ilgisini çeken şeyler bunlar değildi. Zaten zengin bir ailede büyümüştü. Risk almalıydım. Aldım!'' senin beni istemeni istiyorum dediğimde o bal rengi gözlerinden geçen karanlık gölge gözümden kaçmamıştı. O kadar şey söylemiştim ama sadece orada düşmüştü, gözlerine o belli belirsiz gölge. Şİmdi sadece bekleyecektim. Bana gelmesini bekleyecektim.

'' Saçlarımdan yüzüme doğru kaçan bir tutamı uzanarak geriye doğru bırakmıştı, her telini okşarcasına. Öyle ağır yapıyordu ki bunu nefesimi bir kez daha tutmak istedim. Söylediklerinde çok netti. ''beni istemeni istiyorum'' dediği an irkilmiştim! kısacık bir andı.

Gözlerini bir an olsun benden kaçırmamıştı. Öyle ki masamıza gelip, ''başka bir isteğiniz var mı efendim? diyen kibar garson bile ne oluyor lan burda bakışları atıp sorusuna cevap alamadan şaşkın şaşkın uzaklaşmıştı. Ben hala söylediklerinin etkisinde, yüzerken oluşan baloncuklar gibi onları yakalamaya çalışırken o birden saatine baktı.''

''Kalkalım mı artık? Benim yüzümden işe geç kalmanı istemem.'' Dedi.

Doğru ya tamamen unutmuştum. ''tamam'' diyebildim sadece orman yeşili gözlerinde ki, sıcacık bakışlarına karşılık olarak. Şu an benden karşılık beklemiyordu, beni sıkmıyor, zorlamıyordu bu çok hoş ve ince düşünceli bir hareketti. Ayağa kalktığımızda hemen yanıma gelip sarıldı, bir yandan bana hala söylediklerini temaslarıyla da hissettirmeye çalışır gibi belimi sımsıkı tutuyordu.

Şirketin önüne geldiğimizde arabadan indik. Yanıma gelip, üzülerek

''Bugün dönmem gerek, ama haftaya seni almaya gelebilirim istersen? Dedi gülümseyerek, alnıma bir öpücük kondurdu. Dudakları yumuşacıktı. Beni, kendine doğru çekmişti aynı zamanda, yine mesafe kalmamıştı aramızda bu ne ara oluyordu?

''Seni asla zorlamak istemiyorum, ama sensiz de yapamıyorum.'' Dedi yine gülümsüyordu. İlk defa bakar gibi baktım gülümsemesine güzeldi.

''Tamam, konuşalım o zamana kadar netleştiririz'' dediğimde yüzüne yayıldı gülümsemesi.

''En azından olmaz demedin'' diyerek göz kırpmıştı. Evet, çapkın çapkın göz kırpmıştı. Bütün duvarlarım yıkılmak üzereydi o an sanki o da bilerek yapıyordu. Güldüm neşeli bir sesle güldüm.

''İşte bunu çok özleyeceğim.'' dedi kulağıma eğilerek. Vedalaştık ve gitti. Serhat' kapısını kapattığı sırada, bir an göz göze geldik. Sanki bir şey söylemek istercesine baktı bana, sonra hiçbir şey söylemeden öylece gittiler...

Ofise dönmüştüm, Yavuz'un sürprizinden sonra beni asla rahat bırakmayacak hınzır bakışlar eşliğinde çalışmaya çalışıyordum. En sonunda dayanamayıp ellerimi iki yanımda açarak,

''Ne var? Tamam, söyleyin, tutmayın içinizde bunalttınız, şu muzip bakışlarınızı benden çekin artık çalışamıyorum'' diyerek minik bir isyanda bulunmuştum. Kaçırırlar mı bu davetimi, hemen başıma toplandılar.

''yaaaa amaaa şu çiçeklerin güzelliğine baksana'' diyerek Zoe atladı oradan, çaktırmadan çiçeklerimi ele geçirmeye çalışıyordu. Sinsi!

''Ne var kuzum niye asabisin? Yemek güzel geçmedi mi? Nereye götürdü seni hem anlatsana biraz günümüze renk gelsin? Dedi. Harvey,

''Aşktan bu asabiyet, ben bilirim ee tabii vakitte kısaydı, zor olmuştur ayrılmak? Hımm detay versene Süreyya? Diyerek Nicole de katıldı hemen seri sorulara...

Agathe' nin yüzüne baktım, ''Sen eksik mi kalacaksın?? Aaa enteresan çekinme sen de sor tatlım? ''

Şaşkın şaşkın baktılar suratıma aman ne var be diyerek çirkefleşmelerine son 10 saniye var gibi duruyorlardı. İç çektim, bir şeyler söylemeden beni asla rahat bırakmayacaklardı. Kısaca detaylara girmeden özet geçtim. Hayran hayran dinledikten sonra kimisi aptal aptal sırıtarak, kimisi ne kadar şanslısın diyerek, kimisi de iç çekerek, sonunda uzaklaştılar yanımdan.

Onları seviyordum kısa sürede birbirimize alışmış arkadaş olmuştuk. Ama nerede benim Esmam nerede benim Günizim, Cerenim diye bağırmak istiyordum. Onlarla konuşmaya ihtiyacım vardı. Sanki isyanımı duymuşlar gibi gruptan mesaj gelmişti.

Mesaj "♡Kim Magazin İster ♡" grup adından geliyordu. Bu gurupta çok rahattık. Ceren' nin de olduğu guruptu. Grup ismini benim zeka küpü arkadaşım, Ceronimom takmıştı.

Güniz: Kızlarrrr selam, ne yapıyorsunuz? Bir derdim var, tutamıyorum içimde. Ne yapsak dövsek mi?

Esma: Hangi hayvanat bahçesini dövüyoruz.

Süreyya: Hııı hı iyi alıştın Esma, bu aralar adam dövmeye:) Güniz vursun, sen çelme takarsın değil mi? Benim koca yürekli Esmam.

Güniz: "Ne diyor bu Süriş, Esma? Var yine bir şeyler. Ne saklıyorsunuz? Ben burada çok sıkıldım. Siz orada bayaaaaa bi eğleniyorsunuz. Bende mi gelsem hı ben de geleyim mi?

Ceren: "Ay durun selam canlarımmmm. Kambersiz düğün olur mu? Nerede o hayvanat bahçesi he nerede? Ben onu varya... Sağdan, sola, üstten, aşağıya, önden arkaya bir donatırım J Hem de tombul yanaklarımla." "Ama önce konuyu anlamalıyım. Kim kime çelme takmış? Çelme takmak ne ayrıca Esma çocuk musun sen?

Ceren' in yazdığına Güniz, ben ve Esma kopmuştuk.

Güniz: "Allah' ım Cerennnnn haykırdımmm."

Esma: "Ahahahaha işicemmmm."

Süreyya: " ahshshshshdd Cerennnn, nereden aklına geldi o cin ustası kadın."

Ceren: "İnan bazen aklıma öyle bir vuruyorki. Moralim bozuk olduğunda açıp açıp izliyorum:)"

Süreyya: "Canımsın Cerenim" Bu arada selam canım dostalarım. Güniz, canım neymiş o dert söyle bakayım. Esma bu konuda bilgi sahibi:) Döver de söver de:) Bu arada ben sizi çok özledim canlarım..."

Güniz: "Öyle mi Sürişim özlemişmiş. Neredesin o zaman? Istanbul' a gelecektin hala ortada yoksun. Hem o telefonda yaptığımız konuşmayı yüzyüze de yapmak istiyorum. Neler olduğundan haberim yok. Hadi sen neyse Esma'dan da hiç ses çıkmıyor. Siz iyice birbirinize benzediniz." Ohh ne güzel trip attım size ama adaşkaadaşkaadaşka

Süreyya: ''Ama tatlım şimdi sitem dolu sözler işitmeme ne gerek vardı konu ben değildim ki, ne ara bana döndü bu olay hani dövüyorduk geçecekti hem dövdüğümüzde?

Ceren: ''Ne gelişmesi, ne konusu, asıl ben dalacağım size siz benden gizli ne haltlar karıştırıyorsunuz be? Dökülün hemen, aşk olsun ya ben böyle mi yapıyorum Süreyya? Vallahi beni ve yanişlerimi küstüreceksiniz o olacak!!!!

Süreyya: ''Al işte beğenddin mi yaptığını? Gelince anlatacaktım her şeyi, illa huysuzluk et, şom ağızlı Günizsin sen ne olacak!!''

Süreyya: ''Kuzum tombişim cerenimomm yok valla halt malt, yani bir şeyler var da öyle haltlık bi durum yok yani kuzucuğum.'' Kız güniz ne oldu sesin bi taraflarına mı kaçtı konuşsana hım???????''

Esma: ''Önemli bir şey değil cerencim, güniz her zaman ki gibi abartıyor işte J şey yani Süreyya kolundan bıçaklandı azıcık, sonra kahramanı onu kurtardı, sonra o kahraman bizim bal'a aşık oldu falan yani öyle çok da şeyy etme sen''

Süreyya: ''Esmaaaaa sana inanaımıyorum, günizden aşağı kalır yanın yok böyle söylenir mi ya offfffffffffff

Güniz: ''hah şöyle ya olay lazım kızım olayyy yoksa ben cidden burada dalacağım birine kafa göz!! Konuşun başka şeylerden bahsedin de azıcık aklım dağılsın ama değil mi?''

Süreyya: ''Kes sesini güniz!! Git kime dalıyorsan dal tutmayalım canım biz seni, sizin ortamda dalacak kafa göz yaracak adam çok nasıl olsa?

Ceren: ''Gerçekten biri bana neler olduğunu anlatacak mı? Yoksa hala boş boş konuşmaya devam mı edeceksiniz? Sinirlenmeye başlıyorum. Süreyya sen iyi misin? Neler oldu öyle ne diyor bunlar? Bıçaklanmak ne yaaaaaaa? Kahraman kim? Aşk ne alaka?? Sen mi?? Kahraman kim yahu??

''canım cerenimooo...

...diye devam edecektim ki gönlünü almaya sondaki o kahraman kim yazısını görünce koptum doğal olarak tamamen kopmuştum balatalarım yanıyordu şu an bunu sormuş muydu cidden! Kahkahalarla gülüyordum hem de ofiste hem de herkes bana bakarken karnıma ağrılar girene kadar devam ettim.. keza Ceren'den başka kimse yazamıyordu. Şu an acayip tırsıyordum. Sadece çeşitli gülme sırıtma emojileri dönüyordu meşhur woltran grubumuzda.... En son zorla kendime gelerek kızgın surattan başka bir şey göndermeyen Ceren'e seni daha sonra arayacağım diyerek yazışmadan çıkmıştım.

#gökbey #yavuzselim #süreyya #muhtelifzamanyıldızısüreyya #aşk #sevgi #astonmartin #bentley #wadpatt #roman #hikaye #yalan #nefret #kitap #mit #polis #operasyon #tuzak #paris #Türkiye #aile #arkadaş #çiçek #şakayık #sürpriz

 

Loading...
0%